Perilerin ve Çeşitleri

Nazarlik

Kayıtlı Üye
Katılım
6 Ocak 2012
Mesajlar
254
Tepkime puanı
17
Bahçe Perileri genel bir toprak perisi cinsidir.

Doğa Ruhları devalar aleminin varlıklarıdır, hava ve rüzgar, büyüyen bitkiler, arazi şekilleri, su ve ateş gibi doğadaki farklı kategorilerle ilgilenirler.

Elemanteller, isimlerinin işaret ettiği gibi, element varlıklarıdır. Bu varlıklar Kabalistler' e göre dört element dünyasında evrilirler: hava, toprak, ateş ve su. Gnomlar (topraktan), silfler (havadan), semenderler (ateşten) ve su perileri/undine (sudan) olarak isimlendirilmişlerdir. Blavatsky The Theosophical Glossary / Teozofi Sözlüğü adlı kitabında dünyevi atmosferimizin beşinci, altıncı ve yedinci düzeylerinde vücuda gelmiş bütün daha alt görünmeyen varlıkların "elemantaller" denildiğini ve perilerin, devala*rın, cinlerin, silvanların, satirlerin, faunların, elflerin, lepreşonların, cücelerin (dwarf), trollerin, koboldların, gizlice ev işlerine yardımcı olan iyi huylu perilerin (brownieler), dişi su perilerinin, gülyabanilerin (goblin), yosunlarda yaşayanların, ufak adamların (manikinler) ve buna benzer diğerlerinin bu sınıftan olduğunu açıklar.

Gnomlar kayalarda yaşayan bir başka toprak perisi cinsidir.

Hava Perileri'nin üç genel tipi bulunur. Birinci tip bulutları işgal eden ve onlarla iş gören si1f benzeri varlıklardır. Bunlar periler dünyasının yontu ustalarıdır. İkincisi rüzgar ve fırtınalar1a bağlantısı olan perilerdir. Bu hava perileri genellikle 120 ile 150 cm boyundadırlar, çok biçimli ve güzeldirler. Ve sonuncusu çok büyük yüksekliklerde yaşayan, büyük başları, enlemesine uzun bedenleri ve uzun kuyruklarıyla büyük ejderhalara benzeyen devasa hava ruhlarıdır. Bunlar bir çeşit enerji ve kuvvet merkezleridir. Bu tiplerin hepsi.

Kaya Perileri'ne bazen gnom da denir. Bu periler yerin hem üstünde hem altında bulunurlar.

Melekler veya Devalar yüksek akıl sahibi, İlahi Plana vakıf oluşlarıyla doğaya önderlik etmede yardımcı olan ışık yayan varlıklardır. Doğanın enerjilerini yönetirler ve gözetimlerindeki ağaç ruhları ve rüzgar ve bulutlardan sorumlu olanlar gibi daha alt kademedeki perilere nezaret ederler.

Periler dört büyük bölüme ayrılmıştır: hava, toprak, ateş ve su. Boyutları bakımından minik kelebek boyutundan, otuz cm'Iik ve altmış cm'lik türlere ve büyük silflere ve ağaç ruhlarına kadar çeşitlilik gösterirler ..

Semenderler ateş perileri olarak da bilinir.

Silf bir hava perisi formudur. Boyutları büyüktür, ancak diğer büyük varlıklar olan devalar kadar gelişmiş değildirler..

Su Bebekleri kıyılara yakın yerlerde ve kıyalara çarpan köpüklü dalgalarda bulunurlar. Bir su perisi türüdürler, fakat hem okyanusun derin1iklerinde hem de akarsu, göl veya göletlerin yakınlarında yaşayanlardan farklıdırlar.

Toprak Perileri'nin başlıca dört tipi vardır ve bunların ikisi yerin yüzeyinde, ikisi yerin altında yaşar. Yüzeydekiler fiziksel olarak vücut bulmuş ağaç ruhlarından en küçük bahçe veya orman perilerine kadar geniş bir yelpazede yer alır. Kaya perileri ya da gnomlar ise yeraltı tiplerindendir.

Undineler'e su perileri veya su ruhları da denir. Undine bunların klasik veya Kabalistik adıdır.



Alinti....
 

