İrlanda'nın Kayıp Tanrıları: Tuatha De Danann

unseelie

Kayıtlı Üye
Katılım
14 Ocak 2017
Mesajlar
61
Tepkime puanı
4
Konum
izmir
Kelt Mitolojisi dönemlere ayrılır. Mitolojik dönemler çok önemlidir, zira bize mitlerin belirsiz çağlarının tarihe dair küçük bilgiler verirler. Bu türün ilk önemli kitabı Lebor Gabala veya İstilâlar Kitabı’dır. 12. Yüzdılda Hristiyan bakış açısıyla yazılmış olsa da, kitabın bütününe hakim olan ruh Pagan’dır. Kitaba göre, İrlandadaki ilk insanlar Hristiyanlık Tufanıyla telef oldular. 268 yıl sonra, Partholon’un öncülük ettiği, 24 erkek ve 24 kadından oluşan bir grup İrlanda’ya ayak bastı. Göller yarattılar, ovalarla ilgilendiler, ancak onlar da bir salgınla yok olup gittiler. En önemli katkıları ise ilk birayı mayalamak oldu. Parthalonların yok oluşlarının ardından İrlanda Nemedialılar tarafından istila edildi. Bunlar maceracı Nemed’in takipçileriydi. Bu insanlar istilacı Fomorianlara karşı İsveç ve Yunanistan’a kadar dünyanın her yerinde savaştılar. Tüm bunların ardından Fir Bolg geldi. Adaya Ağustosun ilk günü ayak bastılar. Beraberlerinde müttefikleri vardı ve bu bilgi, kabileler istilasının kanıtıdır.

Bu istilaların en önemlisi ise bir sonraki, Tuatha De Danann veya “Tanrıça Danu’nun Halkı”nın gelişidir. 1 Mayıs’ta geldiler ve Fir Bolg’ları tek bir savaşla yenip Connacht ve kısmen adanın geri kalan kısmını fethettiler. Karaya çıkışlarıyla ilgili tuhaf olan şey ise, kendilerini saran bir sisle gelmeleri ve bu sayede düşmanın gözüne ilişmeden karanın iç kısımlarına kadar görünmeden nüfuz edebilmiş olmalarıdır. Düşmanlarını yendikten sonra başkentlerini Tara’da inşaa ettiler. Tuatha De Danann sihirli güçleri olan bir soydu. Yetenekliydiler ve sanat ve bilim dışında, büyücülük alanında yüksek seviye ustaydılar. Mitolojik çağda Ölümsüzler arasında yer alırlar. Daha sonraları, âlimler tarafından iblisler veya sürgün edilmiş (düşmüş) melekler olarak sınıflandırılmışlardır. Halklarının en cesurları, liderleri, zaferlerini savaş sanatından ziyade üstün bilgi ve sihirle kazanan, öncelikle büyücü, ikincil olarak da savaşçılardı.
Fiziksel zindelik ve güzellik gerek bu Superman’ler kavminde ve gerekse sonraki Kelt kavimlerinde önemliydi. Bir örnek vermek gerekirse, Mag Tuireadh veya Maytura savaşlarının ilkinde sağ elini kaybeden Tuatha Kralı, Nuada, fiziksel olarak kusursuz olmadığı gerekçesiyle mevziden uzaklaştırılmıştı. Bu kabile, yine 1 Mayıs’ta İrlanda’ya ayak basan Milesian’lar tarafından mağlub edildi.

Burada bir parantez açmamız lazım, zira Galic (Galyalı) kültüründe Mayısın ilk günü yazın başlangıcıdır. Tüm şeytanlıkların dünyada serbest kaldığı, 30 Nisan’daki Walpurgisnacht’ın Teutonic festivalinden hemen sonra gelir. Ayrıca Beltine denilen eski bir Kelt festivali de yine 1 Mayısta idi. Ve tekrar 30 Ekim de kışın gelişini müjdelediği için kaydadeğer bir tarihtir. Bu tarih günümüzde eskisine oranla daha komik tarzda Cadılar Bayramı olarak kutlanıyor. Aynı gün Samain denilen başka bir Kelt bayramında insanlar tanrılara kurban olarak sunulurdu. Druidik İrlanda’da bu günler kutsaldı, böylece bunları yok edemeyen Hristiyanlar, bu inanışları yeniden şekillendirerek Hristiyan inanışları halinde kabul ettiler.

