CİN DAVETİ rehberi

MEX-ZELCEFA-XO

Banlı Kullanıcı
Katılım
18 Eyl 2013
Mesajlar
510
Tepkime puanı
15
Cinler ile ugrasmadan once cinler hakkinda cok iyi bilgili olmak gerek. Tecrubeli ve elinize gecirdiginiz butun bilgileri okumus ve arastirmis olunmali.
“Eger istersen sulh ,hazir ol cenge" ile ozellikle bu cin davetleri alaninda eger basin belaya gitme ihtimali olursa nasil kurtulacagini ve nasil savasacagini iyi bilinmeli. Her yonuyle ki sana zara veremiyen bir sahis senin en sevdigine veya gorunmeden bazi olaylara yanki yaparak zarar verebilir ( ayriyetten bir kac kez cin cikarma islemi yapmis olmali gerek ki en az tecrube olsun bu konuda.)
Bazı genç kardeşlerimizin yaygın olarak cin çağırmakta. Onlara ne tavsiye?
Cin çağırmanın genel olarak kişiye gore hiç bir faydası olmadığı gibi, pekçok zarar ihtimali de vardır.

Muhyiddin-i Arabî (K.S.), cinlerle ülfeti kötü arkadaş edinmeye benzetmiştir.
Bu konu, ancak ilim ehlince inceleme mevzuu olabilir. Genç ve ehliyetsiz arkadaşların bu boş ve zararlı olabilecek meşgale yerine, faydalı ilim tahsil etmelerini ve kendilerini yetiştirmelerini tavsiye ederim."
Ruhlarla ilişki kurulamaz mı?
Hayir.
Ruhlar, insan öldükten sonra Berzah âlemindeki yerlerine dönerler. Bunlardan kâfirlere ait olanları kesinlikle mahpustur; yani hiçbir yere bırakılmazlar. Mü'minlerin ruhları ise derecelerine göre cuma geceleri veya daha sık serbest olabilir; yakınlarını ziyaret edebilirler. Normal olarak yaşayan insanların bunların geldiğinden haberleri olmaz. Ancak kişi Cenab-ı Hakk'ın lutfederek kalb gözünü açtığı kimselerden ise, derecesine göre bu ruhları rüyâda, uyku-uyanıklık arasında veya yakaza (uyanıklık) halinde görebilir. Bu da mü'minin ferasetinden bir cüzdür.
Şu halde hakiki ruhlarla da irtibat kurulabilir ama, bu hiçbir zaman spiritizm celselerinde gerçekleşmez.

Bazılarına göre cinlerin birçok sınıfı vardır: Mesela, insanlarla beraber yaşayan cinnî'ye âmir, çocuklara musallat olan cinnîlere ervâh, bunların habis olanlarına şeytan denilir. Kötülüğü bir derece artarsa mârid, daha da artarsa ifrit denir.

Hadislerde, cin ve şeytan iki ayrı sınıfmış gibi ifâde edilmiştir. Ancak meseleyi yakından tahlil eden muhakkik ulemâ, her ikisinin de esâs itibâriyle bir nev' olduğunu, biri kâfir kalarak şeytan, diğeri iman ederek cin adını aldığını söylemiştir.

Cinlerin "Nevilerin sayısını Allah Teâla'dan başkası bilmez" de denmiştir. Bazıları: "Mahiyetleri muhtelif cisimlerdir, ancak onları müşterek bir sıfat birleştirir, o da mekânda hasıl olmaları, uzunluk, genişlik, derinlik gibi üç buuda sahip bulunmaları, lâtif, kesif, ulvî, süflî kısımlarına inkisam etmeleridir" demiştir.

Cinler hakkında ileri sürülen ilâve bir açıklama da şöyledir: "Latif ve hevâî bâzı cisimlerin mâhiyet itibariyle diğer cisim nevilerine muhâlif olmaları, onların, insanların mislini yapmaktan âciz olacakları bazı acîb, yahud meşakkatli işler için hususi bir ilme ve kudrete mâlik bulunmaları imkânsız değildir. Onlar muhtelif şekillere bürünebilirler. Bütün bunlar, bu hususta Cenâb-ı Hakk'ın kendilerine verdiği kudret sayesindedir."
Cinlerin bu insanüstü gücünden insanların istifâde edebileceğine Kur'ân-ı Kerim'de işaret vardır. Nitekim Hz. Süleyman (aleyhisselam) cinlerden istifade etmiş, emrinde istihdâm etmiş, onları asker olarak (Neml 17) müşavir olarak, (Neml 38-39) kullanmıştır.