Nazarlik

Kayıtlı Üye
Katılım
6 Ocak 2012
Mesajlar
254
Tepkime puanı
17
Semenderler atletik, hızlı hareket eden, ateşli, saldırgan, istekli, kontrol edilmesi zor, bağımsız, bazen şiddete meyilli, çabuk kızan, fevri, dürüst, güdüsel, dobra, tartışmacı varlıklardır. İş yaptırmada çok iyi olabilirler, çünkü iş üstlenmede büyük bir enerjiyle hareket eder, zor işleri daha çok severler, ne var ki kendilerine emredilmesin sevmezler ve başladıkları işleri bitirmezler. Uzun süreli, sabır gerektiren işlerde iyi değildirler.

İnsan şekline büründüklerinde genellikle kızıl, kızıl sarı kıvırcık, parlak saçları, kırmızı bir yüzleri vardır. Delici bakışlara sahip olan gözler genellikle gri veya bal rengidir, nadiren açık mavi olur. Yüzleri üçgen şeklindedir, alınları geniş, çeneleri sivridir, küçük ve kalkıp bir burunları vardır, kulakları küçüktür, kaşları hilal şeklindedir ve kırmızı, etli dudakları vardır. Elleri ve ayakları küçük ama güçlüdür. Boyunları ince, omuzları dardır. Ama kaslı ve güçlüdürler. El kol hareketleri hızlıdır, sesleri kuru ve kısıktır. Kısa cümlelerle konuşur, meselenin hemen özüne girerler, konuşmakta acele ettikleri için kelimeleri hızla söyleseler de her kelime birbirinden ayrılmıştır.

Semenderin huzurunda, sureti kişiye görünmese de, havada her zaman bir sıcaklık duygusu ve güç hissedilir. Sanki odanın için tıpkı bir fırtına öncesinde olduğu gibi elektrikle dolar. Oda sıcaklığı düşük bile olsa kişi terlemeye başlayabilir.


Alinti
 

Nazarlik

Kayıtlı Üye
Katılım
6 Ocak 2012
Mesajlar
254
Tepkime puanı
17
Rocky Dağlarının gökyüzünde uzanan granit tepeleri karla kaplı zirveleriyle nefis bir manzaradır. Benim gibi buralara ilk kez gelen birisi için Rocky Dağlarına doğu kenarından yaklaşmak unutulmaz bir deneyimdi. Deniz seviyesinin binlerce metre yukarısına yavaş yavaş tırmanırken, çok aşağıda kalmış ağaç tepelerine baktıkça dünyanın çatısına çıktığımız hissine kapılmıştık ve buna rağmen karla kaplı zirveler kule gibi tepemizde dikiliyordu. Bu görkemli manzarayı gördüğümde hissettiğim ilk duygu, o dünyada saltanat süren güçlü kralların huzuruna çıktığımdı.

Rocky Dağlarında bazı erk sahibi melekler vardır ve iktidara yakışır bir güç duygusu iletirler. Bu güçte açıklık, netlik, yükseklik ve sarsılmaz bir bakış vardır. Uzun ve heybetlidirler ve belli başlı tepelerde yaşarlarken bir ortaklık oluşturmuşlardır ve birbirlerine benzerler. Binlerce yıldan beri oradadırlar, fakat taptaze bir canlılık, şevk, coşku ve güzelliğin nihai zafe*ri hakkında harika bir kesinlik iletirler. Güçlüdürler, sakindirler ve dingin bir şekilde neşelidirler. Genel renkleri karı hatırlatır ve çoğu zaman görebileceğiniz üzere koyu pembe bir ışıkla gölgelenmiştir. Grek özelliği taşıyan bir güzellikleri vardır. Çevrelerindeki perilerin çizgileri son derece ilginçtir, çünkü zirvelerin melekleri hava perileri, kar perileri, ateş hariç tüm peri cinsleriyle meşgul olurlar ve aslına bakarsanız ateşlede büyük bir derinlikte iş gördüklerini söyleme cüretinde bulunacağım.

