insafsız adem oglunun büyücüleri idamı

peril

Kayıtlı Üye
Katılım
26 Kas 2008
Mesajlar
432
Tepkime puanı
16
Büyücüler, ayakları yere dokunup toprağa kötü ışınlar saçmasın diye, çoğunlukla küfeler içinde taşınırdı. Büyüleyici bakışları yargıçlara karşı kötü etki yapmasın diye; mahkeme salonlarına bazen arkaları dönük olarak alınırlardı. Suçlarını kendi kendilerine ya da işkence altında itiraf eden tutuklulara merhamet gösterilerek canlı canlı yakılmazlar; boğdurulduktan sonra cesetleri ateşe atılırdı. Suçsuz olduklarında inatla ısrar edenler, boğdurulmadan canlı canlı yakılırdı.

Böyle idamların yerine getirilmesi büyük eğlencelerin düzenlenmesine yol açardı. Sabahın erken saatlerinde trampetler çalar, borular öter, kiliselerin koskoca çanları ortalığı birbirine katardı. Okullar tatil edilir; öğrenciler, büyücülerin yakılmalarını seyretmeleri için serbest bırakılırlardı. Tüm kasaba halkı da, bu büyük ğlenceye katılmak amacıyla kasabanın meydanında toplanırdı. Sözde büyücüler, kazıklara bağlanıp alevler içinde yürek paralayıcı çığlıklar atarak yanıp kavrulurlarken, okul koroları onların karşısına dizilerek, kilise ilahileri okurdu.

Fransa, Almanya ve İskoçya'da tutuklular ya da onların aileleri, tüm yargı masraflarını, cezaevi ve idam giderlerini peşin olarak öderlerdi. Bu masraflar cezaevindeyken tutuklunun yediği yemeklerin karşılığını, işkence yapmak için gelen görevlinin ücretlerini, işkence aygıtlarının bedellerini, kazıklara çakılıp yakılacak olan tutuklular için satın alınacak odunların parasını, duruşma görevlilerinin ve celladın aylık ücretlerini içerirdi.

1595 yılında ateşe atılarak diri diri yakılan üç kadın tutukluya, tutuklandıkları günden idam gününe kadar geçen üç günlük süre için, peşin olarak şu masraf faturası gösterilmişti:

1- Tukluların ve gardiyanların yiyecek ve yatacak giderleri: 33 florin
2- Cellat ücreti: 14 florin
3- Yargıç ve yardımcıları için şölen giderleri(duruşmadan sonra): 32 florin

Kurbanlık Büyücüler

Avrupa ülkelerindeki büyücü avı ticareti, özellikle on altı ve on yedinci yüzyıllarda doruk noktasına ulaşmıştı. Yalnız Saksonya'da 133 büyücü aynı ateşte birarada yakılmıştı.

Fransa'ya gidip gelen gezginler, binlerce büyücünün kazıklara bağlanarak yakılmakta olduğunu gözleriyle gördüklerini söylüyorlardı.

Almanya'daki Köln kentinde, uzun yıllar boyunca, ayda ortalama 300 büyücü ateşe atılıp yok edilmekteydi. İsviçre ve Almanya'nın nazı köylerinde, burada oturan tüm insanlar büyücülükle suçlanarak yok edilmiş ve bu köyler, olduğu gibi haritadan silinmişti.

Küçük çocukların ve erkeklerin de büyücülük suçuyla ortadan kaldırılmaları sürdürülüyordu ama, asıl sanıklar kadınlardı. Büyücü denince ilk akla gelen kadınlar oluyordu; çünkü şeytan, bu iş için çoğunlukla kadınları seçiyordu.

Büyücü avı çağında ne kadar büyücü sanığın ortadan kaldırılmış olduğu kesin olarak bilinemezse de, araştırmacılar bu rakamın iki yüz binin üstünde olduğunu söylemektedirler.

On sekizinci yüzyıl içinde büyücü tutuklamaları azalmaya başladı. Nihayet en son tutuklamalara Almanya'da 1775 yılında, İsviçre'de ise 1782 yılında rastlandı. Bu arada bir çok cesur yazar hayatlarını tehlikeye atarak bu saçma büyücü avcılığını protesto ettikleri halde bu deliliğe son verdirememişlerdi.

Niçin insanlar, bu kadar saçma ve korkunç büyücü masallarına inanmışlar, yüz binlerce suçsuz kişinin diri diri ateşlere atılmasına göz yummuşlardı? Bu nokta hala açıklanamamaktadır.

