Cadi

doguhang

Kayıtlı Üye
Katılım
11 Ağu 2010
Mesajlar
44
Tepkime puanı
7
Cadı, içinden gelen bir güçle doğrudan doğruya hareket ederken, büyücü kural olarak sipariş üzerine iş görür ve kendiliğinden gizli güçlerini harekete geçirmesi ancak kendi doğrudan amaçları için olabilir. Ne olursa olsun büyünün bilinebilen, görülebilen amaçları vardır. Cadılığın ise böyle diğer insanlara da makul gelebilecek bir amacı olmaz. O sadece dürtüsel olarak kötülük yapmak isteğindedir ve amacı sadece kötülük isteğini doyurmaktır. Büyücü müşterisini kendi büyüsünün olası zararlarından korur, onu gerektiği şekilde uyarır, yani bir çeşit meslek etiği uygular. Ama buna karşılık cadı, belli bir süre işbirliği yaptığı kişiye de kötülük eder. Ancak gene de Ortaçağ Avrupasında olduğu gibi kimi kültürlerde Ak-cadılık da sözkonusu olabilir. Bunlar da temelinde kötü olan ve günah sayılan bir işlemi, bir kişinin belli bir andaki çıkarı için kullanmayı kabul edenlerdir. Örneğin kilise için günah ve yasak olan çocuk düşürme işlemini cadı, gayrımeşru gebe kalan genç kadınları kurtarmak için de uygulayabilir. Fakat bunda asıl kazancı, büyüleri ve cadılık işlemleri için gereksindiği cenin cesedini elde etmektir. Zehirlerini, isteyen bir müşterisinin hedefi doğrultusunda da kullanabilir. Onun bir düşmanını zehirleyebilir, fakat asıl kazancı öldürme zevkinin doyumudur.
Cadılık da tarih kadar eskidir ve eğer mağara resimlerinin belli bir bakış açısından yorumuna bakılırsa tarih öncesinde bile olmuştur. Ancak cadı fenomeni, büyünün aksine bütün kültürlerde bulunmaz. Örneğin Kalahari Çölünde yaşayan Bushmanlar ve Andaman Adaları yerlilerinde cadı inancı hiç yoktur. Java yerlileri büyüye inanırlar fakat teknik olarak cadılığı kabul etmezler. Araplar ve Müslüman toplumların çoğunda kemgöz inancı olmasına rağmen, hatta hortlak inançları bulunmasına rağmen klasik bağlamda cadı inancı yoktur. Türk toplumunda ise Büyü sözcüğü eski Türkçe'de bir çeşit gelecekten ve tanrıların isteklerinden haberler veren şaman türü olan Bökü, Bögü sözcüğünden geldiği halde cadı sözcüğü Farsça Câdû kelimesinden doğrudan doğruya alınmıştır. O halde kültür olarak cadıyı yaratmamış, komşu kültürlerden almıştır. Ama gene de bugünkü Türk halkı için cadı sözcüğünün belli bir anlamı vardır. Dolayısıyla kültürümüze yerleşmiş bir kavram sayılmalıdır.
Cadı tipi uygarlık bakımından fazla gelişmemiş ve teknolojik olarak geri konumdaki küçük toplumlarda oldukça önemli bir işlev görür. Böyle topluluklarda ilişkiler kişiden kişiye ve doğrudandır. Kurulan ilişkiler uzun sürelidir ve kolay kolay bozulmaz. Böyle durumlarda bir cadı, bir kem göz inancı ilişkiler içindeki olumsuzlukları, beklenmedik çatışma ve sürtüşmeleri açıklamak için bir çaredir. Örneğin birdenbire kocasını bırakarak başka bir erkeğe kaçan ya da başkasıyla ilişki kuran bir kadına büyü yapıldığının kabulü ailenin iç yapısının saydamlaşmasını engeller. Bu büyüyü bir cadının yapmış olması ise olayı "Faili Meçhul" hale getirir. Böylece küçük kabile ya da köyde kimse suçlanmamış olur.
Cadı, inançların çoğunda kadındır. Ama genel olarak bakıldığında bu cins ayrımının pek tutulmadığı, erkeklerin de oldukça sık olarak cadılıkla suçlandığı görülmektedir. Avrupa kültüründe cadı yaşlı, zayıf bir kadındır. Fakat oldukça genç ve etli butlu kadınların da cadı olarak yakıldığı biliniyor. Birçok siyah Afrika kültüründe ise cadı, yediği insan eti nedeniyle şişman birisi olarak düşünülür.
Cadılık, büyüler ve lanetlenmeyi kapsayan inanç sistemlerinin belki en önemli özelliği, bunların kapsadığı unsurlar arasında kurulan süreklilik ve dengedir. Sir Edward Evan Evan-Pritchard'ın 1937'de yayınlanan yapıtı "Azande Arasında Cadılık, Kehanet ve Büyü"de verdiği ana mesaj şudur; Zande halkı başlarına gelen herşeyi büyü ve cadılıkla açıklamaktadırlar. Bu inanç onlara herşeyi açıklayan bir sistem sağlamaktadır. Böyle bir nedensellik sistemi onları güvensizlik ve şaşkınlıklardan korumakta, toplumdaki gerilimleri yönlendirmek olanağı sağlamaktadır. Örneğin birisi hastalandığında bu mutlaka büyü sonucudur ve bu büyü daha güçlü büyülerle ortadan kaldırılmalıdır. Bu daha güçlü büyü işe yararsa hasta iyileşir. (Aslında hastalıkların büyük çoğunluğu zaten kısa zamanda iyileşir ya da akut tablodan çıkarlar). Eğer beklenen iyileşme olmazsa o zaman bu, karşı büyünün yetersizliği, uygunsuzluğu ya da araya düşmanca büyüler girmiş olmasındandır.
Polonya asıllı bir İngiliz antropoloğu olan Michael Polanyi, cadılık gücüyle ilgili Zande halkının inançlarını bu dolambaçlı düşünceyle karakterize olarak tanımlamakta ve buna "episiklik özen" adını vermektedir. Önceden bilinebilen başarısızlığın ikincil açıklanması demek olan bu özellikten başka ona göre bu inançlarda "bastırılmış nüveleme" adını verdiği, cadılık gücüne karşı itirazların teker teker geçersiz kılınarak ileride büyü ve cadı gücüne karşı yeniden bir tehlike oluşturmalarının engellenişi de ikincil bir özellikti. Böylece dolambaçlılık, episiklik özen ve bastırılmış nüveleme Polanyi'ye göre modern bilimsel kuramların da özelliğidir. Bir başka çağdaş düşünür olan Thomas Khun da bilimsel paradigmaların, yani egemen kuram sistemlerinin, kendilerini tahrip edebilecek istisnalardan daha dayanıklı olduklarını ve ancak yeni bilim kuşaklarının sahneye çıkmalarıyla terkedildiklerini belirtmektedir. Cadılığın açıklanmasına yönelik kuramsal yaklaşımlar da büyü ile birlikte anlatılanlar gibi ve çok çeşitlidir.
Eski Ortadoğu'da büyü inançları, daha önce anlatıldığı gibi çok canlı olarak yaygındı. Beyaz büyü sayılabilecek olan bir çok olay eski Mezopotamya, Mısır ve Kenaniler'de tanrılara, kahramanlara ve sıradan insanlara bağlı olarak tanımlanmaktaydı. Özellikle Mezopotamya'da karabüyü korkusu da çok yaygındı ve bu konu yasalara da girmişti. Bu arada ölülerin diriltilmesi ya da dirilebileceği inancıyla birlikte ölümle yargılanan bu cadıların dirilerek intikam alabileceği, çeşitli nedenlerle hortlayan ölülerin yaşamlarında karşılaştıkları haksızlıklar ve düşmanlıklardan öç almak için etkin olabilecekleri inancı da Mezopotamya'daki kötü ruh kavramının önemli bir parçasıydı. Böylece kötü ruhlar, kötü ruhların ele geçirdiği insanlar, ölümle yargılanmış karabüyücüler kavramları biraraya getirildiğinde "Cadı" kavramının bütün tarihsel ögeleri de biraraya gelmiş oldu. Aynı bölgede gelişmeye başlamış tektanrılı inanç, yani Musevilik de, İbrani halkının da zengin bir tektanrı öncesi inanç sistemi ve tıpkı öbür Mezopotamya inançları gibi kötü tanrılar ve kötülük yapan ruhlar kavramı olduğu için, bu inançları yadsımamış, onlarla mücadeleyi iş edinmiştir. Böylece tek tanrılı dinler de kötü ruhların ve doğaüstü güçlerin varlığını yadsımamakta, tersine bunları var kabul ederek onlarla savaşa girmektedir. Bu tutum cadıların kötücül gücünün tasdik edilmesi ve ispatı anlamını da içermektedir.
Kutsal kitapta Samuel'in 1. kitabında 28. bapta anlatılan En-Dor'lu cinci kadın tipik bir cadıdır ve Kral Şaul'un isteği üzerine Samuel'i diriltmektedir. Hezekiel kitabında da Pagan tanrılara bağlı olan ve her türlü mekruh işi yapan ruhlara egemen olan kadınlardan sözediliyor. Bu da açıkça cadılık ve büyücülük demektir. Bunlar tanrının istek ve emirlerine açıkça karşı koymaktadırlar. Kitab-ı Mukaddes'te daha bir çok yerde büyücülerden sözedilmektedir. Onlara Yahvenin gazabıyla ölüm bildirilmektedir. Yeni akitte de bu tür eylemler ahlakdışı ve tanrıya karşı olarak belirtiliyor.
Buna karşılık eski Yunan ve Roma'da yalnızca kara büyü cezalandırılmakta ve iyicil olan ise tersine faydalı bulunmaktaydı. Mezopotamya tanrıları gibi Yunan ve Roma tanrıları da insanlarla aynı duyguları taşıyabilir, kıskanabilir, öfkelenebilir ve kin güdebilirdi. Diana, Selene, Hecate gibi tanrıçalar tıpkı yeryüzü büyücüleri gibi belirli törenler ve tekerlemelerle kara büyü uygulamaktaydılar.
Roma İmparatorluğu sınırları içinde ve çevresinde yerleşik olan Germen halkları arasında cadı kavramı aynen daha sonraki dönemlerde olduğu biçim ve özüyle çok yaygındı. Kara büyü gücü, sosyal sınıflara bakmaksızın birçok ailenin bireylerinde kalıtsal olarak bulunmaktaydı. Bu yaygın inanışın ardında aynı bölgelere yayılmış olan bir önceki kültür olan Kelt Druidleri'nin efsanelerinin bulunması büyük bir olasılıktır. Yaklaşık olarak Germenlerin cadı kavramı kapsamındaki etkinlik ve eylemleriyle Kelt Druidlerinin etkinlikleri çakışmaktadır. Özellikleri de aynı gibidir. Özellikle kadınların cadı olarak itham edilmesi Germenlerde sözkonusuydu. Onların çizmiş olduğu cadı tipi daha sonra Avrupa'da yaygın olan tiptir. Germenlere doğuda komşu olan Slav halklarında da aşağı yukarı aynı nitelikte cadı inancı yayılmıştı. Hıristiyanlaştırılmaya başlanan İspanya ve Galya'da gerek sivil yasalar gerekse kilise yasaları erkenden cadılık ve büyücülüğü cezalandırmaya başladı. Frank kralları ve bu arada özellikle Şarlman bu tür uygulamalara karşı ölüm cezası başta olmak üzere ağır cezalar uyguladılar.
Özellikle hızla Hıristiyanlaştırma işleminin yürütülüşü sonucunda yeni gelişen feodalite eski mülk sahiplerini sık sık büyücülükle ve cadılıkla itham ederek devlet kuvvetleriyle ortadan kaldırabiliyordu. Şarlman, imparatorluğu içinde çok sıkı bir haberalma örgütü kurmuştu. Her taraftan gelen ihbarlar kolaylıkla değerlendiriliyor ve böylece yeni düzenin, imparatora ve onu himaye eden kiliseye sadık kimse ve ailelerin kadrolaşmasına çalışılıyordu. Putperestlik, cadılık ve büyücülük bu kadrolaşmanın en kolay bahanesiydi. Kilise bu konuda cadılık ve büyücülüğü, bazen eski putperest inançların yürütülmesi olarak, fakat çoğu zaman da şeytanla gerçek işbirliği olarak mahkum ediyordu. Ama genellikle kilisenin tutumu, mensuplarını cadılık ve büyücülük gibi halk inançlarına karşı uyarmak ve korumaya çalışmak şeklindeydi. Bu tür uygulamalara karşı kuşkuculuk St. Boniface ve St. Agobard gibi kilise önderlerinin etkileriyle kilise hukukuna egemendi ve bu yüzden kilisenin tutumusivil devletinkine oranla çok daha yumuşak sayılabilirdi. Thomas, Aquinas ve Augustine gibileri ise şeytanla daha acımasız bir savaşı öngörüyorlardı. XII. yüzyıl sonrasında kilisenin tutumunda büyük değişim oldu.
XII. yüzyılda Arap kültürüyle temasın, alşemi ve astroloji üzerinde çalışmaların başlaması artık daha okur yazar kesimlerde ve kentsel bölgelerde de büyü benzeri uğraşlarla "doğanın büyüsü" gibi kavramlarla uğraşılmasına yolaçtı. 1484 yılında iki Dominiken keşişi, Heinrich Kraemer ve Johann Sprenger, Papa VIII. Innocent'ten Almanya topraklarında cadılıkla savaşmak için bir izin aldılar. İki yıl sonra bu ikisi "Malleus mateficarum" (Cadı Çekici) adıyla bir kitap yazdılar. Bu kitap Hıristiyanlık içinde demonolojinin, yani cin ve şeytan bilgisinin klasik ansiklopedisi oldu. Bu kitap halk inançlarıyla cin ve şeytanların ortaya çıkarılması yöntemlerinin ayrıntılı bir kılavuz kitabıydı. Bu kitabın otoritesi üç yüzyıl boyunca tüm Avrupa'da sürdü.
Malleus Maleficarum'da anlatılan demonoloji, cadıların gücünü onların şeytanla ilişkilerine, özellikle de cinsel ilişkilerine bağlayan sistematik bir kurum oluşturuyordu. Şeytan cadılarla, eğer kadınsalar erkek görünüşüyle (Incubus), erkekseler kadın vücudu içinde (Succubus) ilişki kurmaktaydı. Kitap bu cinsel ilişkinin çeşitli ayrıntılarını anlatıyor ve şeytan ve cinlerin kontrolü altına girmiş olan kişiden bu bilgilerin alınması için yol ve yöntemleri öneriyordu. Bunlar ağır işkence yöntemlerinden önce şeytanın önce tatlı dille, daha sonra tahkir ve korkutmayla kendini göstermesini sağlama yöntemleriydi. Avrupa görüşünde cadılar şeytanın, özellikle en büyük şeytanın yeryüzündeki akraba ve temsilcileri oluyorlardı.
Cadılar Avrupa kilise anlayışına göre vücutlarına çeşitli merhemler sürerek ve bazı şuruplar içerek havada uçabilir hale geliyorlardı. İstedikleri yöne uçmalarını sağlayan araçlar kullandıkları da olurdu. En bilineni süpürge sopasıdır. Cadılar buna ata biner gibi binerek havada hızla yol almaktaydılar. Bu uçuş genellikle "Cadı Sabbatı" denilen toplantıya gitmek için olurdu. Sabbat sözcüğü herhalde Yahudilerin haftanın yedinci gününe verdikleri addan alınmıştır. Ancak bu haftanın her günü olabilir. Sabbatı, cadılar hemen yakınlarda, ormanlık ya da tepelik bir yerde yapabilecekleri gibi, büyük toplantılar için bütün Avrupa'da tercih ettikleri belli yerler de vardı. Süpürge sopasının dışında teke, koç ya da köpek de taşıt aracı olarak kullanılıyordu. Cadıların özellikle sevdikleri yerler Almanya'da Hartz dağları üzerinde Brocken, İsveç'te Blocula, Rusya'da Kiev yakınlarındaki Çıplak Dağ, Fransa'da Auvergne'de Département du Puy-de Dôme idi. Özellikle toplandıkları tarihler de vardı. Bunlar 30 Nisan, 31 Ekim, 2 Şubat, 23 Haziran, 1 Ağustos ve 21 Aralık günlerinin geceleriydi.
Gerek bu toplantı yerleri olarak bildirilen yerlere, gerekse ve özellikle tarihlere bakıldığında Avrupa cadı inançları üzerinde Kelt geleneklerinin, daha doğrusu o geleneklere karşı Hıristiyan misyonerlerinin ve ilk Hıristiyan cemaatlerin tepkilerinin ne denli önemli olduğu daha kolay anlaşılıyor. Adı geçen yerler Kelt döneminde Druidlerin ünlü toplantı yerleriydi ve verilen tarihler de Kelt inanışlarında kutsal olan bayram günleriydi. Teker teker söylemek gerekirse 30 Nisan günü Mayıs günü olan 1 Mayıs'ın arefesidir; 31 Ekim ise İngilizcesi All Hallows Eve (Tüm Mübarekler Yortusu) denilen günlerdir. O gecelerde Kelt Druidleri özgün toplantı festivallerini yapmaktaydılar. Bunlardan 1 Mayıs bilindiği gibi bugün de Chicago grevinin yıl dönümü olarak kutlanmasının dışında aynı zamanda Bahar Bayramı olarak kutlanmaktadır. 31 Ekim de, İngilizce adının zaman içinde kısalmış biçimi olan Haloween olarak İngiltere ve Amerika'da halen de kutlanmaktadır. Belirtilen diğer günlerden 2 Şubat Kış, 23 Haziran İlkbahar, 1 Ağustos Yaz, 21 Aralık da Sonbahar bayramı olarak Keltlerin kutsal günleridir. O halde ya Kelt inançlarını temizlemeye çalışan Hıristiyan misyonerleri o günlerde çevrelerinde yapılan putperest toplantıları için bu korkuyu yaymışlardır ya da yayılan Hıristiyanlığa karşı bilinen lanetlerini yağdıran Druidler o günleri özellikle lanetleyerek çevrelerine korku yaymaya çalışmışlardır.
Cadıların uçabilmek için kullandıkları merhemlere ilişkin olarak Malleus Maleficarum'un yazılışını izleyen üç yüzyıl boyunca sürüp giden ve yüzbinlerce insanın ölümüne neden olan cadı davalarında mahkeme kayıtlarına geçen birçok formül vardır. Bunlar incelendiğinde hemen hepsinin merkez sinir sistemine etki eden güçlü psikotrop maddeler içeren bitki özleri ya da tohumlarının, gene çok uyarıcı olan ve bu arada afrodizyak olarak da kullanılan bitki özü ve tohumlarıyla karışımlarının bir takım yağlarla karışımı yoluyla elde edildiği görülür. XIV. yüzyıl mahkeme tutanaklarından korunabilen bir tanesinde şöyle bir karışım sözkonusudur; 2 gr. Güzelavratotu, 3 gr. ayçiçeği çekirdeği, 5 gr sarmısak ve 5 gr. Banotu, 6 gr. Callamus, 6 gr. Cannabis yani esrar, 10 gr. buğday, 25 gr. kenevir yaprağı, 25 gr. Afyon, darağacında asılmış bir adamın iç yağıyla iyice karıştırılır ve bütün vücut bu merhemle ovulur. İnsan yağı kullanılmasının esrarengiz etkisi hariç, içyağı kullanımı bu maddelerde bulunan etkin alkaloidlerin deri yoluyla vücuda girmesini sağlayan bir yöntem oluşturur. Bu kadar maddenin birbiriyle karışarak oluşturduğu etki, bugünkü farmakolojik bilgiyle, kişinin çeşitli hezeyanlar ve halusinasyonlar yaşamasını gerçekten sağlar.
Cadı davaları, adı geçen kitap tanıklığıyla ve Papa VIII. Innocent'in buyruğuyla başlamıştır. Temeli İncil'deki "Efsuncu kadını yaşatmayacaksın" buyruğuna dayalıdır. Tipik bir davada bir başkan yönetimindeki yargıçlar kurulu karşısında Cadı yakalayıcı inquisition memuru, rahip-savcı olarak rol alır. Suçlanan kişi uzun süren işkencelerle yeterince konuşturulmuştur. Onun ifadesinin yargıçlar kurulunu gerçekte tatmin edecek açıklıkta olması zorunludur. Bunun için her denileni kabul edecek, hatta kendiliğinden saçmalayacak kadar "yumuşatılmış" olması zorunludur. En küçük falsoya yer bırakılmaz. Artık kişi bir an önce ölmeyi diler haldedir. Mahkeme önünde iki de avukat-rahip bulunur. Bunlardan birisi Advocato Diaboli (Şeytanın Avukatı), diğeri Advocato Dei (Tanrı'nın Avukatı) dır. Dava sonucunda cadı odun yığınları üzerinde yakılır. Cadıların kalbine kazık çakarak öldürmek, Nürnberg'in demir kızı adıyla ünlenmiş insan şeklinde demirden yapılmış ve iç tarafında sivri çiviler bulunan bir heykel içine kapatarak öldürmek, gözleri, ağzı ve alnı üzerinde demir çiviler bulunan bir maskeyi yüzüne kapatarak suertiyle öldürmek de kullanılan yöntemler arasındaydı. Bu davalarda hemen hemen 1000 yıllık bir dönemde yaklaşık 55 milyon insan yokedilmiştir. Bu sayı 2. Büyük Savaş'ın ölü sayısına eşittir.
A.D.J. Macfarlane adında çağdaş bir İngiliz tarihçi İngiltere'nin Tudor ve Stuart dönemlerini incelemiş, 1560'ı izleyen 120 yıl içinde Essex'te görülmüş 1200 davayı gözden geçirmiş ve bu cadı çılgınlığıyla ülkenin ve kıtanın içinde bulunduğu sosyo-ekonomik değişim arasındaki ilintiyi açıkça ortaya koymuştur. Davalar hep aynı modele göre işlemekte, davalar sonucunda bölgede servet hep aynı biçimde el değiştirerek yeni sosyal sınıflar oluşmaktadır.
Hemen not etmek gerekir ki cadı davaları yalnızca Katolik Kilise'ye özgü olmakla kalmamış, Protestan kilisesi de aynı tempoyla cadı davaları işletmiştir. Kiliseler zaman zaman bu davaların çok güçlü muhalifleri ve eleştirmenleri olmuşsa da davalar, Hıristiyan Ortaçağ yaşam görüşü tümüyle değişinceye, toplum yapısı değişinceye ve bilimlerle yeni gelişen endüstriyle bu inançlar temellerini tümden yitirinceye kadar sürmüştür.
Protestan toplumununcadı çılgınlığına en iyi örnek iyi bilinen ve bir çok kez filme de alınmış olan Salem davalarıdır. Amerika'nın Massachusets devletinde bulunan Salem kasabası ilk Püriten Protestan kolonilerindendir. 1692'de bu kasabanın Protestan cemaat liderleri birdenbire böyle bir davalar dizisi başlatmış ve büyük bir toplumsal teröre neden olmuşlardır. Cadwick Hansen adında Amerikalı tarihçi bu konuyu yeniden ele almış ve Salem'de gerçekten büyük ölçüde büyücülük uygulandığı sonucuna varmıştır. Ama bu davalarda bir çok suçsuz insan da mahkum edilmiş ve tıpkı Avrupa'daki kader yoldaşları gibi odun ateşleri üzerinde can vermiştir. Son cadı yakma infazları 1749'da Würzburg'ta, 1751'de Endingen'de, 1775'te Kempten'de, 1782'de Glarus ve 1793'te Posen'de yapılmış olan 5 infazdır. Cadı davaları ilk olarak XIX. yüzyıl başında Prusya Brandenburg'ta resmen yasaklanmıştır. Ancak sivil davaların, işkence ve infazların yasaklanmasına rağmen, kanonik cadı davaları halen de sürmektedir. Vatikan'ın resmi bir dairesi olan Inquisition, halen de şeytanın yeryüzündeki işlerini takip edip durmaktadır.


