İnsanlık Realitesi

hazaR

Kayıtlı Üye
Katılım
30 Haz 2011
Mesajlar
2,233
Tepkime puanı
674
Konum
İstanbul
İş
Passenger.
Not:Bu yazıdan faydalanabilecek kişilerin varlığını bildiğim için paylaştım.

Ben iyi olayım da....

Bunca yıldır hep düzgün davranmaya, doğru bir insan olmaya ve ailenizin, komşularınızın, bulunduğunuz yörenin gelenek ve göreneklerine göre hareket etmeye çalıştınız değil mi?

Ben elimden geleni yapayım da, ben hatasız olayım da, aman bana bir laf gelmesin...

Birisinin bir laf söylemesinden o kadar korktunuz ki, eve gelen misafire eviniz tertemiz olsa da evinizde oldukları süre içinde bir hata ya da bir eksik gözlerine ilişmesin, size eleştiride bulunmasınlar diye, daha misafir kapıdayken sıcak bir hoşgeldinin ardından ilk sözünüz "kusura bakmayın ev biraz dağınık ama..." olur. Bu cümleniz, hiç akıllarında yokken, misafirin dikkatini eksik yada dağınıklık aramaya odaklamaktan başka hiçbir işe yaramaz.

Elinizin lezzeti tartışılmaz güzellikte olsa bile, değer verdiğiniz biri yemeğe başalamadan önce " kıyma biraz az oldu, biber biraz acıymış veya işten geç geldim sanırım, çok pişiremedim diyerek topu hemen oyun dışına atarsınız. Tatile gitmeye can atsanız ve haftalardır o günü bekleseniz de arkadaşlarınızla araba yolculuğuna çıkmadan, dün gece de fazla uyuyamadım çok yorgunum dersiniz. Bu bahane, yolda eğer suratınız bir sebepten düşerse, bununla ilgili bir sebebi daha önceden söyleyerek, insanların sizi suçlaması korkunuz ile vedalaşmaya çalışırsınız.

Aman ben elimden geleni yapayım da, aman ben iyi olayım da; diye diye bakarsınız onca güzelim zaman buharlaşıp gitmiş. Sonuçta siz elinizden geleni yaptınız da ne oldu? Suçlanma korkunuzu yenebildiniz mi? Ya da size laf gelmedi de sonuç değişti mi? Yoksa atı alan Üsküdarı geçti de siz halen yerinizde mi sayıyorsunuz?

Bunca geçen zamanın çok küçük bir kısmını, yapmaktan keyif aldığınız bir hobinize, bir uğraşınıza, sevgilinize veya çocuğunuza ayırsaydınız daha mutlu olmaz mıydınız?

Hayatta siz ne yaparsanız yapın, siz karşınızdakilere nasıl görünmeye çalışırsanız çalışın, ya da ne anlatırsanız anlatın, karşınızdaki kişi sizi algılayabileceği gibi hissedecek, görmek isteyeceği gibi görecek, anlamak istediği gibi de anlayacaktır.
Suçlanma korkunuz, bu kişinin algılarında hiçbir değişiklik yapmayacaktır.

Önemli olan sizin kendiniz için güzel, mutlu, huzurlu sağlıklı ve enerji dolu yaşayabilmenizdir. Bunu eninde sonunda başaracaksınız. Çünkü bu dönem, artık Evrenin görevlerinden biri de, sizi bir şekilde uyandırmaktır. Eğer halen uyanmadı iseniz, Egonuzun doğrultusunda ve kontrolünde iseniz, Evren sizi uykunuzda önce tatlı tatlı dürter Uyan der. Bu uyanış için iş arkadaşlarınız, komşularınız, hobidaşlarınız görevlendirilmiştir. Size aynalık yapma görevi bayrak yarışı gibi elden ele geçmeye başlar.

Siz farkına varmaz ve uyanmaz iseniz, yatakta biraz orta şiddetli sallanmaya başlarsınız. Uyannnn ... Dozaj bir hayli artmıştır. Görevi artık sınıf arkadaşları, çocukluk arkadaşları, sırlarınızı paylaştığınız kişiler devralır. Bir ağacın sonbaharda yapraklarını dökmesi gibi, hayatınızda değer verdiğinizi sandığınız insanlar sizi terk etmeye başlar, ya da siz onlarla görüşmeyi azaltırsınız.

