Bedensiz Varlık Mefhumunun Bilimsel Temelleri Üzerine:

Reionization

Kayıtlı Üye
Katılım
20 Mar 2016
Mesajlar
20
Tepkime puanı
4
Bedensiz varlıkların tamamı teolojik kökenlere dayanır ve mahiyetiyse istisnasız şekilde dogmatik orjinde tartışılıp şekillenir. Varlıklara ait şema'lar her daim nesnel ve zahiri; olaylar ise genelde beyanlara ve rivayetlere dayanan ispatı zor hatta imkansız niteliktedir. Buna rağmen mesele doğası gereği içinde barındırdığı mistik ve teolojik unsurlar yüzünden genelde, şüpheci nazarlardan arınmış taraftarlar ve savunucular bulmakta pek zorlanmaz...

....

Tüm bunlara mukabil; söz konusu varlıkların, bilimsel olarak fizibilitesini sorgulayan araştıran kişi sayısı son derece azdır. Tek bir insanın beyanına dayanan ve teolojik olarak desteklenen ifadelere şeksiz ve şüphesiz itikat edenler ne hikmetse; kimyanın, biyolojinin, fiziğin, mantığın ve matematiğin bu hadiselerin fizibilitesine ne derece izin verdiğini pek umursamazlar....

....

Bu bağlamda, konuyla ilgili duyulan eksikliği (en azından benim duyduğum) gidermek adına bu tarz bir konu açmayı uygun buldum.
Umarım herhangi bir forum kuralını ihlal etmemişimdir.

....
 

Reionization

Kayıtlı Üye
Katılım
20 Mar 2016
Mesajlar
20
Tepkime puanı
4
Öncelikle, bedensiz bir varlığın biyolojik niteliğini sormak istiyorum konuya hakim arkadaşlara. Doğup gelişip öldüklerine göre son derece ekstremde olsa bir bünyeye sahip olmaları gerekir...
 

dmkol

Kayıtlı Üye
Katılım
24 Kas 2008
Mesajlar
4,907
Tepkime puanı
529
İş
Web Master
Bedensiz varlıkların tamamı teolojik kökenlere dayanır ve mahiyetiyse istisnasız şekilde dogmatik orjinde tartışılıp şekillenir. Varlıklara ait şema'lar her daim nesnel ve zahiri; olaylar ise genelde beyanlara ve rivayetlere dayanan ispatı zor hatta imkansız niteliktedir. Buna rağmen mesele doğası gereği içinde barındırdığı mistik ve teolojik unsurlar yüzünden genelde, şüpheci nazarlardan arınmış taraftarlar ve savunucular bulmakta pek zorlanmaz...

....

Tüm bunlara mukabil; söz konusu varlıkların, bilimsel olarak fizibilitesini sorgulayan araştıran kişi sayısı son derece azdır. Tek bir insanın beyanına dayanan ve teolojik olarak desteklenen ifadelere şeksiz ve şüphesiz itikat edenler ne hikmetse; kimyanın, biyolojinin, fiziğin, mantığın ve matematiğin bu hadiselerin fizibilitesine ne derece izin verdiğini pek umursamazlar....

....

Bu bağlamda, konuyla ilgili duyulan eksikliği (en azından benim duyduğum) gidermek adına bu tarz bir konu açmayı uygun buldum.
Umarım herhangi bir forum kuralını ihlal etmemişimdir.

Öncelikle, bedensiz bir varlığın biyolojik niteliğini sormak istiyorum konuya hakim arkadaşlara. Doğup gelişip öldüklerine göre son derece ekstremde olsa bir bünyeye sahip olmaları gerekir.

- Teolojik kökenlere dayanması son derece doğaldır. Varlıksal münasebetlere açık olan ateist görmedim henüz. Bir şekilde bütün varlıklar yaratıcıyı tasdik eder. Bizim kelimelerimizle olmak zorunda değil bu tasdik veya yaratıcıyla uyum içinde olmak zorunda da değiller ama dediğim gibi hepsi bir şekilde bilir bunu.
İstisnasız biçimde dogmatik biçimde ele alınıyor demişsiniz, ben buna katılmıyorum. Dinler dogmatiktir örneğin, Kuran'a inanan için Kuran ne diyorsa odur değişmez örnek vermek gerekirse. Varlıksal tartışmalarda veya ele alışlarda, bazı varlıklar hariç böyle bir dogma yoktur, olması da pek mümkün değil işin doğasına göre. Rivayet ve beyanlara dayanması son derece normaldir. Bu tür durumlar %90 tamamen kişiseldir. Radyo alıcısı olmayan bir cihazın radyo dalgalarını tanımasının imkanı yoktur. İşte bazı insanlarda radyo alıcısı vardır, radyo dalgalarını alır ve hatta bazen o radyo dalgalarını dönüştürebilir ve yayında ne var ne yok dinlerler. Çok ama çok az insanda ise, aldığı yayını dağıtabilme veya dışavurabilme mekanizması vardır. Böylece iş rivayet ve beyandan çıkar ve deneyime dönüşür. Dünya çapında varlıksal tartışmalarda en çok da sorulan ve merak edilen budur ''haydi göster de ben de bileyim'' denir hatta bazen. Oysa ki, burada da evrensel kanunlar devreye girmektedir. Bunlar hem fizik kanunları gibidir bazı durumlarda esneyebilir, hem de işte inananlar da bilir ki yaratıcı tarafından konulan bazı perdeler vardır ki buna tekmili birden insan soyu ve varlıklar dahi esnetme getiremez, işte bu değişmezdir, bu dogmadır.

-Bilimsel olarak çok kere ve çok şekilde bu konuya yönelik çalışmalar yapılmıştır. Bu çalışmalar neredeyse her toplum tarafından ve üstelik daha çok askeri sebeplerle yapılmıştır. Bu çalışmaların sonuç vermeyenleri pek tabii açığa vurulmuştur. Kısmen sonuç alınabilenler ise zaten sonuç alınabildiği veya bir üst maddedeki cevaplar sebebiyle gizli kalmak durumunda olmuştur. Bir başka gizli kalma durumuna sebep ise, mevcut bilimsel gelişmişliğin henüz bu olaylara tam vakıf olmaya elverişsiz ve yetersiz oluşudur ki hala bu konuda bilimsel çalışmalar devam etmektedir. Pek tabii ki bu bilimsel çalışmalar çok ciddi teknolojik yenilikleri de beraberinde getirdiğinden, kritik teknolojinin sivil topluma ''tam kontrolü sağlanmadan verilmemesi'' ilkesi sebebiyle de gizli kalmıştır.

