Kutsal kitap ve din alimlerine göre uzayli varliklar

likeufo

Kayıtlı Üye
Katılım
17 Ocak 2009
Mesajlar
82
Tepkime puanı
14
Yaş
41
İş
inşaat mühendisliği
Ünlü araştırmacı peter colosimo, "Timeles Earth" kitabında çok eski Hint kayıtlarında şunların yazıldığını anlatır:
"Ulaşılmaz yüksekliklerden (aşağıya doğru) hızla inerken çıkardığı gök gürültüsü gibi sesleri ve göz kamaştıran alevleriyle... Parlak yıldızdan gelen ateşin oğullarının arabaları göründü ve Gobi denizine indi."
"Sirius" diye, Bizim güneş sistemimiz gibi, daha birçok güneş sisteminin içerisinde yaşayan çeşitli varlıkları eğiten ve yönlendiren bir sistem olarak fonksiyon gören varlıkların bulunduğu, "kozmik bir mekanizma'dan" bahsedilmektedir ki "O ışığı ile karanlığı delen yıldızdır. Üzerinde gözetici olmayan kimse yoktur.[Ayetlerinin bir Sirius yıldızına işaret ettiğini haber verdiğini söyleyen araştırmacılar vardır"
Acaba "Arş" diye tarif edilen, ilahi hükümranlık makamının, ve yine "Kursiy" diye belirtilen melekut alemi ve ruhsal mekanizmanın hemen altında olduğu bildirilen "Kalem" tabakası, yukarılarda takdir ve tayin edilen Rabbani projeleri taksim ve tanzimle görevli manevi memurların, kutsal hizmet mekanları mıdır? Bu konuda Muhyiddini Arabi'nin Futuhatı Mekkiyesinde ve Abdulkerim Ceyli'nin İnsan-ı Kamil adlı eserinde bu anlama yakın geniş bilgi ve şekiller vardır.
Ve bütün bunların, ilahi yönetim ve denetim altında bulunduğu unutulmamalıdır.
Tevrat'ın İbranice aslından ve Tekvin bölümünden çıkarılan
1- Dünya dışı (uzaya ait unsurlardan yaratılan ve "Ahsen-i takvim'e" uygun bulunan "Galaktik insan"
2- Balçıktan ve "yer tozun" dan (yani dünyaya ait unsurlardan) yaratılan ve Esfeles safiline- en aşağı tabaka olan yeryüzüne uygun bulunan "yeryüzü insanı" sınıflandırması oldukça ilginçtir.
Ahsen-i takvimde yaratılan insanlığın giderek Esfelis safiline ineceği, yani yüksek tabaka ve teknolojilerden aşağı derece ve dönemlere düşeceği, ancak bu düşüşün 2000'de son bulup, insanlığın yeniden yükselişe geçeceği yolundaki bilgi ve beklentiler, Hz. Peygamberimizin müjdelerine de uygun olmaktadır:
Ve yine "Müsbet Maneviyat Etütlüre" sahibi M. Sadettin Evrin, Araf: 10. Ayetini delil gösterip, insan neslinin Hz. Adem'den çok önce başladığını söylemekte ve Muhyiddini Arabı'den şunu nakletmektedir."Rüyamda tanımadığım ve hayran kaldığım bazı insanlarla Beytullahı tavaf ederken, içlerinden birisi bana yaklaşıp "Ben senin atalarındanım" dedi ve 40 bin sene önce öldüğünü söyledi. Ben, Hz. Ademden beri bu kadar geçmediğini hatırlatınca, bana "Hangi Adem'den soruyorsun.. Yakın olandan mı, uzak olandan mı?" cevabını verdi. Ve Ben o anda Resulluh'ın (SAV): "Bilinen Adem'den evvel Cenabı Hak, yüzbin Adem yaratmıştır" hadisini hatırladım.