İnternet
 

PESS

Kayıtlı Üye
Katılım
14 Eyl 2010
Mesajlar
446
Tepkime puanı
136
Konum
Mersin
İş
Dans EÄŸitmeni , Grafiker
Cadılık ve Bilim

1664 de Robert Hunt başta olmak üzere bir çok bilimci cadılığa ilgi duymaya başladılar. Barış savcısı olan Robert Hunt cadılık üzerine eline geçirdiği bütün belgeleri o dönem arkadaşı olan Glanvill`e gönderir. Glanvill bu eserleri “Cadılık ve cadılar üzerine felsefi düşünmeler” adı altında yayınlar. Esere duyulan ilgi o kadar büyüktür ki eser 4 baskı yapar. Bu ve daha değişik eserlerle “ruhların ülkesi” araştırılmaya başlanır. Glanvill yaptığı bir takım araştırmalar sonucu şu kanıya varır; “Biz aslında yaşadığımız dünya hakkında hiç bir şey bilmiyoruz sadece deneyler ve bazı olgular dışında”. “Bilimciler olarak doğalcıların (Die Naturalisten) söylediklerine kulak vermeliyiz, yoksa ruhların dünyasını araştıramayız! Onların söyledikleri bin göz ve bin kulakla ispatlanmıştır!”
Bu düşüncelere karşı çıkan John Webster tüm bunların “tanrının şeytana atıfta bulunduğu şeyler” olduğunu söyler. Oysa “Der Hexenkult”un (Cadı..) yazarı psikolog Starhawk cadılığın patriarkal toplumların çok öncesinde var olduğunu söyler. Bu inancın kökleri hıristiyanlıktan, müslümanlıktan ve yahudi inancından çok daha öncelere dayanır.
Efsanelere göre bu inanç Avrupa’da buzul dönemi sonrası başlamıştır. Yani tahminen otuzbeşbin yıl civarındadır. Starhawk`ın “eski din” olarak adlandırdığı cadılık inancı geleneksel ruhu itibarıyle Amerikan yerlilerinin veya (Arktis) deki şamanizme yakındır.

Bu inancın ne kutsal bir kitabı ne dini kuralları ne de dogmaları vardır. Cadı inancı öğretilerini doğadan edinir ilhamını ise güneşin, ayın ve yıldızların hareketinden, kuşların uçuşundan ,agaçların yavaş büyümesinden ve mevsimlerin değişmesinden alır. Cadı inancının savunucuları bilgilerini, dilden ziyade resimlerle anlatıyorlardı.
Batı dünyasında şeytana tapanlar olarak nitelenen cadıların, cadı inancının, şeytan düşüncesi olmadan çok daha önce olduğunu söylerler. Webster bir yandan cadılığın şeytanlık olduğunu söylerken diğer yandan
Eski Ahit’te cadılıkla ilgili hiç bir şey olmadığını söyler. Yani cadıların ve cadılığın şeytanla bağlantısını gösterebilecek hiç bir
şey Eski Ahit’te yer almıyor. Bu sözleri onu barız bir biçimde ele veriyor. Bir yandan cadılığı hıristiyanlığın lanetlediğini gösterirken diğer taraftan bu konuyla ilgili kutsal kitapta hiç bir şeye rastlanmadığını söylüyordu. Simyacı bilim ise erotik cinsellik ve bilim arasında yakın bir ilişkinin olduğunu deneysel ve spiritüel bir yolla bilgiye ulaşılabileceğini söylüyordu. Fakat buna rağmen “doğaya ölçülü davranamadılar”. Cünkü kadını yücelttikleri kadarda aşağıladılar da. Bugünkü noktadan hareket edilip bilim tarihi eleştirisi yapıldığında rasyonel bilimin temsilcilerinin cadı avıyla her hangi bir ilişkisi olmadığı düşünülebilinir, fakat Fox-Keller 17. yüzyılın bilimadamlarının “erkek bilimi” kurabilmek için cadı inancını savunan bilimadamlarını saf dışı bıraktığını söyler. Bunlardan Glanvill ve More simyacılar için bile çok radikal ve tehlikeliydiler,
çünkü onlar sadece dinsel ve politik olarak radikal değildiler aynı zamanda kadının tanrı huzurunda eşitliğini savunduklarından dolayı “eril bilim” için bir tehlike oluşturuyorlardı. Cok güçlü olduğuna inanılan cadılar, ciddi bir korku oluşturdular. 17. yüzyıl cinsellik perspektifinde cadılık, cinselliğin dizginlerinden kopması olarak görülüyordu. Hatta ta 1486 da Malleus Maleficarum “Cadı Çekici”adlı kitabında cadılar hakkında şunları söylemektedir; “bütün cadılık etle
bağlantılı olan zevkten kaynaklanıyor, bu zevk kadınların bir türlü doyamadıkları şeydir. Bundan dolayı bütün zevklerini tatmin etmek için şeytanla bağlantı kurarlar”. Fakat bu sözlerden iki yüzyıl sonra bile
hala cadılar, kadınların cinsel gücünü ifade ediyor ve toplum icin bir tehlike oluşturuyorlardı. 17. yüzyılda cadılık en yüksek noktasına varmıştı dolayısıyla dişi cinsellikte en yüksek noktasına varmış oluyordu. Dönemin dramalarında da(The White Devil-Beyaz Seytan- Antonius ve Cleopatra) cinsiyet ve cinsellikle yakından ilgilenildiği görülür. İngiltere de cadılığın sosyal gelişmelere önemli derecede damgasını vurduğunu söyleyebiliriz.

Tiyatrolarda cadılık eleştirisi yapılırken bütün kadınlara karşı olan korku dile getiriliyordu. Aslında bütün kadınlar potansiyel cadı olarak görülüyordu. Bilim ve bilim adamlarının cadılardan (kadınlardan) ve onların fikirlerinden korkması o dönemde tesadüfi bir olay değildi. Yeni oluşmakta olan “erkek bilime” kadın fikrinin girmesinden son derece korkuyorlardı. Cünkü zaman erkek bilimi doğurma zamanıydı. Bundan dolayı simyacıların görüşlerini “erkek bilimciler” tam reddetmeseler bile onu “temiz olmayan” görüşler olarak açıklayıp, “tertemiz” (kadınsız) bir bilim yaratmak istedikleri için reddediyorlardı.
Erkek bilimin 17. yüzyıldaki en büyük başarılarından biri, gelişmekte olan kapıtalizme erkek ve kadın arasındaki işbölümünü entegre edebilmiş olmasıdır O döneme kadar erkek ve kadın tanımlamaları hiç bu kadar açık bir biçimde kutuplaşmamıştır. “Rasyonalite, nesnellik ve istek konusundaki algılamalar bilimin oluşmasını ve doğa üzerindeki tahakkümü teşvik etmiştir ve bu aynı zamanda erkek tanımının kurumsallaşmasını da teşvik etmiştir.” (E.Fox-Keller) Kapıtalizmin ihtiyaç duyduğu üretim ve yeniden üretim alanları “bilimsel” bir dille ifade edilmiş oluyordu. Kadını “yeteneği ve yapısı gereği” eve, erkeği de “aklı ve gücü” gereği iş ve bilim alanına ayırıyordu. Yeni toplumda (kapıtalizmde) “yeni kadının” görevleri ve yeri belirlenmiş oluyordu böylece. Bu çağ bir çok yazar tarafından kritik bir geçiş dönemeci olarak değerlendirilmektedir.
Tüm bunlardan çıkaracağımız sonuç bilimin bir tarih içerisinde belli kişiler (erkekler) tarafından oluşturulduğu ve kesinkes cinsiyetsiz olmadığıdır. Kadınlar tarafından oluşturulmuş olsaydı nasıl olurdu sorusunu yanıtlayamıyacağız, fakat nasıl 17. yüzyılda mekanikçiler hermetikçiler üzerinde mutlak hakimiyet sağlayamamışlarsa erkekler de kadınlar üzerinde mutlak hakimiyet sağlıyamamışlardır. Onlar uzun bir dönem bilim aracılığıyla bütün bilimsel alanlarda hakim olmuşlarsa da,
kadınları çoğu zaman kendilerine değil yaptıkları işlere ikna edebilmişlerdir. Bütünüyle inandırabildiklerini de söyleyemeyiz.
Kadınların bilim alanına (erkek alanı) girip bilimi kadın gözüyle incelemeye başlamalarıyla bütün bu büyü bozulmuştur. Kadınlar kendilerine biçilen payın biyolojik varlıklarının bir yansıması değil de sosyal örgütlenmenin bir yansıması olduğunu anlayınca bilimin de bir sosyal örgütlenme (erkek örgütü) olduğundan şüpheleri kalmadı.

