Cinlerin Şehri "Gırnavaz Tepesi"

Grims

Kayıtlı Üye
Katılım
25 Şub 2011
Mesajlar
2
Tepkime puanı
0
Nusaybin Şehrinin kuzeyinde bulunan,yaklaşık 5 km uzağında bulunan bir tepecik üzerine kurulan girnevas veya gire’nevvas (cin tepesi) olarak bilinir.

İslâm âlimleri ansiklopedisi kitabında Nusaybin cinleri hakkında bazı bilgiler mevcuttur. Şöyle devam ediliyor;

Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) Tâif’den Mekke’ye döndüğü sırada Mekke’ye varmadan Nahle adındeki bir yerde bir müddet istirah ettiler.

Bu sırada Namaz’a durmuştu.
Nusaybin cinlerinden bir grup oradan geçerken Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) in okuduğu Kur’an ayetlerini duydular ve durup dinlediler.
Sonra Bu Nusaybin cinleri Peygamber efendimiz (s.a.v.) ile görüşüp Müslüman oldular.
Muhammed Aleyhis selam, onlara;
-“Kavminize varınca benim imana davetimi onlara da söyleyin, onları iman’a davet edin.” Buyurdu.
O Nusaybin cinleri Kavimlerine gidip bunu bildirince, işiten cinlerin Hepsi iman ettiler. Bu husus Kur’an-i Kerim’de ‘Cin Sûresi’nde’ bildirilmektedir.

Bu hadiseden sonra Mekke’ye yürüdüler.

Hazret-i Peygamber (s.a.v.) Nahle vadisinde iken –“Onun huzuruna vardıkları zaman.” Ayet-i kerime indirildi.


Alûsi (r.a.) da şunları kayıd etmiştir.

İbnü Ebi Hatim (r.a.) in Mücahid (r.a.) den rivayet göre Bu cinler yedi kişi idiler. Üçü Harran’dan, dördü Nusaybin’den, isimleri Hassâ, mesâ, Şasır, Masır, Ellerdevanyan, Serme, el-Ahkam yahut el-Ahkab idi.

Tamamen alıntıdır.
Moderatör notu: Başka sitelerin linkini vermek ban sebebidir.
 

gümüş

Kayıtlı Üye
Katılım
11 Kas 2010
Mesajlar
1,683
Tepkime puanı
252
Cinlerin Şehri “Gırnawaz”
Yeterli ilginin gösterilmesi ve gerekli araştırmaların yapılması halinde medeniyetler tarihine yeni bir sayfa ekleyecek olan Gırnavaz’ın halk arasında cin tepesi olarak bilindiği ve buradaki cinlerin psikolojik ve bedensel özürlü hastalara şifa verdiği söylenmektedir. Ayrıca bu tepede halk arasında cinlerin reisi olarak bilinen Mir Osmana ait olduğu söylenen bir türbe bulunmaktadır.
Mardin’in Nusaybin ilçesinin 4 km kuzeyinde Çağçağ vadisinin batısında yer alan bir höyük olan Gırnavaz arkeolojik önemi nedeniyle de birçok bilim adamı tarafından araştırma konusu olmuştur. Yapılan ilk araştırma 1918 yılında A.T.Olmstead tarafından yapılan çalışma sonucunda Gırnavaz tarihinin Asur devrine dayandığı ve en az 5 bin yıl huriler Mitaniler Asurlar gibi birçok Mezopotamya ve Anadolu uygarlıklarına ev sahipliği yaptığı belirtilmektedir. Ayrıca Prof. Dr Hayat Erkanal’ın 1982 yılında başlattığı kazı çalışmaları 1991 yılına kadar devam etmiştir. Bu kazılarda toplanan buluntulara göre Gırnavazın MÖ 4 bin sonlarında ve Mö 7. Yüzyıla kadar kesintisiz iskân edildiği anlaşılmıştır. Höyük üzerinde İslami dönemlere ait büyük bir mezarlık bulunmuştur. Gırnavaz’da bulunan kadim eserler şu anda Mardin müzesinde sergilenmektedir.

Gırnavaz Efsanesi İle İlgili Ayet Ve Hadisler
Tarih boyunca cinler birçok efsane ve rivayete konu olmuştur; ancak Nusaybin cinleri bir çok kaynakta geçmektedir. Bu kaynakların en önemlileri kuranda geçen ayetler ve hadis kitabı olan Tırmızi’de geçen hadis ve en önemli İslami eserlerden biri olan Said-i Nursi’nin Risale-i Nur külliyatında da geçmektedir. Bu konularda araştırma yapan Doç. Dr Ahmet Keleş Nusaybin ile ilgili yazdığı kitabında Gırnavaz cinlerinin kuran ayetlerinde geçtiği bu ayetlerin ise cin ve akaf sürelerinde olduğu, ayrıca hadis kitaplarından da desteklendiğini belirtmektedir. Bahsi geçen hadiste şöyle denilmektedir: ‘’Bana Nusaybin cinlerinden bir heyet geldi, onlar ne güzel cinlerdi. Benden azık istediler, rastladıkları her kemik ve revs üzerinde bir yiyecek bulmaları için dua ettim’’ şeklindedir.

