Salem Cadı Mahkemeleri

URUMHAMATAHAYİL

Yönetici
Katılım
5 Haz 2008
Mesajlar
7,097
Tepkime puanı
4,972
İş
Wellness Antrenör/Psikolog/ Sosyolog
Salem Cadıları



İngiliz kolonilerinin yaşadığı Massachusetts yakınlarında bulunan Salem Kasabasının önde gelen tüccarlarından, Samuel Parris, bir dönem Barbados’la ticaret yapmış, oradan gelirken de yanında eşine ev işlerinde yardımcı olabileceklerini düşündüğü bir çift köle getirmişti;Jhon ve Tituba. Tituba, Parris’lerin 9 yaşındaki kızı Betty ve 11 yaşındaki yeğenleri Abegail’in bakıcılığını yapıyordu. Özellikle kışın soğuk havalarda kızlar evin dışına çıkamıyorlar ve vakitlerinin çoğunu Tituba’nın yanında geçiriyorlardı. O da onlara can sıkıntılarını atmaları için bir sürü vudu büyücüleri ve büyüleri içeren Barbados hikayeleri anlatıyordu. Onları şok edebilecek kadar ilginç ve kötü öğeler içeren bu hikayelerden etkilenmeye başlayan kızlar, çok geçmeden Tituba’dan aldıkları bilgilerle kasabadaki yaşıtları olan diğer kızlarla birlikte karanlık işlerle uğraşmaya başladılar. İlk zamanlar bir bardak içindeki suya yumurta akı koymak süretiyle ilkel olarak oluşturdukları kristal kürelerde birbirilerinin fallarına baktılar, birbirlerinin kocalarının neye benzeyeceği konusunda yorumlar getiriyorlar ve eğleniyorlardı. Ancak eğlenceli ve can sıkıntısını gideren bir oyun gibi devam eden olay, bir kabusa dönüşmeye başladı.

1692 yılının Ocak ayından sonra, kızlar sara gibi nöbetler geçirmeye, garip sesler çıkarmaya, yerlerde ve çukurlar içinde sürünmeye, acı içinde vücutlarının eğip bükmeye başladılar. Kızlar, Tituba’nın büyüleriyle olan ilgilerini gizlemek için mi yoksa gerçekten büyülenmiş olabileceklerinden korktuklarından mı bilinmez; kasabada o güne kadar bu tür olaylarla hiç adları geçmemiş cadıları suçladılar.


O dönemlerde cadı büyülerinin hastalık ve ölüm sebebi olduğuna ve cadıların güçlerini Şeytan’ın kendisinden aldıklarına inanılırdı. Bu sebeple bu acılar içindeki masum görünüşlü kızların acılarının sona erdirilmesi için onları bu hale koyan cadıların bulunmasına karar verildi. Soruşturma sırasında kendi yaptıklarının ortaya çıkmasından korkan kızlar bazı isimler vermeye başladılar.

Soruşturmadan hemen önce, Mary’nin teyzesi cadıları bulmak için büyüden yararlanmak istedi ve Tituba’ya tarifi eski İngiliz reçetelerinden alınan bir Cadı Pastası yapmasını emretti. Çavdar ve büyülenmiş kızların çişleriyle yapılacak olan pasta, bir köpeğe yedirilecekti. Sonrasında da köpek ya çıldıracaktı ya da gidip yeni sahibi olan cadıyı bulacaktı. Parris, Şeytan’dan kurtulmak için Şeytan’dan fayda bekleyen bu kadına çok kızmıştı, fakat artık olanlar olmuştu. Parris kilisede; “Aramızda Şeytan geziniyor, Öfkesi yıkıcı ve korkunç olacak ve en kötüsü ne zaman susturulabileceğini ancak ve ancak Tanrı bilir” diye konuşma yaptı.




