Meditasyonun Önemi

URUMHAMATAHAYİL

Yönetici
Katılım
5 Haz 2008
Mesajlar
7,097
Tepkime puanı
4,971
İş
Wellness Antrenör/Psikolog/ Sosyolog
Sinir bilim alanındaki yeni keşifleriyle tanınan Dr. Rick Hanson - nöropsikolog ve Dr. Richard Mendius- nörolog, diyorlar ki, zihniniz değiştiğinde beyninizde değişir. Psikolog Donald Debb de diyor ki, bir kere el ele tutuşan nöronlar bir daha birbirinin elini bırakmaz, yani zihinsel faaliyetler yeni sinir yapılarının oluşmasını sağlar.
Anlık duygu ve düşünceler bile beynimizde kalıcı izler bırakabilir, bir bahar yağmurunun bıraktığı küçük izler gibi. Yağmurlu bir günde, mutfağın camından izlediğim bir kumruyu asla unutamam. Zarif bir şekilde kollarını açıp koltuk altlarını yağmurda yıkıyordu. Muazzam bir manzara. Tarifsiz bir güzellik. Yaşadığım coşkuyu ve hayreti kelimelerle anlatmam mümkün değil.
Ama bilimsel bir örnek verecek olursak, işleri gereği Londra’nın müthiş dolambaçlı yollarını bilmek zorunda olan taksi şöforlerinin beyinlerinde, beynin görsel-uzamsal hafızasını meydana getiren ana bölgesi hipokampüs daha çok çalıştığı için daha büyük olduğu tespit edilmiş.
Kısaca beynimizi aklımızdan geçenler şekillendiriyor. Yani zihnimizi daha iyi kullanarak beynimizi daha iyiye doğru geliştirebiliriz.
Bunun nasıl yapılacağını göstermeden evvel biraz beynimizi tanıyalım. 100 milyar nöron var ve her nöron diğer nöronlarla 5000 tane bağlantı noktası var. (sinaps) Tipik bir nöron saniyede 5 ila 50 arasında sinyal gönderiyor. Yani ben size bunları anlatırken sizin kafanızın içinde katrilyonlarca sinyal dolaşıyor. Kalbinizin kan pompalaması gibi sinir sisteminiz de bilgi pompalıyor. Beyin bir buzdolabı gibi harıl harıl çalışır, derin uykudayken haracadığı enerji zorlu düşüncelerle cebelleşirken harcadığı enerjiden az değildir.
Bu açıklamalardan sonra zihnin beyne ne derece bağımlı olduğunu gösteren çalışmaların her geçen gün arttığını belirtmek istiyorum. Örneğin, çocuklukta beyinle birlikte zihin de gelişiyor. Bu süreçte beynin hasar görmesi, zihnin de hasar görmesine yol açıyor. Yanı sıra, beynin kimyasındaki küçük değişiklikler ruh halinde, konsantrasyon düzeyinde ve hafızamızda değişikliklere yol açıyor.
Tibet’te bu alanda tecrübeli kişiler derin bir meditasyon haline geçtiklerinde beyinlerinin güçlü bir şekilde gamma beyin dalgaları ürettiği görülmüş. Bu elbette derin bir huzur hali demek ama biz modern insanlar manastırlardaki gibi sabahtan akşama taş taşıyıp yerleri süpürmeyi içeren çalışmalar yapamayacağımıza göre kendimize uygun yöntemler bulmak zorundayız.
Beyin yakınlaşmaktan çok kaçmaya meyillidir. Bunun nedeni, olumlu deneyimlerin değil olumsuz deneyimlerin hayatta kalmak açısından daha etkili olmasıdır. Bundan milyonlarca yıl önce vahşi hayvanlardan kaçışan atalarımız sürekli arkalarını kontrol etmek, en ufak bir çıtırtı karşısında hemen harekete geçmek, duruma göre kaçmak ya da savaşmak zorundayıdı. Genlerini diğer nesillere aktaranlar kötü deneyimler karşısında fazlasıyla uyanıktılar. Atalarımız avcı oldukları kadar avdılar... Avcı-toplayıcı atalarımız arasında erkeklerin ölüm nedenleri arasında bir numaralı sebep : şiddet... Beyin olumsuz bilgiyi olumlu bilgiye kıyasla daha süratli tespit eder. Bir olay negatif olarak işaretlendiğinde hipokampüs bunun gelecekte kullanılmak üzere özenle depolanmasını temin eder. Sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer.
Beyniniz olumsuz deneyimlere cırt cırtlı bant gibi yapışırken, olumlu tecrübeler karşısında teflon gibidir.Olumsuz bir deneyimi aşmış olsanız bile, beyninizde bu deneyime ait silinmez izler kalır. Bu birikim öncekine benzeyen korkutucu bir şeyle karşılaştığınız anda harekete geçmek üzere hazır bekler. Olumsuz deneyimler sizi kötümser, aşırı tepkili ve olumsuz bir kişilik sahibi yapan kısır döngülere neden olur. Beyindeki bu olumsuzluk eğilimi, çeşitli şekillerde acı çekmemize neden olur. İlk olarak, bazı insanlarda oldukça yoğun endişeye yol açar. Endişe farkındalık ya da meditasyona odaklanmayı engeller çünkü beyin sürekli bir sorun var mı yok mu? taraması yapmakla meşguldür. Bu da diger istenmeyen hisleri beraberinde getirir: öfke, keder, depresyon, suçluluk, utanma. Geçmişteki kayıpları ve başarısızlıkları vurgular, mevcut yeteneklerin küçümsenmesine neden olur, gelecekteki olası engelleri abartır. Böylelikle zihin, karakterinize davranışlarınıza ve olasıklarınızla ilgili adil olmayan yargılarda bulunur ve bu yargıların ağırlığı altında ezilirsiniz. Geçen 3 milyon yıl içinde beynin kütlesi 3 kat arttığı için beyindeki simülasyonun kabiliyetleri de artmıştır.
