dua etmek&büyü yapmak

000

Kayıtlı Üye
Katılım
26 Şub 2013
Mesajlar
6
Tepkime puanı
2
İnsanlar yaşamlarında bir takım şeyleri arzular. Bu arzuladıkları şeyler genellikle para, ilgi görme veya bir kişi gibi şeylerdir.Hayatları yolunda gitmiyordur. Bu durumu değiştirmek için dua eder veya büyü yaparlar. Patronunu, arkadaşını, sevgilisini değiştirmenin gerekli olduğunu düşünür. Kendisinin değişmesi gerektiğini düşünmezler bile.
Dua etmek: Kiş bir yerde tükenir. Bu durunda çocuksa babasından yardım diler, kadınsa kocasından yardım ister durum daha da vahimse tanrıya dua eder. İnsanlar birbirleri ile menfaat ilişkisinde olduğu gibi tanrı ile olan ilişkisi menfaate dayalı. Acaba dua etmeyi ve cennet cehennem kavramını ortadan kaldırsak ne olur? Diyebilirsin ki ben dua ederken yaratanın büyüklüğünü dile getiriyorum. Yaratan gerçekten bu kadar büyükse senin ona itaat etmene neden ihtiyaç duysun? Evet gerçekten zorda kaldığımız zamanlar oluyor. İlla yolumuzun aydınlanması için dua mı etmeliyiz. Dua etmesek olmaz mı? Diyelim ki başın çok sıkıştı annene yalvarıp yakarmadığın taktirde o sana yardım etmez mi?Çoğu kez Annen sorunu çözmüştür farkına bile varmazsın. Yani dua etsek de etmesek de eğer olması gerek ise yardım gelir bizi bizi bulur. Sohbet etmen gerekli sadece sohbet.
Kur’an-ı kerimin ezberlenmesi için değil anlaşılması için var olduğunu düşünmekteyim. Falanca surenin tekrarlanıp başına da bir dilek eklenmesi herhangi bir kitabın, mesela; Şu Çılgın Türkler kitabının falanca paragrafını 20 kez tekrar edersen Atatürk kadar güçlü olursun demek gibi bir şey. Kiminiz olur mu öyle şey ben şöyle şöyle yaptım soncunu gördüm diyecektir. Hayatı değiştirebilmek için bir tür konsantrasyon gereklidir. Buna benzer ritüeller sadece bu konsantrasyonu sağlamakta.
Büyü yapmak: bildiğim kadarıyla büyü üç büyük dinin üçünde de önerilmemektedir. Büyü yasak kesinlikle olmaz büyü yapanlar şeytan çarpılır demiycem . Böyle bir düşünce insanı daha da kötü yola itebilir. Ama düşünmek lazım neden önerilmemiş? Büyü yapıldığında yapılanın üstünde büyük bir ağırlığı olur ve bu ağırlık tan daha fazlası büyü yapan kişinin üzerindedir.Büyü yapanın derinlerde çok büyük bir pişmanlığı gizlenir. Ve gerçekten büyü yapmayı bilenler büyü yapmaktan şiddetli biçimde çekinirler. Bir erkeği seviyordur bu erkek de başka birinle ilişkisi vardır. Büyü yapılır karşıdaki kız bir trafik kazasında ölür.Hiç kimse farkında değildir olan bitenin kimse bir şey ispatlayamaz . ama kalbin derin bir şekilde kararır. Ya daha kötüsü hoşlandığın erkek kaza geçirir,sakat kalması sonucu ilişkisi biterse… diyeceksin ki büyü iyilik için de yapılabilir. Yolda bir fakir, üstü başı yırtık birisinle karşılaşırsın acıyıp karnını doyurması ve kıyafet alması için para verirsin o parayla bütün gün içer sarhoş olur ve eve geldiğinde sarhoş olmasının da etkisi ile karısını ve çocuklarını döver. .
Sen yüzlerce yıldır akan bir nehrin yatağını değiştirmeye çalışıyorsun mevcut haline dikkatli bir şekilde bakarsan nehir, bitki örtüsü ve toprak uyum içerisindedir. Hadi nehrin yönünü değiştirdin diyelim. Yeni haliyle her şey uyum içinde olabilecek mi?
Ne büyüye gerek var, ne de dua etmeye hayat zaten olması gerektiği gibi.
 

diyego33

Kayıtlı Üye
Katılım
15 May 2013
Mesajlar
46
Tepkime puanı
0
allah sana akıl fikir versin elbette dua etmeye gerek var hazreti yunusu gece fırtınalı ve yağmurlu bir günde gemiden denize atıyorlar dua ediyor öyle kurtuluyor mesela hiç yağmur yağmıyor yağmur duası ediyor allah yağmur gönderiyor burdaki amaç allahı hatırlamak allah müsibet veriyorki beni kulum hatırlasın diye açkalmasak açın halinden anlarmıtdık...
 

