Antik çağdan güzellik reçeteleri

Lavander

Moderator
Katılım
5 Kas 2011
Mesajlar
1,052
Tepkime puanı
322
İş
Öğretmen
M.Ö. 1600’de zengin Mısırlılar öldükten sonraki yaşamlarında da iyi görünmek için yanlarında kırışıklık ve sivilcelerden kurtulmak için oluşturulan reçetelerle gömülürmüş. İşte tarihin tozlu yaprakları arasından günümüze kadar uzanan güzellik formülleri

Eski çağlarda insan güzellik aracı olarak ilk önce kıyafet değişikliğini denemiş. Maskeler kötü ruhları uzaklaştırmak için kullanılmış. Yüzünü boyayarak, düşmanlarını korkutmayı ve ilahlara yakınlaşarak şeflik otoritesini artırmayı düşünen ilkel insan, kıyafet değişikliğinin yanı sıra doğadan elde ettiği çeşitli boyalarla da süslenmiş. Kozmetiğin başlangıcında ağaçlardan sızan ve havayla temas edince donan ‘mürrüsafi’ adlı bir tür reçine kullanılmış. Isıtıldığında kuvvetli koku yayan bu maddenin, dua eden rahiplerin ve halkın dini duygularını güçlendirdiğine inanılırmış.

Doğal makyaj malzemeleri

Kleopatra’nın formülleri saymakla bitmiyor. Şu yüzyılda bile kendisine bu kadar özen gösteren kadın azdır. Şimdi gidip marketten bile deodorant alabiliyoruz, Kleopatra deodorant etkisi için, keçiboynuzu taneleri ile tüm vücudunu ovuyordu. Şu anda herkesin evinde birkaç çeşidi bulunan sabun, o dönemde özel olarak üretiliyormuş, bir iki tane kireçtaşı ve bitki veya hayvan yağı ile karıştırılıp yapılıyormuş.

Kleopatra makyaja da önem veren bir kadınmış. Gri makyaj için Kızıldeniz kenarında bir madenden çıkarılan, kurşun sülfatı olan mesdemet maddesi, yeşil göz boyası için lacivert taş, bal ve toprak boyasından bir macunu kirpiklerine sürüyormuş. Göz bakımını da ihmal etmeyen Kleopatra, sürme ve kaz yağından bir bakım kremi kullanıyor, gözleri serinletmek için etkili bir göz yıkayıcı olarak, ufalanmış yeşil mineralleri suyla karıştırarak kirpiklerine sürüyormuş. Kleopatra bunlara alternatif olarak öğütülmüş keçiboynuzu, fermante edilmiş bal ve ezilmiş kereviz de kullanıyor.


Kleopatra derisini temizlemek için Ölü Deniz’in siyah çamurunu kullanıyordu. Çünkü siyah çamur kan dolaşımını hızlandırarak vücuda dirilik kazandırıyordu. Kleopatra’nın en çok bilinen güzellik sırrı ise esanslı banyo suyunda sütle yıkanmaktı. Özellikle keçi sütünü tercih eden Kleopatra, dakikalarca süt banyosu yapıyordu. Esans olarak nilüfer ve gül kokusu kullanıyordu. Salatalık kraliçenin vazgeçilmez güzellik sırlarındandı. Kleopatra, Nil Nehri’nde iki tane salatalığı soğutur ve daha sonra bunları vücudunun her yerine sürerdi. Aynı zamanda bir dövme tutkunu olan Kleopatra kendisine özel bitki özlerinden dövmeler yaptırırdı.

İlk grev krem yüzünden olmuş

Mısır’da 19. Sülale, Firavun 1. Seti (1312-1298) döneminde alışkanlık halini alan ve zorunlu ihtiyaç olarak görülen yağlar, her gün askerlere belli bir miktarda dağıtılırmış. Hatta insanlık tarihinin ilk grevlerinden biri, M.Ö. 1167 yılında Mısır’da kozmetik yüzünden gerçekleşmiş. Teb şehrinde büyük bir tapınağı inşa eden işçiler, güneş ışınlarına karşı kendilerini koruyacak merhemlerin dağıtılmaması nedeniyle greve gitmiş. Ne ilginç değil mi ilk grevin krem yüzünden olması.

