Mistik Ve Modern Bakış açısıyla Ay'ın Etkileri

Jackson

Kayıtlı Üye
Katılım
10 Eyl 2013
Mesajlar
79
Tepkime puanı
11
Konum
Canada
Astrolojide Güneş ve Yükselen ile birlikte haritanın en önemli yoğunlaşma noktalarından biri de Ay’dır. İnsanlık tarihine inanç sistemleri açısından bir göz atarsak en eski inanışlardan birinin hatta birincisinin Ay’a tapınmak olduğunu görürüz. Babil’de ve bazı İskandinav kültürlerinde olduğu gibi bir erkek tanrı olarak tanımlandığı bilinirse de genellikle mitlerde doğurganlıkla ilişkilendirilen bir kadın tanrıça olarak kabul edilmiştir.

Başlangıçta Tanrıça inancı tüm dünyada en baskın olan dindi ve Tanrıça Ay çok çeşitli isimlerle bilindi: Mısır’da şefkat ve bilgelik Tanrıçası İsis, Roma’da çocukların ve hayvanların koruyucusu Diana, Yunan’da kadın avcı Artemis ve Ay’ın karanlıkta kalan yüzüyle ilişkilendirilen büyücü Hecate bu isimlerin en öne çıkanlarıdır. Bu tanrıçalar öncelikle kadınlar tarafından benimsendiler. Dişil enerji olarak kabul edildiği her dönemde Ay sembolizmine besleyicilik, koruyuculuk ve destekleyicilik özellikleri atfedildi ve öncesi ve sonrasıyla birlikte doğumla, anneliğin gerçek ve mecazi tüm anlamlarıyla ve varoluş enerjisinin şekillendiği rahimle ilişkilendirildi. Ay’a büyük saygı gösterilerek ona ayinler yapıldı ve kurbanlar sunuldu. Koruyucu azizeleri sayarak kadınlar Ay’a doğurganlık vermesi ve güvenli bir doğum sağlaması için kurbanlar adadılar. Özellikleri kadınlarla özdeşleştirilen Ay bu yüzden, değişken, kaprisli ve içedönük-karamsar, kimi zaman açık, kimi zaman gizemli olarak düşünüldü ve böyle kişileştirildi. Ay bazen bir anne gibi, bazen de bir yok edici olarak kabul edildi.
Anaerkil dönemde Ay inancının rahipleri ve kahinleri kadınken, M.Ö.1500’lerde inançların değişmesi ve ataerkil dönemin başlamasıyla, tanrı olarak Güneş kabul edildi ve erkek rahipler ve kahinler sahneye çıktı. Ortaçağ döneminde Avrupa’da ve özellikle Salem’ de kadınlar cadı ithamıyla yüz yüze geldiler ve bir cadı avı başlatıldı. Bu dönem, Ay’a tapanların yakılmakla cezalandırılması nedeniyle Tanrıça Ay inancının son büyük yıkım dönemi olarak bilinir.
Tarih boyunca Ay ve evreleri dini liderler, şairler ve daha pek çoğu için bir gizem ve ilham kaynağı olmuştur. Amerikan Yerlilerinden Musevi ve İslami doktrinlere kadar değişen pek çok kültürlerde, yıl Yeni Ay’la başlayıp bir tam Ay döngüsünü içine alan Ay takvimi ile ölçülmüş ve harekete geçiş zamanları Ay takvimi aylarına ve Ay fazlarına göre belirlenmiştir. Örneğin çok eskilerden gelen bir inancın uzantısı olarak çiftçiler Boğa’daki Yeni Ay dönemini tohum ekmek için en verimli zaman olarak kabul ederler ve bu nedenle de bu burçta gerçekleşen yeni Ay “Ekicilerin Ay’ı (Planter’s Moon)” olarak isimlendirilir.