000

Kayıtlı Üye
Katılım
26 Şub 2013
Mesajlar
6
Tepkime puanı
2
diyego aşağıdaki yazıyı bir wep sitesinden buldum. Yazıda bir yanlışlık varsa belirtmen beni aydınlatır. Rivayete göre, Kur'ân'ın zâhirde algılanan anlamına göre…

Hz. Yunus, insanlara ilâhi hakikatları anlatmış; ama insanlar bunu anlamayınca, anlatılanlara riayet etmeyince, o da kızmış, onları bırakmış, bir gemi ile yolculuğa çıkmış...

Bir müddet sonra, açık denizde iken gemidekilerden birinin eşyası kaybolmuş... Aramışlar eşyayı, Yunus’un torbasında bulmuşlar... Ve “bunu sen çaldın,” demişler...

Tabii ki, Yunus Nebinin hiçbir şeyden haberi yok!. Ama, gemi yetkilileri, suçun cezası olarak onu denize atmışlar...

Hz. Yunus’u, büyük bir balık yutmuş...

Balığın karnında iken Hz. Yunus, “Ben ne yaptım?.. Bir nebi olduğum halde niçin insanlara tebliğ görevimi terk ettim?..” diye hayıflanmış... Ve yukarıdaki âyette geçen:

“Ya Rabbi, ben nefsime zulmettim, zâlimlerden oldum!" cümlesini söylemiş..

Bunun üzerine balık karaya yanaşmış... Hz.Yunus, balığın karnından çıkarak insanları irşâd görevine devam etmiş...



Hz. Yunus, aldığı vahiy sonucu, insanların tanrılarına tapınmasının yanlış olduğunu, tanrılardan medet ummanın hata olduğunu, ne şekil çalışmalar yapmak suretiyle, neleri elde edebileceklerini anlattı insanlara…

Ama bu konuda başarılı olamadı.




Başarılı olamayınca da, bu başarısızlığı kendine mal etti. “Hidâyet Allah’tandır!” gerçeğinden perdelenmek suretiyle, anlatıp da inandıramamanın başarısızlığını da kendinden bildi. Bu sebeple de insanlara yaptığı tebligat işini bıraktı. Kendisini salıp koyverdi...

Kendini salıp koyvermesi, “balığın karnına girmesi” diye anlatılan olayı meydana getirdi.



Balık, Dünya’dır. Dünyayı temsil eder



Yani, Hz.Yunus kendini dünya işlerine bıraktı. Fakat daha sonra, dünya işleri ile meşgul iken, vahiy ile Rabbi'nden bir mesaj aldı.



“Hidâyeti ben veririm.. Sen hidâyet edecek değilsin!. Sen sadece bir uyarıcı, tebliğ edicisin.. Rasûllerin görevi tebliğ etmektir, hidâyet etmek değil! Zira ancak, Allah’ın hidâyet ettikleri, hidâyet bulur. Hidâyet etmediklerini de ne kadar uyarırsan uyar, hidâyet bulacak değillerdir.”



İşte bunu farkedince, yani, kendisinin hidâyet edici değil, uyarıcı olduğu gerçeğini fark edince, bu perdelenmeden dolayı:



“İnniy küntü minez zaliymin.'' '' Ben nefsime zulmettim... Nefsimin hakkını veremedim...” dedi.



“Cenâb-ı Hak'kın bendeki zuhur-u kemâli, tebliğ etmek üzeredir, hidâyet etmek üzere değil!.. Dolayısıyla ben, Nefsimin hakkını hakkıyla eda edemedim” diyerek yanlışını anladı..



Bu yanlışı anlamanın neticesinde ise, balığın karnından çıktı.



Yani; Dünya ile uğraşmayı bir yana koydu. Yeniden, nübüvvet görevinin gereği olarak insanları uyarmaya başladı.



Ve ondan sonra da, o toplumdaki insanlar, Cenâb-ı Hak'kın hidâyeti ile, ihsanı ile birlikte, bir takım gerçekleri görüp, ona göre yollarını çizmeye başladılar.

