Hermes Trismegistus ve Thoth KitabI

crowley

Kayıtlı Üye
Katılım
5 Haz 2008
Mesajlar
223
Tepkime puanı
27
Yaş
41
İş
kulluk
Hermes Trismegistus "Thoth Kitabı";

Tarihin ilk yeraltı örgütü;
İnsanlığın Babası

Hermes (Toth) tüm inançların babası mıydı?

Makedonya´dan getirilip, Milano´da Cosimo de´ Medici´ye verilen 17 ciltlik Grekçe el yazması, Yunanlılar´ın Hermes Trismegistus dediği, Mısır´ın gizli Thoth Kitabı bilgisini içeriyordu. Yunan felsefesinin patlayışı ve Mısır´ın antik dini Hermetik inançların etkisinden kaynaklanıyordu, söz konusu tekstin adı Corpus Hermeticum´du. Tekstte, Thoth ve diğer Mısır´lı varlıklar arasında diyaloglar yazılıydı, özellikle de Isis bölümü ilginçti ama bu yazma bilginin tamamının veya orjinalinin çok azıydı. Göründüğü kadarıyla, Hermetik bilginin ayağı, Plato´nun felsefesi sayesinde yere basmıştır. Hermetikler, evreni ışık-karanlık, iyi-kötü ve ruh-madde olarak görüyorlardı, onların çağdaş versiyonları ise düşünce-beden ikileminin söylevini veriyorlar ve aynı zamanda da gerçek ve ilahi bilgiye ulaşmakla kurtuluşa ulaşacaklarını düşünüyorlar.

1614 yılında zeki bir eğitmen olan Yunanlı Isaac Casaubon, söz konusu metnin üzerinde çalıştı, bunun antik bir Mısır yazması olduğundan kuşku duyuyordu, tarz Plotinus (II. ve III. Yüzyıl) döneminin stiline benziyordu. Casaubon´a göre Plato ve Aristotle bunu gözden kaçırmışlardı aslında Casaubon´un amacı belliydi, Hıristiyanlık öncesinde hiçbir yazarın Hermes Trismegistus´tan söz etmediğini kanıtlayarak, Hıristiyanlığın İsa´dan öncesiyle ilişkisinin olmamasını istiyordu. Efsanelere göre, ki bunların çoğunu kilisenin babası Lactantius aktarmıştır, Hermes Trismegistus İsa´nın geleceğini öngörmüştür. Lactantius şöyle aktarır; "Tanrı ve herşeyin Yaratıcısı, ikinci tanrının görünür ve hissedilir olmasını diledi. Onu tek ve yanlız yarattı, bütün güzellikleri ona verdi ve kendi oğlunu sever gibi sevdi" Bu yaklaşım biraz kuşkuludur çünkü 2. Yüzyıl´ın Neo-Platonistlerine göre Hermes, Musa´nın döneminde yaşamıştır ve bu Yaradılış öyküsü en azından İsa´dan 1.500 yıl öncesine ait olmalıdır; burada biraz aşırılık veya Hıristiyancılık görülmektedir daha uygun olan şey tüm dinsel kişiliklerin yani peygamber statüsünde kabul edebileceğiz kişilerin tümüne bu tanımın yakıştırılabileceğidir. Hermetizm, Neo-Platonik çizgide bir dünya ruhuna inanı, ruhun maddenin içinde bulunduğuna inanılmaz, ruh dünya ruhu ile madde arasındadır ve bu gücün yani ruhun kullanılış sisteminin adı da Maji´dir. Aziz Augustine, Hermetikler´in pratik Maji ilgili bu yönüne dikkat çekiyor ve uyarıyordu. Kısacası Milat dönemi Hermetizm´in ilk Hıristiyan gnostiklerinin etkilediği söylenebilir hatta öyledir çünkü bu yüzden çeşitli aykırı mezhepler oluşmuştur. Psikolog Carl Jung toplu ruh gruplarına inanıyordu, hipnoz altındayken ve trans süresinde grup ruhu rehberlik ediyordu, işte bu simgesel olay Jung´a göre önceki yaşamın yaşanmasıydı. Özetle Gnostik Hıristiyanlık Hermetik akımla şiddetle bütünleşmiştir daha da ötede Hermetizm, Türk Tasavvufu´nu da derinlemesine etkilemiş ve başta Mevlana, Şems ve Yunus gibi büyükler olmak üzere sayısız Anadolu tasavvufçusu Hermetik köklerden yola çıkmışlardır.

