Barbados'un Huzursuz Tabutları

DylanObrien

Banlı Kullanıcı
Katılım
16 Haz 2014
Mesajlar
154
Tepkime puanı
4
Eğer 150 yıldan daha önce meydana gelen dikkate değer bir seri olay meydana gelmemiş olsaydı Barbados'un uzağında bulunan Batı Indies Adasını dünyanın öteki tarafındaki kimse küçük İsa Kilisesini (Christ Church) belki de hiç duymayacaktı. Bugün bile adada oturan yerli halk on yıl kadar süre ile atalarını şaşkına çeviren esrarengiz olayın nasıl olduğunu konuşmaktadırlar.1807 Temmuzunda Thomasina Goddard'ın cesedi alelade bir törenle kilise mezarlığındaki boş bir yeraltı mezarının içine İsa Kilisesi papazı tarafından gömüldü. Yeraltı mezarlığı 1724 senesinde yapıldığı bilinmekteyse de niçin boş olduğu veya Goddard'ın kim olduğu bilinmemektedir. 3,7 metre uzunluğunda 1,9 metre genişliğindeki tahta tabut mezara yerleştirildi.

Bir sene sonra Goddard'ın cesedinin yanına Mary Anna Maria Chase'ın naaşı konuldu. Mary Anne'nin ölüm sebebi kaydedilmemişse de tabutunun kurşundan yapılmış küçük bir tabut olduğunu biliyoruz. Küçük Mary Anna'nın ölümünden dört yıl sonra garip bir durumda ablası Dorcas Chase de öldü. Genç kızın babasının zalim davranışlarından bunalıma girerek yemek yemeği reddedip kendini öldürdüğüne inanılmaktadır. Dedikodular ne olursa olsun neticesinde abla Chase'yi kurşun tabut içindeki cenazesi artık Chase Aile Mezarlığı denilen yere getirildi.

Sadece dört hafta kadar sonra yeniden, bu kez saygı değer Thomas Chase'ın cesedi için yeniden mezarlığın açılmasına ihtiyaç duyuldu. Girişi kapatan Devonshire mermerinden yapılma kalın kapak yerinden oynatılıp içeriye girildiğinde cenaze alayının karşılaştığı manzara görmeye değerdi. Tabutlar bırakıldıkları pozisyonlarında ve yerlerinde bulunmamaktaydılar ! Küçük Mary Anne Chase'ın tabutu bırakıldığı köşenin çaprazında tepe takla durmaktaydı. Cenazeye katılanlar olaya içerlemişlerdi! Chase ailesinin variyetini çekemeyen çevredeki yaşayan kimseler mezarlığın kutsallığını bozarak tabutların yerini değiştirdiğine inanıldı. Tabutlar olması gereken duruma getirilerek giriş kapısı mühürlendi.

Yeraltı mezarlığı yeniden açılana kadar dört yıl daha geçecektir. Bu kez mezarlığın misafiri on bir aylık bir bebek olan Efendi Samuel Brewster Ames'in tabutuydu. Dev mermer kapak yerinden hareket ettirildi, daha önce gelmiş olan cenaze alayı bu kez de vahşice karıştırılmış tabutlarla karşılaştılar. Tabutlar değişik biçimlerde yerler atılmıştı. Üzüntü önce nefrete daha sonra da şaşkınlığa dönüştü.

Birileri nasıl fark edilmeden içeri girebildiler? Sadece bir giriş vardı ve üzeri mühürlü kapının mührü aynı durmakta ve yerinden hiç oynatılmadan durmaktaydı. Duvarlar ve tavan mercan bloklarıyla öylesine iyi karıştırılarak sıvanmıştı ki mezar odası tek parçadan yapılma bir yapı gibi durmaktaydı. Odanın bitişi sert kireç taşına denk gelmekteydi ki, buraya ne tünel açılabilir ve ne de kimse kazdığı bir delikten iz bırakmadan girip çıkabilirdi. Ayrıca, tabutlar 320 kilogram ağırlığındaydılar ki, ancak en az sekiz kişi bir araya gelerek yerini değiştirebilirdi. Böylesi kalabalık bir çalışma grubundan mutlak suretle oda içerisinde bir iz veya ipucu kalmalıydı.