Diyago eğer bu şekildeyse bir soru doğuyor. Hazreti yunus insanların ona inanmamasını mazur görse idi balığın karnına (dünya) atılır mıydı? Hatasını idrak edemeseydi, duasının bir kıymeti olur muydu ?
 

prensess

Kayıtlı Üye
Katılım
12 May 2013
Mesajlar
159
Tepkime puanı
6
Diyorsunki Rabbim bu kadar gucluyse neden bizim dusmiza ihtiyac duysun.
Bu cumlenden senin Kuran-ı Kerim'i okumadigini dusunuyorum sayet ki okuduysan hic anlamadigini duşunuyorum.
Ama tum bu yazilarina bakarsam eminimki okumamissindir.bu yazdiklarinin hakkinda sana bir cok sey yazabilirim nekadar yanlis dusundugunu ve mantiksiz oldugunu.ama bunu yapmayacagim beni anlamayacagindan da eminim.tek tavsiyem Kuran'ı once bir oku anlamaya calis.
 

000

Kayıtlı Üye
Katılım
26 Şub 2013
Mesajlar
6
Tepkime puanı
2
Konuyu açmamdaki sebep dua etmeyi ve büyü yapmayı sorgulamaktı. Fakat yazıma cevap olarak yanıt değil tepki niteliğinde cevaplar gelmesi insanın paylaşma hevesini kırıyor. Cevap yazma niyetinde değildim. Daha sonra diyago nun verdiği örnek hakkındaki bilgileri okudum. (diyago bu rivayeti okumama vesile olduğun için teşekkür ederim).Sorumluk hakkında önemli bir hikaye herkesin okumasını tavsiye ederim. Hikayeyi okuyunca naçizane kişiliğimde bir cevap yazma sorumluluğu hissetim bu ikinci cevabım.
Prenses Kuran-ı Kerim'i okudun mu diye soruyorsun. Evet insanların gerçeği öğrenmekten kaçar,güneşten kaçtıkları gibi. Kuran-ı Kerimi anladın mı diye soruyorsun, anlamadım.Onu anlamak için oldukça yükselmenin gerektiğini düşünmekteyim. Peki ya sen;dağ gibi olmuş korkun seni bırakır da Darwin, Nietcize, Osho, Hallac-ı Mansur gibi kişileri okuyabilir misin? Tamamen yanlış ve saçmalıkla dolu olanbir kitabı, sadece yazarın ruh halini anlamak için okuyabilir misin? Sor kendine, evrene neden dua ediyorum, dilediğim şey gerçekleşirse ne olur? Allah’ınbu sorudan ötürü sana kızacağını sanmıyorum. Fakat bu arayış seni ızdırabın koynuna atacak.Dileğinin olduğunu kabul et, hayal et öyle bir hayal et ki dileğinin gerçekleştiğini yaşa. Eğer bu dileğini tıpkı bir gerçek gibi yaşayabilirsen aslında dileğinin tamamen gereksiz ve yanlış olduğunu göreceksin. Oscar Wilde’nin söylemiş olduğu üzerinde itina ile düşünülmesi gereken bir sözü vardır diyorki; “Tanrı dualarımızı kabul etmekle bizleri cezalandırır.” (Hadi yine o kadar anlayışsız bilgisiz diye nitelendirsen de sana bir paragraf yazı yazdım. Soruyorum dua edenlere; Yahudilik, Hiristiyanlık, İslam yayılmadan önce de bir takım ritüellerle farklı şeylere dua ediyorlardı. Bu günle o zamanlar arasında hiç mi benzerlik yok? Soruyorum büyü yapanlara: Yaşamış olan peygamberler hayatı değiştirmek için gerekli olan güce fazlasıyla sahiptiler neden hiçbir şey yapmadılar? Eminim ki, şu duayı et cennete git veya şu büyüyü yap zengin ol gibi konu açsaydım, bu sizleri çok daha fazla sevindirirdi. Belki de yanlış ortamda, yanlış konu açıyorum.
 

