Islam Dininde Münâfıkların Alâmetleri

ibis73

Kayıtlı Üye
Katılım
22 Ocak 2010
Mesajlar
338
Tepkime puanı
26
Kur'ân-ı Kerim'e Göre Münâfıkların Özellikleri


Müslümanları aldatmaya çalışırlar: "Allah'ı da, mü'minleri de güya aldatırlar. Halbuki onlar kendilerinden başkasını aldatamazlar da yine farkına varmazlar." (2/Bakara, 9)


Kalplerinde hastalık vardır: "Onların kalplerinde hastalık vardır. Allah da onların hastalığını çoğaltmıştır. Söylemekte oldukları yalanlar sebebiyle de onlar için acıklı bir azap vardır." (2/Bakara, 10)


Fesatçıdırlar: "Kendilerine yeryüzünde fesat çıkarmayın, denildiği zaman 'biz ancak ıslah edicileriz' derler. Gözünü aç, onlar muhakkak ki fesatçıların ta kendileridir. Fakat farkında değildirler." (2/Bakara, 11-12). Münâfıklar, fesatçıdır; fakat bunu bilmeyebilir, kendilerinin fesatçı olduklarını kabul etmezler. Fesat; günah işlemek ve günahı topluma yaymaya çalışmaktır. Bu, sözlü ve amelî küfürdür. Yeryüzünde Allah'a isyan eden ve isyanı emreden kişi, fesat çıkaran kimsedir. Zira yeryüzünün ıslahı Allah'a itaat ile; fesadı da Allah'a isyan iledir.


Müslümanları Küçümserler: "Onlara 'insanların (müslümanların) inandığı gibi inanın' denilince, 'biz de o beyinsizlerin inandığı gibi mi inanacağız?' derler. Dikkat et ki (asıl) beyinsizler hiç şüphesiz kendileridir. Fakat bilmezler." (2/Bakara, 13) Günümüzde müslümanlara, gerici, mürteci, irticacı, yobaz, çağ dışı' gibi damgalandırmalar yapanların kimler olduğu rahatlıkla değerlendirilebilir.


Müslümanları alaya alırlar: "Onlar mü'minlerle karşılaştıkları zaman '(biz de) iman ettik' derler. (Kendilerini saptıran) şeytanları ile başbaşa kaldıklarında ise: 'biz sizinle beraberiz, biz onlarla sadece alay ediyoruz' derler." (2/Bakara, 14)


Kâfirleri dost edinirler: "Onlar, mü'minleri bırakıp da kâfirleri dost edinenlerdir. İzzeti (güç ve şerefi) onların yanında mı arıyorlar? Bilsinler ki bütün izzet yalnızca Allah'a aittir." (4/Nisâ, 139)


İman ile küfür arasında bocalarlar: "Onlar, iman ile küfür arasında bocalayan bir sürü kararsızlardır. Ne onlara ne (bağlanıyorlar), ne bunlara." (4/Nisâ, 143)


Dini, yalnız bir tarafından tutup, bir yönüyle kulluk ederler: "İnsanlardan kimi, Allah'a (dinin yalnız bir tarafından tutup) yalnız bir yönden kulluk eder. Eğer kendisine bir hayır dokunursa buna pek memnun olur, yapışır. Eğer bir musibete uğrarsa çehresi değişir (dinden yüzçevirir). O, dünyasını da ahiretini de hüsrana uğratmış, kaybetmiştir. Bu, apaçık zararın ta kendisidir." (22/Hacc, 11). Günümüzde İslam'ı yaşarken menfaatı bozulanlar veya başına bir bela gelenler, bu yüzden İslamî yaşantıyı terkedip eyyamcı oluyor veya başka yollara sapıyorlarsa, bu ayetteki tehditten korksunlar!


Allah'ın indirdiği ile değil; tağutun hükmü ile hükmedilmek isterler: "Sana indirilene ve senden önce indirilenlere inandıklarını ileri sürenleri görmedin mi? Tağuta küfretmeleri (inanmamaları) kendilerine emrolunduğu halde, tağutun önünde muhakemeleşmek, onunlü hükm edilmek istiyorlar. Halbuki şeytan, onları büsbütün saptırmak istiyor. Onlara Allah'ın indirdiğine (Kur'an'a) ve Rasül'e gelin (onlara başvuralım, onlarla hükm edelim) denildiği zaman, münâfıkların senden iyice uzaklaştıklarını görürsün." (4/Nisâ, 60-61). Değişik izmlere, İslam dışı düzenlere bağlanıp onları hakem yapanlar, onların hükmünü, uygulamalarını tercih edenlerin bu ayetlere göre hükmü çok nettir.