Huzursuz tabutların durumu tüm adada konuşulmaya başlanmıştı. Adanın dindar yerli halk içinde olayların altında hortlakların olduğu söylenmeye başlandı. Beyaz ırktan olanlar ise bu işe hayaletlerin karıştığı fikrini kabul etmiyorlardı. Onlar bu işin sorumlusu olarak yerli halkı görmekteydiler. Samuel Brewster Ames'in defninden sadece elli iki gün sonra baba Samuel Brewster'in cesedini geçici olarak durduğu yerden Chase mezarlığına almaya karar verildi. Böylece bir kez daha kapı açıldı; her şey yeniden tekrarlandı.Dört tabut gelişi güzel sağa sola saçılmıştı!

Bu kez İsa Kilisesi papazı Muhterem Thomas Orderson ve üç adamı mezarlığı baştan aşağıya gözden geçirdiler. Sonuç olarak duvardaki ve tavandaki nem izlerini, zemindeki dökülmeleri kontrol ederek dağınıklığa selin sebep olduğuna kanaat getirdiler. Zaten başka da iz bulamadılar. İhtiyat olarak Peder Thomas Orderson tabutları eski konumuna getirerek tekrar girişi bu kez çok dikkatlice mühürledi. Neredeyse üç sene burası açılmayacaktır.

Bu süre içinde İsa Kilisesinde meydana gelen garip olay tüm West Indies'e yayıldı. Adada olaya karşı ilgi o derece arttı ki, sömürge Valisi Lord Combermere durumu şahsen araştırmaya karar verdi.

Böylece 7 Temmuz 1819 Thomansina Clark'a ait mütevazi ahşap tabutu pek de olağan olmayan bir grup Chase Mezarlığına kadar izledi. Önce içeriye hızlı hızlı ölünün yakınları, ardından Vali Combermere ve yaverleri ve garnizon subayları , daha sonra adanın ileri gelen rahipleri ve meraklılar girdiler.

Dindar işçiler mezar girişini bir türlü açamadılar. Sanki birileri arkadan mermer bloku tutuyordu. Yeni gelen işçilerini de iştiraki ile taş hareket ettirildi ve kapının açılmasına engel olan şey açığa çıkarıldı. Saygıdeğer Mr. Chase'nin tabutu girişi engelliyordu. Diğer kurşun tabutlar dağınık vaziyetteydiler. Sadece Bayan Goddard'ın tabutu bırakıldığı yerde durmaktaydı. Mezarı karıştıran her ne ise bu tahta tabuta dokunmamıştı. Lord Combermere cenaze alayını dışarıya çıkararak yanında bulunan yaverlerine mezarlığı incelemeleri talimatını verdi. Dakikalarca mezar odası ve tabutlar incelendi. Ancak araştırmadan her hangi bir netice elde edilemedi. Tabutları kurcalayan ne ise, ona ait hiçbir iz bulunamadı. Kabrin ne duvarlarında ve ne de yeraltı geçidinde bir bir zorlama izine rastlanılmadı. Mezar odası tamamen kuru ve içerisi hava geçirmez şekilde inşa edilmişti. Lord Combermere merak içinde ve kararsızdı.

Vali önce tabutların dikkatli bir şekilde orijinal yerlerine yerleştirilmesini istedi. Daha sonra mezarın zeminine ince beyaz bir deniz kumu tabakası serdirilmesini emretti. Eğer içeriye giren birileri varsa kum üzerine ayak izleri oluşacaktır. Vali korku içinde çalışan işçilerin yaptıklarını bizzat sıkı bir biçimde denetledi.

Sonunda yaptığı işten tatmin oldu. Mermer blok yerine oturtularak etrafı taze doldu ile kapatılıp sağlamlaştırıldı. Son olarak güvenliği arttırmak için kendi resmi mührü ile taze dolgu üzerine bir çok mühürleme işlemi yaptı, yardımcılarını ve özel işaretleri olan diğer kimseleri çağırarak onlara da aynı işlemi tekrar ettirdi. Böylece kimse mührü kırmadan içeriye giremeyecekti.