Dünya’nın ve insanın üzerindeki etkileri çok eskilerden beri gözlemlenen ve bilinen Ay, içlerinde biliminsanlarınca yürütülenler de olmak üzere pek çok araştırmanın konusu olmuş ve bu araştırmalardan elde edilen sonuçlar, raporlar ve kitaplar halinde basılmıştır. Örneğin, -astrolojiye inanmadığı bilinen- Psikiyatrist Dr. Arnold Lieber, The Lunar Effect isimli kitabında Ay’ın etkilerini konu alır. Lieber iki modelden bahseder. Buna göre:
—Akılcı, tutarlı, mantıksal tarz ya da doğrusal (linear) model beynin sol yarısı ile bağlantılıdır ve Lieber bunu solar olarak nitelendirir,
— Beynin sağ yanı ile bağlantılı olan sezgisel, duygusal, yaratıcı tarzı (the intuitive, emotional, creative mode) ise lunar olarak sınıflandırır.
Yakın zamanlarda yapılan araştırmalar kadın beyninin sağ yarısının erkeğe göre daha aktif olduğunu, erkek davranışlarının ise daha çok sol beyinle bağlantılı olduğunu göstermiştir.

Lieber, Tarihin akışı içinde solar düşünce modelinin öne çıktığını ve lunar düşünce modelinin bastırıldığını belirtmektedir. Ona göre bu baskı ya da bastırılış, insanları içsel çatışmalara, ani öfke patlamalarına ve hatta psikiyatrik hastalıklara daha yatkın hale getirmiştir. Yaptığı araştırmaların sonuçları, bu patlamaların Yeni Ay ve Dolunay zamanlarında tetiklenebildiğini göstermektedir. Geçmişte egemen olan Ay inancının ayinleri doğamızın duygusal ve sezgisel yanı için bir çıkış yolu temin ediyorken, ne yazık ki bu çıkış kapısı eziyet ve zulümler nedeniyle kaybedilmiştir. Oysa ruhun dengede olabilmesi için kişiliğin lunar yanının dışlanmaması ya da bastırılmaması gerekir. Ay ritüelleri ve meditasyon biçimleri, bilincimizin lunar yanını bütünleştirmeye ve varlığımızın lunar parçasının farkındalığını yükselterek dengelemeye yardım eder. Bugünün dünyasında kadın ve erkeğin her ikisinin lunar olmasının bir anlamı da, beynin lunar yarıküresinin baskısının getirdiği gerginliklerdir. Tedavi için birincil koşulsa beynin her iki yarısı arasında bütünleşmenin sağlanmasıdır.
Günümüzde eski Ay dini üzerine kurulu inancın kalıntıları, uygulamalarını Wicca olarak adlandıran çeşitli geleneklerin üyeleri arasında yaşamaktadır. Bu gruplar satanizm, şeytana tapınma ya da kara büyü inançları ile karıştırılmamalıdırlar. Dolunay’da Diana’ya ibadet etmek ve şifa çalışmaları için sabbat ismi verilen bir merasim yaparlar. Çoğunun köklerinde aileden aileye geçen bilgiler vasıtasıyla yaşatılan ve sıklıkla görülen anaerkil bir soy vardır ve erkek egemenliğini ya da ataerkil sistemi reddettikleri için Tanrıça’ya ibaret ederler. Gelenek dışı bir şekilde, kendi ayinleri ve meditasyonları için bir araya toplanarak kendi spiritüel güçlerini geliştirirler.
Ay’ın niteliği ve gücü hakkında modern zamanların ezoterik öğrencileri de kendi aralarında görüş ayrılığına düşmüşlerdir. Bazıları Ay’ın yok edici gücüne inanırlarken, karşıt görüşte olanlara göre çekim gücünden başka hiçbir etkisi yoktur. İçlerinden bir kısmı Ay’ın oruçla, cinsel perhiz ve ayin yolu ile içselleştirebileceğimiz bir dişi güç olduğuna inanırlar ama Alice Bailey gibi bir grup ise Ay’ın bir zamanlar bir inanç merkeziyken ve böylece insanın varoluşuna vasıtalık ederken, şimdi artık ölü bir düşünce ya da felsefe olduğunu ve uzak da olsa bir gün bu felsefenin parçalanacağını kabul ederler.
