İnanma Gücü

sterne

Kayıtlı Üye
Katılım
24 Eyl 2010
Mesajlar
9
Tepkime puanı
1
Inanma gücü
Değerli GMPP Üyeleri .. Kısa bir süre önce '' Ruhsal Zeka '' isimli bir kitap okudum ve kitapta inanma gücüne değinilmiş. Çok beğendiğim bu kitabın bir bölümünü sizlerle de paylaşmak istedim. Umarım beğenirsiniz.

1.) İNANÇ ve DERİNLEŞME
Konumuzu kavramak için önce inanç olgusunu , inancın derinleşme sürecini irdeleyelim. Sınırsızlığın sırını ve inancın önceliğini açalım.
a)Eminlik Nedir ?
Evrende yaşayan her sıfat , Evrenin Sahibi 'nin bir ismine dayanır.Güzellik,estetik,merhamet,kudret ve her şey... İnsanın emin olması , kendini Yaratıcının ''eminlik '' vasfına açmasıdır. İnanç , insanı ruhsal enerjiyle buluşturan buluşturan tek alandır.Şüphe ,ruhsal enerjinin fiziki evrene akıştığı kapıyı kapatır İmanı anlamak için, imanla inanç arasındaki farkı kavramalıyız. İnanıyoruz ki ''Ateş yakar. '' Ama,bir çocuğun ateşin yakıcılığı hakkındaki inancı , ateşte yanan kadar güçlü olamaz. Evrensel kurallar , evrensel inançlardır. Tüm evrenin , yaratıcımızdan kaynaklanan bir inanç bütünlüğü olduğunu söyleyebiliriz.
'' Ben ölmeye karar verdim ve şimdi zihinsel bir emirle öleceğim '' diyerek ölemezsiniz. Ama , kesin inanmış Afrikalı bir büyücü , buna inanır ; oturduğu yerde gerçekten de ölür. Bu onun inancının , vücudunu yöneten yasalardan güçlü hale geldiğini gösterir. Evrenin Sahibi , insanın inandığını yaşamasına izin vermiştir.
Başaracaklarına inananların başarmalarının nedeni, sadece inançlarının onlara verdiği enerjiyle çok çalışmaları değildir. İnançlarının tüm evreni , onlara destek olacak şekilde harekete geçirmesidir. Mutluluğun bir büyüklüğü olduğu gibi , inanmanın da bir büyüklüğü vardır.
'' İnanırsanız başarırsınız ! '' sözündeki inancı , sönük ve sıradan inançla karıştırmayın. Birisi dal budak salmış bir ağaç , diğeri sadece bir çekirdektir.
Eğer içimizdeki çekirdek inanç , ''gerçek '' inanca dönüşebilseydi , Yaratıcımızı hatırlamanın kalbimize yaşatacağı duygu patlaması göğüs kafesimizi çatlatırdı. İslam peygamberlerinin (asm) sahabelerinin (ra) , namazda Kur'an ayetleri okunurken ,dayanamayarak , bayılıp döküldüklerini hatırlayın. İman şiddetinin potansiyel sonuçlarını şu cümlede görebilirsiniz ; '' Eğer Allah'ı hakkyla tanısaydınız , duanızla dağlar yerinden oynardı '' (Hz. Muhammed (asm), Cami'us - Sağir 5:319 , Hadis No:7448)
İnanç üz farklı düzeyde olabilir : Bilgi düzeyi , şahit olma düzeyi , içselleştirme düzeyi. Ateşin yakıcılığını başkasından öğrenmek bilgi düzeyi ; ateşin yanında , yananların dehşetini hissetmek şahit olma düzeyi ; yanıp tutuşmakta içselleştirme düzeyidir. İnancın en şiddetli düzeyidir.
Biz , ''ateşin yakacağı '' İnancını doğuştan ruhsal bir kalıp olarak getirdik. Eğer ''ateş beni yakmaz '' inancını iman şiddetine çıkarabilseydik , ateş bizi yakmazdı. İmanın , insan üzerindeki etkisi bu kadar büyüktür. Hedeflerimize ilişkin inançlarımızı şiddetlendirirsek , neler olabileceğini tahmin edebiliyor musunuz ?