Özellikle doğa bilimlerinde bilim kadınları, bilimin ve bilim tarihinin olduğu ve gösterildiği gibi olmadığını kanıtlamaya
çalışıyorlar. Fakat onların edindikleri tecrübeler ve elde ettiği sonuçlar bilim adamları ve bilim kurumu tarafından görmezlikten geliniyor. Bu kadınlardan biri de Evelyn Fox-Keller. Fox kadınların bilimsel araştırmalarda tarafsız veya cinsiyetsiz olması için feminist olmaları gerekmediğini McClintock`u örnek göstererek vurgular. Hücre
genetikçisi olan Barbara McClintock “organizmalar için bir his yaratmıştı”; o doğa üzerinde hükmederek değil doğayı dinleyerek, izleyerek ve ona saygı duyarak hareket ediyordu. McClintock büyük başarıların ve buluşların sahibidir (1940′larda ki buluşu sözgelimi; sadece genler organizmanın gelişmesini yönlendirmiyorlar, fakat aynı zamanda kendileri de yönlendiriliyorlar, gelişme süreci içerisinde onları çevreleyen hücreden ve bütün organizmadan etkileniyorlardı.
Yani genetik “program” kesinkes değiştirilemeyecek bir biçimde genlerde yazılı değildi; o organizmanın şartlarına ve çevresine bağlı oluyordu) Bu ve buna benzer tezler bilim adamları tarafından benimsenmiyordu. Tezin yanlışlığından veya doğruluğundan kaynaklanan bir tepki değildi bu tepki, McClintock’un kadın olmasından kaynaklanıyordu. 1940′larda reddedilen bu tezler 1983′de kabul edildiler ve McClintock tıp ve fizyoloji dallarındaki başarılarından dolayı ödül aldı. Tabii ki 40 yıl sonra verilen bu ödül bilim adamlarının yanıldıklarını kavradıklarından kaynaklanmıyor; bu ödül aslında kadın hareketinin bilime kendi başarılarını kabul ettirmesinin bir sonucudur. McClintock kendisi feminist değildi ve sosyal cinsiyetin (gender) bilimde her hangi bir rol oynamadığını düşünüyordu, fakat onun başarısının gizli tutulması bugun bile bilimdeki cinsiyetin sosyal konumunu ortaya koymaktadır.

Bilime ve bilim tarihine feminist bir bakış açısıyla yaklaştığımızda bilimin diğer cinsiyet üzerine kurulmuş bir cinsiyet ideolojisi
barındırdığını görebiliriz. Feminizm şüphesiz “bize sadece bir özne yaratmadı o aynı zamanda bu özneyi nasıl araştırabileceğimize dair özel bir analiz metodu kazandırdı”

Bilim alanına feminist bir gözle baktığımızda karşımıza kadın-erkek, objektif-subjektif, sevgi-iktidar ve bilim-doğa terimleri çıkıyor. Erkek bilimciler ve bilim tarihi doğa yerine bilimi, sevgi yerine iktidarı ve objektif olma yerine subjektif olmayi yeğlemişlerdir.
Tüm bunlardan sonra ise artık sorun şudur:
Kadınlar bu alanda (bilim ve erkek) yer almaya devam edecekler mi? Bu alanın dışında mı kalacaklar, yoksa alternatif bir bilim mi yaratacaklar? Ya da mevcut erkek biliminin içinde yeralıp parça parça değiştirmeye mi uğraşacaklar?
ALINTIDIR)

Hazırlayan MEDIUM )
Cadılık ve Sanat

Sinemaya da aktarilan Umberto Eco' nun Gülün Adi adli romaninin yedinci bölümünde rahip Jorge, Kilisenin felsefesini su sözlerle dile getirir: "Kilise Kanununun adi Tanri Korkusudur. Halk devamli korkmalidir ki Tanrinin gölgesi olan Kilise ayakta kalabilsin." Bu sözler ayni zamanda Engizisyonun temelini de olusturur. Engizisyon bu amaçla kurulmus ve görevini de yillar boyunca acimasizca yerine getirmistir. Engizisyon' un en çok hismina ugrayanlarsa cadilardir.
Aslinda cadiligin kökünde, Avrupa' ya kuzeyden gelen barbar kavimlerin dogaya ve bilinmeyene olan tutkusunu bastirarak halki batil inançlarla korkutmak isteyen Kilise' ye karsi bir protesto vardir. Bu protesto en çok Ingiltere adasinda kendisini göstermis ve halkin yogun tepkisiyle buraya Engizisyon girememistir. Günümüzde bu Witch kültü, bati Avrupa' da Hiristiyanliga karsi pagan dinlerin yeniden ayaklanisi anlamindadir. Murray' in 1921' de yayinlanan The Witch-Cult in Western Europe adli arastirmasinda, cadilarla cinler arasindaki baglanti söyle tanimlanmistir: "Bir zamanlar Avrupa' da yasayan cüce irktan çok az elle tutulur bakiye kalmistir günümüze.
Ama bu irk cinler ve perilerle ilgili birçok hikayede varligini koruyabildi. Her yedi sende bir insani kurban etmelerinden baska bunlarin dini inançlari ve gelenekleriyle ilgili bir bilgimiz yok. Cadilarin, bu periler olarak bilinen irk ile güçlü bir baglantisi oldugu kesindir. Tahminimce üç yüz yil öncesine kadar, peri irkina bagli gelenekler devam etmistir ve bu gelenekleri sürdürenlere de cadi (Witch) denmistir." Fakat, Engizisyon papazlari böyle düsünmemislerdir. Cadilikla suçlanan kisinin içine girdigi varsayilan cinleri çikarmak için önce ellerini ayaklarini mengenelerle sikistiriyor, sonra kollarindan ve bacaklarindan geriyor ve sonunda cadinin iyice kurtulabilmesi için onu bir direge baglayarak diri diri yakiyorlardi. Cadilikla suçlanmak için de öyle olaganüstü bir sebebe gerek yoktu. Örnegin birinin yüzünde, kolunda veya kaba etinde belirgin bir beni veya ten lekesi varsa bu isaret o kisinin Seytan' la isbirligi yaptigina kesin bir kanit sayilirdi. Ormanda biraz fazla dolasip yabani bitkileri toplayarak sebze çorbasi yapan kadinlar da emri altindaki cinlere ziyafet vermekle suçlanip alelacele Engizisyon heyetinin karsisina çikariliyorlardi. Eger bir kadin kilisedeki ayin sirasinda esnerse, kutsal sözleri duyan içindeki cinin kaçmak için agzindan çikmaya çalistigi düsünülürdü. Cinlere karisan genç kizlarla ilgili ilginç bir olay da 1692 yilinda, ABD' nin Massachusetts eyaletinin Salem kasabasinda meydana gelmistir. Ann Putnam, Marry Wadden ve diger kizlarin garip iddialarla ortaligi ayaga kaldirmalari sonucunda, bir tür Engizisyon mahkemesi kuruldu ve yobazlar kisa zamanda kasabada dehset verici bir cadi avina giristiler. Yillar sonra her seyin bir düzmece oldugu anlasildiginda ise çoktan is isten geçmisti. 1487 yilinda yazilan bir kitapta cadilarin nasil meydana çikarilacagi ve cinlerle iliski kurduklarini itiraf etmeleri için hangi iskencelerin yapilacagi genis bir sekilde anlatilmaktadir. Malleus Maleficarum (Cadilarin Balyozu) adli bu üç ciltlik eserin "Acaba cinler kendi baslarina kötülük yapabilirler mi, yoksa illaki bir cadinin yardimina mi gerek duyarlar?" adli bölümünde su görüse varilir; "Tanri' nin kullari olmaksizin da cinlerin etkisi vardir. Ama, bir yerde cinler faaliyet gösterecekse, orada mutlaka kendilerine yardim etsin diye birisini bulup kandirirlar ve onun vasitasiyla kötülüklerini daha etkili bir biçimde yayarlar. Bu yüzden, cinlerle ilgili bir olaya tanik olan iyi bir Katolik, çevresindekileri dikkatlice incelemeli ve kimin cadi oldugunu tahmin edip yetkililere hemen bildirmelidir." Yazar, nedense aklini kadinlara fazlasiyla takmisti. Cadilarin kesinlikle kadinlarin içinden çiktigina inaniyordu. 1631 yilinda yazilan Cautio Criminalis adli eserde ise bütün bu kepazeliklerin din adina yapilmasinin utandirici oldugu belirtilmekteydi. Bir dedikodu yüzünden cadi diye damgalanan kadinlari çirilçiplak soyup en mahrem yerlerine kadar inceledikten sonra öldüresiye iskence yapmanin ilahi adaletle bir ilgisi olmadigi da bu kitapta savunulmaktadir.

Cadılık ve Maji

Her cocuk,gözlerinizi kapatıp rüzgara ve yıldızlara fısıldadıgınızda büyü yapmış olacagınızı bilir.Yetişkinler ise yarayacagına inanmak için,karmasık,ayrıntılı ve süslenmiş büyülere ihtiyaç duyarlar.
Kendi içinizdeki sesi dinleyin,kendi yolunuzu kendiniz belirleyin.Cadılar,cocukca olandan,ayinsel olana dogru giderler.Ama özünde basarılı bir majikal çalışma için en önemli olan kararlılıktır.
Sihirle her sey mümkündür.Ama sadece güvenimiz ve konsantrasyonumuz dagları yerinden oynatabiliyorsa.
Sihir , cadılıgın vazgeçilmez bir parçasıdır.
Büyü yapabilmek için öncelikle bir neden ve sonuç gerektirir. İradeniz çok güçlü olmak zorundadır. Kararlılık cok onemlidir.
Bütün büyüler kişinin ruhundan çikar.Majide çok çalışmak en önemli şeydir. Bir kitaptan alınan birkaç sözcük veya bir siteden edinilen bilgilerle birşeyler yapmak imkansızdır.Yapılabilse bile sizin tahmin ettiginizden,umdugunuzdan cok cok daha farklı sonuclar dogurur.

Maji zaman gecirmek,oyalanmak,eglenmek için yapılabilecek bir ugras degildir.Maji bir yasam tarzıdır.Bir sistemdir.Çok fazla çalışma, konsantrasyon,irade ve güç gerektirir.Genellikle maji şifa vermek, iyileştirmek için ,çözülemeyen problemlerde veya kişisel işlerde kullanılır.
Maji sadece sihir yapmış olmanın dısında ; bir kutlama ,bir iletişim ,bir sukran belirtisi olarakda kullanılabilir..
İngiliz kolonilerinin yaşadığı Massachusetts yakınlarında bulunan Salem Kasabasının önde gelen tüccarlarından, Samuel Parris, bir dönem Barbados’la ticaret yapmış, oradan gelirken de yanında eşine ev işlerinde yardımcı olabileceklerini düşündüğü bir çift köle getirmişti;Jhon ve Tituba. Tituba, Parris’lerin 9 yaşındaki kızı Betty ve 11 yaşındaki yeğenleri Abegail’in bakıcılığını yapıyordu. Özellikle kışın soğuk havalarda kızlar evin dışına çıkamıyorlar ve vakitlerinin çoğunu Tituba’nın yanında geçiriyorlardı. O da onlara can sıkıntılarını atmaları için bir sürü vudu büyücüleri ve büyüleri içeren Barbados hikayeleri anlatıyordu. Onları şok edebilecek kadar ilginç ve kötü öğeler içeren bu hikayelerden etkilenmeye başlayan kızlar, çok geçmeden Tituba’dan aldıkları bilgilerle kasabadaki yaşıtları olan diğer kızlarla birlikte karanlık işlerle uğraşmaya başladılar. İlk zamanlar bir bardak içindeki suya yumurta akı koymak süretiyle ilkel olarak oluşturdukları kristal kürelerde birbirilerinin fallarına baktılar, birbirlerinin kocalarının neye benzeyeceği konusunda yorumlar getiriyorlar ve eğleniyorlardı. Ancak eğlenceli ve can sıkıntısını gideren bir oyun gibi devam eden olay, bir kabusa dönüşmeye başladı.
1692 yılının Ocak ayından sonra, kızlar sara gibi nöbetler geçirmeye, garip sesler çıkarmaya, yerlerde ve çukurlar içinde sürünmeye, acı içinde vücutlarının eğip bükmeye başladılar. Kızlar, Tituba’nın büyüleriyle olan ilgilerini gizlemek için mi yoksa gerçekten büyülenmiş olabileceklerinden korktuklarından mı bilinmez; kasabada o güne kadar bu tür olaylarla hiç adları geçmemiş cadıları suçladılar.