Bir bütün olarak kutsallaştırılmasının yanı sıra, Ay’ın safhaları da çeşitli inanç sistemlerinde -ona tapınmasalar bile- belli faaliyetler açısından anlamlandırılmış ve bir şeylere başlama zamanının tespiti açısından dikkate alınmıştır. Dolunay’da yapılan grup meditasyonunun faydası üzerinde birleşmiş çeşitli öğretiler vardır. Dünyanın her tarafında, yüzlerce gizemci ve ruhsal öğretilerle ilgili organizasyonlar Dolunay zamanı meditasyon yaparlar. Bailey’in takipçileri bu uygulamanın kişisel gelişim için değil ama dünyanın iyiliği, insan bilincinin gelişimi ve dönüşümü ve bizim daha yüksek spiritüel enerjilere yükselmemiz için olduğunu söylerler. Oruç tutmak, özel dualar ve ayinler bu uygulamalara hazırlığın birer parçasıdırlar. Bazılarına göre Dolunay zamanı özellikle güç dolu, dünya ve ruhsal alemler arasında yoğun enerji akışının olduğu bir zamandır. Bu yüzden Dolunay’da tek başına yapılan meditasyonun pek güvenli olmadığını, çünkü bazen meditasyon yapanın ya da öğrencinin tek başına yönetebileceğinden daha güçlü bir enerji akışı olacağını ya da kontrolü zor bir enerjinin gelebileceğini, bu nedenle de grup güvenliğinde yapılan bir meditasyonun daha yapıcı ve verimli bir enerji akışı sağlayabileceğini öne sürürler.
Bu görüş sahiplerine göre özellikle üç dolunay zamanı güçlü olarak kabul edilir:
—İlki Paskalya Yortusu’na yakın, Güneş’in Koç ve Ay’ın Terazi’de olduğu zaman gerçekleşen Dolunay’dır.
—İkincisi Wesak olarak isimlendirilen, Güneş’in Boğa’da ve Ay’ın Akrep’te olduğu Budik (Buda inancına göre) Dolunay,
- üçüncüsü, tam olarak herhangi bir dinde kutlanmayan ama iyiniyet ya da temizkalplilik Ay’ı olarak kabul edilen, Güneş’in İkizler’de ve Ay’ın Yay’da olduğu zamanki Dolunay..
Dünyanın pek çok yerinde pek çok gizemci ve ruhsal grup için bu zamanlar özel güç taşıyan devrelerdir ve bu dönemlere denk gelen zamanlarda yapılan meditasyonların çok daha güçlü ve başarılı olacağı kabul edilir.
Etkileri Açısından Modern Bilimler ve Ay Modern Bilim tümüyle kadim Ay ve astroloji bilgisini alaya alırken, yakın zamandaki araştırmalar, Ay’ın, geleneksel astrolojinin ona atfettiği alanlarda etkili olan bir yapı olduğunu ortaya çıkarmıştır. Kuşkucu ya da septik bakış açısıyla yola çıkanlar, yolun sonunda bazen astrologların en iyi arkadaşları olabilirler. Sonradan astrolojinin en önde gelen araştırmacıları haline gelen Fransız psikiyatristler Françoise ve Michel Gauquelin örneğinde olduğu gibi, astrolojinin kirli çamaşırlarını sergilemek için zorlu bir şekilde çalışırlarken, yalanlamaya hazırlandıkları pek çok şey için paradoksal bir şekilde kesin deliller ortaya çıkarabilirler.
Bu grupta yer alanlara örnek olarak verebileceğimiz Dr. Arnold Lieber de kesinlikle septik bir bakış açısına sahipti ve astrolojiyi bir kozmik palavra olarak tanımlayıp, popülaritesinin sosyal yanılgı ile insan doğasının sezgisel yanının uzlaşmasına bağlı olduğunu ileri sürüyordu ama The Lunar Effects isimli kitabı yıllardır astrolojinin en değerli ve heyecan verici belgelerinden birisidir. Bu kitapta bizzat kendi araştırmalarına ve daha pek çok araştırmaya dayanarak Ay’ın davranışlar üzerindeki etkisini saptamış ve Ay’ın etkilerinin, bulunduğu evreye ve okyanusa olan uzaklığına göre farklılıklar gösterdiğini belirtmiştir.