"Elementaller" de denilebilecek sayısız minik peri karlı alanları canlandırırlar, fakat burada kar çok uzun süre kaldığı için perilerin çizgilerinin bir bölümünü almışlardır. On beş ile otuz cm arasında değişirler ve bedenleri tüylü bir görünümde olmayıp kar dokusundadır. Yüzleri, birbirine ilmiklenmiş üçgenlere benzer ve dolayısıyla yüzleri bir altıgen görünümündedir. Altıgen yıldızın uçları yanlara doğru çekildiğinden kulak imajı yaratır. Bir bütün olarak şekil daha çok kardan bir kozaya benzemektedir. Yapılarında havanın bazı unsurları ve aynı zamanda bazı su unsurları vardır. Zekaları çok değildir, ancak meleklerin görkemli saflığına uygun parlak, temiz bir duygu verirler.

Tepelerin meleklerinin çevresinde zaman zaman bulut kümeleri toplanır. Bu bulutlarda ikamet eden varlıklar zaman zaman dağların üstüne gelip dinlenirler ve meleklerin atmosferinde temizlenirler. Tepelerin melekleri, güçleri ve bilgelikleriyle her çeşit varlığı aydınlatan meşaleler gibidir. Gelen ziyaretçiler arasında genellikle açıkça hava topluluğuna ait bu bulut perileri de bulunur.

Bu sıradağlara adını veren kayalıklar geniş kitleler halinde kristalize ve metalik bir formasyona sahiptir. Bu metallerle .dost1uk kuran küçük bir gnom tipi burada şaşırtıcı bir renk çeşitliliği -parlak sarı, kırmızı ve hemen hemen siyah- gösterir ve yüzleri geometriktir. Çok yaşlı oldukları hissi verirler ve sert bakışlı, parlak, kuş gözü gibi metalik, anlaşılmaz ve gizemli gözleri vardır. Kim olursa olsun insanlara ilgi göstermezler ve gerçekte onları görmezler de, çünkü dağların içinde kapalı olarak yaşarlar ve atandıkları işlerini yaparken meleğin korumasında olduklarını hissederler. Dorukların yanlarında, karla kaplı bölgelerin aşağısında az çok daha sıradan, canlı renklerde minik kelebek tipleri ve pastel tonlarda güzel yüzlü, narin, yamaçlarda uçuşan perilerle karşılaşılır. Bunlar yereldirler, çünkü dağların daha yüksek yerlerinde yaşayanların karakteri olan saydamlık ve berraklık niteliğine onlarda sahiptir. Kuşkusuz daha aşağılarda, ekili alanlarda da kişi buraların yerlisi olan perileri görür. Fakat meleklerin özel karakterinin, daha yüksek seviyelerin varlıkları üzerinde özellikle baskın olduğu bellidir ve hepsinin arasında sevinçli bir uyum vardır.

Orta Roeky Dağları'nın zirveleri özel ruhsal güç merkezleridir. Melekler onların muhafızlarıdır ve etraflarındaki dün*yaya bu rahmeti yayıp dururlar. Ayrıca kayaların yüksek metal içeriği onlara kalıcı ve özel bir kaynak, ancak ruhsal manyetizma diyebileceğimiz bir kuvvet sağlar gibi görünmektedir. Melekler deneyimleri ve geleceğe yönelik planları paylaştıkları, kendilerine özel bir yaşam sürerler. Birbirlerini şahsen ziyaret ederler ve zaman zaman hepsi bir araya gelir. Daha büyük planlarına ek olarak, güneşle başlayan, doğuya döndükleri, enerjiyi içlerine çektikleri ve yenilenmiş kuvveti dağların dört bir yanına yolladıkları bir çeşit günlük programları vardır. Etkinlikleri öğleye kadar çoğalarak sürer, öğle vakti bir anlık mola verirler. Bu da günlük yaşamın ve çalışmanın yavaşlamaya geçme aşaması başlamıştır, güneşin batışıyla birlikte daha sakin, yumuşak bir yüksek bir iyilik durumuna girerler. Geceleri perilere ve dağlarına karşı görevleri hafiflemiştir ve birbirlerini ziyaret ve görüş alış verişi için zamanları vardır. Kıtasal Deva'nın (melek) rehberliği altında Amerika'nın biçimlendirilmesinde oynadıkları rolün bilincindedirler. Bu kapsamda çok önemli bir faktördürler ve çoğu zaman aynı şekilde bilinçli olarak bireylere de yardım ederler. Avusturalya'nın ünlü Mavi Dağları da oldukça özeldir.