O dönemlerde cadı büyülerinin hastalık ve ölüm sebebi olduğuna ve cadıların güçlerini Şeytan’ın kendisinden aldıklarına inanılırdı. Bu sebeple bu acılar içindeki masum görünüşlü kızların acılarının sona erdirilmesi için onları bu hale koyan cadıların bulunmasına karar verildi. Soruşturma sırasında kendi yaptıklarının ortaya çıkmasından korkan kızlar bazı isimler vermeye başladılar.
Soruşturmadan hemen önce, Mary’nin teyzesi cadıları bulmak için büyüden yararlanmak istedi ve Tituba’ya tarifi eski İngiliz reçetelerinden alınan bir Cadı Pastası yapmasını emretti. Çavdar ve büyülenmiş kızların çişleriyle yapılacak olan pasta, bir köpeğe yedirilecekti. Sonrasında da köpek ya çıldıracaktı ya da gidip yeni sahibi olan cadıyı bulacaktı. Parris, Şeytan’dan kurtulmak için Şeytan’dan fayda bekleyen bu kadına çok kızmıştı, fakat artık olanlar olmuştu. Parris kilisede; “Aramızda Şeytan geziniyor, Öfkesi yıkıcı ve korkunç olacak ve en kötüsü ne zaman susturulabileceğini ancak ve ancak Tanrı bilir” diye konuşma yaptı.
İlk suçlananlar; Tituba, kocasının yokluğu zamanında ailesiyle tek başına kalan Sarah Good ve uşağı ile evlenmeden aynı evde nikahsız yaşayan yaşlı kadın Sarah Osborne oldular ve bu üç kadın hemen tutuklanarak mahkemeye çıkarıldılar. Kadınların sorguları esnasında ise küçük kızlar (Cadılar) sara nöbetleri geçirmeye başladılar ve cadıların hayaletlerinin mahkeme salonunda dolaştıklarını, onlara; saldırıp tırnakladıklarını, ısırdıklarını söylediler. Mahkeme heyeti tarafından bunları yaptırmamaları konusunda uyarı alan Sarah Good ve Sarah Osborne masum olduklarını ve olaylarla bir ilgileri olmadıklarını yinelediler. Cadı pastası olayından bu yana sürekli olarak Parris’ten dayak yiyen ve küçük kızlara anlattığı hikayelerin ortaya çıkmasındna korkan Tituba, cadı olduğunu itiraf etmek zorunda kaldı. Kendisini kurtarmak için ise; kapkara bir köpeğin onu tehdit ettiğini ve kızlara işkence yapması için zorladığını, biri kırmızı diğeri siyah iki kedininde onu emri altına almış olduğunu söyledi. Ayrıca geceleri her iki Sarah ve onların hayvanları ile birlikte cadı toplantılarına uçarak gittiklerini anlattı. Bununla birlikte onu evvelki gece küçük Ann’iye saldırmak için zorladıklarını söyledi. Bu itiraflar sırasında “Bir evvelki gece cadılar benim kafamı kesmeye çalıştılar” diyerek bağırdı Ann. Bunun üzerine küçük Ann’iden de tasdik gelince kadınların üçününde cadı olduklarına kesinlik getirildi. Tituba ölüme gideceğini anlayınca esas büyük darbeyi Salem Kasabasına indirmeye karar verdi ve cadıların üç kişiyle sınırlı olmadığını açıkladı. Ona göre Salem’de 6-7 kişilik bir cadı grubu vardı ve bu grup uzun boylu, beyaz saçlı ve hep siyah cübbeler giyen gizemli bir adam tarafından yönetiliyordu. Sonraki günlerdeki sorgularında Tituba siyahlar içindeki bu adamın gelip kendisine defalarca Şeytan’ın defterini imzalatmaya çalışmıştı ve o arada defterde Salem’de yaşayan 9 kişiye ait imzayı gördüğünü anlattı. Kızların üzerinden hayaletleri çekmesi için uyarılan kadınlardan yaşlı olan Sarah Osborne ağır zincirlere dayanamadı ve öldü. Bu dava içindeki ilk ölümdü. Böylece ilk iki Cadı Boston hapishanesine gönderilirken mahkeme heyeti diğer cadıların peşine düşmeye karar verdi.
Kasabada yaşayan cadı grubunun haberini alan mahkeme kızları daha fazla isim vermeleri için zorlayınca, Ann Jr. daha önceden intikam duygusuyla dolu olan annesininde zoruyla kasabanın kongre üyelerinden birisinin karısı olan Martha Corey’i suçladı. Martha küçük Ann’iyi bu saçma suçlamadan vazgeçirmek için onu ailesinin yanında ziyarete gitti. Ancak Ann korkunç nöbetler geçirmeye başladı ve onun hayaletinin bir adamı kazan içinde pişirirken gördüğünü söyledi. Kızlardan Mercy ise, başka cadılarında ona katıldığını ve kendisini Şeytan’ın defterini imzalaması için zorladıklarını anlattı. Marta Corey mahkemede kendisini savunurken oldukça başarılı idi. Ne varki kızlar onun savunması sırasında derin acılar içindeydiler ve mahkemeye ısırık izlerini gösteriyorlardı. Kasaba Heyetinden olan Kocası bile onu itiraf etmesi için zorlamıştı.
Bir sonraki sanık ise bölgenin önde gelen isimlerinden Rebecca Nurse idi. İlk mahkeme sırasında eğer bu iki kadın suçlanmış olsalardı sanırız ki mahkeme heyeti kızları yalancılıkla suçlayacaktı. Ancak olaylar öyle bir hal almıştı ki herkes kızların ağızlarından çıkacak isimlere bakıyordu. Rebbeca’yıda yine Ann Jr. annesi suçlamıştı. Diğer kızların da kendilerini tasdiklemesi üzerine aslında kilise mensubu olan bu kadında okkanın altına gitti. Bu arada Sarah Good’un 4 yaşındaki kızıda bu suçlamalardan nasibini aldı ve annesi ile birlikte çalışmaktan suçlandı.
Bu karambol esnasında Mary’nin yanlarında hizmetçi olarak çalıştığı Procten ailesi (Ki bu aile eğer nöbetler geçirmeye devam ederse Mary’i çok kötü döveceklerini söylemişlerdi ve bu da bir nevi cadılık sayılırdı), Rebbeca’nın kızkardeşi (çünkü ablasının asılsız olarak suçlandığını iddia ediyordu) ve tabiki meşhur Tituba’nın herşeyden habersiz kocası Jhon tutuklandılar. Kızlardan Abegail ise Mary’i defteri imzalamış olmakla suçladı (Çünkü Mary yanında çalıştığı aileden korkmuş ve yaptığı suçlamaları geri çekmek zorunda kalmıştı). Böyle küçük kızlar kendi aralarında bir oto kontrol mekanizmasını oluşturdular. Ya cadı olarak birilerini suçlamak zorundaydılar ya da kendileri cadı olarak suçlanacaklardı. Mary ile Martha’nın kocası olan Giles, uzun yıllardır Salem Kasabasında yaşayan ve Sansasyonel partiler veren Bridget Bishotl ve zaten aklı yerinde olmayan ve cadı suçlamasını seve seve kabul eden Abegail Hobes’ta tutuklandılar.

Nisan ayında mahkeme, bu aklı bozuk kadının suçlamalarına dayanarak kasabadan 9 kişiyi daha tutukladı. (Çok yaşlı bir adam olan Nenemiah, kendi anne ve babası, Birdget’in oğlu ve karısı, Rebbeca’nın diğer kardeşi Mary Esty, Zenci bir köle, Sarah Wilds ve Zengin bir tüccarın karısı olan Lina English). Artık mahkemeye sanık olarak sadece Salem Kasabasındakiler değil komşu kasabadakiler bile çağrılır hale gelmişti olaylar. Sanıklar sürekli iddiaları reddediyor, kızlar ise ısrarla nöbet ve çığlık krizleri ile birlikte onları suçlamaya devam ediyorlardı. Yeni sanıklardan ise sadece Nenemiah’ın bir cadı olmadığını açıkladılar. Bu hesaplarına göre onlar; yaşlı, savunmasız ve suçsuz insanları suçlamayacak kadar masum ve acı çeken zavallı kızlardı. Diğerleri ise tutuklandılar. Olaylar çok kısa süre içinde gelişiyordu. Nisan ayının sonuna gelindiğinde ise 6 cadı daha tutuklandı. Artık sanıklar ve hikayeleri o kadar çok artmıştı ki herkes olayın başlangını bile unutmaya başlıyordu nerdeyse. Bu hikayeler içinde en ilginç olanlardan birisi ise şöyle gelişmişti: Maine’de oturan George Burroughs tutuklandı ve mahkemeye çıkarıldı. Eski zamanlarda Salem Kasabasında bir süre papazlık yapmış bir adamdı ve o dönemde kasaba sakinlerinin bir kısmı ile tabiki özellikle Ann Jr. annesi ile pek geçinememişti ve bu da intikam için oldukça iyi bir yoldu. Onu ilk suçlayan Ann Jr., bir papazın kendisine imzalaması için defteri getirdiğini ve adının ise Burroughs olduğunu söylediğini, bundan önce ise bir çok insanı kurban ettiğini artık kendisinin cadı’dan bile üstün mertebede şeytana çok yakın bir varlık olduğunu anlattı. Senaryo birbirine çok iyi bağlanıyordu. Herkes Tituba’nın bahsettiği siyah cübbeli adamın bu olduğuna emin olmuştu. Mahkeme cadı grubunun efendisini, şeytanın uşağını yakalamış olmakla müthiş bir gurur duymaya başladı ve tutuklanmalar son hızıyla devam etti.
1692 yılı Mayıs ayının sonu geldiğinde küçük kızların suçlamaları yüzünden hapiste ve sorguda olmak üzere nerdeyse 95-100 kişi kadar tutuklanmıştı. Bazı yasal zorunluluklardan dolayı bu suçlular bir üst mahkemeye çıkana kadar beklemek zorundaydılar. Massachusetts’den yetkili bir yargıç gelince asıl davalar Haziran ayını buldu. Davası ilk sonuçlanan Bridget Bisholt oldu iki gün sonrada asıldı. Bu arada Yargıçlardan birisi kızların mahkeme sırasında gördükleri hayaletlerin yeterli delil oluşturmayacağını ve davaların düşmesi gerektiğini savunarak mahkeme heyetinden ayrıldı. Tabiki onun bu hareketi cadılıkla suçlanmasına sebep oldu. Masum kızlar önlerinde hiçbir engel tanımıyorlardı. Bu hayalet görme olayları mahkeme heyetince de çeşitli uzun tartışmalara konu oldu ve sonuç olarak bunların tam bir delil teşkil edilemeyeciğine karar verildi ve başka güvenilir yollar aramaya başladılar. Cadıları kızlara dokundurmaya karar verdiler ve bu da diğerinden farklı değildi. Kızlar acı dolu çığlıklarla nöbetler geçirmeye devam ettiler ve sonuçta 20 Hazirana gelindiğinde 6 kişinin daha asılmasına karar verilmişti bile.
Bu arada mahkeme sırasında ilginç bir lanet olayıda oldu. Mahkeme başladığından beri cadı avcısı olarak bulunan Peder Noyes Sarah Good’u itiraf etmeye zorluyordu. Fakat Sarah kendisine “Ben senin bir büyücü olduğundan daha fazla cadı değilim. Eğer sen şimdi canımı alırsan, bir gün Yüce Tanrı sana içmen için bolca kan verecek” diye haykırdı. Peder Noyes olaylardan yaklaşık 25 yıl sonra büyük bir iç kanama geçirdi ve öldü.

Kızlar artık kasaba içinde erişilmez bir güce sahip olmuşlardı. Bu arada komşu kasabadaki cadıları tanımadıkları için isimlerini bilmiyorlar ve oradaki halktan bazılarını çağırıp dokunma testi yapıyorlardı. Bu arada bazı sanıklarda kendilerini idamdan kurtarabilmek için başkalarının isimlerini veriyor beni olaya bu zorladı, bana şöyle yapmamı söyledi gibi yalanlarla davayı dallandırıp budaklandırıyorlardı. Komşu kasabadan bir yargıç ve eski bir valinin oğlunu suçladılar, işin en ilginci ise aynı kasabadan iki köpekte bu suçlamalardan nasibini aldı. Yüzlerce insan yargılandı bir o kadarı dokunma testinden geçti. Ağustos ayına gelindiğinde 4 kişi daha darağacında sallandı. Peder Burroughs ise tam asılmadan önce yüksek sesle dua ederek izleyenler ve halkın arasında söylentilere neden oldu. Çünkü o zamanki inanışlara göre Şeytan ya da onun uşakları dua edemezlerdi. Ancak kızların bastırılamaz hırsları sayesinde o da asılmaktan kurtulamadı ve hristiyan adetlerine göre gömülmeyi haketmediği için bir tepe üzerindeki sığ ve küçük mezara diğerlerinin yanına gömüldü. Eylül ayında ise aynı tepedeki mezarlara 8 kişi daha gönderildi.
Yargılama sırasında suçlamaları asla kabul etmeyen zengin ve varlıklı Giles Corey, dava sonucunda mal varlığına el konulacağını biliyordu. Bunun olmasını istemediği için davaya bakan mahkemeyi tanımadığını söyledi. Böylece mahkeme dayava bakamayacağı gibi mal varlığınıda korumuş olacaktı. Ancak Mahkemenin buna tepkisi hiçte Corey’in beklediği gibi olmadı. Salem meydanında halka açık bir yerde Corey yere zincirlendi ve üzerinde büyük bir tahta plaka konuldu. Bu plakanın üstü çok ağır bir taş yığını ile kapatıldı. Corey ezilmeye başlamıştı ancak yinede itiraf etmiyordu suçunu ve üstüne üstlük daha fazla taş koymaları için onlara bağırıyordu. Bir ara fazla basınçtan dili bile dışarıya fırlamıştı. Daha fazla taş konulduğu zaman Corey dayanamadı ve öldü. Daha sonra olaya bir açıklık küçük Ann’iden geldi. Corey Şeytanın defterini imzalarken asılarak ölmeyeceğine dair Şeytandan garanti almıştı.
O dönemde kimse tarafından tam olarak bilinmese bile bunlar son idamlardı. Kızların suçlamaları tam bir histeri krizi durumuna ulaşmıştı ve en sonunda Mahkeme Heyeti Başkanı Phips’in karısını bile cadılıkla suçladılar. Bunun sonrasında 29 Ekim tarihinde Phisp mahkemeyi dağıttı, fakat hapishaneler cadılarla doluydu. İşlemlerin bitirilmesi için umumi mahkemeler görevlendirildi, artık davalara Salem’de değil her cadının kendi yaşadığı kasabada bakılıyordu.
Olayların sonuna doğru kızların gördüğü hayaletler mahkemece delil olarak kabul edilmeyince suçlamaların büyük bir kısmı düşmüş oldu. En son davaya ise Mayıs 1693 yılında bakıldı ve kalan diğer tüm sanıklar suçsuz bulundu. Böylece kabus artık sona eriyordu. Aslında olayların başlamasına sebep olduğuna inanılan Tituba serbest bırakıldı ve mahkeme masraflarının karşılanabilmesi için bir köle tacirine satıldı.
(Mahkemeye Özel Not: O dönemlerde sanıkların çoğu suçlamaları inkar ettikleri için tutukluluk süreleri ve davaları uzun sürmüştü ve tabiki işkence gördükleride katılırsa ortaya çıkan tüm masraflar sanıklara ödettirildi.)
O dönemlerde yaşanan olaylar bu güne kadar video film piyasalarında bulunan bir çok filme konu olmuştur ve hala Salem kasabasına bir çok turist çekiyor. Cadıların gömüldükleri o sığ mezarların bulunduğu tepe aslında çoktan yüksek binalarla kaplanmış durumda ama söylentilere göre hala asılanların hayaletleri ortalıklarda
Cadı Avları

Tarihte ilk olarak eski Roma’da karşımıza çıkan cadıları Ortaçağ boyunca ve yakın tarihe kadar Avrupa’nın her ülkesinde ve yakın bir döneme kadar da Güney Afrika’da bulmak mümkün. 430′lu yıllarda büyü, iyi veya kötü bir özellik taşıyıp taşımamasına bakılmaksızın şeytanla yapılmış bir anlaşmanın sonucu olarak kabul edildi; oysa eski Roma’da sadece kötü büyüler bir yargı suçu sayılıyordu. Büyünün suç sayılmaya başlaması ile cadı avcılığının temelleri de atılmış oluyordu. Teolog B.von Worms (965-1025) cadıların şeytanla işbirliğine girdiğini ve Hıristiyanlığa karşı savaşan kafirler olduğunu açıkladı. Bu, özel olarak kadınları ifade etmemesine rağmen kadınların maruz kaldıkları bir suçlamaydı. Yasal olarak ilk cadı yargılanması 1204 yıllında gerçekleşti.
1080 yılında Papa Gregor VII yaşanan büyük bir doğa felaketinin ardından yaptığı açıklamada bu olayın tanrının bir cezası olduğunu, ölmüş olan suçsuz kurbanların intikamı sonucu geliştiğini ve sadece bu öfkenin giderek artacağını ifade etmesinden sonra 1115 yıllında otuz kadın aynı günde yakılmıştır. 1585 yılında Trier’de o kadar çok kadın cadılık suçlaması ile yakılmıştı ki, iki köyde sadece iki kadın kalabildi. 1630 yılında ise Würzburg Bischof’u 1200 kadın ve erkeğin yakılmasına neden oldu. Toplu halde cadıların yakılması veya linç edilmesi olaylarının benzerlerini tarihde sıkça görmek mümkündür. Bu sayı bazen bir kaç ay içinde 250′den fazla kurbanı kapsamaktaydı. Bazı tek olaylarda sayı 500′ü bile buluyordu.
Bu dönemde cadı olarak yakılan, tarihe geçen ünlü kadınlardan Jeand’Arc kendi geleceğini saplamak isteyen diğer kadınların kaderini paylaşacak ve cadılık suçlaması ile 1430 yılında 30 yaşında iken yakılacaktı, tıpkı Agner Bernauer gibi.
Kadın figürü Hırıstiyanlık’ta şeytanın pek çok özelliğini içinde taşır, aynı özellikleri Islam ve Hinduzim’de de görmek mümkündür. Ayrıca cinsler arasındaki ayrım nedeni ile de kadınlar belirgin olarak cadılık suçlaması ile karşılalıyorlar. Cadı olarak yargılanan kadınların büyük bir kısmı yaşlı, dul kadınlardır. Yaşlı kadınlar erkek kontrolü altında yaşama dönemlerini geçirmiş, rahat hareket eden kadınlardı. Dul kadınları ise denetleyecek erkekler yoktu. Bu kadınlar ebelik, çocuk ve hastabakımı ile ilgileniyorlardı. Bu nedenle diğer kadınlar üzerinde belli etki kazanıyorlardı. Bütün bu özellikleri onları yeterince tehlikeli bir duruma getirmeye yetiyordu. 15. yy’da Papa cadıların gece uçtuğunu söylediği için, gece sokakta yalnız yürüyen yaşlı kadınlar şeytanın toplantısına gitmekle suçlanabiliniyordu. Kadınların süpürge ile uçtukları idda edilen bu yıllarda Leonardo de Vinci ilk uçak modelini çiziyor ama uçma denemesi başarısızlıkla sonuçlanıyordu.
14. yüzyılın sonlarına doğru Avrupa’da cadı sözcüğünün anlamı epeyce değişti. O sırada Avrupa, nüfusunun dörtte birinin ölümüne neden olan korkunç kara ölümün (Veba) sarsıntısı içindeydi; kutsal kitapta (Tevrat-Incil) sözü edilen kıyamet gününün yaklaştığı kanısındaydı. Yoksullar kilise ve soyluların baskısından kurtularak, Hırıstiyanlıkla ile daha eski gelenekleri kaynaştıracak yeni topluluklar oluşturmaya çalışıyorlardı. Devletlerin ve kiliselerin bu olaylara karşı tepkisi acımasız oldu. Kendilerine karşı gelen ya da farklı düşüneneleri - kafir- yakalıyarak işkence ile öldürdüler. Cadılar tüm kafirlerle birlikte kilisenin baş düşmanları ilan edildiler. Bunları ortadan kaldırmak için, Engizisyon adı verilen kiliseye bağlı mahkemeler kuruldu. Dönemin din adamları cadıların işledikleri ileri sürülen suçları içeren korkunç bir liste hazırladılar. Bu listede cadıların, şeytanla iş birliği yaparak ruhlarını satmakla doğaüstü güçler kazandıkları; şeytanın törenlerine katılmak için geceleri süpürgelerine binip uçtukları, hayvanlarla ilişki gerçekleştirdiği; Cumartesi günleri yemekli toplantılar düzenledikleri, çocukları şeytanın buyruğu ile çiğ çiğ yedikleri gibi akıl almaz suçlamalar yer alıyordu. Kiliselerde cadı ve kafirlere karşı toplatıların yapıldığı bu dönemde Yahudilere karşı da aynı amaçla toplantılar yapılıyordu. Cadıların Cumartesileri -Yahudilerin kutsal gününde- yaptıkları idda edilen toplantıları, onların su kuyularını Yahudilerle birlikte cüzzam virusu ile zehirledikleri iddaları, Yahudi ve cadı adının birlikte anılmasını, Yahudi düşmanlığının kökenini de göstermektedir.
Roma Katolik Kilisesi cadılık ve onların cezalandırılması fikrini sömürgecilikle birlikte dünyanın geniş bir bölgesine kendisi ile birlikte götürdü. 17. yy’da Ingiltere’de Oliver Crowell, Matthew Hopkıns adında bir generali cadıları yakmakla görevlendirdi. Cadı avcılığı 18. yüzyılın ortalarına kadar Iskoçya’da sürdü. ABD’de 1692′de Massachussetts eyaletindeki Salem’de birçok kişi cadılıkla suçlanarak yargılandı ve asıldı. 1996 yılında Güney Afrika’da 300 insan cadılık suçlamasıyla yerel mahkemelerde yargılanıp öldürüldü; Nelson Mandela buradan kaçan insanlar için Pietersburg’da mülteci kampı oluşturdu. Batı Afrika ülkelerinde meydana gelen tetanos salgını üzerine çocuk ölümlerinin yükselmesinden sonra hükümet radyodan yaptığı açıklamada ölümlerden cadıları sorumlu tuttu, ardından pek çok yaşlı kadın cadılık suçlaması ile öldürüldü.
Fransız devrimcisi J. Michhelt (1789- 1874) cadıları halkın doktorları olarak niteliyor ve onların feodalizmin bir kurbanı olduğunu belirtiyordu. Etnolog Malinowski cadıların yakılması olayının toplumların kriz dönemlerinin bir sonucu olduğunu belirtiyor.
Cadılığın Dalları