Güneş ışınlarına karşı koruyucu etkisi olan yağların yanında, saçların çıkması için yılan yağı ve canlanması için de Hintyağı tercih ediliyormuş. Mısır dışındaki diğer uygarlıklarda da parfüm ve yağ kullanımı yaygınmış.

Güzellik sevdası Milattan Önce başladığından çeşitli kaynaklardan derlenen bilgiler şöyle. Eski Mısır’da bulunan medikal yazılarda M.Ö. 3000’de “Yaşlı adamı gençliğe döndürmek” başlığı altında asit peeling reçetelerine rastlanmış. M.Ö. 1600’de zengin Mısırlılar öldükten sonraki yaşamlarında da iyi görünmek için yanlarında kırışıklık ve sivilcelerden kurtulmak için oluşturulan reçetelerle gömülürmüş. M.Ö. 1000’de ilk cilt maskesi yapılmış. Mısırlılar donuk, mat cilt tonu ile baş etmek için tütsü, balmumu, zeytinyağı, çim ve sütten oluşan bir karışımı yüzlerine yayarak altı güne kadar ciltlerinde tutarlardı.

Sığır, keçi, kaz yağı

Çeşitli yağlar ve merhemlerin en erken örnekleri Mısır’da görülmüş. Bu merhemleri önceleri asiller ve zenginler hem kendileri hem de ölüleri için kullanıyorlar. Merhemlerin özelliklerinden biri Afrika’nın yakıcı güneşinden korunmak! O dönemde insanlar, derilerinin yumuşaklığını kokulu yağlar ve masajlarla koruyormuş. Derinin, doğal yağını kaybetmesi halinde ise sığır, keçi, koyun ve kazdan elde edilen yağlara başvurulurmuş. Zor elde edilen badem ve susam yağları da o dönemler hayli revaçtaymış.

Son Mısır Kraliçesi Kleopatra

Kleopatra’yı tanımayanınız var mı? Yok değil mi! Son Mısır kraliçesi ve firavun Kleopatra, iktidar gücünün yanı sıra güzelliği ile de yüzyıllardır konuşulmaya devam ediyor. Asırlar öncesinin en güçlü ve etkileyici kadını güzel olmak için süt banyosu yapıyor ve çamur kullanıyor, tarçını hayvan yağında ovarak muhteşem bir parfüm elde ediyordu. Parfümlerine o kadar özen gösteriyordu ki bozulmaması için su mermerinde saklıyordu. Güzelliğine son derece düşkün olan bu gizemli kadın, arının balmumunu reçine ile karıştırarak saç şekillendirme losyonu olarak kullanıyor, romantik bir koku için kendisini tütsüyle ovuyordu.

Patatesli özel karışımlı maske

Kleopatra’dan önce, bizim tanımadığımız bir kraliçe de bitkilerle kendine bakım uygulayarak tarihe geçmiş. Rivayete göre; Ozarist Kraliçesi eşini kaybettikten sonra çok ağladığı ve yas tuttuğu için gözleri şişiyor ve gözlerinde ağlamanın etkisiyle iltihaplanma ve kızarıklık meydana geliyor. Ozarist Kraliçesi kocası için yas tuttuğu ve aynı zamanda da Mısır’ın bütün sorumluluklarını taşıdığı için kahinler tarafından çok seviliyor. Kahinlerin başı olan kişi tarafından, patates yapraklarından özel bir karışım hazırlanıyor. Bu karışım Ozarist’in yüzü ve gözleri için hazırlanan bir maske. Ozarist’in bu maskeyi kullanmaya başlamasıyla çok az bir zaman içinde gözleri ve yüzündeki şişkinliklerin yok olması bir yana yüzünün gerginleştiği görülmüştür. Kraliçe bu maskeleri kullanarak zaman içinde 10 yaş gençleşmiş.