Ve yine bu büyük araştırmacı-Alim "1-Melek-insan, 2-Cin-insan gibi, beşeriyetin farklı dönem ve cinslerinden söz etmekte ve Hz. Ademin oğulları Habilin Melek-insanlardan, kabilin ise Cin-insanlardan etkilendiğini söylemektedir

Ve yine;
Cinlerin, insanların ve kuşların kendisine boyun eğdiği rüzgârların, bina ustası ve dalgıç şeytanların hizmetine verildiği, katran ve maden kaynaklarından istediği gibi istifade ettiği Hz. Süleyman döneminde cinlerden bir ifritin, sebe melikesi Belkıs'ın sarayını, henüz yerinden kalkmadan getirebileceğini, bunun üzerine"Yanında kitaptan bir ilim bulunan" bir zatın ise "Henüz gözünü açıp kapamadan, önce getirebileceğini" söylemeleri ve getirmeleri le ilgili ayetleri, 2000 ve sonrasında zuhur edecek büyük İslam Medeneyetinde, bugün televizyonlarla ses ve görüntü naklinin mümkün, olduğu gibi, insanların ve eşyalarında aynen ve hemen nakledilmesinin mümkün olacağına bir işarettir. Mehdiyet medeniyetinin mimarı olan büyük şahsiyetin de Hz. Süleyman misali emrinde cinleri, yer ve gök ehli ruhanileri kullanabileceği rivayet edilmektedir.
Hz. Süleyman'ın cinlere hükmedebilmesi, onların sıfatına ve şartlarına girebildiğini, yani onların boyutuna geçebildiğini de göstermektedir.
Kur'anda haber verilen ve Hz. Süleyman'ya büyük benzerlikler gösteren Zülkarneyn Aleyhisselamın durumu da böyledir.
"(Biz Zülkarneyn'e) Her şeyden bir sebep verdik". "(Süleyman A.S.) "Bize her şeyden bir nasip verildi" ayetleri her ikisine de aynı cins nimet ve faziletlerin verildiğini
"Ey Zülkarneyn: ya azab edersin veya kendilerine güzel davranırsın!"
(Ey Süleyman) Artık dilediğine ver, dilediğine verme..." ayetleri, ikisine de ayn yetkilerin verildiğini. "Zülkarneyn: Rabbimin beni içinde bulundurduğu imkânlar, sizin verdiğinizden daha hayırlıdır"
"(Hz. Süleyman) Allah'ın bana verdiği, size verdiğinden daha iyidir" dedi" ayetleri ikisinin de, halkın yardım teklifine aynı tepkiyi gösterdiğini bildirmektedir.
Çünkü kitaplarda, Tacındaki çıkıntılar yüzünden ona "iki boynuzlu" anlamına gelen Zülkarneyn ismi verildiği söylense de, bu pek uygun düşmemektedir. Evet "Karn" kelimesi Arapça boynuz anlamına gelmekte ise de, Arapça-Osmanlıca büyük lügat Kamus-u Okyanusta aşağıdaki manaları da verilmektedir.
a- Karn: Çekirge gibi hayvanların, başlarındaki (zooloji, araştırmacılarının bir nevi haberleşme aracı olarak kullandıklarını fark ettikleri) iki uzun kıldan her birisine denir.
Bu anlamda Zülkarneyn: iki antenli, uzaklarla haberleşen ve iletişim kurabilen demektedir.
b- Karn: Güneşin ilk doğduğu sırasındaki parlak ışık hüzmelerine ve batışı anındaki son parıltısına denir.
Bu anlamda Zülkarneyn: İlk enerji sahibi, çok parlak iki ışık saçan araç sahibi demektir.
c- Karn: Bir kavmin hakimine ve Efendisine denir. Bu anlamda Zülkarneyn: Hem yer, hem gök ehlinden bazı varlıkların efendisi demektir.
d- Karn: Zaman sürecinden vakit ve hengameye denir ki bu anlamda Zülkarneyn: İki zamanlı ve iki boyut sahibi demektir. Yani, hem dünya hem uzay şartlarına intibak edebilecek, hem insanlarla hem de ruhani varlıklarla irtibat kurabilecek kabiliyette olan demektir.
"Biz ona istediği her şeyden bir sebep (göklere çıkmak ve sorunları aşmak için araç, formül, çare) verdik.
Halbuki O'nun yanında (daha) nice (bilgiler ve yetenekler ve ) vardı..."
