Evren ve Uzaylılar

albus

Kayıtlı Üye
Katılım
1 Ara 2011
Mesajlar
1,049
Tepkime puanı
313
Ekli dosyayı görüntüle 6105
gördüğünüz alan uzay teleskobu kepler'in tarayabildiği ve keşfedebildiği alanı gösteriyor. 3000 ışık yılı ötesine kadar bakabilen kepler uzay teleskobu bugüne kadar kabul görmüş 977, henüz onaylanmamış 2500 gezegen keşfetti.

çalışma prensibi çok asit. kepler, renkleri algılıyor. bir yıldız sistem'ine bakan kepler, o esnada bir gezegen söz konusu yıldızının çevresinde dönüyorsa, yıldız'dan gelen ışığın frekansının değiştiğini algılıyor. bu sayede, ışığı değiştiren gezegen'e odaklanıyor. gezegen'in gölgesine göre ağırlığını, o gezegendeki ana elementi, sıcaklığını bulabiliyor. böylelikle o gezegende yaşamın dünya üzerindeki canlılara göre var olup olmayacağının muhakemesini olabilir hale geliyoruz.

işte böyle muazzam şekilde çalışan kepler'den daha büyük mercekli ve daha uzağa yerleştirilecek james webb uzay teleskobu sırasını bekliyor. bir türlü yerleştirilemedi, hesaplara göre bu seneydi ancak şimdi 2018 yılına ötelendi. james webb ile hangi gezegenleri, hangi uzaklığı keşfedeceğimiz inanılmaz bir deneyim olacak.

yazının en başına gelirsek, sadece 3 bin ışık yılı ötesinde bile bulduğumuz yüzlerce gezegenden onlarcası canlılık barındırabilir. sadece 3 bin ışık yılını görebiliyoruz şu anda. göremediğimiz, kendi galaksimizde, milyonlarca yıldız ve bu milyonlarca yıldızın yüz milyonlarca gezegeni var. bakamadığımız milyonlarca galaksi var. milyonlarca galasinin, milyarlarca yıldızı ve milyarlarca yıldızın trilyonlarca gezegeni var. evet, bu bizim doğamız. bu, yaşadığımız evren ve bu sayılar tamamen gerçek.

kesinlike yalnız değiliz.

carl sagan'ın dediği gibi: "evren'de yalnız olduğumuzu düşünmek, okyanustan bir bardak su alıp balinalar yok demekle aynı şey."
alıntıdır.
 

Son Kale

Kayıtlı Üye
Katılım
28 Ağu 2013
Mesajlar
192
Tepkime puanı
17
Konum
Ankara
İş
Öğrenci
Ekli dosyayı görüntüle 6105
gördüğünüz alan uzay teleskobu kepler'in tarayabildiği ve keşfedebildiği alanı gösteriyor. 3000 ışık yılı ötesine kadar bakabilen kepler uzay teleskobu bugüne kadar kabul görmüş 977, henüz onaylanmamış 2500 gezegen keşfetti.

çalışma prensibi çok asit. kepler, renkleri algılıyor. bir yıldız sistem'ine bakan kepler, o esnada bir gezegen söz konusu yıldızının çevresinde dönüyorsa, yıldız'dan gelen ışığın frekansının değiştiğini algılıyor. bu sayede, ışığı değiştiren gezegen'e odaklanıyor. gezegen'in gölgesine göre ağırlığını, o gezegendeki ana elementi, sıcaklığını bulabiliyor. böylelikle o gezegende yaşamın dünya üzerindeki canlılara göre var olup olmayacağının muhakemesini olabilir hale geliyoruz.

işte böyle muazzam şekilde çalışan kepler'den daha büyük mercekli ve daha uzağa yerleştirilecek james webb uzay teleskobu sırasını bekliyor. bir türlü yerleştirilemedi, hesaplara göre bu seneydi ancak şimdi 2018 yılına ötelendi. james webb ile hangi gezegenleri, hangi uzaklığı keşfedeceğimiz inanılmaz bir deneyim olacak.