Tuatha De Danann, mağlubiyetlerinin ardından diğer ırklar gibi yok olmadılar, bunun yerine İrlanda kültürel yaşantısının temel yapı taşlarından birine dönüştüler. Yeraltına çekildiler ve büyük sırları ve gizemli sanatları da yanlarında götürerek “Sluagh Sidhe” yani peri halkına dönüştüler. Büyünün gizli diyarlarına girip bugüne değin orada kaldılar.

Periler İrlanda Kültürünün temellerini oluşturur. Ormanda, evlerde, ırmaklarda ve her yerde yaşarlar. Onlara Daoine Maithe denir, “Uslu Halk” veya Daoine Beage, “Küçük Halk” veya Daoine Sidhe, “Huzurlu Halk”. Periler küçük, güzeldirler. Yeşil giyinirler ve pek çok sanatta ustadırlar. Gaydanın mucidi etmiş ve cig dansının yaratıcısıdırlar.

Bu perilerin en önemlisi “Leprechaun”dur. Bu, iyi bir zanaatkâr, terzi ve arkadaş olan küçük bir adamdır ve ancak sabah veya akşam üzeri alacakaranlığında görünür. Biri onu gördüğünde, gören kişi Leprechaun’la gayet nazik konuşmalı, onu dikkatle izlemeli ve doğru zaman geldiğinde boynundan tutuvermelidir. Özgürlüğünü geri kazanabilmek için, kendisini yakalayan efendisini bir küp dolusu altının saklı olduğu yere götürecektir. Gökkuşağının bittiği yerdeki altın dolu küp hikâyesi de bu efsaneden gelir. Bizim için tanıdık bir diğer Tuatha ise diş perisidir.
Gerçeküstülüğün katmanları boyunca ilerlerken, İrlanda Tanrılarının katına da bir adım atmamız gerekiyor. Keltler çok tanrılıydı. İrlandanın her yerine dağılmış küçüklü büyüklü tanrılar ve ilaheler vardı. Ancak tüm bu Tanrıların ana kaynağı Tuatha idi. Kavimlerin kahramanları, bir Tanrı olarak yeniden doğarlardı. Panteon’un en önemli Tanrıları Dagha ve Lug’dur. Dagha “herşeyin babası” olarak anılır. Büyük ve çirkindir. İri, kaba bir sopa taşır. Hayatı alır ve verir, böylece yaşamın ve ölümün de efendisidir. Asla boşalmayan bir kazanı vardır ki bu kazandan “bolluk ırmağı” akar ve bu da halen günümüz edebiyatında kullanılagelen bir semboldür. Dagha, bereket Tanrısı ve haşmetli kalelerin yaratıcısıydı. Onuruna Kasımın ilk günü büyük bir festival verilir, Cadılar bayramı.

Lug ise “Uzun Kol” ve “çok hünerli” olarak anılır. Sihirli gücü demirciliğinden gelirdi ve o zamanlar bu önemli bir zanaat dalıydı. Aynı zamanda bir savaşçı, harp çalar, şair, tarihçi ve büyücüydü. Lug aslında Mag Tuireadh savaşında yer aldı ve Famorianların dev kahramanını, bize Davut ve Goliath’ı hatırlatan şekilde, bir sapan taşıyla öldürdü. Lug, gerek savaşçı gerekse zanaatkar olarak son derece başarılı bir ırk olan Keltlerin becerikli tanrısıydı.

Diğer başlıca tanrılar ise Danu, Toprak Ana ve sonradan Hristiyan inanışında Azize Brigit olan Brigit’tir. Brigit’e tapınmanın rahiplerce önü alınamayınca ruhban sınıfı akıllıca bir hamleyle Brigit’i takdis etmişti.

