Ortaçağda Afsunculuk/Kara Büyü (Sorcery

tNitrotoluen

Banlı Kullanıcı
Katılım
18 Tem 2013
Mesajlar
277
Tepkime puanı
4
Büyüyü dinden ya da bilimden ayırmanın zor olduğu durumlar mevcutsa , ''beyaz''(faydalı) büyüyü ''kara'' (zararlı)'' büyüden ya da tıbbi ya da koruyucu büyüyü afsunculuktan ayırmanın güç olduğu durumlar çok daha fazladır. Büyük oranda bakış açısına bağlı olmakla birlikte - ve ''gri'' büyüden bahsetmek adetten olmasa da- gerçekte bu kategoriler arasında gri alanlar mevcuttur. Eğer bir şifacının iyileştirmeye çabaladığı hastanın durumu daha da kötüye giderse buna ne denilecektir? Bazı kişiler şifacının aslında hastaya zarar vermeyi istediğini varsayabilirler. Şifalı bitkiler dair özel bilgi sahibi olanlar ölüm ve hastalığa neden olacak başka bitkilerden haberdar alabilirler; ya da modern dönem öncesi Avrupası'nda insanların muhakemesi bu yönde çalışabilir. Şifacının niyetinden ayrı olarak uygulanan terkip yanlış olabilir ve eğer büyülü bir tedavi geri teperse, sırf yarattığı etkinin niteliğinden dolayı afsunculuk/kara büyü olarak değerlendirilebilir. Farklı olmakla birlikte aynı derecede büyü bir sorun sevda büyülerinde ortaya çıkar . Eğer bir büyücü zinayı teşvik eden büyü yaparsa , Tanrı korkusuna sahip bir Hıristiyan bunu kolaylıkla kara büyü diye damgalıyabilir. Ama ya aynı büyücü sevda büyüsünü kocasının muhabbetini tekrar kazanmak isteyen bir kadın için kullanırsa bu da mı bir tür afsunculuktur? Ortaçağ toplumlarında çoğu insan bu kanıdadır.

Afsunculukla ilgili bilgilerimizin büyük çoğunluğu , buna karşı açılan davaların kayıtlarından gelmektedir; bu kayıtlarda , örneğin civarda yaşayan yaşlı bir kadının ineklerini ya da çocuklarını afsunladığından yakınan köylülere rastlarız. İnsanların büyü davasıyla mahkeme önüne çıkarılmasına sebep olan en yaygın iddia , birilerinin bedensel olarak zarar görmesine , hatta ölümüne sebep olunmasıdır. Bazı yerlerde , özellikle İtalya'da sevda büyüsü yapmak yaygın bir mahkemeye çıkarılma nedeni olmuştur. Avukatların ve yasa uygulayıcılarının gözünde sevda büyüsü , başvuru kocasının muhabbetini geri geri kazanmak isteyen bir kadından gelse bile , afsunculuktur; çünkü bir insanın iradesini kısıtlamaya yöneliktir ve özellikle İsviçre'de insanların büyüyle fırtınalar çıkarmak ve komşusunun ekinini mahvetmekle suçlanarak mahkemeye çıkarıldığını görürüz. 10. yüzyıla ait biri Germen afsunu Şeytan'a ''tahripkar yağmurlarla , donla , fırtınalarla ya da afsuncuların mırıldandığı büyülü sözlerle'' herhangibi bir zarara sebep olmamasını İsa'nın adıyla emreder . Afsunculuk , bir kişinin kozmik güçlerle ilişki kurarak yoğunlaştırdığı bir doğa gücü olarak görülüyordu herhalde. Daha küçük ölçekte hırsızlık da bazen , hırsızın bir engeli büyülü yollarla kaldırdığı ya da kırdığı varsayımına dayanarak, kara büyü faaliyeti olarak cezalandırılmıştır.