Ayetleri de Zülkarneyn A.S.'ın çok özel marifetlere ve yüksek meziyetlere sahip kılındığını bildirmektedir. Ve zaten Hüseyin vaız, tefsirinde Zülkarneyn'e "zahir ve batına sahip manası verilmiştir. Ki bu bizim lisanımızda "zülcenaheyn" demektedir.
İşte bu nedenlerle Hz. Zülkarneyn Kur'anda anlatılan maceralı yolculuğunun, yeryüzünden ziyade gökyüzünde geçtiğini de söylenebilir.
İlahiyatçı-Yazar İskender Türe'nin kitabında da, çok mantıklı ve başarılı bir yaklaşımla, konuyu bu açıdan ele alması oldukça ilginçtir.
Nihayet iki sedd arsına ulaştığında, bunların önünde bir kavim buldu ki, nerde ise tek sözü bile anlamaz haldelerdi.
Dedilerki, Ey Zülkarneyn! Yecüc ve Mecüc, bu yerde bozgunculuk yapıyorlar. Onlarla bizim aramızda bir sed yapman şartıyla sana sevgi verelim mi?
Dedi ki: "Rabbimin beni içinde bulundurduğu imkanlar daha hayırlıdır. Siz bana kuvvetinizle destek verin, onlarla aranıza kat kat engel yapayım.
Bana demir kütleleri getirin. İki sedef'in arası eşit olunca, "Körükleyin!" dedi... Onu kor haline koyunca da, getirin bana üzerine katran (veya erimiş bakır) dökeyim, diye seslendi.
Artık onu ne aşabildiler, ne de geçebildiler."
93. ayette geçen "Sedd" kelimesi, engel, baraj, dağ ve siyah bulut manalarına gelmektedir.
Yasin suresinin 9. Ayetinde de geçen "Sedd" kelimesine, "görüşü engeleyen sis ve bulut perdesi" şeklinde bir anlam da verilebilir.
Bu kelime Astronomi dilinde "Nebula" denilen, uzaydaki gaz ve toz bulutları için uygun düşmektedir.
Öyle ise "iki sed arasına ulaştı" ayeti, Zülkarneyn A.S.'ın uzayda iki gaz bulutu arası bir gezegene ulaştığı ve orada yaşayan bir kavimle karşılaştığı ve bunların Ye'cüc ve Me'cüc denen zararlı uzaylılardan kurtulmaya çalıştıkları biçiminde de anlaşılabilir.
96. ayette geçen "iki sedefin arası eşit olunca" ibaresi "dönen iki gezegenin aynı düzleme gelmesi" şeklinde yorumlanabilir.
İskender Türe'nin yaklaşımına göre, Zülkarneyn A.S. gittiği gezegendeki varlıkları, diğer zararlı uzaylılar olan Ye'cüc ve Me'cüc kavminden korumak üzere, yüksek bir uzay teknolojisiyle kor haline getirilen demir bloklarını katalizör(ayrıştırıcı) olarak kullanıp, üzerine katranlar dökerek, oradaki atmosferden daha hafif olan yanıcı ve yakıcı gazlar üretmiş ve Yecüc-Mecüc gezegeninin etrafında, onların yaklaşıp geçemeyeceği bir bulut katmanı oluşturmuştur.
Kur'anı Kerimin hem Kehf 98, hem Enbiya: 96 ayetlerinde ve pek çok hadisi şerifte haber verildiği gibi, dünyanın sonuna doğru bu engel açılacak ve Yü'cüc ve Me'cüc tepelerden (göklerden) hücuma geçeceklerdir peygamber Efendimizin bir gün "Başparmağı ile şehadet parmağını halka yapıp, işte bu gün Ye'cüc Me'cüc'ün seddinden bu kadar delik açıldı" buyurması da, bu seddin' tunç ve demirden değil, gaz ve zehir bulutunun açılması gibi olduğuna işarettir.
"Nihayet Ye'cüc ve Me'cüc'ün önü açıldığı ve onların her tepeden saldırıya başladıkları zaman..." Ayeti dikkatlerimizi "yukarı'dan geleceklerine" çekmektedir. Çünkü bugün, kutuplar dahil yeryüzünün her tarafına ulaşılmış, gizli ve saklı bir yer kalmamıştır. Öyle ise Yecüc ve Mecüc, yeryüzünde değil gökyüzünde aranmalıdır. Batılılar bunlara, "Yagug ve Magug" demişler ve şeytanın zürriyeti kabul etmişlerdir.
Ebu Hayyan: "Bunların sayısı ve şekli hakkındaki sözlerin hiçbirisi sahih değildir." demiştir.
Velhasıl bunlar, aslı ve nesebi belirsiz din ve milleti tanınmaz bir beşer karışığıdır."