-Bedensiz bir varlıkta her zaman standart biyolojiden bahsedemeyiz. Bir çoğunda doğma-doğurma gibi bir eylem yoktur, madde ile tasvir edilebilecek bir yapı yoktur, enerjisel olarak da henüz bilimsel olarak saptanamayan veya anlaşılamayan enerji türleri de vardır. Haliyle bir çoğu hakkında standart bilimle konuşmak mümkün değildir ki yine yukarıda bunu anlatmaya çalıştım. Bunu bilimsel bir veri ile elden geldiğince örneklemeye çalışayım. H2O yani su, deniz seviyesinde 100 derecede kaynar. Basınç arttıkça bu kaynama derecesi düşer. Burada su insandır diyelim. Bir de bir varlık olsun hem H2O nitelikleri sergilesin, hem de Cıva nitelikleri sergilesin ve basınç hadisesini kendi bünyesinde dönüştürüp, kaynama ve donmayı aynı anda barındırsın,bununla da yetinmeyip, Hidrojen ve oksijeni ayırıp atomik seviyede çarpışıp hidrojen bombasına dönüşsün ve aynı saniyede, zamandan bağımsız olarak geçmişe dönerek kendi bünyesinden 2 Oksijeni taşıyıp devasa bir su kütlesine dönüşsün. İşte bu çok mantıksız ve bilimle uyuşmayan (bugünkü bilimle) bir haldir. Zira araya boyutlar, daha adını bile koyamadığımız enerji türleri, bunların arasındaki etkileşimler giriyor.
 

Reionization

Kayıtlı Üye
Katılım
20 Mar 2016
Mesajlar
20
Tepkime puanı
4
Teolojik kökenlere dayanması son derece doğaldır. Varlıksal münasebetlere açık olan ateist görmedim henüz. Bir şekilde bütün varlıklar yaratıcıyı tasdik eder. Bizim kelimelerimizle olmak zorunda değil bu tasdik veya yaratıcıyla uyum içinde olmak zorunda da değiller ama dediğim gibi hepsi bir şekilde bilir bunu.

Ateistlerin varlıksal münasebetlere kapalı olmasının sebebi, varlığın varoluş sebebi olan teolojiyi kafasından silmiş olması olmamaz mı? Ayrıca yaşanmış münasebetlerin tamamına yakınının teistlerin başına gelmiş olması bu durumla ne kadar ilintili?

İstisnasız biçimde dogmatik biçimde ele alınıyor demişsiniz, ben buna katılmıyorum. Dinler dogmatiktir örneğin, Kuran'a inanan için Kuran ne diyorsa odur değişmez örnek vermek gerekirse. Varlıksal tartışmalarda veya ele alışlarda, bazı varlıklar hariç böyle bir dogma yoktur, olması da pek mümkün değil işin doğasına göre.

Teolojik doğmalardan ziyade sosyolojik doğmaları kastetmiştim.

Rivayet ve beyanlara dayanması son derece normaldir. Bu tür durumlar %90 tamamen kişiseldir. Radyo alıcısı olmayan bir cihazın radyo dalgalarını tanımasının imkanı yoktur. İşte bazı insanlarda radyo alıcısı vardır, radyo dalgalarını alır ve hatta bazen o radyo dalgalarını dönüştürebilir ve yayında ne var ne yok dinlerler. Çok ama çok az insanda ise, aldığı yayını dağıtabilme veya dışavurabilme mekanizması vardır. Böylece iş rivayet ve beyandan çıkar ve deneyime dönüşür.

Bugün insanoğlu elektromanyetik spektrumda yer alan (gama ışınından, uzun dalga radyo dalgalarına kadar) tüm elektromanyetik radyasyonu ve tüm dalga boylarını dinleyebiliyor, big bang'ın 14 milyar yıl önceki hengamesinden arta kalan kozmik mikrodalga arka plan ışımasının son derece ayrıntılı bir haritası bile çıkarıldı. Ama nedendir bilinmez bedensiz varlıklara ait hiç bir dalga boyunda en ufak bir titreşim yok.

Tek kaynak medyumlar...

Bir insanın duyularıyla yada organlarıyla kavradığı ayrımına vardığı bir kavramı hiç bir cihazın ölçemiyor olması sizede tuhaf gelmiyor mu?


Dünya çapında varlıksal tartışmalarda en çok da sorulan ve merak edilen budur ''haydi göster de ben de bileyim'' denir hatta bazen. Oysa ki, burada da evrensel kanunlar devreye girmektedir. Bunlar hem fizik kanunları gibidir bazı durumlarda esneyebilir, hem de işte inananlar da bilir ki yaratıcı tarafından konulan bazı perdeler vardır ki buna tekmili birden insan soyu ve varlıklar dahi esnetme getiremez, işte bu değişmezdir, bu dogmadır.

Bildiğim kadarıyla hiçbir fizik kuralı esnemez, ve varolan herşeyin mantıksal ve matematiksel bir açıklaması olur.


-Bilimsel olarak çok kere ve çok şekilde bu konuya yönelik çalışmalar yapılmıştır. Bu çalışmalar neredeyse her toplum tarafından ve üstelik daha çok askeri sebeplerle yapılmıştır. Bu çalışmaların sonuç vermeyenleri pek tabii açığa vurulmuştur. Kısmen sonuç alınabilenler ise zaten sonuç alınabildiği veya bir üst maddedeki cevaplar sebebiyle gizli kalmak durumunda olmuştur. Bir başka gizli kalma durumuna sebep ise, mevcut bilimsel gelişmişliğin henüz bu olaylara tam vakıf olmaya elverişsiz ve yetersiz oluşudur ki hala bu konuda bilimsel çalışmalar devam etmektedir. Pek tabii ki bu bilimsel çalışmalar çok ciddi teknolojik yenilikleri de beraberinde getirdiğinden, kritik teknolojinin sivil topluma ''tam kontrolü sağlanmadan verilmemesi'' ilkesi sebebiyle de gizli kalmıştır.