İlk suçlananlar; Tituba, kocasının yokluğu zamanında ailesiyle tek başına kalan Sarah Good ve uşağı ile evlenmeden aynı evde nikahsız yaşayan yaşlı kadın Sarah Osborne oldular ve bu üç kadın hemen tutuklanarak mahkemeye çıkarıldılar. Kadınların sorguları esnasında ise küçük kızlar (Cadılar) sara nöbetleri geçirmeye başladılar ve cadıların hayaletlerinin mahkeme salonunda dolaştıklarını, onlara; saldırıp tırnakladıklarını, ısırdıklarını söylediler. Mahkeme heyeti tarafından bunları yaptırmamaları konusunda uyarı alan Sarah Good ve Sarah Osborne masum olduklarını ve olaylarla bir ilgileri olmadıklarını yinelediler. Cadı pastası olayından bu yana sürekli olarak Parris’ten dayak yiyen ve küçük kızlara anlattığı hikayelerin ortaya çıkmasındna korkan Tituba, cadı olduğunu itiraf etmek zorunda kaldı. Kendisini kurtarmak için ise; kapkara bir köpeğin onu tehdit ettiğini ve kızlara işkence yapması için zorladığını, biri kırmızı diğeri siyah iki kedininde onu emri altına almış olduğunu söyledi. Ayrıca geceleri her iki Sarah ve onların hayvanları ile birlikte cadı toplantılarına uçarak gittiklerini anlattı. Bununla birlikte onu evvelki gece küçük Ann’iye saldırmak için zorladıklarını söyledi. Bu itiraflar sırasında “Bir evvelki gece cadılar benim kafamı kesmeye çalıştılar” diyerek bağırdı Ann. Bunun üzerine küçük Ann’iden de tasdik gelince kadınların üçününde cadı olduklarına kesinlik getirildi. Tituba ölüme gideceğini anlayınca esas büyük darbeyi Salem Kasabasına indirmeye karar verdi ve cadıların üç kişiyle sınırlı olmadığını açıkladı. Ona göre Salem’de 6-7 kişilik bir cadı grubu vardı ve bu grup uzun boylu, beyaz saçlı ve hep siyah cübbeler giyen gizemli bir adam tarafından yönetiliyordu. Sonraki günlerdeki sorgularında Tituba siyahlar içindeki bu adamın gelip kendisine defalarca Şeytan’ın defterini imzalatmaya çalışmıştı ve o arada defterde Salem’de yaşayan 9 kişiye ait imzayı gördüğünü anlattı. Kızların üzerinden hayaletleri çekmesi için uyarılan kadınlardan yaşlı olan Sarah Osborne ağır zincirlere dayanamadı ve öldü. Bu dava içindeki ilk ölümdü. Böylece ilk iki Cadı Boston hapishanesine gönderilirken mahkeme heyeti diğer cadıların peşine düşmeye karar verdi.

Kasabada yaşayan cadı grubunun haberini alan mahkeme kızları daha fazla isim vermeleri için zorlayınca, Ann Jr. daha önceden intikam duygusuyla dolu olan annesininde zoruyla kasabanın kongre üyelerinden birisinin karısı olan Martha Corey’i suçladı. Martha küçük Ann’iyi bu saçma suçlamadan vazgeçirmek için onu ailesinin yanında ziyarete gitti. Ancak Ann korkunç nöbetler geçirmeye başladı ve onun hayaletinin bir adamı kazan içinde pişirirken gördüğünü söyledi. Kızlardan Mercy ise, başka cadılarında ona katıldığını ve kendisini Şeytan’ın defterini imzalaması için zorladıklarını anlattı. Marta Corey mahkemede kendisini savunurken oldukça başarılı idi. Ne varki kızlar onun savunması sırasında derin acılar içindeydiler ve mahkemeye ısırık izlerini gösteriyorlardı. Kasaba Heyetinden olan Kocası bile onu itiraf etmesi için zorlamıştı.

Bir sonraki sanık ise bölgenin önde gelen isimlerinden Rebecca Nurse idi. İlk mahkeme sırasında eğer bu iki kadın suçlanmış olsalardı sanırız ki mahkeme heyeti kızları yalancılıkla suçlayacaktı. Ancak olaylar öyle bir hal almıştı ki herkes kızların ağızlarından çıkacak isimlere bakıyordu. Rebbeca’yıda yine Ann Jr. annesi suçlamıştı. Diğer kızların da kendilerini tasdiklemesi üzerine aslında kilise mensubu olan bu kadında okkanın altına gitti. Bu arada Sarah Good’un 4 yaşındaki kızıda bu suçlamalardan nasibini aldı ve annesi ile birlikte çalışmaktan suçlandı.

