Mitolojik Olarak Burçlar

AJA

Elit Üye
Katılım
15 Haz 2010
Mesajlar
3,097
Tepkime puanı
548
Astronomlarca kabul edilmiş 88 adet takımyıldız bulunmaktadır. Antik çağlardan bu yana yıldızlar, mitolojik kişiler veya hayvanlarla özdeşleştirilen karakteristik şekiller, yani takımyıldızlar biçiminde gruplandırılmışlardır.

​Koç Burcu
Croneus kralı Athamas, Phrixus ve Helle adındaki iki çocuğunun annesi olan Nephele’den sıkılınca, onu uzaklara gönderip Teb kralı Cadmus’un kızı Ino ile evlenir.

Ino da Athamas’a iki evlat verir ve zaman içerisinde de kıskançlığından krallığın gelecekte kendi çocuklarına kalmasını ister. Bunun için ilk önce krallığın kadınlarını, ekilecek mısır tohumlarını kocalarına belli etmeden kavurmaya ikna eder. Kavrulmuş tohumlar ekilince ürün vermezler ve açlık tehlikesi başgösterir.


Kral Athamas, habercilerini bir kahine gönderip tanrıların neden ülkesini cezalandırdığını öğrenmek ister. Ino, habercilere rüşvet verip kahinin cevabını değiştirmelerini, krala, açlığın sebebinin Phrixus ve Helle olduğunu söylemelerini sağlar. Kral, ilk kraliçeden olan iki çocuğunu tanrılara kurban etme fikrinden hoşlanmasa da, ülkesinin açlıktan kırılmasını göze alamaz ve çocuklarının öldürülmesi emrini verir. Nephele ise zaten çocuklarının güvenliği konusunda endişelidir ve bu nedenle saraya, Zeus’un kendisine hediye etmiş olduğu altın postlu bir koç yerleştirmiştir.


Koç, Nephele’nin çocuklarını tehlikeden haberdar eder ve onları sırtına alıp kaçırır. Okyanusun üzerinden uçarlarken, ağabeyinden daha güçsüz olan Helle, koçun postuna yeterince sıkı tutunamaz ve aşağı düşerek ölür. Düştüğü yere daha sonra Hellesponte adı verilmiştir. Phrixus kurtulur ve bir prenses ile evlenerek asalet statasünü korur. Phrixus Zeus’a şükranlarını sunmak için koçu kurban eder ve altın postunu da Colchis’e asar (bu post, Argonautlar’ın seferi başta olmak üzere, birçok efsanenin odak noktası olacaktır). Zeus ise koçun cesaretini ödüllendirmek için onu yıldızların arasına yerleştirir.
***********************************
Boğa Burcu


Taurus takımyıldızının öyküsü Suriye’li genç ve güzel bir kız olan Europa ile boğa arasında geçmektedir. Europa’nın parlak teni ve göz alıcı bakışları dillere destan olmuştur. Gezmeyi, eğlenmeyi seven Europa sabahları erken kalkar ve hemen arkadaşlarını çağırırdı. Birlikte güllerin açtığı, suların tatlı şırıltılar çıkararak aktığı bahçelere giderlerdi.


Europa ve arkadaşları deniz kenarında bulunan bahçelerde çiçek toplarken, Zeus Europa’yı görür. Europa’nın parlak beyaz teni ve güzel gözleri Olympos’un baş tanrısının çok hoşuna gider. Zeus hem karısı Hera’ya farkettirmemek hem de arzu ettiği utangaç Europa’yı ürkütmemek için bir boğa şekline girer. Kızların çiçek topladıkları bahçenin etrafında dolaşmaya başlar. Europa bu beyaz muhteşem hayvanı görür. Boğa için çiçeklerden bir taç yapar ve boynuzlarının çevresine takar. Bu uysal görünüşlü hayvanın üzerine biner, boğa aniden suya doğru ilerlemeye ve Girit’e doğru prensesi taşımaya başlar. Girit adasına vardığında, Zeus kıymetli yükünü bir çınarın gölgesine yerleştirir. Zeus tanrı şeklini alarak kendisini Europa’ya tanıtır. Europa, Zeus’un kolları arasında uyur ve bütün dünya krallarının ilki ve en iyisi olan Girit kralı Minos bu sevgiden doğar. Bu mutlu birleşmenin yapıldığı yere gölge saldığı için o günden beri çınar ağacı yapraklarını hiç dökmez.

********************
İkizler Burcu

Gemini’ın ikizleri olan yunan kahramanları Kastor ve Pollux, başta Jason ve Argonautlar’ın altın post seferi olmak üzere birçok hikayede yer alırlar.


