Birinci Söz

albus

Kayıtlı Üye
Katılım
1 Ara 2011
Mesajlar
1,049
Tepkime puanı
313

besmele.jpg



Kitabı olduğu gibi geçirdiğimden dolayı, sözlük kısmı en altta değil,ara ara yazıların altında. Sade değil,dil ağır. Anlamanız için sözlüğe başvurmanız gerekecek.

Eğer anlamak istiyorsanız anlayacağınızdan %99 eminim. Daha önce neden okumadım diyeceksiniz.

وَبِهِ نَسْـتَعِينُ اَلْحَمْدُ ِللهِ رَبِّ الْعٰالَمِينَ وَالصَّلٰوةُ وَالسَّلاَمُ عَلٰى سَيِّدِناَ مُحَمَّدٍ وَعَلٰۤى اٰلِهِ وَصَحْبِهِ اَجْمَعِينَ1

Ey kardeş! Benden birkaç nasihat istedin. Sen bir asker olduğun için, askerlik temsilâtıyla, sekiz hikâyeciklerle birkaç hakikati nefsimle beraber dinle. Çünkü ben nefsimi herkesten ziyade nasihate muhtaç görüyorum. Vaktiyle sekiz âyetten istifade ettiğim Sekiz Sözü biraz uzunca nefsime demiştim. Şimdi kısaca ve avam lisanıyla nefsime diyeceğim. Kim isterse beraber dinlesin.
Birinci Söz
BİSMİLLÂH her hayrın başıdır. Biz dahi başta ona başlarız. Bil, ey nefsim, şu mübarek kelime, İslâm nişanı olduğu gibi, bütün mevcudâtın lisan-ı hâl ile vird-i zebânıdır. Bismillâh ne büyük, tükenmez bir kuvvet, ne çok, bitmez bir bereket olduğunu anlamak istersen, şu temsîlî hikâyeciğe bak, dinle. Şöyle ki:Bedevî Arap çöllerinde seyahat eden adama gerektir ki, bir kabile reisinin ismini alsın ve himayesine girsin—tâ şakîlerin şerrinden kurtulup hâcâtını tedarik edebilsin. Yoksa, tek başıyla, hadsiz düşman ve ihtiyacatına karşı perişan olacaktır. İşte, böyle bir seyahat için, iki adam sahrâya çıkıp gidiyorlar. Onlardan birisi mütevazi idi, diğeri mağrur. Mütevazii, bir reisin ismini aldı; mağrur almadı. Alanı her yerde selâmetle gezdi. Bir kàtıu’t-tarîke rast gelse, der: “Ben filân reisin ismiyle gezerim.” Şakî def olur gider, ilişemez. Bir çadıra girse o nam ile hürmet görür. Öteki mağrur, bütün seyahatinde öyle belâlar çeker ki, tarif edilmez. Daima titrer, daima dilencilik ederdi. Hem zelil, hem rezil oldu.İşte, ey mağrur nefsim, sen o seyyahsın. Şu dünya ise bir çöldür. Aczin, fakrın
Dipnot-1
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla başlar ve ancak Ondan yardım dileriz. Ezelden ebede her türlü hamd ve övgü, medih ve minnet, Âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur. Efendimiz Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm ile âline ve ashâbına ise salât ve selâm olsun.