Bu karambol esnasında Mary’nin yanlarında hizmetçi olarak çalıştığı Procten ailesi (Ki bu aile eğer nöbetler geçirmeye devam ederse Mary’i çok kötü döveceklerini söylemişlerdi ve bu da bir nevi cadılık sayılırdı), Rebbeca’nın kızkardeşi (çünkü ablasının asılsız olarak suçlandığını iddia ediyordu) ve tabiki meşhur Tituba’nın herşeyden habersiz kocası Jhon tutuklandılar. Kızlardan Abegail ise Mary’i defteri imzalamış olmakla suçladı (Çünkü Mary yanında çalıştığı aileden korkmuş ve yaptığı suçlamaları geri çekmek zorunda kalmıştı). Böyle küçük kızlar kendi aralarında bir oto kontrol mekanizmasını oluşturdular. Ya cadı olarak birilerini suçlamak zorundaydılar ya da kendileri cadı olarak suçlanacaklardı. Mary ile Martha’nın kocası olan Giles, uzun yıllardır Salem Kasabasında yaşayan ve Sansasyonel partiler veren Bridget Bishotl ve zaten aklı yerinde olmayan ve cadı suçlamasını seve seve kabul eden Abegail Hobes’ta tutuklandılar.
Nisan ayında mahkeme, bu aklı bozuk kadının suçlamalarına dayanarak kasabadan 9 kişiyi daha tutukladı. (Çok yaşlı bir adam olan Nenemiah, kendi anne ve babası, Birdget’in oğlu ve karısı, Rebbeca’nın diğer kardeşi Mary Esty, Zenci bir köle, Sarah Wilds ve Zengin bir tüccarın karısı olan Lina English). Artık mahkemeye sanık olarak sadece Salem Kasabasındakiler değil komşu kasabadakiler bile çağrılır hale gelmişti olaylar. Sanıklar sürekli iddiaları reddediyor, kızlar ise ısrarla nöbet ve çığlık krizleri ile birlikte onları suçlamaya devam ediyorlardı. Yeni sanıklardan ise sadece Nenemiah’ın bir cadı olmadığını açıkladılar. Bu hesaplarına göre onlar; yaşlı, savunmasız ve suçsuz insanları suçlamayacak kadar masum ve acı çeken zavallı kızlardı. Diğerleri ise tutuklandılar. Olaylar çok kısa süre içinde gelişiyordu. Nisan ayının sonuna gelindiğinde ise 6 cadı daha tutuklandı. Artık sanıklar ve hikayeleri o kadar çok artmıştı ki herkes olayın başlangını bile unutmaya başlıyordu nerdeyse. Bu hikayeler içinde en ilginç olanlardan birisi ise şöyle gelişmişti: Maine’de oturan George Burroughs tutuklandı ve mahkemeye çıkarıldı. Eski zamanlarda Salem Kasabasında bir süre papazlık yapmış bir adamdı ve o dönemde kasaba sakinlerinin bir kısmı ile tabiki özellikle Ann Jr. annesi ile pek geçinememişti ve bu da intikam için oldukça iyi bir yoldu. Onu ilk suçlayan Ann Jr., bir papazın kendisine imzalaması için defteri getirdiğini ve adının ise Burroughs olduğunu söylediğini, bundan önce ise bir çok insanı kurban ettiğini artık kendisinin cadı’dan bile üstün mertebede şeytana çok yakın bir varlık olduğunu anlattı. Senaryo birbirine çok iyi bağlanıyordu. Herkes Tituba’nın bahsettiği siyah cübbeli adamın bu olduğuna emin olmuştu. Mahkeme cadı grubunun efendisini, şeytanın uşağını yakalamış olmakla müthiş bir gurur duymaya başladı ve tutuklanmalar son hızıyla devam etti.

1692 yılı Mayıs ayının sonu geldiğinde küçük kızların suçlamaları yüzünden hapiste ve sorguda olmak üzere nerdeyse 95-100 kişi kadar tutuklanmıştı. Bazı yasal zorunluluklardan dolayı bu suçlular bir üst mahkemeye çıkana kadar beklemek zorundaydılar. Massachusetts’den yetkili bir yargıç gelince asıl davalar Haziran ayını buldu. Davası ilk sonuçlanan Bridget Bisholt oldu iki gün sonrada asıldı. Bu arada Yargıçlardan birisi kızların mahkeme sırasında gördükleri hayaletlerin yeterli delil oluşturmayacağını ve davaların düşmesi gerektiğini savunarak mahkeme heyetinden ayrıldı. Tabiki onun bu hareketi cadılıkla suçlanmasına sebep oldu. Masum kızlar önlerinde hiçbir engel tanımıyorlardı. Bu hayalet görme olayları mahkeme heyetince de çeşitli uzun tartışmalara konu oldu ve sonuç olarak bunların tam bir delil teşkil edilemeyeciğine karar verildi ve başka güvenilir yollar aramaya başladılar. Cadıları kızlara dokundurmaya karar verdiler ve bu da diğerinden farklı değildi. Kızlar acı dolu çığlıklarla nöbetler geçirmeye devam ettiler ve sonuçta 20 Hazirana gelindiğinde 6 kişinin daha asılmasına karar verilmişti bile.