Doğumları üzerine iki rivayet vardır. Bunların ilkinde Zeus’un Leda’dan olan ikiz oğulları olarak anlatılırlar. Diğerinde ise biri Zeus’un, diğeri Leda’nın ölümlü kocası Thestios’un oğludur.


Evlenmek istedikleri zaman Sparta kralının güzel kızlarını seçerler. Bu kızların, zaten ikizlerin kuzenleri Ideas ve Lynceus ile evli olmasına aldırmazlar. Bu olayla bile araları açılmayan kuzenler, hayvan çalmak için bir çiftliğe birlikte yaptıkları saldırıda ganimetin paylaşılması konusunda kavga ederler ve Ideas elindeki mızrakla Kastor’un ölümüne sebep olur. Pollux kaçan kuzenlerinin peşine düşer ve Lynceus’u öldürür.
Kardeşi olmadan yaşamak istemeyen Pollux, Zeus’tan kendisini de öldürmesi için yardım ister. Burada Zeus’un yaptığının ne olduğu ile ilgili iki hikaye vardır. Birinde ikizleri birlikte gökyüzüne yerleştirdiği anlatılırken, diğerinde Pollux’un yaşamının yarısını kardeşine vererek Kastor’u dirilttiği anlatılır.


Başka bir masala göre ise Hyades, bir Titan olan Atlas ile Trezene kralının kızı Aethra’nın kızıdır. Yunanlılar, evreni tanrıların yarattığına inanmazlardı. Onlara göre evren tanrıları yaratmıştı. Tanrılardan önce yer ve gök vardı. Titanlar onların çocukları, tanrılar da torunlarıydı. Yaşlı tanrılar diye anılan Titanlar, çağlar boyu evreni ellerinde tutmuşlardır. Kronos, Zeus kendisini tahttan indirinceye kadar Titanları yönetmiştir. Hyades’in kendisinden büyük bir erkek kardeşi vardır ve onun adı da Hyas’tır. Hyas cesur ve usta bir avcıdır ama birgün bir aslan tarafından öldürülmüştür. Kardeşini çok seven Hyades onun ölümünden çok etkilenmiştir. Hyades'in dinmek bilmeyen acılarını gören tanrılar, bu kardeşlere merhamet ederek onları gökyüzüne, yıldızlar arasına yerleştirirler.

********************


Yengeç Burcu

Burcun adı, Latince’de yengecin karşılığı olan Cancer’dan gelmektedir. Yengeç, devasa su yılanı Hydra’nın Herkül ile savaşı sırasında, Herkül’ü hiç sevmeyen Hera tarafından gönderilmiştir. Yengeç’in yapabildiği tek şey Herkül’ün ayak parmağını ısırmak ve sonra de üzerine basılarak öldürülmek olsa da, bu cesaret sayesinde yıldızlarda bir yer edinmiştir. Yengeç’in çok da parlak olmayan yıldızlardan oluşmasının sebebinin de Hydra karşısında Herkül’ü zayıflatamayarak verilen görevi tam olarak yerine getirememesidir.


Bir diğer mitolojik hikayeye göre, Herkül ikinci görevindeyken, onu tedirgin etmesi için gönderilen yengeçtir. Lernaean, Hydra ile savaşmış olduğu için, onu yıllardan beri kıskanan Juno, kahramanın topuklarını kıstırması için Cancer’ı gönderir. Yengeç, Herkül’ün ayakları altında ezilir fakat Juno, başarılı hizmeti nedeniyle onu göklere yerleştirir.

********************
Aslan Burcu
Herkül’ün birinci görevinde öldürdüğü, postuna demir, bronz ya da taş işlemeyen Nemea aslanıdır. Bir meteor şeklinde Ay’dan Dünya’ya indiğine ve Korint bölgesine dehşet saçtığı anlatılmıştır. Bu aslan o kadar iyi biliniyordur ki Herkül, onun iki girişi olan inini bulmakta zorlanmaz. Aslan’ın kalbine attığı ok postundan sekip yere düşse de hayvanı korkutur ve inine kaçırtır. Bir girişi taşlarla kapattıktan sonra diğerinden içeri girerek bu sefer topuzunu aslanın kafasına indirir. Topuz kırılsa da aslan sadece vuruşun şiddetinden sersemlemiştir. Silahlarıyla hayvanı öldüremeyeceğini anlayan Herkül onu boğar ve derisini yüzerek zırh olarak kullanır.