Antik Mısır Geleneği

Eski Annu kentinde (İncil´de On ve Eski Yunan´da Heliopolis olarak geçer.) Annu adına adanmış büyük kutsal sütünlar vardı, belki o zaman kent bile kurulmamıştı. İnançlara göre bu sütünlar, Yukarı ve Aşağı Mısır´ın tek bir devlet olduğu zamandan kalmışlardı (O zaman Nekheb başkentti). Sonra bu kent Waset diye bilinen Teb oldu, ünvanı "Iwnu Shema" yani Güney Sütünu´ydu. İki ülkenin ikiz sütünuna Hermes Sütünları adı verildiğinde, antik Mısır´ın Ay Tanrısı Thoth, Hermes´e dönüşmeye başlamıştı. İnanca göre Tanrı Thoth tüm gizli bilgiye sahipti, gögün altında gizli bir yerdeki kemerin veya sütünların altındaki bilinmeyen bir yerde Thoth´un 36.535 kutsal yazıtı saklıydı. Çok değerli olan bu bilgiler, günü gelince İnsanlığın yararı için kullanılacaktı. Gizli Doktrin´e göre Thoth, Mısır kurulurken görünmüştü;

1. Eski Krallığın 12. Hanedanı´ndan kalan bir papirüsa göre; "Büyük Kral Khufu dedi ki; ´Bilinen söylentilere göre Thoth´un gizli odaları vardır, bunlar nerededir?´ Dedy, cevap verdi; ´Himayenize sığınırım büyük Kral´ım ama yerlerini bilmiyorum.´ Kral yine konuştu; ´Nerede olabilirler?´ Dedy cevap verdi; ´Heliopolis´de ters duran, çakmaktaşından oyulmuş bir geçitten söz edilmektedir, Kralım."

2. Mısır´ın Ölüler Kitabı´ndaki bir bölümde ise şöyle denmektedir; "Hermopolis´de yüce Tanrı Thoth´un kutsal ayaklarının altında çok kalın bir Mısır graniti bulunur, onun üzerindeki yazıya göre Tanrı´nın mezarı oradadır... Prens Hor-dedef yani Mycerinus, tapınakları teftiş ederken, bu büyülü yeri buldu."

"Ölüler Kitabı"

