Tanrı Nasıl Varoldu?

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

isyankarreis

Kayıtlı Üye
Katılım
5 Şub 2014
Mesajlar
39
Tepkime puanı
0
Merhaba Evreni Tanrı Yarattıysa Tanrı Nasıl Varoldu? Bu Sorular Hep Kafamı Kurcalıyor. Müslümanım ama sorguladıkça dinden uzaklaşıyorum ne yapmam lazım. Dinle Yakınlaşmam İçin
 

albus

Kayıtlı Üye
Katılım
1 Ara 2011
Mesajlar
1,049
Tepkime puanı
313
Eğer kendinizi değiştirmek istiyorsanız bazen çevrenizde değiştirmeniz gerekir. Bu sorunun çevresi burası değil. Sonuçta burası bir parapsikoloji sitesi. ve büyü dinlerde yasaktır. duymak istediğiniz cevabı mı dumak istiyorsunuz yoksa doğruyu mu? bu sorular elbette sorulacak anneden babadan görme aynı bir gelenekmiş gibi din sürdürülemez, öğrenmekte gerekir, anlamak gerekir, mantığa uyması gerekir.
Ama bu gibi soruların bu forumda sorulması mantığa uygun değil. ama madem sordunuz işte islami bi cevap-yazı alıntıdır-, ayrıntılı bilgi için 23.Lem'a yı (Tabiat Risalesi) okumanızı tavsiye ederim.
Hatam varsa affediniz.

Evvela, Allah’ın varlığı kendindendir, başka bir varlığa dayanmaz. Ya da varlığının öncesi ve sonrası yoktur. Onun varlığı ezeli ve ebedi olup, başlangıç ve sondan münezzeh ve mukaddestir.İkincisi, olmak tabiri, varlık ile yokluk arasında duran bir şeyin, ezeli bir irade ile varlık alemine çıkmasıdır. Allah ezelde var olduğuna göre, olmak tabirini Allah hakkında kullanmak mantık ve akıl açısından mümkün değildir. Yani varlığının başlangıcı olmayan bir Zat'a, olmuş tabiri kullanılmaz. Zira olmak tabirinin içinde başlangıç manası vardır. Bir şey olmuş ise, mutlaka bu oluşumun bir başlangıcı vardır ki, Allah bundan pak ve temizdir.
Üçüncüsü, oluşumun ve mümkinatın içine hapsolmuş bir zihin, vacip ve oluşumdan münezzeh olan bir Zatın varlık boyutunu anlamakta zorlanır ve kendisine benzeterek mutlaka ona bir başlangıç manasını dayatmaya çalışır. Yani benim bir başlangıcım varsa, onun da bir başlangıcı vardır, diye batıl bir önermeye kendini mecbur hisseder.
Bu gibi hissiyatlardan kurtulmanın yolu İslam’ın tenzih usulünü iyi işlettirmektir. Namazın her tarafında "Sübhanallah" dememiz bu yüzdendir. İnsanın en büyük yanılgısı, hiçbir cihetle kendisine benzemesi mümkün olmayan Allah’ı kendisine kıyas edip benzetmesidir. Halbuki Allah sübhandır, asla mevcudata benzemez ve onların vasıfları ile vasıflanmaz.
Dördüncüsü, teselsül, bazı şeylerin zincirleme olarak birbiri ardınca dizilmeleri; eşya ve olayların birbirine dayanarak arka arkaya gelmeleridir. Mümkün olan eşya ve olayların husûle gelmede birbirlerinin müessiri olarak, yani birbirlerine sebep müsebbeb (illet ve ma'lûl) olarak mazi yönünde bir noktada durmaksızın, sonsuza doğru devam etmesine teselsül deniliyor.
Yani o sebep bu sebepten, bu sebep şu sebepten diyerek sonsuza giden bir sebep sonuç zinciri kabul etmek demektir ki, bu da aklın kabul etmeyeceği imkansızlar sınıfındandır. Teselsülün batıl bir fikir olduğunu kelam alimleri arşi ve süllemi denilen on iki delille çürütmüşlerdir. Hal böyle olunca, bütün kainatı yoktan ve hiçten yaratıp, varlığı kendinden olan bir Zata ihtiyaç vardır ki, bu Zat ezeli ve ebedi olan Allah’tır. Yani olmaktan müberra ve münezzeh olan bir varlığa vacip derecesinde bir ihtiyaç vardır. Yoksa batıl olan teselsülü kabul etmek durumunda kalırız ki, bu akıl ve mantığa savaş açmak demektir.
Beşincisi, "Allah’ı -haşa- başka bir Allah yarattı." dersek, bu defa, "O Allah’ı kim yarattı?" sorusu devreye girer ki, bu sorunun ardı arkası kesilmez. Öyle ise yaratılmaktan, oluşumdan, hudustan mukaddes ve münezzeh, varlığı ezeli olan bir İlah olmalı ki, bu mantıksız soru zinciri son bulsun.
Altıncısı, bir trenin en son vagonunu bir önceki vagon çeker, onu ise bir önceki çeker ve hakeza. Bütün vagonları ise en baştaki lokomotif çeker ki, bu lokomotifi çeken başka bir vagon yoktur ve onun gücü kendindendir denilir. Şayet öyle olmamış olsa idi, sayısız ve sonsuz vagonları tasavvur etmek gerekirdi ki, bunun yanlışlığı ve batıllığı zahirdir. İşte her şeyi Allah yaratmıştır, ama Allah’ı kimse yaratamaz ve Onun varlığı ve gücü kendindendir, esası muhkem bir esastır. Bunun dışındaki tasavvur ve düşünceler batıl ve hurafedir.
Özet olarak, hep var olmuş, hiçbir zaman yokluk yüzü görmemiş ve görmesi de mümkün olmayan bir Zat-ı Akdes için; "Ne zaman var olmuştur?" sorusunu sormak, tutarsız ve kendi ile çelişen bir ifadedir.
Detaylı bilgi için, Yirmi Üçüncü Lem'a olan Tabiat Risalesini okumanızı tavsiye ediyoruz.
 