Gardnerian: Çağdaş Cadılığın babası olarak söz edilen Gerald Gardner tarafından kurulmuştur.Gardnerci cadılık,katı bir şekilde Gerald Gardner’in kendi yazdığı Gölgeler Kitabı’na dayandırılır.O’nun rituellerine bağlı kalınır.
Alexandrian: Alex ve Maxine Sanders tarafından kurulmuştur.Gardnerian ‘lara göre daha ılımlı ve esnektir.
Miras: Aileden gelip,kuşaktan kuşağa aktarılan cadılıktır.
Geleneksel: Geleneksel cadılar,cadılığı içgüdüsel olarak uygulayanlardır.Genellikle cadılığı daha keşfetmeden,maji uygular ve yönergeleri öğrenirler.
Hedgewitch: Çalışmaları tamamen toprak ve doğaya dayanan cadılardır.Hemen hemen sadece,otlar ve bitkilerle çalışırlar.
Cadılar bu geleneklere bağlı kalarak Münzeviler ya da Cadılar Meclisi denen gruplar halinde çalışırlar.
Cadılar Meclisi,belirli aralıklarla buluşan ve birlikte çalışan bir cadı grubudur.Cadı Meclisi 13 kişiden oluşmak zorunda değildir.Ama 3 ‘ten fazla kişi barındırmalıdır.
Kendi başına çalışan cadıya , Münzevi Cadı denir.
Aynı cinsiyette bile olsa,birlikte çalışan iki cadının ilişkisine de Ortaklık denir.
Cadıların Ağzından Cadılar

***“Cadılık sanatının ne olduğunu merak ediyorsanız, bizim geleneğimizi anlamayan ve anlamak için de herhangi bir çaba göstermek istemeyen insanların söylemlerinden oluşan ön yargılarınızı bir kenara bırakın. Cadılığın günümüzde de canlı bir şekilde varlığını sürdüren ve en az geçmiş çağlardaki kadar çok uygulayıcısı olan bir inanç sistemi olduğunu göz ardı etmeyin.
***Bizler, kutsal olanın hem dişi hem de erkek olduğuna inanırız. Bu ikisinin eşit ve dengede olduğuna inanır, yaşamlarımızda ve kendi içimizde bunun dengesini kurmaya çalışırız. Hem Tanrı’ya hem Tanrıça’ya inanır, kişisel ihtiyaçlara göre Tanrıça’yı İsis, Astarte yada Hekate gibi adlarla, Tanrı’yı Osiris, Pan veya Herne gibi adlarla isimlendiririz. Bunu anlamak için Kutsal olanın sonsuz yüze sahip olan aynadan bir küre olduğunu, her bir yüzün farklı bir kimliği yansıttığını ama tamamının kutsal olduğunu düşünün.
***Çalışmalarımızda faydalandığımız hava, ateş, su, toprak ve ruh elementleri doğada çevremizi sararken aynı zamanda içimizde de yer alırlar: Hava; düşüncelerimiz, ateş; tutku ve isteklerimiz, su; duygularımız, toprak; bedenimiz ve ruh; iç benliğimizdir. Bunlar büyü yaparken faydalandığımız enerjilerdir.
***Büyü, irade gücüyle değişiklik yapma becerisidir. Büyü yaparken ‘kimseye zarar vermedikçe istediğini yap’ ve ‘iyi yada kötü yaptığın her şey üç misliyle sana geri dönecektir’ kurallarına bağlı kalırız.”
***Pek çok çoğumuz Hekate ismine, hatta Bodrum’da yaşayan bizler yanı başımızda Lagina’daki tapınağının varlığına, bölgemizde çok eskilere uzanan bir inanışı ve kültü olduğu bilgisine aşina değiliz, bu bir gerçek. Oysa yazımıza geri dönüp baktığımızda, bizden çok uzaktaki insanların Hekate ile ilgilendiklerini, uğraşlarına konu edindiklerini görmekteyiz…
***Elle tutulur, gözle görülür bir Hekate tapınağı hemen yanıbaşımızda… Her yöreden çıkan onlarca Hekate heykelcikleri bugün çevremizi ve müzelerimizi doldurmakta… Turizm ve kültürel mirasımızı koruma adına yapılacak çok şey olsa gerek…
Üçler Yasası

Üçler yasasının onurunu koru
Yapdığın herşey üçkatı ile sana dönecekdir,
Yasayı öğren,çok iyi öğren
Ne ekersen,onu biçersin.
Meselenin özünde en önde gelen kendine karşı bir koruma yaratmaktır.
KİMSEYE ZARAR VERMEDİĞİN SÜRECE NE İSTİYORSAN YAP
genel yasadır.Yapdığın herşey ritüellerle,vecizelerle v.s kendin ve başkaları için tutarlı olmalıdır.Iyi düşün ve yapdığın hiçbirşeyden pişman olmamaya çabala.
Aylar ve Maji

Ocak : Bu ay korunma ve güvenlik için ritüellerin ve çalışmaların yapıldığı zamandır.Tedavi için yapılan majilerde en etkili dönemdir.
ŞUBAT: Sağlık ,ilk önce.tadavi ve bunlar için kullanacak yiyecek ve içeceklerin yapılması,motivasyon için yapılacak çalışmalara uygun aydır.
MART : Başarı ve başarının yolunu kesen şeyleri ortadan kaldırmak için yapılan ritüeller ve çalışmalar için.
NİSAN: Olasılıklar,mutluluk ve yeni meşguliyetlere başlamak için yapılan ritüeller.
MAYIS : Büyüme,gelişme ve büyümeyi devam ettirmek için yapılacak çalışmalarda kusursuz bir aydır.
HAZİRAN : Bu ay en iyi ritüellerin ve çalışmaların yapıldığı aydır(sevgiyle ve iyi nedenler için)
TEMMUZ : Kişisel disiplin.otorite.güç için yapılan maji.
AĞUSTOS : Hayatın içindeki uyum,sakinlik ve barış için yapılan majilerin ayıdır.
EYLÜL : Ruhsal büyüme ve gelişme için uygun maji ayıdır.
EKİM : Hayatdaki değişiklikler için maji.
KASIM : Güç ve gerçekler için maji.
ARALIK : Kişisel benliğin.ruhun gelişmesi ve zenginleşmesi için yapılan çalışmalar
Evrensel Denklikler 4 Ana Öğe

TOPRAK
Yön: Kuzey
Burçlar :Boğa-Başak-Oğlak
Gezegen : Satürn
Kuralları : Fiziksel beden,toprak,büyüyen herşey,hayanlar,maddi dünya,doğum ve ölüm,ölümün fiziksel çemberi,para,şehvet,verimlilik.
Mevsim : Kış
Renkler : Siyah-Yeşil-Beyaz
Araç : Tılsım
Duygular : Durağanlılık,melankoli
Tüm toprak ve verimlilik tanrıçaları : Demeter

SU
Yön:Batı
Burçlar :Yengeç-Akrep-Balık
Gezegen :Ay-Venüs
Kuralları :Duygular,aşk,düşler,üzüntü,deniz,tüm sular,bağımsızlık,ruhsal güçler,anne merkezli aile,verimlilik
Mevsim : Sonbahar
Renkler :Mavi-yeşil-gri-çivit-deniz yeşili
Araç : Kupa
Duygular :Aşk,korku
Tüm deniz ve aşk tanrıçaları : Afrodit-İsis-Mari

ATEŞ
Yön:Güney
Burçlar :Koç-Aslan-Yay
Gezegen :Güneş - Mars
Kuralları :Enerji,eylem,cesaret,tepki,saflaştırma,cinsel istek,çöller,volkanlar
Mevsim : Yaz
Renkler :Kırmızı-altın-koyu işne-portakal
Araç : Asa
Duygular :Hırs,kızgınlık
Tüm ateş tanrıçaları : Brigit-Hestia-Vesta

HAVA
Yön:doğu
Burçlar :İkizler-Terazi-Kova
Gezegen :Merkür-Jüpiter
Kuralları :düşünce,iletişim,enerji,hız,öğrenme,yüksek kuleler,rüzgar,nefes
Mevsim : İlkbahar
Renkler :Sarı-beyaz-gümüş-mavi gri.
Araç : Kılıç
Duygular :Eğlence,endişe
Tüm hava tanrıçaları : Vrania-Arianrhod-Aradia-Nuid

Gölgeler Kitabı [Book of Shadows (BOS)]

Gölgeler Kitabı (BOS) wiccanların bir geleneğidir.
Burada receteler,tecrübeler,metodlar ve bilinmesi gerekenler bulunur.
Elf geleneğine sahip olan wiccanlar,aile üyelerine ait olanları kullanmak için alırlar,doğal olarak,kitaba da, kendi tecrübelerini yazarlar,covenlarda başrahibe tarafından yazılır,asla grup dışına çıkarılmaz ama üyeler kendi kitaplarına kendi yazılarıyla yeniden yazabilirler.Doğal olarak,coven üyeleri,kendi kitaplarını da yanlarında getirirler.

Solitary wiccanlar ise bir örnek olmaksızın kitaplarını yaparlar ve bazı tekstlerini başkalarıyla paylaşabilirler.
Gölgeler Kitabı,hayat boyunca hep wiccan ile beraberdir.Bir wiccan öldüğü zaman,kitabı onunla birlikde gömülür veya yakılır.

Gölgeler kitabı nasıl meydana getirilir ; bir sey çok açıkdır ki Gölgeler kitabı,bir wiccan için kutsal gibidir.
Kitap asla başkalarının görebileceği şekilde bırakılmaz,tamamen senden birşeydir,bir günlük gibi.
Eğer kitaba yazı yazacaksanız bir mum ve tutsu yakıp,en güzel dolma kaleminizi alabilirsiniz.
Şık ve güzel harflerle özenle tekstinizi yazabilirsiniz.Daha sonra Gölgeler Kitabınızı pek çok şeyle güzelleştirebilirsiniz.
En sevdiginiz çiçeğin kurusu,beyendiğiniz bir resim veya kartları yapıştırabilirsiniz,
Şekiller çizebilir veya resim yapabilirsiniz.Bu kitabın içinde sizin kişisel enerjiniz bulunur.
Sakin bir zamanda,sevgi ve dikkatle kitabınızı yapabilirsiniz.

Bos’da neler yer alır :
*Vecizeler
*Şiirler
*Kendi yazdığınız ritüeller
*Maji bilgileri
*Maji sonuçları
*Çeşitli majilerle ilgili açıklamalar.Mumlarla maji,renklerle maji,ay majisi v.s.
*Sapmalar
*Rune notları
*Tanrı ve Tanrıça tanımları
*Aroma ve bitki terapisi reçeteleri
*Taşlar
*Numeroloji
*Terimlerin açıklamaları
*Pagan ve diger akımlarla ilgili bilgiler
*Semboller
*Astral izdüşümle ilgili açıklamalar ve kendi tecrübeleriniz
*Meditasyon
*Sabbats ve Esbats larla ilgili notlar
*Elsanatları : kendi araçlarınızla yaptığınız şeyler gibi

Günlük ise ,gölgeler kitabında yer almayacak metinleri yazmak içindir.
Günlükde neler yer alır :

*Alıntılar,şiirler,
*İlginç bulunan ritüeller ve çalışmalar ama henüz denenmemiş
*Tarot açılımları
*Rüyalar ve yorumları
*Tecrübeler
*Wicca veya cadının kullandığı ya da yaptığı şeyler.

Ama herseyden önemlisi sizin için nelerin önemli olduğudur.Bu yazılanlar haricinde sizin gölgeler kitabında yeralması gerekdiğini düşündüğünüz şeyler de elbetdeki yerini alacakdır.

BOOK BLESSİNG
Bu duayı gölgeler kitabına söyleyebilirsiniz.
‘’ Bu kitap gölgeler ülkesine yerleşmişdir.
Seçilenden başkası içini göremez
Eğer hava nefes ise,ateş tutkudur,
Kötülükler onu engellemesin,bu benim dileğim,
Eğer dünya hayatsa,su duygulardır,
Bu kitap sihirli güçlerle doludur.
Tanrı onu korusun,kötülüklerden sakınsın,
Ve bu sayede güç ve büyü kuvvetlensin.
Akıllı olmayan hiçkimse sayfaları görmesin,
Ve içindeki bilgi yüzyıllarca süregelsin.
Bu kitap benimdir,hiçbir korku içermez.
İçindeki bilgiler,kan,gözyaşı ve terle elde edilmişdir.
Büyü benim tutkum,ruhum benim rehberim,
Tanrıça kitabı kutsal ışıkla kutsadı.
Sadece onun cocukları onu doğru okuyabilir,
Sadece onlar gerçeği görebilir.
Bu benim dileğim,dileğimin olmasını sağla. ‘’





Gezegenlerin Denklikler

GÜNEŞ
Astrolojik İşaret : Aslan
Gün : Pazar
Renkler : Altın,sarı
Tütsüler : Ardıç,biberiye,kadife çiçeği,öküzgözü,karanfil,melek otu,buhur,misk,amber,portakal,limon,sarıkız
Taş : Topaz
Kurallar : Kalp,başarı,liderlik,cesaret,genişleme,iyimserlik,yaratıcılık,büyüme,çocuklar
Anahtar sözcükler : Otorite,ışık,onur,sıcaklık,görkem

AY
Astrolojik İşaret : Yengeç
Gün : Pazartesi
Renkler : Beyaz,gümüş. ( Yeniay:gümüş )- ( Dolunay:kırmızı )- ( Karanlıkay:siyah )
Tütsüler : Yasemin,mersin,ylang ylang,beyaz sandal ağacı
Taş : Aytaşı,inci,kristal
Kurallar : Üretim dengesi,verimlilik,ruhsal güçler,düşler,yaratıcılık,doğum.
Anahtar sözcükler :Akışkanlık,değişim,düşsellik,karanlık,nemlilik,kadınsılık.

