Büyü- Din- Bilim 4 (İlahi Dinlerde Büyü)

gümüş

Kayıtlı Üye
Katılım
11 Kas 2010
Mesajlar
1,683
Tepkime puanı
252
A) Yahudilik. Yahudi kutsal kitabında büyü için kullanılan en yaygın kelime kshp kökünden gelir. Akkadca’da bu kök kara büyüye delâlet eder; İbrânîce’de ise ak büyü ile kara büyü arasındaki ayırım kesin değildir. Ancak mekhaşefah kelimesinin özel olarak kara büyü için kullanıldığı söylenebilir. Bununla beraber bu İbrânîce kelime Bâbilli büyücülerin bütün yaptıklarını, meselâ ölülerin ruhlarını çağırmayı ifade etmez. Diğer bir kelime de aşaftır (büyücü). Aşafim (Daniel, 2/2) mekhaşefim (büyücüler, afsuncular) ile birlikte kullanılmıştır (ayrıca bk. Daniel, 1/20, 2/10, 27, 4/4). Hover veya hever (muskacı, tılsımcı) kelimesiyle ilgili anlatımlar (bk. Tesniye, 18/11; Mezmurlar, 58/6; İşaya, 47/9, 12) ve yine onunla ilgili lahaş (tılsım) kelimesi de (bk. Yeremya, 8/ 17; Mezmurlar, 58/6; Vaiz, 10/11) dikkat çekicidir. Bâbilliler, Hititler, Mısırlılar gibi yahudiler arasında da yılanı büyüleyen kimseler vardı (tılsımcı için bk. İşaya, 3/3).

Yahudi kutsal kitabında başlıca üç büyücü tipi verilir. 1. Esas işi gelecekten haber verme olan kimseler. Bunlar falcı (meonen), müneccim (kosem kesamim) ve gaipten haber veren kâhinlerdir (menaheş). 2. Doğrudan doğruya büyü ile uğraşan, büyücü-afsuncu (mekhaşef), büyü ve tılsımla bağlayan (hover, hever) kimseler. 3. Cincilik ve bakıcılık yaparak, ölü ruhlarından bilgi edinerek hem kehanet hem de büyü ile uğraşanlar. Bu büyücü listesi, bazan benzer terimler kullanılarak yahudi kutsal kitabında ufak farklılıklarla defalarca geçer (bk. II. Krallar, 21/6; II. Tarihler, 33/6; Mika, 5/11; krş. Yeremya, 27/9). İçinde kralların da yer aldığı büyü ile ilgili uygulamalar oldukça çoktur. İsrâiloğulları’nın ilk kralı Saul cincileri ve bakıcıları ülkeden kovmuşken Filistîler karşısında zayıf düşünce bir cinci kadın buldurdu ve onun vasıtasıyla ölmüş Samuel’le görüştü (I. Samuel, 28/3, 7 vd.). Kral Yoram’ın annesinin afsunculuğu (II. Krallar, 9/22), Manasse’nin oğullarını ateşten geçirmesi, müneccimlik, sihirbazlık, afsunculuk etmesi ve cinciler, bakıcılar kullanması (II. Krallar, 33/6) gibi daha başka örnekler de vardır. Halk da falcıları, afsuncuları, müneccimleri, sahte peygamberleri dinliyordu (Yeremya, 27/9; Hezekiel, 13/18-20).