Bu arada mahkeme sırasında ilginç bir lanet olayıda oldu. Mahkeme başladığından beri cadı avcısı olarak bulunan Peder Noyes Sarah Good’u itiraf etmeye zorluyordu. Fakat Sarah kendisine “Ben senin bir büyücü olduğundan daha fazla cadı değilim. Eğer sen şimdi canımı alırsan, bir gün Yüce Tanrı sana içmen için bolca kan verecek” diye haykırdı. Peder Noyes olaylardan yaklaşık 25 yıl sonra büyük bir iç kanama geçirdi ve öldü


Kızlar artık kasaba içinde erişilmez bir güce sahip olmuşlardı. Bu arada komşu kasabadaki cadıları tanımadıkları için isimlerini bilmiyorlar ve oradaki halktan bazılarını çağırıp dokunma testi yapıyorlardı. Bu arada bazı sanıklarda kendilerini idamdan kurtarabilmek için başkalarının isimlerini veriyor beni olaya bu zorladı, bana şöyle yapmamı söyledi gibi yalanlarla davayı dallandırıp budaklandırıyorlardı. Komşu kasabadan bir yargıç ve eski bir valinin oğlunu suçladılar, işin en ilginci ise aynı kasabadan iki köpekte bu suçlamalardan nasibini aldı. Yüzlerce insan yargılandı bir o kadarı dokunma testinden geçti. Ağustos ayına gelindiğinde 4 kişi daha darağacında sallandı. Peder Burroughs ise tam asılmadan önce yüksek sesle dua ederek izleyenler ve halkın arasında söylentilere neden oldu. Çünkü o zamanki inanışlara göre Şeytan ya da onun uşakları dua edemezlerdi. Ancak kızların bastırılamaz hırsları sayesinde o da asılmaktan kurtulamadı ve hristiyan adetlerine göre gömülmeyi haketmediği için bir tepe üzerindeki sığ ve küçük mezara diğerlerinin yanına gömüldü. Eylül ayında ise aynı tepedeki mezarlara 8 kişi daha gönderildi.

Yargılama sırasında suçlamaları asla kabul etmeyen zengin ve varlıklı Giles Corey, dava sonucunda mal varlığına el konulacağını biliyordu. Bunun olmasını istemediği için davaya bakan mahkemeyi tanımadığını söyledi. Böylece mahkeme dayava bakamayacağı gibi mal varlığınıda korumuş olacaktı. Ancak Mahkemenin buna tepkisi hiçte Corey’in beklediği gibi olmadı. Salem meydanında halka açık bir yerde Corey yere zincirlendi ve üzerinde büyük bir tahta plaka konuldu. Bu plakanın üstü çok ağır bir taş yığını ile kapatıldı. Corey ezilmeye başlamıştı ancak yinede itiraf etmiyordu suçunu ve üstüne üstlük daha fazla taş koymaları için onlara bağırıyordu. Bir ara fazla basınçtan dili bile dışarıya fırlamıştı. Daha fazla taş konulduğu zaman Corey dayanamadı ve öldü. Daha sonra olaya bir açıklık küçük Ann’iden geldi. Corey Şeytanın defterini imzalarken asılarak ölmeyeceğine dair Şeytandan garanti almıştı.

O dönemde kimse tarafından tam olarak bilinmese bile bunlar son idamlardı. Kızların suçlamaları tam bir histeri krizi durumuna ulaşmıştı ve en sonunda Mahkeme Heyeti Başkanı Phips’in karısını bile cadılıkla suçladılar. Bunun sonrasında 29 Ekim tarihinde Phisp mahkemeyi dağıttı, fakat hapishaneler cadılarla doluydu. İşlemlerin bitirilmesi için umumi mahkemeler görevlendirildi, artık davalara Salem’de değil her cadının kendi yaşadığı kasabada bakılıyordu.





Olayların sonuna doğru kızların gördüğü hayaletler mahkemece delil olarak kabul edilmeyince suçlamaların büyük bir kısmı düşmüş oldu. En son davaya ise Mayıs 1693 yılında bakıldı ve kalan diğer tüm sanıklar suçsuz bulundu. Böylece kabus artık sona eriyordu. Aslında olayların başlamasına sebep olduğuna inanılan Tituba serbest bırakıldı ve mahkeme masraflarının karşılanabilmesi için bir köle tacirine satıldı.