-Bedensiz bir varlıkta her zaman standart biyolojiden bahsedemeyiz. Bir çoğunda doğma-doğurma gibi bir eylem yoktur, madde ile tasvir edilebilecek bir yapı yoktur, enerjisel olarak da henüz bilimsel olarak saptanamayan veya anlaşılamayan enerji türleri de vardır. Haliyle bir çoğu hakkında standart bilimle konuşmak mümkün değildir ki yine yukarıda bunu anlatmaya çalıştım. Bunu bilimsel bir veri ile elden geldiğince örneklemeye çalışayım. H2O yani su, deniz seviyesinde 100 derecede kaynar. Basınç arttıkça bu kaynama derecesi düşer. Burada su insandır diyelim. Bir de bir varlık olsun hem H2O nitelikleri sergilesin, hem de Cıva nitelikleri sergilesin ve basınç hadisesini kendi bünyesinde dönüştürüp, kaynama ve donmayı aynı anda barındırsın,bununla da yetinmeyip, Hidrojen ve oksijeni ayırıp atomik seviyede çarpışıp hidrojen bombasına dönüşsün ve aynı saniyede, zamandan bağımsız olarak geçmişe dönerek kendi bünyesinden 2 Oksijeni taşıyıp devasa bir su kütlesine dönüşsün. İşte bu çok mantıksız ve bilimle uyuşmayan (bugünkü bilimle) bir haldir. Zira araya boyutlar, daha adını bile koyamadığımız enerji türleri, bunların arasındaki etkileşimler giriyor.

Aslında biyoloji ile kastettiğim şey astrobiyolojiydi, dünyamızda karbon bazlı bir yaşam var, sıvı suyu kullanarak dünyadaki canlılar son derece kompleks şekilde metabolizma yapıyor. Ama son yapılan araştırmalar farklı ekstrem canlıların arsenik, silikon, silkat hatta sülfürle metabolizma yapabileceğini destekler nitelikte... Ama bir varlığın enerjiden metabolizma yapması, bir şekilde evrilip zeki bir canlıya dönüşmesi ekstermin de ötesinde. Tıpkı Güneş'ten gelen yüklü parçacıkların akıl fikir sahibi olması gibi...

....


Ne şekilde çoğalırlar?
Nerede yaşıyorlar?
Niçin insanları sürekli korkutma eğilimindeler?

Zamanın ve mekanın ötesinden mi geliyorlar?

...


İşin enteresan tarafı hangi demonun kaç lejyonun olduğu düzeyine kadar ayrıntılı çarşaf çarşaf yazılar varken aslında ne oldukları, nereden geldikleri vs gibi temel konularda en ufak bir ayrıntı yok.
 

dmkol

Kayıtlı Üye
Katılım
24 Kas 2008
Mesajlar
4,907
Tepkime puanı
529
İş
Web Master
Ateistlerin varlıksal münasebetlere kapalı olmasının sebebi, varlığın varoluş sebebi olan teolojiyi kafasından silmiş olması olmamaz mı? Ayrıca yaşanmış münasebetlerin tamamına yakınının teistlerin başına gelmiş olması bu durumla ne kadar ilintili?

Bugün insanoğlu elektromanyetik spektrumda yer alan (gama ışınından, uzun dalga radyo dalgalarına kadar) tüm elektromanyetik radyasyonu ve tüm dalga boylarını dinleyebiliyor, big bang'ın 14 milyar yıl önceki hengamesinden arta kalan kozmik mikrodalga arka plan ışımasının son derece ayrıntılı bir haritası bile çıkarıldı. Ama nedendir bilinmez bedensiz varlıklara ait hiç bir dalga boyunda en ufak bir titreşim yok.

Tek kaynak medyumlar...

Bir insanın duyularıyla yada organlarıyla kavradığı ayrımına vardığı bir kavramı hiç bir cihazın ölçemiyor olması sizede tuhaf gelmiyor mu?




Bildiğim kadarıyla hiçbir fizik kuralı esnemez, ve varolan herşeyin mantıksal ve matematiksel bir açıklaması olur.




Aslında biyoloji ile kastettiğim şey astrobiyolojiydi, dünyamızda karbon bazlı bir yaşam var, sıvı suyu kullanarak dünyadaki canlılar son derece kompleks şekilde metabolizma yapıyor. Ama son yapılan araştırmalar farklı ekstrem canlıların arsenik, silikon, silkat hatta sülfürle metabolizma yapabileceğini destekler nitelikte... Ama bir varlığın enerjiden metabolizma yapması, bir şekilde evrilip zeki bir canlıya dönüşmesi ekstermin de ötesinde. Tıpkı Güneş'ten gelen yüklü parçacıkların akıl fikir sahibi olması gibi...

....


Ne şekilde çoğalırlar?
Nerede yaşıyorlar?
Niçin insanları sürekli korkutma eğilimindeler?

Zamanın ve mekanın ötesinden mi geliyorlar?

...


İşin enteresan tarafı hangi demonun kaç lejyonun olduğu düzeyine kadar ayrıntılı çarşaf çarşaf yazılar varken aslında ne oldukları, nereden geldikleri vs gibi temel konularda en ufak bir ayrıntı yok.

-Ateist olan varlıksal etkileşime girdikten sonra ateist kalmıyor zaten, deist oluyor başka bir şey oluyor, yoksa ateist ilgilenir ilgilenmez orası ayrı konu.

-Ya bilimle pek aranız yok, ya da ülkemizde hala moda akım olan ''bilimsiz'' kalıp bilimle ilgilisiniz. Karanlık madde/enerji nedir nasıldır yenir mi içilir mi, matematik ile ispatlanan ama bir türlü çözülemeyen saptanamayan 4. boyut neye benzer girilir mi çıkılır mı görülür mü, kara delik gözümüzün önünde ama nedir, uzaya nazaran dibimizdeki Mars'ta hakikaten su var mı yok mu, ışık var hızı var ama nasıl kullanırız, fotonların aklı yokken nasıl organize olurlar canlılık nedir ve daha binlerce çok basit gibi görünen ama ''son haddine dayandı'' gibi lanse ettiğiniz henüz kainata göre emekleme aşamasındaki bilimle bu sorular da cevaplanamazken, varlıksal ispat yapılamıyor diye mi varlıklar yok? En basit ifade ile ''yetersiz'' bir yaklaşım bu. Bilimde ilerlediğimiz belkide en güzel nokta, henüz sahip olduğumuz seviyenin çok çok düşük olduğunu saptayabilmemiz ve daha fersah fersah yol katetmemiz gerektiği. Tabii ki kainatı ve içindekileri anlamak istiyorsak..

-Fizik kuralı esnemez, esneme örneğini suyun kaynama noktasındaki basınca bağlı değişkenlik olarak örnek verdim. Fizik kuralı değişir, dönüşür yeri gelince o ayrı konudur.