Afsunculuk teknikleri esasında tıbbi ve koruyucu büyü teknikleriyle aynıdır: ritüellerin eşlik ettiği iksirler, afsun duaları, amuletler. Olumlu ve olumsuz büyü arasındaki fark bunların temel kavramlarında değil , hizmet ettikleri amaçlarda yatar . İnsanlara zarar vermek için yiyecek , içecek veren afsuncular onları ''zehirlemekle'' suçlanabilir; burada okült ve normal güçler arasında ki ayırımı tanımlamak için güçleşir. 15. yüzyılın başlarında İsviçre'de , ''zehirli'' elma vererek bir adamın ölümüne sebep olmakla suçlanan bir kadın , sadece cinayetten değil afsunculuktan da yargılanmıştır. Aşk iksirlerinde bitkiler, küller ve başka malzemeler kullanılabilirdi. Seneca'nın oyunununda Herakles'in karısının yaptığı gibi , sevda büyüsü yapan kadınlar bazen şaşırıp öldürücü iksirleri ofrodizyak maddelerle karıştırırlardı. Örneğin , 15. yüzyılın ortalarında Locarn'da bir kadın bu hatayı yapmakla suçlanmış ve kasabadan sürülme cezasına çarptırılmıştır. Bir başka kadın adet kanını aşk iksiri olarak bir erkeğe içirdiğini itiraf etmiş, ama adam bir süre sonra ölünce bunun sebebinin yaptığı büyü olduğunu reddetmiştir.

Kötü niyetlerle kullanılan afsunlar genel olarak ''lanet'' diye adlandırılırdı. Bu tür formüller genellikle bir kutsama ya da ant verdirmenin tersine çevrilmesinden ibaretti ve onlarla aynı yapıdaydı. Kutsama ya da ant verdirmede olduğu gibi lanette de tarihi kutsal olaylara ya da dini efsanelere başvurulabilirdi. 1485 yılında Innsbruck'da vaftiz olmuş bir Yahudi kadın , düşmanının başında Meryem'in İsa'yı doğururken vucudunda hissettiği gibi yoğun bir ağrı hisssetmesi için kafir bir afsun okumakla suçlanmıştır. Sevda büyüsü için kulanılan bir tılsım çok daha açıktır: '' Meryem doğurduğunda Oğlu'nu ne kadar seviyorsa , N. de beni o kadar sevsin.''

Bu lanetler gizlilik içinde söylendiğinden , neyle ilgili ya da ne söylendiği kurbanın bilmesine pek olanak yoktu; bu nedenle muhtemelen mahkeme kayıtlarına yansıyanların gerçekle pek alakası olmuyordu. Benzer bir sebepten dolayı kara büyü kurbanları da içtikleri iksirleri kanıt olarak mahkemeye sunamıyorlardı. Bu durumda , davacıların mahkemede hakimlere gösterebilecekleri tek kanıt, yataklarının altına ya da kapılarını eşiklerine onlara zarar vermek için konmuş amuletlerden ibaretti. Bu amuletler genelde toz haline getirilmiş zararlı şeylerin , insan dışkısının , bir darağacından alınmış odun parçasının ve başka malzemelerin sarılıp sarmalanmasından oluşuyordu. Evinin eşiğinin altını kontrol eden hasta bir kadın , bir beze sarılmış fare benzeri üç küçük siyah hayvan leşi bulmuştu.