İlahi Thoth, ilahi yazardı ve bugüne kadar ulaşan dinsel metinlerin kaynağı oydu, hatta bir inanca göre tüm dinsel metinleri çok uzak ve bilinmeyen geçmişte o yazmıştı, zaten eldeki örnekler bizlere metinlerin özellikle vurgusal olarak çok eski çağları işaret ettiğini gösteriyorlar. Kısmen de olsa, kasıtlı bir seçim yapıldığında, antik linguistik formlar veya arkaik deyimler anlaşılabiliyorlar. Mısırlılar geleneksel olarak kendilerin önceki çağların yazı stiline uyum sağlamışlardı. Gerçeğin bir kısmı, Alexandria´lı Clement´in sözünü ettiği 42 kutsal Hermes (Thoth) yazmasında saklı olabilir, bilinen birkaç alıntı coğrafi ve tıbbi bilgilerin yanısıra rahiplerle ilgili eğitim metodlarını içermektedir. Thoth´un geleneği yani 42 yazma, daha sonra 42 ana hiyeroglife dönüşmüş de olabilir. Yine Ölüler Kitabı´nda adı geçen "Shu Sütünları" veya "Tanrıların Yükselen Işığının Sütünları" eş kaynaklarda "Gerçeğin Koridor Kapısının Kuzey ve Güney Sütünları" olarak geçmektedir. Kitabın 125. Bölümünde kutsal giriş yeri tanımlanır, kapı açıldığında kişi tüm negatif yönlerini itiraf etmiştir. Arkaik resimlerde, sütünların birisi beyaz zemin üzerinde siyaha boyanmıştır, ötekisi ise aksine siyah zemin üzerinde beyaza boyalıdır. Burada, zıt güçlerin mutabakatı simgelenirken, ışığın ve karanlığın ebedi dengesi kasdedilir, o zaman gücün doğası görünür olacaktır. Arkaik illustrasyonlara yine Ölüler Kitabı´nın 17. ve 125. bölümlerinde raslanır, bir diğer anlamda Ölüler Kitabı "Per-em-Hru" dünyada keşfedilmiş en eski kitaptır. ?eyaz sütünun genel görünümü, ruhun bedenden tamamen kurtuluşunun resimsel görüntüsüdür, artık ceset mumyalanarak ölülerin yargıcı Osiris´e terk edilebilir, bundan sonra arınmış ruhla buluşacak, güneş yükselecek ve yeniden doğacaktır. Siyah sütün, günahların itiraf edildiği karanlıklar patikasıyken, beyaz sütün ışığın ve iyiliklerin anlatıldığı patikadır.

Antik Yunan Geleneği

Mısır panteonunda yani tanrılar galerisinde 12 tanrı gösterilir, Yunanlı tarihçi Heredot, Mısırlılar´ın saygı gösterdiği ölümsüzlerin, 12 Yunan tanrısı olduğunu yazar ve Herkül adını özellikle örnek olarak gösterir. Kökene gidilirse, tapınmanın geçmişinde "Finikeli Ölümsüz" miti karşımıza çıkar, burada çok saygın ve kutsal olan Herkül tapınağı bir kez daha önümüzdedir. Zecharia Sitchin, "The Stairway to Heaven" adlı kitabında Heredot´un bu tapınağı gördüğünü, iki sütünun burada bulunduğunu, birisinin altın, ötekinin zümrüt olduğunu ve gecenin karanlığını gündüz gibi aydınlattığını anlattığını belirtmektedir. Olabilir mi? Bu yoldan giderek, tapınağı arayarak Hermes´e veya Thoth´a ulaşabilir miyiz? Kimdir Thoth? Onun kadar etkin, kalıcı ve karizmatik bir diğer kutsal kişilik daha yoktur; hatta yine Sitchin´e göre, tüm dinsel kişilikler onun prototipleridirler. Biz yine ramaya devam edelim. Plato´nun Timaeus ve Critias adlı eserinde MÖ 560 civarlarında Sais´deki Neith Tapınağı´ndaki gizli koridorlarda, 9.000 yıldır saklanan tarihi kayıtların bulunduğundan bahseder. Tarihçi Proclus´un verdiği yüksek rahibin ismi, Plato´nun yazdığı Sais-Pateneit´le aynıdır. Her iki halde de, tarihçi ve filozof iki Yunanlı antik Mısır arşivlerini bilmektedirler. Bir diğer ilginç olay, bu yüksek rahibin, büyük matematikçi Pythagoras´un hocası olduğunun belirtilmesidir. Araştırmacı-tarihçi Andrew Thomas "On the Shores of Endless Worlds" isimli kitabında kutsal kayıtlarda çok uzak geçmişte dev bir asteroidin dünyaya çarparak, neredeyse tüm yaşamı yok ettiğinden söz ederken, yine aynı kaynağa yönelir.

Tapınak nerede olabilir?