(Mahkemeye Özel Not: O dönemlerde sanıkların çoğu suçlamaları inkar ettikleri için tutukluluk süreleri ve davaları uzun sürmüştü ve tabiki işkence gördükleride katılırsa ortaya çıkan tüm masraflar sanıklara ödettirildi.)

O dönemlerde yaşanan olaylar bu güne kadar video film piyasalarında bulunan bir çok filme konu olmuştur ve hala Salem kasabasına bir çok turist çekiyor. Cadıların gömüldükleri o sığ mezarların bulunduğu tepe aslında çoktan yüksek binalarla kaplanmış durumda ama söylentilere göre hala asılanların hayaletleri ortalıklarda ………………..
 

glfm

Kayıtlı Üye
Katılım
1 Eki 2010
Mesajlar
91
Tepkime puanı
1
Salem cadıları doğruymuş meğer. "The vampire diaries " adlı dizide Salem cadıları konu alııyordu.

 

aşk1

Banlı Kullanıcı
Katılım
31 May 2010
Mesajlar
852
Tepkime puanı
20
Salem cadı mahkemeleri, Massachusetts'e bağlı Essex, Suffolk ve Middlesex kontluklarında Şubat 1692 ile Mayıs 1693 arasında gerçekleştirilen ve sonrasında cadılık ile suçlanan bir grup insan için sulh yargıçları tarafından yönetilen yerel mahkeme duruşmaları ile devam eden dinletilere denir.

Duruşmalar sırasında birçok kişi yetkililer tarafından aranmamasına rağmen suçlanmış, 150'den fazla insan tutuklanmış ve hapse atılmıştır. Duruşmalara bakan iki mahkeme, 29 kişiyi suçlu bulmuş ve cadılıktan ölüme mahkûm etmiştir. Suçlananlardan on dokuzu, on dört kadın ve beş erkek, asılmıştır. Suçlananlardan bir adam yalvarmayı reddettiğinden dolayı ağır kayalar altında sıkıştırılarak idam edilmiştir. En azından suçlananlardan beş kişi ise hapishanede ölmüştür.

Her ne kadar "Salem" Cadı Mahkemeleri olarak anılsalar dahi, 1692'deki ön dinletiler bölgedeki birçok yerde gerçekleştirilmiştir: Salem Köyü, Ipswich, Andover ve ayrıca Salem Kenti, Massachusetts. En bilindik duruşmalar 1692'de Salem Kentinde Oyer ve Terminer Mahkemesinde gerçekleştirilmiştir. Bu mahkemeden önceki duruşmalarda dinlenilen yirmi alti kişi bu mahkemede suçlu kabul edilmiştir. 1693 yılında Salem Kentinde, ayrıca Ipswich'de, Boston'da ce Charlestown'da ele alınan Yüksek Mahkemenin ilk dört celsesi otuz bir cadılık duruşmasından sadece üç sanığı suçlu bulmuştur.

Ekli dosyayı görüntüle 2644
1876 daki mahkemenin bir gösterimi; yerdeki figür genellikle Mary Walcott olarak anılır.

Ekli dosyayı görüntüle 2646
Joseph E. Baker tarafından 1892 yılında yapılan bu litografi; Salem cadı mahkemelerinin hayali bir temsilini konu almaktadır. Sanatçı resimlerindeki orijinal altyazılarında eserlerini numaralandırmış ve bu eserine "Cadı No:1" (The witch no. 1) adını vermiştir.

Arkaplan

Cadılık suçalamalarının sayısındaki sıradışı artış nedeniyle, bu olayın tarihsel içeriğinin çeşitli birçok yönünün özel olarak katkıda bulunduğu ele alınır.

Politik içerik

Ekli dosyayı görüntüle 2647
Yönetici William Phips (1651-1697)

Massachusets'a 1629'da tanınan ayrıcalıklar Kral II. James Sir Edmund Andros'u Yeni İngiltere Yönetimi'nin başına getirmesi ile 1684 de iptal edilmişti.[1] Kral James II The Glorious Revolution da tahtından mahrum bırakıldığında 1689'da Andros da yerinden edilmiş ve Mary ile William İngiltere'de tahta çıkmıştır.