Aslan eski çağlarda gücün sembolüydü. M.Ö. 3000’li yıllara ait heykellerde, eski sembol olan boğanın yerine aslanın kullanılmaya başladığı görülmektedir. Krallar, yanlarında şaha kalkmış bir aslanla betimlenmeye başlamışlardır.


Mısırlılar, yaradılıştan sonra Güneş’in ilk kez Leo takımyıldızında yer alan Denebola’nın hemen yanından doğduğuna inanıyorlardı. Yaz gündönümü ve Nil’in taşma zamanlarında görülmeye başladığı için de gökyüzündeki kutsal şekillerden bir tanesiydi.
Kildaniler de yaz gündönümünde güneşin gökyüzünün bu bölümünde bulunması dolayısıyla Leo’yu Güneş ile ilişkilendirmişlerdi.


Regulus yıldızının cennetin bekçiliğini yaptığına inanılıyordu.

********************
Başak Burcu

Başak burcunun Yunan tanrıçası Astrea ile ilgili olduğu rivayet edilir. Efsaneye göre dünyanın titanların yönetimindeki altın çağında tanrılar insanların arasında yaşardı. Tanrılar titanları yenip dünyanın yönetimini ele geçirince insanları köle olarak görmeye başladılar ve Zeus, hükümdarlığının ilk zamanlarında insanlara hayvanmış gibi muamele etmeye başladı.


Promete’nin insanların yanında yer alması ve ateşi tanrılardan çalıp kendilerine getirmesine öfkelenen Zeus, sadece Promete’yi cezalandırmakla yetinmedi, aynı zamanda Pandora’nın Kutusu vasıtasıyla insanları zorlayan tüm kötülükleri de yaşamlarına soktu. Kötülükler yüzünden tanrılar Olympos Dağı’na kaçtılar. Olympos’a en son çıkan erdem tanrıçası Astrea idi. Efsaneye göre Astrea, hala dünyaya geri döneceği günü beklemektedir.
 

AJA

Elit Üye
Katılım
15 Haz 2010
Mesajlar
3,097
Tepkime puanı
548
Terazi Burcu

Libra, denge anlamına gelmektedir. Zodyak kuşağı 4000 yıl önce başlangıç aşamasındayken, Güneş sonbahar ekinoksu sırasında bu takımyıldızdaydı. Bu ekinoksta gün ve gece süresi birbirine eşittir. Eşitliğin bir sembolü olan bu takımyıldız, pek çok Ortadoğu kültüründe adaleti betimlemiştir. Baş tanrı Zeus ile adalet tanrıçası Themis’in kızı olan Astrea (Dike) hak ve adaleti simgeler. Astrea, insanların sözlerinde, hareketlerinde doğruluktan ayrılmamalarını sağlamaya çalışır. Bu tanrıçanın sadece öğüt vermekle yetindiği ve harekete geçmekten aciz olduğu söylenir. Fazilet ve adalet ilham eden Astrea, insanların mutlu yaşadığı dönemlerde onlarla birlikte yaşardı. Ahlaksızlık ve kötülükler artınca gökyüzüne çıktı ve yıldızlar arasına yerleşti. İnsanlar öldükten sonra onları yıldızlar arasında yargılayan tanrıçadır.


Astrea’nın heykellerinde sadece bir baş vardır. Bununla insanların yalnız başla idare edilebilecekleri anlatılmak istenmektedir. Düşünce, öğüt ve sözler baştan çıkmaktadır.


Mısırlılar bu takımyıldızı, ölümden sonra kalplerin tartıldığı bir terazi olarak görmüşlerdir. Hintliler Tula adını verdikleri takımyıldızını bir dizinin üzerine çökmüş, ellerinde teraziyi tutan bir adam olarak resmetmişlerdir. Eski Çin’de ise Sov Sing (Uzun Yaşam Yıldızı) olarak kabul edilmişse de, adı daha sonradan Tien Ching (Semavi Denge) olarak değiştirilmiştir. Yunanlılar Libra’yı ayrı bir takımyıldız olarak değil, Akrep’in (Scorpio) pençeleri olarak görürken, daha sonra Hades’in Persephone’u kaçırmakta da kullandığı altın arabası ile özdeşleştirseler de, takımyıldızı ilk oluşturan Romalılar için ilk başta Adalet’in Terazisi’ni tutan Sezar’ı betimlemektedir. Bir dönem Adalet tanrıçası Virgo’yu da temsil etmiştir.
********************

Akrep Burcu

Scorpius (Akrep), tutulum üzerinde Orion (Avcı) takımyıldızı ile tam zıt yönde bulunur. Biri doğarken diğeri batmaktadır. Orion, deniz tanrısı Poseidon’un ölümlü bir kadından olan oğludur. Orion çok güçlü bir avcıdır. Ancak, normal insanlar gibi o da ölümlüdür. Orion’a ölümü getiren Scorpius olmuştur.


