Yansima

angeldream

Kayıtlı Üye
Katılım
9 Şub 2008
Mesajlar
79
Tepkime puanı
20
Şu anda Dünya, evren ve kendimiz hakkında kesinleşmiş bilgilerimiz var; gözlerimizle gördüğümüz, kişisel ya da bilimsel gözlemlerle test edebildiğimiz her neviden maddeleşmiş gerçek! Yani hava havadır, tahta da tahta. Ateş yakar, suda boğuluruz, yerçekiminden dolayı ağırlıklarımız var. Dünya güneş etrafında dönüyor ve sonsuz olarak nitelendirdiğimiz bir uzay boşluğu ve içinde olası kalabalıklar! Şimdilik bunları gerçek kabul ediyoruz ve her yeni gelen günle birlikte henüz sınıflandıramadığımız yeni şeyler oluyor ve biz de bunları bilmediğimizi kabul etmekle birlikte onları da bilinen gerçekler kervanına katmak için bilimsel ve diğer her türlü metotla çılgınca kendi çapımızda çabalıyoruz.

Şimdi açıklamaya çalışacağım, yeni fiziğin iki kuramında bahsedilen gerçeklik, işte yukarıda basitçe sınırlarını belirlediğim insanlık gerçeğidir.

Birinci kuram:

Kuantum fiziği gereğince evrenimiz, dünya ve bizler enerjinin farklı halleriyiz ve dalga paketlerinin doğal dağılımı uyarınca dilimizde yer almayacak denli çok sıfırlı zamanlar içinde oluştuk. Her şey bilinçli bir gözlemci bulunmazken kendiliğinden ve çok kolaydı. Çünkü ışık hem dalga hem de parçacık fonksiyonunu içinde barındıracak şekilde zamansız ve mekansız bir ortamda dalga paketçikleri halinde zıplayıp duruyordu. Derken ne olduysa oldu, bir bilinçli gözleyen tarafından seyredilmeye başlandı ve paketçikler bir seyreden olduğunda dalga ve parçacık olarak aynı anda saptanmaktan utandılar. Ve elektronların dalga hareketi bu noktalarda çökmeye başladı. Çöküntüye uğrayan atomaltı yaratıklar bildiğimiz maddeyi oluşturmaya başladılar. Madde yapı taşları fermionlar, bilinç yapı taşları bozonlar tarafından ilişkiye zorlandılar ve canlılar dünyası oluşmaya başladı ve evrim teorisi gereği insan varlıklar ve onların bilinen tarihi oluştu. Milyarlarca milyar senede çöken parçacıklar günümüzün gerçeklerini oluşturdular. Üstelik bu işlem sona ermedi her an da devam etmektedir.

Yani birinci kuram der ki; artık olan oldu ve elimizde gerçekten, geçmiş ve şimdiyi birleştiren ve geleceği yaratan bir gerçeklik silsilesi var. Bu artık tersinemez bir durumdur. Evet gelecek oluşurken ve bizim anlayışımız, bilincimiz değişirken geçmiş de buna ilişkin olarak değişir ama o zaten orada vardır, biz onu algımız geliştikçe daha olduğuna yakın gerçeklik kıvamına doğru değiştiririz.

İkinci kuram:

Bilincin devreye girme aşamasından itibaren olaylar değişir. “Gerçeklik” olarak tanımladığımız her şey, zihin tarafından projekte edilen ve bilgisayar programına benzetebileceğimiz ve aslında maddeye dönüşmemiş ve asla dönüşemeyecek holografik bir yansımadan ibarettir. Bir şeyin “madde” olarak görülebilmesi için gerekli bir zihinsel güç vardır. Bu gücü ortalama insan zihni ile hesapladığımızda birçok insanın zihin gücü ile ifade etmek mümkündür.

Her insan yavrusu bilinç gücü ile doğar ancak beş duyusuna algılayacağı her şeyin neye delalet ettiğine dair tanımlama verilmeden önce adeta bir boşluk gibidir. Afrika yerlilerinden oluşan bir guruba uygulanan bilimsel bir testte ilginç bulgular olmuş. Onlara son derece basit bir film seyrettirilmiş ve sonra filmde ne gördüklerine dair tek tek sorgulanmışlar. Yerlilerden bazıları tavuk gördüğünü ifade etmiş (tavuk tek bir sahnede geçiyormuş) ve bunun dışında hiçbir şey göremediklerini söylemişler. Bu bize önceden tanımlanmamış hiçbir şeyi göremediğimizi ispat açısından iyi bir örnektir.