Simon Bradstreet ve Thomas Danforth vali ve vali yardımcısı seçilmiştir. Aynı zamanda "doğuya doğru" (günümüzün Maine kıyıları) yerleşmeye başlayan İngiliz koloniciler ile Fransızlar tarafından desteklenen Wabanaki Yerlilerinin arasında gerginlik çıkmış, bu gerginlik sonradan Kral William'ın savaşı olarak anılan savaşa neden olmuştur.

Bölgesel İçerik

Ekli dosyayı görüntüle 2648
Salem Köyünün Haritası, 1692

1689'da, sonunda Salem Köyü, Salem Kasabasındaki kilise tarafından kendi sözleşmeli kilise topluluğunu oluşturma ve kendi papazını atama iznini yapılan bir çok talepten sonra aldı. Samuel Parris in ilk atanan papaz olmasından ve bu görevin karşılığında kendisine papaz evinin tapusunun verilmesinin ardından, Salem Köyü ve civar köyler görüş ayrılığına düşmüş, bölünmüşlerdir.

Andover'da ise kilise, kasabanın kuzeyinde uzun zamandır kasabanın papazı olan Francis Daniel ve kasabanın güneyinde kasabanın kilisesinin öğretmeni olan Thomas Barnard'ın önderliklerinde olmak üzere iki ayrı cemaate sahip olacak şekilde ayrılmıştır.

Daha fazlası için, bakınız:

Paul Boyer and Stephen Nissenbaum, Salem Possessed: The Social Origins of Witchcraft, Harvard University Press: Cambridge, 1974.
Enders A. Robinson, Salem Witchcraft and Hawthorne's House of the Seven Gables, Heritage Books, Bowie, MD, 1992.

Ekonomik İçerik

Özellikle ekonominin tarıma dayalı olduğu uç bölgelerde olmak üzere, aile bireylerindeki sayı artışı aile içi ve komşular arası toprak anlaşmazlıklarını körüklemişti. Hava durumundaki bir değişim veya küf, mantar gibi hastalıklar kolayca bir yıllık ekini yok edebiliyordu. Orta boyuttaki bir aileyi doyurabilecek olan bit tarla, bir kuşak sonraki aileyi doyurmakta yetersiz kalmakta ve çiftçileri daha çok Amerikan yerlilerinin yaşadığı el değmemiş topraklara doğru gitmeye zorlamıştı. Püritanlar bu yeni topraklarda bir teokrasi oluşturmaya yemin ettiklerinden dolayı, dini çoşkunluk ortadaki durumu gerginleştirmekte idi. Ekin, hayvan ve çocuk kayıpları, deprem ve kötü hava gibi felaketlerin nedeni Tanrı'nın gazabına dayandırılmaktaydı.

Daha fazlası için, bakınız:

John Putnam Demos, Entertaining Satan: Witchcraft and Culture of Early New England, Oxford, New York, 1982.


Dini İçerik


Ekli dosyayı görüntüle 2649
Rev. Cotton Mather (1663-1728)

Puritanlar yeryüzüne inmiş bir melek olarak gördükleri şeytan da dahil olmak üzere, tanrının ve meleklerin bulunduğu görünmez bir dünyanın varlığına inanıyorlardı. Puritanlara göre bu görünmez dünya içinde bulundukları görünür dünye kadar gerçekti.

Büyücülük ve Malvarlığı Konularına Dair Pratik Tedbirler (1689) adlı kitabın yazarı Cotton Mather, Boston masonlarından olan John Goodwin'in dört çocuğunun sergilediği garip davranışları anlatmış ve bu davranışların nedenini ise Mary Glover adında bir İrlandalı çamaşırcı kadının onların üzerinde büyü yapmasına dayandırmıştır. Boston'un Kuzey kilisesinde papaz olan Mather, cadılığa katı bir şekilde inanıyor ve bastırdığı broşürler ile bu fikrin yayılmasını sağlıyordu.

Daha fazlası için, bakınız:

Richard Godbeer, The Devil's Dominion: Magic and Religion in Early New England, Cambridge: New York, 1992.
Perry Miller, The New England Mind: The Seventeenth Century, Harvard University Press: Cambridge, 1939.
Richard Weisman, Witchcraft, Magic, and Religion in 17th Century Massachusetts,University of Massachusetts Press: Amherst, 1984

Sosyal İçerik

Puritan topluluklarının sahip olduğu ataerkil inançlar da durumu gerginleştirmekteydi.Kadının erkeğe itaat etmesi gerekliliğine güçlü bir şekilde inanıyorlardı. Bir kadının, bir erkeğe nispeten yaradılışından kaynaklanan nedenlerle, şeytanın hizmetinde çalışması olası görülüyor, aynı zamanda da doğuştan şehvetli oldukları düşünülüyordu. Ayrıca, küçük bir kasabanın sahip olduğu atmosfer sırların saklanmasını güç kılıyor, insanların birbiri ile ilgili olan fikirlerinin kolayca hakikat olarak kabul edilmesine yol açıyordu.

