Ismaililik 4

crowley

Kayıtlı Üye
Katılım
5 Haz 2008
Mesajlar
223
Tepkime puanı
27
Yaş
41
İş
kulluk
İslam dünyasında bu iç savaş sürerken, batıda bambaşka bir girişim, meyvelerini veriyordu. Hıristiyan dünyasının ruhani ve siyasi liderleri Papalar, kutsal toprakların “kafir’lerin” elinden kurtarılması için bayrak açmışlardı. Papalar, uzunca süredir doğuya sefer düzenlenmesini zaruri görüyorlardı. Bu seferler, ekonomik hayatın canlanmasını sağlayacak, doğunun zenginlikleri batıya taşınacak ve en önemlisi de Avrupa'daki Hıristiyan çatışmaları farklı bir yöne, kutsal toprakların kurtarılması amacına kanalize edilecekti.
Bu yöndeki ilk girişim, Papa II Urbanus'tan geldi. Papa, hedefin Kudüs'ü Müslümanların elinden kurtarmak olduğunu ilan etmişti. Papa tarafından birleştirilerek yemin eden ve geri dönene kadar mallarını ve akrabalarını Papalığın himayesi altına sokan Hıristiyanlar, yeminlerinin nişanesi olarak, giysilerine haç diktirdiler. Böylece, bu kuvvetlere "Haçlılar" denildi.
Müslüman dünyasında Sünni-İsmaili çekişmesinin devam etmesi, Fatımilerin tehlikeli bir düşman olarak tanımlanmamaları ve Büyük Selçuklu İmparatorluğunun dağılmış olmasından cesaret bulan haçlılar, ilk seferlerine 1095 yılında başladılar. 1099'da Haçlı kuvvetleri Kudüs önüne geldiler. O sıralar Kudüs, Fatımiler'in yönetimi altında bulunuyordu. Kısa süren bir kuşatmadan sonra kenti ele geçiren Hıristiyanlar, Kudüs'te Latin Krallığı kurulduğunu ilan ettiler.
Haçlı seferleri aralıklarla 1270'li yıllara kadar sürdü. Ancak 1187'de Selahattin Eyyubi'nin Kudüs'ü geri almasından ve Latin Krallığına son vermesinden sonra, Haçlıların Ortadoğu’da ancak kısmi başarılar sağlayabildikleri görüldü.
Haçlı orduları beraberlerinde, yollarda çeşitli tahkimleri gerçekleştirmek ve nehirler üzerinde köprü inşa etmek üzere, manastır dernekleri "Gilde" üyelerini götürüyorlardı. Roma lejyonları da, Gildeler'in ana kaynağı olan Collegia inşaat loncaları üyelerini, aynı amaçla birlikte sefere götürürlerdi. Ordunun hareket kabiliyetini çok artıran bu sistem sayesinde, Gilde mensupları rahipler, zorlu yolculukları sırasında, Bizans'ta Ortodoks Collegialar mensupları ile, Türkler arasında güçlü olan Ahilerle ve son olarak da İsmaili kuruluşu Fütüvve mensuplarıyla karşılaştılar.
Bu karşılaşmalar Gilde'lerin, doğudaki Batıni meslek loncaları ile giderek benzeşmelerini sağladı. Bu benzeşmede Gildelere en büyük etkiyi, İsmaililer ile son derece iyi ilişkiler içinde bulunan Templier Şövalyeleri yaptı. Templierler, emirleri altındaki Gilde mensuplarının bünyelerindeki Batıni öğretiyi daha da geliştirmelerini sağladılar. Avrupa'ya dönen Gilde mensupları da, benzeri gelişmelerin kendi ülkelerinde oluşmasına neden oldular.
Templier Şövalyeleri 1118 yılında "İsa'nın Fakir Askerleri" adı altında, San Bernardo Di Chiaravalle adlı bir piskopos ve onun yeğeni Şövalye Hugs De Payens tarafından kuruldu. De Payens ve farklı ülkelerden seçilen sekiz Şövalye, Kutsal Toprakları kafirlerden korumak amacıyla, 1119 yılında Kudüs'e gittiler.
Kudüs Hıristiyanlar tarafından, Fatımilerin elinden alınmıştı. Ancak Fatımiler bunu büyük bir kayıp olarak görmediler. Aksine, Müslümanlığın, en az Katoliklik kadar tutucu kesimi olan ortodoks Sünnilerle savaştıkları için, Hıristiyanlarla ittifaka girdiler. Kudüs'ü geri alabilmek için Haçlılarla savaşanlar Sünnilerdi, çünkü Kudüs onlar için de kutsal bir şehirdi. Fatımi İsmaililerin bugünkü devamı niteliğinde olan Dürziler'in tarihi de, onların Hıristiyanlar ile ittifakından ve özellikle Templier Şövalyeleri ile iyi ilişkilerinden bahsetmektedir. Dürzilere ait ritüellerde, Haçlılarla Batıni Müslümanlar arasındaki dayanışmanın örnekleri görülmektedir. Dürzilerin "Darasin" denilen ritüellerinde, gerçek kimliklerini özellikle sakladıkları ve Müslüman olarak göründükleri açıkça belirtilmektedir.
 

Similar Threads

Üst