b)Bilgiden Eminliğe

İnsan ruhu , evren inancının bir parçasıdır. Ruh , yüzeyden derine doğru güçlenen inanç kalıplarından yaratılmıştır. Bu kalıpların temeli doğuştan , gelişme biçimleri sonradandır. İnancınızı şiddetlendirerek ruhunuzun derin noktalarına ilerlersiniz.
İman düşünceden yola çıkarak derinleşir. İman her an meyve veren bir ağaç , düşünce ise kök salmaya çalışan bir çekirdektir. Yenilginin veya zaferin tohumunu bir tek düşünceyle üretebilirsiniz. İşte yolculuk :
a.) Bilgiyi gözlemlersiniz , öğrenirsiniz ,kullanırsınız , tekrarlarsınız. Bir süre sonra bu bilgi b) kapsayıcı düşünceyi üretir. Düşünceyi tekrarlayarak beslemeye devam edersiniz ; düşünce c) çeşitli kanaatler (zayıf inançlar ) üretir Böylece kendi doğrularınızı üretmeye başlarsınız. Kanaati beslersiniz , kendinize ait bir d) inanca dönüşür. Ona saldıracak çok güçlü bir karşı inanç , onu yok edebilir. İnancı da koruyarak beslediğinizde e) imanınız halini alır ; bunu f) yüksek eminlik düzeyleri takip eder.
Bilgi ve düşünce imanın ilimle bilinme düzeyini ; kanaat ve inanç , şahit olma düzeyini ; iman ve yüksek eminlik , içselleştirme düzeyini ifade eder. Bir iman durumu , doğrudan saldırılarla yok edilemez. O akıl , düşünce , mantık kabul etmez. O candır ; o özdür. O her yerde , o şah damarınızda , o genetiğinizde ... Her hücrenizi mekan tutmuş bir olguya saldıramazsınız. Öylesine derine girer ki onun farkına varmazsınız. Sınırları , kendi sınırlarınızı öylesine kuşatır ki , onu tanımlayamazsınız. Otomatikleşmiştir , görünüşe göre kendiliğindendir. Sorgulanması gülünçtür. Size fark ettirmeden , ne yapılacaksa yapar.

c) Sınırsızlık Aynası
İman , Evrenin Sahibi 'nin sınırsızlığına ayna olmak için başvurabileceğimiz tek kaynaktır. İnsan alan , yaratıcı verendir. İnsan sınırlı ; ama yaratıcı sınırsızdır.
Bedeninizde ve ruhunuzda yansıyan , hayat, güzellik , zeka , zenginlik gibi tüm değerlerin kaynağı, evrenin yaratıcısıdır. Bu değerleri ne kadar gelişmiş düzeyde elde etmişseniz , Yaratıcıdan o kadar almışsınız demektir. Diğer deyişle Sınırsız Kudret 'in sıfatları üzerinizde ne kadar parlamışsa , size o kadar destek sunulmuştur.
Yaratıcımız mutlak bir eminlik düzeyindedir. Bu yüzden , ''bir şeyi dilediği zaman , onun buyruğu sadece o şeye ol demektir ve hemen olur. ''(Kur'an : 36;82) Bize nasıl davranacağını , '' Ben kulumun zannı üzereyim ; zannı iyi ise iyi muamele ederim , kötü ise kötü muamele ederim '' (Hz. Muhammed (asm) , Cami'us -Sağir 2:312, Hadis No :1934 ) sözüyle açıklamıştır. Yani , yaratıcının zekanızı daraltacağını sanıyorsanız , zekanız daraltılıyor. '' Ben üzüntülüyüm '' demekten , çoğu zaman ''üzülmek istiyorum '' duası çıkıyor. Yapabileceğinize inanmak , ''Sınırsız Kudret 'in sizin ellerinizle perdeleyerek yaratacağınıza inanmaktır. Yaratıcının gücü , Ona inandığınız ölçekte desteğinizde olacaktır. Bir askerin gücünü , arkasındaki ordunun gücü belirler. Askercilik oynayan çocuk , bir orduyu esir alamaz. Dolayısıyla ''yapabilirim '' derken , askercilik oynamayalım. Başarı yolculuğunda bizim gücümüze değil , bizimle olan güce dayanacağız.
İslam Peygamberi (asm) bizi emin olmaya davet eder : '' Allah'a , kabul edileceğine kesin şekilde inanmış olarak dua edin . Şunu da bilin ki , Allah kendisinden gafil ve başka işlerle meşgul bir kalbin duasını kabul etmez '' (Hz. Muhammed (asm) , Tirmizi, Daavat : 65 ; Müsned , 2:77 ) İstemekle , kabul edileceğine inanmak arasındaki ilişkiyi vurgulayan bu söz , başarının heyecan verici bir boyutunu asırlar önce dile getirmiştir.