Afsunculukta kullanılan ritüeller genellikle uyuşum büyüsü içeriyordu. 1486 yılında Locarno'da bir tanık, iki kadın komşusunu bir kaynağın başında tuhaf bir ritüel yaparken gördüğünü söylemiştir; kadınlar birbiri ardına suya girmiş ve sonradan giren ilk girenin başından aşağı üç kez su dökmüştür. Bunun hemen ardından dolu yağmaya başlamıştır. Afsuncular bir duvara bıçak sokup ''süt sağarak'', ineklerden süt çalabilirlerdi. Birine fiziksel zarar vermek için , uyuşum tekniklerinin en kötü şöhretlisi olan tavsir büyüsünü kullanabilirlerdi: Eğer bir kişinin tasvirine iğne sokarak ya da başka şekilde bir zarar verilirse , bu simgesel zarar kurbanın gerçek bedenini de etkilerdi. 14. yüzyılda Coventry'de bir afsucu, komşusunun balmumundan figürü üzerinde bu büyüyü denemiştir. Figürün alnına sivri uçlu bir kurşun çubuk soktuğunda komşusu deliye dönmüş ve acı içinde çığlık atmaya başlamıştır. Haftalarca süren bu işkencenin ardından , afsuncu çubuğunu figürün kalbine batırmış ve komşusu ölmüştür.

Beklenebileceği üzere , afsuncuların bu günahları kilisenin kutsal nesnelerini ve ritüellerini kullanarak işledikleri düşünülüyordu. Bulabildikleri her yerde doğaüstü güçleri ele geçirmeye çalışanlar , kutsal şeyleride amaçladıkları için kullanmakta duraksamayacaklardı. Kutsallığa yönelik böylebir hakaret korkusu , Yahudi karşıtı propaganda içinde ortaya çıkmış olabilir. 1321 yılında Aquitaine'de yayılan bir salgın hastalık , cüzzamlıların ve Yahudilerin kan , idrar, bitki ve kutsal ekmekten oluşan bir karışımla kuyuları zehirledikleri söylentisinin çıkmasına sebep olmuştur. 1130 kadar erken bir dönemde Trier başpiskoposu yönetim bölgesi içindeki Yahudilerden , Hristiyan olmakla oradan sürülmek arasında bir seçim yapmalarını istemiştir; başpiskopos kısa bir süre sonra ölünce Yahudiler başpiskoposun balmumundan bir heykelini yapmakla ve sonra da o heykeli ağır ağır ateşte eriterek onun ölümüne sebep olmakla suçlanmışlardır. 13. yüyılda ve sonraki yüzyıllarda kutsal ekmek ve şarabın yüceltilmesi , kutsanmış ekmeğin kiliselerden çalınıp kara büyü için kullanılacağı korkusunun gelişmesine yol açmıştır. Bir kadının ağzında kutsal ekmekle bir erkeği öperek aşkını kazanmaya çalıştığını anlatan hikayeler dolanmaya başlamıştır ortalıkta . Meşhur bir davada bu davranışı sergileyen bir kadın yargılanır ve kutsanmış ekmeği komünyonda yukarıya kaldırıldığında bile görememekle cezalandırılır. Ancak İsveçli Aziz Bridget'in bir kutsal emanetine dokunarak bu azaptan kurtulur. Böyle hikayeler kutsal nesnelerin çevresinde nefes kesici , efsanevi bir hava yaratmaya yöneliktir, ancak kutsal şeylerin kutsal olmayan amaçlar için kullanilebileceği korkusuda inanılmaz bir yan yoktur.

İçinde tıbbi büyü formüllerinin bulunduğu yazmalar da bazen bir teolog ya da yargıcın kara büyü olarak değerlendirebileceği şeyler içerebilirdi. Bu yazmalarda tavsiye edilen usul ve işlemler esas itibariyle mahkeme kayıtlarında rastlananlardan farklı değildir, ancak bunlar hakkında daha ayrıntılı bilgi sahibi olduğumuzdan büyünün şifa amaçlı kullanılan ot teripleriyle benzerliği daha kolay görülmektedir(1).