BeLLa91

Kayıtlı Üye
Katılım
15 Kas 2010
Mesajlar
890
Tepkime puanı
268
İş
Asistan, öğrenci
O'na dönup O'nunla bir oldugumuzda O'nu belki bir nebze kavrayabilecegiz. O da belki!
 

Love Song

Banlı Kullanıcı
Katılım
17 May 2014
Mesajlar
205
Tepkime puanı
10
Eğer kendinizi değiştirmek istiyorsanız bazen çevrenizde değiştirmeniz gerekir. Bu sorunun çevresi burası değil. Sonuçta burası bir parapsikoloji sitesi. ve büyü dinlerde yasaktır. duymak istediğiniz cevabı mı dumak istiyorsunuz yoksa doğruyu mu? bu sorular elbette sorulacak anneden babadan görme aynı bir gelenekmiş gibi din sürdürülemez, öğrenmekte gerekir, anlamak gerekir, mantığa uyması gerekir.
Ama bu gibi soruların bu forumda sorulması mantığa uygun değil. ama madem sordunuz işte islami bi cevap-yazı alıntıdır-, ayrıntılı bilgi için 23.Lem'a yı (Tabiat Risalesi) okumanızı tavsiye ederim.
Hatam varsa affediniz.

Evvela, Allah’ın varlığı kendindendir, başka bir varlığa dayanmaz. Ya da varlığının öncesi ve sonrası yoktur. Onun varlığı ezeli ve ebedi olup, başlangıç ve sondan münezzeh ve mukaddestir.İkincisi, olmak tabiri, varlık ile yokluk arasında duran bir şeyin, ezeli bir irade ile varlık alemine çıkmasıdır. Allah ezelde var olduğuna göre, olmak tabirini Allah hakkında kullanmak mantık ve akıl açısından mümkün değildir. Yani varlığının başlangıcı olmayan bir Zat'a, olmuş tabiri kullanılmaz. Zira olmak tabirinin içinde başlangıç manası vardır. Bir şey olmuş ise, mutlaka bu oluşumun bir başlangıcı vardır ki, Allah bundan pak ve temizdir.
Üçüncüsü, oluşumun ve mümkinatın içine hapsolmuş bir zihin, vacip ve oluşumdan münezzeh olan bir Zatın varlık boyutunu anlamakta zorlanır ve kendisine benzeterek mutlaka ona bir başlangıç manasını dayatmaya çalışır. Yani benim bir başlangıcım varsa, onun da bir başlangıcı vardır, diye batıl bir önermeye kendini mecbur hisseder.
Bu gibi hissiyatlardan kurtulmanın yolu İslam’ın tenzih usulünü iyi işlettirmektir. Namazın her tarafında "Sübhanallah" dememiz bu yüzdendir. İnsanın en büyük yanılgısı, hiçbir cihetle kendisine benzemesi mümkün olmayan Allah’ı kendisine kıyas edip benzetmesidir. Halbuki Allah sübhandır, asla mevcudata benzemez ve onların vasıfları ile vasıflanmaz.
Dördüncüsü, teselsül, bazı şeylerin zincirleme olarak birbiri ardınca dizilmeleri; eşya ve olayların birbirine dayanarak arka arkaya gelmeleridir. Mümkün olan eşya ve olayların husûle gelmede birbirlerinin müessiri olarak, yani birbirlerine sebep müsebbeb (illet ve ma'lûl) olarak mazi yönünde bir noktada durmaksızın, sonsuza doğru devam etmesine teselsül deniliyor.
Yani o sebep bu sebepten, bu sebep şu sebepten diyerek sonsuza giden bir sebep sonuç zinciri kabul etmek demektir ki, bu da aklın kabul etmeyeceği imkansızlar sınıfındandır. Teselsülün batıl bir fikir olduğunu kelam alimleri arşi ve süllemi denilen on iki delille çürütmüşlerdir. Hal böyle olunca, bütün kainatı yoktan ve hiçten yaratıp, varlığı kendinden olan bir Zata ihtiyaç vardır ki, bu Zat ezeli ve ebedi olan Allah’tır. Yani olmaktan müberra ve münezzeh olan bir varlığa vacip derecesinde bir ihtiyaç vardır. Yoksa batıl olan teselsülü kabul etmek durumunda kalırız ki, bu akıl ve mantığa savaş açmak demektir.
Beşincisi, "Allah’ı -haşa- başka bir Allah yarattı." dersek, bu defa, "O Allah’ı kim yarattı?" sorusu devreye girer ki, bu sorunun ardı arkası kesilmez. Öyle ise yaratılmaktan, oluşumdan, hudustan mukaddes ve münezzeh, varlığı ezeli olan bir İlah olmalı ki, bu mantıksız soru zinciri son bulsun.
Altıncısı, bir trenin en son vagonunu bir önceki vagon çeker, onu ise bir önceki çeker ve hakeza. Bütün vagonları ise en baştaki lokomotif çeker ki, bu lokomotifi çeken başka bir vagon yoktur ve onun gücü kendindendir denilir. Şayet öyle olmamış olsa idi, sayısız ve sonsuz vagonları tasavvur etmek gerekirdi ki, bunun yanlışlığı ve batıllığı zahirdir. İşte her şeyi Allah yaratmıştır, ama Allah’ı kimse yaratamaz ve Onun varlığı ve gücü kendindendir, esası muhkem bir esastır. Bunun dışındaki tasavvur ve düşünceler batıl ve hurafedir.
Özet olarak, hep var olmuş, hiçbir zaman yokluk yüzü görmemiş ve görmesi de mümkün olmayan bir Zat-ı Akdes için; "Ne zaman var olmuştur?" sorusunu sormak, tutarsız ve kendi ile çelişen bir ifadedir.
Detaylı bilgi için, Yirmi Üçüncü Lem'a olan Tabiat Risalesini okumanızı tavsiye ediyoruz.