Belli kelime veya kelime grubunun tekrarı sonucu beyinden yayınlanan Elektromanyetik dalgaları iyi bir biçimde düzenleyerek belli şifreler şekline sokup ,bu şifreye yakın mikrodalga kökenli bilinçli varlıklarla iletişim kurmasıyla da o cini istenilen şeyi yapmaya zorlamaktadır.Çünkü bu kelime ve kelime gurubu tekrarları sonucu bir noktaya odaklanabilen yoğunlaştırılabilen E-M dalgaların devamı durumunda, o cinin yapısı tahrip olmaya,yanmaya başlamaktadır. Bu durum devam ederse o zaman yanmanın sonunda bu dalgalar onun ölümüne neden olabilmektedir. Bu yüzden, cin yapılı varlıklar kendilerini yakan güçlü E-M dalga yaymış bu kişilerin emri altına girmemek icin once davet yapilan yeri ve kisiyi olur olmaz seylerle korkutmaya calisirlar parazit yapmak icin E_M dalgalarini kirmak icin bu nedenle davet eden korkmazsa sufli cinlerden bir cin elde edebilir, Ancak ulvi cinlerle irtibat biraz daha farklidir, ozellikle cok guclu E-M dalgalarina sahip olmak ayni zamanda sadece belli ozel saat ve gunlerin ve tutsulerin ekiyle hurmet ile davet edilir. Veya surekli asiri okumalarla gerceklesir, Zaten bu ulvi davetleri yapacak kisiler ilim ve zikir yonunden ileriye gitmis veli ve alim kisilerdir. Normal kisiler ulvi cinlerle iletisime gecmesi cok zor oldugu gibi cok tehlikeli ve emek isteyen bir havasdir.
(DAVETLER KESINLIKLE EVDE YAPILMAZ, OTEL ODASI TERCIH EDILMESI DAHA IYIDIR.)

Bu tür varlıklara karşı en önemli silah, yine belli duaların zikredilmesiyle olmaktadır.Bunların beyindeki tekrarı bu mikrodalga varlıkların yapılarını yok edecek yönde programlı E-M dalgaları yayınlayarak uzaklaşmasını, devamı durumunda ise,ölmelerini oluşturur.Mistik anlayışa sahip,cinci hoca namıyla anılan kişiler hiçbir ücret karşılığı almaksızın,tamamıyla güçlü beyni vasıtasıyla cinin kimliğini tespit ettikten sonra o varlıların uzaklaşması için önce uyarır eğer bu uyarıyı dinlemezlerse de okumasıyla oluşturduğu yüksek frekanslı dalgalarla onu yok eder. (AYRICA BAZI TUTSU VE OKUNMUS SULARIN ETKISIDE COKTUR VE YAKICIDIR.)

Cin davetlerinde Zihnin bu boyuta yönelebilmesi için de belli iç ve dış şartların uygun olması gerekmektedir.Yani,halvet, riyazet ve, kişinin doğum haritasında beynin bu konuyla ilgili olarak uygun açılımının olması ve gelen astrolojik tesirlerin bu anlamda yerini bulmasının izin verdiği dua, meditasyon,konsantrasyon vede ortam enerjisiyle birlikte,kişinin zihin durumunun kayıtlı olduğu boyuttan (ki büyük çoğunlukla kişiler bunun farkında değildirler)daha alt boyutlarındaki gizli düzenlerine inmesi ve hazır olarak mevcut olan sistemi harekete geçirmek suretiyle, arzu ettiği (cini)i bu boyuta gecirtip itibariyle sekil oluşturması ile meydana gelmektedir. Genellikle bu tip davet ulviler iledir.

