Majinin Karanlık Tarafı (demonoloji üzerine)

hasan06

Kayıtlı Üye
Katılım
2 Ağu 2011
Mesajlar
509
Tepkime puanı
33
[h=3]Majinin Karanlık Tarafı (demonoloji üzerine)[/h]
Tarihin baslangicindan bu yana insanoglu karanlik koselerde salinan guclerin varligindan korkmustur ve onlarin kendi dogasindan daha ustun oldugunu, onlari uzaklastirmak icin ordugu duvarlarin onlar tarafindan ve onlarin istedikleri zaman dusurulebilecegini dusunmustur. Bu yazinin amaci, karanlik tarafin varliklarinin dogasini ve insanlarla olan iletisimini anlamaya calismaktir. Demonolojinin amaci da, ayni yolda, karanlik taraf varliklarinin dogasini anlamaktir.

Her seyden once sunu belirtmek gerekir ki demonoloji antik bir bilimdir. Demonoloji biliminin arastirma sahasina giren varliklar Kaos'un “karanlik” tezahurleridir. Demonoloji biliminin ilk orneklerini ise Sumer'de buluruz. Sumer mitlerini acacak olursak; galla-demonlari, korkutucu varliklar olan Udug'lari, Asag'i ve ejderha Huvava'yi buluruz. Sumer rahip sinifinin bu varliklarla olan iletisimlerine gelirsek, onlar arasinda da bu varliklarla calisma konusunda iki farkli yaklasim mevcuttu: bu varliklari uzaklastirmakta uzmanlasmis olan rahipler oldugu gibi, ozellikle bu varliklar ile calisan rahipler de vardi.

Fakat demonolojide Sumerlilerden sonra ayni topraklarda, biraz da Sumer kulturel mirasinin uzerinde geliserek, yeni bir topluluk one cikti: Babilliler. Babilliler, demonoloji biliminde Sumerlilerden daha ustundu. Karanlik taraf ve demonoloji, Babil literaturunde, Surpu ve Maklu vb. bir cok yazmada tezahur etmistir. Pazuzu ve Lilith'te icerisinde olmak uzere, bu yazmalar karanlik tarafin tezahurleri olan bu varliklarin, demonlarin, arketiplerini gorebilecegimiz yazmalardir. Babil demonolojisinde demonlar farkli farkli sekillerde siniflandirilmislardir. Bunlara birkac ornek vermek gerekirse, Babil demonolojisinde Alu'lari, Gallu'lari, Maskim'leri, Etimnu'lari ve Utukke Lemnuti'leri bulabiliriz -ki sonuncusu “Seytani iblis” anlaminda gelmektedir. Babil demonolojisine gore tum bu iblisler ilk olarak kadimlerin kadimi olan ejderha Tiamat'tan zuhur etmislerdir. Tiamat ise “karanligi” ve “kaosu” sembolize eder ki o yaratilisin ve nedenselligin disindadir. Kadim ejderha (Tiamat) farkli kulturlerde cesitli bicimlerde gorulur: Misir'da ejderha Apep (veya Apophis), Yunanlar'da Typhon, Ibraniler'de ise Leviathan kadim ejderhanin cesitli tezahurleridir.

Demonoloji arastirmalarinin kaynagi, Tiamat'in ve diger karanlik kuvvetlerin cekirdegi Klifot uzerine yapilan Kabalistik yorumlarda bulunabilir. Ibrani mistisizminde Klifot, karanlik tarafin uzerinde durdugu on bir kuvvete tekabul eder ve on bir yonetici demonla sembolize edilir. Bunlardan bazilari: Satan, Molek, Asmodeus, Astaroth, Beelzebub, Lilith vb. orneklendirilebilir. Bu demonlar da aslinda Tiamat'in tanrilarla olan savasi icin meydana getirdigi on bir iblise tekabul eder. Bu savas ise aslinda gercek bir savas degil, varolusun iki temel kuvvetinin, yani ayrilikci karanlik kuvvetlerin ve butunlukcu aydinlik kuvvetlerin mucadelesinin metaforudur.

Bu noktada kara majisyen sinirlarini asmak ve majikal yeteneklerini-gucunu gelistirmek icin varolusun karanlik kuvvetleriyle calismaya baslar.

Ortacag boyunca demonolojiyle alakali pek cok kitap basilmistir.”Grimoire” olarak adlandirilan kitaplarin cogu da Kral Suleyman'a atfedilmistir -ki bunlar arasinda en meshuru elbette Kral Suleyman'in Kucuk Anahtari olarak da bilinen Lemegeton'dur. Bu kitaplarda gelismis demonoloji ve Kabala'nin izleri gorulebilir. Ayrica kitap bizlere demonlari nasil davet edecegimizi ve bu kuvvetlerden faydalanilmasinin yasamimizda ne gibi degisikliklere yol acacagini anlatmaktadir fakat bu kitap ve diger grimoire'lar icin de ayni sey soylenebilir, Ortacag batil inanclari ve Hiristiyanligin etkileriyle bozulmustur.