Soruyu anlamak için bakış açısını değiştirmek gerekir,tabiki güzel bir cevap fakat gerçekten sorgulayan birisi için bir cevap bile sayılmaz.

amacım saygısızlık yapmak değil kesinlikle,fakat bakış açısına göre cevap vermek gerekirse zaman kavramını tanrının oluturduğunu idda edebiliriz bu şekilde tnarıdan önce diye bir şey'in olmadığını söyleyebiliriz.

Fakat tanrı nasıl oldu sorusuna cevap vermek pek güçtür.


şimdi kendi özel minyatür evreniniz olduğunu düşünün anne karnından çıktınız ve boş bir yere koyuldunuz,yemek yada içmek gibi bir ihtiyacınız yok ve istediğiniz her şeyi yapabilen ölümsüz birisiniz,olgunlaşınca bu gücü size birisinin verip vermediğini sorgulama gereği duymazsınız,muhtemelen sıkılmamak için başka canlılar yaratır ve onlarla eğlenirsiniz,sonrasında kendi yarattığınız canlılara her şeyi kendinizin yarattığını söylersiniz değilmi?

ben olsam aynen bu şekilde yapardım açıkcası.

emin olun tanrı beni karşısına alsa ve ''ben artık sıkıldım yeni tanrı sendin hayırlı olsun'' dese benim tanrı olduğumu hiç kimse anlayamaz yada günlük hayatınızda hiç bir şey değişmez,yada tanrı kendi kendine ''ulan çok çok uzun zamandır yaşıyorum sıkıldım artık'' dese ve kendini öldürse yine hiç birimiz tanrının öldüğünü hissetmeyiz.


Yani kısaca cevap vermek gerekirse görmediğimiz bir şeyin gerçekten olduğunu asla bilemeyiz,inanmak yada inanamak ile ilgili bir durum değil her hangi birimizin ailesinin aslında gerçek çocuğu olmayabiliriz ve onlar söyleyene kadar biz bunun farkına bile varmayız aynı şey.

aynı şekilde tanrının iyimi yoksa kötümü olduğunuda tartışıp aynı sonuca varabiliriz.

Tanrı iyidir.

Peki tanrı kime göre iyidir?

Tanrı zaten iyi ve kötü kavramını kendisi yarattığı için Lucifer'in kötü olması tamamen tanrının suçu.

Peki melekler iyimidir?

Evet melekler tanrının sözünden asla çıkmaz.

Çünkü tanrı onlara özgür irade vermemiştir özgür irade verdiği 2 melekte tanrıya karşı çıkmıştır (Harut ve Marut)

Kendi mleklerine özgür irade vermeyen bir tanrı iyi olabilirmi?

Evet kesinlikle iyi bir tanrı olabilir çünkü iyi kavramını kendisi yarattı.


Özet olarak: Eğer sen tanrı olsaydın nasıl var olduğunu kendi yarattığın canlılara söylermiydin?

Ben söylemezdim.





Dip not: kim bilir belki sorunun cevabını tanrıda bilmiyordur ve belki bu yüzden kendinin hep var olduğunu zannediyordur ve bize bu şekilde anlatmıştır.
 