şinçeyank

Kayıtlı Üye
Katılım
23 Eyl 2011
Mesajlar
899
Tepkime puanı
146
İş
üniversite Öğr.
Yazını okumadım ama şunu şöyle özetleyebiliriz son cümleni okudum yanlış düşüncen.. Herkesin düşünceside kendine özeldir yargılamak değil tabiki ama " emeksiz yemek olmaz " derler. Burası bir büyü sitesi büyüleri yargılamak zaten yanlış olur ama dua apayrı ve kapalı kapıları dahi açacak güçtedir. Bir zamanlar bende kaderde ne varsa onu yaşarız çalışsam nolacak olmayacaksa olmaz derdim ama daha sonra anlaşılıyor bazı şeyler. Emek olmadan hiç bir konuda ilerlemek mümkün değildir. Kaderde değişmeyecek tek şey duada etseniz büyüde yapsanız sadece ölüm tarihinizdir.
 

berula

Kayıtlı Üye
Katılım
13 Eyl 2011
Mesajlar
76
Tepkime puanı
6
Dua etmek (duada ısrarcı olmak) kaderi değiştirir. Bunu da dua etmeyene anlatamazsınız.

Ayrıca;
dua etmenin bir adabı vardır. Teşbihte hata olmazmış, çok affedersiniz ama çay ocağından çay ister gibi elini kolunu sallaya sallaya dua edilmez. İsteğinize giden yoldaki bütün taşları ellerinizle inşa etmelisiniz, ta ki o yola koyacağınız tek bir taş kalmayıncaya kadar. O son taşı da koyunca kapalı kapınızın önünde beklersiniz, açılmazsa açılmaz. İşte o dakika insanın acizliği ve yaratanın kudreti ortaya çıkar. Kulun o kapıyı açması için bir anahtara ihtiyacı vardır o anahtar ise duadır.

En başında dediğim gibi; "Dua etmek ve duada ısrarcı olmak kaderi değiştirir. Bunu da dua etmeyen bilemez..
 

lviv angeles

Kayıtlı Üye
Katılım
26 Ocak 2014
Mesajlar
2,716
Tepkime puanı
296
Konum
HAYALLERİN GERÇEK OLDUĞU ÂLEM
Görüşünün özellikle dua ile ilgili kîsmını yanlış bulmakla birlikte sonuna kadar saygı duyuyorum.Belki burdaki paylaşımlardan sonra umarım fikrin değişir .Önce şunu belirtmek isterim yüce Rabbim in duaya ve bizden gelecek zerre bir tek harfe ihtiyacı yoktur.Bizim O'na kulluk görevimizi yerine getirmemiz ve bu dünyadaki (eğer bilinçli bir müslümansak)bize düşen ibadetlerimizi ahirette hayrı bulup cennetine lâyık olabilmemiz için yapmamız gerekir.Rabbim bizi duamız,ibadetimiz,inancımız olmasa neye göre değerlendirebilirki??Dua kısmına gelirsek bütün inancım ve samimi kalbimle söylüyorum ki dua en güzel,en tatlı,en güvenilir sığınaktır.Dini inanç ne olursa olsun(her dine ve herkesin inancına sonsuz saygı duyarım )duaya her insanın bir dileği olmasa bile manen ihtiyacı vardır.Dua rahatlatır,huzur verir,Allah'a yaklaştırır,umutları yeşertir,dua eden her dil fitneden uzaklaşır ve daha neler neler.Duanın gücü ve büyüklüğü burda yazılamayacak kadar çoktur.Büyü ise sizlerinde dediği gibi her dinde bilinir vardır ancak asla sıcak bakılmaz ve uzak durulur.Dua Allah'ın sevgili kulunun eylemiyken,büyü yapanında yaptıranında Allah katında yatacak yeri yoktur.Başkasının yaptığı kişinin kendisine zarar verici büyüyü bozdurması en tabii hakkıdır ve doğrudur,büyüyle yaşanmaz.Öyle büyüler vardır ki hayat söndürür.Ancak iki taraf birbirini seviyorsa ve engel varsa kavuşup yuva kurmak için,yada yıkılmak üzere olan bir yuvayı toparlamak için,kısaca insanların hayrına olacak okumalar yeri geldiğinde tabiki kimseye zarar vermeyecek şekilde uygulanabilir.Ama asla kişilerin zararına sırf insanın kendi mutluluğu adına yapacağı kara büyü,papaz büyüsü gibi korkunç şeylerden Allah'a sığınırım.
 

lDerinSu

Banlı Kullanıcı
Katılım
13 Mar 2014
Mesajlar
35
Tepkime puanı
1
İş
öğrenci
000, Sol yanımızdaki şeytan gibisin. :)
 
Üst