Gercekten bir demon nedir? Aslinda bu yazida yer yer bu soruya cevap verilmisse de tam anlamiyla bir yanit verilmedi su ana kadar. Aslinda bir demon, bizim varligimizin karanlik tarafinda bulunan kuvvete verilen isimdir. Karanlik tarafta ne bulundugu ise, bir tradisyondan oburune, cok buyuk farkliliklar gosterebilen bir konudur. Bir ornek vermek gerekirse, Yahudilikte, Babil ve Sumer tanrilari demonlar haline gelmis, daha dogrusu getirilmis, ve karanligin en dibinde var olmaya mahkum edilmis varliklardir.

Sunu soylemek gerekir ki, demon basli basina “kotu” bir varlik degildir. Insanin bilinmeyene karsi olan korkusu demonlari bizim gozumuzde “kotu” ve “korkutucu” yapmaktadir. Insanin, kendine asikar olan dogasi hakkinda bile bu kadar az sey biliyorken, kendiliginden asikar olmayan ve gizli kalmis dogasi hakkinda onu kesfetmeden yaptigi tum yorumlar gercekten uzak kalmaya mahkumdur.

Bugun isigin tarafi hakkinda bildigimiz onun hali hazirda asikar ve parlak olmasidir. Modern zaman insani ise kendisinin yalnizca bu yonunu bilir, bilmek ister.Fakat antik zamanlarda insan karanligin , dunyasal kavrayisin otesinde sonsuzluga uzanan bir yol oldugunu biliyordu. Aslinda bugun bile insan, icten ice, varolusun “gercekten” nasil oldugunu ve Kaos'un nedenselligin kisitlamalarinin disinda oldugunu bilir, korkar. Fakat aslinda Kaos negatif veya yikici degildir. Aksine o, yaratici kuvvetin kaynagidir. Her sey Kaos'tan gelir.

Kara majisyende Kaos'un karanlik kuvvetlerini takip eder ve ilksel guc ve ozgurluk olan Kaos'a ulasabilmek, kendini nedenselligin kisitli anlayisindan azad etmek icin calisir. O, bu hedefine ulastiginda mutlak benliginin farkina varir. Karanliga girdiginde demon formlarina burunmus olarak karsisinda duranlar “prensipler”dir. ”Tanrilar” veya “melekler” gibi, idealistik prensiplerin tezahuru olmadiklari surece onlarin insana urkutucu gelmesi cok nadirdir. Kisinin mantigi “gerceklikten” uzaklastigi olcude deneyimlenen seyin korkutuculuk orani artar. Bundan dolayi kara majisyen “moral” ve “ideal” kavramlarinin kisinin gerceklikten uzaklasmasina neden olacagini bilir.
Demonoloji biliminin araştırma sahasına giren varlıklar Kaos’un karanlık tezahürleridir. Demonoloji antik bir bilimdir ve bu bilimin ilk şeklini Sümer’de buluruz. Sümer mitlerini açacak olursak; galla-demonları, korkutucu varlıklar olan Udug’ları, Asag’ı ve ejderha Huvava’yı buluruz. Sümer rahip sınıfının bu varlıklarla olan iletişimlerine gelirsek, onlar arasında da bu varlıklarla çalışma konusunda iki farklı yaklaşım olduğunu görürüz: bu varlıkları uzaklaştırmakta uzmanlaşmış olan rahipler olduğu gibi özellikle bu varlıklar ile çalışan rahipler de vardır.

Demonolojide Sümerlilerden sonra aynı topraklarda, biraz da Sümer kültürel mirasının üzerinde gelişerek yeni bir topluluk öne çıktı: Babilliler. Babilliler demonoloji biliminde Sümerlilerden daha üstündü. Babil literatüründe karanlık taraf ve demonoloji Surpu ve Maklu vb. gibi bir çok yazmada tezahür etmiştir. Pazuzu ve Lilith de içerisinde olmak üzere bu yazmalar karanlık tarafın tezahürleri olan çeşitli varlıkların, demonların vb. arketiplerini görebileceğimiz yazmalardır. Babil demonolojisinde demonlar Alu’lar, Gallu’lar, Maskim’ler, Etimnu’lar ve (Şeytani iblis anlamına gelen) Utukke Lemnitu’lar gibi değişik şekillerde sınıflandırılmışlardır. Babil demonolojisine göre tüm bu iblisler ilk olarak “kadimlerin kadimi” olan ejderha Tiamat’tan zuhur etmişlerdir. Tiamat ise karanlığı ve “kaosu” sembolize eder. O yaratılışın ve nedenselliğin dışındadır. Kadim Dragon (Tiamat) farklı kültürlerde çeşitli biçimlerde görülür: Mısır’da ejderha Apep (veya Apophis), Yunanlar’da Typhon, İbraniler’de ise Leviathan kadim ejderhanın çeşitli tezahürleridir.