Yalan yere yemin ederler: "Onlar, yeminlerini bir kalkan edindiler de (bununla insanları) Allah yolundan çevirdiler. İşte onların hakkı, horlatıcı bir azaptır." (58/Mücâdele, 16)


Cihaddan kaçarlar: "Allah'ın peygamberine muhalefet için (savaştan) geri kalan (münâfık)lar, oturmalarıyla sevindiler, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad etmeyi çirkin gördüler ve 'bu sıcakta harbe çıkmayın' dediler. De ki: 'Cehennem ateşi daha sıcaktır' iyice bilmiş olsalardı." (9/Tevbe, 81)


Mü'minlere kin beslerler: "Onlar sizinle buluştukları zaman 'inandık' derler; Sizden ayrıldıklarında size olan kinlerinden dolayı parmaklarının uçlarını ısırırlar. De ki: Kininizden (kahrolup) geberin! Şüphesiz Allah kalplerin içindekini hakkıyla bilmektedir." (3/Â. İmran, 119)


Mü'minlerin iyiliğe uğramalarına üzülüp başlarına bir bela geldiğinde sevinirler: "Eğer size bir iyilik dokunursa onları tasaya düşürür; başınıza bir musibet gelse, buna sevinirler. Eğer sabreder ve korunursanız, onların hilesi size hiçbir zarar vermez." (3/Âl-i İmran, 120)


Kötü propaganda yaparlar: "Onlara güven veya korkuya dair bir haber gelse onu yayarlar. Halbuki onu Peygamber'e ve aralarında yetkili kişilere götürselerdi, içlerinde işin iç yüzünü araştırıp çıkaranlar onun ne olduğunu bilirlerdi." (4/Nisâ, 83)


Korkaktırlar: "Sizden olduklarına dair Allah'a yemin ederler. Halbuki onlar sizden değillerdir, fakat onlar korkak bir topluluktur." (9/Tevbe, 56) "Her gürültüyü kendi aleyhlerine sanırlar." (63/Münâfıkun, 4)


Ellerine fırsat geçince müslümanlara suikast tertip eder ve gizli planlar kurarlar: "Andolsun ki onlar, daha önce de fitne (ve fesat) çıkarmak istemişler, senin hakkında birtakım işler (dolaplar) çevirmişlerdi. Nihayet hak (nusret) geldi ve onlar istemedikleri halde Allah'ın emri yerini buldu (Allah'ın dini galebe çaldı)." (9/Tevbe, 48)


Mü'minlere iftira atarlar: "O uydurma haberi (iftirayı) ortaya atanlar, içinizden (belli) bir gruptur... Bu iftirayı işittiğinizde erkek ve kadın mü'minlerin, kendi vicdanlarıyla hüsn-i zanda bulunup da: 'Bu apaçık bir iftiradır' demeleri gerekmez miydi?" ...Onlar yalancıların ta kendisidirler." (24/Nur, 11-13)


Namaz konusunda üşengeç ve tembeldirler. Gösteriş yaparlar: "Namaza kalktıkları zaman üşene üşene gelirler, istemeye istemeye infak ederler." (Tevbe, 54) "Onlar, namaza kalktıkları zaman üşenerek kalkarlar, insanlara gösteriş yaparlar. Allah'ı da çok az hatıra getirip anarlar." (4/Nisâ, 142)


Kâfirler hesabına casusluk yaparlar: "Onlar durmadan yalana kulak verirler ve senin huzuruna gelmeyen diğer bir kavim hesabına casusluk eden kimselerdir. Kelimeleri yerlerinden kaydırıp değiştirirler." (5/Mâide, 41)


Allah'tan kork denilince, tersini yaparlar: "Ona 'Allah'tan kork' dendiği zaman izzet(-i nefsi, cahilane kibri), kendisini (daha çok) günah işlemeye götürür. İşte öylesine, cehennem yetişir. O, gerçekten ne kötü yataktır." (2/Bakara, 206)