Burası çok yaşlı bir ülkedir ve gözle görülmeyen yaşantısı da tıpkı hayvanları, bitkileri ve fiziksel özellikleri kadar benzersizdir. Bu da kitap boyunca, melekleri değil perileri anlatan bir kitap olmasına çalışmam nedeniyle zorlandığımı söylemeden geçemeyeceğim, diğer yandan hayatları öylesine içiçedir ki onları birbirinden ayırmak gerçekten mümkün olmuyor. Yine de peri öğesini daha çok vurgulamaya gayret edeceğim.

Her bir zirvede bir melek oturur. Belirli bir yamacın tabanında o arazinin yerlisi olan perilerin hayatı sürer. Mavi Dağları'nın durumu biraz değişiklik gösterir, çünkü orada her yer tek tip ağaçla -okaliptüsle- kaplıdır ve kendi içinde o kadar ilginç olmasaydı bu yere bağlanmış perilerin hayatı gerçekten tekdüze olurdu. Tabandaki genel çeşitlerin kahverengi yüzleri ve dolgun, dörtgenimsi, mavi bedenleri vardır ve altmış ile doksan cm uzunluğundadırlar ve dünyanın her tarafındaki bu cins periler gibi ince uzundurlar.

İnsana bir canlılık duygusu verirler ama aynı zamanda bir süregeliş, hayatta çoğu periden daha çok şey görmüşlük ve devam etmeyi daha çok öğrenmişlik izlenimi uyandırırlar. Zekaları çok yüksek değildir, bir bakıma ağırdır, fakat belli bir eylem yolu tutturmaya karar verdiklerinde epey azimli tiplerdendir. Bu mavi varlıklar yaşadıkları garip ülkeye çok iyi uymuşlardır. Burası kişide huşu uyandıracak kadar eskiden kalmışlık hissi verir ve dağların atmosferi öyle garip ve uzaktır ki sizi yalnızlık duygusuna sevkeder.


Alinti.....
 

Nazarlik

Kayıtlı Üye
Katılım
6 Ocak 2012
Mesajlar
254
Tepkime puanı
17
Ateş perileri iki cinstir. Küçük olanları yedi ile altmış cm arası yüksekliktedir ve dumansı dış hat1ardan ibaret olduk1arından insan şeklinde değildirler. Küçükler daha çok mum alevine benzerler; elernental sınıfına aittirler ve gerçekte peri değildirler. Bazıları böceğe veya kertenkeleye veya hamam böceğine benzer. Küçük orman ateşlerinde ortaya çıkar ve ateşin ritrniy1e, ateş sesinin yarattığı son derece güçlü titreşim1e varoluşa davet olunurlar. Bu ritm harmonik bir dua gibidir ve ateş söndüğü zaman o da biter. Bu tanım ya1nızca ocak ateş1eri ya da açık hava ateşleri gibi küçük ateşlerde var olan en alt tipte ateş perileri için geçerlidir. Büyük türler 1.5 ile dört metre uzun1uğundadır; bun1ara "semender" de denilebilir İng.: salamander).

En büyük semenderler yanardağ1arda yaşar ve uzatılmış, zayıf insan şeklindeki bedenleri çoğu zaman alt tarafta ufalıp kaybo1ur. Bu büyük olanları orman yangın1arında da mevcutturlar; yangın ne kadar büyükse peri de o kadar biüyüktür. Bun1ar orada vücuda ge1meyip uzak mesafeden oraya çekilirler, çünkü bu ateş ruh1arı için merkez olan fiili yerler vardır ve bir yangın çıktığı zaman çağrı a1mış olurlar. Dolayısıy1a ateş perileri diğer perilerden daha çok yolcu1uk yaparlar, bunun özel bir nedeni de sayı1arının diğer türler kadar çok olmayışıdır. Ateş perileri bahçe perilerinden çok daha zekidir, fakat varoluş düzenleri insanlığa toprak perilerinden çok da*ha uzaktır. Aslında, pratik hayatta insanlıkla hiçbir ilişkileri yoktur. İnsanlık1a yegane gerçek bağlantıları müzik sevgileri sayesindedir. Özellik1e Wagner'in Ring adlı eserindeki "Fire Music" (Ateş Müziği) gibi pasajlara gelirler.