Demonoloji araştırmalarının kaynağı, Tiamat’ın ve diğer karanlık kuvvetlerin çekirdeği Klifot üzerine yapılan Kabalistik yorumlarda bulunabilir. İbrani mistisizminde Klifot, karanlık tarafın üzerinde durduğu on bir kuvvete tekabul eder ve on bir yönetici demonla sembolize edilir. Bunlardan bazıları: Satan, Molek, Asmodeus, Astaroth, Beelzebub, Lilith olarak örneklendirilebilir. On bir demon Tiamat’ın tanrılarla olan savaşı için meydana getirdiği on bir iblise tekabul eder. Bu savaş aslında gerçek bir savaş değil, varoluşun iki temel kuvvetinin, yani ayrılıkçı karanlık kuvvetlerin ve bütünlükçü aydınlık kuvvetlerin mücadelesinin metaforudur. Zeus’un ejderhayı mağlup etmesi tarihsel bir gerçek değildir, sadece aydınlık tarafın yorumudur.

Kara majisyen sınırlarını aşmak ve majikal yeteneklerini, gücünü geliştirmek için varoluşun karanlık kuvvetleriyle çalışmaya başlar.

Ortaçağ boyunca demonolojiyle alakalı pek çok kitap basılmıştır. ”Grimoire” olarak adlandırılan kitapların çoğu Kral Süleyman’a atfedilmiştir -ki bunlar arasında en meşhuru elbette Kral Süleyman’ın Küçük Anahtarı olarak da bilinen Lemegeton’dur. Bu kitaplarda Kabala’nın ve gelişmiş demonolojinin izleri görülebilir. Ayrıca bu kitaplar bizlere demonları nasıl davet edeceğimizi ve bu kuvvetlerden faydalanılmasının yaşamımızda ne gibi değişikliklere yol açacağını anlatmaktadır. Fakat bu kitaplar Ortaçağ batıl inançları ve Hıristiyanlığın etkileriyle bozulmuştur.

Yazımızın bu noktasına gelip de hala değinmediğimiz çok önemli bir konu var. Gerçekten bir demon nedir? Bu yazıda yer yer bu soruya cevap verilmişse de tam anlamıyla bir yanıt verilmedi şu ana kadar: demon bizim varlığımızın karanlık tarafında bulunan kuvvete verilen isimdir. Karanlık tarafta ne bulunduğu ise bir tradisyondan öbürüne çok büyük farklılıklar gösterebilen bir konudur. Örneğin Yahudilikte, Babil ve Sümer tanrıları demonlar haline getirilmiş ve karanlığın en dibinde var olmaya mahkum edilmiştir.

Demon başlı başına “kötü” bir varlık değildir. İnsanın bilinmeyene karşı olan korkusu demonları bizim gözümüzde kötü ve korkutucu yapmaktadır. Görünür doğası hakkında bile çok az şey bilen insanın, görülmesi çok da kolay olmayan, gizli kalmış doğası hakkında araştırmadan yaptığı yorumlar boş yorumlardır, gerçekten uzak kalmaya mahkumdurlar.

Bugün ışığın tarafı hakkında bildiğimiz şey onun aşikar ve parlak olmasıdır. İşte modern zaman insanı da kendisinin yalnızca bu yönünü bilmek ister, parıldayan yanlarını. Fakat antik zamanlarda insan karanlığın, dünyasal kavrayışın ötesinde sonsuzluğa uzanan bir yol olduğunu biliyordu. Bugün bile insan içten içe varoluşun “gerçekten” nasıl olduğuyla ilgili hislere sahiptir ve Kaos’un nedenselliğin kısıtlamalarının dışında olduğunu bilir, korkar. Aslında Kaos negatif veya yıkıcı değildir, aksine O yaratıcı kuvvetin kaynağıdır. Her şey Kaos’tan gelir.

Kara majisyen Kaos’un karanlık kuvvetlerini takip eder ve ilksel güç ve özgürlük olan Kaos’a ulaşabilmek, kendini nedenselliğin kısıtlı anlayışından azad etmek için çalışır. O, bu hedefine ulaştığında mutlak benliğinin farkına varır. Karanlıkta demon formlarına bürünmüş olarak karşısında duranlar “prensipler”dir. ”Tanrılar” veya “melekler” gibi, idealistik prensiplerin tezahürü olmadıkları sürece onların insana ürkütücü gelmeleri çok nadirdir. Kişinin mantığı gerçeklikten uzaklaştığı ölçüde deneyimlenen şeyin korkutuculuk oranı artar. Kara majisyen moral ve ideal gibi kavramların gerçeklikten uzaklaşmaya neden olacağını bilir ve majikal çalışmaların gerektirdiği gerçeklik bağını moral değerleri yokederek korur.
ALINTI
 
Üst