Uyku Bozuklukları

SaSSa

Banlı Kullanıcı
Katılım
16 Ocak 2009
Mesajlar
100
Tepkime puanı
7
Konum
Dağ başı
İş
Teacher
’Gece tanrısı kendi başına iki oğul yaratır. Bunlardan birisi Uyku tanrısı Hipnoz ve Ölüm tanrısı Tanatos' dur. Ozan Hesiodos'un dizelerine göre: Orada oturur kara Gece'nin çocukları, Uyku'yla Ölüm, o korkunç tanrılar. Güneş onlara hiç çevirmez ışınlarını ne göklere çıkarken, ne inerken, biri dolaşır sırtında toprağın ve denizin tatlı bir huzur götürerek insanlara, ötekinin demirdendir yüreği, tunçtandır canı. Hipnoz, karanlık ve dumanlı bir mağarada yaşar. Unutkanlık ve kayıtsızlık ırmağının suları odasının içinden akar.”
İnsan ömrünün yaklaşık üçte biri uykuda geçmektedir. Uyku konusunda çeşitli teorilerine ve çalışmalarına bazılarına göre organizmanın tepkilerinin yavaşladığı, algılarının kapanıp ve genel olarak organizmanın korumaya alındığı merkezi sinir sistemi ile bedenin dinlenmeye geçtiği durum olarak değerlendirilir diğer yandan ise beynin aktif olarak çalıştığı, nörofizyolojik toparlanmanın ve onarılmanın yapıldığı uyanıkken öğrenilenlerin depolanması, uyanıkken oluşacak durumlara hazırlık ve süreçlerin olduğu bildirilmektedir.
Uyku bir çok fizyolojik süreci etkilediğini aynı zamanda vücudumuzdaki fizyolojik değişikliklerin de uykuyu etkilediği görülür. Çeşitli nedenlere bağlı olarak ortaya çıkan uyku yakınmalarının bireylerin günlük mesleki ve sosyal performanslarında, bilişsel işlevlerinde, yaşam kalitelerinde düşme ve olumsuz ekonomik sonuçlara neden olması nedeniyle ciddi olarak ele alınması gerektirmektedir.
Yetişkin bir insanın günlük uyku gereksiniminin yedi sekiz saat civarında olduğu ifade edilir. Ancak bu süre kişiden kişiye farklılıklar gösterir. Kimileri günde üç saat uykuyla sağlıklı ve zinde bir yaşam sürdürebilirken, bazıları ise günde sekiz dokuz saat uyuduğu halde kendilerini dinlenmiş hissedemiyorlar. Gece uyku saatini belirleyen önemli faktörlerden biri de uyku öncesinde geçirilmiş uyanıklık süresidir örneğin Öğleden sonraki saatlerde özellikle yemek sonrası hissedilen uykululuk hali hemen hemen hepimizin yaşadığı bir deneyimdir. Öğleden sonra bir buçuk- iki saat uyumuşsak bu durum gece uykusunun bir-iki saat kaymasına sebep olmakta ve böylece gece uykusu da kısalmakta ve düzensizlik yaratabilmektedir.
Laboratuar çalışmaları uzun süre uykusuz bırakılan kişilerde önemli ruhsal ve bedensel sorunlar ortaya çıktığını gösteriyor. Altmış saat uykusuz kalan bireylerde; boyun kaslarında güçsüzlük ve ellerde titreme görülüyor. Kişi sendelemeye ve sallanmaya başlıyor. Doksan saati aşan uykusuzluk durumundaysa kişinin gözüne hayaller görünmeye başlıyor, içinde bulunduğu zamanı ve nerede olduğunu bilemez hale geliyor. Bu belirtiler bir iki gün uyumakla geçiyor.
Uyku bozuklukları oldukça sık karşılaştığımız problemlerden biri ve her bireyin uykusu zaman zaman bozulabilir. Uyku bozuklukları, pek çok ruhsal hastalığa eşlik edebildiği gibi, birincil olarak sadece uyku bozukluğu gelişebilir. Uyku bozuklukları, pek çok ruhsal hastalığa eşlik edebildiği gibi, birincil olarak sadece uyku bozukluğu gelişebilir


Uyku yakınmalarına göre uyku bozuklukları:
*İnsomnia (uykuya başlama ve devam ettirme güçlüğü),
*Hipersomnia (artmış gündüz uykuluğu),
*Parasomnia (uyku süresince ortaya çıkan anormal davranış ya da fizyolojik olaylar)
Bu genel yaklaşım içinde farklı sınıflandırma sistemleri içinde uyku bozuklukları incelenmektedir.