King-Of-Stellar

Kayıtlı Üye
Katılım
3 Eyl 2013
Mesajlar
361
Tepkime puanı
12
Konum
Azerbaijan
Eğer tanrı yaratıldıysa onu yaratanı kim yarattı o zaman? Bu böyle gider. Eğer varolduysa da bir gün yok olmak zorunda. Benim düşüncem tanrı hep vardı ve hep var olacak.
 

RoyalArch

Kayıtlı Üye
Katılım
22 Haz 2013
Mesajlar
676
Tepkime puanı
20
Konum
İstanbul
Tanrı Nasıl Var Olmuştur?

Eminim ki bir çok kişinin kafasını kurcalayan bir diğer sorudur.Tanrı nasıl var oldu? İlk ne zaman var oldu? Hep var olmak nasıl birşey ki? Tanrı varlığın ve yokluğun üstünde fakat şuanda biz var olan kısmıyla ilgileneceğiz. Tanrı nasıl var oldu? peki var olmak nedir? varolan birşey,oluşan birşeyin bir başlangıcı olur değil mi? Bir var olma an'ı olur değil mi? peki bu başlangıç nerede olur? elbette zaman içinde olur. Zaman olmasaydı başlangıç ve son diye birşey olmazdı. Peki kendinizi bir kaç saniyeliğine tanrı olarak düşünün. Siz herşeyi yaratmış olsaydınız zamanı dahil kendinizi yarattığınız bir kalıba,zaman kalıbına koyar mıydınız? Zamanı yaratan bir şeyin zamanda var olması mümkün müdür? Bu yüzden tanrı herşeyden münezzeh olduğu gibi zamandanda münezzehtir yani zaman dışıdır,zaman onu etkilemez. Zaman dışı olan birşeyin bir başlangıcı veya sonu olabilir mi? o şey ya hep vardır yada hiç yoktur.

Aşağıda ki makalemi okuyabilirsin:

http://www.gizlimabet.com/showthread.php?t=33857
 

hazaR

Kayıtlı Üye
Katılım
30 Haz 2011
Mesajlar
2,233
Tepkime puanı
673
Konum
İstanbul
İş
Passenger.
İyide kişi bunu müslüman olduktan sonra değil müslüman olmadan sorgulamalıydı.
 

isyankarreis

Kayıtlı Üye
Katılım
5 Şub 2014
Mesajlar
39
Tepkime puanı
0
İyide kişi bunu müslüman olduktan sonra değil müslüman olmadan sorgulamalıydı.

Dinde Miras Gibidir Aileden Geçer. İnsan belli bir yaşa geldikden olgunluga sahip oldukdan sonra insanlar sorgulayıp doğruları öğrenmek istiyor
 

Junmen

Kayıtlı Üye
Katılım
5 Kas 2014
Mesajlar
58
Tepkime puanı
0
Var olma , yaratma gibi kavramları bize öğreten O

peki onun varlığını sorgulama nedenimiz nedir % 99 onu göremememiz

haşa bir sabah uyandığımızda tüm gökyüzünü kaplayan bir silüet görsek

herkesin anlayacağı lisanda '' herşeyi ben yarattım , yarattıklarımada yaratılmayı sorgulayarak bana ulaşma hikmetini bahşettim ''

dese acaba daha kaç kişi tanrıyı kim yarattı sorusunu sormaya devam eder.

Bende bunu cidden merak ediyorum Allah c.c kendini tüm halk ettiklerine gösterse yinede onu yada varlığını sorgulayabilecekler olur mu ?
Tüm dünya toplu bir hipnoza uğradı bu gerçek değil diyen yada madem varsın neden savaşlar açlık var çocuklar ölüyor diye hesap sormaya çalışan belkide işi uzaylılara hatta illüminatusa bağlayanlar mesela

bence olurdu hep oldu hepte olucak.
 

ruban

Kayıtlı Üye
Katılım
2 Ara 2013
Mesajlar
305
Tepkime puanı
11
Allahzaman ve mekan dan münezehtir eyerki dini Akla matıga bırakır san çok çok sorgular san kardeşim akla mani Allahın verdigi akıla rabbini anlıyamaz sın [h=1]Allah, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor şeytan hep bocalatır sen dinini ögrenip yaşamaya bak sen namaz kılmaz kuran ve zikir çekmez sen şeytanla dost olursun seni yaratan nasıl yaratılır [/h]
Bismillahirrahmanirrahim Kul hüvallâhü ehad. Allâhüssamed. Lem yelid ve lem yûled. Ve lem yeküllehû küfüven ehad. Sonsuz kerem ve rahmet eden Allah 'ın adıyla (okumaya başlıyorum.) 1. (Biz her çağın müslümanına şöyle diyoruz) De ki: Mutlak varlık olan Allah tektir. 2. Kendisine herşeyin muhtaç olduğu Allah, (hiçbir şeye ihtiyacı olmayan mutlak bir varlıktır). 3. O, ne doğurdu, ne de doğuruldu. 4. (Vasıflarına) hiçbir ortağı da yoktur.