Bu arada, güneş sisteminde 11 olarak bilinen gezegen (sönmüş ve seyyar yıldız) dışında acaba Amerikalı araştırmacı Zecharia Sıtchin'in iddia ettiği gibi, üzerinde çok akıllı uzaylıların yaşadığı bir 12. gezegen daha var mıdır? Kutsal kitaplarda kınanan ve tarihi kalıntılarda rastlanan "ara sıra yeryüzüne inen ve insanların kendilerine tapınmasına sebebiyet veren" bu üstün yaratıklar, acaba bugün UFO'larla dolaşanlar mıdır?"Allah yedi göğü ve onların dünyadan mislini yarattı."Ayeti acaba bazı gezegenlerde dünya benzeri bir hayata mı işaret buyurmaktadır?
Bediüzzaman Hz.lerinin hem de 50 yıl önce, Lem'alar eserinde "işte, gel, güneş ile muhtelif on iki seyyarenin muvazenelerine bak"
(İşte gel ibretle bak, güneş ile beraber kendi yörüngelerinde dönen on iki gezegenin hassas ve düzenli hareketlerini seyret) sözleriyle bu bilinmeyen 12. Gezegenden açıkça haber veresinin, acaba sirius gezegeni ve kültürüyle bir ilgisi varmıdır? "Göklerin ve yerin yaratılması ile, onlarda her canlıdan türetip yayması O'nun ayetlerindendir. Ve O, dileyeceği zaman onları bir araya getirmeğe de kadirdir" ayeti ise gayet açıktır.
"Evet, Onun parmak uçlarını bile aynen eski haline getirmeğe, bizim gücümüz yeter"
Biz gökyüzünü korunmuş bir tavan yaptık. O(inkarcılar ise) bu ayet ve alametlerden yüz çeviriyorlar. gibi ayetlerin haber verdiği ilmi gerçekler, yüzlerce yıl süren uzun ve pahalı araştırmalar sonucu, nasıl aynen ortaya çıkmışsa, Kur'anın diğer haberlerinin de mutlaka gerçekleşeceğinden asla şüphe duyulmamalıdır.
Çünkü "Her haberin gerçekleşeceği bir zaman vardır. Yakında siz de gerçeği bileceksiniz"Ama "Ne var ki onlar, ilmini kavrayamadıkları ve yorumu henüz kendilerine gelmemiş olan (ayetleri) yalanlamaktadır"
Halbuki yukarıdaki ayetler indiğinde insanlık ortaçağ seviyesinde ve cehaletinde bulunuyordu. Hz. Peygamberimizin ne denizlerde, ne yerin derinliklerinde, ne göklerde ve ne de insan bünyesinde inceleme yapacak okulları ve imkanları da yoktu.
Öyle ise bu ayetler, Hz. Muhammed'in (SAV) kendi sözleri ve hayal ürünleri olamazdı. Bu Kur'an, geçmiş ve gelecek her şeyi ve en ince özellikleriyle bilen, ilmi ve kudreti her şeye yeten Yüce Yaratıcının fermanıydı. O nedenle, bugün yeni farkına varılan bir çok ilmi gerçekleri, Kur'an nasıl binlerce yıl önce haber vermiş ve aynen zuhur etmişse, Yeni ve Büyük bir Barış ve Bereket Medeniyetinin mutlaka doğacağı... Dünyayı kapsayacak ve tüm insanlığı kucaklayacak bir Adalet düzeninin ve döneminin yaşanacağı... Ve Efendimizin Mehdiyet müjdesinin gerçek olacağı günler de yakıdır. Şeytanlarla ve kötü ruhlarla irtibatları ve tüm planları hile ve hıyanet üzerine kurmaları nedeniyle yeryüzünde korkunç bir zulüm ve sömürü saltanatı kuran karanlık güçlerin ve kiralık işbirlikçilerin kirli ve gizli sistemleri de yıkılacaktır,
Ve artık kabul etmeli ki, Kur'anın öğrettiği bütün ahlak adalet ve ibadet kuralları haktır, hayırlıdır ve lazımdır... Ve yine Kur'anın haber verdiği gibi Kıyamet de kopacak, ahiret hayatı başlayacak ve herkes hak ettiğine kavuşacaktır.
Evet, Kur'andaki bazı surelerin başında yer alan "Elif-lam-Mim, Ta-ha, Ta-sin-mim" gibi kelimeler de, ilahi bilgi merkezindeki program kompütürlerinin kod numaraları ve şifreleri yerindedir ki, 2000'den sonra beklenen İslamın Altın Çağı'nda bunlar bir bir çözülecek ve bu günkü Batı Medeniyetini gölgede bırakacak çok yüksek uygarlıklara öncülük edecektir.
 