-Astrobiyoloji madde evrenden bahsedersek geçerlidir. Nereden çıkardınız bu varlıkların uzaysal madde kökenli olduklarını? Siz zaten belli ön yargılarınıza göre cevap aradığınız için size kimse bir cevap sunamaz. Siz sadece kafanızdaki teorileri doğrulamak veya yanlışlamak istiyorsunuz anladığım kadarıyla. Bir şeyin neye dönüşüp ne olacağı hakkında ne bilginiz var ki size gerisi ekstrem geliyor ben onu çok merak ediyorum. Hala evrende canlılık nasıl oluştu o konuda bile net bir bilgi yok. Ciddi teori ve çalışmalar var ki, bu teoriler çok tekrarlandığı için mi basitleşti size göre? Yani bir büyük patlama oldu, sonra madde enerjiyle etkileşime geçti, bir şekilde canlı temelleri atıldı size ekstrem gelmiyor da, enerjinin maddeye dönüşüp veya enerjinin kendi içinde dönüşüp bir bilince ulaşması mı ekstrem geliyor? Yok aklım almadı gidişatınızı, ya ben yetersiz kalıyorum yetişemiyorum ya da siz dediğim gibi feci bir ön yargı ile sınırlandırmışsınız kendinizi.

-Ne şekilde çoğalırlar, nerede yaşarlar bu konuda size veya genele bilgi vermiyorum. Zira tek tip değiller ve sizin anlamadığınız veya benim anlatmayı beceremediğim nedenlerden dolayı bazı kurallara uyulması zorunludur. Bu arada ben her şeyi veya hepsini de bilmiyorum, benim bildiğim kadarını paylaşmıyorum.
-Diğer sorunuz da yine bir ön yargıyla sorulmuş. Sürekli insanları korkutma eğiliminde oldukları sonucuna nereden vardınız? Böyle bir genel gerçeklik olmadığından sorunuza verebileceğim tek yanıt, yanlış biliyorsunuz olur.
-Zaman ve mekandan ne kastettiğinize bağlı. Madem bilimle ilerlemek istiyoruz, o halde bu konuda parçacık fiziği ve kuantum fiziğini incelemelisiniz. Zaman ve mekan denen kavramların aslında hem var olduğu hem olmadığı hem de ikisinin bir arada olduğu farklı senaryoları anlamak için iyi bir yol olduğunu düşünüyorum.
-Belki şaşıracaksınız ama o demon lejyonlarını, meleklerin hangisinin altında kaç tabur melek olduğu gibi konuları yazanların da bildikleri bu kadardır belki hiç böyle düşündünüz mü? Yani evet bir varlıkla etkileşime girmiş şahıs/şahıslar,bir şeyler yaşamışlar, aldıkları bilgileri karşılaştırmışlar şu şöyle şu kadar demişler olmuş bitmiş. Peki kanun mudur? Gerçek midir? Hayır orasını yalnızca Allah bilir. Bunun yanı sıra, belki yine şaşıracaksınız ama insanların varlıklar hakkında bunca yıldır, asırlardır, yazıp çizdikleri veya bilgi dağarcıklarına aldıkları, varlıklarla alakalı bilgilerin katrilyonda 1'i bile değildir.

Bu ikinci cevabı daha önce bir kere yazmış olduğumu yarıda bırakmamak ve bu platformun asıl amacına uygunluk için yazdım. Bu şekilde ön yargılı ve sadece bir şeyleri yanlışlama çabasıyla, gerçek meraktan uzak yargılayan bir bilinçle başladığını fark etseydim, açık sözlülükle söylüyorum birinci cevabı hiç yazmazdım. Bundan sonra da konunuza yazmayacağım, cevap bekleyerek yazarsanız bilginiz olsun. Bunun dışında ön yargınızla devam edip etmemek sizin tercihinizdir.
 

Reionization

Kayıtlı Üye
Katılım
20 Mar 2016
Mesajlar
20
Tepkime puanı
4
Ateist olan varlıksal etkileşime girdikten sonra ateist kalmıyor zaten, deist oluyor başka bir şey oluyor, yoksa ateist ilgilenir ilgilenmez orası ayrı konu.

-Ya bilimle pek aranız yok, ya da ülkemizde hala moda akım olan ''bilimsiz'' kalıp bilimle ilgilisiniz. Karanlık madde/enerji nedir nasıldır yenir mi içilir mi, matematik ile ispatlanan ama bir türlü çözülemeyen saptanamayan 4. boyut neye benzer girilir mi çıkılır mı görülür mü, kara delik gözümüzün önünde ama nedir, uzaya nazaran dibimizdeki Mars'ta hakikaten su var mı yok mu, ışık var hızı var ama nasıl kullanırız, fotonların aklı yokken nasıl organize olurlar canlılık nedir ve daha binlerce çok basit gibi görünen ama ''son haddine dayandı'' gibi lanse ettiğiniz henüz kainata göre emekleme aşamasındaki bilimle bu sorular da cevaplanamazken, varlıksal ispat yapılamıyor diye mi varlıklar yok? En basit ifade ile ''yetersiz'' bir yaklaşım bu. Bilimde ilerlediğimiz belkide en güzel nokta, henüz sahip olduğumuz seviyenin çok çok düşük olduğunu saptayabilmemiz ve daha fersah fersah yol katetmemiz gerektiği. Tabii ki kainatı ve içindekileri anlamak istiyorsak..

Bilimle kast ettiğiniz nedir tam net olmamakla birlikte, kendi çapım da bir şeyler yapmaya çalışıyorum. 6 senedir kuramsal fizikle ilgileniyorum. Astrobiyoloji ile son derece ilgiliyim. Fırsat buldukça güncel makaleleri takip etmeye çalışıyorum. Ki bilimle aramdaki ilişkiyi sorgulamanın da bu paylaşımlara bir fayda sağlayacağını da pek düşünmüyorum. Zira diğer türlü benimde sizin için aynı sorgulamayı yapmam gerekirdi.

...

Karanlık madde ve enerji bir birinden farklı mefhumlardır, isimlerindeki karanlık kelimesi dışında pek ortak noktaları bulunmaz. Biri (karanlık madde) galaksileri bir arada tutmaya çalışırken diğeri (karanlık enerji) evreninin git gide artan bir hızla genişlemesine neden olur. Karanlık maddenin mahiyeti az çok belliyken, karanlık enerjinin niteliği hala gizemini korur. Lakin bu noktada, iki kavram arasındaki ortak bir ikinci hususa değinmek istiyorum ki oda her ikisinin var olduklarının bugün (gerek doppler etkisi, kütle çekimi anormallikleri yoluyla) hemen hemen ispatlanmış olduğudur.
4. boyutun zaman olduğu ve diğer 3 boyutla birlikte uzay-zaman dokusunu oluşturduğu ise artık günümüzde lise kitaplarında bile bulunan bir realitedir. Yani 4. boyuta girmemize gerek yok zaten şuan içindeyiz. asıl zor olansa uzay zaman dokusunun dışına çıkmak...
Karadeliklerin oluşum şartları, dinamikleri ve uzay zaman dokusu üzerindeki etkileri (tekillik dışında kalan konular) büyük ölçüde çözülmüş durumda,
Anti maddenin varlığı büyük bir tartışma konusuyken bugün gelinen noktada yapılan gözlemlerle varlığı doğrulanmıştır.
Big Bang tekilliğinden genişleyen enerjinin önce atom altı parçacıklara sonrada atomlara ve bilinen maddeye dönüşüm süreci, 4 temel kuvvetin bu dönüşme paralel geçirdiği dönüşüm ve ayrılma süreci büyük ölçüde çözülmüştür.
Işığın ve maddenin, atom ve atom altı seviyelerdeki davranışlarını inceleyen kuantum mekaniği insanlığa nano boyutun gizemlerini açmış ve pek çok konuyu çözmesine vesile olmuştur.