Ayet-el Kürsi Okunuşu Allahü lâ ilâhe illâ hüvel hayyül kayyûm. Lâ te’huzühû sinetün ve lâ nevm. Lehû mâ fis-semâvâti vemâ fil erd. Menzellezî yeşfeu indehû illâ biiznihi. ya’lemü mâ beyne eydîhim vemâ halfehüm velâ yühîtûne bişey’in min ilmihî illâ bimâ şâe vesia kürsiyyühüssemâvâti vel erd. Velâ yeûdühü hıfzuhumâ ve hüvel aliyyül azîm. Ayetel Kürsi Anlamı (Meali) Allah ki, O’ndan başka ilah yoktur. O hayydır, kayyûmdur. Kendisine ne uyku gelir ne de uyuklama. Göklerde ve yerdekilerin hepsi O’nundur. O’nun izni olmadan katında kim şefaat edebilir? O, kullarının yaptıklarını ve yapacaklarını bilir. (Hiçbir şey O’na gizli kalmaz.) O’nun bildirdiklerinin dışında insanlar, O’nun ilminden hiçbir şeyi tam olarak bilemezler. O’nun kürsüsü gökleri ve yeri içine alır, onları koruyup gözetmek kendisine zor gelmez. O, yücedir, büyüktür.

sen esmail hüsnayı ezberle ve kuran oku bu şüpe sana cehennemi getirir


Yaratan Rabbinin adıyla oku! (96/1) O, insanı bir alekadan (embriyodan) yarattı.(96/2) RUM 27. Ayet Hem yaratmayı ilkin yapan O'dur. Sonra onu çevirip yeniden yapacak olan da O'dur ki, bu O'na çok kolaydır. Göklerde ve yerde en yüksek şan ve şeref O'nundur. O çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir. HİCR 26....42 . Ayet Andolsun ki biz insanı kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan yarattık. Cinleri de daha önce insan vücudunun gözeneklerinden geçebilen güçlü bir ateşten yarattık. Ey Peygamber! Rabbinin meleklere şöyle dediğini hatırla: "Ben, kuru balçıktan, şekil verilmiş kokuşmuş çamurdan bir insan yaratacağım." Ben, onun yaratılışını tamamladığım ve ona ruhumdan üflediğim zaman, siz hemen onun için secdeye kapanın." Bunun üzerine meleklerin hepsi toptan secde ettiler. Yalnız İblis hariç. O secde edenlerle beraber olmaktan çekinmişti. Allah buyurdu ki: "Ey İblis! Ne oluyor sana da, secde edenlerle beraber olmuyorsun?" İblis şöyle dedi: "Kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan yarattığın bir insana secde edemezdim." Allah şöyle buyurdu: "Öyle ise oradan çık! Sen, artık kovulmuş birisin." "Kıyamet gününe kadar lanet senin üzerindedir." İblis: "Rabbim! Öyle ise insanların kabirlerinden kaldırılacakları güne (kıyamete) kadar bana mühlet ver" dedi. Allah buyurdu ki: "Sen mühlet verilenlerdensin." "Allah katında bilinen vaktin gününe kadar..." İblis şöyle dedi: "Rabbim! Beni saptırdığın için, mutlaka ben de yeryüzünde onlara günahları süsleyeceğim ve onların hepsini mutlaka azdıracağım!" "Ancak içlerinden ihlaslı kulların müstesnâdır." Allah şöyle buyurdu: "İşte bana ulaşan dosdoğru yol budur." "Sana uyan azgınlardan başka, kullarımın üzerinde hiçbir nüfuzun yoktur." ARAF 11...27. Ayet Sizi yarattık, sonra size biçim verdik, sonra da meleklere: "Âdem'e secde edin" dedik; hepsi secde ettiler, yalnız İblis, secde edenlerden olmadı. (Allah) buyurdu: "Sana emrettiğim zaman, seni secde etmekten alıkoyan nedir?" (İblis): "Ben, dedi, ondan hayırlıyım; beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın." (Allah) buyurdu: "Öyleyse oradan in, orada büyüklük taslamak senin haddin değildir. Çık, çünkü sen aşağılıklardansın." (İblis) dedi: (Bari) bana (insanların) tekrar diriltilecekleri güne kadar süre ver." (Allah) buyurdu: "Haydi sen süre verilmişlerdensin." "Öyleyse, dedi, beni azdırmana karşılık, and içerim ki, ben de onlar(ı saptırmak) için senin doğru yolunun üstüne oturacağım." "Sonra (onların) önlerinden arkalarından, sağlarından sollarından onlara sokulacağım ve sen, çoklarını şükredenlerden, bulmayacaksın." (Allah) buyurdu: "Haydi, sen, yerilmiş ve kovulmuş olarak oradan çık. And olsun ki,onlardan sana kim uyarsa, (bilin ki) sizin hepinizden (derleyip) cehennemi dolduracağım." (Sonra Allah, Âdem'e hitab etti): "Ey Âdem! Sen ve eşin cennette durun, dilediğiniz yerden yeyin; fakat şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz." Derken onların, kendilerinden gizli kalan çirkin yerlerini kendilerine