Bir hikayeye göre Orion, av tanrıçası Artemis’e aşıktır ve tanrıçayı sürekli rahatsız etmektedir. Tanrıça Artemis’i zorla elde etmeye çalışmıştır. Bir diğerine göre ise Orion’un kusursuz av yeteneği onun başını derde sokmuştur. Orion bu yeteneğiyle çok fazla övünür ve yeryüzündeki tüm hayvanları avlayarak öldürebileceğini söyler. Orion’nun bu kadar ileri gitmesi tanrıça Artemis’i kızdırır. Bazı mitolojik metinlerde ise Orion’un kibirli davranışlarına tepki gösteren tanrıçanın, yer tanrıçası Gaia olduğu söylenmektedir. Tanrıça Artemis Orion’u davranışlarından dolayı cezalandırmak amacıyla bir akrep gönderir. Akrep görevini başarıyla yapar ve Orion’u öldürür. Daha sonra iki ezeli düşman, Scorpius ve Orion, gökyüzünde birbirlerine zıt konumlarda yerlerini almışlardır.
********************

Yay Burcu

Herkül uzun seyahatlerinden birinde centaur arkadaşı Pholus’tan evindeki şarabı açmasını ve susuzluğunu gidermesi için ikram etmesini ister. Bazı hikayelerde Pholus’tan hiç söz edilmemekte, Herkül’ün şarap istediği centaur’un Chiron olduğu da anlatılmaktadır. Herkül şarabını içerken, açılan fıçıda payları olan diğer centaurlar gelir ve Herkül’le kavgaya tutuşurlar. Pholus ve Herkül’ün öğretmeni olan Chiron olan bitenleri uzaktan izlerler. Fakat Herkül, uzakta duran Chiron’u diğerlerinden ayırt edemez ve onu da okuyla öldürür. Hem Herkül’ün üzüntüsünden, hem de kendisi Chiron’a çok değer verdiğinden, Zeus Chiron anısına “Okçu”yu gökyüzüne koyar.


Sagittarius’un altın postun peşine düştüğünde Jason’a öğütler vermeye devam edebilmek için bizzat Chiron tarafından oluşturulduğu da söylenmektedir.
********************
Oğlak Burcu

Capricornus’un şekli, Zeus gibi yeni nesil tanrılar ile Titan gibi eski nesil yaşlı tanrılar arasında geçen büyük kozmik savaştaki bir olayın anısını yansıtır. Bu savaş sonucunda yeni nesil tanrılar savaşı kazanıp, evrenin hakimiyetini ele almışlardır. Ancak eski ana tanrıça olan Gaia, yeni nesil tanrıların davranışları karşısında öfkelenmiş ve Typhon adında çok güçlü bir canavarı yeni nesil tanrıların üzerine yollamıştır. Bu canavar yaptığı yıkımlar ve olağanüstü gücüyle yeni tanrılar için büyük tehlike anlamına gelir. Görüntüsü öyle korkunçtur ki Afrodit ve Eros balık kılığına girerek kendilerini gizlerler. Zeus’un bile kendisini koç şekline sokup bir süre bu halde saklandığı anlatılmaktadır.


Canavar yeni nesil tanrılara saldırmak için yaklaşırken, hayvanların tanrısı olan Pan olayı fark edip diğer tanrıları uyarır. Hepsinin canavardan korunmak için birer hayvan kılığına girmelerini söyler. Kendisi de bir balık kılığına girmeye çalışır. Ama aceleden tam olarak değişemez. Nil nehrine dalarken arka kısmı balık olmasına rağmen ön kısmı değişmemiştir. Capricornus takımyıldızı genelde balığın kuyruğundan çıkan keçinin ön ayakları olarak betimlenir.