Yazmalarda sık sık aktarılan terkiplerden biri, dışarıdan bakan birinin sevda büyüsü aracı sanabileceği afrodizyaklardır. Bir kadında şehvet uyandırmak için , bir parça yünü yarasa kanına batırmak ve bunu kadın uyurken yastığınn altına koymak önerilmektedir. Bir erkek geyiğin ya da boğanın testislerini veya bir tilki kuyruğu da kadında şehvet uyandıracaktır. Banyosuna karınca yumurtaları koyduğunuzda kadın öyle çılgınca uyarılacaktır ki, çarnaçar ortalıkta ilişkiye girecek erkek arayacaktır(2). Bir derlemede bahsi geçen daha şüpheli bir tavsiye de fındık ağacından bir değneğin üzerine ''pas + pix + abyra + syth + samasic'' yazıp bu değnekle kadının kafasına üç kez vurmanız ve sonra hemen onu öpmenizdir; kadının siz aşık olacağı kesindir. Diğer yandan bir kadın topraktan çıkardığı soluncanları bir bitkiye karıştırıp, bunu kocasının yemeğinin içine koyarsa kocasını kendine aşk edebilir.

Bitkiler başka tür afsunculuk uygulamalarında da kullanılabilirdi. Bir yiyeceğin ya da içeceğin içine karıştırılmış tarak otu ufalanmış bir dişle birlikte yutulursa bunu hazmeden kişiler, başka bir bitkinin özsuyunu içine dek birbirleriyle kavga ederlerdi. Bir erkeği iktidarsız yapan , en azından cinsel isteğini azaltan çok sayıda iksir vardı. Söğüt ağacının ya da kavak ağacının çiçeklerin yemek ''uzun tecrübelerle kanıtlandığı üzere'' bu etkiyi yaratabilirdi. Fulya çiçeğiyle kaynatılmış kırk karıncayı içen kişi ömrünün geri kalanını iktidarsz geçirirdi. Belki de en abartılı iddia gübrenin içine yatırılıp çürütülen adaçayından yılan kuyruklu bir kuş doğacağı ve bu kuşun kanınan dokunanların en az on beş gün boyunca akıllarını yitireceği, yılan yakılıp da külleri ateşe savrılrsa korkunç bir gök gürültüsü duyulacağı iddiasıdır.

Bu tip tariflerin hepsinin aynı ciddiyetle kaleme alındığı varsayılamaz. Bununla birlikte ortaçağ insanı büyünün iktidarsızlağa yol açılabileceğine gerçekten inanıyordu; Kral II. Lothar kendisine büyü yapıldığı için evliliğinde vuslata eremediğinde Rheims Baipiskoposu Hincmar (806-882) çağrılmış ve bu büyünü kralın bu gelini boşayıp , başka bir kadınla evlenmesi için gerekli bir dayanağı oluşturup oluşturmadığı sorulmuştur. Aynı soru, 11. ve 12. yüzyıllarda önde gelen kilise yasası avukatlarını ve diğer kilise mensuplarını meşgul edecek şekilde tekrar ortaya atılmıştır. Bulunan çözüm , eğer başvurulan çareler kifayetsiz kaldıysa gelinin boşanması ve ilk başarısızlığın sebebi açıkça büyüyle ilgiliyse tekrar evliliğe izin verilmesi yönündedir. Özetle afsunculuk o dönemde gerçekten ciddiye alınan bir iştir.

Şifa büyüsünde olduğu gibi , afsunculuk da bitkilerin üçleri afsun dualarıyla arttırabilirdi.14. yüzyıldan kalma, yüzeysel bir biçimde Hıristiyanlaştırılmış formül bir bitkiye seslenir;

''İsa'nın adıyla , amin. Ey ot, sana emrediyorum, Aziz Petrus'un adıyla ... ay ve yıldızlarla ... seni ele geçireyim ... bütün düşmanlarıma ve bana karşı olan tüm başrahiplere ve rahiplere ve ruhban olmayanlara ve bütün kadınlara ve bütün avukatlara... karşı (senin sayende) zafer kazanayım.(3)''