göstermek için onlara fısıldadı: "Rabbiniz, başka bir sebepten dolayı değil, sırf ikiniz de birer melek ya da ebedî kalıcılardan olursunuz diye sizi şu ağaçtan men etti." dedi. Ve onlara: "Elbette ben size öğüt verenlerdenim." diye de yemin etti. Böylece onları aldatarak aşağı sarkıttı (önceki mevkilerinden indirdi). Ağacı(n meyvesini) tadınca, çirkin yerleri kendilerine göründü ve cennet yapraklarını üst üste yamayıp üzerlerini örtmeğe başladılar. Rableri onlara seslendi: "Ben sizi o ağaçtan men etmedim mi ve şeytan size apaçık düşmandır, demedim mi?" Dediler ki: "Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik, eğer bizi bağışlamaz ve bize rahmetinle muamele etmezsen muhakkak ziyana uğrayacaklardan oluruz!" (Allah) buyurdu: "Birbirinize düşman olarak inin, sizin yeryüzünde bir süreye kadar kalıp geçinmeniz gerekmektedir." "Orada yaşayacaksınız, orada öleceksiniz ve yine oradan (dirilip) çıkarılacaksınız!" dedi. Ey Âdemoğulları, size çirkin yerlerinizi örtecek giysi, süslenecek elbise indirdik. Hayırlı olan, takva elbisesidir. İşte bu(nlar), Allah'ın âyetlerindendir, belki düşünüp öğüt alırlar. Ey Âdemoğulları. Şeytan, ana babanızı, çirkin yerlerini onlara göstermek için elbiselerini soyarak cennetten çıkardığı gibi, sizi de (şaşırtıp) bir belaya düşürmesin! Çünkü o ve kabilesi, sizin onları göremeyeceğiniz yerden sizi görürler. Biz, şeytanları, inanmayanların dostu yaptık. ENAM 98. Ayet Sizi bir tek candan yaratan O'dur. Sonra sizin için bir karar yeri, bir de emanet yeri vardır. Biz âyetlerimizi, anlayan bir toplum için apaçık beyan ettik. (6/98) MÜMİNUN 12. Ayet And olsun biz insanı, çamurdan, bir sülâleden (süzülüp çıkarılmış çamurdan) yarattık. (23/12) MÜRSELAT 20,21,22,23 . Ayet Biz sizi âdi bir sudan yaratmadık mı?(77/20) Onu sağlam bir yerde oturttuk. (77/21) Belli bir süreye kadar. (77/22) Demek ki biçimlendirmişiz. Ne güzel biçimlendireniz biz.(77/23) ZÜMER 6. Ayet O, sizi bir nefisten yarattı. Hem sonra onun eşini de ondan var etti. Sizin için yumuşak başlı hayvanlardan sekiz çift indirdi. Sizi analarınızın karınlarında üç karanlık içinde yaratılıştan yaratılışa yaratıp duruyor. İşte Rabbiniz Allah O'dur. Mülk O'nundur, O'ndan başka tanrı yoktur. O halde nasıl haktan çevrilirsiniz? (39/6) İNSAN 2. Ayet Doğrusu biz insanı, imtihan etmek için karışık bir nutfeden (erkek ve kadın sularından) yarattık da onu işitici, görücü yaptık. (76/2) NUR 45. Ayet Allah, her hayvanı sudan yarattı. İşte bunlardan kimi karnı üstünde sürünür, kimi iki yağı üstünde yürür, kimi dört ayağı üstünde yürür... Allah dilediğini yapar; çünkü Allah her şeye kâdirdir.(24/45) FURKAN 54. Ayet O (hakir) sudan, bir insan yaratıp ona bir neseb bahşeden ve sıhriyet bağı ile akraba yapan O'dur. Rabbinin her şeye gücü yeter. (25/54) İSRA 49,50,51,52. Ayet Bir de onlar dediler ki: "Biz, bir kemik yığını olduğumuz ve ufalanıp toz olduğumuz vakit mi, gerçekten biz mi, yeni bir yaratılışla diriltileceğiz? (17/49) De ki: "İster taş olun, ister demir..."(17/50) "İsterse gönlünüzde büyüyen başka bir yaratık olun, (Muhakkak öldürülecek ve diriltileceksiniz.) "Onlar: "Bizi kim tekrar diriltecek?" diyecekler. De ki: "Sizi ilk defa yaratmış olan o kudret sahibi." Sana başlarını sallayarak: "Ne zamandır bu." diyecekler. De ki: "Yakın olması gerekir!". (17/51) (Allah) sizi çağıracağı gün, tam bir hürmetle onun emrine koşacaksınız ve zannedeceksiniz ki, kabirlerinizde pek az bir müddet kaldınız. (17/52) RAHMAN 14,15. Ayet Allah insanı, pişmiş bir çamura benzeyen bir balçıktan yarattı. (55/14) Cinleri de hâlis ateşten yarattı. (55/15) KAF 16,17. Ayet Andolsun insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz. Ve biz ona şah damarından daha yakınız. (50/16) Onun sağında ve solunda oturmuş iki melek zabıt tutarken, (50/17) SAFFAT 11. Ayet Şimdi onlara sor: "Yaradılışça kendileri mi daha çetin, yoksa bizim yarattıklarımız mı?" Gerçekten biz onları cıvık bir çamurdan yarattık. (37/11)