"Çocuklar görünen fakat duyulmayan olmalıdır" felsefesinin benimsendiği bir çağda, elbette çocuklar sosyal hiyerarşinin en altına bulunuyorlardı.Oyuncaklar ve oyunlar gereksiz görülmekte ve çocuklar oyun oynamaktan yıldırılmaktaydı. Kız çocukları daha fazla kısıtlamalara maruz bırakılıyordu. Erkek çocukları avlanabiliyor, balık tutabiliyor, ormanı keşfedebiliyordu.Sıklıkla marangozların ve demircilerin yanında çıraklık yapıyorlar, ancak kız çocukları ise çocukluktan itibaren iplik eğirme, yemek pişirme, dikiş dikme, örgü örme eğitimlerini alarak ailelerine ve kocalarına hizmetçi olmaları için hazırlanıyordu.

Daha fazlası için, bakınız:

Elizabeth Reis, Damned Woman: Sinners and Witches in Puritan New England, Cornell University Press, Ithaca, NY, 1997
Carol F. Karlsen, Devil in the Shape of a Woman: Witchcraft in Colonial New England, Norton: New York, 1987.​
 

aşk1

Banlı Kullanıcı
Katılım
31 May 2010
Mesajlar
852
Tepkime puanı
20
Olaylar

İlk Ortaya Çıkışı


1692 yılında Salem köyünde yaşayan Papaz Samuel Parris'in 9 yaşındaki kızı Betty Parris ve (kızının da kuzeni olan) 11 yaşındaki yeğeni Abigail Williams, Beverley dolaylarında vaizlik yapan John Hale, tarafından "çok güçlü sara krizi ya da etkin doğal afet" olarak adlandırlan ruhsal sarsıntıyı geçirmeye başladılar.Köyün eski vaizi Deodat Lawson'ın görgü tanıklığına göre; kızlar bağırıyor, eşyaları fırlatıyor, garip sesler çıkarıyor, yerlerde sürünüyor ve kendilerini anormal şekillere sokuyorlardı. Kızlar iğnelerin vücutlarında açtığı yara ve deliklerden de şikayetçiydi. William Griggs olduğu tahmin edilen bir doktor, kızlarda fiziksel rahatsızlığa dair bir işaret bulamamıştı. Bir süre sonra, köyde yaşayan başka bir genç kadının da benzer davranışları göstermeye başladığı öğrenildi. Lawson'un Salem Köyü misafirhanesinde verdiği vaazlar artık acılı serzenişler ile kesilmeye başlamıştı.[2]

Sarah Good, Sarah Osborne ve Tituba.[3] 'dan oluşan üç kişi Betty Paris, Abigail Williams, 12 yaşındaki Ann Putnam, Jr. ve Elizabeth Hubbard'a ızdırpap ve acı vermek iddiası ile suçlanıp tutuklandılar.

Sarah Good yoksuldu. Yemek ve barınak için komşularından yardım istemiş ve dilencilik yapmış biriydi, daha sonra ise Sarah Osburne'un resmi hizmetçisi olmuştu. Sarah Osburne ise kilise toplantılarına çok nadir katılması ile bilinirdi.Tituba ise Püritan'lardan farklı etnik kökene sahip bir köleydi ve suçlamalar için açık bir hedefti. Bu kadınların hepsi de büyücülük suçlamaları için "olağan şüpheliler" tanımına uyuyordu. Zaten kimse de onların arkasında durmadı. 1 Mart 1692'de büyücülük suçlaması ile yerel sulh hakiminin karşısına çıktılar. Birkaç gün süren sorgularının ardından hapishaneye gönderildiler.