Kur'an'ı yanlış yorumlarlar: "İşte kalplerinde eğrilik bulunanlar, sırf fitne aramak (ötekini berikini saptırmak) ve (kendi arzularına göre) te'viline yeltenmek için onun müteşâbih olanına tâbi olurlar." (3/Âl-i İmran, 7)


Peygamber'in hükmüne razı olmazlar: "Öyle değil, Rabbine andolsun ki; onlar aralarında çekiştikleri şeylerde seni hakem kabul edip sonra da verdiğin hükümden hiçbir sıkıntı duymadan tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça iman etmiş olmazlar." (4/Nisâ, 65)


Müslümanları kâfir yapmaya çalışırlar: "Onlar, kendilerinin küfrettikleri gibi sizin de küfredip inkâr ederek onlarla beraber olmanızı arzu ederler." (4/Nisâ, 89)


Müslüman olduklarını iddia ettikleri halde, Kur'an'ın bir kısmını kabul etmezler: "Yoksa siz, Kitab'ın bir kısmına inanıp da bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? İçinizden böyle yapanların cezası, dünya hayatında rezil ve rüsvaylıktan başka bir şey değildir. Kıyamet gününde de onlar, azabın en çetinine iletileceklerdir. Alla, yaptıklarınızın hiçbirinden gafil değildir." (2/Bakara, 85)


Dış görünüşleri aldatıcıdır: "Onları gördüğün zaman, kalıpları (kıyafetleri) hoşuna gider. Konuştuklarında sözlerini dinlersin. Onlar sanki duvara dayanmış kütükler (giydirilmiş odunlar) gibidir. Her gürültüyü kendi aleyhlerinde sanırlar. Asıl düşman onlardır. Onlardan sakın. Allah gebertsin onları. Nasıl da bu hale geliyorlar?" (63/Münâfıkun, 4)


Kötülüğü emredip, iyilikten men ederler: "Münâfık erkekler de, münâfık kadınlar da birbirinin (tamamlayıcı) parçasıdırlar (hepsi birbirine benzer). Onlar kötülüğü emrederler. İyilikten vazgeçirmeye uğraşırlar. Ellerini (cimrilikle sımsıkı) yumarlar. Onlar, Allah'ı unuttular (O'na tâatı bıraktılar). Allah da onları unuttu (onlara lütfunu terketti). Şüphesiz ki münâfıklar, fâsıkların ta kendileridir." (9/Tevbe, 67)


Zekât vermek istemezler, dönektirler: "Onlar, istemeye istemeye infak edip harcarlar." (9/Tevbe, 54) "Onlardan kimi de, 'Eğer Allah lütuf ve kereminden bize verirse, mutlaka zekât vereceğiz ve elbette biz sâlihlerden olacağız' diye Allah'a and içti. Fakat Allah lutfundan onlara (zenginlik) verince, onda cimrilik edip (Allah'ın emrinden) yüz çevirerek sözlerinden döndüler. Onlar öyle dönektirler." (9/Tevbe, 75-76)




Kur’an’ın “Doğrusu münâfıklar, cehennem ateşinin en aşağı tabakasındadırlar. Onlar için hiçbir yardımcı bulamazsın.” (4/Nisâ, 45) diye hüküm verdiği münâfıkların kimliklerini, yukarıdaki ayetlerden yola çıkarak şu şekilde özetleyebiliriz:


İnançla ilgili kimlikleri: İnanç konusunda kesin bir tavır ortaya koyamayan, müslümanların arasında olduklarında imanı; kâfirlerin arasında bulunduklarında şirki açığa vuran insanlardır.


İbâdetlerle ilgili kimlikleri: İnanmadan, riya eseri olarak ibadet yapar, namaza kalktıklarında tembel tembel kalkarlar.


Sosyal ilişkilerde kimlikleri: Kötülüğü emreder, iyilikten alıkoyar, müslüman saflar arasına fitne sokmaya, insanları aldatmaya çalışırlar. Dinleyenleri etkilemek için efsunlu söz söyler, doğruluklarına insanları inandırmak için çok yemin eder, onların dikkatini çekmek ve kendilerine etki etmek için güzel elbise giymekle dış görünüşlerini süslü gösterirler.