Gırnavaz İle İlgili Halk Arasındaki Olaylar.
Her Çarşamba günü bölgeden halk Gırnavaz’a gelip yağlı ekmekler pişirip ziyarete gelenlere dağıtıyor. Buraya gelenlerden birisi olan ve Nusaybin’in bir köyünde ebelik yapan Fatma nine cinlerle ilgili başından geçen şu olayı aktarıyor: ’’Akşamdı evimde oturuyordum, bahçenin avlusundan biri beni çağırdı. Bende köylülerden biridir diye dışarı çıktım. Orda beni bekleyen adam hastasının olduğunu ve yardım etmemi istedi. Bende gerekli eşyaları alarak adamı takip ettim, beni buraya getirdi. İlk önce çok korktum ama yerde yatan ve doğum yapmak üzere olan kadını görünce yardım ettim etrafımda birçok kadın vardı. Doğum bittikten sonra bana bez içinde bir şeyler verip köyün girişine kadar getirdiler, eve gelip bezin içindekine bakınca bana altın verdiklerini gördüm. İşte o zaman beni cinlerin götürdüğünü anladım” diyor Fatma nine. Bir diğer olay ise buraya yakın köylerde çobanlık yapan Ömer’in başından geçmiş: ‘’ben buralara koyunları otlatmaya geliyorum ama o gün karanlık çökmüştü, bu tepeye ilk defa o akşam çıkmıştım. Buraya geldiğimde sonradan cin olduğunu anladığım bir grup halay çekiyorlardı beni fark ettiklerinde koşarak bana doğru geldiler çok korktuğum için köye kadar koşmak zorunda kaldım’’ diyen Ömer’in başından geçen olayın benzerini akşam buraya gelen birçok kişinin de başından geçtiği söyleniyor.

Gırnavaz’a Uzman Bakışı
Psikolog Ferdi Kıraç ise Gırnavaz tepesiyle ilgili şunları söylüyor:
‘’Ülkemiz insanları kültürel ve inanç olarak metafiziğe (cinler, melekler vb.) yatkın bir konumu var. Bu da insanların bu tür şeylere güven duymalarına zihinsel olarak ortam hazırlar. Bazı psikolojik ve fiziksel hastalıklarda tıpta bir çözüm bulamayan insanlar etrafında duydukları bazı duyumlardan da etkilenerek bu tür metafizik olaylara inanıyorlar. Ve bu tür yerlere gidip de iyileşen insanların bu tür metafizik olaylara inanıyor ve güveniyor olmasından kaynaklanıyor. İnsanların bir şeylere inanması onların sistemiyle ilgilidir, güven insanın bilişsel yapısı ve düzensizliklerinden dolayı insan düzen istiyor bu da insanları değişik şeylere inanmasını zorunlu kılıyor.
Gırnavaz da ki olaylar ise; zihinsel özürlü biri burada iyileşiyorsa orda gerçekten bir şeyler var demektir. İnsanların birçok hastalığının temelinde psikolojik güvensizlik vardır. Bu da fiziksel ve zihinsel hastalığı olanlar etraflarında duyduklarıyla birlikte bu tür yerlere güven beslemesine sebep oluyor. Böylece güven duydukları bu tür yerlere gittiklerinde zihinsel olarak hazır olduklarında iyileşmelerine etkisi oluyor. Kısaca insan zihni bir şeye güven duyduğunda ona karşılık vermesi de an meselesi oluyor’’

Gırnavaza Avrupanın İlgisi
Avrupa birliğinin desteklediği Comenius Projesi kapsamında Türkiye, Polonya, Çek Cumhuriyeti, Romanya ve İspanyanın ortak katılımıyla oluşturulan konferansta Türkiye adına Gırnavaz cinlerinin efsanesi sunulmuştur. Konferansın temsilcisi Araştırmacı Aktvist Dilazad ART: ’’Gırnavaz çok gizemli bir yerdir ve pek çok ilginç, esrarengiz hikâyelere sahiptir. Bu hikâyelerden biriside ünlü Arap şairi Ebu Nuvaz hakkındadır. Rivayete göre Ebu Nuvaz Harun Reşit i eleştiren bir şiir yazmıştır bunun üzerine Harun reşit Ebu Nuvazı Gırnavaz’a sürgün etmiştir. Gırnavazda uzun bir süre kalan Ebu Nuvaz oradaki halk tarafından çok sevilmiş. Kralın onu affetmesiyle Ebu Nuvaz Gırnavaz’dan ayrılmış bunun üzerine onu çok seven halk bu tepeye Nuvazın tepesi anlamına gelen Gırnavaz adını vermiştir. Ebu Nuvaz Nusaybin için yazdığı şiirler de mevcuttur.

Bu şiirlerden bir tanesi de şöyledir:
“Hiç iltifat etmedi bana Nusaybin
Hâlbuki sevdalıydım ben ona
Eğer olacaksa dünyada bir nasibim
Vatan olsun yeter bana Nusaybin’’

Diye devam eden Dilazad ART ‘’ bugün ise halk arasında Gırnavaz cinlerin bir arada yaşadığı bir merkezdir. Özellikle psikolojik problemleri olan insanların bir gece kalması sonucu hastalıklarının iyileştiğine inanılıyor ve her Çarşamba günleri insanlar Gırnavaz’da toplanıp yağlı ekmekler pişirerek halka dağıtmaktadır. ‘’
Avrupa Birliği desteğiyle yapılan bu proje kapsamında Gırnavaz efsanesi kitap haline getirilip konferansa katılan üye ülkelere dağıtıldı.




Alıntı
 
Üst