Allah: Kendinden başka ilah bulunmayan Cenabı Hakkın asıl adıdır. Er-Rahman: Dünya üzerinde yarattığı bütün mahlukata merhamet eden Er-Rahim: Ahirette kendine inananlara acıyan. merhamet edendir. El-Melik: Mülkün ve kainatın tek sahibi El-Kuddüs: Hiçbir noksanı olmayan ve her türlü takdise layık olan Es-Selam: Her türlü tehlikeden selamete çıkaran. İnanan kullarına cenneti müjdeleyen El-Mü'min: Güven veren, emin kılan, Koruyan , iman nuru veren El-Müheymin: Her şeyi gören, her şeyden haberdar olan demektir. El-Aziz: İzzet sahibi, her şeye galip olan, karşı gelinemeyen El-Cebbar: Azamet ve kudret sahibi, her şeye gücü yeten, hükümlerine karşı gelinemeyen El-Mütekebbir: Büyüklükte eşi benzeri olmayan El-Halık: Yoktan var eden, yaratan, varlıkların hallerini belirleyen El-Bari: Her şeyi kusursuz ve mütenasip yaratan El-Musavvir: Varlıkları birbirinden farklı yaratan ve şekil veren El-Gaffar: Günahları örten ve mağfiret eden, dilediğini günah işlemekten alı koyan El-Kahhar: Her istediğini yapacak güce sahip, hakim El-Vehhab: Karşılık gözetmeden nimetler veren, ihsan eden El-Razzak: Yarattığı her varlığın rızkını veren, ihtiyacını karşılayan El-Fettah: Her türlü sıkıntıyı gideren El-Alim: Gizli, açık, gelecek, her şeyi ezel ve ebedi en mükemmel bilen El-Kabıd: Dilediğinin rızkını azaltan, ruhunu alan El-Basıt: Dilediğinin rızkını çoğaltan, ruhlarını veren El-Hafıd: Kafir ve nankörleri alçaltan El-Rafi: Şeref verip Yükselten El-Mu'ız: Dilediğini aziz eden El-Müzil: Dilediğini zillete düşüren, hakir eden Es-Semi: Her şeyi işiten duaları kabul eden El-Basir: Gizli açık her şeyi en iyi gören El-Hakem: Mutlak hakim, hakkı batıldan ayıran, Hikmet sahibi El-Adl: Adalet sahibi, yerli yerinde yapan El-Latif: Lütuf ve ihsan sahibi, her şeye vakıf El-Habir: Gizli açık, her şeyden haberdar El-Halim: Cezada acele etmeyen, Yumuşak davranan El-Azim: Büyüklükte benzeri olmayan, en yüce El-Gafur: Affı ve mağfireti bol Eş-Şekür: az amele, çok sevap veren El-Aliyy: Yücelerin yücesi, en yüce El-Hafiz: Her şeyi koruyucu olan El-Mukit: Rızıkları yaratan El-Hasib: Kulların hesabını en iyi gören El-Kebir: Büyüklükte benzeri olmayan El-Celil: Celal ve azamet sahibi olan El-Kerim: Lütuf ve ihsanı bol, karşılksız veren, çok ikram sahibi Er-Rakib: Her varlığı, her işi her an gözeten, bütün işleri murakabesi altında bulunduran El-Mucib: Duaları, istekleri kabul eden El-Vasi: Rahmet ve kudret sahibi, ilmi ile her şeyi ihata eden El-Hakim: Her işi hikmetli, Her şeyi hikmetle yaratan El-Vedüd: İyiliği seven, iyilik edene ihsan eden, sevgiye layık olan El-Mecid: Nimeti, ihsanı sonsuz, şerefi çok üstün, her türlü övgüye layık olan El-Bais: Mahşerde ölüleri dirilten, Peygamber gönderen Eş-Şehid: Her yerde ve her zaman hazır ve nazır olan El-Hak: Varlığı hiç değişmeden duran, Var olan, hakkı ortaya çıkaran El-Vekil: Kullarının işlerini bitiren, tevekkül edenlerin işlerini en iyi şekilde sonlandıran El-Kaviyy: Kudreti en üstün ve hiç azalmayan El-Metin: Kudreti ve kudret membaı çok güçlü El-Veliyy: Müslümanların dostu, onları sevip yardım eden El-Hamid: Her türlü hamd ve senaya layık olan El-Muhsi: Yarattığı ve yaratacağı bütün varlıkların sayısını bilen El-Mübdi: Maddesiz, örneksiz yaratan El-Muid: Yarattıklarını yok edip sonra tekrar diriltecek olan El-Muhyi: İhya eden, yarattıklarına can veren El-Mumit: Her canlıya ölümü tattıran El-Hayy: Ezeli ve ebedi bir hayatla diri olan El Kayyum: Mahlukları varlıkta durduran, zatı ile kaim olan El-Vacid: Kendisinden hiç bir şey gizli kalmayan, hiç bir şeye muhtaç olmayan El-Macid: Kadri ve şanı büyük, keremi, ihsanı bol olan El-Vahid: Zat, sıfat ve fiillerinde benzeri olmayan, tek olan Es-Samed: Hiç bir şeye ihtiyacı olmayan, herkesin muhtaç olduğu merci El-Kadir: Dilediğini dilediği gibi yaratmaya muktedir olan El-Muktedir: Dilediği gibi tasarruf eden, her şeyi kolayca yaratan kudret sahibi El-Mukaddim: Dilediğini yükselten, öne geçiren, öne alan, El-Muahhir: Dilediğini alçaltan, sona ve geriye bırakan El-Evvel: Ezeli olan, varlığının başlangıcı olmayan El-Ahir: Ebedi olan, varlığının sonu olmayan Ez-Zahir: Yarattıkları ile varlığı açık, aşikar olan, kesin delillerle bilinen El-Batın: Aklın tasavvurundan gizli olan El-Vali: Bütün kainatı idare eden, onların işlerini yoluna koyan El-Müteali: Son derece yüce olan, El-Berr: İyilik ve ihsanı bol olan Et-Tevvab: Tövbeleri kabul edip, günahları bağışlayan El-Müntekim: Asilerin ve zalimlerin cezasını veren El-Afüvv: affı çok olan, günahları mağfiret eden Er-Rauf: Çok merhametli, pek şefkatli Malik-ül Mülk: Her türlü mülkün ve varlığın sahibi Zül-Celali vel İkram: Celal, azamet, şeref, kemal ve ikram sahibi El-Muksit: Mazlumların hakkını alan, adaletle hükmeden, her işi birbirine uygun yapan El-Cami: İki zıttı bir arada tutan, kıyamette her mahlukatı bir araya toplayan El-Ganiyy: İhtiyaçsız, muhtaç olmayan, her şeyin kendine muhtaç olduğu, El-Mugni: Müstağni kılan, ihtiyaç gideren, zengin eden El-Mani: Dilemediği kişiye mani olan, engelleyen Ed-Darr: Elem, zarar verenleri yaratan En-Nafi: Fayda veren şeyleri yaratan En-Nur: Alemleri nurlandıran, dilediğine nur veren El-Hadi: Hidayet eden El-Bedi: Örneksiz harikalar yaratan El-Baki: Varlığının sonu olmayan, ebedi olan El-Varis: Her şeyin asıl sahibi olan Er-Reşid: İrşada muhtaç olmayan, doğru yolu gösteren Es-Sabur: Ceza vermede acele etmeyen