nora22

Kayıtlı Üye
Katılım
27 Ara 2008
Mesajlar
45
Tepkime puanı
3
İş
matematikci
ben bu konuyla ilgili tanrilarin arabalari diye bi kitap okumustum,yazarin ilginc teorileri vardi,tavsiye ederim...
 

Pocahontas

Kayıtlı Üye
Katılım
16 May 2009
Mesajlar
102
Tepkime puanı
8
TEVRAT- İNCİL- KURAN
Eski Ahit’in ilk kitabı Yaratılıştaki Tufan hikayesi şöyle başlar: “Ve Elohim’in oğulları insanın kız çocuklarını eş olarak aldılar ve onlara çocuklar verdiler. O zamanlar dünyada devler yaşıyordu.” İncil bu ilahi varlıklara, gökyüzünden dünyaya inen anlamına gelen Nefilim adını vermiştir; bunların insan ırkını yarattıklarına inanılır.
Çıkış” bölümünde ise Peygamber Musa’nın İsrail oğullarını Mısır’dan çıkararak Sina Dağı ve Vaadedilen Topraklara götürüş hikayesi şöyle anlatılır: “[…Tanrı onlara yolu göstermek için bir bulut içinde gündüzden yola çıktı; hem gece hem gündüz yolculuk edebilmeleri için gece de ateş şeklini alıp onlara ışık veriyordu.” Araştırmacılar Brinsley ve Poer Trench bu ifadeleri muhteşem bir uçan daire tasviri olarak yorumlamaktadır.


Yine İncil’de M.Ö. 900’lerde yaşamış olan İlyas Peygamberin oğluyla birlikte Ürdün Nehri’ni geçişi anlatılır: “Onlar konuşarak giderlerken oldu; birdenbire ateşten bir araba ve ateşten atlar belirdi ve onları ikiye ayırdı. Ve bir kasırga İlyas’ı göklerdeki cennete çıkardı.” Bu bize göre çok net bir uçan daireye alınma hikayesidir.
Eyüp ve Davud Peygamberin kutsal kayıtlarında yer alan Tanrı tanımları ise şöyledir: “O bir ateştir!…Ve Tanrı parladı. Önünde ateş var ve çevresi kasırgalı. Tanrımız geliyor!” İncil’de yer alan diğer bir UFO tanımı ise şöyledir: “Ve baktım. Şimalden durmadan ışık saçan büyük bir bulut geliyordu; çevresinde pırıltı ve ortasında sanki ateş ortasında ışıldayan maden.”
Mistik Yahudi öğretisi Kabala' da da göksel yolculuklar ve gökyüzünden gelen üstün varlıklardan bahsedilmektedir. Chaeroneia’lı Plutark tarafından kaleme alınan “Aridaeus’un Vizyonu”nda bir gemiye yapılmış uzay yolculuğundan açıkça bahsedilir.
İncil’in saklanan bölümlerinden biri olan İdris’in Kitabı’nda da uzayda yolculukla ilgili anlatımlar bulunmaktadır. İdris Peygamber, dünyadaki hizmeti bittikten sonra ateşten bir arabaya bindiler ve çok yükseklere çıkarılır: “ Ve beni yıldızların yöneticilerinin önüne çıkardılar…bunların koydukları kanunlar yıldızların gelişiminin öğretimini içeriyordu” 72. - 82. bölümlerde güneş ve ayın yörüngeleri, yıldızlar ve gökyüzünün işlevleri hakkında şaşırtıcı derecede doğru ayrıntılar verilmektedir.
Kuran’da ise Allah’ın İbrahim Peygambere Burak isimli özel bir hava taşıtı tahsis ettiği yazar: “Allah, Muhammed’in Burak’ını o zamanlar İbrahim peygambere de vermişti. İbrahim Peygamber Burak’a biner ve bulunduğu yerden 35 günlük mesafedeki Mekke’ye bir gecede giderdi” (96:1/166). Muhammed, Burak’tan şöyle bahseder: “Burak güneş gibi bir ışıkla parlıyordu. İki yanında iki kanadı vardı, dileyince havada kanatları ile uçup gidiyordu; bir rüzgar gibiydi.” Diğer bir ayette Muhammed, Burak ile Mekke’den Kudüs’e gelişinden ve dünya dışı bir seyahatten söz eder: “Ta Kudüs’e geldik. Orada gökten meleklerin indiğini gördüm. Beni karşıladılar! Ansızın bir merdiven gördüm. Bir ucu bir büyük taşta idi, bir ucu da gökyüzüne uzanıyordu. İki tarafında direkleri ve ortasında basamakları vardı. O merdiven meleklerin yolu idi” Muhammed’in Tanrının bulunduğu arşa çıkarken gördükleri ise oldukça anlamlıdır: “Sonra İsrafil ile birlikte büyük ve karanlık bir denize vardık. İçerisinde sayılamayacak kadar çok melek vardı. Bunlar hiç hareket etmeden bekliyorlardı. ‘Ey İsrafil, bu deniz ve melekler kim’, diye sordum. Bana Cebrail cevap verdi: ‘Onlar yer ve gök mahlukatının çoğunu oluşturan meleklerdir’…Birbirinden ayrı bu meleklerin genişliği 70.000 senelik mesafedeydi.” Buradaki deniz tabirinin uzay için kullanıldığı, meleklerin ise yıldızlar olduğu düşünülmektedir.