Tüm astrolojik bilgi eksikliğine rağmen bu araştırmacılar Ay’ın çeşitli astrolojik anlamları arasındaki bağlantıları kanıtlar ve gösterirler. Örneğin astrolojide Ay bizim duygularımızı ve onları açıklayış biçimimizi gösterir. Lieber, yapılan düzinelerce çalışmanın Yeniay ve Dolunay zamanlarında duygusal gerginlikte artış saptadığını aktarır. Birçok akıl hastanesi Son Dördün ve Dolunay zamanlarında hastaneye giriş kayıtlarında önemli bir şekilde artış olduğunu bulgulamıştır. Bir diğer psikiyatrist, M.H.Stone, Yeniay ve Dolunay zamanlarında manik vakalardaki artışa dair grafikler yapmıştır.
Lieber’in çalışmaları suçlarla Ay fazları arasındaki ilişkiyi de kapsar. Cincinnati’de Dolunay ve Yeniay’da tecavüz, sarhoşluk, genel ahlaka aykırı davranışlar ve gasp gibi eylemlerde artış olduğu gözlemlenmiştir. Lieber adam öldürme vakalarını da incelemiş ve Florida çalışmalarında Yeni Ay’da bu vakalarda düşüş, Dolunay’da artış işaretlemiştir. Ohio örneğinde biraz daha farklı olmakla birlikte Dolunay ve Yeni Ay zamanlarından sonraki üç gün ile adam öldürme olaylarında artış vardır. New York, Philadelphia, Los Angeles ve Miami’de ise Dolunay’da kundakçılık olayları artış kaydetmiştir.
Astrolojide Ay kadınlar ve menstrüel döngü ile bağlantılıdır. Kadınların adet devresi bir tam Sinodik Ay zamanına (29.5 gün) ve gebelik periyodu da bu zamanın 9 ile çarpımına (265,5 gün) eşittir. Lieber hiçbir astrolojik bilgisi olmadan, bize kadınların adet öncesi dönemlerde intihara ve hastanelik edecek kadar yoğun duygusal krizlere daha eğilimli olduklarını gösteren çalışmalardan bahseder. Bir başka çalışma ise Dolunay ve Yeniay evrelerinde doğumların arttığını, Dolunay’da erkek çocuk, Yeni Ay’da ise kız çocuk doğumlarının daha çok görüldüğünü işaret eder.
Ay aynı zamanda mide, yiyecekler ve yeme alışkanlıklarını da yönetir. Miami’deki karides avcıları, Dolunay zamanlarında hep beraber dışarı çıkarlar, çünkü bu zamanlar karideslerin su yüzeyine çıktıkları zamanlardır. Lieber, balıkların Ay fazlarında metabolik aktivitelerinin arttığına ve daha çok enerji harcadıklarına, bu yüzden de daha sık acıktıklarına inanır. Çoğu balıkçılar avlanmak için en uygun günleri gösteren takvimler kullanırlar. Bu takvimler, Ay fazları ve Ay bağlantılı olayları daha doğru olarak zamanlayan Ay günleri üzerine kuruludurlar.
Ay’ın insan metabolizmasını etkidiği de bilinmektedir. Ananda Yoga topluluğu Dolunay ve Yeniay zamanından önceki dördüncü gün oruç tutulmasını tavsiye ederler. Onlara göre yerçekimsel baskılar söz konusu günlerde birikir ve sistemde dengesizlik yaratır; bu nedenle bu günlerde tutulan oruç ve yapılan meditasyon dengeyi yeniden ayarlar.
Ay ve Yengeç burcu annelik ve çocukluk ile birlikte yaşlılık yıllarını da sembolize eder. Dr. Lieber geriatri hastalarının Yeniay ve Dolunay dönemlerinde kendilerini iyi hissetmediklerini ve duygusal krizlere girdiklerini saptamıştır.

Sonuç olarak, ister astrolojinin ister modern bilimlerin vizöründen bakılsın, görülen o ki yüzyılların ve karanlığın dişil Tanrıçası Ay, modern bilimlerin ve araştırmaların da kabul ettiği gibi Dünya’mızı ve hayatımızı bir ölçüde ve değişik alanlarda etkilemeye devam ediyor.


Kaynakça
Lİz Grene, Mythic Astrology
Robert Hand, Horoscope Symbols Dona Cunningham, The Moon In Your Life
 

Agita

Kayıtlı Üye
Katılım
20 Ara 2011
Mesajlar
139
Tepkime puanı
2
Sitedeki gelmiş geçmiş en önemli konulardan biri ve hiç yorum almamış cidden çok şaşırdım.. Teşekkürünü verdim çok güzel paylaşım..
 
Üst