Tarihi kaynaklardan alınan bilgilere göre Kleopatra’nın kullandığı formüllerden bazıları aşağıda:

*Küvet suyunuza 1 litre süt ve 2 yemek kaşığı badem yağı veya 2 yemek kaşığı zeytinyağı katıp içine uzanın.

*Küvet suyunuza 1 litre süt koyun. 2 yemek kaşığı bal ve kokusunu sevdiğiniz herhangi bir bitkisel esansı suya dökün.

*Göz etrafındaki halkalar için ekşimik peynirini kalınca bir katman halinde gözlerinizin çevresinde oluşmuş halkaların üstüne sürün. 20-30 dakika kadar etki etmesini bekleyin. Ilık suyla gözlerinizi fazla bastırmadan yıkayın.

*Her gün aç karnına bol bol taze maydanoz sapı yiyin. Hem nefesiniz mis gibi kokar hem de göz halkalarınızdan kurtulmuş olursunuz.

*Şekerle peeling yapın. 2 yemek kaşığı kahverengi şekeri birkaç damla zeytinyağıyla karıştırıp iyice yüzünüze sürün. Peelinginizi hafifçe yüzünüze bastırarak masaj yapın. Böylece ölü deri tabakasından kurtulmuş olacaksınız. Daha sonra ılık suyla yüzünüzü durulayın. Dilerseniz aynı pellingi vücudunuz için de kullanabilirsiniz.

*Siyah noktaları yok etmek için 1 kâse yoğurda 1 limonun suyunu sıkıp karıştırın. Bu karışımı gözlerinize gelmemesine dikkat ederek yüzünüze yayın. 15 dakika bekleyin. Yüzünüzde kuruyan maskeyi ılık suyla çıkarın. Limon suyu cildinizi dezenfekte eder, sivilcelerinizi kurutur ve siyah noktaların kaybolmasına yardımcı olur. Yoğurt ise cildi besler, nemlendirir. Bu maskeyi haftada bir kez uygulayabilirsiniz.

*Çilekli maske: Çilekleri püre şeklinde ezin. Bal ve zeytinyağı ilave edin ve iyice karıştırın. Kili başka bir kapta kremaya yedirin ve hepsini birbirine iyice karıştırarak yumuşak bir hamur elde edin. Yüzünüzde 20 dakika beklettikten sonra yıkayın. Haftada bir kez uygulayın. Malzemeler: 6 tane olgun çilek, 2 yemek kaşığı kil, 1 yemek kaşığı krema, 1 tatlı kaşığı zeytinyağı, 1 tatlı kaşığı çiçek balı. Temizleme sütü: 1 elma, 1 yemek kaşığı süt, 1 yemek kaşığı kil, edinmeniz gereken malzemeler. Elmanızı ezerek ya da meyve sıkacağında suyunu sıkın. Kil ve sütle karıştırıp cildinizi temizlemek için kullanın.

*Kleopatra’nın bir diğer güzellik sırrı üzüm ve bal bakımıdır. Üzüm, antioksidanlar içerir ve bu cildinizin daha sağlıklı görünmesini sağlar. Bir bardak yeşil üzümü alın ve bir çay kaşığı balla karıştırın. Daha sonra yüzünüze sürün, 10 dakika bekleyin ve yüzünüzü durulayın.

Özel ada oluşturmuş

Daha da ilginç bir bilgi Kleopatra’nın kendi için özel bir ada oluşturması. Kleopatra bitki adalarına ruhsal, fiziksel ve zihinsel dengesini sağlamak için gidiyor ve burada o günlerde oruç diye tabir edilen şimdilerde detoks yapıyor, bitki yağlarını koklayarak, içerek, çiğneyerek hem iç bakımı hem de dış bakımını yapıyormuş. Bu adayı o dönemdeki kahinler dünyanın dört bir yanından getirilen bitkilerden oluşturmuşlar.

