Metapsişizm Nedir?

dmkol

Kayıtlı Üye
Katılım
24 Kas 2008
Mesajlar
4,907
Tepkime puanı
529
İş
Web Master
Metapsisik Arastirmanin Temel Sartlari
Günümüzde metapsisik arastirma yapilirken uygulanan sartlar eskiye göre farklidir. Geçmis zamanlarda, metapsisik arastirma yapmak için yeteneklerini gelistirmekte olan bir insan kalabaliktan, kentlerin gürültülerinden uzak tutulurdu. Büyük bir Mürsidin bir müridi, astral ve mantal bedenlerinin yeteneklerini gelistirmeye basladigi andan itibaren inzivaya çekilirdi. Mürsid‘inin güçlü aura‘si (hale) onu dis tesirlerden korurdu. Müridin bedenlerini saflastirmak, suurunu güçlendirmek ve konsantrasyon kabiliyetini artirmak için mümkün olan hersey yapilirdi. Mürid, mutedil bir dervis hayati yasardi. Vücudunu eziyete sokmasina izin verilmezdi. Alinan bu tedbirler onbinlerce yillik bir tecrübeye dayaniyordu.
Zamanimizda, metapsisik arastirmalar yapmak isteyen Batililar için yukarida sayilan önlemler artik mevcut degildir. Batili insan, sart kosulan bazi sinirlamalara karsi sabirsizlik duymaktadir. Bati‘da psisik gelisme ile ruhi tekamül birbirine karistirilmaktadir.
Ruh‘un kullanmakta oldugu bedenlerin selameti açisindan belli bir rejime uymak zorunludur. Bilindigi kadariyla, psisik ve metapsisik gelisme yolunda çaba harcarken gida rejimine uymayanlarin istisnasiz hepsi vücut sagliklarini kaybetmislerdir. Ancak eski kurallara uyan arastirmacilar sagliklarini koruyabilmislerdir.
Bedeni antrenmana ilaveten duygu ve heyecanlarin kontrol altinda tutulmasi ve zihnin konsantrasyon yapmaya aliskin olmasi gerekir. Çünkü astral ve mantal alemlerde yapilan bu arastirmalarin ilk safhalarinda bazi zorluklarla karsilasmak mukadderdir. Örnegin, arastirmacinin gözlemledigi cisimler bu alemlerde mevcut varliklar veya cisimler olabilecegi gibi, sadece arastirmacinin kendi zihinsel projeksiyonu da olabilir. Bu konuda çok hata yapilabilir ve bu hatalardan sakinmak oldukça zordur. Düsünce ve duygular kontrolden çikarsa, astral ve mantal planlarda bir kaos yaratabilirler. Bunun içindir ki eski geleneklere göre yalniz bedeni degil, suuru da, yani duygu ve düsünceleri de hazirlamak gerekir.
Ne var ki, sadece arindirmak, saflastirmak yeterli degildir. Fiziksel, astral ve mantal bedenlerin üst seviyelerde ve hassas bir sekilde gelistirilmeleri söz konusudur. Üst katmanlardan fiziksel beynin içine suur inerken atomlarin bünyesinde bazi degisiklikler meydana gelecektir. Üst planlarda bilinçli (suurlu) durumda olmak yetmez. Bu suurun beynimiz vasitasiyla ifade bulmasi lazimdir. Bunun için atomun bazi kisimlarinin degismesi ve gelismesi zorunludur. Atomun bugünkü tekamül düzeyimizde yassilmis lastik borulara benzeyen helezonlarinin (sarmal) dört, bes, alti ve yedincileri üst planlardan gelen akimlarin tesiriyle zorla açilmali ve suurumuzun fiziksel aracilari haline gelmelidir. Fiziksel madde bu akimlara ancak yavas yavas boyun egeceginden, bu degismelerin olusmasi için sabirli olmak sarttir. Sözü edilen degismeler kesin ve güçlü bir düsüncenin etkisiyle gerçeklesecektir. Iste o zaman bu hassas helezonlar (sarmal) birer birer açilmaya baslar. Bu olayin ilk isareti beynimizde meydana gelen bir agirlik duygusudur. Buna dikkat etmeyecek olursak beynimizde, siddeti giderek artan bir sanci hissederiz. Bir insanin beynindeki atom sarmallari manas (zihin) planinda çalismaya hazir ise ve o insan Budhi planina kadar yükselmek istiyorsa, ilk önce fiziksel suurunu kaybederek trans (vecd) haline girecektir. Bu durumda istedigi bilgilere ulasip bu bilgileri beynindeki manas (zihinsel) sarmallara intikal ettirecektir. Söz konusu kisi bu çabalari esnasinda hem fiziksel hem Budhi seviyesindeki suurunu muhafaza etmek isterse büyük bir fiziksel (bedeni) gerilim duyacak ve bu yüzden ancak çok kisa bir süre israr edebilecektir.