Yanlış anlaşılmasın bugün bilim her şeyi çözmüştür demiyorum. Bilimin yöntemleri insanoğlunu bu güne kadar getirmiş ve bir şekilde her zaman doğruyu bulmasını sağlamıştır. Bilimin yanıldığını bilim, yine kendi yöntemleriyle bulmuştur. Dolayısıyla bugün itibariyle bilgiyi elde etmek ve yapılandırmak için en muteber yöntem bilimin yöntemidir. Ve buna mukabil bilim 10 milyar ışık yılı uzakta bulunan bir kuasarın yapısıyla ilgili öngörülerde bulunurken. Gündelik hayatın bu kadar içine girmiş bir konuda (cin, peri, demon vs.) bilimin nasıl bir fikri olmaz...
Ülkemizdeki bilimden dem vurmuşsunuz, açıkçası ben ülkemizle bilimin aynı cümlede bulunmasını bile abes buluyorum. Tıpkı perilerin cinlerin varlığının bilimsel fizibilitesini sorguladığım için benim bilim anlayışımı eleştirdiğiniz gibi... Nitekim ben bu güne kadar söz ettiğiniz varlıkların, gerçek olduklarını iddia eden saygın bir bilim adamı duymadım görmedim bilmiyorum. Dilerseniz, onları da bana yönelttiğiniz suçlamayla yani bağnazlıkla suçlayabilirsiniz. :)


-Fizik kuralı esnemez, esneme örneğini suyun kaynama noktasındaki basınca bağlı değişkenlik olarak örnek verdim. Fizik kuralı değişir, dönüşür yeri gelince o ayrı konudur.


Söz ettiğiniz şey fizik kuralındaki bir değişim değil :)

-Astrobiyoloji madde evrenden bahsedersek geçerlidir. Nereden çıkardınız bu varlıkların uzaysal madde kökenli olduklarını? Siz zaten belli ön yargılarınıza göre cevap aradığınız için size kimse bir cevap sunamaz. Siz sadece kafanızdaki teorileri doğrulamak veya yanlışlamak istiyorsunuz anladığım kadarıyla. Bir şeyin neye dönüşüp ne olacağı hakkında ne bilginiz var ki size gerisi ekstrem geliyor ben onu çok merak ediyorum. Hala evrende canlılık nasıl oluştu o konuda bile net bir bilgi yok. Ciddi teori ve çalışmalar var ki, bu teoriler çok tekrarlandığı için mi basitleşti size göre? Yani bir büyük patlama oldu, sonra madde enerjiyle etkileşime geçti, bir şekilde canlı temelleri atıldı size ekstrem gelmiyor da, enerjinin maddeye dönüşüp veya enerjinin kendi içinde dönüşüp bir bilince ulaşması mı ekstrem geliyor? Yok aklım almadı gidişatınızı, ya ben yetersiz kalıyorum yetişemiyorum ya da siz dediğim gibi feci bir ön yargı ile sınırlandırmışsınız kendinizi.


Peki siz bu varlıkların madde kökenli olmadıklarını nereden çıkardınız. Uzaysal kökenli olmadıklarını söylüyorsunuz. Kanıtınız nedir? Uzayın ötesinde olan bir varlık zamanın ve mekanında ötesinde olur. Bu çok ciddi bir idda.
Büyük patlamada, maddeyle enerjinin bir etkileşimi olmadı, saf enerji maddeye dönüştü. E=mc2 zaten bunu ispatlıyor. Madde enerjiye, enerji maddeye dönüşebilir.
Bu evrenin ötesinde başka evrenler var mıdır? Elbette olabilir, ki bu da kuramsal fiziğin alanına giriyor. Hatta bu konuda yapılmış bir çalışma bile var. Kütle çekim kuvvetinin diğer 3 temel kuvvetten daha zayıf olmasının sebebi üzerine çalışan bir bilim kadını (Lisa Randall) m-kuramı kapsamında yaptığı hesaplamalarda kütle çekiminin bizim evrenimizin dışındaki başka bir evrenden, evrenimizde bulunan 11. boyut aracılığıyla evrenimize tesir etmiş/ediyor olabileceği sonucuna ulaştı. (evrende 11 boyut bulunduğu savı m-kuramı kapsamında yapılan bir değerlendirmedir) kuantum mekaniği alanında yapılan çalışmalarda bu savı destekledi.....




-Belki şaşıracaksınız ama o demon lejyonlarını, meleklerin hangisinin altında kaç tabur melek olduğu gibi konuları yazanların da bildikleri bu kadardır belki hiç böyle düşündünüz mü? Yani evet bir varlıkla etkileşime girmiş şahıs/şahıslar,bir şeyler yaşamışlar, aldıkları bilgileri karşılaştırmışlar şu şöyle şu kadar demişler olmuş bitmiş. Peki kanun mudur? Gerçek midir? Hayır orasını yalnızca Allah bilir. Bunun yanı sıra, belki yine şaşıracaksınız ama insanların varlıklar hakkında bunca yıldır, asırlardır, yazıp çizdikleri veya bilgi dağarcıklarına aldıkları, varlıklarla alakalı bilgilerin katrilyonda 1'i bile değildir.


Ama bilinen kısmı bilinmeyen kısımla, kıyaslayıp makul bir oran vermek için bilinmeyen kısmın mahiyeti açısından en azından fikir sahibi olmak gerekir :)

Bu ikinci cevabı daha önce bir kere yazmış olduğumu yarıda bırakmamak ve bu platformun asıl amacına uygunluk için yazdım. Bu şekilde ön yargılı ve sadece bir şeyleri yanlışlama çabasıyla, gerçek meraktan uzak yargılayan bir bilinçle başladığını fark etseydim, açık sözlülükle söylüyorum birinci cevabı hiç yazmazdım. Bundan sonra da konunuza yazmayacağım, cevap bekleyerek yazarsanız bilginiz olsun. Bunun dışında ön yargınızla devam edip etmemek sizin tercihinizdir.