Mart ayında suçlamalar; Martha Corey, Dorothy Good (tutuklama esnasında hata yapılarak Dorcas God olarak anıldı), Salem Köyü'nden Hemşire Rebecca ve Ipswich dolaylarından Rachel Clinton isimlerine de yöneltildi. Martha Corey kadınların suçlanmasındaki yersiz şüpheciliğe karşı düşüncelerini kendini örnek göstererek dile getirdi.O'nun ve hemşire Rebecca'nın alacağı cezalar topluluğu da yakından ilgilendiriyordu, çünkü Martha Corey ve Hemşire Rebecca Salem Köyü'ndeki kilisenin tam bir müdavimiydi. Eğer böylesi namuslu insanlar cadı olabiliyor ise herkesin cadı olabileceği fikri uyanabilirdi. Bu halde kilise üyeliğinin de suçlamalara karşı bir güvenlik getirmiyor olduğu söz konusu edilirdi. Sarah Good'un kızı Dorothy Good sadece 4 yaşında olmasına rağmen sorgulandı ve yanıtları annesinin cadılık ile ilişkilerini kanıtlayan birer itiraf olarak değerlendirildi. Mart ayının sonunda, Ipswich'de yaşayan Rachel Clinton da Salem Köyündeki olaylara ilişkin alakasız suçlamalar ve büyücülük nedeni ile tutuklanıyordu.[4]​
 

pentagle

Kayıtlı Üye
Katılım
11 Kas 2012
Mesajlar
122
Tepkime puanı
5
İş
Yazar
Salem cadı mahkemeleri, Massachusetts'e bağlı Essex, Suffolk ve Middlesex kontluklarında Şubat 1692 ile Mayıs 1693 arasında gerçekleştirilen ve sonrasında cadılık ile suçlanan bir grup insan için sulh yargıçları tarafından yönetilen yerel mahkeme duruşmaları ile devam eden dinletilere denir.
Duruşmalar sırasında birçok kişi yetkililer tarafından aranmamasına rağmen suçlanmış, 150'den fazla insan tutuklanmış ve hapse atılmıştır. Duruşmalara bakan iki mahkeme, 29 kişiyi suçlu bulmuş ve cadılıktan ölüme mahkum etmiştir. Suçlananlardan on dokuzu, on dört kadın ve beş erkek, asılmıştır. Suçlananlardan bir adam yalvarmayı reddettiğinden dolayı ağır kayalar altında sıkıştırılarak idam edilmiştir. En azından suçlananlardan beş kişi ise hapishanede ölmüştür.
Her ne kadar "Salem" Cadı Mahkemeleri olarak anılsalar dahi, 1692'deki ön dinletiler bölgedeki birçok yerde gerçekleştirilmiştir: Salem Köyü, Ipswich, Andover ve ayrıca Salem Kenti, Massachusetts. En bilindik duruşmalar 1692'de Salem Kentinde Oyer ve Terminer Mahkemesinde gerçekleştirilmiştir. Bu mahkemeden önceki duruşmalarda dinlenilen yirmi altı kişi bu mahkemede suçlu kabul edilmiştir. 1693 yılında Salem Kentinde, ayrıca Ipswich'de, Boston'da ce Charlestown'da ele alınan Yüksek Mahkemenin ilk dört celsesi otuz bir cadılık duruşmasından sadece üç sanığı suçlu bulmuştur





1876 daki mahkemenin bir gösterimi; yerdeki figür genellikle Mary Walcott olarak anılır.


.





Joseph E. Baker tarafından 1892 yılında yapılan bu litografi; Salem cadı mahkemelerinin hayali bir temsilini konu almaktadır. Sanatçı resimlerindeki orijinal altyazılarında eserlerini numaralandırmış ve bu eserine "Cadı No:1" (The witch no. 1) adını vermiştir.


Alıntıdır.
 

gümüş

Kayıtlı Üye
Katılım
11 Kas 2010
Mesajlar
1,683
Tepkime puanı
252
Cadı Kazanı adlı bir film var bu ara TV de, tam olarak bu Salem olayını canlandırıyor
Digitürk izleyicisi iseniz TV den, değilseniz internet üzerinden izleyebilirsiniz.
 

ENDORA

Kayıtlı Üye
Katılım
13 Kas 2012
Mesajlar
124
Tepkime puanı
18
Galeyan adında bir roman var salem cadılarını konu alıyor. Çok güzel bir kurgusu olması bir tarafa epey ciddi bilgilerde var içinde. Ben büyük bir keyifle okumuştum. Kitabın kahramanı koloni dönemini araştıran bir tarih lisans öğrencisiydi. Hal böyle olunca bir anda tarihin içine dalıveriyorsunuz. Tavsiye ederim.
 

azdaka

Kayıtlı Üye
Katılım
27 Tem 2011
Mesajlar
169
Tepkime puanı
12
küçük çocukların sözlerine uyarak birilerini asmak gerçekten çok mantıksız...
 
Üst