Suurunu yükseltmek için yapacagi her gayret yarim saniyeyi geçmeyecek, beyninde bir aci duydugu anda duracaktir. Çünkü aci, ciddi bir tehlikenin varolduguna isarettir. Gerilim ise gelmekte olan tehlikeyi gösterir. Bütün bu gayretler sadece fiziksel bedenimize mahsus degildir: astral ve mantal bedenlerimizde ayni ayarlama sürecinden geçmelidir.
Ayarlama olayini açiklamaya çalisalim. Bilindigi gibi, astral bedenimizdeki duygu merkezleri, fiziksel bedenimizin duyu organlarini meydana getirirler, ve astral bedenin duygu merkezleri durugörü (clairvoyance) ve duruisitme (clairaudiance) melekeleriyle ilgili degildir. Sadece fiziksel duyu organlarimizin olusmasina hizmet ederler. Astral bedenimizdeki duygu merkezleri vasitasiyla bazi belirsiz bilgiler fiziksel beynimize ulasmaktadir. Kuzey Iskoçya‘daki daglik bölgelerde yasayanlarin sahip olduklari durugörü; bazi insanlarin gerçek felaketleri ve zorluklari önceden sezebilmeleri bunun bazi örnekleridir. Bütün bu sezgiler, yaklasmakta olan bazi olaylara ait titresimlerin astral beden üzerinde genel bir titresim yaratmasinin sonucudur. Astral beden bu olay titresimlerine bir tepki olarak bütünüyle titrer. Iste bu titresimler duyu organlarimizdan geçerken ses ve görüntü yaratirlar. Söyle ki, astral bedenin görme merkezinden gelen ve gözümüzle temas eden titresimler bir görüntü yaratacaktir.
Metapsisik arastirmaci bu duyu merkezleriyle ilgilenmez. Onun ilgi alani çakra‘lar ve çakra‘lara ait organlarin astral bedenle olan iliskileridir.
Astral veya mantal alemlerde (planlarda) arastirma yaparken bu arastirmayi yapan sey suurumuzdur. Bu itibarla fizik dünyamizda göz ve kulaklarimizla yaptigimiz gözlemlerle astral planda gerçeklestirdigimiz saptamalar arasida hiç fark yoktur. Tespitlerimiz bir içten aydinlanma yoluyla olmaz. Içten aydinlanma bir arastirmanin sonucu degildir. Içten aydinlanma, üst mantal‘in alt mantal‘e bir isin göndermesidir. Bu nur sayesinde suurumuz gözlem yapmaz, bir gerçegi anlar, idrak eder. Gözlemlerimiz, bedenlerimiz vasitasiyla yapilir, suurumuzla degil. Bazi ögrenciler sanirlar ki astral alemi görmeye baslayinca hersey onlara mucizevi bir içten aydinlanma yoluyla malum olacaktir. Durum öyle degildir. Içten aydinlanma olayi suurumuzun gelismis olmasiyla ilgilidir. Bu çok farkli bir hal olup çok baska bir sekilde elde edilir. Bu yol peygamberlerin yoludur, metapsisik arastirmacinin yöntemi degil.
Fizik dünyamizda arastirma yaparken hangi kurallari uyguluyorsak ayni kurallari astral alemde arastirma yaparken de kullanacagiz. Arastirma yapilirken karsilasilan ilk zorluk astral gözün gördügü seyle suurun o nesneye yaptigi ilavelerdir, çünkü suurumuz maddi alemde çalismaya alismisitir. Bir örnek olarak, karsimizda otuz tane zenci bulunsa bunlari birbirinden ayirmakta büyük zorluk çekeriz. Ayni sekilde onlar da beyazlari ayirdedemezler. Demek oluyor ki, insan pek fazla bir sey görmüyor, görmedigini suurunu kullanarak tamamliyor.