Geçmişte olasılıkla kişilerin sıradan olaylarda semenderler üzerinde yaptırımları vardı ve do1ayısıy1a i1işkileri çok da*ha fazlaydı, ancak insan varlık1arına karşı his1eri her zaman kayıtsızlık olagelmiştir, Çoğu periler hiç olmazsa meraklıdırlar, ama semenderler öyle değildir; insanlık on1arı ilgilendirmez. Bizden farklıdırlar ve birçok durumda bizim için fiilen tehlikelidirler. Aklımızda tutmamız gereken şey, her şeyden önce, güç1ü duygusal akımları uyandırma gücüne sahip olduklarıdır. Bunlar kendi başına veya semenderin doğası gereği kötücül duygu1ar değildir, fakat erkek ve kadın1ar için teh*likelidir çünkü olağanüstü uyarıcı duygu1ardır. Kişilerin bu perileri hakimiyetleri altına a1maları mümkündür, fakat onların bize hakim olmaları kötü oturdu ve kişi ne yaptığını bilmedikçe, en iyisi onlarla iletişim kurmaya çalışmamaktır.

Ateş perileri veya semenderler doğanın geri ka1anı tarafından tam an1amıy1a korku1an varlık1ar değildir, ancak ürkerek bakılırlar. Doğada ateş yıkıcı bir rol oynamasına rağmen, yıkım as1a çoğu kişinin düşündüğü gibi tesadüfi deği1dir. Ak*sine, zekice yönetilir. Ateş peri1erinin oynadık1arı ro1 doğanın kapsamındadır, fakat kendileri ortalama perilerden çok daha akıllıdırlar çünkü me1ek alemiy1e daha yakından ilişki1idirler. Yerkürenin derinliklerinde bulunurlar, fakat bulunduk1arı yerde sabit kalmaz1ar. Sürekli yerkürenin derinliklerinden yüzeye doğru ilerlerler. Bu şekilde, kendi bilinçlerinde ve varlıklarında ateş elementini temsil ettiklerinden dolayı, bir bakıma bir ateş sembolüdürler. Doğada ateş elementinin canlandırıcılığı anlatılacak gibi değildir. Yıkıcıdır ve aynı zamanda yaratışın sembolüdür. Ateş hepimiz için birçok yönleriyle gizemlidir ve bu elementin perileri bizim an1adığımız manada kelimenin tam anlamıyla olağanüstü zekidirler. Bütünde, semenderleri göz1emlemek için doğru dürüst bir fırsatı ancak büyük ateş1erde elde ederiz; en iyisi bunlardan bazı1arını basitçe tanımlayalım.

Bir volkan ya1nızca fiziksel dünyada değil, fizik ötesinde de kuşkusuz muhteşem bir manzara sunar. Volkanlar büyük çaplı enerji ve aktivite yerleridir. Bura1arda boy1arı iki metreden, üç buçuk dört metreye kadar değişen ateş perilerini bulabiliriz. Yüz şekilleri insan şeklinde olmakla beraber gelenekse1 Mephistopheles resimlerini anımsatır, ancak kötücül bir izlenim uyandırmaz1ar Mephistopheles Goethe'nin Faust eserindeki şeytan karakterinin adıdır). Aslına bakarsanız oldukça yakışıklıdırlar. Bu varlıkların a1ev1erin arasından gözüken yüz1eri vardır ve kararsız bedenleri vo1kanın içine gömülüp volkanın genel cevherine karışarak gözden kaybolur. Ayrıca volkanlarda birkaç büyük ateş me1eği bulunur, bunlar güzel insan yüzüne sahiptir ve yüz ifade1eri sert ve uzaktır. Hep hareket halinde, duyu1mayan bir ritme göre dans ederler, çünkü bu varlık1ar hareketleriy1e sürekli müzik üretir1er.