Amacım kesinlikle kimsenin düşüncesini yermek ya da kimsenin haksızlığını ispatlamak değil. Sadece kafamdaki sorulara cevap arıyorum. Dileyen paylaşımda bulunup konuya katkı sağlayabilir.
 

ZeberuS

Banlı Kullanıcı
Katılım
17 Ağu 2015
Mesajlar
143
Tepkime puanı
7
Bugüne kadar hiç sorulmamış bir soruyu sorsam? Bedensiz olan varlıklar nasıl hasta olurlar nasıl yaşlanırlarda ölürler sonuçta sağlık denen unsurdan muhaflar?
 

gizliherif

Kayıtlı Üye
Katılım
29 Eyl 2014
Mesajlar
127
Tepkime puanı
53
Konuyu açan üye buraya kendi doğrularını büyük bir önyargıyla ispatlamak için gelmiş gibi gözüküyor. Ne kadar görüş varsa onları çürütmek için bilimi kıstas alarak yorum yapıyor. Öncelikle bu çok yanlış. Bundan 600 yıl önce daha Dünya'nın Güneş etrafında döndüğü bilinmezken bir adam çıkıp Dünya Güneş etrafında dönüyor diyor. Enginizasyon mahkemesi bunu duyup adamın idamını istiyor. Şuan sizin yaptığınız da bundan farksız değil. Bu konu hakkında bilgili üyeler varsa da ki Chillout bunlardan biriydi, artık yorum yapacaklarını zannetmiyorum. Tecrübeli kişiler zaten size bir şey kanıtlamak zorunda değil, yani kendinizce onların yorumlarını çürüterek elinize bir şey geçmiyor.
 

Reionization

Kayıtlı Üye
Katılım
20 Mar 2016
Mesajlar
20
Tepkime puanı
4
Konuyu açan üye buraya kendi doğrularını büyük bir önyargıyla ispatlamak için gelmiş gibi gözüküyor. Ne kadar görüş varsa onları çürütmek için bilimi kıstas alarak yorum yapıyor. Öncelikle bu çok yanlış. Bundan 600 yıl önce daha Dünya'nın Güneş etrafında döndüğü bilinmezken bir adam çıkıp Dünya Güneş etrafında dönüyor diyor. Enginizasyon mahkemesi bunu duyup adamın idamını istiyor. Şuan sizin yaptığınız da bundan farksız değil. Bu konu hakkında bilgili üyeler varsa da ki Chillout bunlardan biriydi, artık yorum yapacaklarını zannetmiyorum. Tecrübeli kişiler zaten size bir şey kanıtlamak zorunda değil, yani kendinizce onların yorumlarını çürüterek elinize bir şey geçmiyor.

Güneş merkezli gezegen sistemi modelini ilk ortaya atan kişi Samoslu Aristarkos'dur (yaklaşık 2300 yıl önce) Paralaks yöntemiyle Ayın ve Güneşin uzaklıklarını hesaplamış, Dünya ile mukayese ederek boyutlarını ölçmüş Güneşin Dünyadan daha büyük olduğu sonucuna ulaşıp, Dünyanın Güneş etrafında döndüğünü iddia etmiştir. Fakat bu iddia yüzünden kimse Aristarkos'u idam etmek istemedi. ikinci olarak 1500'lü yılların başlarında Kopernik aynı fikri biraz daha geliştirerek ortaya attı. Ama Kopernik'ide ipin ucunda sallandırmak isteyen çıkmadı. Son olarak Galilei 1600 yılların başlarında yaptığı gözlemlerle konuyu tekrar gündeme getirdiğinde kilise: Güneş merkezciliğin saçma ve kafirce bir teori olduğunu, ve açık şekilde dinin emirlerine karşı işlemiş bir suç ve konunun tartışılmasının bile günah olduğunu savununca Galilei geri adım atmak durumunda kaldı.
Galilei savını bilimsel gözlemlere ve hesaplamalara dayandırıyordu, kiliseyse tamamen doğmatik argümanlarla hareket etti.

Şimdi, yukarıda yaptığınız teşbihe gelelim.
Dünyanın Güneş etrafında döndüğünü iddia eden kim: Galilei,
İddiasının dayanağı nedir: Bilimsel hesaplamalar ve gözlemler
Dünyanın Güneş etrafında döndüğü iddiasını kafirce bulan ve tartışılmasının bile günah olduğunu söyleyen kim: Kilise
İddianın dayanağı nedir: Teolojik ve doğmatik argümanlar

Cinlere, perilere, demonlara inanmak için genel geçer deliller lazım olduğunu ve konuyla ilgili savların bilimin ve mantığın süzgecinden geçirilmesi gerektiğini savunan kim : Ben
Düşüncemin dayanağı nedir: Fizik, kimya, biyoloji, matematik...
Bu tarz olgulara inanmak için bilimsel genel geçer delillerin olmasının gereksizliğini ve saçmalığını savunan kim: Siz
Sizin iddianızın dayanağı nedir: Teolojik ve doğmatik argümanlar

Ama ne hikmetse buna rağmen, sizin nazarınızda kilise ben oluyorum, sizlerde Galilei oluyorsunuz :)

Son olarak, benim kimsenin iddiasını çürütmek gibi bir gayem yok. Ayrıca bilimi kıstas alarak yorum yapmanın da yanlış bir tarafını göremiyorum.
 