Astral planda karsilasilan ilk zorluk budur. Insan bir astral nesneye bir bebegin bir esyaya baktigi gibi bakacaktir: etrafi renkli, bir çesit leke görecektir. Astral dünyadaki mesafeler hakkinda hiçbir fikri yoktur. Fakat, buna ilaveten, fizik alemdeki hatiralarina dayanarak bir fiziksel beden etrafinda astral bir çerçeve algiliyacaktir. Arastirmaci, tecrübesi artincaya kadar bu gibi hatalara düsecektir. Ayni sebepten dolayi birçok durugörü sahipleri yaptiklari gözlemleri anlatirken yerden, gökten, altin tahtlardan, altin yollardan, incilerle kapli kapilardan bahsederler.
Arastirmaci aldigi talimatlara göre çalisacak olursa bu safhalari daha çabuk geçecektir. Yine de ayni hatalara düsme ihtimali vardir.
Bir baska zorlugu ele alalim: arastirmaci astraldeki renklerle kendi aura‘sini karistirabilir. Fakat kendi suuru, karsilasilan kisinin karakteri ve suuru hakkinda dogru bilgi edinecektir.
Arastirmaci ilk gözlemlerini yaptigi sirada kendi etrafinda bir sürü düsünce sekilleri (thought-forms) meydana gelir. Astral bir insan sizi pohpohlar, harikulade bir kisi oldugunuzu söylerse, onu süpheyle karsilayin. Büyük bir ihtimalle bu astral insan, sizin kendi meziyetleriniz hakkinda beslediginiz inancin bir düsünce sekli halinde karsinizda peyda olmasidir.
Sözü edilen zorluklar sanildigindan daha uzun bir süre karsimiza çikabilir. Ancak Üstad (Mürsid) payesine erisenler hata yapmazlar. Diger arastirmacilar, ne kadar samimi ve dürüst olursa olsunlar, huy ve karakterleri gözlemlerine tesir edecektir.
Dikkat edilmesi gereken bir baska husus: kontrol edilmemis gözlemler sürekli sekilde kabul edildigi taktirde, arastirmacinin yetenek ve melekeleri bundan zarar görür.
Gözlemler iki türlü yapillir: 1)fiziksel suurumuz maddi dünyayi idrak ederken, astral suurumuz da astral alemin idraki içindedir ve yapilan çift gözlemdir; 2)gözlerimizi açik tutarak ve sakin bir ortam içinde astral alemi görebiliriz. Birinci durumda sözü edilen çift gözlem büyük bir konsantrasyon gerektirir ve gözlemciyi sinirli yapar. Büyük bir gelisme oluncaya kadar bu sinirlilik hali devam edecektir. Iste bu nedenle eski zamanlarda bu tür çalismalari yapabilmek için inzivaya çekilmek zarureti vardi. Çünkü astral melekelerini gelistirenler dis dünyanin gürültüsüne karsi çok hassas olurlardi. Bir araba gürültüsü onlara bir gök gürültüsü tesiri yapardi. Bu sebeple arastirmaci tamamen yenemedigi asabi bir sinirlilik hali içinde yasardi.
Leadbeater ile beraber atomlar üzerine gözlemler yapacagimiz zaman, sakin bir çayirlikta çimenler üzerine uzandiktan sonra gözlerimizi yumar ve irademizi fiziksel görme duyumuza karsilik gelen astral merkeze yogunlastirirdik. Bunun sonucu olarak gözlerimiz arasindaki noktada büyük bir baski ve siddetli bir çevrinti hissi duyardik. Havada dolasan bir atomu seçer, onu daha büyük boyutlarda inceleyebilmek için görüsümüzde bir ayarlama yapardik. Atomu bir mikroskoptan bakar gibi gözlemlerdik.
Bu süreç hayli yorucudur. Beyin, sinirler ve dikkat gücü yorulur. Dikkatimizi sürekli olarak odaklamak mecburiyeti vardir.
Metapsisik arastirmanin degerini önemli ölçüde sinirlayan bir baska husus da, gözlemleri kanitlamanin asla mümkün olmayisidir. Gördüklerimizi ispatlayamiyoruz.
Kanitlanamayan metapsisik arastirmanin ne gibi bir degeri olabilir? Bana göre, bilim adamlarina bazi ipuçlari vererek çalismalarini kolaylastirabilir.
Bir hususun daha altini çizelim: bizim herseyi bilmemiz imkansizdir. Gözlemlerimiz çogu zaman kusursuz olamiyor. Çok zorluklarla karsilasmaktayiz ve yardim görmemiz pek zayif bir ihtimaldir (1). Zira astral dünyayi rahatça görüp bazi gözlemler yapacak insanlar çok azdir. Olanlar da, aralarindaki mesafe dolayisiyla birbirlerinin bulgularini kiyaslayamazlar.

(Bu çeviri Annie BESANT‘in ayni adli eserinden alinmistir)
(1) Çevirenin Notu : Çevirinin alindigi kitapçik günümüzden en az 80 yil önce yazilmisti ve o tarilerdeki iletisim imkanlari çok kisitliydi
 

BİRTSEN

Kayıtlı Üye
Katılım
28 Eki 2009
Mesajlar
164
Tepkime puanı
5
Metapsişik
ciz3.jpg

Bu terim Charles Richet tarafından bulunmuştur. Ruhsal olayların ötesinde kalan olaylar, diye tanımlanır. Bugün doğal yada zihni hayatta klasik bilimsel metodlarla açıklanması mümkün olmayan bütün olaylara Metapsişik veya Parapsikoloji denmektedir.
Metapsişik spirit olaylarda ki mutad olmayan olayların bazılarını inceler. İnsan ruhunun alışmış ve normal kabul edilen görünümlerini aşıp geçen olaylara metapsişik ismi verilmiştir. Kendine özgü metod ve araştırma tekniği olan bu bilim iki kısma ayırılır.
1- İçsel ( Subjektif ) Metapsişizm.
2- Dışşak ( Objektif ) Metapsişizm.
Fakat bu ayrım bugün yapılmamaktadır.
Richet'e göre bu yeni bilimi oluşturan altı tür olay vardır.
a) Kriptestezi; ( Gizli duyarlılık ); Durugörü, açıkgörü, ( lusidite ), psikometri, duyuların yer değiştimesi, cam kürede vizyon, ksenoglosi, geleceği bilme, özsezi. Bunlar subjektiftirler.
b) Telekinezi; Bilinen mekanik kuvvetlerden farklı bir mekanik kuvvet söz konusudur ki dokunmadan ve uzaktan, belli şartlar içide, eşya ve insanlar üzerinde etki gösterir; Eşyaların uzaktan hareket ettirilmesi, gürültü ve darbeler, direk yazı, şifacılık, aporlar.
c) Ektoplazmik olaylar; Fantomlar, yarı materyalizasyonlar.
d) Levitasyon; İnsanın teması olmadan, kısmen veya tamamen cisimlerin havaya kalkması.
e) Dedüblüman olayları.
f) Tekinsizlik olayları

Metapsişik'te araştırma metodu;
1- Kanıt ve tanıkların eleştirilmesi
2- Eleştirmeli gözlem
3- Bilimsel deneyleme
4- Niceliksel ve niteliksel metodların kullanımı


Alıntı​
 
Üst