d) Önce Emin Ol
İstanbul'da açılan bir sınava başvuran yüzlerce kişiden dördüyle , başvuru kuyruğunda yapılan röportajı televizyonda izledim. Söylediklerine bakın : '' Şansım milyonda bir de olsa denemek istedim. Kazanacağımı hiç sanmıyorum. Türkiye ' de dayın yoksa kazanamazsın. Ne yapıp edip torpillileri kazandıracaklardır. Şans işte , bakarsın kazanırım ''
İnanmadığınızı başarabileceğinizi ümit ederseniz , emeğinizi boşa harcarsınız. Tereddür içinde büyük bir iş yapmaktansa , emin olarak küçük bir iş yapın. Daha başarılı olacağınızı göstereceksiniz.
Bazı dualar ve arzular müthiştir : '' Kilo kontrol hapları yüzünden annesinin ölümünden etkilenen ve sağlıklı bir diyet sistemi geliştirmeye adanan çocuk Mark Hudges 'in duası. Çocuğunun tedavisi için çok paraya muhtaç kalan mühendis Jim Dornan 'ın duası. Zekasını aşağılayanları utandırmaya adanan üniversiteli Einstein'in duası. Birincisi dev bir şirketin , diğeri Dünyayı saran bir pazarlama örgütünün , üçüncüsü de kuantum fiziğinin temelini atmıştır.
Hayatımızda büyük izler bırakan , büyük eserler üreten herkesin böylesine keskin ve duygulu duaları vardır. İnandılar ve Kaderin Sahibi inandıklarını yaşamalarına izin verdi. Eğer bir gün unutulmaz bir eser üretirseniz , bunu içten bir inançla yaptığınız duanıza borçlu olacaksınız.
Bir itiraz duyuyorum : '' iyi de , ben başarabileceğime inanıyorum ; ama yinede olmuyor , inanmama rağmen başaramıyorum ''
Bir tuzaktır bu söz . Gerçekten başaracağınıza inansaydınız , bu sözü söyleyemezdiniz. İnanmak kelimesini GÜNEŞ kadar büyütün . Sözünü ettiğiniz inanç bizim anlatmaya çalıştığımız iman mı ?
Akıllı olduğuna inanan bir deli , '' ben deliyim , akıllı olamıyorum '' diyebilir mi ? Sağlıklı insan , '' ben hastayım '' diyebilir ; ama , sağlıklı olduğuna inanan hasta ''ben hastayım '' diyemez. Mantık size şöyle der ; '' Eğer hastaysanız , sağlıklı olduğunuza inanamazsınız. Eğer başarısızsanız başarılı olduğunuza inanamazsınız. '' Neden öne sağlığı veya başarıyı alıyorsunuz ? Öne inancı almanızı öneriyorum. İddia şudur : '' Sağlıklıyım '' inancının nedeni sağlıklı olmak değil , sağlıklı olduğuna daha önce inanmış olmaktır.
Cemil Tokpınar 'dan dinlemiştim : Hoca vaazında , '' Bismilah '' diyerek yürürseniz, suyun üzerinden batmadan geçebilirsiniz '' der. Bu söze inanan bir köylü , artık köprü yerine nehirden geçmektedir. Bir gün Hocayı evine davet eder. Kabul eden hhocayla birlikte giderken , karşılarına nehir çıkar ve adam nehrin üzerinden yürüyerek karşıya geçer. Ama Hoca suya girmeye cesaret edemez. Şaşkın köylü , '' Hocam böyle dememiş miydiniz ? , gelsenize ! '' diye seslenir
Hoca şöyle cevap verir :
''Onu söyleyen dil bende ; ama ona inanan kalp sende ''