Babil'den kaynaklanıp daha sonra her köşeyi saran sihirbazlık, şeytanın etkin sömürü düzenlerinden. Şu kararsız, bilgisiz çağda gerçeğin kaynağını bilemeyen sayısız insan bir sürü büyücünün, falcının, fincancının kurbanı olmuş, avuç avuç para akıtmakta. Ruhsal bilgisizlikten yararlanan şeytan, kadını erkeği ticaret makağına dönüştürüyor., dokunaçlarını her ülkeye sarıyor. Ceplerini parayla şişiren şarlatanlar kaçakçılığın ön sırasında. Genellikle on para vergi ödemezler. Her yan astroloji falcılarıyla dolu. Her ülkede gazeteler, dergiler horoskop resimleri taşıyor. Milyonlarca insan, Tanrı'ya inanırım derken, bunlara bel bağlıyor. Bireyler, adımını ZODYAK üzerinde yer alan on iki takım yıldıza verilen adların etkisiyle atmakta, bunların yöntemiyle yönünü bulmaya çabalamakta.
Tüm insanlık ailesini çökük Babil'in ruhu mu yönetmekte? Çağımızın son yargısını açıklayan Tanrı,, tanım yoluyla Babil'e şöyle seslenir: "Çünkü büyücülüğünle tüm ulusları kandırdın" (Esinleme 18:23). Yasayla bir çok kötülüğü cezalandırabilen yargı düzenekleri büyücülüğü yasaklayamıyor. Çünkü sayısız insan bunun demir mengeninde. Ulusların yöneticileri de aynı kapana tutulmuş.. Genel korku nedeniyle büyücülük meydanı boş bulmuş. Yalanın babası şeytan insana egemen kesilmiş.
Gerçeği, sevgisi, kayrası ilişkisinde kendini açıklayan Tanrı şöyle der: "Peygamberlerinizi ve falcılarınızı, düşlerinizi ve yıldız bakıcılarınızı, afsuncularınızı dinlemeyin" (Yeremya 27:9). "Cinlere, bakıcılara başvurmayacaksınız. Sizleri kirleten bu şeyleri aramayacaksınız. BEN Tanrı'nız RAB'İM... Cinlerin, bakıcıların ardından düşüklük işlemek için onlara gidene karşı çıkacağım" (Levililer 19:31; 20:6). Ve O'nun kesin buyruğu sürdürülür: "Aranızda falcı, yıldızlara bakan, sihirbaz, afsuncu, büyücü, cinci, bakıcı ve ölülere danışan hiç kimse bulunmayacak. Çünkü bunları yapan kişi RABBE tiksinti getirir... Tanrı'nın RABBİN katında yetkin olacaksın"
Özgün ve kalıtımlı günahla kirlenen insan aklı ve bedenin sağlıksız eylemlerin yatağı. Tanrı bildirisi şudur: "Elinden afsuncuları söküp atacağım, artık yanında yıldızlara bakanlar yaşamayacak" (Mika 5:12). "Bunların yeri ateşle ve kükürtle yanan göldedir. Bu, ikinci ölümdür" (Esinleme 21:8). Her günahın yargılanışı yakındır.
Bu boncuğu tutsaklıkta, şeytanın amansız mengenesinde inim inim inlemeye hiç kimsenin zorunluluğu yoktur. Şeytanı ve cinler gurubunu yenen, onları tüm çirkinlikleriyle sergileyen Mesih insanlığa geldi. O şöyle tanıtılır: "Tanrı'nın Oğlu, iblisin işlerini dağıtmak için açıklandı" (1. Yuhanna 3:8; İbraniler 2:14). Seven Tanrı insanlığa bu kurtarıcıyı gönderdi. Dileyen herkesi yıkımın kenarından çekmeye atadı O'nu. Korkuları, kuşkuları Mesih dağıtır, dünyanın ürkütücü öğelerini yalnız O etkisiz bırakır. Günahtan yalnız O kurtarır. Yenilgiler zincirini yalnız O yengi aşamasına getirir. İsa Mesih yeryüzündeyken cinler O'ndan titredi. O'nun tek buyruğunu duyan cinler bangır bangır bağırarak insanların bedeninden çıktı. Bir kez, cine tutulmuş iki adam mezarlar arasından koşup geldi. Pek kudurgan olduklarından kimse o yoldan geçemiyordu. İsa'ya, "Ya Tanrı Oğlu, bizden ne istiyorsun?" diye haykırdılar. "Bize vaktinden önce işkence çektirmeye mi geldin buraya?" İsa cinleri kovdu. Adamlardan çıkan cinler domuzlara girdi. Bir anda tüm sürü uçurumdan aşağı denize uçup suların içinde boğuldu (Matta 8:28-34). İsa'nın gücü, yetkisi, yeterliliği cehennem ordularının toplamından üstündür. Kurtuluş, sağlayan yalnız O'dur.
Muskaya, nazar boncuğuna, at nalına, avuç yada yıldız falcılığına bağlıysan, tümünün sonu kötüdür. Şeytandan kaynaklanan doğa ötesi güçlerin egemenliğinden özgür edilmelisin. Çağın sonu yaklaştı: "Canavar ve onunla birlikte yalancı peygamber tutsak alındılar... İkisi de diri olarak kükürtle yana ateş gölüne atıldılar" (Esinleme 19:20). İsa çağrısını şöyle duyurur: "Yol, gerçek ve yaşam BEN"İM... Gerçeği bileceksiniz ve gerçek sizi özgür kılacaktır" (Yuhanna 14:6; 8:32)
 

circe

Kayıtlı Üye
Katılım
23 Ara 2008
Mesajlar
20
Tepkime puanı
0
çok korkunç bir insan bir insana nasıl böyle şeyler yapar?
 

nora22

Kayıtlı Üye
Katılım
27 Ara 2008
Mesajlar
45
Tepkime puanı
3
İş
matematikci
ben olsam sucumu itiraf ederdim.diri diri yakilmaktansa bogulmak daha iyi..
 

aşikar16

Kayıtlı Üye
Katılım
8 Ara 2008
Mesajlar
34
Tepkime puanı
0
ama şu bir gerçek ki!

büyücü olmayan.
sadece kiliseye karşı olan kişilerde iftiraya uğramışlardır.
bir çok bilim adamı da büyücü diye yakılmıştır
 
Üst