Unutulmamalı ki, Yunan filozofisi ve Mısır bilgeliği tek bir yerde yani Hellenistik dünyanın entellektüel, bilimsel, felsefi ve dinsel merkezi olan İskenderiye´de buluşmuştur. Tarihçi Manetho, (Adının anlamı Thoth´un Armağanı´dır.) Heliopolis´li bir Mısır rahibidir ve Yunanca´ya aktardığı çevirileriyle ünlüdür. Mısır tarihinin derinliklerini onun kadar bilen ve yazan yoktur, Manetho son iki Ptoleme saltanatında yani MÖ 4. Yüzyıl´ın sonunda ve 3. Yüzyıl´ın ilk yarısında yaşamıştı. Tarihçesinde, Mısır´daki sütünlardan o da söz etmişti. Manetho´ya göre sütünlar Thoth veya Hermes tarafından yapılmıştı ve bu bilgiler Mısır´da bulunuyordu ama bunu anlamak için Büyük Tufan´dan önceki dilin bilinmesi gerekiyordu, bu dil sadece Mısır tapınaklarının çok özel bölümlerinde, seçilmiş rahiplere öğretiliyordu. Sütünlar, Teb yakınında, Nil´in sularının altındaki mağaralarda bulunuyordu; bu yer Firavun Memnon heykelinden çok uzakta değildi ve o zamanki adı Syringes´di. Tapınak, antik ritüellere uygun olarak yapılmıştı ve içine suyun girmemesi herşey yapılmıştı çünkü Tufan´ın geleceği biliniyordu. General Albert Pike "Morals and Dogma" adlı araştırmasında geçmişin bilgisinin yok olmasından korkulduğunu, bunun için özel törenlerin yapıldığını, sadece Teb´de değil daha birçok yerde benzer yeraltı sığınaklarının yapıldığını yazıyor yani geçmişin daha doğrusu Toth´un bilgisi saklanmış ve gömülmüştü.

Sesi kullanma sanatı

Hermes Trismegistus, kutsal bir kişiliğe mistik ve ezoterik gerekliliğin sonucunda uydurularak verilmiş bir isimdir. İnsanlar, onun düşüncelerini ve konuşmalarını tasarımlarken daha net ve tanrısal bulanıklıktan uzak olmasını istediler. O, her tanrıyı gözlüyor ve ibadet ediyordu. O, yıldızların yolunu biliyordu, müziği ve dansı yarattı, üç telli lir onun eseriydi aritmetiği, tıbbı ve metal işleme sanatını o öğretti. Sesi kullanmayı biliyordu ve üç kutsal ses tonunu öğretti; sonbahardan gelen keskin ses, kıştan gelen ağır ve ciddi ses, ilkbahardan gelen orta keskinlikte ses. Bu aynı zamanda da gerçek mevsimlerin yani üç ana mevsimin sesleriydi (Yılı üçe bölün, her mevsim dörder aydır.) Hermes, Yunanca´da "Yorumcu" anlamına geliyordu. Mısır hiyerogliflerinin yaratıcısı da oydu, özel olarak seçtiği kişileri sırları aktardı, tahtının bulunduğu yerin adı "Sırlar" dı, orada yaşayan tanrıları yani özel rahip ya da dinsel veya kutsal kişi sınıfını yaratıyor, onlara bilimi, sanatı öğretiyor ve sembollerin üzerindeki tüllerin hasıl kaldırılacağını gösteriyordu.

Sihirli sözcükler

Hermetik literatür, bir dizi papirüsle tanımlanır, bunların bir tanesi Asclepius (Yunan Şifa Tanrısı), diyaloğudur. Bu metinde ruhun şeytanlardan nasıl kurtulacağı, meleklerin yardımının nasıl elde edileceği, bitkilerin, mücevherlerin ve kokuların nasıl yararlı olacağı anlatılır ve bunlar bir arada kullanılarak yapılan ayinde kutsal heykel kehanet için konuşacaktır. Bir diğer papirüsda, görüntülerin ve eylemlerin aslında birer hayal oldukları, özel seslerle yenilerinin yaratılabileceği yazılıdır. Sembolist araştırmacı Julian Jaynes "The Origin of Consciousness in the Breakdown of the Bicameral Mind" adlı çalışmasında sihirli sözlerin altından yapılmış bir yaprağa yazılı olduğunu ve yaprağın tapınakta bulunduğunu iddia etmektedir. Bu sözcüklerle her tür görüntü yaratılabilmektedir. Sanki belli "password" lerle çalışan holografik bir makineden söz edilmektedir. Tüm Hermetik bilgi kırıntıları, genel olarak Hermetik Kozmogoni´yi ve Mısırlıların gizli bilimi olan insan ruhunun açığa çıkarılması kültürünü ima ederler. Bazı zamanlarda, Hermes´e "Enoch" adı verilmiştir ama Masonik, Hermetik ve Kabalistik sembolizma uzmanı Manly P. Hall´a göre bu eşleştirme doğru değildir çünkü Enoch başka bir kişiliktir.