Musty26

Kayıtlı Üye
Katılım
2 Ocak 2018
Mesajlar
3
Tepkime puanı
0
Herkese merhabalar. Aslında başka bir konu için üye olmuştum ama formu şöyle bir göz gezdirirken bu konu ilgi çekti. İlk mesajım bu konuya nasip oldu. Herkes çok yüksek oranda doğduğu bölgedeki yada anne ve babasının inandığı dine tabi olup o dini seçiyor. İstisna elbette vardır. Ama oranı çok düşüktür. İnanların çoğu körü körüne inanır. Sonuçta inanç. En doğrusuda araştırmaktır. Bende araştırmayı seçenlerdenim. Konuya şöyle girmek istiyorum . Ben çok küçükken yani 9 -10 aylıkken gördüğüm şeyleri 6-7 yaşıma geldiğimde babama anlattığımda babam şok olmuştu. Herşeyi hatırlıyordum. Belki bununla igisi vardır diye yazıyorum. 5 yaşıma geldiğimde ilk gördüğüm doğa üstü varlık beşikte uyuyan kardeşimin etrafında dönen 3 adet beyazımsı şeylerdi. Çok kormuştum. Şuan 39 yaşındayım. Bu yaşıma kadar çok esrarengiz şeyler gördüm ve yaşadım. Bu gördüklerimin ne olduğunu araştımaya çalışıyorum. Ve hangi dinlerde bu varlıklar doğrulanıyor yada konumlandırılıyor. İslam dini olarak ele alıyorum. İslam dininde bu varlıklar Melek, cin ve şeytan olarak geçiyor. İnsanlar göremiyor. Çok doğal. İnsan 400nm ile 700nm arasındaki ışıkları görebiliyor , 20hz ile 20khz arasındaki sesleri duyabiliyor. Kuranda cinlerin dumansız ateşten yaratıldığı yazıyor. Öyle ise bu ışıktır. Işık fotonlardan oluşur ve kütlesi vardır. Biz göremiyorsak bu varlığın frekansı görme limitlerinin üzerinde olduğunu söyleyebilirim. 3 gün önce gördüğüm ateş kırmızısından ,koyu kırmızıya ve siyaha dönüşen ve hareket eden varlık bunu kanıtlıyor. Eve kamera sistemi aldım. kuracağım. Aslında bu konu beni hiç ilgilendirmiyor. Ama çok fazla rahatsız olduğum için bu konunun üzerine gidiyorum. Ve neden ben görüyorum. Buda ayrı bir konu. Gördüğüm ve yaşadığımolayları arkadaşlarıma anlattığımda bana bir psikoloğa görünmemi söylüyorlar. Ben kendimden çok eminim ve bu yüzden kamera ile bunu onlara kanıtlayacağım. Dünyada olan herşey fizik kuralları ile kesinlikle bir açıklaması vardır. Bu varlıkların insan damarlarında gezebildiği yazıyor. Bu da varlığın dalga boyunun çok küçük olduğunu gösteriyor. Çünkü frekans arttıkça dalga boyu küçülür. Hedefim bu varlığı görene kadar kamera frekansı ve filtreleri ile oynayarak tespit etmek ve hangi frekanslar arasında değişebildiğini görmek. Bu varlıkların yoğunlaştığını ve maddelere etki edebildiğini gördüm ve yaşadım. Bu varlıklar hakkında çok fazla bir bilgiye sahip değilim. Örneğin :yerlermi ,içerlermi ,ölürlermi hasta olurlarmı, düşünürler mi bunlar kitaplarda kısıtlıda olsa yazıyor ancak bilimsel bir veri elimizde yok. Önemli bilgilere sahip olursam sizlerle paylaşacağım. Böyle bir forum sitesi açtığınız için ayrıca teşekkür edeim.
 

cadıyım ki

Kayıtlı Üye
Katılım
28 Nis 2017
Mesajlar
70
Tepkime puanı
5
Herkese merhabalar. Aslında başka bir konu için üye olmuştum ama formu şöyle bir göz gezdirirken bu konu ilgi çekti. İlk mesajım bu konuya nasip oldu. Herkes çok yüksek oranda doğduğu bölgedeki yada anne ve babasının inandığı dine tabi olup o dini seçiyor. İstisna elbette vardır. Ama oranı çok düşüktür. İnanların çoğu körü körüne inanır. Sonuçta inanç. En doğrusuda araştırmaktır. Bende araştırmayı seçenlerdenim. Konuya şöyle girmek istiyorum . Ben çok küçükken yani 9 -10 aylıkken gördüğüm şeyleri 6-7 yaşıma geldiğimde babama anlattığımda babam şok olmuştu. Herşeyi hatırlıyordum. Belki bununla igisi vardır diye yazıyorum. 5 yaşıma geldiğimde ilk gördüğüm doğa üstü varlık beşikte uyuyan kardeşimin etrafında dönen 3 adet beyazımsı şeylerdi. Çok kormuştum. Şuan 39 yaşındayım. Bu yaşıma kadar çok esrarengiz şeyler gördüm ve yaşadım. Bu gördüklerimin ne olduğunu araştımaya çalışıyorum. Ve hangi dinlerde bu varlıklar doğrulanıyor yada konumlandırılıyor. İslam dini olarak ele alıyorum. İslam dininde bu varlıklar Melek, cin ve şeytan olarak geçiyor. İnsanlar göremiyor. Çok doğal. İnsan 400nm ile 700nm arasındaki ışıkları görebiliyor , 20hz ile 20khz arasındaki sesleri duyabiliyor. Kuranda cinlerin dumansız ateşten yaratıldığı yazıyor. Öyle ise bu ışıktır. Işık fotonlardan oluşur ve kütlesi vardır. Biz göremiyorsak bu varlığın frekansı görme limitlerinin üzerinde olduğunu söyleyebilirim. 3 gün önce gördüğüm ateş kırmızısından ,koyu kırmızıya ve siyaha dönüşen ve hareket eden varlık bunu kanıtlıyor. Eve kamera sistemi aldım. kuracağım. Aslında bu konu beni hiç ilgilendirmiyor. Ama çok fazla rahatsız olduğum için bu konunun üzerine gidiyorum. Ve neden ben görüyorum. Buda ayrı bir konu. Gördüğüm ve yaşadığımolayları arkadaşlarıma anlattığımda bana bir psikoloğa görünmemi söylüyorlar. Ben kendimden çok eminim ve bu yüzden kamera ile bunu onlara kanıtlayacağım. Dünyada olan herşey fizik kuralları ile kesinlikle bir açıklaması vardır. Bu varlıkların insan damarlarında gezebildiği yazıyor. Bu da varlığın dalga boyunun çok küçük olduğunu gösteriyor. Çünkü frekans arttıkça dalga boyu küçülür. Hedefim bu varlığı görene kadar kamera frekansı ve filtreleri ile oynayarak tespit etmek ve hangi frekanslar arasında değişebildiğini görmek. Bu varlıkların yoğunlaştığını ve maddelere etki edebildiğini gördüm ve yaşadım. Bu varlıklar hakkında çok fazla bir bilgiye sahip değilim. Örneğin :yerlermi ,içerlermi ,ölürlermi hasta olurlarmı, düşünürler mi bunlar kitaplarda kısıtlıda olsa yazıyor ancak bilimsel bir veri elimizde yok. Önemli bilgilere sahip olursam sizlerle paylaşacağım. Böyle bir forum sitesi açtığınız için ayrıca teşekkür edeim.
size zarar veriyorlar mı? gördüğünüz fiziksel bir görüntüye sahip mi? sadece renkli ışık mı? siiznle konuşuyorlar mı?
görme yetiniz daha iyidir diğer insanlara göre.
 