Bâbil ve Mısır’daki kadar çeşitleri ve usta uygulayıcıları bulunmasa da yahudi kutsal kitabındaki şiddetli yasaklamalardan anlaşılmaktadır ki yahudi dini büyüsel kavramların etkileri altındaki bir kültür çevresinde gelişti. Aslında yahudi dinine göre büyünün etkisine inanma, Tanrı iradesinin beşerî maksatlara alet olması anlamına geleceğinden, tek bir Tanrı’nın dünyayı idare etmesi inancına ters düşer. Bu sebeple yahudi kutsal kitabında, “Afsuncu kadını yaşatmayacaksın” denilmiştir (Çıkış, 22/18). Ayrıca, “Cincilere ve bakıcılara dönmeyin”; “Sihirbazlık etmeyeceksiniz ve müneccimlik etmeyeceksiniz”; “Ve cinci yahut bakıcı olan erkek veya kadın mutlaka öldürülecektir” (Levililer, 19/26, 31, 20/ 27) gibi yasaklamalar yanında afsunculuk, büyücülük, müneccimlik, yıldızlara bakıcılık ve benzerlerinin başa gelecek şeylerden kurtaramayacağı açıklaması da yer almaktadır (İşaya, 47/8-14). Bunlar ve benzeri ifadelerden kara büyünün yasaklandığı anlaşılmaktadır. Bunun yanında, yahudi olmayan milletlerin mekruh fiilleri olarak nitelendirilen bu gibi yasak işler (Tesniye, 18/9-14) hiçbir şekilde ak büyü olarak da yapılmayacaktır (Levililer, 20/6). Büyüye karşı sert yasaklama Talmud’da, özellikle Mişna’da da bulunur. Mişna’da büyü puta tapıcılıkla bir tutulur. Ortaçağ’da ve asrımızın ortalarında yahudiler ve hıristiyanlar tarafından büyücüler şeytanın halkı olmak, tabiat üstü sırlara sahip olmaya kalkışmakla suçlanmıştır (EJd., XI, 714-715).

B) Hıristiyanlık. Hıristiyanlık’ta da büyü ile ilgili yasaklama devam eder. Ancak Yeni Ahid’de bu konuya ayrılan yer Eski Ahid’e göre oldukça azalmıştır. Îsâ Mesih’in doğumunda doğudan gelme müneccimlerin doğumu müjdeledikleri sadece bir İncil’de yer alır (Matta, 2/1-12). “Îsâ’da beelzebul (şeytanların başı) denilen bir gizli güç var, cinlerin reisi olan bu güç vasıtasıyla cinleri çıkarıyor” diyenlere karşı Hz. Îsâ, bu haksız iddiaları ortaya atanların Rûhulkudüs’e murdar ruhu dediklerini hatırlatıyordu (Markos, 3/22-30; Yuhanna, 7/20). Benzer cin çıkarma işini Îsâ’dan sonrakiler de yapıyordu. Nitekim Pavlus, bir defa falcı ruhuna sahip ve gaipten haber veren hizmetçi kızdaki ruha “çık” dedi; o da çıktı (Resullerin İşleri, 16/16). Bir başka sefer Pavlus, beraberinde Barnabas varken yalancı peygamber olan bir büyücü yahudinin gözlerine gözlerini dikerek onun gözünü görmez etti (Resullerin İşleri, 13/6-8). Samiriyeli büyücü Simon’un yaptıkları herkesi hayrete düşürüyordu (Resullerin İşleri, 8/9-24). Yeni Ahid’de cinlere ve putlara secde edenler, katiller, zina veya hırsızlık vb. kötülükler yapanlar gibi büyücülükten tövbe etmeyenler de şiddetle kınanmaktadır (Vahiy, 9/21, 21/8, 22/15; Galatyalılara, 5/20). Ancak dikkat çekicidir ki eldeki İncillerde büyü ile ilgili bir anlatım görülmemektedir.

Yahudiler büyüyü daha fazla yahudi olmayanlara ait bir uygulama olarak gördükleri gibi hıristiyanlar da bu işi hıristiyan olmayanların yürüttüğünü söylediler. XV-XVII. yüzyıllar arasında birçok yahudinin engizisyon mahkemelerine çıkarılarak büyücülükle, cadılıkla suçlandığı, cezalandırıldığı ve öldürüldüğü bilinmektedir (EJd., XI, 714-715). Hıristiyan dünyasında büyücüden daha fazla cadıdan korkulur. Ancak cadıya atfedilen büyücülük, hortlaklık, yamyamlık, kan emme gibi tesirlerin abartma olduğu hemen anlaşılmaktadır. Aslında hayatta iken vücuttan ayrılabilen ruh anlayışı yahudilerde görülmez. Hıristiyan kutsal kitabında da cadı kavramına uygun bir anlatıma bir iki belirsiz temas dışında açıklıkla rastlanmaz (bk. Resullerin İşleri, 16/16). Tanrı’nın Şehri ve İtiraflar kitaplarının yazarı Aziz Augustinus dahil kilise babaları ve ilk önemli yazarlar büyüyü putperest kavimlerin bir âdeti olarak gördüler. Onlara göre bu din dışı uygulama dinin iyi öğretilmesiyle önlenebilirdi. Kilisenin büyüye bakışı bu çizgiyi takip ettiyse de halkta, özellikle şehir dışı yörelerde büyü geleneği devam etti. Buna zaman zaman varlıklı şehirlilerin büyü iptilâları da eklendi. Bütün bu gelişmeler, 1320’de çıkarılan ve büyücülükle cadılığın her ikisini de dinsizlik sayan papalık fermanıyla noktalandı.

