Kİ enerjisi(evrensel yasam enerjisi)

peril

Kayıtlı Üye
Katılım
26 Kas 2008
Mesajlar
432
Tepkime puanı
16
Her birimiz kendi gücümüzü ve doğamızı anlama sorumluluğunu almak zorundayız. Çin klasiği Saikontan, insanları evrenin kendilerine verdiği sonsuz gücü unutarak kapılarda dilencilik yapan zavallılara benzetir. İnsan kendi içinde zaten mevcut olan gücünü unutmuş ve başkalarından yardım dilenmektedir.

Elbette çağlar boyunca bazı büyük inisiyeler, kendilerine sunulan bu sonsuz gücü görmezden gelmemişlerdir. Buda, Krişna, Yunus, Mevlana ve adını bildiğimiz bilmediğimiz niceleri, kendi gerçek doğalarını ve güçlerini tanımak için zihin ve bedenlerini bütünleştirmeyi başarmışlardır. Bunun yanısıra kendini ve içindeki gücü unutan, egosuna yenik düşen ortalama insanlar, bu tür kişilerin kendilerininkinden farklı bir dünyada yaşadıklarını düşünürler. Bu tür kişilere büyülü bir değneğin dokunduğunu düşünür ve bir ermişin, yüksek bir varlığın gücünün kendileri için ulaşılmaz olduğu yanılgısına düşerler. Bunları mucize olarak nitelendirirler oysa mucize bizdedir, içimizdedir ama bunu hep unuturuz...
Zihin ve bedeni bütünleştirmek zor bir yol gibi görünse de aslında bir o kadar kolaydır. Çünkü anahtarlar aslında yanıbaşımızda yani içimizde...

Yaşam içinde yemek, içmek, barınmak, giyinmek, hava almak gibi ihtiyaçlarımızın yanısıra bir de evrensel yaşam enerjisine ihtiyacımız vardır yani Kİ enerjisine.

Bir adam denize doğru yürür, eğilir ve eline bir avuç su alır. “Bu benim suyum” der. Geçici olarak su onundur ama sonuçta su denize aittir. Ellerini açıp suyu kuma dökse, su kumda emilse ya da buharlaşsa da, bulutlara karışacak ve sonra su yine ait olduğu yere geri dönecektir yani denize. Bu hikayenin tersine, yaşam gücünün alınışı kendiliğinden ve süreklidir. Kişisel Ki’miz, evrensel Ki’den ayrılamaz bir parçadır ve aralarında sürekli bir alışveriş vardır, bu yaşamın temelidir. Bu akış güçlü ise ve engellenmezse sağlıklı oluruz. Akış geçici olarak durduğunda bilinçsiz hale geliriz. Akış tamamen durduğunda ise ölürüz.

Benzer bir örnek olarak bir arabanın aküsü verilebilir. Araba sık çalıştırıldığında, akü dolu kalır yani gün içinde tükettiğimiz Ki temelde evrensel Ki’yle tazelenir. Fakat arabayı uzun süre çalıştırmadan bir köşede bırakmak, Ki’yi güçlendirmememizle aynı sonucu doğurur, ölü bir akü. Elbette ki, akü dönem dönem doldurulmalıdır. Bu bizim kişisel Ki’miz için de geçerlidir. Ki’nin tam yenilenmesi, derin bir uyku sırasında olur, çoğu insanın gerçekten rahatlayıp gevşeyebildiği tek zamandır bu. Bu tür rahatlama anlarında, evrensel Ki beyin tarafından alınır ve beynin bu elektrik dalgalarını sürekli olarak yayması düzenli hale gelir.

Huzurlu ve bölünmemiş beş-altı saatlik uyku yeterli olurken, huzursuz dokuz-on saatlik uykunun bize yeterli gelmemesinin sebebi budur. Uyku, yaşamın temel bir gereğidir. Güçlü bir Ki’si olan kişi, on-yirmi gün yiyeceksiz yaşayabilir ama uykusuz geçen beş gün onu öldürmeye yeter. Bunun Japonca’daki karşılığı “kishi” dir yani Ki yetersizliğinden kaynaklanan ölüm.

20.yüzyılın ikinci yarısında, uyku hapları çok rağbet görmeye başlamıştır. Bu haplar, beyni uyuşturma özelliği taşımaktadır. Bu ölüm benzeri uykuda, evrensel Ki, kişisel Ki’mizi tazeleyemez ve uyku hapı alışkanlığı olumsuz sonuçlara yol açar. Enerji yetersizliği, depresyon ve sonunda sağlığın bozulması... Bu sorunlar, bedenin yorgunluğu yüzünden değildir, hap almış bir beden zaten genellikle paçavra gibidir. Bunlar taze Ki eksikliğinin işaretidir. Ki’nizi genişletirken, bedeninize yeni Ki akar. Ki’nizi ne kadar genişletirseniz, hızlı dolum etkisi ortaya çıkar ve geceleri çok az uykuyla, fiziksel ve zihinsel gücünüzü kolaylıkla tazeleyebilirsiniz.