OSMANLI DÖNEMİ KADINLARI

Şimdi kendi topraklarımıza dönüp bakalım. Yüzyıllar önce bizim güzel sultanlarımız nasıl kendilerine bakmışlar, ne yöntemler uygulamışlar. Hamam kültüründen de anlaşılacağı üzere Osmanlı’da temizlik çok önemli. Hamam cilde peeling etkisi yapıyor ve ölü deriden arındırıyor, böylece canlı ve parlak görünüm elde ediliyor. Hamam kültüründeki kesenin cildi buruşturması sebebiyle banyodan sonra cilde sürülen bitkisel yağlar ile cilt kuruması önleniyor.

Temizlik çok önemli olduğundan sabun sektörü de çok gelişmiş. Saraya gönderilen sabunlar eritilir ve kullanacak kişilerin zevklerine göre türlü esanslarla kokulandırılır ve şekillendirilirmiş. Sabun saçları sertleştirdiği için mutlaka hatmi çiçeği ve ebegümeci kaynatılarak elde edilen kıvamlı su yumuşatıcı yerine kullanılıyormuş. Cilt bakımı ve yine saç bakımında kil kullanılmış, çünkü kil saçları hem yumuşatıyor hem de saç derisini besliyor. Kil üzerine su konulup bekletilmiş ve dibe çöken kil üzerindeki su süzülüp kullanılmış.

Limonu çok kullanmışlar

Sultanlar güzel kokmaya çok önem verdiklerinden baharda alkolsüz parfümler yapılırmış. Sabahlara kadar kaynattıkları parfümleri elde etmişler. Bir diğer güzellik sırrı ise limon. Saray kadınları el ve yüzlerini beyazlatıcı olarak kullanmışlar limonu. Bunların dışında beslenme çok önemliydi, çok fazla yemezdi saray kadınları. Hatta ilkbaharda özellikle kanı ve bağırsakları temizlemeye yönelik beslenirlerdi. Kiraz çok tercih edilirdi. Epilasyon için sünger taşı kullanıyor, omuzlarını parlatmak için de toz haline getirilmiş sedef ve kaymak taşını tercih ediyor. Onun Roma’yı ayağa kaldıran ‘Kifi’ formülünün farklı tarifleri var. Bu formülde, bal, kına, üzüm, mürrüsafi, gül ağacı, horozgözü bitkisi, safran, kuzu kulağı, ardıç üzümü, kakule ve sümbül varmış.

Gül baştacı edilmiş

Kadın güzelliğinde el ve ayak bakımı da önemsenirmiş. El ayak bakımı için susam ve zeytinyağı bitkilerle beraber kullanılıyormuş. Ama tabii Osmanlı kültüründe önemli bir yeri olan gül tercih edilen bir bitki. Saray hanımları gül yağını şu şekilde elde etmişler: Gül yapraklarını zeytinyağı ya da susam yağı içinde beklettikten bir süre sonra süzülüyor ve cilt için çok faydalı olan yağ elde ediliyor. Sarayda tonlarca gül suyu kullanılırmış. Bu sayede cilt temizlenir, nemlenir ve kırışıklıklar giderilirmiş. Ciltteki yaralarını ve cilt hastalıklarını iyileştirmede kullanılmış.

AYSUN KABA - BUGÜN GAZETESİ



Ayrıca Kleopatra Sığla yağını aşk iksiri ve parfüm yapımında kullanırmış. Süt olarak kısrak sütü kullanmayı tercih edermiş.
Güzel hissetmek ve kendini beğenmek özgüven ve bilinçaltında "yapabilmek,başarabilmek,haketmek" durumlarını tetikler.Kadın veya erkek hepimiz aynada "mükemmel" olmasak ta hem içten hem dıştan olabildiğimizin en iyisi olmak isteriz. Bunu yapmak için tonla paralar harcayıp, içeriğini bir türlü çözemediğimiz bir dolu kimyasala, hele ki erken yaşlarda, kendimizi boğmak yerine şifalı bitkilerden ve elimizin altında olan kaynaklardan antik çağlardaki atalarımız gibi yararlanabiliriz.

Sevgiler
 
Üst