Artık engizisyon kayıtlarında “cadılar sebti”, “kara şeytan tapınması” deyimleri geçmeye başladı. Bunlar yanında ak büyü, simya uygulamaları gibi bazan tepki görmekle beraber genelde hoşgörü ile karşılanan faaliyetler de vardı. Ancak Avrupa’da en çok ilgi toplayıp literatüre geçen inançlar cadılıkla ilgili olanlardı. 1484’te Papa VIII. İnnocent tarafından cadılık zındıklık olarak ilân edildi. Bu ferman engizisyon mahkemeleri tarafından başta İspanya, Fransa, Almanya ve İngiltere olmak üzere Avrupa’nın çeşitli yerlerinde, 200 yıl boyunca içlerinde pek çok masum insanın da bulunduğu on binlerce kişinin suçlanmasına ve eziyetle öldürülmesine yol açtı.

C) İslâmiyet. Câhiliye devrinde büyü-sihir yaygındı. Cincilik, kehanet, fal okları, yıldızlara bakmak, küçük kareler çizip içlerine harf veya sayı yazmak, düğüm atmak ve üflemek gibi yollarla büyü yapmak son derece yaygındı. Bütün bu işler putperestlikle birlikte yürütülüyordu. Araplar büyücülerden çekinir ve onlara saygı duyarlardı.

İslâm dini büyük günahlar arasında saydığı büyücülüğe şiddetle karşı çıkmış, Kur’an ve hadiste sihir kökünden türeyen kelimeler kullanılmak suretiyle bu iş açık ve kesin şekilde yasaklanmıştır. Ne gariptir ki müşrikler, önceki ümmetlerde olduğu gibi Kur’an’ın, Hz. Peygamber’in ve İslâm’ın başarısını sihir diye nitelendirmişler, peygambere “sâhir” diyebilmişlerdir (bk. Sâd 38/4; ez-Zâriyât 51/52).

Büyü menfaat kökenli bir disiplindir; Allah, peygamber, din tanımaz. Bazı durumlarda onları ve kutsal metinleri istismar eder. Büyüde Tanrı’nın irade ve kudreti üstünde işler başarılabileceği iddiası vardır. Bütün bunlar büyücüye peygamberden de Tanrı’dan da daha büyük değer vermek anlamını ortaya çıkarmaktadır. Büyücülerin her şeyi bildiği, başaramayacakları şeylerin bulunmadığı tarzındaki inançlar İslâm’a ters düşmektedir. Bu yüzden bazı müslüman bilginler büyüyü, hiçbir gerçekliği bulunmadığı, aldatmacadan ibaret olduğu düşüncesiyle tamamen reddetmişlerdir .


Hikmet Tanyu
 

xRagon

Kayıtlı Üye
Katılım
13 Ocak 2017
Mesajlar
2
Tepkime puanı
0
Nasıl gerçekliği yok. Kaynak? Başta Kuran'da olmak üzere neredeyse bu konunun bahsi geçtiği tüm islami kaynaklarda büyüden bahsedilmiştir. Büyü gercektir. Hazreti peygamberimize de büyü yapılmıştır.
 

Sitra_Ahra

Kayıtlı Üye
Katılım
10 Eki 2013
Mesajlar
213
Tepkime puanı
129
Konum
Zion
Nasıl gerçekliği yok. Kaynak? Başta Kuran'da olmak üzere neredeyse bu konunun bahsi geçtiği tüm islami kaynaklarda büyüden bahsedilmiştir. Büyü gercektir. Hazreti peygamberimize de büyü yapılmıştır.

katılıyorum, bunu diyen biri müslüman bilgin olamaz. bakara 102. ayette büyünün varlığı sabittir. sanırım bahsi geçen bilginler, büyüyü: ilüzyon (el çabukluğu) gibi bişeyle karıştırmış.
 