MERKÜR
Astrolojik İşaret : İkizler,Başak
Gün : Çarşamba
Renkler : Metalik,değişken renkler
Tütsüler : Lavanta,kedi otu,güzel avrat otu,meyan kökü,anason,hindistan cevizi yaprağı,sandal ağacı
Taş : Akik,topaz
Kurallar : Fikirler,sözlü yada yazılı iletişim,çabukluk,hırsızlık,aldatma,gülünçlük
Anahtar sözcükler : Meşgul,ikisel,parlayıcı,uyum sağlayan,sinirli,hızlı

VENÜS
Astrolojik İşaret : Boğa,Terazi
Gün : Cuma
Renkler : Yeşil
Tütsüler : Kırmızı sandal ağacı,badem yağı,yasemin,gül,menekşe,mine çiçeği,çilek,elma,nane,misk otu,inci çiçeği,kekik
Taş : Zümrüt,mercan,lazurit
Kurallar : Aşk,cinsel istek,arkadaşlık,uyum,güzellik,yaratıcılık,sevimlilik,sevinç,tiryakilik
Anahtar sözcükler : Sevdalı,barışcıl,aşık,zarif

MARS
Astrolojik İşaret : Koç,Akrep
Gün : Salı
Renkler : Kırmızı
Tütsüler : Zencefil,biber,pelin otu,tüm halisünasyonikler,sarımsak,ısırgan otu,tütün,sarı sakız,saparna,kendir,alıç,patchoili
Taş : Kantaşı,lal taşı,yakut
Kurallar : Savaşçılık,enerji,spor,cesaret,umursamazlık,sinirlilik,hırs
Anahtar sözcükler : Mücadele,öfke,enerji,cesaret,anlaşmazlık

JÜPİTER
Astrolojik İşaret : Balık,Yay
Gün : Perşembe
Renkler : Mor
Tütsüler : Karahindiba,hodan,adaçayı,oğul otu,kırmızı karanfil,süsen kökü,keçisakalı otu
Taş : Mor yakut,turkuaz
Kurallar : Onur,zenginlikler,güç,şöhret,başarı,liderlik,kanun,felsefe,yüksek eğitim
Anahtar sözcükler : Lüks,cömert,zengin,hayırsever,ölçüsüz,başarılı

SATÜRN
Astrolojik İşaret : Oğlak,Kova
Gün : Cumartesi
Renkler : Siyah
Tütsüler : Bıldırcın otu,güzelavrat otu,atkuyruğu,deli otu,baldıran,ban otu,tüm kötü kokan otlar
Taş : Damarlı akik
Kurallar : Zaman,soyutlanma,yalnızlık,ileri yaş,üzüntü,sinirlilik,ölüm,engeller
Anahtar sözcükler : Çetin,muhafazakar,sağduyulu,dikkatli,cimri,sakin,saygısız,bahtsızlık

Haftanın Günleri ve Maji

PAZARTESİ: Ay’ın günü, maji için yaratıcılığı arttırmak,ruhsallık.Tanrıçayı onurlandırma rıtüelleri.
SALI: Fiziksel güç üçün maji,ruhsal büyüme.
ÇARŞAMBA : Wodn , Mistisizmin Tanrısı , ruhsal yol. sanatsal çalışmaları, rüyalar ve fantaziyi daha iyi hale getirme.
PERŞEMBE: Thor , Gücün Tanrısı.Enerjiyi daha iyi yapma , kesin kapanışlar , yeni girişimler.
CUMA: Frigg / Freija , Bereketlilik Tanrıçası.İlişkileri düzeltme , ay majisi aşk ve bereketlilik.
CUMARTESİ: Satürün ,bu gunde yapılan bitkisel majiler çok güçlü olurlar.
PAZAR: Güneşin günü. Eğitim,liderlik majileri için
Maji

Maji, wiccanın bir parçasıdır. Bu konunun merkezindeki görüşler gruplara ve kişilere göre değişir. Majinin genelde kullanılan tanımı şöyledir: Maji gerçeleri irade ile gereğine göre değiştirebilme ilmidir. Bu tanım bazı önemli görüşleri gösterir. Herşeyden önce bilim görüşü. Bilim olarak maji, belli sonuçlara ulaşmak için belli bir sistemin kullanılmasıdır. Yuzyıllardır pek çok kişi ve halk çeşitli metodlar geliştirmiştir. Bunlara bir kaç örnek:
Doğa majisi, seramonik maji,mumlarla maji, iplerle maji, taşlarlamaji v.s. Bunun yanında sonuçarın nereye gittiği de çok önemlidir. Ortaya çıkmayacak birşey için neden meşgul olunur. Maji genellikle bir gereklilik ve sonuç gerektirir. Bunun diğer adı majinin işlevidir. En son element, tanımlamalarda kaçınılmazdır. İrade çok güçlü olmak zorundadır. Bir aracın, çalışmak için benzine ihtiyaç duyması gibi irade de majide önemlidir. İrade sonuca yönelmiş olmak zorundadır. Güçlü irade, majinin çok daha iyi çalışması için gereklidir.
Pekçok durumda gerçek bir gereklilik olmalıdır ve kesin ihtiyaç olduğuna kanaat getirildikten sonra en son irade devreye girer ve maji kullanmak için tutku ile çalışmak gerekir. Bütün majiler kişinin ruhundan çikar.Maji ile ilk önce kişinin kendi va daha sonra bulunduğu yer değişir. Majide çok çalışmak en önemli şeydir. Bir kitaptan alınan birkaç sözcük veya
bir siteden edinilen bilgilerle birşeyler yapmak imkansızdır. Maji öylesine, eylenmek için yapılacak basit birşey değildir çünkü çok fazla çalışma, konantrasyon,güç erektirir.Genellikle maji iyileştirmek için ,çözülemeyen problemleri çözmek için vaya kişisel şeylerde kullanılır.
Wicca dünyaya yöneliktir ve dünya için güzel olan şeyleri biraraya toplamaya çalışır. Ne zaman ki dunyasal birşeyler için bir sonuç almak istenirse,sonuç bir tesadüf olarak gelir. Örneğin:başını sokacak bir yer istiyorsunuz ve tesadüfen bunun için bir maji karşınıza çıkdı ve kullandınız,bir arkadaşınız evini ya da odasını paylaşmanız önerdi. Bu yapdığınız majinin etkisiyle kesinlikle değildir (aylarca ev aramanız ve bunun için çabalarınız etkilidir)
Yukarıda anlatılatıldığıi gibi maji istekleriniz ile beraber çalışacak br tekniktir. Bunun dışında başka şekiller de vardır. Rahip ve rahibenin Tanrıları onurlandırmaları gibi.
Maji bir kutlama, sevinç ve kişinin HERŞEYLE bağlantı kurmasıdır. Maji bir sanat gibidir. Pek çok şeyi maji rituellerinde kalbiniz ve duygularınızla kullanırsınız. Okursunuz, araştırırsınız, anlamlarla dolu metinler yazarsınız, maji ile ilgili objeler yaparsınız, renklerle, kokularla, ışıkla, metinlerle, taşlarla, baharatlarla v.s çalışırsınız. Bu çalışma ise sanatsal bir heyecan, tutku, istek, enerji gerektirir.

Kutsama Yağları

Bu yağları yakmadan önce mumları ve kendinizi kutsamak için kullanın.Mümkün olduğu kadar saf halde almaya çalışın yağları.Sentetik yağlar kullanmayın.Hatta mümkün olursa kendiniz yapmaya çalışın.
Karanfil : Ruhsal yaşamı geliştirme,saflaştırma ve yüceltme.
Sardunya : Eylem,cüret.
Buhur : Ruhsal güç,meditasyon,geleceği görme
Vanilya : Uyuşturucu,afrodizyak
Hanımeli : Düşünürler,iletişimciler,düşsel
Sümbül : Dikkatsiz,değişken,yapmacıklı
Yasemin : Afrodizyak,şans,başarı,sersemletici
Lavanta : Sakinleştirici,yatıştırıcı
İnci çiçeği : Utangaç,çekingen,nazik,duyarlı
Misk : Amaca bağlılık,akılcılık,erotik,duyarlı
Sarı kız : Sihirli,sersemletici,ruhsal,yükseklik,güzel kokan
Patcholi : Hırs,sapkınlık,sersemletici,uyuşturucu
Gül : Duyumsal,aşık,uyumlu,güvenli
Biberiye : Cesaret,enerjik,olağandışılık,koruyucu
Sandal ağacı : Erotik,duyumsal
Mine çiçeği : Güçlü,esnek,ileriyi gören
Menekşe : Nazik,uyumlu,tatlı,dengeli
Ylang ylang : Sersemletici,uyuşturucu,doyumsal,erotik

Altar

Wicca ve cadılar çalışmalarında genellikle bir altar kullanırlar.
Bu çalışmaların yapılacağı,yazılarını yazacağı kendine ait bir köşedir.Toprak Ana’yı sembolize eder.
Bir altarda çesitli semboller,mumlar,heykelcikler,resimler ve diğer şeyler ki bunlar maji ile ilgili çalışmalarda gücü arttıracak,ihtiyaç duyulacak şeylerdir.
Bir Altarın nasıl olması gerektiğine dair kural yokdur.
Geleneksel bir altarsa,sağ tarafda beyaz veya gümüş renkli mum bulunur,bunlar Tanrı ve Tanrısal ışığı sembolize ederler.Sol tarafda siyah veya altın renkli mum bulunur bunlar,Tanrı yi sembolize eder.
Diğer renklerde mumlar,yapılacak rituele göre altar da yerini alır.
Altarın tam merkezinde pentakl yer alır bu Toprak elementini sembolize eden bir daire içine
yerleştirilmiş pentagramdır.Pentakl taşlarla,çizilerek veya altar örtüsünün üzerine bir daire şekli oluşturularak elde edilebilir.Pentaklın arkasında(biraz sola doğru)kadeh bulunur,yanında tuzluk vardır.
Su elementini ve bereketliligi sembolize ederler.
Altarın sağ tarafında,beyaz mumun yanında,tütsü kabı ve tütsüler yeralır bunlar,hava elementini sembolize ederler.
Yine sağda Athame(siyah saplı bıcak) yeralır.Bu iki tarafı da keskin olan seromoniel bir bıçakdır.
Çelik,bronz,gümüş veya bakır olabilir.Diger metaller altarda enerjiyi olumsuz etkiliyeceği için fazla kullanılmaz.
Bu bıçaklar,kesme amaçlı asla kullanılmazlar.Pekçok cadı iki adet bıçaga sahipdir.Athame ve Bolline.
Athame siyah veya koyu renk saplıdır.Bolline ise beyaz saplıdır ve kesme amaçlıdır..
Sadece coven da Bolline kulanılır.Athame ve Bolline beraber Tanrısal butunlugu temsil eder. (siyah-beyaz,erkeklik-kadınlık) Athame ve Bolline de hava elementini sembolize ederler.
Altarın on kısmında değnek bulunur.Bu ateş elementini sembolize eder..Bazen bıçağın yerine kullanılır.
Bu değnek genellikle kişinin kendi bulduğu bir agaç dalı olur.(Ağaçdan koparılmamış,yere düşenlerden)
Cadıların bir kısmı,vücuduna yakın uzunlukda bir asaya da sahipdir ve bunlar genellikle tesaduf eseri bulunmuşlardır.Bunları satın da alabilirsiniz ama herzaman size güzel gelen bir ormanda, parkda bulduğunuz bir değnek bulmak için enerjinizi verdiğinizden çok daha iyidir ve çalışmalarınızda malzemenin nerden geldiğinin bir önemi yokdur.Covenlar genellikle her ikisine de sahipdirler. Uzun olanı aşşağı yukarı çeneden ayağa kadardır.
Bunların dışında altarda Tanrıca heykelcikleri,süsler,yemisler ve sus olarak kullanmak istediğiniz veya çalışma ortamında olmasını istediginiz seyler bulunur.
Başda da dediğimiz gibi bir altarın nasıl olması gerekdiğine dair herhangi bir kural yokdur.
Önemli olan çalışma ortamında sizin kendinizi nasıl iyi hissettiğinizdir.
Altarınızı çok göz önünde olan,herkesin kolaylıkla girip çıkabileceği bir alana kurmamaya özen gösterin.
Altarınızdaki malzemelere,başkalarının dokunmamasına özen gösterin orada sadece sizin enerjiniz mevcut olmalıdır.
Bazı cadılar altarlarını sabit yapmayıp sadece ritüel gerçekleştirecekleri zaman kurarlar.
Altarda esas olan kullanacağınız malzemelerinizin elinizin altinda olmasıdır.

Tütsüler

Bitkiler ayinlerde tütsü olarak kullanılır.Bazende özelde bazı etkileri olduğu için içmemizde gerekebilir.
Tütsü ayine mistik bir hava vermek ve ayinin yaşantısını değiştirmek için hemen hemen tüm büyük inanışlarda ve dinlerde kullanılır.Cadılarda ayinde büyü çalışması yapabilmek için ortamı hazırlarken kullanırlar tütsüleri.
Tütsüler gezegenlerin yönetilişlerine göre karıştırılırlar.Yağlarında etkisiyle bu sersemletici karışımlar,ruhların geçebileceği kanalları açarak büyü yapmaya yardımcı olurlar.
Tütsülerin beden çakrası,duyumlar ve zihin üzerine etkileri vardır.Nasıl çalıştıkları tam olarak bilinemesede,yaygın ve sürekli kullanımda işe yaradıkları kanıtlanmıştır.

Yanan otlar ve yanan yağlar büyüsel özellikleri serbest bırakırlar ve büyü yapmak için gereken ortamı hazırlarlar.Farklı birçok tarif olmasına rağmen tütsünün en genel malzemesi buhurdur.Herkes bitkilerin özelliklerine ve kendi amacını göz önüne alarak, kendi tütsüsünü kendi hazırlayabilir.Bu amaca göre en doğru olanıdır ve şu anda hemen hemen bütün baharatçılarda bu malzemeleri çok rahat bulabiliyoruz.
Gezegen
1)güneş
iyi:sandal,amber,gül ladeni,sandulis
kötü:safran,sarı bahar,karagünlük

2)ay
iyi:sandal,misk,kafur,öd ağacı
kötü:kaşirladen,karagünlük

3)satürn
iyi:misk,masteki,udu hindi,ödağacı
kötü:zift,katır tırnağı,keçi kılı

4)mars
iyi:sandal,karnfil,sakız,akgünlük
kötü:toprak,besbas,katran

5)venüs
iyi:sandal,misk,karanfil,menekşe
kötü:besbas,mistaki

6)jüpiter
iyi:sandal,ödağacı,günlük,kafur
kötü:cavi,mistaki

7)merkür
iyi:ödağacı,günlük,cavi,sümbül
kötü:çamsakızı,kuşdili
burada verdiğim tütsüler gezegen saatlerinde yapılan büyüler için mesela ay saatinde bir büyü yapacağınız zaman iyi ise misk kötü ise karagünlük tütsüsü olsun odada

Mumlar

Mum yakmak herkesin bildigi birseydir.Sinavdan önce veya bir ölünün ardindan mum yakildigini çogumuz biliyoruzdur.
Mumlar çok etkili olabilirler ve bu sebeple de pek çok wiccan tarafindan kullanilirlar.
Mumlar ve ne için kullanildiklarini assagida görebilirsiniz.
Kirmizi : Enerji,güç,hirs,ates
Mavi : Yaraticilik,iletisim,bilgelik,tedavi,korunma,su
Mor : Ruhsal ve fiziksel güç,kapasiteyi arttirmak,kavrayis,tutku
Gümüs rengi : Rüyalar,Tanriça’nin mumu,telapati,sezgi,bayansal güç
Pembe : Sevgi,huzur,romantizm,heyecan
Altinrengi : Tanri’nin mumu,saglik,mutluluk
Siyah : Ruhsallik,korunma,negatifligi disari atma
Bakir : Para,büyüme
Sari : Zeka,hatira ve rüyalar,isiga ulasma
Yesil : Bereketlilik,para,büyüme,kariyer,yaraticilik
Kahverengi : Arkadaslik,iyilik,tarafsizlik
Beyaz : saflik,temizlik,ruhsallik,baris,Tanriça
Turuncu : Çekim gücü,harekete geçme,kisisel güç,otorite,güç,tesvik,uyum yetenegi,mutluluk,ani degisiklik
Civit mavisi(açik mavi) : Duygularin temizligi,korkulardan kurtulma.kötü enerjiye karsi korunma

Mumlarla Maji nedir?
Mumlar belli bir amaç veya kisi için belli bir amaçla yakilabilirler,yukarida da görüldügü gibi
mumlar renklerine göre belli anlamalar tasir.Hangi amaca göre yakacaksaniz ona uygun bir mum seçersiniz.
Mumlarla maji için cadi olmaniza gerek yokdur.Pekçok kisi bu çesit rituelleri bilmeden gerçeklestirir.
Assagida pozitif amaçlar için kullanilacak küçük bir rituel örnegini görebilirsiniz.