Bu tanrılara pek çok yolla tapılmıştı. Ritüelin esas uygulayıcısı büyük sihir güçlerine sahip bir şaman olan Druid’dir. Bunlar Öte görücüler, Kâhinler ve Ozanlar olarak farklı sınıflara ait olurlardı. Druid’in kelime anlamı “meşe ağacının yerini bilen ve bulan”dır. Meşe, Druid törenlerinde önemli bir yere sahiptir. Ayin için, ökseotu ve meşe yaprakları altın bir orakla toplanıp, büyük bir kazanda sihirli iksiri hazırlamak üzere kaynatılırdı. Bu ayinin en popüler olduğu ve en çok görüldüğü yer Fransa’daki Carnutes ormanıdır. Bu törenlerde sıklıkla insan kurbanlar verilirdi. Ayinlere dair detaylara antik İrlanda kitapları ve destanlarında değinilmektedir.




Alıntı~
 

dmkol

Kayıtlı Üye
Katılım
24 Kas 2008
Mesajlar
4,907
Tepkime puanı
529
İş
Web Master
Neden kayıp olarak nitelendirilmiş? Gayet bilinen bir olgu. Gerçi yazarların ''Hristiyanlık Tufanı'' olarak nitelendirmeyi tercih ettiği Hristiyanlık Avrupa kıtasında var oldukça, daha önce çokça bahsettiğim neo paganizm adı altında standart paganizm dalga dalga, unutulacak ya da kendiliğinden kaybolacak bile olsa hep göze sokulacak, anlatılacak, omurga kurmaya çalışılacak. Çok zahmet ediyor birileri.
O birilerin, bu semavi dinler hakkında hep ''tufan, yıkım, yok oluş, insanlığın ölümü'' tarzı aşırı uç negatif tanımları ifade etmişlerdir.
Tabii, zaten semavi dinlerden önce zaten insanlar süperdi, her yer çiçek bahçesiydi, insanlar güneş altında el elele dans eder şarkılar söyleyip başlarına çiçeklerden yapılmış taçlar koyarak derin bir sevgi ve saygı ile bir birlerine yaklaşırlardı. Bu semavi dinler hepsini yıktı, tufan oldu, salgın oldu.
Yahu sormazlar mı adama sen insan kurban ediyordun, narkotik manada ne bulsan karıştırıp içiyordun 7/24 kafan güzel geziyordun (bazı bitkilerin beyindeki bazı yerleri aktive ettiği bilinse de zaman içinde insanlar işin sadece kafa yapma kısmında kalmışlardır, ayinsel,dini veya paranormal aktiviteler ikinci üçüncü planda kalmıştır).
Kısaca müptezel ve gözünü kırpmadan insanları sadece ''kurban'' amaçlı kesen bir güruha dönüşmüş bir çok yerde bu işler. At izi it izine karışınca işler öyle anlatıldığı gibi cici kalmamış demek istiyorum. Bugün paganizmin sadece artık kabuğu kalmış ve bu kabuktan hala yemek yapmak peşinde olanlar var. Keşke gerçekten kayıp olabilse ama insanlar izin vermiyor ki..
Bu dediklerim sadece paganizm ile alakalı değil. İnsan ırkının çıkarları ve nefsi, semavi dinleri de (İslamiyet dahil) kabuğu kalana kadar yanlış biçimde tüketmeye, sonra kabuktan yeni icatlar çıkarmaya meyillidir. İnsan işte.
 

unseelie

Kayıtlı Üye
Katılım
14 Ocak 2017
Mesajlar
61
Tepkime puanı
4
Konum
izmir
Her dinin her inancın her dönemin kendine ait artı eksisi var. İyi kötü diye ayrım yapmak sadece kişisel düşünceleri ifade eder.
Yer altına çekildikleri için kayıp olarak ifade edilmiş. Ve bu bakış açısıyla bakarsan anunnaki ve agarta ile benzerlik gösterdiğini de görürsün.
 

