Mutluluğun Sırrı(İNSANLARI TANIMAK)

destina

Kayıtlı Üye
Katılım
18 Ağu 2008
Mesajlar
206
Tepkime puanı
16
İnsan, bir yanıyla kimyasal-biyolojik, bir yanıyla da düşünsel ve ruhsal bir varlıktır. Bir yanıyla kendi içinde bir yapısı vardır, bir yanıyla dışarıya bağımlı ve etkilere açıktır. Bu yüzden "insan"ı ele alınıp incelenmek isterken çok başka verilerle karşılaşırız ama tam olarak bir tanımını yapmaktan yoksun kalırız. Denilebilir ki, I insanı bilmek, tanımak aşağı yukarı tüm bilimlerde uzman olmayı gerektirir. Bu yüzden en çok bir filozofun işidir bu tanımlama meselesi. Lakin büyüyen ve gelişen bilgi, bir insanın dahi yalnızca bir alanda uzman ol asının önünde engeldir. Değil mi ki, bu yüzden özellikle konusu insan' olan psikoloji bilimin de dahi ekoller oluşmuştur. Büyük bir bilim adamının dediği gibi, "Kendi alanımın dışındaki her şey için yarı cahil sayılırım." Bu durumda şunu söylemek gerekecek: İnsanları tanımanın yolu da büyük oranda kendini tanımaktan geçer. Biz hem tüm insanların bir parçası hem de toplamıyızdır. "İnsanın en iyi doktoru kendisidir." der hekimler. Bu doğrudur, her zaman için en doğru tanıyı koyacak olan yine bizleriz. Elbette amacımız tıp bilimini küçümsemek değildir. Bilakis hastalığa teşhis ve çözüm için gereklidir bu. Siz verileri ve sancıları tam olarak bilemedikten ve anlatamadıktan sonra teşhis ve tedavide yanılgılar ortaya çıkar. Yine de tüm psikoloji ekollerinin fikirde ortak olduğu tek nokta, kişiliğin oluşmasının kişiliğin olmadığı yerde başladığıdır. Bu da doğumdan itibaren özellikle beş yaş civarlarına kadar olan bir süreyi kapsar. Lakin hiçbir zaman tamamlanmayacak bir süreçtir bu. çoğu zaman insanlara küsmüş inzivaya çekilmiş ve hemen her açıdan iletişimini koparmış insanların hikayelerini duyarsınız. Ya da birdenbire değişen hayatlar vardır. Elbette ki bunlar hala o yolun açık olduğunu gösterir. Yalnız bir farkla; ileriki dönemlerde yaşanılan şeyler çok daha keskin olmak zorundadır. Evet, her şey değişebilir, ama bu her şeyin içinde insan özellikle değişime hep açıktır. Bu yüzden insanı ele alırken tamamlanmamış olarak düşünmelidir. Zira yaşadığı her olay ve edindiği her bilgi insanı bir ölçüde başkalaştırır. Evet, insanı inceleyeceksek bu değişimleri uzun soluklu ve sabırlı bir şekilde gözlemlemeliyiz. Bu yeterli değil elbette, bundan başka bulunduğu ortamı, yetiştiği mekânı ve etkileşim içinde olduğu her şeyi ele almalıyız. Bu da olaya ciddi bir bilim adamı gibi yaklaşmak demektir. İnsan hem korkunç bir güç hem de yeryüzünün en aciz yaratığıdır. Çok büyük sorunların üstesinden gelebileceği gibi çok küçük çıkmazların karşısında karamsarlığa kapılıp intiharı dahi seçebilir. Peki, her şeyi içinde barındıran bu kadar kapsamlı bir konunun içinden nasıl çıkacağız? İşte birçok bilim adamının bir araya gelip de başaramadığı şeyin formülü çok basit bir şekilde karşımıza çıkıyor. Sorunun cevabı şu kadar basittir: "Kendini hissedebilmek ve bu enerjiyi bulabilmek." Hayat her şeyden önce arzular toplamıdır. Bir insanın bütün uğraşları, çabaları ve arayışları hep bu arzuyu yaşatmak ve kuvvetlendirmekle ilgilidir. İşte bunun için en çok enerjiye ihtiyacımız vardır. -ALINTI
 

[XTR] Similar Threads

Üst