Akıl ve mantık süzgeci , bazen inancınızla savaşacak ve yukarıdaki örnekte görüldüğü gibi , sorgulamadan inanmak , başarmanın en büyük nedeni olacaktır. Köylü su üzerinden yürüyerek geçebileceğine , geçmeden önce inanmıştır. İnancın güç alanına daha fazla girmek istiyorsanız , Başaracağınıza, başarmadan önce inanmalısınız.
İnanç sağ beyin tarafından , mantık sol beyin tarafından yönetilir. İnanç ruhsal evrenin , mantık maddesel evrenin sınırları içerisindedir. İnancınızı mantıkla sorgularsanız , birbirleriyle savaşacaklardır. Mantık size engellerinizi , inançsa desteklerinizi gösterir.
Aslında mantık ,ruhsal evreni kuşatabilecek kadar gelişebilir ; ama , biz doğa kanunlarıyla sınırlanan mantıklar geliştiriyoruz. Bizim mantıklarımız , bilinenlerle ilgilidir. Bilinmeyeni , basit mantıklar her zaman reddetmiştir.
Bir zamanlar. Ay'a çıkma düşüncesi ne kadar mantıksız gelmişse , bilmediğimiz zekayı geliştirebileceğimizi sanmak da o kadar mantıksızdır. Dolayısıyla düşünürken , imanı da , mantığı da kullanalım : Eyleme geçtiğimizde ise , '' Başaramayacaksın ! '' diyen mantığı susturalım, ''Başaracaksın ! '' diyen inancın sesini haykırışa dönüştürelim.
Sözler 'de şöyle denir : '' Hakiki imanı elde eden adam kainata meydan okuyabilir .'' Sizinle,yaratılmışlar dünyasına meydan okumanın formülünü paylaşıyorum : Hiçbir şey yokken iman vardı , yani ruh vardı. Kadın bedeni yokken kadın ruhu , erkek bedeni yokken erkek ruhu vardı. Hastalık gelişmeden önce , hastalık inancı gelişti.
Başarısızlık yokken başarısızlık inancı üretildi. Hiçbir komutan yenileceği endişesine kapılmadan önce yenilmemiştir. Daha da kötüsü, Yıldırım Bayezit 'in dediği gibi '' Yenileceğinden korkan daima yenilir.''
Her başarının öncesinde , başarma inancı gelişmiş ; başarı , bu inancın eseri olmuştur. Kolomb Amerika 'ya varmadan önce Dünyanın öteki tarafından Hindistan'a geçen bir yol olduğuna inanmıştı. Edison ampulü bulmadan önce onun varlığını biliyordu. Başaranlar , önce inandılar , sonra yaptılar ; başaramayanlar ise önce yapıp sonra inanmayı deniyorlar.

ALINTIDIR
Kaynak : Ruhsal Zeka

NOT : Kitaptan buraya kendim yazdığım için bazı yazım hataları olabilir. Bunun için özür diliyorum... ve son olarak ; Eğer Astral 'e çıkmaya inanırsanız çıkarsınız , psi-wheel çevirebileceğinize inanıyorsanız çevirirsiniz , kaşık bükebileceğinize inanıyorsanız bükersiniz .. Unutmayalım başarma ihtimalimiz başarabileceğimize inandığımız kadardır..

Sevgilerimle ..
 

pinky

Kayıtlı Üye
Katılım
14 Haz 2011
Mesajlar
33
Tepkime puanı
1
Çok sğol, Allah razı olsun.
 

Zek0808

Kayıtlı Üye
Katılım
5 Şub 2014
Mesajlar
81
Tepkime puanı
46
Müthiş bir yazıydı, paylaşım için teşekkürler :)
 
Üst