Ahlâk ve karakterle ilgili kimlikleri: Kendilerine karşı güvensizlik, ahdi bozma, randevularına ve sözlerine uymama, riya, korkaklık, yalan, cimrilik, menfaatçılık, fırsatçılık ve hevâ ü heveslerine uyma.


Tepkisellik ve duygusallıkla ilgili kimlikleri: Korku, gerek mü’min, gerekse müşrik olan herkesten korkmak, ölüme karşı yüreksizlikleri müslümanlarla beraber cihada gitmekten geri bırakmış, müslümanlardan hoşlanmayan ve onlara karşı kin besleyen bir psikoloji.


Akılsal ve bilgisel kimlikleri: Yargıda bulunma ve karar alma konusunda tereddüt, şüphe ve güçsüzlük. Hakkı kabul etme konusunda kalbi ve kulakları mühürlenen insan tipi. İman ile küfür arasında tereddüt, fırsatçı ve faydacı. Müslümanların ellerinde faydalanacakları bir imkân olduğunda bundan pay almak için, kendisinin de onlardan olduğunu; müşriklerin imkânları varsa, o paydan mahrum olmamak için aynı tavrı onlara da göstermeleri.


Kısaca; kaypak, kalleş, dönek, şahsiyetsiz, her boyaya giren, fitne ve fesatçı, riyakâr, ikiyüzlü, yüzsüz, yılışık, söz ve dış görünümle adam kandırmaya çalışan bir tip.

Hadis-i Şeriflere Göre Münâfıkların Özellikleri


Hadis-i Şeriflerdeki münâfık alâmetleri, genellikle amel münafığına aittir. Bu davranışlar, çirkin ve günah olmakla birlikte küfür değildir: Bu hususa dikkat edilerek, bu vasıfları taşıyanlara hemen (itikat açısından) münâfık veya kâfir damgası vurulmamalıdır. Bu nifak alametleri, itikadî nifaka yaklaşılmaması için alınan tedbirler ve uyarılar cinsindendir. Zira, amelî nifak çoğalınca, ileride müslümanın itikadî nifaka yaklaşma tehlikesi doğabilir.



"Münâfığın alâmeti üçtür. Söz söylerken yalan söyler. Va'd ettiği, söz verdiği zaman sözünde durmaz. Kendisine bir şey emanet edildiği zaman hiyanet eder." (S. Buhâri, Tecrid-i Sarih, 1, no: 31; Tirmizî, İman 14))


"Dört şey kimde bulunursa hâlis münâfık olur. Kimde bunlardan bir kısmı bulunursa, onu bırakıncaya kadar kendisinde münâfıklıktan bir haslet kalmış olur. Bunlar: Kendisine bir şey emanet edildiği zaman hiyanet etmek, söz söylerken yalan söylemek, ahdettiğinde, söz verdiğinde sözünü tutmamak, husumet zamanında da haktan ayrılmaktır." (S. Buhâri, Tecrid-i Sarih, 1, no: 32)


"Yalan, nifak kapılarından bir kapıdır." (Râmuz el-Ehadis, no: 1443)


"Münâfıklara sabah ile yatsı namazlarından daha ağır hiçbir namaz yoktur. Halbuki bu iki namazın cemaatinde olan sevabı bilselerdi, emekleye emekleye (sürtüne sürtüne) de olsa, onlara gelip hazır olurlardı." (S. Buhâri, Tecrid, II, no: 283)


"Münafığa, seyyid (efendi, sayın) demeyin. Çünkü o sizin efendiniz olursa aziz ve celil olan Rabbınızı gazaplandırmış olursunuz." (Buhâri, Edebü'l Müfred II, h. no: 760)


"Ümmetimdeki münâfıkların çoğunu okuyanlar teşkil eder." (Râmuz el-Ehadis, no: 1104)


"Ümmetim hakkında en çok korktuğum, güzel konuşmasını bilen ve kalbi cahil olan her münâfıktır." (Râmuz el-Ehadis, no: 1535)


"Haya ve tutukluk imanın iki şubesidir. Bezâ (açık saçık konuşmak), beyan (lüzumundan fazla konuşmak) münâfıklığın iki şubesidir." (Tirmizî Terc. C. 3, no: 2096)