URUMHAMATAHAYİL

Yönetici
Katılım
5 Haz 2008
Mesajlar
7,096
Tepkime puanı
4,962
İş
Wellness Antrenör/Psikolog/ Sosyolog
Kuran- Kerim de peyganbere yapılan bir büyü ile ilgili ayet yoktur.
Sahte sihir yani ilizyonlar ile ilgili ayetler vardır.
Peyganberlerin yaptığı büyü değil mucize olarak kabul edilir. Allah tarafından peyfanbelere verilmiş yetenektir. Bu yüzden büyücü değil keramet sahibi olmuş olurlar.
Nefeslere nüfuz eden büyücülerin şerri diye bir ayette geçen cümleden de büyünün varlığını kabul ettiğini anlamayız. Burda kötü niyetli kişilerin de kötü ameleleriden bahsediyor olabilir. Yani çıkarımlar yapabiliriz elbet. BaZı alimlerde ona göre çıkarım yapmış. Büyünün gerçek olmadığı insanların hurafesi olduğunu çıkarmış olabilirler.

Arapça çok zengin bir dil BaZı kelimeleri köklerine göre çevirmek gerekiyor. Bununla uğraşan alimlerde çok. Kelimenin kökenine göre bakıldığında Allah'ın ilizyondan bahsettiği yanı peyganberlere verilen yetenekleri sahte yollarla gerçek olmayan şekilde yapıp insanları kandıran kişilerden bahsettiği düşünen kişiler de mevcut.

Kuran-ı Kerim'de hz HIzır dan bahseden ayette ledün kelimesi geçer. Tanrı katı anlamına gelen bir kelime. Çeviri anlamı dar ihtivası yüksek olduğu kanısındayım.
Bunu ilmi ledün diye bahseden alimler olmuş daha sonra tabi buna büyü demişler de ilim demişler. Yine de büyü yeteneğine sahip kişilerin olduğunu bunu baz olarak bahşetmişler.

Eski inançların etkisi, BaZı ayetlerin dar kapsamda ele alınması islam dininin büyüyü kabul ettiği manasının çıkmasına neden olabilir,
bazı alimlere görede olmaz.

Bu yüzden büyü yoktur diye bir alime bilgin denmez gibi bir ifade yanlış olur. Zira oturdukları yerden uydurmuyorlar. Okuyur araştırıyor ve yorum yapıyorlar.
 

yare-i yarim

Moderator
Katılım
10 Ocak 2013
Mesajlar
2,247
Tepkime puanı
879
İş
Sanatsal tablolar oluşturmak/Mutfak eşyaları dalında ticaret
Nasıl gerçekliği yok. Kaynak? Başta Kuran'da olmak üzere neredeyse bu konunun bahsi geçtiği tüm islami kaynaklarda büyüden bahsedilmiştir. Büyü gercektir. Hazreti peygamberimize de büyü yapılmıştır.
Büyü'nün gerçek olmadığı görüşü mutezile mehzebine ve o mehzepten etkilenenlerin görüşürüdür.Mutezile Allaha inancı ve mataryalizmi bir arada götürmeye çalışan bir ekoldür.Bu sebeple cinleride hatta önemli çoğunluğu melekleri bile kabul etmezler görünmeyen varlıklar oldukları için.2000'li yılların insanı olduğumuzu unutmamalıyız ve bir çok konu bize uğlaşana kadar bir çok görüşten geçmiştir yani bize gelene kadar çok sık elenip dokunmuştur bu sebeple böyle konularda gelişi güzel bakmak yerine derin kaynaklarda sıkı bir araştırma yapmak zorundayız.
 
Ü

Üye silindi 58480

Buyu Allahualem hali hazirda bir imtihan faktoru olarak Kuranda patentlenmistir.

Kuran Buyuyu Allahin ortaya koydugu din karsisinda feyk bir girisim olarak tanimlamistir. Ama bu, buyu girisimlerinin dinin ozundeki kuvveleri kavrayamamis olan kisilere tesir edemeyecegi anlamina gelmiyor.