DİSSOMNİYALAR
Uykusuzluk (İnsomnia)
Uyku yakınmaları arasında en sık görülen insomnia, uyku bozuklukları arasında önemli bir grubu oluşturmaktadır. İnsomnia, gündüz oluşturduğu sonuçlarla beraber uykunun kalite ve miktarının yetersiz olması ile tanımlanmaktadır. Uykuda dalmada, uykuyu sürdürmede güçlük ya da uyuduğu halde uykusunu alamamış, dinlenmemiş hissetme şeklinde görülebilir. Hasta saatlerce uykuya dalamadığını, uykuya erken dalsa bile uykunun sık sık bölündüğünü ve uyanınca tekrar uyumakta güçlük çektiğini anlatır. Kimi hastalarda uyuduğu halde dinlenemediklerini, uykuyu alamadıklarını söylerler.
Kişideki uykusuzluk alınan bir madde veya ilaca bağlı değildir. Ya da uykusuzluğun nedeni herhangi bir ruh sağlığı bozukluğu ve bedensel bir hastalıkta değildir. Uykuya dalamadıkça birey uyumak için daha fazla çaba harcar ve gerginlik yaşar. Bu gerginlik gevşemeyi engellediğinden dolayı uykuya dalma iyice güçleşir. Bu tanımlamalar hastanın kendi uykusunu değerlendirmesine göre yapılmaktadır. Bu yüzden insomnia için hastadan alınan öykü tanı için yeterlidir. Sıklıkla dört yakınma tanımlanır; uykuya dalmakta güçlük, uykudan sık uyanmalar, gece uyanmaları sonrasında tekrar uykuya geçişte güçlük ve sabah erken uyanma. Bu yakınmalarla beraber gün içinde yorgunluk, dikkat ve bellek sorunları gibi gündüz semptomlarının da olması gerekir. Birçok alt tipi vardır.
Çoğu kişi yaşamlarının bir aşamasında uykusuzluktan muzdarip olur. Uykusuzluk tıbbi, ekonomik, sosyal ve psikolojik önemli sonuçları olan bir bozukluktur.
Depresyon, yaşam değişiklikleri, yaşam olayları, stres etkenleri gibi birçok neden uykusuzluğu alevlendirebilir.
Uykusuzluk genel olarak birincil ve ikincil olarak ikiye ayrılabilir. Birincil olan uykusuzluk genellikle çevresel etkenlere ya da kişinin zihinsel süreçlerine bağlı olarak ortaya çıkar. Çevresel etkenler arasında ışık, ses ve gürültü sayılabilir. İkincil uykusuzlukta ise sağlık sorunları, ağrı, ilaçlar, alkol ya da psikiyatrik bozukluklar birincildir.
Uykusuzluk birincil olsa bile kişide huzursuzluğa, gerginliğe, depresyona, performansta azalmaya, günlük yaşantıda istenmeyen kazalara ve yorgunluğa yol açabilir.
Birincil uykusuzlukta kişide uyuyamayacağına ilişkin olumsuz şartlanmalar ve bilişsel çarpıtmalar vardır. Kişi gece yatağa yatmadan “yine uyuyamayacağını” düşünmeye başlar; bu belirgin bir huzursuzluğa yol açar; bu huzursuzluk nedeniyle kişinin uykusu tekrar kaçar ve sonuçta kişinin bir türlü kıramadığı bir kısır döngü ortaya çıkar. Bu aşamada bir profesyonel yardım kaçınılmazdır.
Uykusuzluk kadınlarda daha yaygındır. Menopoz, adet dönemi ve hamilelik bu yaygınlığa neden olan etkenlerdir.
Uyuyamamak veya uykudan anormal saatlerde uyanarak uykuyu sürdürememek ile karakterize bir durumdur. Kadınlarda ve yaşlılarda daha sık görülmekle birlikte her yaşta ve her iki cinste de görülebilmektedir.
Aşırı Uyku (Hipersomniya)
Hipersomnia normal koşullarda uyku-uyanıklık döngüsü içinde gün içinde uyanıklık dönemlerinde uyanık kalmada güçlük ve istemsiz uyuklamalar ile tanımlanır. Bu bozukluğun temel belirtisi geceleri normal süre uyunduğu halde gündüzleri aşırı uykululuk durumudur Uykululuk bireyin uykuya dalma eğilimini ifade eder ve farklı şiddetlerde olabilir. Hafif uykuluk dikkatin gerekmediği pasif koşullarda istemsiz uykuya dalma eğilimi olarak tanımlanır. Orta uykululuk ise belirli derecede dikkatin gerektiği film seyretmek gibi hafif fiziksel aktivitelerde istemsiz uykuya dalma eğilimidir. Şiddetli uykuluk ise yemek yemek, işyerinde, araba kullanırken, toplantılarda konuşmaken uykuya dalma ve uyku isteğinin sürmesi gibi dönemler için kullanılır.
Aşırı uyuma kişide sosyal ve mesleki işlevsellikte bozulmalara neden olur. Bu kişilerde aşırı uyuma herhangi bir ruhsal hastalık veya herhangi bir bedensel hastalık ile açıklanamaz; kişinin kötüye kullandığı bir madde ya da tedavi amacıyla uygulanan bir ilaca da bağlı değildir.
Bu tür bozukluğu olan bireylerde de uyku dinlendirici nitelikte değildir. Hızla uykuya daldıkları halde sabahları uyanmakta zorlanırlar. Uyandıklarında ise uyku sersemliğini üzerlerinden atamazlar. Bu uykudan uyanıklığa geçiş sırasında ortaya çıkan bu durum “uyku sarhoşluğu” adı verilir.