Günümüzde İdris Peygamberin kitabı olarak tanınan yazılı belgelerin bir bölümünde ise şu ifadeler yer almaktadır: “Sonra dünyanın sınırına götürüldüm ve orada harikalar gördüm…Ve beni ta göklere kaldırdılar. Ateş gibi sımsıcak ve buz gibi soğuktu. Işık saçan cisimlerin yerlerini gördüm. Ve büyük bir karanlığa vardım. Derin bir uçurum gibiydi. İdris Peygamber burada açıkça atmosferin katmanlarından, yıldızlardan ve uzaydan bahsetmektedir.
KUR’ANDAN AYETLER



“Gökleri, yeryüzünü ve bunlar içinde üretip yaydığı canlıları yaratması da Onun varlığının ve yüceliğinin delillerindendir.” (Şûra Suresi, 42/29)

“Göklerde ve yeryüzünde olan canlılar ve melekler, onlar hepsi de büyüklük göstermeden Allah’a secde ederler.” (Nahl Suresi, 16/49)
“Göklerde ve yeryüzünde kimler varsa hepsi Ona aittir.” (Enbiya Suresi, 21/19)

“ Görmedin mi ; göklerde olan herkes ve her şey ve yeryüzünde bulunan herkes ve her şey ; güneş, ay, yıldızlar , dağlar, bitkiler , hayvanlar ve pek çok insan gerçekten Allah’a secde ediyorlar . İnsanlardan çoğu da vardır ki onlara azap hak olmuştur ..” ( Hacc, 22/18 )
"Göklerde ve yeryüzünde bulunanlarla, kanatlarını açıp çırparak uçan kuşların hep Allah’ı tesbih ettiklerini görmez misin? Onların hepsi kendi dua ve tesbihini bilmektedir. Allah da hepsinin yaptıklarını bilir.”" ( Nur, 24/41 )
“ Göklerde ve yeryüzünde kimler varsa hepsi Ona aittir. Onun yanında bulunanlar ise Ona ibadetten büyüklük taslayıp geri durmazlar ve yorulmazlar da.” ( Enbiya ,21/19 )

“ Göklerde ve yeryüzünde kimler varsa onlar da gölgeleri de sabah, akşam ister istemez Allah’a secde ederler” ( Ra’d, 13/15 )
“ Sura üfürüleceği gün, Allah’ın diledikleri müstesna , göklerde kimler var , yer yüzünde kimler varsa dehşetle korkarlar ve hepsi de boynu bükük ve zelil olarak Ona gelirler” ( Neml ,27/87 )
“ Göklerde ve yeryüzünde kimler varsa hepsi Ondan ister . O ( Allah ) her gün ( her an ) bir yaratma işindedir” ( Rahman, 55/29 )