Yoga uygulamalarında rahiplerin ateş üzerinde yürümeleri bilimsel bir heyet önünde tekrarlanmış ve rahiplerin ayaklarının yalnızca yanmadığı değil aynı zamanda fiziksel olarak tabanlarının da ateşten hiç etkilenmediği gözlemlenmiş. O zaman bu işlem acıya karşı bir çeşit hipnotik işlem uygulamasından farklı olmalıdır; aksi halde tabanlarının birinci dereceden yanık olması gerekirdi! Bu durum acıyı hissetmemek değil 20 metre boyunca yakıcı kor ateş gerçeğinin normal toprak gerçeği ile değiştirilmesi işlemidir. O zaman gerçek değiştirilebilir bir şey midir sorusu gündeme gelmektedir.

Uri Geller ve onun gibi bilimsel platformlarda denenmiş birçok çocuk denek, metal maddeleri zihin gücüyle eğebilmişlerdir. Eğer birinci kuramdaki gibi çökmüş bir gerçeklik söz konusu olsa idi bu durum tersine bilinir miydi?

İkinci kuram şöyle der; madde olarak gördüğümüz ve diğer bütün anlamlarda saptadığımız gerçeklik bir zihin projeksiyonudur.

Heyecanlandıran bu cümle göründüğü kadar ılımlı değil. Yani eğer istersek zihnimizle oluşturduğumuz bu gerçekliği değiştirebiliriz gibi bir sonuca varmamız maalesef tam bir safdillik olur. Çünkü bu değiştirme işlemi ölümden daha zordur! İnsan olarak her birimiz doğduğumuzdan itibaren ve üstelik gen depolarımızdan da yoğun olarak desteklenmiş şekilde gerçeğin nasıl olduğuna dair koşullandırıldık. Bir bilgisayardan ona yüklenmiş program dışında hareket etmesi nasıl beklenemezse bizim için de aynı durum söz konusu. Yani gerçeğin gerçekten gerçek olmayıp zihinsel bir projeksiyon olması durumu aslında birinci kuramdan daha değiştirilebilir, daha uçucu anlamına gelmiyor! Şu ana kadar insanlığa erişmiş bütün yazılı tarihsel bilgiler, sözel mitler ve altı milyar insanın zihni ile desteklenen bir projeksiyonu değiştirmek sanırım imkansıza yakın bir durum!

Kişisel duygu/düşünce bileşenim ikinci kuramdan yana bile olsa, ben tek başına, küçüklüğümden beri hayal ettiğim “istersem uçabilirim” düşümü kendi zihnimle “gerçeğe” dönüştüremem!

Tamil rahipleri ateş üzerinde yürümeyi, Uri Geller çelikleri bükmeyi nasıl başardılar bilemiyorum ama Richard Bach’ın “Gönülsüz Mesih”i gibi su üzerinde yürümeyi başaramayacağım. Çünkü bunun eğitimi her ne ise ona ulaşmam olanakları yok edildi ve lanetlendi!

Metafizik kaynaklarda, bu işin yapılabileceği ve çok kolay olduğu yazıyor; lütfen bunlara inanmayın. Hayır, yapılamayacağına değil, kolay olduğuna! Beynimizi, duygu ve düşünce hafızamızı sıfırlayıp ona yeni bir program yüklemenin metotları bakkalda satılmıyor ve hayır bu kişisel olarak hiç de kolay bir şey değil.

Bu paradoksun inançla ve ölümüne disiplinli bir çalışma ile aşılabileceğine dair binlerce olay okudum ve sezgisel olarak doğru olduğunu hissediyorum; ama maalesef bu hissim bütün bu gerçekliği değiştirebileceğim anlamına gelmiyor.

Ne yazık ki ben, zihinsel hapishanemin içinde zavallı bir tutsak olmanın dışında hiçbir şeyim. Hücrelerimin her bir zerresiyle ikinci kurama inanmak istiyorum; fakat bu bir değişiklik yaratmıyor.

Milyon yılda ve milyarlarca zihin tarafından oluşturulmuş, çizgileri pekiştirilmiş gerçekliğin bir kişi ya da 1000 kişinin zihni tarafından değiştirilmesi mümkün değil. Zihinsel projeksiyon kuramına inanan kişilerin sayısı kaça ulaştığında görünür gerçeklik değişebilir? Bilinmiyor!

Bunun sayısal, demokratik bir çoğunluk olması gerekmiyor, bunu hissediyorum; ama kaç kişi?

Tam bu noktada başka hayati bir soru gündeme geliyor! Değiştirmek istediğim (projeksiyon edilmiş) halihazırdaki gerçekliğin yerine hangi gerçeği koymak istiyorum?