yazının en başına gelirsek, sadece 3 bin ışık yılı ötesinde bile bulduğumuz yüzlerce gezegenden onlarcası canlılık barındırabilir. sadece 3 bin ışık yılını görebiliyoruz şu anda. göremediğimiz, kendi galaksimizde, milyonlarca yıldız ve bu milyonlarca yıldızın yüz milyonlarca gezegeni var. bakamadığımız milyonlarca galaksi var. milyonlarca galasinin, milyarlarca yıldızı ve milyarlarca yıldızın trilyonlarca gezegeni var. evet, bu bizim doğamız. bu, yaşadığımız evren ve bu sayılar tamamen gerçek.

kesinlike yalnız değiliz.

carl sagan'ın dediği gibi: "evren'de yalnız olduğumuzu düşünmek, okyanustan bir bardak su alıp balinalar yok demekle aynı şey."
alıntıdır.
Benim aklıma hemen karşıt ihtimal gelir. Mesela ya bu kadar yıldız, galaksi, gezegen sadece bizim bilmediğimiz şekilde dünyanın dengesini sağlamak içinse ? Uzaylılar varsa eğer inşallah filmlerdeki gibi dünyanyı istila etmezler :D
 

albus

Kayıtlı Üye
Katılım
1 Ara 2011
Mesajlar
1,049
Tepkime puanı
313
kim bilir? ama bence; "evren'de yalnız olduğumuzu düşünmek, okyanustan bir bardak su alıp balinalar yok demekle aynı şey" sözü çok etkileyici.
okyanuslarda dünyayı dengeler,susuz dünya düşünülemez.
peki su dünyanın dengesini sağlarken içinde balıkları barındıramıyor mu?
 

dmkol

Kayıtlı Üye
Katılım
24 Kas 2008
Mesajlar
4,907
Tepkime puanı
529
İş
Web Master
Benim aklıma hemen karşıt ihtimal gelir. Mesela ya bu kadar yıldız, galaksi, gezegen sadece bizim bilmediğimiz şekilde dünyanın dengesini sağlamak içinse ? Uzaylılar varsa eğer inşallah filmlerdeki gibi dünyanyı istila etmezler :D
Bilimsel olarak bakarsak Dünya gezegeni o kadar pamuk ipliğine bağlı yaşamını sürdürüyor ki.. Geçtim basit bir gezegeni, galaksiler bir birleriyle çarpışıp milyarca yıldız ve yüz milyarlarca gezegen tek hamlede yok olabiliyor. Kainatta o kadar büyük yıkıcı güçler var ki bize daha neyin çarptığını anlamadan, daha kıyısını ucunu anlamadığımız galaksimiz bile buhar olabilir..
Uzayda öyle bahsettiğiniz gibi romantik bir denge yok ne yazık ki.. Biz kainatın zaman çizelgesine göre bir göz açıp kapama anı kadar var olabildik daha.. Yani 4 milyar yıldır bu gezegen patlamamışsa daha da patlamaz diye bir şey yok. Daha neyiz ki koca evrenin var oluşunda. :)
 

Son Kale

Kayıtlı Üye
Katılım
28 Ağu 2013
Mesajlar
192
Tepkime puanı
17
Konum
Ankara
İş
Öğrenci
Öncelikle albus haklısınız fakat uzaylılar varsa bile bir kanıt olmadığı için ihtimaller zinciri ortaya çıkıyor.

Ve sayın chillout. Bundan yıllar yıllar önce insan yerçekimini bile bilmiyordu. Yani uzun lafın kısası o romantik dengenin olmadığını şu anki teknoloji ile bilemeyiz. Belki o galaksiler patlayıp tuz-buz olmasa dünyada bir değişiklik olup hayat son bulacaktı ? Sonuçta evren sürekli hareket halinde. Elimizde kesin bir bilgi olmadığı için yine ihtimaller zinciri ortaya çıkıyor.