Ertesi aylarda huzursuz tabutlarla ilgili yeni söylentiler ortaya atılmaya başlandı. Adanın her yanından Chase Mezarlığını görmek için meraklılar akın ediyorlardı. Lord Combermere'nin merakı da dayanılamaz boyutlara ulaşmıştı.

1820 yılının 18 Nisanında Vali Eldridge Fidanlığını ardında İsa Kilisesini ziyaret etti. Kendisini zorlayan güdüleri sebebiyle mezar odasını yeniden açmaya karar verdi. Bazı arkadaşları ve hizmetindekilerle Vali kilise avlusuna ilerledi. Ekip burada durdu ve zaman içinde yerli halkın katılımı ile yüzlerce kişiye ulaştılar.

Dışarıda yapılan incelemelerde şüpheli her hangi bir duruma rastlanılmadı. Tanıklardan Mr. Nathan Lucas'a göre: “Dışarıda her şey mükemmeldi. Ne çimlere ne de taşlara dokunulmuştu. Gerçekten bir sahtekarlık veya hile imkansızdı; Ne bizler ne de Zenciler Kilise Avlusunun yarım mil uzaklıktaki Eldridge'den gelene kadar buraya denetleme için geldiğimizi bilmiyorduk”

Valilik mührü o günlerde yapılanların en sağlam ve dayanıklısıydı.

Zorlukla mühür dolgusu yontuldu. Ve ağır mermer blok yeniden yerinden oynatıldı. Bir kez daha mezar odası kaos içindeydi! Mr. Chase'nin ağır tabutu bir kürdana fiske vurulmuşçasına duvara fırlatılmış diklemesine durmaktaydı. Öteki tabutlar da hareket ettirilmişti. Buna rağmen kum üzerinde hiçbir iz yoktu. Sadece yerde sürtünen tabutların kenarlarının bıraktığı izleri görülmekteydi.

Hiç umudu olmadığı halde Lord Combermere kabrin dikkatlice incelenmesini buyurdu. Mr Lucas: “duvarların incelenmesi neticesinde, kemer ve mezar odasının her yanının eski ve aynı olduğunu, bir duvarcıyı yanlarına alarak alt kısmın çekiçle kontrol ettiklerini ve zeminin sağlam olduğunu gördüklerini“ rapor etti. Oda baştan aşağıya kontrol edildikten sonra hava ve su geçirmez, içinde gizli geçitler olmayan kapıdaki mühür bozulmadan içeriye hiçbir insan ve hayvanın giremeyeceği muhafazalı bir bölme olduğu anlaşıldı. Tüm bunlara rağmen bilinmeyen bir güç beş kez ağır tabutları silkelemişti.

Lord Comberemere daha başa bir şey yapmadan kabrin açık bırakılmasın istedi.Tabutlar daha sonra buradan çıkarılarak kilise avlusunda bulunan mezarlığa üzerlerine her hangi bir işaret konulmadan defnedildiler. Kabir açık bırakıldı ve bir daha hiç kullanılmadı.

İnsanı titreten küçük bir öykü olmasa hikayemiz bitti diyebilirdik. Birkaç yıl sonra genç bir yerli (ki daha sonra kiliseye zangoç olarak girecektir) kilise avlusu da yerden dışarıya doğru çıkmış bir cismi fark etti. Burası yakın zamana kadar Chase ailesine ait cesetlerin gömüldüğü mezarlığa yakın bir yerdi. Daha yakından yapılan bir inceleme ile dışarıya taşan cismin bir kurşun tabutun kenarı olduğu anlaşılıyordu. Korkuya kapıdan çocuk hiçbir şeye dokunmadan o yerden uzaklaştı. Birkaç hafta sonra ayı yere geri döndüğünde tabutun yerde büyük bir boşluk bırakarak gitmiş olduğunu gördü.

Huzursuz tabutların sırrını açıklamak için bir çok teori ileri sürüldü. Tüm bunlara rağmen bazı açıklamalar hiçbir ayrıntıya dikkat etmeyen basit yaklaşımlardı. Örneğin; bazıları nasıl mezarın girişini açıp iz bırakmadan içeride dolaştıklarını önemsemeden olayın sorumlusu olarak yerli halkı gösterdi.