dmkol

Kayıtlı Üye
Katılım
24 Kas 2008
Mesajlar
4,907
Tepkime puanı
529
İş
Web Master
Her dinin her inancın her dönemin kendine ait artı eksisi var. İyi kötü diye ayrım yapmak sadece kişisel düşünceleri ifade eder.
Yer altına çekildikleri için kayıp olarak ifade edilmiş. Ve bu bakış açısıyla bakarsan anunnaki ve agarta ile benzerlik gösterdiğini de görürsün.
Evet doğru elbette kişisel düşünceleri ifade eder, tıpkı yazıyı yazan kişinin ''Hristiyanlık=Tufan'' benzetmesi gibi.
Kusura bakmayın ancak buradakilerle Annunnaki veya Agarta ile bir bağları veya benzerlikleri yok ''anlatıldığı kadarıyla''. Bir ara şehir kabadayıları vardı, onlar da yer altına çekildi, işleri daha gizli yürütmek için. Şimdi sırf bunu ele alıp kabadayı Vedat'ın Agarta ile bağı gibi bir duruma girmeye gerek var mı?
Ayrıca ''daha sonra alimler tarafından'' denilen alimler gayet de Hristiyan din adamları oluyor. Yazının başında tufandı bu adamlar sonradan alim oldular yazarın fantezisini destekleyen bir şey dediler diye.
Sisle gelmek tanımı belki de ilk askeri stratejilerdendir, sis yaratıp geldiler gibi algılanmamalı. İlkel kabileler de bir takım saldırı işlerini sis bastırınca hallederler bunu da kurtlardan öğrendiler. Bu bir göksel ilahilik tanımı değil.
Sonra savaşta bir elini kaybedip savaştan el ayak çektirilen göksel bir varlık yine olmaz. Kılıç veya mızrak kullanan biri elini kaybedince atıl duruma düşer.
Tamam belli ki bazı konularda bilgi sahibi bir kabile varmış, gidip bir adanın bir bölümünü strateji ile geçirmiş ve ilaç, su kanalları, mini barajlar (kunduzları 1 hafta izleyen her insan yaptı bunu), bazı büyüler veya sihirler konusunda da bilgililermiş. Hani yazarın dediği gibi bir ''supermanlar kavmi'' özelliği göremedik henüz.
Zaten sonrasında da bugünkü İrlandalıların ataları denen göçebe barbar savaşçı kavim Milesian'lar tarafından gayet de kıyıma uğramışlar. Hani superman, hani çok ilerlemiş medeniyet, hani muhteşem savaşçılar? Bildiğimiz insanlar ve elbette dönemine göre ve o barbarlara göre gelişmiş insanlar. Sonra da söylenti çıkmış ''onlar diğer kavimler gibi ölmedi aslında peri oldular (aslında kalbimizde yaşıyorlar demenin daha şiirsel ve azametli hali)'' diye.

Basit, tıpkı Romalıların Mısır'ı istila edip yok ettikleri gibi bir durum. Roma hem Mısır'ı yok etti, hem de bütün dini, medeniyeti, sanatı ve folklorik öğelerini de adeta doğuştan Mısırlılar gibi ''kalplerinde yaşattılar''. Roma İmparatorluğu için piramitler, eski bilgiler, Mısır büyüleri, Mısır gelenekleri nasıl bir etki bıraktıysa, bu Milesanlar için de Tuatha De Danann aynı etkiyi bıraktı. Nasıl Romalılar gayet de insan olan Mısırlıları yok edip her şeylerini kendilerine devşirdiyseler, Milesanlar da aynısını yaptı. Tabii Milesanlar Romalılara göre aşırı ilkel olduklarından sadece ''yer altına girdiler peri oldular'' gibi kısır bir mitoloji üretebildiler.
 

unseelie

Kayıtlı Üye
Katılım
14 Ocak 2017
Mesajlar
61
Tepkime puanı
4
Konum
izmir
Demek istediğim bir dönemin efsanelerinde tanrı olarak geçiyorlardı. Ayrıca sihirli yetenekleri olduğu, insan üstü güzellikte oldukları belirtilmiş. O döneme göre bu 'tanrı' olarak görülmek için yeterliydi. Düşünürsek eminim farklı alternatifler üretilebilir. Aralarında ki benzerlikte iç dünya teorisiyle bağlantılı. Bu konu da neden bu kadar "gerildiğinizi" de anlamış değilim.
Burada ki amacım bilgi paylaşımı. Size yanlış gelen bir şeyi elbette açıklayabilirsiniz ama lütfen hiç bir konuda kesinlik belirtmeyelim çünkü doğru bildiklerimiz yanlış çıkabilir.
Ve ayrıca iskanfinav ülkelerine ait efsaneler ve mitler çok renki bir skalaya sahipti. Kesinlikle kısır bir mitoloji olarak adlandırılamaz. Üstteki yazı sadece ön çalışmadan alınmış bir parçadır.
 