Bismillâh: Allah’ın adıyla (bk. s-m-v)acz: âcizlik, güçsüzlük (bk. a-c-z)
avam: halkbedevî: çölde yaşayan, göçebe
fakr: fakirlik, ihtiyaç hali (bk. f-ḳ-r)hadsiz: sınırsız
hakikat: gerçek, doğru (bk. ḥ-ḳ-ḳ)hayr: iyilik, güzel iş (bk. ḫ-y-r)
himaye: koruma altına almahâcât: ihtiyaçlar (bk. ḥ-v-c)
ihtiyacât: ihtiyaçlar (bk. ḥ-v-c)kàtıu’t-tarik: yolkesen, eşkiya (bk. ṭ-r-ḳ)
lisan-ı hâl: hal ve beden dilimağrur: gururlu
mevcudat: varlıklar (bk. v-c-d)mübarek: bereketli, uğurlu (bk. b-r-k)
mütevazi: alçakgönüllünam: ad
nasihat: öğütnefis: kişinin kendisi (bk. n-f-s)
nişan: alâmet, işaretsahrâ: çöl
selâmet: esenlik, rahatlık (bk. s-l-m)seyyah: yolcu
tedarik: elde etmetemsilât: temsiller, kıyaslama tarzında benzetmeler (bk. m-s-l)
temsilî: kıyaslamalı benzetme şeklinde, analojik (bk. m-s-l)vird-i zeban: sürekli okunan zikir
zelil olmak: alçalmakziyade: çok, fazla
şakî: haydut, yol kesicişer: kötülük, zarar




. hadsizdir. Düşmanın, hâcâtın nihayetsizdir. Madem öyledir; şu sahrânın Mâlik-i Ebedî ve Hâkim-i Ezelîsinin ismini al. Ta bütün kâinatın dilenciliğinden ve her hâdisâtın karşısında titremeden kurtulasın.Evet, bu kelime öyle mübarek bir definedir ki, senin nihayetsiz aczin ve fakrın, seni nihayetsiz kudrete, rahmete raptedip Kadîr-i Rahîmin dergâhında aczi, fakrı en makbul bir şefaatçi yapar. Evet, bu kelime ile hareket eden, o adama benzer ki, askere kaydolur, devlet namına hareket eder, hiçbir kimseden pervâsı kalmaz. Kanun namına, devlet namına der, her işi yapar, her şeye karşı dayanır.Başta demiştik: Bütün mevcudat lisan-ı hâl ile “Bismillâh” der. Öyle mi?Evet. Nasıl ki, görsen, bir tek adam geldi, bütün şehir ahalisini cebren bir yere sevk etti ve cebren işlerde çalıştırdı. Yakînen bilirsin, o adam kendi namıyla, kendi kuvvetiyle hareket etmiyor. Belki o bir askerdir, devlet namına hareket eder, bir padişah kuvvetine istinad eder.Öyle de, herşey Cenâb-ı Hakkın namına hareket eder ki, zerrecikler gibi tohumlar, çekirdekler, başlarında koca ağaçları taşıyor, dağ gibi yükleri kaldırıyorlar. Demek herbir ağaç “Bismillâh” der; hazine-i rahmet meyvelerinden ellerini dolduruyor, bizlere tablacılık ediyor.Herbir bostan “Bismillâh” der, matbaha-i kudretten bir kazan olur ki, çeşit çeşit pek çok muhtelif leziz taamlar, içinde beraber pişiriliyor.Herbir inek, deve, koyun, keçi gibi mübarek hayvanlar “Bismillâh” der, rahmet feyzinden birer süt çeşmesi olur. Bizlere Rezzak namına en latîf, en nazif, âb‑ı hayat gibi bir gıdayı takdim ediyorlar.Herbir nebat ve ağaç ve otların ipek gibi yumuşak kök ve damarları “Bismillâh” der, sert taş ve toprağı deler, geçer. “Allah namına, Rahmân namına” der; herşey ona musahhar olur.Evet, havada dalların intişarı ve meyve vermesi gibi, o sert taş ve topraktaki köklerin kemâl-i suhuletle intişar etmesi ve yeraltında yemiş vermesi, hem şiddet-i hararete karşı aylarca nâzik, yeşil yaprakların yaş kalması, tabiiyyunun