Davet eden kisiler sigara icmeyen kisiler olmasi gerek, sigaranın ve birçok uyuşturucunun cinlerin bir cesit gıdası olduğudur., bunun nedeni de,bu tür maddelerin beyin hücrelerini uyuşturarak yani, hücreler arasındaki snapsları tıkayarak, biyo-elektrik akışını engelleyip, beynin sürekli yayınladığı radyasyonun maddeye dönük bir biçimde yayımlanmasına neden olmasıdır. Bu da cinlerin kendi bünyelerince yararlanacakları frekansları doğrultusunda olduğundan bu mikrodalga yayını alarak beslenmesini temin eder. Bunun yanında,duman ve kötü kokunun, cinlere insan beyni üzerinden olduğu gibi,direkt olarak da etkisi bulunmaktadır. Bu sebeple o varlıklar sigara kullanan kişilerin beyinlerine belli frekansta dalgalar göndererek onlarda bir sıkıntının oluşmasını sağlamakta,kişi de bu sıkıntıyı üzerinden atmak için hemen sigaraya başvurmaktadır.
Bunun dışında ikinci rolü, bu maddeler nedeniyle uyuşan beyin hücreleri dolayısıyla, kişinin beyni üzerindeki hakimiyetinin azalmasını sağlamaktır ki, bu durum onların beyin üzerindeki tesirlerini artırmasını kolaylaştırır. yani davet edeni ele gecirirler.vs.vs.

Cin davetlerinde veya telapati gibi olaylarda sifrelenmis zikirler sayesinde , Insanin urettigi E-M dalgalarının en belirgin özelligi, uzaklık arttıkça dalga yoğunluğunun, uzaklığın karesi oranında zayıflaması beklenirken böyle bir düşme gözlemlenmemekte bunun yerine, dalgalar,mekan ve zamandan tamamen bağımsız da hareket edebilmektedir. Çünkü tam ışık hızında uzay- zaman boyutu aşilır. Böylece mekan ve zaman, zamansız ve mekansız olarak algılanıp değerlendirilir.
Ayrıca , uzak mesafedeyken telepatinin daha başarılı olduğunu göstermiştir. Buda bize beynin, iletişimi sağlayan radyo dalgalarının yanında, tıpkı yıldızların ikiz yapılarından gelen dalgalarda olduğu gibi, bugün henüz bilimin keşfedemediği, skalasını ölçemedigi ve canlı ve cansız nesneleri de etkileyebilen, yönlendiren, onlarla her şekilde etkileşime giren çesitli frekanslardaki dalga boylarında da yayın yaptığını açıkça göstermektedir.

Bu aynı zamanda,Davet veya büyü dediğimiz belli kelime ve hareketlerle üretilen şifrelenmiş beyin dalgaları vasıtasıyla ruhani varliklari, bir başka kişi ya da kişileri etkilemeyi de ispatlamaktadır.
Ayrıca davet veya telepatide, göndericinin, alıcının (ruhani veya insani) nerede olduğuna ilişkin yeri bilip bilmemesinin, mesajın enerjisinin ilgili kişiyi bulmasında bir etkisinin olmadığıdir. . Ancak, o kişiyle bağlantıya geçmek için sadece o ruhaninin ismi veya tilsimi veya kodlanmis sifre , insanda ise kişinin fotoğrafı veya ona ait bir parça eşya yeterlidir, dalgayı ilgili kişiye odaklamak içindir.

Bu isle ugrasan kisiler tam bir takva, namazlara itikat ve zikir ehli olmasi gereklidir.
Ayni zamanda E-M dalgalari dusuk olan kisiler Cinlerle irtibata gecmeden once , Bitki tutsulerle nasil rahatsizlik verilecegini, yakabilecegini, kumasa yazilmis tutsulerle nasil rahatsizlik ve yakilip kacirilacagini, su ile tedavi ve yakilis seklini ve ozellikle kendi ve evini , cevresini, cevresindekileri korumasini cok iyi bilmesi gereklidir.

Konumuza tekrar dönersek, hem gizli düzen açısından hem de bulunduğumuz boyut itibariyle,her şeyin Elektromanyetik alanların girişimlerinden oluşması ve E-M dalgalarında, zamana bağlı bulunmaması dolayısıyla mesafe kavramı olmamasının davetlerin , telepati ve şifa ve benzeri fenomenlerin gerçekleşmesini sağlar.