Bir vo1kan yerkürede depolanmış muazzam enerjiler -bizim için çok net olmayan bir şekilde doğanın yaratıcı hedefleri için gerekli ham enerjiler- için bir çıkış kapısıdır. Doğu Hint Ada1arında gördüğüm vo1kan1ar aktifti. Birkaç yı1lık bir dönemde bunlardan bir tanesine çeşitli kere1er baktım ve orayı yöneten dev cüsseli, güzel yüz hatlarına sahip meleği tanıdım. Yanardağ püskürmelerinin kudretli fiziksel güçlerine eşlik eden eşit derecede kudretli, süptil güç1eri kontrol eden bir me1ekti ve yönetirken soy1u1uğu etkileyiciydi. Yeryüzünde yalnızca yerkürenin kabuğu hayatı taşır ve bu kabuk incedir. Yüzlerce kilometre aşağıda sıradan fizikse1 hayat yoktur ve do1ayısıy1a bu muazzam e1emental enerji depo1arı yeryüzüne boşa1dığı zaman, rehberlik gerekir. Büyük me1ek, yo1daş1arı ve yardımcıları bunun1a i1gilenirler. Elemental enerji kompleks degi1dir; daha alttaki semenderler daha kaba elementleri kullanır ve melekler daha incelerini dönüştürür. Akım1arı kendi bedenlerinden geçirmeleri gerekir, bu yüzden iş1eri konsantrasyon ister. Bu yüzden yönetici meleğin kudreti ve soyluluğu yeterince doğaldır, çünkü elindeki iş büyük ve zordur. Tabii bu aynı zamanda büyük bir keyiftir ve hepsi de hareketten, müzikten ve sıçrayan ateşten öyle yoğun biçimde tat alırlar ki seyretmesi de güzeldir. Bir keresinde [ava'da çöl kum1arına oturan daha küçük bir yanardağın yakınında bulunmuştum. Bir zaman1ar burada insan kurban edilirmiş ve do1ayısıy1a buradaki semenderler başka yanardağ perilerine nazaran insanlarla daha ilgiliydiler. Grubumuza baktılar ve insan1arda on1arı da kendileri kadar hayat dolu hissettirecek bir cins tepki uyandırmaya çalıştılar.

Bu bazen kötü sonuç1ar doğurabilir, çünkü sonuçta bizim his1erimiz on1arınkinden çok farklıdır ve do1ayısıy1a biz insan1ar hiçbir şeki1de hoş olmayan bir tarzda reaksiyon gösterebiliriz,

Bir orman yangınında i1k baş1angıçlar doğal olarak küçük çaplıdır ve başlangıçta, diğer bütün benzeri ateşlerde olduğu gibi, sadece sürüngen benzeri, geçici ateş varlıkları vardır.


Alinti.....
 

Nazarlik

Kayıtlı Üye
Katılım
6 Ocak 2012
Mesajlar
254
Tepkime puanı
17
Çoğumuzun rüzgarın hareketlendirdiği mavi dalgalar ve balık sürülerini barındıran derinlikler olarak düşündüğü denizler türlü ve çeşitli binlerce deniz perisiyle doludur. Onlar da balık1ar kadar denize aittirler. Su yaratıklarıdır ve kalıcı olarak ancak suyla bağlantıları kesilmediği takdirde var olabilirler. Farklı su1arda birçok çeşitleri vardır ve ayrıca şekil ve renkleri de çok farklılık gösterir, fakat genel anlamda, benim bildiğim üç ana cins vardır.

İlki, okyanusların yüzeyinde boğaz ve limanlarda kıyıya yakın yaşayan perilerdir. Bunlara kendimce "su bebekleri" adını takmışımdır çünkü tombul, yuvarlak insan bebeklerine benzerler ve hayal edebileceğiniz en sevimli şeylerdir. Gözünüzün önüne fincan tabağı kadar yuvarlak bir yüz getirin; hemen hemen boyun diye bir şey yoktur, beden neredeyse çapı elli cm genişliğinde bir top gibidir, ayak namına pek bir şey olmayıp be1irsiz elleri palete benzer ve parmakları perdelidir, dokusu yumuşak parlak mavidir ve beyazımsı yüzünde cıvıl cıvıl neşeli gözler vardır, saç hiç yoktur, fakat bebek tüy1erini ima eden bir şey1er ve belirsiz kulak çıkıntı1arı görülür. İşte bu sevimli su bebeklerinin yak1aşık görünümü budur.