Bismillâh: Allah’ın adıyla (bk. s-m-v)Cenâb-ı Hak: Hakkın ta kendisi olan şeref ve yücelik sahibi Allah (bk. ḥ-ḳ-ḳ)
Hâkim-i Ezelî: egemenliği zaman öncesinden beri devam eden Allah (bk. ḥ-k-m; e-z-l)Kadîr-i Rahîm: herşeye gücü yeten, sonsuz rahmet sahibi Allah (bk. ḳ-d-r; r-ḥ-m)
Mâlik-i Ebedî: sahipliği sonsuza kadar süren Allah (bk. m-l-k; e-b-d)Rahmân: yarattıklarını esirgeyip koruyan, şefkat eden ve rızıklandıran sonsuz rahmet sahibi Allah (bk. r-ḥ-m)
Rezzak: bütün varlıkların rızıklarını veren Allah (bk. r-z-ḳ)ab-ı hayat: hayat suyu (bk. ḥ-y-y)
ahali: halkbostan: sebze bahçesi
cebren: zorladefine: hazine
dergâh: makam, huzurfeyz: ihsan, bolluk, bereket (bk. f-y-ḍ)
hadsiz: sınırsızhazine-i rahmet: rahmet hazinesi (bk. r-ḥ-m)
hâcât: ihtiyaçlar (bk. ḥ-v-c)hâdisât: olaylar
intişar: yayılmaistinad etmek: dayanmak (bk. s-n-d)
kemâl-i suhuletle: tam bir kolaylıkla (bk. k-m-l)kudret: güç, iktidar (bk. ḳ-d-r)
kâinat: evren, yaratılmış herşey (bk. k-v-n)leziz: lezzetli
lisan-ı hâl: hal ve beden dililâtif: güzel, hoş (bk. l-ṭ-f)
makbul: kabul görmüş matbaha-i kudret: Allah’ın kudret mutfağı (bk. ḳ-d-r)
mevcudat: varlıklar (bk. v-c-d)muhtelif: çeşitli
musahhar olmak: boyun eğmekmübarek: bereketli, uğurlu (bk. b-r-k)
nam: adnazif: temiz (bk. n-ẓ-f)
nebat: bitkinihayetsiz: sonsuz
nâzik: zarif, ince, narinpervâ: korku
rahmet: şefkat, merhamet (bk. r-ḥ-m)raptetmek: bağlamak
sahrâ: çölsevk etmek: göndermek, sürmek
taam: yiyecektabiiyyun: tabiatçılar, herşeyin tabiatın tesiriyle olduğunu savunanlar (bk. ṭ-b-a)
tablacılık: tezgâhtarlık, sunuculuktakdim etmek: sunmak (bk. ḳ-d-m)
yakînen: kesin olarak (bk. y-ḳ-n)zerrecik: atom, en küçük madde parçası
şefaatçi: af için aracılık eden (bk. ş-f-a)şiddet-i hararet: sıcaklığın şiddeti



ağzına şiddetle tokat vuruyor, kör olası gözüne parmağını sokuyor ve diyor ki: En güvendiğin salâbet ve hararet dahi emir tahtında hareket ediyorlar ki, o ipek gibi yumuşak damarlar, birer Asâ-yı Mûsâ (a.s.) gibiفَقُلْناَ اضْرِبْ بِعَصَاكَ الْحَجَرَ
blank.gif
1
emrine imtisal ederek taşları şak eder. Ve o sigara kâğıdı gibi ince, nâzenin yapraklar, birer âzâ-yı İbrahim (a.s.) gibi, ateş saçan hararete karşı
blank.gif
2
يَا نَارُ كُونِى بَرْداً وَسَلاَماً âyetini okuyorlar.Madem herşey mânen “Bismillâh” der; Allah namına, Allah’ın nimetlerini getirip bizlere veriyorlar. Biz dahi “Bismillâh” demeliyiz. Allah namına vermeliyiz, Allah namına almalıyız. Öyle ise, Allah namına vermeyen gafil insanlardan almamalıyız.SUAL: Tablacı hükmünde olan insanlara bir fiyat veriyoruz. Acaba asıl mal sahibi olan Allah ne fiyat istiyor?ELCEVAP: Evet, o Mün’im-i Hakikî, bizden o kıymettar nimetlere, mallara bedel istediği fiyat ise üç şeydir: Biri zikir, biri şükür, biri fikirdir.Başta “Bismillâh” zikirdir. Âhirde “Elhamdü lillâh” şükürdür. Ortada, bu kıymettar harika-i san’at olan nimetler Ehad, Samed’in mucize-i kudreti ve hediye‑i rahmeti olduğunu düşünmek ve derk etmek fikirdir.Bir padişahın kıymettar bir hediyesini sana getiren bir miskin adamın ayağını öpüp hediye sahibini tanımamak ne derece belâhet ise, öyle de, zahirî mün’imleri medih ve muhabbet edip Mün’im-i Hakikîyi unutmak, ondan bin derece daha belâhettir.Ey nefis! Böyle ebleh olmamak istersen, Allah namına ver, Allah namına al, Allah namına başla, Allah namına işle, vesselâm.
endOfSection.gif
endOfSection.gif