Aslında benim burada, bilimsel temelleriyle değindiğimiz ve değineceğimiz konular, insanları belli noktalara, ciniler davet veya telepati vs. vs. şekillerine yönlendirmek amacıyla değil, tamamen sistemin anlaşilması yani,zihnin,madde ile olan ilişkisinin ne şekilde olduğu ve nerelere kadar uzandığını görmek ve buradan da evrensel anlamdaki sistemle bağlantılarını irdelemek ve kendisini nasıl gösterdiğini anlamamız içindir.

Cinlerin insanlara “hangi şartlarda zarar verebileceği” konusunda cok iyi bir bilgiye ihtiyac vardir.Anlatima kalksam burada bir kitap yazmam gerekir.

Fakat Bu konuda “gulen hoca”nin su sozlerini kisa bir sekilde okumak fayda verir sanirim. .
“Cinler, ehl-i imana, daha çok cünüplük ve hayız-nifas hallerinde; abdestsiz, namazsız hayat sürenlere de yine bu hallerde musallat olup, onları değişik şekilde ve değişik seviyede baştan çikarabilirler. İşlenen her bir günah, şeytan ve habis cinlere açılan bir kapı ve pencere durumundadır. Bilhassa hassas tipler, bozuk ruhlular, duadan ve dualıların atmosferinden uzak lâubali hayat yaşayanlar, çabuk cinlerin tesirine girerler. Tabii ki, cinlerin hayat sınırlarını ve hukuklarını ihlal ve besmele çekmeden evlerini ve yurtlarını işgal de, cinlerden zarar görmede mühim faktörlerdir. Bu yüzden Efendimiz (s.a.v), bize pis yerlere girerken dua etmemizi ögretiyor ve onların bulundukları mezbelelik, çöplük, hamam, otluk, hela ve hatta kabirlerde namaz kılmamızı yasaklıyor. Evet Efendimiz, helaya girerken, “Allahümme innî eûzü bike mine’l-hubsi ve’l-habais” dememizi ögretiyor, hayatımızın her safhasında dualı olmamızı, bu kabil zararlı oklara hedef olmaktan korunmamızı temin edecek bir kale ve kalkan sayılabilecek temiz muhitlerde bulunmamızı, temiz insanlarla düşüp kalkmamızı, dualarla bir atmosfer oluşturmamızı ve ibadetle korunmamızı emrediyor.

Öyleyse, cinlerin her türlü kötülüğünden emin olmak isteyen, her şeyden önce günahlardan şiddetle kaçınarak, onların girecekleri delikleri kapamalıdır.

TEMAS KURMAK ICIN:

Gülen bu konuda şu bilgileri verir:

Bir takım yolları ve usulleri olmakla beraber cinlerle irtibat kurma, mürşit ve rehber ister ve o işin ehli olmayı gerektirir. Usul, prensip ve rehber olmazsa, hata ve yanlışlıklar yapıp paçayı kaptırma ihtimali de vardır. Bu tür şeylerle meşgul olanların gözleri mana alemine açık değil ve kendileri ayaklarını basacakları yeri bilemiyorlarsa, o zaman habis ruhların saldırısına uğrarlar; onların hakimiyeti altına girerler ve onların oyuncakları olurlar. Neticede cinler, böyle kimseleri bazen gurur ve kibre sevk eder, okşayıp şimartır; yeri, zamanı gelince de korkutup tehdit ederek tesirleri altına alırlar ve kendi hesaplarına konuşturup, iş yaptırırlar.
Bu sebeple, böyle bir şeyin varlığı söz konusu ve ehil kişilerce temas kurulup, bazı işler yaptırılabilirse de, eğlenceli bir iş olarak görülmeye ve ehliyetsizce meşgul olunmaya tahammülü yoktur.