“ Göklerde ve yeryüzünde olan canlılar ve melekler , onlar hepsi de büyüklük göstermeden Allah’a secde ederler” ( Nahl, 16/49 )
“ Gökleri, yeryüzünü ve bunlar içine üretip yaydığı canlıları yaratması da Onun ( varlığının ve yüceliğinin ) delillerindendir. O , dilediği zaman bunların hepsini bir araya toplamaya da güç yetirir.” ( Şura, 42/29 )
“Allah yedi göğü ve yerden de bir o kadarını yaratmış olandır. Onun emri bütün bunlar arasında durmadan iner durur. Allah’ın bunları yaratıp emirler indirmesi Onun gerçekten her şeye gücü yettiğini ve bilgisiyle her şeyi kuşatmış olduğunu, bilmeniz içindir.” ( Talak, 65/12 )


ALINTIDIR
Kaynak: Sirius Ufo Uzay Bilimleri Araştırma Merkezi
 

logii

Kayıtlı Üye
Katılım
17 May 2009
Mesajlar
1,044
Tepkime puanı
267
Ben bu konuyla ilgili tanrilarin arabalari diye bi kitap okumustum,yazarin ilginc teorileri vardi,tavsiye ederim...

Editör notu: Lütfen kitaplar kitaphanede paylaşılsın.
 

Mizar

Kayıtlı Üye
Katılım
3 Nis 2011
Mesajlar
5
Tepkime puanı
0
Yazıdan hiçbir şey anlamadım.Yazan kişi çok dağınık yazmış ve gösterilen ayetlerin hangi surede ve kaçıncı ayet oldukları da yazılmamış olduğundan itibar edilmeyecek bir bilgi...

likeufo ellerine sağlık...
 

göçmenoğlu

Kayıtlı Üye
Katılım
10 Şub 2010
Mesajlar
719
Tepkime puanı
128
Yaş
48
Konum
Manisa merkez
İş
Elektironik müh.
ben bu konuyla ilgili tanrilarin arabalari diye bi kitap okumustum,yazarin ilginc teorileri vardi,tavsiye ederim...

bu kitabı bende okumuştum bayağı bir zaman etkisinde kaldım doğrusu ve hala buradaki iddiaların doğruluk derecelirini düşünmekteyim...
 

Mizar

Kayıtlı Üye
Katılım
3 Nis 2011
Mesajlar
5
Tepkime puanı
0
Ben de o kitabı okumuştum ama gülmüştüm.Ateistin biri çıkmış herşeyi kendi kafasına göre açıklamakta.Bilimsel verileri falan taktığı yok...Herşeyi kendi bir kalıp uydurmuş o kalıba sığdırmaya çalışıyor...
 

Avelox

Kayıtlı Üye
Katılım
15 Mar 2011
Mesajlar
15
Tepkime puanı
2
Detaylı ve güzel paylaşımlarınız için teşekkür ederim.

Kur'an-ı Kerim de ' 25 bin Alem yarattık' bu cümleden yola çıkarak,

Dünya = Alem (bulmacalarda bile çıkar)

25 bin Alem demek, 25 bin Dünya demektir. Başka boyutlarda, mutlaka yaşayan canlı Alemler vardır. Allah her şeye Kadir'dir...
 

focus

Kayıtlı Üye
Katılım
14 Nis 2010
Mesajlar
414
Tepkime puanı
26
örtüştürme de son nokta bu olmalı, ayetleri kimse kafasına göre yorumlayıp mealen bu diye çıkarmak ne kadar dogru acaba,

halen diyorum, nerdeyse bu uzaylılar biz niye göremiyoruz, nerde kutsal kitapları nerde elçileri nerde...

nedense belli ülkelerin tekeline girecek kadar seçicilerde, bak şu işe yahu.

yazımın üstüne yazan olmamış, gene soruyorum nerde bu ufo lar nerde bu muhteşem uçan cisimler ve içindeki muhteşem canlılar?

neden çok seçiciler biz korkarız falan diye mi gözükmüyorlar. kısaca neredeler gören bilen biri varsa insaniyet namına bizi de bilgilendirsin de cehaletimizden utanalım degil mi?
 