Değişik okyanus ve denizlerde renklerde ve boyutlarda biraz farklılıklar görülür ama en genel tanım böyledir. Birbirlerinin üstünden yuvarlanır, tak1a atar ve dalgalarda en mutlu zamanlarını geçirirler. Her zaman üçlü, dörtlü veya daha fazla sayıda gruplar halinde, bazende büyük topluluklar halinde kıyı boyunca yuvarlanır ve sürüklenirler. Gördüğüm tüm perilerin en mutlularıdır, çok ciddi ve ağırbaşlı oldukları için biraz acıdıkları insanlara karşı çok dostça, iyi hisler beslerler. Bir diğer özellikleri aşırı derecede sahip oldukları hayat enerjilerini bize verebilmeleri ve boşalan depolarımızı doldurabilmeleridir. Eğer çok yorgun olduğumuz zaman deniz kenarına gider, maksatlı olarak bu varlıkların bazılarını kendimize çekmeye çalışır ve canlılıklarının bir kısmını kendimiz için rica edersek, birkaç dakika içinde yepyeni kişiler olduğumuzu hisse*debiliriz diye düşünüyorum. Sidney' deyken, kendimi yorgun hissettiğimde limandaki rıhtıma gider ve birkaç dakika içinde tazelenirdim çünkü tüm kıyılar ve tuzlu su limanları su bebeklerinin barınak yerleridir; ayrıca Kaliforniya ve Florida sahillerinde özellikle boldurlar. Bu ya tekrar döneceğim.

Kişi kıyılardan ayrılıp açıklara doğru yol aldığında su bebeklerini geride bırakır ve onların yerini gerek görünümleri gerekse karakterleri oldukça farklı orta derinlikte suların perileri alır. Bunlar uzundur, 1.50 m. ile iki metre boyundadır ve daha ayrı bir insan görünümüne sahiptirler. Öyle zayıftırlar ki sanki canlı iskelettirler, ancak hiçbir şekilde çirkin değildirler. Bir bakıma vahşi bir güzellikleri vardır, sıska ama çekicidirler ve tavırlar ve bir ölçüde uzun yüzleri, insan görünümlerine rağmen, uzun burunları ve dar ve düz ağızlarıyla soylu Rus kurt köpeklerini andırır. Koyu mavi iri gözleri ve deniz yosunumsu, gece mavisi saçları vardır. Yüzleri solgun ten rengi veya bejdir, fakat bedenleri şifona benzer, etraflarında uçuşan ve dalgalanan çivit mavisi bir maddeyle kılıflanmıştır. Kollarının perdeli uzantıları yoktur ve bacakları genellikle belirsizdir. Sisli, uçucu etkilerini tanımlamak zordur ve kendimi onlara haksızlık etmiş gibi hissediyorum, çünkü gerçekten kendileri*ne özgü bir güzellikleri vardır.

Onların niteliği de mutluluktur, fakat denizin sakin olduğu zamanlarda bile (tercihleri olan) deniz fırtınasının şiddetli, yabani, çingene ruhunu da paylaşırlar ve bedenlerini denizin hareketlerinin ritmine uygun şekilde öne arkaya savururlar. İnsanlara ilgisizdirler. Her zaman yüzeyde kalmayıp ara sıra on kulaç veya daha derinden yüzeyin deneyimlerini seyret*mek için dışarı çıkarlar.

Üçüncü ana çeşit okyanusların büyük derinliklerinde bulunur. Onlar da büyüktür, fakat hayvana daha çok büyük gorillere benzedikleri için görünümleri hoş değildir. Koyu mavi kürkle kaplı oldukları izlenimini verseler bile elbette bu fizik ötesi bir maddedir.Bildiğim kadarıyla, suda yaşayan perilerin evrim çizgisinde en alt kademede olanlarıdır. Pratikte zekaları olmayıp yalnızca ilkel duyguları vardır. Ne güzel ne de hoşturlar. Yoğun maddeden yapılmalarına, öyle ki neredeyse fiziksel göz için görülebilir olmalarına rağmen, hemen hemen asla yüzeye çıkmadıkları için görülmeleri enderdir. Bununla beraber bazen kendi merakları yüzünden, bazen tıpkı yeni yerleri gezmeye götürülen turist kafileleri gibi sürü halinde üstlerinin rehberliğinde dışarı çıkarlar, çünkü yüzey onlar için yabancıdır. Genellikle gece ve ay ışığında ortaya çıkarlar, çünkü parlak güneş ışığı onları rahatsız eder. Avusturalya' da bir plajın meleğine onların ne olduğunu sormuştum ve oda bilgilendirmişti. Varlıklarından huzursuz olmuştum ve beni düş*manca süzüyorlardı. Genel prensip olarak insanları düşman gördükleri bellidir.

Su perileri kara perileri kadar akıllı değildir, fakat onların da tarifi son derece zor olmasına rağmen açıklamaya çalışacağım meşguliyetleri vardır. Genel olarak öncelikle diyebilirim ki, deniz perileri suya baktıkları zaman, geniş çaplı bir ritmik hareketin parçası olduklarını duyumsarlar. Tabii onlar da ba*lıklardan, bitkilerden ve denizdeki tüm diğer canlılıktan, gerçekte, hayat gücünün tüm akımlarından haberdar olmayı isterlerdi. Dolayısıyla, bu da onların genel veya soyut bir şekilde süregelen hayatın büyük bölümüyle bir yakınlık hissetmeleri anlamına gelirdi. Ancak, bir deniz perisinin hayattaki en büyük amacı işini yapmaktır ki bu da enerjiyi geliştirme diye adlandırılabilir. Bir deniz perisinin bedeni bir toprak perisi*ninkinden daha akışkandır ve farklı yapıdadır. Öyle görünmektedir ki kalp merkezi organdır ve onun atışını ya da bir nabız gibi atma hissini üretip değişken ritmini -ona her ne isim veriyorsak- kontrol edebilir, Deniz perilerinin işi bedenlerinin küçük yüzey organlarıyla güneşten çektikleri enerjiyi geliştirme ya da özellik kazandırma ve onu denize akıtmaktır. Diğer periler gibi onun da sayısız oyunları vardır, fakat zamanın çoğunda neşeyle takla atarlar. Her peri meleğine derin bir takdirle bağlıdır ve meleklerinin toplantılarını dört gözle bekler, çünkü deniz meleklerinin dolunayda büyük toplantıları olur. Bu hayatlarının önemli olaylarından olmalıdır, çünkü ev*rim seviyeleri çok yüksek değildir.

Bununla beraber bu periler bilincinde olmaksızın suyun kendisiyle ilgili önemli bir fonksiyonu yerine getirirler. Öyle görünmektedir ki bu varlıklar, tıpkı bazı kara perilerinin bitkiler için yaptığı gibi, deniz suyuna hayatla ilgili bir etkide bulunmaktadırlar. Kara perileri bitkilerde canlılığı birey bazında ayarlarlar, fakat deniz perileri su üzerinde bir bütün olarak işlem yaparlar ve bu şekilde orada yaşayan fiziksel canlı varlıkları dolaylı olarak etkilerler. Bedenleri bu görevi görmek üzere özel biçimde inşa edilmiştir. Söylediğim gibi, diğer periler gibi bir kalp merkezleri vardır, fakat ek olarak, bedenlerinin yüzeyi kalple bağlantılı ikinci merkezler olan birçok ışıklı yla kaplıdır. Periler hareket ettikleri zaman bu ışık larında bir cins emiş başlar; böylelikle hayatiyet bedenlerine çekilir. İşin içinde en az iki cins enerji vardır; biri güneş ışığından gelir, diğeri sudan. Perinin kalp merkezi bu iki cins hayat enerjisi için bir karışım yeri olma tabiatındadır. Denizde birbirine orantılı az çok sabit konumlarda girdaba benzer fizik üstü manyetik merkezler vardır. Peri bu karıştırılmış enerjiyi ihtiyacından çok daha fazla emdiği zaman, onu yüzeydeki merkezlerden dışarı akıtır ve bu enerji fazlası en yakındaki girdaba sürüklenir. Orada girdabın etrafında döner ve şarjın eşitlenmesi yoluyla bir girdaptan diğerine dağıtılır. Periler bütün gün bunu bilmeden yaparlar ve bu yolla denizin manyetizmayla yüklenmesi sayesinde içinde yaşayan tüm yaratıklara yardım ederler. Girdapların ayrıca daha ileride açıklamaya çalışacağım denizlerdeki fırtınalarla da bir ilgisi vardır. Bu merkezleri şarj etmek su bebeklerinin ana işidir. Derin denizlerdeki yüzey perilerinin görevi de aynıdır, ama sorumlulukları daha fazladır, çünkü belli bir alandaki derin deniz türünün sayısı daha azdır. Esas olarak daha alçak derinliklerde bir çeşit yoğun enerji çıktısı sağlamak için yararlanılan goril benzeri türüne nezaret etmekle yükümlüdürler.



Alinti
 
Üst