Ölümsüzlüğün Anahtarı

Hermes, insanlarla beraber dünyada yürüdüğü zamanlarda, kendisine güvenilir yardımcılar seçmişti; bunlar Thoth Kitabı´nın izleyicileri veya emanetçileriydiler. Bu gizli çalışmanın ya da oluşumun temel amacı, insanlığın yeni nesillerinin özel olarak hazırlanmasıydı, Kitap bu bilgiyi içeriyordu. Ama Thoth Kitabı´nın içeriği ile ilgili hiçbir bilgi yoktur, ilgili olduğu söylenen papirüs metinler, garip hiyeroglif şekil ve sembollerle doludurlar, bazı yaklaşık yorumlara göre havadaki ruhların ve yeraltındaki ilahi varlıkların gücünü elde etmenin bilgisi burada saklıdır. İnsan beyninin doğal olarak bir yerinde, Sırlar´la ilgili bir oluşum vardır, bunun uyarılması yeterli olabilir. İnsan bilincinin açılmasıyla, ölümsüzleri görebilmek ve süper tanrılarla ilişki kurabilmek mümkündür. Çok çeşitli yaklaşımlara göre Thoth kitabı, bu metodu yani uyarılma metodunu öğretir; işte bu "Ölümsüzlüğün Anahtarı" dır ve beynimizde bu anahtarın açacağı gizli bir kapı bulunmaktadır. Efsanelere göre, Thoth kitabı altın bir kutunun içindedir ve tapınağın gizli bir bölümünde kilitlidir, geleneksel olarak bir tane olan anahtar "Sırların Efendisi" nde durur, bu kişi Hermetik Eğitim´in en üst düzeyine ulaşmış kişidir. Kutsal kitapta ne yazılı olduğunu sadece o bilir, Thoth Kitabı, bilinmeyen, unutulmuş antik dünyanın tüm bozulmuş bilgilerini de içerir, o yokolmuş geçmişten taşınmış ve kıtadan kıtaya özel bir kutsal kutunun içinde getirilmiştir. Efsanelere göre kitap hala etkindir ve günümüzde de geçerlidir, bizleri ölümsüzlere hatta ölümsüzlüğü götürebilir. Ama günümüzde, Hermes´in eğittiği ilk rahibin ardından gelen bir rahibin olup olmadığı bilinmemektedir. İlginç bir yaklaşıma göre, Ölümsüzler´de kitabın peşindedirler ama nedeni bilinmemektedir, hatta yine bu iddianın paralelinde Çingeneler´in kullandığı Tarot kartları Thoth Kitabı ile ilgilidir yani kitabın simgesel olarak şifrelenmiş 78 sayfasıdır ve Bohemyalı Çingeneler, Serapeum´dan kovulmuş olan antik tapınak halkıdırlar.