 

Ori

Kayıtlı Üye
Katılım
18 Ocak 2010
Mesajlar
3,246
Tepkime puanı
3,122
Açıklayabileceğimiz şeyleri sorgulamak en mantıklısıdır bazen. Sonrasında boyut atlayabilir ve daha yüksek seviyeleri sorgulayabiliriz. Fakat sorgularken bir dindarsanız sorgulayacağınız şeylerin cevabını tam ve net olarak almayı değil düşünceleri bastırıp itaat etmeyi denemelisiniz. Bence sorgulanacak şeyleri tarafsız olarak sorgulamak daha mantıklı fakat sorgulamak için sorguladığınız şeyin detaylarını da bilmeniz gerekir. Bizim ve bizim insanımızın en büyük hatasıdır bilmeden sorgulamak veya tartışmak. Bu huy bende de var ama seviyorum. :)
 

La-edri

Kayıtlı Üye
Katılım
21 Haz 2010
Mesajlar
2,195
Tepkime puanı
509
Bir insan Allah'i ancak onun esmalari ile tanir, Allah hakkinda her hangi bir merakiniz varsa bu meraki esmalar ile giderebilirsiniz, baska bir sekilde mumkun degil taniyamazsiniz.Tabiyati ile sorularinizin cevaplari yeniden soru dogurur.

Allah'i kim yaratti ? Sorusuna Ihlas ayetleri bir cevaptir, Ben Ahed olan Samedim diye kendini tanitiyor. Ahed TEK olan demekken Samed bosluk kabul etmeyen demektir yani SOM.Tek ve som, ne icine bir sey girebilir, nede icinden birsey cikabilir.
Tekliginde som olanin icinde disardsan bir sey cikartamayacagin gibi disardanda bir sey ekleyemssin, yani ikilik olusturamazsin.
Bu yüzden ayet ben dogmadim ve dogurulmadim diye devam ediyor.

Allah; Ben Evvel Ahir Zahir ve Batin'im diye kendini tanitir, yani herseyin ilki ve sonu , acik ve gizli olan benim der. Herseyin ilki Allah ise , onu yaratacak olan ondan daha ilk olmasi gerekmezmiydi ? Ahed Samed ve Evvel , esmalarini biraz anlamaya calisin bu halde sorununuz ortadan kalkar .
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst