Gümüş

gümüş

Kayıtlı Üye
Katılım
11 Kas 2010
Mesajlar
1,683
Tepkime puanı
252
Gümüş yüzyıllar öncesinden bu yana bilinen en etkili antimikrobiyal malzemedir.650 çeşit bakteri ve virüsü anında boğarak yok

eder.Mantar,küf,yosun ve kötü koku oluşumunu engeller.

Dünyada bir çok akademisyenin bu konu ile ilgili yüzlerce makaleleri bulunmaktadır.

Gümüşün ilaç ve tedavi edici faydalarıda binlerce yıldır bilinmektedir. Roma döneminden kalan bazı yazıtlarda gümüşün tedavilerde kullanıldığından bahsetmektedir. Hatta bu özelliğinden dolayı gümüş “büyülü iyileştirici “olarak nitelendirilmiştir.

Modern tıbtada medikal otorite gümüş elementini doğal ve suni en etkili antimikrobiyal ajan olarak tanımlamaktadır.

Tarihte gümüş metal yaprağı bir sargı bezi olarak kullanılmıştır. Bugün gümüş, neredeyse enfeksiyon kontrolünün kritik olduğu her yerde,bandajlardan yanık tedavisinde kullanılan ilaçlara kadar sağlık ürünlerinde çok geniş spektrumda antimikrobiyal özelliliğinden dolayı kullanılmaktadır.

Günümüzde insanlar gümüşlü suyu içerek şifa bulmaktadır.Ayrıca gümüş;ayakkabı,çorap.,klozet kapakları,duvar boyaları,yer

kaplamaları,nevresim,iç çamaşırı vs.gibi hijyenlik gerektiren birçok alanda antimikrobiyal ajan olarak güvenle kullanılmaktadır.

ANTİBİYOTİKTEN DAHA ETKİLİ

Son bilimsel yayınlarda araştırmacıların buluştuğu ortak görüş, binlerce yıldır bakteri ve virüsler gümüşe karşı dayanamayıp yok olurken ,son 60 yılda üretilen farklı antibiyotikler bir süre sonra bakteri ve virüslere karşı etkisini yitirmektedir.

Mikro organizmaları boğarak, üremelerini engelleyen gümüş, günümüzde zaten yaralar ve yanıkların iyileştirilmesinde kullanılıyor.Mikropların çok faklı işlevlerini aynı anda baskıladığı için mantarlar, bakteriler ve virüsler çoğalamıyor,

Nihai ürünlere gümüş içeriğinin kazandırılması ile yanık,bası yarası,obeziteye bağlı deri katlanmalarındaki çatlaklar, yara açılmaları veya deri hastalıklarında yapılan tedavileri daha da kolaylaşmaktadır.

GÜMÜŞLÜ ÜRÜNLER NEDEN ANTİBAKTERİYELDİR

Gümüş metali bulunduğu ortamda gümüş iyonları kaynağı oluşturur. Gümüş iyonları üzerlerindeki pozitif elektrik yükü ile bakterilerin zarlarını yırtarlar bakteriler zarları bölünerek çoğaldıkları için zarları yırtıldığında çoğalmaları engellenmiş olur

GÜMÜŞLÜ ÜRÜNLER İSTENMEYEN KOKULARI NASIL ENGELLER

Koku, vücudumuzdan çıkan amonyak (ter sıvısı) + doğallığı bozulmuş proteinler + (deri artıkları) + bakterilerin birleşmesinden oluşan büyük bir moleküldür. Bu oluşumun tetikleyicisi bakterilerin çoğalmasıdır. Gümüşlü ürünler antibakteriyel özelliğe sahip olmaları sebebiyle bakterilerin çoğalmasını engellerler ve dolayısı ile istenmeyen kokular yok olur.

GÜMÜŞLÜ ÜRÜNLER TERLEMEYİ NASIL AZALTIR

Aşağıda bahsedilen termodinamik özelliğinin yanı sıra gümüşün ısı ayarlama özelliği vardır. Vücudumuzda ter bezleri farklı bölgelerde doğal olarak veya bir hastalık sonucu farklı oranlarda çalışmaktadır.

Oysa vücudumuz belli bir ısı dengesine ulaştığında rahat etmektedir. Bu ısı dengesine ulaşabilmek için bazı bölgelerdeki ter bezleri diğerlerine göre daha fazla çalışarak ısı dengesini sağlamak zorunda kalmaktadır.

Buda o bölgede ıslaklığa yol açmaktadır. Gümüşlü ürünler, ortama yaydıkları gümüş iyonları sayesinde sıcaklığı az olan bölgelere taşır ve ısı ayarı sağlarlar. Böylece bazı bölgelerdeki ter bezleri diğerlerine göre daha fazla çalışmayıp ıslaklık oluşturmaz

GÜMÜŞLÜ ÜRÜNLERİN ÖDEME ETKİSİ

Gümüşlü ürünlerde gümüşün ten ile temas ettiği kısım boyunca elektriksel şebeke, dolayısıyla elektromanyetik bir alan oluşturması söz konusudur. Bu etki ile temasta bulunan bölgedeki kanının akış hızı artmakta ve bölgedeki ödemlerin inmesi sağlanmaktadır.

GÜMÜŞLÜ ÜRÜNLERİN TERMODİNAMİK ÖZELLİKLERİ

Gümüşün termodinamik özelliği vardır. Gümüş, vücuda temas eden bölüm ile arasında termodinamik bir bölge oluşturur. Kışın soğuk havalarda, vücudumuzdan yayılan ısı enerjisini vücuda geri yansıtarak, ısı kaybını engeller, böylece kışın sıcak hissetmemizi sağlar. Aynı şekilde yazın, bu kez dışarıdan gelen sıcaklığı geri yansıtarak vücudumuzu serin tutar.

Gümüş, çok etkili bir antibiyotik olarak kabul edilir. Gümüşün antibakteriyel etkisi, ondan çatal kaşık ve su kabı yapan insanoğlu tarafından yüzyıllar öncesinden keşfedilmiştir.

Yapılan bazı araştırmalara göre gümüş iyonları, kemik gelişiminde etkili ve uyarıcıdır.

> Radyasyona karşı koruyucu etki gösterir.

> Yaklaşık 450 tür bakterinin DNA’sını bozarak yok edebilir etkiye sahiptir.

> Şeker, sedef, mayasıl, kaşıntı ve ayak kokusu olmak üzere birçok hastalığa iyi geldiği bilinmektedir.

Küçük gümüş parçaları Romalılar tarafından yanıkları, kesikleri ve yaraları tedavi etmek için kullanılmıştır.

> Bugün gümüş, neredeyse enfeksiyon kontrolünün kritik olduğu her yerde, bandajlardan yanık tedavisinde kullanılan ilaçlara kadar sağlık ürünlerinde çok etkili antimikrobiyal özelliğinden dolayı kullanılmaktadır.


Alıntıdır
 

gümüş

Kayıtlı Üye
Katılım
11 Kas 2010
Mesajlar
1,683
Tepkime puanı
252
TEKNOLOJİDE GÜMÜŞ

Güneş Enerjisi
Fosil yakıtlara karşın uygulanabilir bir alternatif olarak Güneş enerjisi gün geçtikçe daha fazla kullanılmaya başlanıyor. Çok bilinmemesine rağmen gümüş, Güneş ışınlarını yakalayıp, enerjiye çeviren fotovoltaik hücrelerde kullanılan temel bir maddedir. Fotovoltaik hücrelerdeki kristalize silikonların %90'ında gümüşten elde edilen macun kullanır. 2015 yılı itibariyle 100 milyon onstan fazla gümüşün bu sektörde kullanılacağı tahmin ediliyor. Ayrıca jeneratörleri çalıştırmak için kullanılan güneş enerjisini depolayan, "tuz içerikli kolektörlerin" üzerinde de kullanılmaktadır.

Su Arıtımı
Gümüşün temel kullanım alanlarından biri de su arıtma sistemleridir. Gümüş kullanılan filtrelerde, bakteri ve alglerin üremesi önlenir. İçme suyunda zararlı mikroorganizmalar, klor, thm, kurşun, partiküller ve koku problemleri ortadan kaldırılmış olur. Yapılan araştırmalara göre, gümüşün katalizör etkisi ile birlikte oksijen, güçlü bir dezenfektan oluşturur. Zararlı yan etkileri olan klorun kullanılmasına gerek kalmaz. Gümüş iyonları, hastanelerde su arıtma sistemlerine, şebeke suyu sistemlerine ve havuzlara ilave edilmeye başlanıyor. Filtre işlemi için en çok tercih edilen madde olan klorun artık yavaş yavaş yerini almaya başlamıştır. Gümüş aynı zamanda, boru ve bağlantıların, su haznelerinin içerisinde meydana gelen Lejyoner hastalığını tamamen ortadan kaldırır.

Pencere ve Camlar
Gümüşün şeffaf olarak pencerelere kaplanması, Güneş ışınlarının dışarıda tutulup, içerideki ısının korunmasını sağlamaktadır. Birleşik Devletler'de her yıl evlerde 250 milyon ft2(23.225.760 m2) gümüş kaplı cam kullanılmaktadır. Popüler olan bir çeşidi, Güneş ışınlarının %95'ini yansıtır ve enerji kullanımı, soğutma masrafları büyük ölçüde azalmış olur. Pencereleri güçlendirmek için kullanılan gümüş kaplı polyester levhalar, ısı alışverişini azaltan bilinen diğer bir uygulamadır.

Ölümcül mikroplara gümüş kalkan
Türk bilim adamları, ortopedi ameliyatlarında kullanılan plak ve vida türü cihazları 0,2 mikron kalındığında dökülmeyen gümüşle kaplamayı başararak hastane enfeksiyonlarıyla mücadelede çığır açtı.
'Tavşanları kullandık. Mini vidalar yaptık. Klasik yöntemle, gümüşle kapladık. Tavşanların omurlarına gümüş kaplanmış ve kaplanmamış vidaları yerleştirdik. Enfeksiyona yol açan en kötü mikropları vidaların etrafına ektik. Gümüş kaplı vidalarda yüzde 91,6 oranında başarı elde ettik. Kaplanmamış vidaların hepsinde mikrop üredi. Gümüş kaplama tekniğinin yan etkisi de ortaya çıkmadı.'
Bu sözler, mikroplarla mücadele çığır açması beklenen bir atılıma imza atan Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroşirürji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç.Dr. Ayhan Attar'a ait. Attar, araştırma görevlisi Dr. Devrim Seçinti ile birlikte ortopedi, özellikle de omur ameliyatlarında devrim niteliğinde bir sistem geliştirdi. İki bilim adamı, genelde kaynama operasyonlarında kullanılan plak, vida ve benzeri cihazları özel bir teknikle 0,2 mikron kalındığında gümüş ilekaplamayı başardı. Bu teknik sayesinde, cihaz üzerindeki gümüş tabaka kati suretle dökülmediği gibi çizilmesi dahi neredeyse imkansız hale geldi.

Alıntı
 

01anavarza

Banlı Kullanıcı
Katılım
16 May 2013
Mesajlar
501
Tepkime puanı
6
Teknoloji alanında gümüşü biliyordum ama tıp alanında ilk defa duydum faydalarını.Renk olarak da çok hoşuma gider gümüş rengi...
 

gurur

Kayıtlı Üye
Katılım
18 May 2014
Mesajlar
1
Tepkime puanı
0
bilimsel kaynak belirtmenizi rica ediyorum
 

partos

Kayıtlı Üye
Katılım
27 Ocak 2013
Mesajlar
115
Tepkime puanı
4
Güzel bir açıklama olmuş.Bide çoğu dinsel kaynakta metafiziksel bir madde olarak geçer spiritüel değerlerinide paylaşabilirmisiniz?(Mesela:paganistlikte,hristiyanlıkta ve bir çok dinde gümüş şarap, gümüş haç vb... bi sebebi olmalı illaki)
 

gümüş

Kayıtlı Üye
Katılım
11 Kas 2010
Mesajlar
1,683
Tepkime puanı
252
bilimsel kaynak belirtmenizi rica ediyorum

Pek çok makalede yer alıyor, tıpta /tedavilerde gümüş kullanımı olarak arama yaparsanız ilgili pek çok yazıya ulaşabilirsiniz. Link veremiyorum burada kurallar gereği, ancak ortopedide iyonelektrofroz yöntemine bakabilirsiniz. İlgili metnin kendisi 4 sayfa: detaylar için Ölümcül mikroplara gümüş kalkan başlığı ile yayınlanmış Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroşirürji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç.Dr. Ayhan Attar'a ait çalışmayı internetten bulabilirsiniz.



Ek olarak:

1940'dan önce gümüş, tehlikeli bakterileri öldürmenin güçlü bir yolu olarak, yaygın bir şekilde kullanılıyordu. Ancak antibiyotiklerin keşfiyle gözden düştü. Şimdi bilim adamları, gümüşün, potansiyel etkilerini ve yapışkan plasterlerden, yanık sargılarına ve mide ülseri tedavisine kadar her şeye dahil edilebilen kollodial gümüşü (gümüş partiküllerinden yapılmış sıvı bir süspansiyon, bazen nanogümüş olarak da adlandırılır) tekrar keşfediyorlar. Kollodial gümüş, aynı zamanda yenidoğan göz enfeksiyonlarında önleyici bir tedbir olarak da kullanılmaktadır.

Geçen yıl gümüşün, hastanelerdeki bakteri seviyesini nasıl düşürebildiğini araşıtran ilk çalışma the Heart of England NHS vakfı tarafından gerçekleştirildi. BioCote firması tarafından üretilen ve üretim aşamasında içinde gümüş, kullanılan malzeme ve mobilyalar, araştırmacılar tarafından test edildi.

Bilim adamlarının sonuçları, gümüş bazlı ürünler içeren hastane servislerinin – buna perde, çöp bidonu, fayans, kapı kolu ve elektrik düğmesi de dahil – hastanenin diğer servislerine oranla çevredeki bakteri sayısını %95,8 oranında düşürdüğünü gösterdi. Gümüş içeren mobilyalarda ise, %92,6 daha az yüzey bakterisine rastlandı.

Gümüşün mikropları defeden gücünü daha ileri düzeyde incelemek için, çeşitli NHS kurumlarından sağlık uzmanlarının katıldığı özel bir panel düzenlendi. BioCote'da çalışan polimer kimyacısı Matthew Harte:

"Romalılar, gümüşün suyu arıttığını keşfetmişlerdi" diyor.

UCLH'de hizmet direktörü Trvor Payne ise bu konuda şunları söylüyor:

"Londra Üniversitesi Koleji hastanesi (UCKH), Birmingham hastanesi ve Kraliyet ortopedi hastanesi de dahil yüzlerce Birleşik Krallık hastanesi bununla tanıştırıldı. Gümüş içeren ürünler, hayat kurtarıyor. Çoğu hastane zaten bunları kullanıyor. Çünkü bir kapıyı açtığınız da veya el kurutucusunu kullandığınızda, daha düşük bakteri seviyesi ve daha az kontaminasyon riski söz konusu olur."

Royal London homoeopatic hastanesi Marigold Kliniği şefi Dr. Tariq Khan, Great Ormond Street çocuk hastanesi uzmanları ile birlikte, Carnation Silversocks (Karanfil Gümüş Çoraplar) adı verilen bir ürün geliştirdi. Çoraplar öncelikle, gümüş kaplanmış pamuk ipliğinden yapıldı ve en ufak dokunuşta cildin kabarmasına neden olan bir hastalık olan epidermoliz büllozalı hastalar için geliştirildi. Ancak sonradan çorapların, kokuyu emme gibi başka faydalara sahip olduğu da anlaşıldı. Bunun dışında gümüş, metaller arasında en yüksek termal iletkenliğe sahiptir ve ayakları kışın sıcak, yazında serin tutar.

Örneğin; Brita firması tarafından yapılan bazı su filtreleri, su kartuşu kullanımdayken, bakteri artışını engelleyen özel bir gümüş uygulaması (arındırıcı) içermektedirler. Kolloidal gümüş malzemeleri, sağlık malzemeleri satan dükkanlardan satın alınılabilir. Bununla beraber, Harvard Üniversitesi'nden yayınlanan bir rapor, geçen sene ağızdan gümüş almanın, her hangi bir faydası olduğuna dair bir kanıt bulunmadığı ile ilgili uyarmıştı. Gerçekte, gümüş partikülleri, vücutta biriktiği takdirde, baş ağrısı, mide bozukluğu ve cildin mavimsi gri renge dönmesi gibi yaygın yan etkilere neden olmaktadır. Leeds Metropolitan Üniversitesi'nde diyetisyen olan Louise Sutton, bu konuyla ilgili olarak:

"Gümüş, temel minerallerden biri değildir, bu yüzden günlük diyetimizde gümüş tüketmeye ihtiyacımız yoktur" şeklinde açıklama yaptı.

Güncelleme: 20/10/2008
Kaynak: Peta Bee, "The Golden Touch", The Guardian, Çev. Kader Demirpehlivan, 26/8/2008.


Ayrıca

Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi, 1. İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Kliniği, Ankara'dan "Yarada Antimikrobiyal Tedavi " /Dr. Nurcan BAYKAM*a ait bir çalışmada ;
"
Modern çağın yara bakımı protokollerinde en sık kullanılan antimikrobiyaller arasında iyodin ve gümüş içeren ürünler bulunmaktadır. Geçmişte kullanılan asetik asit, klorheksidin, bal, hidrojen peroksit, sodyum hipoklorit, potasyum permanganat ve proflavinden bazıları günümüzde yeniden gündeme gelmekte veya diğer alternatiflerle ilgili araştırmalar devam etmektedir."
"Başta yanıklar olmak üzere yara tedavisindeki yeri uzun yıllara dayanan gümüşün mikroorganizmaları inhibe ettiğinin fark edilmesi XIX. yüzyılın sonlarına dayanır. Gümüşün metal formunun etkinliği yoktur. Akışkan formuyla, gümüş iyonlarının ortama yayılması sonrasında mikroorganizmalarda intraselüler kümelenme yaparak antimikrobiyal etkisini gösterir. Bu etkiyi protein ve nükleik asitler içindeki negatif yüklü komponentlere bağlanarak ve bunun sonucunda bakteri canlılığını sağlayan hücre duvarı, membran ve nükleik asidi etkileyerek yapar. Özellikle gümüş iyonlarının tiyol grupları, karboksilatlar, fosfatlar, hidroksiller, imidazoller, indoller ve aminler ile tek tek veya kombinasyon halinde temasta bulunduğu düşünülmektedir. DNA engelleyici transkripsiyona ve hücre yüzey komponentlerine bağlanan gümüş iyonları, bakteri solunumunu ve ATP sentezini durdurur. Candida albicans’ta gümüş iyonları fosfomannoz izomeraz içindeki sistein kalıntılarına irreversibl olarak bağlanarak hücre duvarı sentezini durdurur. Escherichia coli için bu geçerli değildir. Diğer gümüş radikallerinin antimikrobiyal aktivitesiyle ilgili bilinenler ise çok azdır.

Gümüşün memeli sistemlere olan toksik etkisi ve iyileşmeye olan katkısı, Lansdown tarafından ortaya atılmış ve bu konuda daha fazla çalışmaya gerek olduğu bildirilmiştir. Gümüş nitrat kullanımı sonrası cilt rengindeki açılmalar ve irritasyonun yanı sıra gümüşün emilimi, sistemik yayılımı ve idrarla atılımı iyi tanımlanmıştır.

Yara bakımında gümüş, çeşitli formülasyonlar halinde kullanılmaktadır. Günümüzde gümüş nitrat artık kullanılmamakta olup, gümüş sülfadiazin ve gümüş salan yara kapamaları yaygın olarak kullanılmaktadır. Gümüş sülfadiazinin 1968 yılında piyasaya yanık tedavisinde kullanılmak üzere sunulmasından sonra yıllar içinde geniş spektrumlu antibakteriyel, antifungal ve antiviral ajan olarak kullanımına devam edilmektedir.

Gümüş sülfadiazinin yanık tedavisindeki yeri, Birmingham’daki yanık olgusunda gümüş sülfadiazin tedavisi ardından tespit edilen sülfadiazine dirençli bakteri izolasyonu sonucunda tartışılır hale gelmiştir. Gümüşe dirençli bakteriler çok nadirken, gümüş sülfadiazine dirençli bakteriler sık olarak görülmektedir. Gümüşteki direnç plazmid bağımlıdır ve bu plazmidler çoklu antibiyotik direncini de taşıyabilir.

Domuzlarda temiz yaralarda gümüş sülfadiazinin epitelizasyonu %28 oranında arttırdığı, böylece antimikrobiyal aktivite yanında yara için ek faydası olduğu ortaya konmuştur. Bu modelde PVP-I’nın iyileşme hızına etkisi gösterilmemiştir.

Son yıllarda çok sayıda gümüş emdirilmiş yara kapamaları üretilmiştir. Bu kapamalar devamlı olarak düşük konsantrasyonda gümüş iyonları salarak mikroorganizmaları inhibe etmenin yanı sıra, yara iyileşmesini de stimüle etmektedir. Gümüş içeren yara kapamaları ile ilgili insan çalışmaları sınırlı olup, ümit verici sonuçlar mevcuttur. Kanada’dan bildirilen kontrolsüz, prospektif bir çalışmada, iyonize “nanokristalin gümüş kapama” ile tedavi edilen kronik yaralarda klinik parametrelerde düzelmenin yanı sıra, yüzeyel yaralarda mikroorganizma yükünü azaltmış, fakat derin dokuda yük devam etmiştir.

Modern yara kapamalarında sadece antimikrobiyal etkinliğin yeterli olmayacağına, yara iyileşmesini destekleyecek başka özelliklerin de olması gerektiğine inanılmaktadır.

Topikal antimikrobiyallerin etkinlikleri bilinmesine rağmen yara tedavisinde halen bir kargaşa söz konusudur. Hatırlanmalıdır ki, bu etkinliği etkileyen birçok faktör vardır. Laboratuvar çalışmalarında antimikrobiyal ajanın etkinliğinin değerlendirilmesi için ilk aşama, minimum inhibitör konsantrasyonu (MİK)’nun belirlenmesidir. İnhibisyonun derecesini öğrenmek için kalitatif ve kantitatif süspansiyon testleri ve bu etkinliğin devamlılığını tespit eden kapasite testleri de ardından yapılması gerekenlerdir.

Konsantrasyon, ısı, temas süresi, mikroorganizma sayısı ve ortamda organik madde varlığı gibi birçok faktör topikal antimikrobiyallerin aktivitesini etkiler.

Şu ana kadar bahsettiğimiz ajanlar arasında gümüş sülfadiazin dışında hangisinin kronik yara infeksiyonlarında en etkin olduğuna karar verdirecek tarafsız çalışmalar yetersizdir. Gelecekte, mevcut antimikrobiyallere direnç geliştirmiş patojenlerle gelişeceğini düşündüğümüz yara infeksiyonları büyük problem olacağından, antibiyotik bilgilerimizi sürekli modifiye etmek zorundayız. Yaraların iyileşme sürecinde mikroorganizmaların etkisi tam olarak anlaşılamamıştır, fakat infeksiyonun yara iyileşmesini engellediği, hatta mortalite oranını arttırdığı da bir gerçektir. Topikal antimikrobiyallerin kullanımı, greft uygulamasından önce olduğu gibi bazı özel durumlarda bakterilerin kötü etkilerini ortadan kaldırmak için gerekli bir yöntemdir. Tam kabul edilmese de diğer bir uygulama, daha dirençli bakterilerin yerleşerek tedavisi zor infeksiyonlara neden olan biyofilmlerin ortadan kaldırılmasıdır. İn vitro olarak biyofilmlere iyot uygulandığında mikroorganizmalarda inhibisyon olduğu gösterilmiş, hidrojen peroksit uygulandığında ise bir tahrip potansiyeli olduğu iddia edilmiştir.

Topikal antimikrobiyallerin etkileme şekli standart değildir ve bu nedenle hastalarda istenmeyen durumlarla karşılaşabiliriz. Bunların içinde mikroorganizmalardaki direnç gelişimi en az görülen istenmeyen durum olmakla birlikte, antiseptiklerden klorheksidin için direnç bildirilmiş ve bu da antibiyotik direnci ile bağlantılı bulunmuştur. Dolayısıyla antiseptiklerin yanlış ve gereksiz kullanımı önlenmeli ve ek bir antimikrobiyal tedaviye her zaman gereksinim olacağı bilinmelidir.

Çay ağacı yağı (tea tree oil) ve amfibik derisinden izole edilen peptidlerle ilgili yara infeksiyonu tedavisine yönelik in vitro ve in vivo çalışmalar mevcut olup, umut verici sonuçlar alınmıştır.

İnfeksiyöz ajanın ortadan kaldırılmasıyla yara infeksiyonunun kontrolü için iki yeni tedavi adayı daha söz konusudur: Maggot ve bakteriyofaj tedavisi.

Maggot tedavisi, canlı sinek larvaları ile temasa geçirilen yaradaki bakterilerin bu larvalar tarafından yenip, sindirilmesi ve böylece ortamdaki yoğunluklarının azaltılması esasına dayanmaktadır. Maggot tedavisi ile sadece infeksiyon gelişme riski azaltılmakla kalmayıp, nekrotik dokunun debridmanı (biyocerrahi) da mümkün olmaktadır.

Bakteriyofaj tedavisi ise XX. yüzyılın başlarında bakteriyel virüslerin keşfedilmesinden sonra başlamış, ancak sonrasında antibiyotiklerin kullanıma girmesiyle önemini kaybetmiştir. Bu tedavi tam anlamıyla değerlendirilmiş ve araştırılmış olmamakla birlikte, yanık yarası tedavisinde faydalı olabileceği düşünülmektedir.

SONUÇLAR

1. XX. yüzyılda antibiyotiklerin gelişmesiyle yara bakımı ve tedavisinde çözümler bulunurken, bu ajanlara direnç gelişmesiyle yeni tedavi arayışları içine girilmiştir.

2. Antiseptik ajanların dikkatli bir biçimde profilaktik amaçla kullanılmaları yara iyileşmesini hızlandırdığı gibi, sonraki infeksiyon gelişimini de önleyebilmektedir.

3. Yara tedavisinde topikal antimikrobiyal ajanların etkinliğiyle ilgili çok net veriler bulunmamaktadır.

4. Daha iyi planlanmış, geniş çaplı çalışmalara ihtiyaç vardır.

5. Antiseptiklere karşı direnç gelişimi çok sık olmasa da, gereksiz ve yanlış kullanımı mutlaka önlenmelidir."

bahisleri geçmektedir. Kaynakça listesi hayli uzun olduğu için buraya aktarmadım.


Güzel bir açıklama olmuş.Bide çoğu dinsel kaynakta metafiziksel bir madde olarak geçer spiritüel değerlerinide paylaşabilirmisiniz?(Mesela:paganistlikte,hristiyanlıkta ve bir çok dinde gümüş şarap, gümüş haç vb... bi sebebi olmalı illaki)

Niyetimde vardı, işim ve sınavlarım sebeiyle biraz zaman alacak ama mutlaka ilk fırsatta, teşekkür ederim anımsatmanız için +
 
Üst