Mumlarla Maji nedir?Mumlar belli bir amaç veya kisi için belli bir amaçla yakilabilirler,yukarida da görüldügü gibimumlar renklerine göre belli anlamalar tasir.Hangi amaca göre yakacaksaniz ona uygun bir mum seçersiniz.Mumlarla maji için cadi olmaniza gerek yokdur.Pekçok kisi bu çesit rituelleri bilmeden gerçeklestirir.Assagida pozitif amaçlar için kullanilacak küçük bir rituel örnegini görebilirsiniz.Malzemeler
Amaca uygun renkde mum
Mumu koymak için uygun bir kandil
Kibrit(yakmak için çakmak kullanilmaz)
Ilk önce ihtiyaciniz olan tüm malzemeyi hazirlayin.
Bu rituel için illa bir çembere ihtiyaciniz yok.Normal bir sekilde yapabilirsiniz.
Eger baslamak için hazirsaniz,mumu avuçlarinizin içine alin,derin nefes alin,amacinizi gözünüzde canlandirin.
Kisisel enerjinizi avuçlarinizdaki muma verin,enerjinin muma geçdigini hissedin.
Olmasini istediginiz seyi tanimlayacak kelimeleri söyleyin.
Mumu mumluga yerlestirin.
Kibriti yakin ve mumun uzerinde tutun ve mumun ipi tamamen yanana kadar tutun.
Mumu söndürün ama bunu elinizi sallayarak yapin(üflemeyin)
Elinizi mumun atesinin etrafinda tutun ve enerjiyi hissedin.
Bir kere daha dileginizi göz önünde canlandirin.
Mumu islevini yerine getirmesi için yanar sekilde güvenli biryere birakin.

Mumların uzantıları
kuzey:yeşil
doğu: sarı
güney:kırmızı
batı: mavi

*************************
koç: kırmızı
boğa: kırmızı/turuncu
ikizler: turuncu
yengeçc: sarı/ turuncu
aslan: sarı
başak:sarı/yeşil
terazi:yeşil
akrep: mavi/yeşil
yay: mavi
oğlak: mavi/eflatun
kova: eflatun
balık: kırmızı/eflatun

günlere göre mumlar ve kandiller
gün mum kandiller
pazartesi beyaz/gümüş cam/kristal
salı kırmızı demir
çarşamba turuncu/eflatun gümüş
perşembe koyumavi kurşun
cuma pembe/yeşil bakır
cumartesi siyah kalay
pazar sarı/altın rengi altın

Bir mumu çalışabilir yapmak
Malzeme:
10 damla temelyağ (zeytinyağı/bebe yağı))
3 damla venus yağı, örneğin Cuma gününün mumu için
Mumu sol elinize alın. Bu enerjiyi getirmeye yöneliktir.
Sol elin işaret parmağını yağa batırın ve mumun üst kısmından aşşağıya doğru sürün ve
mumunuzu kutsayın:
Mum güçle dolu,
Bu ritüele kırmızı rengi görene kadar devam edin ve bunu yaparken de şunları söyleyin:
Kutsallık ve kutsal tören için
Kutsallığın içinde ve Tanrı ve Tanrıçaların kutsal isimleri için
Fitili yağlamayın!


Bitkiler

Majikal Amaçlara Göre Kullanılabilecek Bitkiler
Arınma : Katırtırnağı,papatya,rezene,lavanta,maydonoz,kediotu.
Arkadaşlık : Çarkıfelek,ıtırşahı.
Başarı : Oğulotu (melisa),uvez,yonca.
Bereket : Havuç,siklamen,nergis,gelincik.
Cesaret : Hodan,ıtırşahı,kekik.
Evi korumak : Sarımsak,ortanca,ayrıkotu,Kabe samanı,yabani çuha çiçeği,devedikeni.
Falcılık : Katırtırnağı,karahindiba,altınbaşak.
Güç : Defne,bin bir delik otu,devedikeni.
Güzellik : Yaban sümbülü,baldırıkara,gül.
Huzur ve uyum : Lavanta,kahkaha çiçeği,güvercin otu,çarkıfelek.
Kişileri korumak : Kara kafes otu,lavanta,sümbül,limon otu,boğanotu,acı fındık,aslanağzı.
Mutluluk : Yaban sümbülü,alıç,müge,ayrıkotu.
Para : Fesleğen,böğürtlen,gözlük otu,yosun,gelincik,menekşe,aslanağzı.
Psisik güçler : Defne,limon otu,hanımeli,kekik,pelin otu,kadife çiçeği.
Rahatlama ve uyku : Papatya,şerbetçiotu,lavanta,marul,kediotu,güvercin otu.
Sağlık : Eğreltiotu,sardunya,mercanköşk,bin bir delik otu,solucan otu,kekik.
Sevgi: Fesleğen,papatya,haseki küpesi,ogulotu(melisa),lavanta,gül,pelin otu,cezayir menekşesi.
Şans : Çan çiçeği,nergis,süpürge otu,gelincik,çilek.
Şifa : Melekotu,defne,çuha çiçeği,rezene,şerbetçiotu,nane,biberiye,menekşe.
Zihinsel güç : Çörekotu,müge,biberiye,sater otu.

A A A
Abanoz : Korunma,güç
Akasya : Korunma,fiziksel gücü arttırma
Akçaağaç : Dayanıklılık,aşk,para
Aloe : Korunma,mutluluk
Ananas : Mutluluk,para,temizlik
Anason : fiziksel güç,mutluluk
Armut : Arzu,aşk
Arpa : Aşk,korunma,tedavi
Arpacık soğani : temizlik
Avakado : Aşk,istek,güzellik
Afrika menekşesi : Korunma,sprituellik

B B B
Badem : Para,bilgelik,negatif enerjiyi pozitife çevirme
Bambu : korunma,mutuluk,çalışmaları sona erdirme,arzuları gerçekleştirme
Bezelye : Para,aşk
Biber : Korunma,kötülükleri uzaklaştırma
Biberiye : Anlama gücü,korunma,aşk,kötülükleri uzaklaştırma,temizlik,tedavi,uykuya geçme,gençlik gücü
Böğürtlen : Temizlik,sevgi,başarı,tedavide güç
Buğday : Bereketlilik,para
Brezilya fındığı : Aşk

C
Çay(genel) : Zenginlik,güç,cesaret
Chili biberi : Aşk,çalışmayı bozma(maji)
Çilek : Aşk,mutluluk
Çimen : Fiziksel gücü arttirma,korunma

D D D
Dişbudak :

E E E
Eğrelti otu : Temizlik büyüsü,korunma,mutluluk,zenginlik,ruhsal gençlik,sağlık
Elma : Sevgi,tedavi,bahçe majisi,olumsuzluk(kalıcılık)
Erik : Tedavi

F F F
Fasulye(genel) : korunma,kötülükleri dışarı atma,Siğilleri yok etme,görme gücünü arttırma,güç,sevgi
Fesleğen : Sevgi,refah,korunma
Fındık : Mutluluk,bereketlilik,korunma,arzu,yıldırıma karşı,başarı
Framboaz : Tedavi,korunma

G G G
Gül : fiziksel gücü arttırma,aşk,tedavi,Tanrıça’yı onurlandırma,mutluluk,korunma
Güzelavratotu : Astral izdüşüm,temizlik,mutluluk,özgürlük(dikkat!!çok zehirli ve ölümcül)

H H H
Hardal : Bereketlilik,korunma,anlama gücü
Havuç : bereketlilik,arzu
Hindisdan cevizi : Temizlik,korunma
Hurma : Bereketlilik,başarı

I i
İncir : Aşk,Mutluluk,çalışmaları güçlendirici

K K K
Kaktüs : Korunma,temizlik,güçlülük
Kara buğday : Para,korunma
Kayın ağacı : Dilekleri gerçekleştirme
Kayısı : Sevgi
Kekik : sağlık,tedavi,fiziksel güç,aşk
Kestane : Aşk
Kereviz : Anlama gücünu arttırma,arzu,fiziksel gücü arttırma
Kiraz : Aşk,etkileri arttırır(maji)
Kori : korunma
Koyun Otu :Korunma,derin uyku(uyklusuzluk karşı kullanmayin),belaları uzaklaştırma
Krizantem : Korunma
Kuş üzümü : korunma,para,tedavi,fiziksel gücü arttırma,,tedavi

L L L
Lahana : Mutluluk
Lavanta : Aşk,korunma,uykuya geçme,temizlik
Limon : Süreklilik,temizlik,ask,arkadaşlık

M M M
Manolya : evlilik
Marul : Temizlik,korunma,aşk,uyku,etkileri arttırma
Menekşe : Korunma,mutluluk,aşk,güç,arzu,dilekleri gerçekleştirme
Meşe : Korunma,sağlık,para,tedavi,güç,bereketlilik,mutluluk
Mısır : korunma,mutluluk,etkileri arttırma
Mimoza : Korunma,aşk,kehanet için görülen rüyalar
Muz : Bereketlilik,güç,başarı

N N N
Nane : Korunma,güç,temizlik,uykuya geçme,dayanıklılık,bereketlilik,dilekleri gerçekleştirme
Nilüfer : Korunma,kapanışı açma(maji)

O O O
Okaliptus : Tedavi,korunma
Orkide : Aşk

P P P
Pamuk : Mutluluk,korunma,temizlik büyüsü,balık büyüsü
Pancar : Aşk
Papatya : Zenginlik
Papaya : Aşk,korunma
Papirus : Korunma
Patates : Maji sembolu,tedavi
Pirinc : Korunma,yağmur büyüsü,bereketlilik,para
Portakal : Aşk,etkileri arttırma,mutluluk,para

S S S
Safran : Aşk,hayalleri gerçekleştirme
Susam : Para,başari
Salatalık : Bereketlilik,Temizlik,tedavi
Saray Patı : Aşk
Sardunya : Bereketlilik,sağlık,aşk,korunma
Sarımsak : Korunma,tedavi,kötülükleri defetme,heves,hırsızlığa karşı
Sedir : Tedavi,para,korunma,temizlik
Sıklamen : Bereketlilik,korunma,mutluluk,arzu
Soğan : Korunma,kötülükleri uzaklaştırma,tedavi,para,arzu,kehanet için yatılan rüyalar
Söğüt : Aşk,etkileri arttırma,korunma,tedavi
Sümbül : Aşkı koruma,mutluluk
Şeftali : Aşk,kötülükleri uzaklaştırma,dayanıklılık

T T T
Turp : Korunma,arzu
Tütün : tedavi,temizlik

V V V
Vanilya : Aşk,arzu,anlama gücü

Y Y Y
Yaban mersini : Korunma
Yonca : Para,başarı,zenginlik,para,başarı,güç

Z Z Z
Zambak : süreklilik,aşk büyülerini kırma
Zencefil : Aşk
Zeytin : Güç,özgürlük,tedavi,bereketlilik,korunma,arzu

Pentagram

Pentagram beş köşeli bir yıldızdır. Wicca ve insanı temsil eden bir semboldür.Sevginin işaretidir.Farklı şekillerde Pentagram vardır.Günümüzde insanların çoğu bilmektedir ki pentagramın ucu aşşağı doğru ise Satanistik pentagramdır.
Ucu aşşağı bakan her pentagram negatif değildir.
Satanistik pentagramda üstdeki iki uç şeytanın boynuzlarını temsil eder.
Eğer ucu yukarı doğru ise bu pozitif bir pentagramdır.Elbetdeki
Wiccalıkda kullanılan pentagramın da ucu yukarı doğrudur.
En yukarıdaki uç insan başını ayrıca ruhçuluk,ruh(spritualizm)i sembolize eder.
Diğer dört uç,bir insanın kolları ve bacaklarını ayrıca toprak,hava,ateş,su elementlerini
Sembolize eder.Bunun dışında dört mevsimin deviniminin de işaretidir,beşinci uç tanrısaldır.
Pentagramın anlamı,günlük hayatta sahip olunan ruhsal enerjinin kullanabilme olasılığıdır.
Pentagramdan alınan gücün örnekleri meditasyon veya reiki esnasında hissedilebilir.Tarot veya Runede de doğru kart veya taşı cekmek için bunun gücünden faydalanılabilir.

*RUH
*HAVA:Anlayış,iletişim,bilgi,konsantrasyom,meleklerle kontak,telepati,hafıza, kehanet,hız,bilim:atmaca,karga,kartal
*ATEŞ: İçimizdeki enerji,arınmak,cesaret,cesaret etme isteği,yaratıcılık,başarı ve zerafet,transformasyon(dönüşüm)sadakat ve güç:ejderha,aslan
*SU : Sezgi,heyecan,maneviyat,cesaret etmek için gü,akıcı hareketler,sempati ve sevgi,düşünme,hayatın akım ve gelgitleri,rüya ve rüya zamanı:yunus,yengeç
*TOPRAK:Büyümenin gizemi,bereketlilik,doğa ve onun cömertliği ile iletişim,doğum tedavi,iş,endüstri ve işgal:ayı,mantar,geyik

Bu beş element doğal hayatta ve her insanda vardır.
Wicca içinde pekçok akım,pentagramı bir covenın ilk açılışında kullanırlardı.Amerika’da genelde covenlar Satanizmi çağrıştırması nedeni ile bu geleneği bıraktılar.
Pentaram beş köşe olarak da adlandırılır.Bir kerede çizilir ama bu farklı tarzlarda gerçekleşir.Eğer pentagram en üst noktadan aşağı doğru geliyorsa bu bir davet pentagramıdır.Eğer sol üst ucundan başlayarak yukarı doğru gidiyorsa
bu bir çıkartma yada afaroz pentagramıdır.
Davet pentagramı,rituelin başında,görünmeyen canlıları çalışmalara yardımcı olması için çağırmakta kullanılır.Çıkartma pentagramı ise bir ritüelin sonunda görünmeyen canlıları yeniden dairenin dışına çıkartmak ve göndermek için kullanılır.
Eski klasik zamanlarda da pentagram mevcutmuş.O zamanlarda, insanlar sihirli formul(büyü formülü)ünde bu sembolü kullanırlarmış.
Cadılar pentagram ile elementler üzerinde güç sahibi olurlarmış.
Amacına ulaşmak için kişi, mistik güçleri kullanır bunun için de pentagramdan yararlanır.