Bazıları da içeride yapılan araştırmalarda hiçbir su izine rastlanılmamış olmasına rağmen sel gibi tabi bir olayla olayı açıklamak istedi. Ağaç artıkları selde yüzse bile yüzlerce kiloluk kurşun tabutlar hareket etmeyecektir. Deprem de mantıklı bir açıklama olamaz; çünkü deprem olmuşsa sadece Chase mezarlığı değil kilise avlusundaki tüm mezarlıklar benzer şekilde etkilenmiş olmalıydı. Oysa böyle bir durum yoktur.

Geriye en akla yatkın teori olarak elektromanyetik güçler kalmaktadır. Her şeyden önce kurşun tabutlarda şiddetli hareket izleri bulunmaktaydı. Tabutların bilinmeyen bir elektromanyetik güçle savrulduğu çok cazip bir teori olsa bile bu kuvvetlerin niçin sadece mezar mühürlendikten sonra faaliyete geçtiğini açıklamak oldukça güçtür.

Eğer Chase Mezarlığında olan olaylar insanlar veya tabiat güçleri tarafından yapılmıyorsa işin içine tabiatüstü güçler mi karışmışlardı? Spiritualistler ve psişik bilimleri araştıranlar tabutların yanlarına intihar eden Dorcas Chase'nin tahta tabutu konulduktan sonra hareket ettiğine dikkat çekmektedirler. En önemli ve psişik bilimler uğraşanlar arasında kabul gören açıklama Sir Arthur Canon Doyle'den gelmiştir. Ona göre tabutları böyle ortalığa savuran alışılmadık hayatiyet’ sağlayan bir güçtür ki, genellikle ölümleri ani olan veya intihar eden insanlarda görülürdü. Mezara tabutu taşıyanlar 'effluvia’ denilen bu gücü cesede vermiş olmalıydılar. Bu kokulu ve yanabilen güç etrafındaki diğer tabutları da etkilemiş olmalıydı. Ancak söylemek gerekir ki bu tür hayali açıklamaların varlığı kanıtlanmış veya belgelenebilmiş değildir.

Chase Mezarlığının sırrının açıklanmasına yönelik çalışmalar için en büyük zorluk mezara gömülen insanlara ilişkin düzenli kayıtların olmamasıdır. Maalesef Rahip Orderson'un tutmuş olduğu kayıtlar 1831 senesinde meydana gelen büyük bir hortum sırasında tahrip olmuş veya 1935 yılında büyük yangında kül olmuşlardır. Olayı araştıranlara sadece kopyalar veya kopyaların kopyaları kalmıştır. Bu kayıtların var olması esrarın çözümünde ne derece yardımcı olabilir bilinmez ama yoklukları büyük bir delil kaybı olarak kabul edilmektedir. Eğer yolunuz İsa Kilisesine düşerse, mutlaka Chase mezarının içini ve dışını gezinin; tabii batıl itikatlarınız yoksa!. Sizi orada birkaç rüzgara kapılmış yapraktan başkası karşılamayacaktır.

Chase mezarlığında gerçekten neler olduğunu belki de hiç bilemeyeceğiz. Ancak gözden kaçmış ufak bir ipucu bile sırrı çözmemize yardımcı olabilir. Sadece yılar sonra kilise avlunda toprağın dışına çıkan tabuta ne olduğunu bilmekteyiz. Yerli balıkçılar gizlice bu tabutu yerinden çıkararak ondan kendilerine balık avlamak için ağ kurşunları yapmışlardır!

Bu eğer Dorcas Chase'nin acı çeken ruhuna ait tabutsa sonunda denizin dibinde huzur bulmuş olabilir. Kim bilir belki de hala huzursuzluğu devam etmektedir…belki de son bir istirahatgah daha onu bekliyordur. Kim bilir?
 

kıvep

Banlı Kullanıcı
Katılım
6 Şub 2010
Mesajlar
1,516
Tepkime puanı
30
Bu hikayeyi duymuştum.)
Birbirleriyle ayni yerde durmak istemeyip kavga eden cesetlerdi bir başka versiyonunda. Gece kavga sesleri mezarlığı kaplarmış bu yüzden yerlerini değiştirmek zorunda kalmışlar.
 
Üst