Dipnot-1 “(Bir zaman da Mûsâ, kavmi için su arayıp Allah’a yalvarmıştı.) ‘Vur asânı taşa’ buyurduk.” Bakara Sûresi, 2:60.

Dipnot-2 “(Biz ateşe şöyle ferman ettik: ‘Ey ateş, serin ve selâmetli ol.” Enbiyâ Sûresi, 21:69.



Asâ-yı Mûsâ: Hz. Mûsâ’nın taşa vurunca su çıkaran mu’cizeli asâsı (bk. bilgiler-Mûsâ)
Bismillâh: Allah’ın adıyla (bk. s-m-v)
Ehad: bir olan ve herbir varlıkta birliği tecellî eden Allah (bk. v-ḥ-d)Mün’im-i Hakikî: gerçek nimet verici olan Allah (bk. n-a-m; ḥ-ḳ-ḳ)
Samed: hiçbir şeye muhtaç olmayan, ama herşey Ona muhtaç olan Allah (bk. ṣ-m-d)belâhet: aptallık, ahmaklık
derk etmek: algılamak, anlamakebleh: ahmak, aptal, akılsız
elhamdü lillâh: hamd ve şükür yalnızca Allah’a mahsustur (bk. ḥ-m-d)emir tahtında: emir altında
fikir: nimeti vereni düşünmek (bk. f-k-r)gafil: duyarsız ve mânevî sorumluluklarından habersiz (bk. ğ-f-l)
hararet: sıcaklıkharika-i san’at: san’at harikası (bk. ṣ-n-a)
hediye-i rahmet: Allah’ın rahmet hediyesi (bk. r-ḥ-m)imtisal etmek: emre uymak, itaat etmek
kıymettar: kıymetli, değerlimedih: övmek
miskin: zavallımuhabbet etmek: sevmek (bk. ḥ-b-b)
mu’cize-i kudret: Allah’ın kudret mucizesi (bk. a-c-z; ḳ-d-r)mânen: mânevî olarak (bk. a-n-y)
mün’im: nimet veren (bk. n-a-m)nam: ad
nefis: kişinin kendisi (bk. n-f-s)nâzenin: ince, nazik
salâbet: sertlik, katılıktablacı: tezgâhtar, sunucu
vesselam: artık bitti, bundan sonra selam (bk. s-l-m)zahirî: görünürdeki (bk. ẓ-h-r)
zikir: Allah’ı anmakâhir: son (bk. e-ḫ-r)
âzâ-yı İbrahim: ateşe atıldığı halde yanmayan Hz. İbrahim’in vücut organları (bk. bilgiler-İbrahim)şak etmek: yarmak
şükür: nimeti veren Allah’a karşı minnet duymak, teşekkür etmek (bk. ş-k-r)

Alıntı:Sözler,Birinci Söz.
 

striker

Kayıtlı Üye
Katılım
19 May 2012
Mesajlar
446
Tepkime puanı
19
emeğine sağlık, baya uğraşmışsın.
islam adına yaptığım bu uğraştan dolayı , sen ve senin gibi kardeşlerimizden allah razı olsun.
saygılarımla...
 
Üst