Mutsuzluk ve tatminsizliğimize büyük ölçüde neden olan bu tür bir acı hissi, beynin eseridir. Çektiğimiz acılara neden olan beynimiz aynı zamanda bu acılara merhem de olabilir. Bunun için neye ihtiyacımız var: zihnimizi denetlemek, parasempatik sinir sisteminin sakinleşmesine ihtiyacımız var. Bunun içinse farkındalıkla yaşamaya ihtiyacımız var. Aslında hoş ya da nahoş her şey karşısında sakin kalabilmek evrimin şablonuna aykırıdır. Bunun için cidden farkında olmamız gerekir.
NELER YAPMALIYIZ?
Kendimize karşı şefkatli olacağız. Kendimizi sevmek ve bağlantılı sinir devrelerini güçlendirmek için:
• Sizi gerçekten seven birisiyle birlikte olduğunuz zamanları anımsayın; kendinizle ilgilendiğini hissetmek beyninizdeki derin bağlılık sistem devrelerini harekete geçirerek, sistemi şefkat göstermeye hazırlar.
• Gerçekten sevdiğiniz birini düşünün, çocuğun, eşin vesair... Bu sevgi akışı, sevgi hissinin sinirsel temellerini de destekler (oksitosin, insula, PFK) bu sistemleri ısıtır.
• Kendinizle ilgilenin, iyi dileklerde bulunun. Üzgün bir çocuğa gösterdiğin sıcaklığı kendinize gösterin, elinizi kalbinizin üzerinde ya da yanağınıza koyun.
• Sevildiğiniz hissine açın tüm benliğinizi. Bu iyi hislerin kaynağı mühim değildir, beyin bu hislerin kimden kaynaklandığına bakmaz. Sevildiğinizi hissedin, sakinleştiğinizi hissedin ve bu hisler içinize yerleşsin.
Bazı fiziksel ve zihinsel rahatsızlıklardan kaçış yoktur. Bunlar hayatın ilk oklarıdır. Eğer açgözlülük, nefret ve yanılmasama adlı üç zehirle tepki verirsek ikinci oku da biz fırlatmış oluruz. Duygularımıza hikaye yazmayalım.
Olumlu şeyleri İçselleştirin!
İyilikleri fark edin. Bütün antenleriniz iyi haber toplamak için hazır olsun. Gündelik hayatın küçük güzelliklerini ıskalamayın. Çocukların yüzleri, bir portakalın kokusu, mutlu bir tatilin anıları, işteki küçük bir başarı vs. açık büfe gibi dalın...
Deneyimin tadına varın. Tamamen güzel deneyime odaklanarak tadını çıkarın. Herhangi bir şey farkındalık düzeyinde ne denli uzun kalırsa ve duygusal olarak ne kadar uyarıcı olursa o kadar çok nöron bir arada ateşlenir ve bu nöronlar daha sıkı bağlar oluşturur ve hafızadaki izler daha da sağlamlaşır.
Deneyimin aklınız ve bedeninizin derinliklerine nüfuz ettiğini hayal edin ya da hissedin. Sünger gibi içine çek.
Olumsuz bir anınınız aklınıza geldiğinde, acısını hafifletmek için olumlu duygu ve bakış açılarını kullanın. Otları ayıklayıp çiçekler dikin.
Gevşeme rahatlama teknikleri, diyaframdan nefes alma.
Kademeli rahatlama: derin nefes alıp vermek parasempatik sinir sistemini uyarır..
Dudaklara dokunmak- dudaklarımızda parasempatik lifler bulunur. Dokunduğunuzda parasempatik sinir sistemini uyarmış oluyoruz. Parasempatik sinir sistemini uyarmak bizi rahatlatıyor.
Bedeninizin farkında olun. Misal yoga, dans etmek.
Görüntüler... stresliyken dağdaki bir göl görüntüsünü birkaç saniye içinde aklınıza getirebilirsiniz.
Meditasyon.
Düzenli meditasyon parasempatik sinir sistemini uyararak, beyindeki gri maddeleri artırır, prefrantal bölgelerde yaşlılığa bağlı incelmeyi azaltır, dikkat sevgi ve empati gibi psikolojik işlevleri iyileştirir.
Ruh halini iyileştiren sol ön bölgelerde aktivasyonu artırır.
Gamma beyin dalgalarının gücünü artırır... huzur... güven duygusuna yol açar.
Stresten kaynaklanan kortizolü düşürür.
Bağışıklık sistemini güçlendirir.
Kalp damar hastalıkları, astım, tip 2 diyabet, PMS ve kronik ağrı gibi çeşitli rahatsızlıklarda yararlıdır.Uykusuzluk, endişe hali, fobiler ve yeme bozuklukları gibi rahatsızlıklarda yararlıdır.
Kaynak Kitap: ZİHİN KULLANMA KILAVUZU/ DR. RICK HANSON VE DR. RICHARD MENDIUS
 
Üst