Eğer aynı temel teknikler hem iyi hem kötü büyü için kullanılıyorsa , bu teknikler aynı zamanda kara büyüye karşı korunmak ya da birine musallat olmuş bir laneti bozmak için de işe yarıyabilirdi. 1475 yılına ait bir formül açıkça ''hain bir cadıya'' karşı kullanılacak bir afsun olarak tanımlanmıştır. Bir afsun olarak sözcüklerden oluşmaktadır, ama bir talisman olarak tasarlanmıştır; yani yazılıp, taşınacak ,''uyurken, uyanıkken, içerken ve özellikle rüya görürken,'' kişinin üzerinde olacaktır. Afsun şöyledir:

''In nomine Patris,vb. Tanrı'nın gücüyle, İsa'nın çilesi + ve haçıyla + benim için çare ol. Kutsal Efendimizin beş yarası benim için çare olsun + Bakire Meryem beni bütün kötü demonlara, bütün kötü ruhlara karşı korusun ve bana onlara karşı yardımda bulunsun, amin. + A +G + L + A + Tatragrammaton + Alfa + O ...(4)''

Villanova'lı Hekim Arnold 1300'lerde kaleme aldığı ''Büyücülük Üzerine'' adlı eserinde , büyünün yol açtığı aktidarsızlık için çok sayıda çare önermiştir. Bazı vakalarda , der, karılarıyla cinsel ilişki kuramayan erkekler tamamen insan elinden çıkma ilaçlar ve yöntemlerle tedavi edilebilirler, ama bazı durumlarda ilahi yardım şarttır. Bazen de büyüye yol açan nesnelerin -evli çiftin yatağının altına konmuş horoz testisleri ya da yarasa kanıyla yazılmış pusulalar gibi- ortadan kaldırılmasıyla soru basitçe çözülebilir. Amaca uygun doğal şeyler de kullanılabilir: Bir balığın ödüyle yatak odasının tütsülenmesi büyüyü etkisizleştirebilir (krş. Tobit 6: 16-17 ve 8:4, apokrif Eski Ahit metni), odanın duvarlarlarına siyah bir köpeğin kanını sürmek ya da serpmek de aynı işi görürüdü. Daha zor vakalar için Villanova'lı Hekim Arnold ayrıntılı bir şeyan/cin kovma tarifi de vermiştir: Yuhanna'ya göre İncil'in giriş bölümünden alınan cümlele bir kağıda yazılıp , bir sıvının içine batırılır ve çift bu sıvıyı içerdi. Başkasının işine bununu sokan demonu uzaklaştırmak için köz halindeki kömürlerin üzerine yapraklar , çiçekler ve meyveler konulurdu. Buradaki sorun büyünün doğal büyü mü, yoksa demon büyüsü mü olduğunu tahmin etmektir: İlk durumda doğal bir karşı-büyü yeterli olacaktır, ama demon büyüsü söz konusuysa şeytan/cin kovmaya başvurmak gerekmektedir(5).


Kaynak:Richard Kieckhefer'in Ortaçağda Büyü adlı kitabı syf:129-136

(1) British Library, mSS Sloane 3132 ve 3564; Bodleian Library, MSS e Mus. 219 ve Wood empt. 18.
(2) W. L. Wardale, ''A Low German -Latin miscellany of the earl fourteenth century'', Niederdeutsche Mitteilunden, 8 (1952), s. 5-22. Tarif, ''amel lamet te misael'' yazılması gerektiği belirtilerek bitirilmektedir ki bunlardan yanlızca amet (''sevsin''') ve te(''sen'') anlamlı sözcüklerdir.Aynı yazmada cinsel hazzı arttırmak ve şehveti bastırmak için başka tavsiyelerde mevcuttu
(3)Thorndike, History of Magic, c. I, s. 598, dipnot 1(alıntının tercümesiyle birlikte)
(4)John Brand, Populer Antiquities of Great Britain, yay. W. Carew Hazlitt, c. 3 (Londra: Smith, 1870), s.73

(5) Hansen, Quellen und Untersuchungn, s.44-47. Krş. British Lbrary, MS Sloane 3132, fol. ?
 
Üst