Eğer gerçekten yalnız değilsek uzaylılarla konuşup bu denge meselesini öğrenmek isterdim.. Herşeyin o kadar karışık olduğunu sanmıyorum.
 

dmkol

Kayıtlı Üye
Katılım
24 Kas 2008
Mesajlar
4,907
Tepkime puanı
529
İş
Web Master
Ve sayın chillout. Bundan yıllar yıllar önce insan yerçekimini bile bilmiyordu. Yani uzun lafın kısası o romantik dengenin olmadığını şu anki teknoloji ile bilemeyiz. Belki o galaksiler patlayıp tuz-buz olmasa dünyada bir değişiklik olup hayat son bulacaktı ? Sonuçta evren sürekli hareket halinde. Elimizde kesin bir bilgi olmadığı için yine ihtimaller zinciri ortaya çıkıyor.

Eğer gerçekten yalnız değilsek uzaylılarla konuşup bu denge meselesini öğrenmek isterdim.. Herşeyin o kadar karışık olduğunu sanmıyorum.
Bilimsel olarak dengenin olmadığını anlayacak kadar ilerledik. dengesizlik içinde nasıl hayatta kalırızı öğrenmedik. Evren zaten sürekli hareket halinde olduğu için pamuk ipliğine bağlıdır. Evet bir sistem var, düzen var ama bu düzen kendi içinde müdahale edilemeyecek büyüklükte düzensizliklerle var.
Bizleri bir gezegen üstündeki herhangi bir ormandaki bir ağacın içinde yaşayan karıncalar olarak düşünün. O karıncanın ''şu kaotik Dünya aslında bizim ağacımızın nem dengesi için var'' demesi gibi bir şey bu denilen. O ağaca insanlar dokunmasa kesmese bile, kürsel ısınma olur kurur, gök taşı düşer patlar, yıldırım çarpar yanar, sel alır kopar, başka böcekler istila eder biter, nükleer deneme yapılır buhar olur, dibine biri işer kurur vs. vs. :)
Bir de bilim dışında diğer varlıklardan aldığımız bilgiler de bunu teyit ediyor. Gezegenleri yok olup da başka sistemlerde yaşayan çok ırk var. Hatta yok olan galaksiler var. O galaksilerde yaşayanların ne kayıtları ne bilgileri sağlam olarak var, o denli ani yok oluşlar var.
 

Son Kale

Kayıtlı Üye
Katılım
28 Ağu 2013
Mesajlar
192
Tepkime puanı
17
Konum
Ankara
İş
Öğrenci
Bilimsel olarak dengenin olmadığını anlayacak kadar ilerledik. dengesizlik içinde nasıl hayatta kalırızı öğrenmedik. Evren zaten sürekli hareket halinde olduğu için pamuk ipliğine bağlıdır. Evet bir sistem var, düzen var ama bu düzen kendi içinde müdahale edilemeyecek büyüklükte düzensizliklerle var.
Bizleri bir gezegen üstündeki herhangi bir ormandaki bir ağacın içinde yaşayan karıncalar olarak düşünün. O karıncanın ''şu kaotik Dünya aslında bizim ağacımızın nem dengesi için var'' demesi gibi bir şey bu denilen. O ağaca insanlar dokunmasa kesmese bile, kürsel ısınma olur kurur, gök taşı düşer patlar, yıldırım çarpar yanar, sel alır kopar, başka böcekler istila eder biter, nükleer deneme yapılır buhar olur, dibine biri işer kurur vs. vs. :)
Bir de bilim dışında diğer varlıklardan aldığımız bilgiler de bunu teyit ediyor. Gezegenleri yok olup da başka sistemlerde yaşayan çok ırk var. Hatta yok olan galaksiler var. O galaksilerde yaşayanların ne kayıtları ne bilgileri sağlam olarak var, o denli ani yok oluşlar var.
Şu "biri dibine işer" kısmı gerçekten komikti :)

Kur'an da karınca mı eşrefi mahluk insan mı ? O ağacın dengesi değil belki ama eşrefi mahluk'un yaşadığı dünya dengesi gerçekten önemlidir. Eskiden de teknoloji çok ilerlemişti o zamana göre. Emin olun bildiğimizi sandığımız şey sadece asıl bilginin izidir..
Ayrıca şu kesin kanıtlara nereden ulaşabilirim ? Gerçekten merak ettim ? Görmek isterim başka galaksideki uzaylıları.
 

dmkol

Kayıtlı Üye
Katılım
24 Kas 2008
Mesajlar
4,907
Tepkime puanı
529
İş
Web Master
Şu "biri dibine işer" kısmı gerçekten komikti :)

Kur'an da karınca mı eşrefi mahluk insan mı ? O ağacın dengesi değil belki ama eşrefi mahluk'un yaşadığı dünya dengesi gerçekten önemlidir. Eskiden de teknoloji çok ilerlemişti o zamana göre. Emin olun bildiğimizi sandığımız şey sadece asıl bilginin izidir..
Ayrıca şu kesin kanıtlara nereden ulaşabilirim ? Gerçekten merak ettim ? Görmek isterim başka galaksideki uzaylıları.
Siz Kuran içindeki bazı kelamların yorumlarıyla ilerliyorsunuz anladım. Kuran acaba bütün kainata göre mi bildiriyor yoksa sadece bizi ilgilendiren bölgesine göre mi bildiriyor acaba? Ayrıca acaba Kuran tek bir adet mi yoksa başka ırklara da giden onlara göre yazılmış bir Kuran (lar) da var mı? :)
Kuran bütün galaksiyi anlatmıyor, galaksiler arası boşlukları, diğer galaksileri, gök adaları, bütün ırkları, anlatmıyor. Hatta sadece Cin,Melek,İnsan,Yec'üc Mec'üc türlerini anlatıyor diğer varlıklar Kuran'da yok diye yok mu sayılacak? Ya da Kuran bütün bilimsel kolları da detaylı anlatmıyor, o halde bilimsel ilerlemenin göstediklerini de mi yok sayalım?
Her şey bir yana Kuran yüz yıllardır evrilip çevrilip bir şekilde anlamını yitirtmeden çevrilmeye çalışılıyor. Kaldı ki bir de düz yazıların içine gizlenmiş milyonlarca sırrı var, o sırlar da anlaşılmaya çalışılıyor. Olaya sadece dini yönden bakarsanız işin içinden çıkamazsınız ve ilerleyemezsiniz. Din ve bilim bazı yönlerde bir birine destek, bazı yönlerde bir birine karıştırılmaması gereken asit-su,ateş-barut ikilisi gibidir. Kısaca daha Kuran tam anlaşılmamışken bilimsel işleri bu şekilde izah etmek yanlış olur.
Bildiğimizi sandığımız şeylerin hepsi yanılsamadır. Aslında bilgi diye bir şey yoktur. Aslına bakarsanız hiçbir şey hem yoktur hem de vardır. Hal böyle olunca bilmenin mantığı da yoktur. İşte o hem var hem de yok boyutunda, biz şuan ''var'' seçenekli varlıklar olduğumuz için bilgi denen şey bize lazımdır. En basitinden oksijen olmadan insan yaşamaz, evet bu bilimsel bir doğrudur ve değişmez, ha adamı dondururuz sonra tekrar hareketlendiririz, o değişmez olan şey bir anlamda değişmiş olur, ''adam donukken 10 yıl boyunca oksijen almadı ama ölmedi de'' gibi.
Diğer ırklara ait kesin kanıtımız da yoktur, olana da el konulur. Her şey ele avuca sığmaz. Ne yazık ki nasıl Kuran'da yazan her şeye ait kanıt yoksa bu mesele de öyledir. Az olan kanıtlar da siyasi, dini, ekonomik, kişisel manyaklık gibi sebeplerden dolayı herkese sunulamaz dediğim gibi itina ile el konur.
Kanıt gerçekten istiyorsanız, bazı istihbarat servislerinin ilgili bölümlerinde iş bulup mevki artıracaksınız o zaman o kanıtları gizleyen koruyan ellerden biri siz olursunuz.
 
Üst