"Mü'min yiğittir, zekidir, dikkatlidir, itaatlidir, acele etmeyendir, âlimdir, takva sahibidir. Münâfık ise, insanları arkalarından çekiştiren ve yüzlerine karşı dil uzatan bir cehennem odunudur. Şüpheli şeylerde durmaz, harama riayet etmez, tıpkı gece odun toplayan kimse gibi, nereden kazandığına, nereye harcadığına ehemmiyet vermez." (Râmuz el-Ehadis, no: 2860)


"Mü'min rüzgârdan etkilenen ekin gibidir; devamlı belâ içinde olur. Münâfık ise, kesilinceye kadar etkilenmeyen çınar ağacına benzer." (Râmuz el-Ehadis, no: 4817)


"Kim insanlara, Allah korkusundan daha fazla korku gösterirse, o münâfıktır." (Râmuz el- Ehadis, no: 5957)


"Kim Allah'ı çok hatırlar ve zikrederse nifaktan uzak olur." (Râmuz, no: 5060)


"Münâfık, iki koyun sürüsü arasında görülen ve bir bu sürüye, bir öbür sürüye koşan; hiç birinden olmadığı için birinde duramayan koyuna benzer."


"Bir kimse, gaza etmeyerek ve cihada gitmeyi gönlünden geçirmeyerek ölürse, bir nevi nifak üzere ölür." (Riyâzü's-Sâlihin, II. No: 1346)


"İnsanların en şerlisi, şunlara bir yüzle, diğerlerine başka bir yüzle gelen iki yüzlüler, münâfıklardır." (Seçme Hadisler, Diyanet Y. 101, 102)


"Mü'min, günahını üzerine düşüverecek bir dağ gibi görür ve günahtan böylece korkar. Münâfık ise, günahını burnunun üzerine konmuş uçan bir sinek gibi görür." (S. Buhâri, Deavât 4)


"Ümmetim için korktuğum şeylerin en korkuncu Allah'a şirk koşmaktır. Dikkat edin, ben, onlar güneşe, aya, puta taparlar demiyorum. Ancak onlar, Allah'tan başkası için amel işlerler." (İbn Mâce, 105)

alintidir
 

DreamDuality

Kayıtlı Üye
Katılım
19 Ara 2009
Mesajlar
1,067
Tepkime puanı
150
Okudum konuyu bu alametlerin bazıları bende vardı.
Münafık olacağıma hiç olmam dedim çıktım islamdan.
Güzel paylaşımmış,baya aydınlatıcı oldu bana.
 

ibis73

Kayıtlı Üye
Katılım
22 Ocak 2010
Mesajlar
338
Tepkime puanı
26
islamdinindeki inanca göre arkadasim . insan ne kadar günahkar olursa olsun . Allahin bir olduguna ve peygamberimiz hazreti Muhammedin son peygamber olduguna inana bir insan yani kelimeyi sehadete inan her müslüman günahinin bedelini cehennemde cektikten sonra cennete gidecek bunu untmayin lütfen .baska inanctda olanlar yanlis anlamisin herkesin inanci kendine.
 

zenithmx

Kayıtlı Üye
Katılım
16 Haz 2010
Mesajlar
268
Tepkime puanı
17
Konum
Sidre
İnançlar ki kelime kökündeki mânâdan da anlaşılacağı üzere ancak daha gerçek yada daha doğru olanı bulduğunuz zaman silinebilir. Ya da birileri sizi etkiler ki bu her varlık olabilir ve bu da sizin ne kadar iradesiz olduğunuzu gösterirken aynı zamanda gerçekten inandığınızı sandığınız şeye aslında hiç inanmadığınızı ya da tam bir inançla bağlı olmadığınızı gösterir.

Bu yüzden neye inandığınız hiç önemli değil, şayet birşeylere inanıyorsanız. Yeter ki birşeye gerçekten tüm benliğinizle inanın.
 

ibis73

Kayıtlı Üye
Katılım
22 Ocak 2010
Mesajlar
338
Tepkime puanı
26
Farkli bir yorum ,okuyup yorum yapmissiniz emeginize saglik.
 
Üst