KillerHarpooN

Kayıtlı Üye
Katılım
4 Tem 2012
Mesajlar
145
Tepkime puanı
7
Uzaylılar olabilir ama bizim gibi sorumlu varlıklar değillerdir.çünkü Kuranda insan ve cinlerden başka sorumlu varlıklar olduğundan bahsetmemektedir.
 

focus

Kayıtlı Üye
Katılım
14 Nis 2010
Mesajlar
414
Tepkime puanı
26
üstüne basa basa yazıyorum.

uzaylı diye birşey yok, var diyen elle tutulur gözle görülür ispatı getirir koyar ortaya çıkar bende adam gibi özür diler kabul ederim.

nerde bunlar kimdir bunlar bu nasıl bir var olma gerçegi,

uzaylı nedemek uzaylı biz başka bir yerde mi yaşıyoruz, dünya uzayda degil mi?

niye ben göremiyorum niye bana gözükmekten kaçınıyorlar? niyeeeee?

bu nasıl bir şey?
 

madasin

Kayıtlı Üye
Katılım
2 Şub 2015
Mesajlar
359
Tepkime puanı
9
Arkadaşım ateistin biri çıkmış kitap yazmış gibi yazmanız hoş olmamış..Burası belli bir dine ait ya da tarikat forumu vs değil. Araştırmacı düşünce bilimi geliştirir. Sınırsız düşünme tıbbı da geliştirir ki hastalandığınızda ilk ona sarılırsınız değil mi. Size ters gelebilir. Fakat bu şekilde dar düşünmeniz benim onaylamayacağım bir düşünce yapısı.. Tanrı ya da Allah ın büyük bir güç olduğunu düşünüyor olmalısınız ki ateist sözcüğünü çok kolay kullanabiliyorsunuz. Fakat Tanrı ya da Allah yani bu evreni yaratan büyük güç, bu küçücük beynimizle sorgulayıp araştırmamıza günah yazmaz sanırım. Yargılamadan geniş düşünmeniz dileğiyle.
 

ottoman1453turk

Kayıtlı Üye
Katılım
28 Ocak 2015
Mesajlar
102
Tepkime puanı
29
Ayetleri saptırmayın UFO vardır diye inandırmak için insanlara ayetleri çarpıtarak yayınlamayın.
 

madasin

Kayıtlı Üye
Katılım
2 Şub 2015
Mesajlar
359
Tepkime puanı
9
Sn Ottoman; Bence geniş bakınız.Kitap tek ve ayetler de net olduğuna göre ( değişmedi kuralından ve bu net bilgiye göre yorum yapıyorum) buraya yazan arkadaşımız dünyada bir ilki yapmıyor olsa gerek.Yani, ayetleri ilk yorumlayan bu arkadaş değil değil mi. Kitaplar, Kur'an, Tevrat , İncil her zaman okunur ve yorumlanır. Direk yaratıcıya sorulamayacağına göre....Demek ki yoruma açık olabilmekte.. Bizler hemen anlayabiliyor muyuz anlamı....Hayır...Siz anlayabiliyorsanız çok şanslısınız. Ben en iyi bir anlatan ve açıklayan olunca anlayabiliyorum.İlk okununca,gerçekten gizemli. O nedenle bırakın tartışma yerine insanlar özgürce tartışsınlar..Gerçek bilgiye, erdeme, bilgeliğe ulaşmanın yolu irdelemek, araştırmak...Katkınız için ayrıca size teşekkür ederim Sn Ottoman1453turk

Ayetleri çarptırmak kimin haddine ayrıca.. Yoksa çarpıtılabileceğine mi inanıyorsunuz...O zaman kitabın mucizesi kalmaz...Her eline geçen çarpıtıp kendi yorumunu empoze edebiliyorsa !!!!!! ... Bin küsür yıldır kutsal kitapların üzerinde oyunlar oynanmaya çalışıldığına göre..Yani gerçek değişmez...Kitap ve ayet biri yorum yaptı diye gerçeği yok olmaz. Burada sadece yorum yapmaya çalışmış arkadaş....
 
Üst