Dugumlere ufuren ufurukculerin serrinden Allaha siginilir Felak Suresinde.
Yani mukemmel bir enerji dedektoru olan ruhumuz, supeli bir enerji dalgasini once vesvese mi, kuruntu mu, haset mi, cin saldirisi mi, buyu mu diye tanimlar sonra ayrim gozetmeksizin hepsinin sanal oldugunu ve ayni suuralti otobandan geldiklerini anlar ve otobana barikat ceker . Ilimden derinlesenler icin Kisacik bir Felak suresi bile, vakalara kategorizeler atamistir, mesela vaka cin musallati olabilecegi gibi nazar, haset ya da psikolojik te olabilir .. Allah tek surede hepsinin onunu tek iman ve farkindalik ile alinabilecegini mujdeler...


Cinlerin serrinden Allaha siginiyorum ne demek ?
O enerjiyi istemeden aldim, ayagima dolandi ve serbest birakabiliyorum demek. Serbest birakirken de kendimi boslukta degil Allahin Kiyamete kadar korudugu kanunun emniyetine biraktim demek ..
 

Berliner

Kayıtlı Üye
Katılım
3 May 2016
Mesajlar
226
Tepkime puanı
324
dennise çok açık ve net bir şekilde cevap vermiş.
İslami açıdan büyü şaibelidir veya yoktur demek ayeti inkar etmektir.
Evet arapca zengin bir dildir urumun da bahsettiği gibi. bir kelimenin bir çok manası olabilir. Fakat Kuran ı sade bir bütünlükte ele alırsanız mana çıkaramazsınız. Kuran Peygamberin yaşamı ve örnekleriyle (Hadisleriyle) bir bütündür. nitekim kuran açık bir şekilde, kelime kelime yorumlayacak olursak şöyle buyurmaktadır

4/NİSÂ-80
مَّنْ يُطِعِ الرَّسُولَ فَقَدْ أَطَاعَ اللّهَ وَمَن تَوَلَّى فَمَا أَرْسَلْنَاكَ عَلَيْهِمْ حَفِيظًا
Men yutiır resûle fe kad atâallâh(atâallâhe), ve men tevellâ fe mâ erselnâke aleyhim hafîzâ(hafîzen).
Kim Resûl'e itaat ederse, böylece andolsun ki Allah'a itaat etmiş olur. Ve kim yüz çevirirse, o taktirde Biz seni, onların üzerine muhafız olarak göndermedik.
Kelime kelime anlamı
1.men: kim
2.yutiı: itaat eder
3.er resûle: resûl, elçi
4.fe kad: böylece ... olmuş olur
5.atâa: itaat etti
6.allâhe: Allah
7.ve men: ve kim
8.tevellâ: yüz çevirir, döner
9.fe: o taktirde
10.mâ erselnâ-ke: biz seni göndermedik
11.aleyhim: onlara, onların üzerine
12.hafîzen: muhafız, gözetici, kontrol edici

O halde ayetler ile bilikte hadisler ve peygamber hayatını da örnek almamız hadislerini de göz önünde bulundurmamız gerekir.
Ayetden şu yorumu çıkaramayız gibi bir cümle kullanabilmek için İlim ehli, Kur-an a ve Sünnete dahi hadis ilmine sahip olmak. Arapçayı çok ileri düzeyde bilmek gerektiği gibi Kur-an ın arapça olarak ve arapların yaşantısından örnekler verdiğini göz önüne alarak Onların yaşantısına ve geçmiş kültürlerine ve tarihlerine tam manasıyla hakim olmadıkça Kur'an dan mana çıkaramazsınız. Ancak mana çıkarmış yorumlamış insanların yorumlarına bakarak şurada şu kaynakta şöyle bir mana belirtilmektedir gibi yorumlar yapabilirsiniz. Gerçekten ilim ehli biri değilseniz Kendi başınıza Kur'an dan mana çıkartmaya çalışmamanızı şiddetle tavsiye ederim..
Bunu insanların yanlış yorumlamaması için yazdım.Nice büyük İslam alimleri ve peygamber yaşantısından örnekler, dahi peygamber hadisleri böyle bir yorumda bulunmuşken ben kabul etmiyorum demek haddimize değildir..

(Yukarıdaki Arap kültürü sözüme binaen tabi ki kuran evrenseldir. buradan yanlış bir mana çıkmasın. sadece verilen örneklere bakıldığı o dönem indiği bölgenin insanlarının gayet anlayabileceği bir şekilde açıklayıcı olarak ayetler inmiştir. Ki Bunun üzerine de bir ayet var zaten.)
 
Üst