EVRENİN Kİ’Sİ NEDİR?

Gökyüzüne bakın, güneş parlıyor. Böyle parlamaya, yanmaya başlamadan önce ne durumdaydı? Doğmadan önce neredeydiniz? Annenizin karnında bir cenin. Ondan önce elbette annenizin yumurtasıyla babanızın sperminin bir birleşimi. Ama ya ondan da önce?

Eğer evrendeki her şeyi böyle sorgularsak, asla bitmeyen bir sorgulama döngüsüne girersek, nerdeyse hiç olduğu halde varolmaya devam eden bir şeyle karşılaşırız. Diğer bütün canlılar ya da nesneler gibi insan da, nerdeyse hiçlikten ve evreni oluşturan bölünmez özden ortaya çıkmıştır. Bu Ki’dir.

Mutlak evren özünde tektir. İki zıt gücün ortaya çıkışıyla, göreceli dünya doğmuştur. Bizler, onun ardında yatan mutlak dünyayı unutarak, çevremizde görüp duyduğumuz göreceli dünyayı gerçek zannederiz. Ki’nin mutlak evrendeki miktarı sınırsızdır ve hiç durmadan akar. Budacılıkta şöyle denir: “O hiç doğmamıştır ve yok edilemez. O bozulmamış değildir, kusursuz da değildir. O hiç artmaz ve hiç eksilmez.”

Temelde zihin ve beden bir bütündür. Aralarında herhangi bir sınır yoktur. Zihin arıtılmış beden, beden ise arıtılmamış zihindir. Ki, evrenin temel birimidir. Sonsuz sayıdaki ufak parçanın, sonsuz bir birleşimidir. Her şey sonuçta Ki’den üretilir. Göreceli dünyanın kavram ve prensiplerine bağımlı olan bugünün insanı tökezlemektedir. Tek umudu, bu göreceli dünyanın ardındaki mutlak dünya kavramını, Ki prensibini anlamasıdır.

İki zıt gücün etkileşimi, içinde yaşadığımız göreceli dünyayı yaratmıştır. Bu iki güç doğuda yin ve yang, batıda ise pozitif ve negatif olarak adlandırılır. Hiçbir şey yoktan varolamayacağına göre, elektriğin de jeneratörler tarafından üretildiğini söylemek yanlış olur. Bu güç, daima evreni sarar durumdadır. Bir güç kaynağıyla beş duyumuzla algılayabileceğimiz bir biçime girdiğinde biz ona elektrik deriz. Aslında elektrik hep vardı ama biz beş duyumuzla algılayamıyorduk. İşte bu yüzden beş duyumuzla algılayamadıklarımız reddetmek, yok saymak büyük bir yanılgıdır.

Elektrik, eksi ve artı kutuplarla ifade edilir. Kişisel Ki’de böyledir. Evrensel Ki ise bir bütündür, karşıtlık yoktur. Ancak insan beyni tarafından üretilen Ki, eksi ya da artı özellik taşımaktadır. Duvarın ışık yansıyan tarafı aydınlıktır ve görünür haldedir, diğer tarafı ise karanlıktır ve görünmez haldedir. Görünmez halde diye duvarın yarısını, geri kalan kısmını gözardı edemeyiz. İki taraf birleştiğinde gerçek duvar oluşmaktadır. Hangi tarafın gerçek olduğunu tartışmanın bir anlamı yoktur. Önemli olan iki tarafın birleştiğinde tek bir duvar oluşturmasıdır.

Tanrı’nın sevgi ile eşanlamlı olduğunu söylemek doğrudur. Aynı zamanda evrenin acımasız olduğunu söylemek de doğrudur. Her şey sizin görüşünüze bağlıdır. Eğer mutlu, güçlü ve sağlıklı bir yaşam yaşamak istiyorsanız, aydınlık tarafa bakmalısınız. Eğer kasvet ve ızdırap sizi çekiyorsa karanlık tarafa bakın. Güneye gitmek istiyorsak güneye doğru yürümeliyiz. Kuzeye yürürsek, oraya asla varamayız. Yaşamımızı ağlayarak ya da gülerek geçirebiliriz bu bize bağlıdır. Eğer olayların olumlu tarafına bakmak istersek, evrenin yolunun sevginin yolu olduğuna inanmamız gerekir. Olumlu düşünce Ki’mizi güçlendirir. Güçlü bir yaşam istiyorsak, önce zihnimizle bedenimizi bütünleştirmeyi öğrenmek zorundayız.