HUDDAM ilmi( ulvi davetler):

Ulvi davetler ve sufli davetler diye kendi aralarinda ikiye ayrilir.
Ulvi davetler:
A-) Sessiz, sakin, alaca, los bir odada 3-7 -14 gun halvette riyazat ve oruc ile eski alimlerin duzenlemis oldugu ozel davetnameleri en az kibleye oturarak 3-7- saat okuyorak, zorluklara katlanarak, gelecek olan ses ve gurultu ve dahi acayip sekil ve mahluklardan korkmayarak yine kuran ilmi ve havas ilminin inceliklerini bilerek ( sarfi- imar, rukye, azap ayetleri, sarfiye vs. vs. cok fazladir. ) leri iyi bir sekilde ezber ve guclu bir iman ile kontak kurulur.
B-) Halvete girmeden 40 ila 90 gun riyazat ve (orucda dahil olsa iyi olur,) oze;l zikir ve dualari en az 1-2 saat geceleri okumalarla hadim ile irtibat kurulur.

Sufli davetler:
Kesinlikle oturulan evde yapilmaz.
Bir otel odasi olursa daha iyidir.
A-) Su, ayna, tirnak,hastalara veya cocuklara baktirarak, veya 2-3 gun oruc tuttuktan sonra kesif ayetlerini alnina koyarak, vs.vs. ozel tilsim ve isim, dua vs. vs. lerle sufli cinleri bir an icin toplamak ki benim bildigim 100 den fazla cesit vardir, Genelllikle azap ayetlerini bu dua ve tilsim ve isimleri veya o isimlerin ulvilerini sonuna ekleyerek ve bazi tutsulerle tutsuleyerek (ayri ve uzun bir konu) beyninden yaymis oldugun E-M dalgalari ile suyun icine toplama bazi anlamda ise suya gorunum verme eylemi ile davet edilirki, Ehil olmayan kisilerce kesinlikle yapilmamasi onemle duyrulur. Cunku bu tur davetlerde ele gecirilmek cok kolay ve gonderilmesi o kadar zordur, Bir bilen ile yapilmasi israrala soylenir.

Demek oluyorki Her ne olursa olsun zikir ile cikan, olusan, yayilan, E-M dalgalarinin belli bir frekans ve boyutta olan ruhanilerin ozellikle sufli alemdeki ruhanilerin azabina istad oldugu icin gelmek zorunda kaliyor, ve ozellikle ulvi davetlerde ise gonderilen E-M dalgali telegrafin sadece bu ozel dualardaki tilsimatli sozlerin hurmetine ve yuceligine guclu bir kalp ile davete istiyak ediliyor.

Alıntı
 

Boogayman

Kayıtlı Üye
Katılım
16 Şub 2009
Mesajlar
22
Tepkime puanı
2
Nereden alıntı yaptığınızı bilmiyorum ama otel odasını tercih etmek sadece insanın kendi çevresini garanti altına almak istemesinden ve ya yalnız kalacağı başka yer olmamasındandır bence.Ama bir nevi bencilliktir çünkü icabet olmuşsa ve gerçekten yapıyorsanız siz kendinizi korumaya alsanız bile yan odadaki hiç bir şeyden haberi olmayan kişi için tehlikeli olabilir.Aslında en güzeli kendinize ait tehna insanlardan uzak bir köy evi ya da dağ evi varsa en iyisi bence.Ayrıca yine yazı daki gibi bazı sitelerde beyindeki e.m dalga frekanslarıyla ilişkilendiriliyor.Ancak bence bununda kesin bir kanıtı yok çünki bazı esmaları sadece yazarak etkileşim elde edebiliyorsunuz bunu hissetmenin ötesinde emin olabiliyorsunuz-kendime göre konuşuyorum-ama bunu bir fizik kanunu gibi genelleştirmek yanlış olur.Aslında daha ötesi de var ama hem zamanım yok hemde mesajla tam olarak anlatılabileceğimi sanmıyorum.
 

MEX-ZELCEFA-XO

Banlı Kullanıcı
Katılım
18 Eyl 2013
Mesajlar
510
Tepkime puanı
15
Otel odasından kasıt size ait olmayan ve sizin çevrenizdekilere ve yaşam alanlarına musallat olmaması için tedbir sadece, otel değil sizde dağda yaparsınız göreceli bir konu bu esmalar konusunda bi dialoga girmek istemiyorum çünkü hersey ortada bilinen bi gerçek
Sevgilerle
 
Üst