Daha sonra Zeus canavarla çok çetin bir mücadeleye girer ve yenilir. Typhon, Zeus’un tendonlarını keserek bir mağaraya saklar ve girişe de nöbetçi olarak yarı yılan yarı kadın olan Delphyne’i diker. Ancak Delphyne iyi bir nöbetçi değildir ve Hermes, Aegipan ile birlikte tendonları çalmayı başarır. Bu sırada Typhon’un geri döndüğünü fark eden tanrılar, hayvan kılığına girerek kendilerini saklarlar. Aegipan yakındaki bir göle atlar ama suya girmeden önce ne olacağına karar vermemiştir. Pan’ın hikayesine benzeyen bir durum burada da karşımıza çıkar. Suyun içindeyken bir oğlak olmaya karar verir ama kararsızlığı yüzünden tam olarak değişim geçiremez ve sadece belden aşağısı balık haline gelir.
********************
Kova Burcu

Olympos dağının Ulu tanrısı Zeus güzel olan herşeye, hatta delikanlılara bile gönlünü kolayca kaptırıyordu. Bir gün yeryüzünde olağanüstü güzelliğe sahip bir delikanlı gördü. Ganymedes adını taşıyan bu delikanlı, Truva şehri kralı Tros’un oğludur. Su taşıyıcısı olarak bilinen Ganymedes, Olympos dağında yaşayan tanrılara fincan veya kupalarda içecek taşımakla görevlidir. Bu delikanlı o kadar hoş ve güzeldi ki, Zeus onun cazibesinden kendini kurtaramadı. Bir gün Ganymedes, İda dağının (Kazdağı) yamaçlarında sürüsünü otlatıyor ve bir kayanın üzerine oturmuş kaval çalıyordu. Kocaman bir kartal şekline giren Zeus, onu kaptığı gibi doğru tanrıların dağına uçurdu. Bu genç çoban Ambrosia ve Nektar’la beslendi. Bu suretle güzel yüzü, tanrıların gözünü okşamak için ebedi gençliğini korudu.


Başka bir masala göre Ganymedes’i kaçıran şafak tanrıçası Eos’tur. Şafak tanrıçası gül renkli parmaklara sahip, güzel ve gönül alıcı bir bakireydi. Her sabah doğu tarafından göğün kapılarını açarak Güneş’e yol verirdi. Eos, Ganymedes’e karşı tutku ve öfke karışımı bazı hisler beslemektedir. Ancak tanrıların tanrısı Zeus, Ganymedes’in çekiciliğinin farkına varıp, onu tanrıça Eos’un elinden alır.
********************
Balık Burcu

Bu takımyıldızın hikayesi, toprak ana Gaia ile ölüler ülkesinin en derin yerinde olan Tartaros’un çocuğu Typhon ile ilgilidir. Typhon eski Yunan tanrılarının en korkuncuydu. Bir rivayete göre Typhon’un yüz tane başı vardı. Başları yıldızlara değebilirdi. Tüm başlarından kara diller çıkar, ateş fışkırırdı. Ayrıca bu dev canavarın yılan ayakları ve gökyüzünü saracak kadar uzun kolları vardı. Bu korkunç canavar ile Olympos’taki tanrılar bile dövüşmekten kaçınırlardı.


Bir gün Typhon tanrıların evi olan Olympos’a saldırır. Tanrılar kendilerini bir hayvana dönüştürerek kaçmaya çalışırlar. Zeus bir koça, şarap tanrısı Dionysos bir keçiye, tanrıların habercisi Hermes (Merkür) balıkçıl bir kuşa dönüşürler. Güzellik tanrıçası Aphrodite ve oğlu sevgi tanrısı Eros ise Nil nehrinden geçebilmek ve canavardan daha rahat kaçabilmak için bir çift balık halini alırlar. Athena (Minerva) sonradan bu olayı ölümsüzleştirmek için bu iki balık figürünü yıldızların arasına yerleştirir.


Bu balıklardan biri olan, gözkamaştırıcı güzelliğe sahip Afrodit bir efsaneye göre dalgaların köpüğünden doğmuştur. Bir ilkbahar sabahı, Kıbrıs adası kıyılarında kıpırtısız olan deniz birden bire köpüklü beyaz bir dalga ile hareketlenir ve bu dalgayla birlikte bir sedef kabuğu kıyıya vurur. Kabuk açıldığında içinden güzeller güzeli Afrodit ve beraberinde aşk tanrısı olan oğlu Eros çıkar. Afrodit güzelliğiyle sadece tanrıların değil insanların da gönlünü fethetmiştir. İnsanların kalplerine sevgi ve aşk tohumları serpiyor, onlara sevinç veriyordu. Afrodit gücünü sadece insanlar üzerinde göstermezdi. O tüm tabiata söz geçirebilirdi. Afrodit gibi Eros da tanrıların ve insanların kalplerinde aşkın ilahi ateşini yakar, onların mutluluklarını veya bahtsızlıklarını hazırlardı. Eros’un elinde oklar veya tutuşmuş kızgın bir meşale bulunurdu. İnsan ruhu, neşesini de ıstırabını da hep Eros’a borçludur.


Alıntıdır.
 
Üst