PARASOMNİLER
Parasomniler ya uyku sırasında ya da uyku-uyanıklık arasındaki geçiş sırasında oluşan anormal olayları kapsayan bir bozukluktur. Parasomniler, Merkez sinir sisteminin olgunlaşmasındaki bir aksamayı düşündürdüğü söylenmişse de psikolojik etkenler de parasomni oluşumunda önemli rol oynar. Çocuklarda erişkinlerden daha sık olarak görülür. Ailesel özellikte gösterebilir. Bilindiği gibi günlük yaşamda yürüme, konuşma, yemek yeme, idrar yapma, dışkılama gibi eylemler uyanıklık durumunda olağan eylemlerdir. Ancak uyku sırasında ya da uyku-uyanıklık arası geçiş döneminde diş gıcırdatma, konuşma, yürüme, istemli kontrol olmaksızın idrar ve dışkı yapma gibi eylemler ortaya çıktığı takdirde bu durum parasomni olarak değerlendirilir. Tüm parasomniler çoğunlukla çocukluk ve ergenlik dönemine özgüdür. Bu grupta yer alan temel bozukluklar kabus bozukluğu, uyku terörü ve uyurgezerlik sayılabilir.
Kabus Bozukluğu
İnsanlar yaşamları boyunca kâbus görebilirler. Ancak sık tekrarlayan kâbuslar dikkate alınmalıdır. Kâbus bozukluğu genellikle bir psikolojik sorun ya da psikiyatrik bozuklukla birliktedir. Depresyonda, diğer duygudurum bozukluklarında, anksiyete bozukluklarında, psikolojik travmalar sonrası ve disosiyatif bozukluklarda tekrarlayan kâbuslar görülebilir.
Pavor Noktürna Yada Gece Terörü
Gecenin genellikle birinci yarısında nonREM döneminde görülür. Çocuklarda yaygındır. Çocuk yaş grubunda her yaşta görülebilirse de yaş arttıkça sıklığı azalır. Aniden bağırma ya da ağlamayla başlayan bir nöbet şeklindedir. Genellikle birkaç dakika sürer. Çarpıntı sık nefes alıp vermeler olabilir. Bu sıradaki uyandırılma ve rahatlatma çabaları boşunadır. Nöbet bittiğinde çocuk susar be tekrar uyumaya devam eder. Uyandığında olup bitenleri hatırlayamaz. Bir kişide böyle bir bozukluk bulunduğuna kesin olarak karar verebilmek için kişinin bu durum nedeniyle sıkıntı duyması; sosyal ve mesleki yaşamında da bozulma olması gerekmektedir. Kişiler kendilerindeki bu durumu, çevresindekilerin fark etmemesi için kaçınma davranışı içine girebilirler. Diğer insanlarla toplu bir şekilde uyumak istemezler. Tedavisi için bir uzmana başvurulması gerekir.
Uyurgezerlik Ve Uykuda Konuşma
Çocuklarda oldukça yaygındır. Ancak her yaşta görülebilir. Erişkinlerde genellikle ya bir psikiyatrik bozuklukla ya da organik-nörolojik bir hastalıkla birlikte olabilir.. Uyurgezerlik sırasında kişinin gözleri açıktır ancak bilinçli bir görme yoktur, kişinin yüzü donuktur, tek bir noktaya bakarak hareket eder, uyandırmak güç olur. Yatakta kalkıp oturmak ve bu sırada konuşmak şeklinde olabileceği gibi odadan çıkmak, kalkarak dolaşmak hatta mutfakta yemek yemek gibi davranışlar olabilir. Tüm bunlar sırasında kişi aslında derin uykudadır. Ataklar sırasında kişiler konuşabilirler veya başkalarının sorularını cevaplayabilirler Ancak kişilerin konuşmaları genellikle anlaşılmaz ve gerçek bir diyalog kurmak pek mümkün değildir ayrıca bu sırada hastalar kendilerine ya da çevredekilere karşı şiddet davranışı gösterebilirler. Tedavisi bir uzman tarafından yürütülmelidir.


Kaynak:Ayhan ALTAŞ
Psikolog & Psikoterapist & Hipnoterapist
 

asagnak

Kayıtlı Üye
Katılım
24 Mar 2009
Mesajlar
368
Tepkime puanı
7
Konum
evde
İş
iÅŸÅŸiz
güzel bir paylaşım olmuş tesekkürler
 
Üst