Hermetik Felsefe

Neo-Platonik görüşe göre maddi dünya "Altın Zincir" denen bir dizi aşamadan sonra dönüştürülerek, Varoluş´a ulaşır çünkü madde Varoluş´un en aşağı düzeyidir. Zincirin baklaları ilerledikçe planlar veya katlar arasında yükselmek olasıdır, böylece geriye dönerek Varoluş´un zirvesine tekrar ulaşılır. 5. Yüzyıl´daki Neo-Platonik felsefeciler Göksel Hiyerarşi´den söz ederken, üç kattan söz ediyorlardı, bizimki bunların en alt katıdır. Doğanın elemental dünyası üstteki katların etkisi altındadır, üstteki "Ay-altı" katta yıldızlar ve onların gardiyanları veya ruhları vardır. Kürenin daha üst katında "Süpergöksel Küre" bulunuyor, orada zeki ruhlar vardır ve Bir´e en yakın olan gerçeğin bilgisi burada saklıdır, Yaradılış´ın ilahi kaynağı buradadır ve Bir üç dünyanın veya katın ötesindedir. Katlar kendi içlerinde, çeşitli projeksiyonlar içerirler ve bu oluşum mikrokozmosa kadar gider. İnsan düşüncesinin derinine daha derinine inildikçe aydınlanma başlar, sonunda insan evrene ulaşır yani çember kapanır ve geri dönülür. Hermetik felsefenin temeli bu ana fikirdir ama öğretinin en önemli ve epik örneği aşağıdadır;

"Ölümsüz İnsan hermafroditti,

kadın veya erkekti,

ölümsüz gözleyiciydi,

ne uyuyordu, ne de uyumuyordu. Gizem doğada saklıydı,

sonra o, Gök Adam´la evlendi,

yedi adam ortaya çıktı;

hepsi biseksüel, erkek ve kadındı, herbirisi doğanın ve

gezegenlerin yedi gücüne sahipti. Hermes, yedi ırk,

tür ve çarktı,

insanın da içinde bulunduğu

tüm yaşayan

yaratıklar çift cinsiyetliydiler.

Sonra onları ayırdı,

erkekler kendileri,

kadınlar kendileri oldular.

Çünkü "Neden" böyleydi.

Sonra Tanrı kutsal sözü söyledi,

ruh herşeyin içine girdi.

Arttılar, durmadan çoğaldılar,

Onlar serbest bırakıldılar,

Amaç kendilerinin ölümsüz

olduklarını bilmekti.

Çünkü ölümün nedeni

bedeni sevmekti.

Herşeyi öğrenmelerine

izin verildi.

Kendisini tanıdığında

İyi´nin olduğu yere girebilecek.

Poimadres (Hermes´in Vizyonu)

Bir´le bütünleşme;

Hermetik Öğreti Antik Çağ´dan bu yana etkin olmuştur, Kilisenin budalalığı nedeniyle yakılarak öldürülen büyük düşünür Giordano Bruno; "Biz ebedi dönüşüm acısının içindeyiz, orada taze ve yeni atomların ebedi akışı vardır ve biz onların bizden ayrılmasına izin veririz." diyordu. Tüm antik dünyada, genel olarak insansal kehanet bir rüya değildi. Cicero; "Bil, sen bir Tanrı´sın" diyordu. Hermetik bir text şöyle der; "Seni biliyorum Hermes, sen de beni, ben senim, sen de ben." Benzer yaklaşımlara Hıristiyan kaynaklarında da raslanır; İskenderiyeli Clement´e göre, gerçek bir gnostik Hıristiyan Tanrı olmuştur. Lactantlius; "iffetli bir adam sonunda Tanrı olacaktır çünkü Tanrı´nın tüm yönleriyle tanımlanır" der. Philip´in İncili daha açıktır; "Ruhu görürsen ruh, İsa´yı görürsen İsa, Baba´yı görürsen Baba, kendini gördüğünde ise, ne görürsen o olacaksın." Ve son söz büyük ozan Yunus´tan; "Ete kemiğe büründüm, Yunus diye göründüm."

Kaynaklar: Christopher Knight ve Robert Lomas, "The Hiram Key: Pharaohs,

Freemasons and the Discovery of the Secret"

Siegfried Morenz, "Egyptian Religion"

G. H. Frater, "The Core of the Tradition"

"The Complete Golden Dawn System of Magic"

Tobias Churton, "The Gnostics"

Mircea Eliade, "Rites and Symbols of Initiation"


alıntıdır
 
Üst