Musty26

Kayıtlı Üye
Katılım
2 Ocak 2018
Mesajlar
3
Tepkime puanı
0
size zarar veriyorlar mı? gördüğünüz fiziksel bir görüntüye sahip mi? sadece renkli ışık mı? siiznle konuşuyorlar mı?
görme yetiniz daha iyidir diğer insanlara göre.

Hayır . Bana zarar vermiyorlar. Ancak taşındığım eski evdeki eşyalara zarar veriyorlardı. Eşyalar uçuyor,çarpıyor kırılıyordu. Ama ne ben ne eşim birşey göremiyorduk. Evet fiziksel bir görüntüye sahip ama hep aynı şekil değil. İnsan beyni ilk defa gördüğü şeyleri veritabanında bildiği tanıdığı nesnelere benzetmeye çalışır. Çünkü doğasında vardır. Benim gördüklerim tam ahtapot olmasa ona yakın değişik birşey , bazen kolları uzamış değişik birşey , bazen ışık , bazen gölge hep farklı . Zaten o varlık hareket etmese tespit etmeniz zor. Hareket ettiği için kolay tespit ediliyor. Benimle konuşmuyorlar. Ben hiç bir şey duymuyorum. Ne istediklerini de bilmiyorum.
 

NoRules

Kayıtlı Üye
Katılım
26 Nis 2017
Mesajlar
129
Tepkime puanı
15
Konuyu ve yorumları okuduktan sonra ben de bir şeyler söyleme isteği duydum. Öncelikle sevgili Chillout'un da dediği gibi, günümüzde bilimin gelişmişlik düzeyi, bedensiz varlıkları açıklamak, yorumlamak veya kanıtlamak için yeterli değil ve uzun bir süre daha yeterli olmayacağa benziyor. Ben buna sebep olarak, modern bilimin bazı çevrelerce çıkarlar uğruna kullanılmasına bağlıyorum. Örnek; kanıtlanmış bir bilginin, insanlığın bilmemesi gerektiğini düşünülerek saklanması... Diğer yandan kanıtlanmamış görünen bir çok olgu, safsata olarak nitelendiriliyor. Bilim sahip olduğu saygınlığı kötüye kullanıyor diye düşünüyorum ve buna "dogmatik bilim " denmesinin daha mantıklı olacağını düşünüyorum.

Bilimin enerji bedenli varlıkları kanıtlayamaması, dolayısıyla kabul etmemesi bir gerçek ise, neden bu tarz konularda bilimi muhatap alıyoruz onu da anlamış değilim. Biyoloji(mikrobiyoloji, nörobiyoloji v.s) fizik (astrofizik, nükleer fizik v.s) gibi dallarda söz sahibi olmasına karşı değilim. Ancak, işin içine manevi ilimler girdiği zaman günümüz bilimsel anlayış ve algısının orada kesinlikle yerinin olmaması görüşündeyim.

Ayrıca, fizik kurallarının esnetilemeyeceği bir kesinlik iken, yalnız manevi ilimler kapsamında açıklanabilecek sayısız hadisede bu kuralların fazlasıyla dışına çıkılabiliyor olmasına ne demeli? Carlos Mirabelli'nin onlarca insanın arasında oturduğu ve bağlı olduğu sandalye üzerinde yok olup, bir süre sonra geri dönmesi... v.s v.s
 

Musty26

Kayıtlı Üye
Katılım
2 Ocak 2018
Mesajlar
3
Tepkime puanı
0
Aslında fizik kurallarının dışına çıktığını zannediyoruz, ama herşey fizik kuralları çerçevesinde gelişiyor. Ama bilim bu olayları açıklamak için çok geride. Ben yüksek frekanlı iletişim ve haberleşme üzerine çalışıyorum. Frekans teorisine göre bu varlıkların özellikleri örtüşüyor.
Belkide insanlar düşünce gücü ile enerji yada frekans oluşturuyor. Sonuçta söylemek istediğim bütün olayların biyolojiksek, fiziksel,kimyasal birbirine bağlı oluşuyor ve açıklaması var. Ancak bunu açıklayacak bilim orta çağ seviyesinde.
 

Reionization

Kayıtlı Üye
Katılım
20 Mar 2016
Mesajlar
20
Tepkime puanı
4
Sayın Musty26,
İnsan kulağı, 20 - 20.000 Hz arasındaki tireşimleri yani 20-100 dB aralığındaki sesleri, insan gözü ise; 380-750 nm aralığındaki tayfları doğrudan algılayabilir. Fakat bugünkü teknoloji ile artık gama ışınlarından radyo dalgalarına kadar elektromanyetik spektrumun tamamına yakını çeşitli cihazlar yardımıyla yüksek bir kesinlikte ölçülüp izlenebiliyor. Bu varlıklar eğer gerçekten varsa bir dalga boyuna ve frekansa sahip olmaları gerekir. Bu tip fenomenler için en uygun yerse sizinde dediğiniz gibi; morötesi ışınları, x ışınları ve gama ışınları gibi güçlü frekanslı ışınların bulunduğu 400 nm -10^5 nm aralığıdır. Ama buradaki handikap varlıkların söz konusu yüksek frekanlarda varolabilmek için sahip olmaları gereken enerji miktarıdır. Ayrıca insanın duyma ve görme eşiğine hitap edebilmek için yapacakları dalga ve frekans optimizasyonlarıda çok ciddi hesaplamalar ve ek enerji yükü getirecektir.


Sayın NoRules,
Carlos Mirabelli'den bahsettiğinize göre sanırım Dr. Gordon Stein'i duymadınız. Dr Stein, Mirabelli'nin uçma görüntüsünün bulunduğu fotoğrafı inceleyip arka planda bulunan merdivenin çeşitli kimyasallarla silindiğini ispatlamıştır. Dilerseniz size bu konuda ayrıntılı bilgi edinebileceğiniz bir kaynakta gösterebilirim.
...
Kimseyi kırmak istemiyorum ama ne yazık ki doğaüstü işler yaptığını iddia eden birinin üstünü ne zaman kazısak altından hep bir şarlatan çıkıyor.


İşte tam olarak bu yüzden olaylara bilimin ışığıyla bakmalıyız. Bilimin yöntemleri bizi hiç yanıltmadı. Yanlış anlaşılmasın bilim yanılmadı demiyorum. Bilimin yöntemleri her zaman bizi bir şekilde doğruya ulaştırdı diyorum. O yüzden bilimin çizgisinden ayrılmamakta, olayları akıl ve mantık süzgecinden geçirmekte fayda var zira bilimi dogmayla ikame edemeyiz.
 
Üst