Hala uyanmadınızsa artık söz bitmiştir. Öyle bir tokat yersiniz ki yataktan yere düşer ve acıyla uyanırsınız. Bu tokat size en değer verdiklerinizden, sevgilinizden, eşinizden, çocuklarınızdan, ailenizden yada en çok fedakarlık yaptıklarınızdan gelir. İlla ki güven, sevgi ya da sadakat duygunuzun sarsılması gerekmez, çok değer verdiğiniz biririni sonsuzluğa uğurlamak da aynı etkiyi yaratır.

Madem ki er yada geç, öyle yada böyle uyanacağız ve farkındalığımız artacak, o zaman kendi hayallerimizi, isteklerimizi neden gerçekleştirmiyoruz? Limana bağlı geminizin halatlarını çözmezseniz, iskele ile bağını kesmezseniz açık denizlere, ufuklara açılamazsınız. Hep o limanda kalırsınız. Ne derler acaba, suçlarlar mı beni acaba diyerek açık denizlere yolculuk yapabilmek mümkün değildir.
Suçlanma korkusu sizi tüketir ve mutsuz eder.

Yapılması gereken önce kendi kalbinize, özünüze, içinizdeki o biraz kısık ama yumuşacık olan sese, enerjinize, ruhunuza, vicdanınıza ve aklınıza güvenmek ve mutlu ve huzurlu olmaya niyet etmektir. Niyetin ardından da kendi hayrınız için adım atmanız gerekir.

Bugün atacağınız ilk adım, suçlanma duygusundan ebediyen kurtulmak olsun. Yüzünüzde tatlı bir gülümseme ile burnunuzdan nefes alın. Nefes alırken oksijenin boğazdan sonra, iki göğüsün ortasına sonra , iman kemiğne sonra göbek deliğine doğru geçtiğini ve geçtiği her yerde bütün bu bölgeyi şifalandırdığını hayal edin. Nefes alırken yavaşça içinizden sekize kadar sayın. Birden sekize kadar sayarken hem nefes alın hem de diaframınızı yani karnınızı şişirin. Sekize geldiğinizde nefesinizi karnınız şişik vaziyette tutun ve dörde kadar sayın. Sonra yavaşça sekize kadar sayarken bütün nefesi ağzınızdan verin. Verirken de almış olduğunuz oksijenin sizi temizlediğini ve bütün negatifleri sizden alıp götürdüğünü varsayın. Bu nefes egzersizini her gece ya da her sabah yapabilirsiniz. Her çakra için yedişer kere nefes alıp verme egzersizi, başlangıçta zor gibi gözüksede sizin enerjinizin yükselmesi için harika bir katkı yapacaktır.

" Şu anda bulunduğum yerde, bu ruh ve bu bedenimle, kendimi olduğum gibi her nasılsam kabul ediyorum. Bugün suçlanma korkumla vedalaşmaya niyet ediyorum.

Uyanmayı ve kendimin farkında olmayı seçiyorum. En yüce hayrıma ne ise, onu yapmayı ve onu yaşamayı diliyorum. Bilerek ya da bilmeden yapmış olduğum tüm hatalar için Tövbe ediyorum. Ben iyi bir insan olmayı, kendi ışığımı yaşamayı, mutlu olmayı, huzurlu olmayı, sevmeyi ve sevilmeyi, kıymet bilmeyi ve kıymet görmeyi sağlıklı ve başarılı olmayı istiyorum ve bütün bunları hakediyorum. Tüm korkularımla tek tek vedalaşmaya ve farkındalığımı arttırmaya hazırım. "

Alıntıdır.
 

hashikio

Kayıtlı Üye
Katılım
11 Ocak 2015
Mesajlar
83
Tepkime puanı
3
süper yazı:) bu akşam çok güzel yazılar paylaşıyorsunuz.teşekkürler.
 

[XTR] Similar Threads

Ü
Cevaplar
0
Görüntüleme
431
Üye silindi 76175
Ü
Üst