Bir çoğumuz, herhangi bir konuyu fazla irdelemeden buzdağının sadece okyanus üzerinde yüzen bir buz kütlesi olduğunu zannederler. Göremedikleri için, yüzeyin altında yatan %85’lik kısmı unuturlar. Aynı şekilde bir çoğumuz, bir insanın gücünü sadece fiziksel gücüyle ölçerler. Göremedikleri için, zihnin muhteşem gücünü unuturlar. Ama aynı buzdağının görünen ve görünmeyen kısımlardan oluşması gibi, insanın gerçek gücü de hem zihninden hem de bedeninden gelir. Ancak zihin ve bedenimizi bütünleştirdiğimizde gerçek gücümüzü, Ki gücünü kullanabiliriz.

Örneğin, evi yanan ihtiyar ve çelimsiz bir kadın ev yanarken ailenin tüm servetinin saklı olduğu ağır sandığı alır ve dışarı çıkarır. Yangın söndükten sonra, sandığı tekrar yerine götürmeye çalışır ama yerinden kımıldatamaz bile. Çünkü yangın sırasında kadın zihin ve bedenin gerçek gücünü kullanabileceği şekilde bütünleştirmeyi becermiştir. Ancak acil durum geçtikten sonra, zihin ve beden arasındaki bütünlük bozulmuş, yaşlılığın güçsüzlüğü geri gelmiştir.

Bu duruma, cephede en kirli suları içmesine rağmen şiddetli hastalıklara bağışıklı gösteren askerleri de örnek verebiliriz. Bitiş çizgisine yaklaşan maraton koşucuları, zihin ve bedenin bütünleşmesini deneyimlerler çünkü Ki’lerini genişletmektedirler. Ancak yarış bittikten sonra zihin ve beden öylesine ayrılır ki, çoğunlukla ayakta bile duramazlar.

Zihnin şekli ya da sınırı yoktur. Beden ise somut ve sınırlıdır. Bu kadar farklı görünen şeyleri günlük yaşam içinde bütünleştirmek imkansız gibi görülebilir. Her alanda bizi bu hedeften uzaklaştıracak korku ve sorunlar ortaya çıkar. Hatta insan, “Buda ya da İsa bunu yapmış olabilirler ama ben yapamam” der. İmkansız görünmesinin nedeni, insanların zihin ve bedeni birbirinden tamamen farklı şeyler olarak düşünmesinden kaynaklanır. Oysa, ikisi de evrensel Ki’den ortaya çıkmaktadırlar ve sonuçta birdirler.



ZİHNİ SAKİNLEŞTİRMEK

Beyin sürekli olarak elektro-manyetik titreşimler verir bunlara genellikle beyin dalgaları denir. Bu dalgalar beyin canlı olduğu sürece devam eder. Zihnimizin hareketli olduğu gerçeğinden yola çıkarsak, sakinleştirmek için ne kadar uğraşsak da, beyin dalgalarımız asla düzenli olmaz. Beyne kendini sakinleştirmesi için verilen emir de kendi dalgalarını yaratır. Tamamen sakin ve dingin olduğumuzu düşünürsek, bu düşünceler de dalgalar yaratır. Düşüncelerle beyin dalgalarımızı rahatsız ettiğimiz sürece, ne zihin ve bedenimizi bütünleştirebilir, ne de evrensel Ki’yle bütünleştirebiliriz.

Öncelikle zihnimizin doğal durumunun sükunet ve dinginlik olduğunu anlamalıyız. Bir dalgayı düşünelim. Yarısını dinginleştirip, bunu sürekli yapmaya devam edersek, dalga da bunu yaptığımız sürece dingin olacaktır. Yine de, asla sıfır dinginlik sağlanamayacaktır. Evrensel Ki, sonsuzlukta yatar, sıfıra tamamlanmakta değil. Eğer dalganın yolculuğunu sıfırda noktalarsak, dinamik hareketini kaybeder, sıfır olur. Bu ölüm dinginliğidir. Canlı dinginlik ise, sonsuz devinimdir ve sonsuz güç içerir. Ölüm dinginliği tamamen hareketsizdir ve hiçbir gücü yoktur. Bunlar birbirinden tamamen farklıdır. Zihnimizi sonsuz küçülmeye giden yolda tutmalıyız. Bu dinginliktir, zihin ve beden bütünleşmesidir.

Alıntı
 

silwer

Kayıtlı Üye
Katılım
1 Eyl 2008
Mesajlar
70
Tepkime puanı
1
Çok güzel bir paylaşım olmuş bana gelen sorulara da yanıt oldu çok teşekkürler peril...
 

hasan

Kayıtlı Üye
Katılım
18 Ara 2008
Mesajlar
1
Tepkime puanı
0
Sitede yeni üyeyim .Konu güzel ama bununla ilgili bir uygulanacak bir teknik var mı?
 
Üst