Bence bu soru, asrın sorusudur!

Dün gece fizikçi ve üstelik fiziğe gönül vermiş bir arkadaşıma sordum bu soruyu; “eğer ikinci kuram doğruysa sen hangi gerçekliği projekte etmek istiyorsun?” diye. Cevap veremedi. Vermesini beklemiyordum, bir bilgisayarın programını aşması beklenir mi?! Ben de veremiyorum, kimse de programında olmayan bir şeyi, hiç olmayan bir şeyi hayal edemez. Demek ki, biz ikinci kuramcılar yeterince çoğalsak dahi, oluşturacağımız yeni gerçeklik; “mesaj” filmini aşamayacak, ya da Hiçi Destanını veya M.S.2150 kitabını!

Ne kadar aciz olduğumuzu görebiliyor musunuz?

Fakat yine de bunları söylediğim ve içimden bir safra gibi dışarı atabildiğim için mutluyum. Bu yazıya başlamadan önce ve ikinci kuramın gerçekten ne olduğunu idrak ettiğim son iki gündür çıldırmaya çeyrek kalmış halimden kuşkusuz daha iyi hissediyorum. Maymunu içimde saklamak istemiyorum, bu yalnızca benim derdim değil, alın hepinizin olsun, yalnız olmaktan nefret ediyorum.

Tarih boyunca gerçeklik zannetmiş olduğumuz bütün projeksiyonların zaman içinde nasıl yeni zihin projeksiyonlarıyla değişmiş olduğunu halen göremediyseniz, size bir sözüm yok. Sizler değişimin önünde duran milyarlarca zihinsel tanrıdan birisiniz, ne istiyorsanız öyle olsun. Yapacak hiçbir şey yok!

Yine de gelişimi önlenemez evrim teorisi uyarınca belki hemen şimdi değil ama uzak bir gelecekte lineer zamanın her bir karesinde ufak ufak değişmek kaydıyla büyük değişimler oluşacak. Bu daha önce oldu, bundan sonra olmasına da hiçbir mani yok.

O zaman biz, ikinci kuramı (en azından şimdilik) destekleyenler, nasıl bir dünya ve nasıl bir kendimiz projekte etmek istiyoruz? Lütfen yoğun olarak bunu düşünelim ve hayal edelim; çünkü gelecekte bizim hayallerimizin payı olacak. Ve lütfen “olabilir mi acaba?” diye endişe etmeksizin, yalnızca özenmeye çalışalım; bizde halen olmayan bir şeye özenelim!

Bunu yapmanın inanılmaz bir özveri, insanlık ve kainat için yeri doldurulamaz bir katkı olacağını sanıyorum. Başımızı televizyon ekranından kaldıralım ve bir kez olsun “gerçekten nasıl bir dünyada nasıl bir bedenle ve nasıl yaşamak istediğimizi” sınırsız olduğunu varsayarak düşleyelim (projekte edelim).

Bu noktada işlevsiz bir karşıtlığa girmenin hiç yararı yok; insanın bilinci, gerçekliği yaratma gücüne haiz zihin nedir? Tanrı mıdır? Nereye bağlıdır? Bu sorular bulunduğumuz noktada nafile sorular olup bize hiç faydası yok. İhtiyacımız olan bu gücü kabul edip, ne istediğimize karar vermek!

Absürd olacağını sanmadan, “bu kadarı da olamaz” demeden, hayal edebileceğimizin en fazlasını isteyelim. Ne kaybederiz? Soruyorum size ve kendime, bunu hayal ettiğimiz bir akşamda daha verimli yapabileceğimiz neyi kaybedebiliriz?
 

joys

Kayıtlı Üye
Katılım
4 Ara 2010
Mesajlar
642
Tepkime puanı
249
Konum
İzmir
İş
Tekamülü hayırlısı ile tamamlamak İNŞALLAH tıpkı her insan gibi...
Sizin fikirleriniz Sn. angel dream.
 

*AnGeL*

Kayıtlı Üye
Katılım
26 Ara 2011
Mesajlar
191
Tepkime puanı
70
Absürd olacağını sanmadan, “bu kadarı da olamaz” demeden, hayal edebileceğimizin en fazlasını isteyelim. Ne kaybederiz? Soruyorum size ve kendime, bunu hayal ettiğimiz bir akşamda daha verimli yapabileceğimiz neyi kaybedebiliriz?
Alemlerin asli hayaldir,hayal edelim ve isteyelim,gerceklesecegine inanalim....Hayat umut oldukca var...
 
Üst