dmkol

Kayıtlı Üye
Katılım
24 Kas 2008
Mesajlar
4,907
Tepkime puanı
529
İş
Web Master
Demek istediğim bir dönemin efsanelerinde tanrı olarak geçiyorlardı. Ayrıca sihirli yetenekleri olduğu, insan üstü güzellikte oldukları belirtilmiş. O döneme göre bu 'tanrı' olarak görülmek için yeterliydi. Düşünürsek eminim farklı alternatifler üretilebilir. Aralarında ki benzerlikte iç dünya teorisiyle bağlantılı. Bu konu da neden bu kadar "gerildiğinizi" de anlamış değilim.
Burada ki amacım bilgi paylaşımı. Size yanlış gelen bir şeyi elbette açıklayabilirsiniz ama lütfen hiç bir konuda kesinlik belirtmeyelim çünkü doğru bildiklerimiz yanlış çıkabilir.
Ve ayrıca iskanfinav ülkelerine ait efsaneler ve mitler çok renki bir skalaya sahipti. Kesinlikle kısır bir mitoloji olarak adlandırılamaz. Üstteki yazı sadece ön çalışmadan alınmış bir parçadır.
Burada ilkel toplumlara tanrı gibi görülmesi başka, birinin çıkıp bunu doğa üstülüğe, tanrı-tanrıça kavramına ve ''superman'' gibi bir tanıma inatla sokmaya çalışması başka. Maksat samimi bilgi paylaşımı olsa o insanların gözünden, o insanların zamanına göre yazılır. Örneğin ''sisli havada yapılan taktik sızma harekatı'' durumunu gizemli fantastik bir olgu olarak kullanmaya çalışmazsın, arkeoloji işin magazin kısmıyla ilgilenmez. Akademik bilgi değil ki paylaştığınız. Bu alıntıladığınız akademik olsa böyle yazılmaz, demek ki bunu eleştirirken, yazarın büyük bir heyecan ve iştahla sunmaya çalıştığı şeyi dikkate almak lazım. Bu bir amaca göre dizayn edilmiş bir yazı. Akademik muamele yapmanın anlamı yok. Bu ve benzerlerini de çok gördüğümden, (sizi tenzih ederek) bu tür şeyler yazanların altından da genelde hoş şeyler çıkmadığından ben de eleştiriyorum. Hatalı yerlerine işaret ediyorum.
Mantıksız veya yanlış bir şey de söylemedim diye düşünüyorum.
Gelelim tanrı-tanrıça kavramına ve gerginliğe. Burada sunulan fantezi dünyası, neopaganizmin bel kemiğidir ve zorlamalarla doludur. Oysa karşıt bir örnek sunarak meramı daha iyi anlatabilirim belki de.. Buraya konu olabilecek,onlarca örnekten biri Mahabharata Destanı olabilir ve burada Krishna (Vişnu bağlantılı) hakkında ''tanrı'' veya ''superman'' dendiğinde ciddiye alıp araştıracak veya bir paye atfetmeye değecek bir şeyler bulursunuz. Adam sis bekleyip bir adanın bir kısmını ele geçirmeye çalışmıyor örneğin, hızı tarif edilen bir çeşit uçan cisimle atmosferin belli bir tabakasından nükleer silahların tarifine benzer, balistik roket tarifli silahlar kullanıyor. Bunları Hint mirosundan, Mısır mitosundan, Çin mitosundan vs. çoğaltabiliriz.
İrlandaya da, İskoçyaya da, bunların içinden çıkardıkları başa bela örgütlere de alerjim var. Niyet ortada zira.
İrlanda da İskandinavya değil onu da hatırlatayım. Kelt mitosundan ne ara İskandinav mitosuna giriş yaptık ki? Buyrun, işin içine İrlanda, İskoçya, İngiltere girince sabit kalmak mümkün olmuyor ''new age'' usulüyle gidince, bu bile bir şeyler anlatır.
 
Üst