Sarkaç

SARKAC NEDIR?
Sarkac sert bir agirlikdir,assagiyukari bir dolmakalem
genisliginde ve 3cm uzunlugunda sert ucu sivri bir aracdir.
Sarkac bir zincire bagli sekilde bulunur.Sarkac ile calismak bilmsel bir beceridir.
(bu beceri yer altinda maden yatagi ve su aranan sopada da vardir)
Sarkac icimizdeki analitik ve sezgisel taraflaramiz arasindaki aciklikda
baglanti kurmamiza yarayan bir aracdir.
Ilk once bir sarkacin amacini aciklayayim.

Sarkac sorulariniza cevap bulmak icin sallanarak hareket eder.
Boylece sorulariniza cevap bulmaniza yardim eder.
Bunun disinda kaybolmus birseyinizi bulmanizda,rasyonel ve sezgisel bir bakis acinizi beraber bir dengeye getirmekde bir yardim aracidir.
Ayrica vucunuzdaki hastaliklari bulmakda,bunun neden kaynaklandigini ve cozumunu aramakda da yardimcidir.
Bilincdisi arastirmalar icin bir aracdir,rasyonel dusunemediginiz bir durumda veya bilimsel bir metoda yardimi ile cevap olabilir.
Ayrica ruh cagirma seanslarinda da kullanilir.
Rasyonal dusunuldugunde bir butunun parcasi gibidir.

SARKAC NASIL CALISIR?
Bu soru fazlasiyla yaziya dokulmusdur.
Ama cevap kesin olarak bulunamamisdir ama bununla ilgili birkac teori mevcutdur.
Ilki bir radar iliskisi oldugudur.
Nasil ki sopayla su arandigi zaman(bu sopayi belki biliyorsunuzdur V seklinde olup uc kisminda uzantisi vardir)su olan bolgeye gelince sopanin ucu hareket etmeye baslar.
Belki su yuzeye bir radarda oldugu gibi sinyal gonderiyordur,
Sarkac da belki bunun gibi bir sekilde calisiyordur.
Ikinci olasilik ise belki sudamarinin kendisi sopaya bir sinayal veya baska birsey
gonderiyor ve sopayi o yone dogru hareket ettiriyordur.
Herkes sarkac ile calisabilir.Ama kullanimi kolaylastirmak icin bazi seyleri bilmek gerekir.

BASLANGIC
1. Sarkaci zincirinde sallanacak sekilde serbest birak.Zincirin uzunlugu assagi yukari 15-20 cm arasindadir.
2. Dirsegin masada olmali ve elin de biraz gevsek sekilde durmalidir.
3. Vucudunun ust kismi ve sirtin dik olmalidir.
4. Ayaklarin masanin altinda yan yana durmalidir,Duz sekilde en iyisidir.
5. bos elinin acik sekilde masanin uzerinde olmalidir.
6. Gergin olmamaya ozen goster ve bir kac kere derin nefes al.
7. Dikkatinin baska yone dagilmamasina dikkat et.
8. Yorgun,hasta,depresif olmamaya ozen goster.Eger psikolojik olarak da duyarliysan en iyisi sarkaci kullanmamakdir.
Butun dileklerinden,onyargilarindan,hislerinden arinmaya calis ve dusunceleri beyninden at.Egoist nedenler icin sarkaci kullanma.Baskalarina gostermek icin sarkaci sallandirma.

ALISTIRMALAR
Oncelikle uc temel sorunun yanitini bilmemiz gerekiyor.
Ilk once kisisel “evet” cevabinizi bulmalisiniz.
Yukarida anlatilan sekilde sarkaci alin.
-Benim evetim nasil diyin.
Sarkac hareketleri cesitli sekillerdedir.
Soldan saga donerek,sagdan sola donerek,ileri geri ve saga sola.
Sorunuzdan sonra hangi yone donduyse bu sizin sabit bir sekilde evetinizdir ve hic degismez.
Ayni seyi hayirinizi ogrenmek icin tekrarlayin.
Eger dogru ise simdi farkli bir sekilde hareket etmesi gerekiyor.
Simdi de cevap vermek istemiyorum veya veremem hangisi diye sorun.
Eger dogru ise bunun da diger ikisinden farkli olmasi gerekiyor.
Denemek icin bir kalem alin ve sarkaci kalemin uzerine getirin ve bu kalem mi diye sorun.
Eger sizin evetiniz seklinde hareket ediyorsa o zaman dogru bir baslangic yapmissinizdir demekdir.Bu sekilde denemeler yapdikdan sonra tamamen cevaplarinizin ne oldugunu ogrenince kisisel sorularinizi sorabilirsiniz.
Assagidaki tabloyu bir kagida cizerek .Sorularinizi onaylayabilirsiniz.Bazen yanlis soru sorulabilir.Bunun ici bu tablo uygun olur.Sorularinizin evet hayir cevabi alinacak sekilde olmasina ozen gosterin.Boylece cevap alma olasiliginiz da daha yuksek olacakdir.


Kaynak : Kendi derlemem..
 

dewil66

Kayıtlı Üye
Katılım
29 Eyl 2011
Mesajlar
174
Tepkime puanı
16
Cadılık, çeşitli tarihi, antropolojik, dini ve mitolojik kaynaklarda, çeşitli doğaüstü veya sihirli, büyülü oldukları iddia edilen yeteneklere verilen isimdir. Cadı; cadılık öğretilerini uygulayan kişidir. Mitolojik cadılar doğaüstü yaratıklarken, tarihte pek çok insan, cadılıkla suclanmistir. Cadılık halen bazı inanç sistemleriyle ve pek çok modern uygulayıcısıyla varlığını sürdürmektedir.
"Cadılık" kavramı kültürel bağlamlarda olumlu ya da olumsuz anlamlar içerebilir. Örneğin; Eski Hristiyan Avrupa'da cadılar şeytanî güçlerle ve şeytan olarak tanınırken, modern çağda, günümüzde, cadılar kendilerini iyilikçi ve ahlak olarak olumlu insanlar olarak tanımlamakta, diğer insanlarca da böyle tanınmaktadırlar.Kötü büyü yapanlara cadı denir.
Tarihî örneklerde cadıların çoğu kadın olmasına rağmen, erkekler de cadı olabilirler. Erkek cadılara ise, gerek tarihte, gerek mitolojide, büyücü adı verilmiştir.

Tanıtım
Uygulamalar ve inançlar, her ne kadar çeşitli kültürlerde tanrılar ve ruhlarla yoğun ilişki içinde olsa da, cadılığın kendi başına bir din oluşturmadığını göstermektedir. Çoğu kültürde cadılık dinî uygulamalar, ölümden sonra yaşam, ruhlar, tanrılar, paranormal olaylarla iç içedir. Cadılık, genel olarak büyünün kullanım alanı olarak karakterize edilmiştir.

Popüler kültürde cadılar
________________________________________________________________

Sinema
Practical Magic, The Craft, Hocus Pocus,The Blair Witch Project , Harry Potter gibi pek çok filmde cadılar konu edilmiştir. Bu filmlerde cadılar süpürge, asa ve kazanlarla ilişkilendirilmiştirler.

Kitaplar
Günümüzde en ünlü serilerden biri olan Harry Potter kitapları, Cadılık ve Büyücülük dünyasını konu almıştır.
Cadılık dünyasını konu alan bir başka kitap serisi de Cate Tiernan tarafından yazılan Sweep:Wicca Serisi' dir. Seri, on dört kitap ve Morgan Rowlands' ın, etrafının tamamen cadılarla çevrili olduğunu farkeden bir kız, hikâyesini anlatan bir romandan oluşuyor.Morgan' ın dışında, Wicca serisindeki diğer karakterler de kendi rollerini ve ilişkilerini oluşturuyorlar. Sweep:Wicca Serisi, çoğunlukla gençlik problemlerini ele alıyor ve çoğu genç bu kitabı bu yüzden okuyor.
________________________________________________________________

Asya'da Cadılık
_____________________________

Hindistan
Doğa üstü güçlerin varlığına dair olan inançlar, Hindistan'da hâlâ çok güçlüdür. Orissa kentinde cadıların kurmuş olduğu pek çok dernek ve cadıların cezalandırılmasına karşı seslerini yükseltmek için birleşen cadıların kurduğu pek çok sendika vardır.

Japonya
Japonya'da, Şamanizm'e benzeyen din, Şinto dini, Budizm'le yoğun bir etkileşim içinde olduğundan, Japonya'da cadılığa karşı asla olumsuz bir yargı oluşmamıştır.

Orta Asya
Cadılık, 1500'lü yıllardan beri Kazakistan ve Tacikistan'da uygulanmaktadır. Yaygın inanışlardan biri, bir insan ölürse, ruhunun onu öldüren cadıya geçeceğidir.


_____________________________________________________________

Alıntı.
 

aşk1

Banlı Kullanıcı
Katılım
31 May 2010
Mesajlar
852
Tepkime puanı
20
Cadı, birçok dinde ve mitolojide doğaüstü güçleri olduğuna inanılan kadın. Cadılar mistik olarak bakıldığında hem erkeklerden hem kadınlardan olabilir. Ama genel anlamda efsanelerden kaynaklanan yanılsama ile sadece kadınlarmış gibi aksettirilmiştir.

Ekli dosyayı görüntüle 2635

Cadılık ve büyücülük kavramlarına da değinildiğinde, bilinenin aksine, her büyücü kadın, bir cadı değildir, fakat bir cadı aynı zamanda iyi bir büyücüdür. Hipnoz ve büyü arasında ne denli bir fark varsa, büyücülük ve cadılık arasında bir o kadar fark vardır. Çünkü bir büyücü sadece Ruhani Varlıklardan Faydalanılarak Yapılan bir sihir türünü kullanabilir fakat bir Cadı ise hem Ruhani Varlıklardan Faydalanılarak Yapılan bir sihir türünü hem de Ruh Gücüne Dayanılarak Orataya Konan bir sihir türünü kullanır. Bundan dolayı bir cadı, bir büyücüden, gücün kötüye kullanılması açısından çok daha güçlüdür.

Cadılar hakkında yapılan ve bir çok ödüle layık görülen, hikâyesini gerçek hayattan alan, kurgu olmayan 1977 yapımı bir italyan filmi olan Suspiria adlı filmde, cadılığın tanımı ve cadıların yaşayışları anlatılmıştır. Mistik bilimlerle ilgilenen kişilerin ve araştırmacıların açıkladığı günümüzdeki cadılık tanımı ise şöyledir:
« "Cadılar; kötüdürler, olumsuz ve yıkıcıdırlar. Mistik bilimlere dair uzmanlıkları inanılmaz güçlerle donatır onları. Olayların akışını ve insanların hayatını, zarar vererek değiştirebilirler. Amaçları çok büyük bir zenginliğe ulaşmaktır. Bu da, sadece diğerlerine zarar vererek elde edilebilir. Onlara bir şekilde ters düşmüş kişilere acı çektirebilir, hastalık verebilir, hatta öldürebilirler... Topluluk olarak yaşayan kadın gurubundan oluşur ve black queen (kara kraliçe) olarak adlandırılan, Kötülüğe büyük yeteneği olan cadı, sihir uzmanı liderleri vardır. Bir cadı topluluğundaki bir cadı kadının, kraliçe olması için, sihir gücünün diğerlerinden yüz kat güçlü olması gerekir. Yılanda olduğu gibi, topluluğa güç veren şey, kraliçedir, güç liderde, baştadır. Lideri olmayan bir topluluk başsız kobra gibidir; güçsüz ve zararsız..." »


Mistik bilimlerle ilgilenen çoğu kişi, islam dininde olup mistizimle uğraşan insanlar dahil, mistik bilimlerde uzmanlaşmış ve kötülüğe kendini adamış kadınlara, yani cadılara inanırlar. Bu kişilerin mistizim ve büyücülük - cadılık hakkındaki temel inancı şudur:
« Quoddam ubiquae, Quoddam semper, Quoddam ab omnibus, creditum est! »

« Anlamı: Sihir her yerde, bütün dünyadadır. Bu bilinen bir gerçektir, her zaman! »


Cadılık günümüzde bazı kişiler tarafından bir din olarak kabul görmeye başlamış olup ve adına ingilizce witchcraft adı verilmiş olsa da aslında cadılık sadece mistik uzmanlıkları olan ve metafizik gibi günümüzde halen açığa kavuşmamış bilimlerin sistemini ve formüllerini ileri derecede bilen ve bu bilimlerde uzman olan kadınlardan ibarettir. Witchcraft aynı zamanda cadılık sanatını uygulayan insanların bağlı olduğu dini vurgulamaktadır. Esasında Şaman Dininin daha modernize ve sistamatize edilmiş şekli olarak görülebilir. Eski Yunancada "witch" tedavi eden iyleştiren, şifa veren insan anlamına gelmektedir.

Ekli dosyayı görüntüle 2634

Etimolojisi

Cadı, dilimize Farsça'dan gelmiş bir sözcük olup; ilk anlamı "Geceleri dolaşarak insanlara kötülük ettiğine inanılan hortlak"tır (TDK). İkinci anlamı ise, "Kötülük yaparak başkalarına zarar veren kadın ya da erkek" tir. Eski dilde güzel gözlü insan manasına da gelmektedir.

İslam dininin bakış açısı

İslam dininde belirtilmiş dört tür sihir çeşidi vardır. Büyücülük sadece c şıkkını kullanırken, Cadılık ise bunlardan b ve c şıklından (özellikle b şıkkından) insanlara kötülük etmek amacıyla yararlanır.

a) Keldanilerin Sihri: Bunlar yıldızlara taparlar, kainatı idare edenlerin yıldızlar olduğunu, hayır ve şerrin onlardan geldiğini. Semavi güçlerin yerdeki güçlerle birleşmesi sonucu mucizeler meydana geldiğini söylerler. Bunları irşad için Allah (c.c.) İbrahim (a.s.)’ ı gönderdi. Bunlar da kendi aralarında üç sınıf idiler;

Eflak ve yıldızların ebedi olduğunu söyleyenler ki; onlara “Sabie” denilir.
Eflak’ın uluhiyyetine inanırlar. Bunlar her felek için yerde bir put yapmış ve ona hizmet etmiş putperestlerdir.
Eflak’ı ve yıldızları yaratan birisi olduğunu ve bunun onlara yeryüzünü idare etme hakkını verdiğini söyleyenler. Bunlar yıldızları aracı kabul ederlerdi.

b) Ruh Gücüne Dayanılarak Orataya Konan Sihir: Buna göre insan ruhu tasfiye ile icat etme, öldürme, bünye ve şekilde değişiklik yapma gücüne ulaşır.

c) Ruhani Varlıklardan Faydalanılarak Yapılan Sihir: Bu da muska yapmak ve cinleri kullanmak gibi şekillerde uygulanır.

d) Göz boyamak şeklinde yapılan sihirdir. Bu da hokkabazlık, el çabukluğu ve benzeri davranışlardır.

İslam alimleri, yukarda açıklanan a maddesinde yer alanlan kişilerin inançları açısından kafir olduklarını belirtmişlerdir. Fakat İslam alimlerince, Cadılık gibi bir konu üstünde durulduğunda eğer, konu kendini kötülüğe adamaksa; inanç olarak zaten bir kişi herhangi bir madde ya da koşula bağlı olmadan kafirdir.

Ekli dosyayı görüntüle 2633

Günümüzde

Günümüzde 15. yüzyılda Avrupa'daki bakış açısına göre genellikle süpürgesi üzerinde uçarak gezinen, büyücü bir kadını temsil eder. Fakat bu sadece kurgusal bir semboldür...


Kaftar


Türk ve Fars kültüründe yer alan bir cadı figürüdür. İnanışa göre Kaftar, boynuzlu bir kadın görünümündedir.[1] Büyücülük yapar, ölüleri mezardan çıkarıp götürür. Çirkin bir görüntüsü vardır. Kuş olup uçar. Keskin dişlidir. Farsça, kaftar (güvercin) sözcüğünden türediği söylenir. Batı dillerinde ise "kaftarkis" olarak da bilinir. Erkeksi, boynuzlu bir varlıktır. Mezarlıklara gidip, yeni gömülmüş ölüyü mezardan çıkarır, bir taşa yaslayıp boynuzuyla ona vurur. Sonra cesedi sırtına alarak götürür. Dağıstan halklarının inançlarında da bu karaktere "Kuşkâftar" denir. Uzun karışık saçları olan bu keskin dişli varlık kızlarıyla birlikte ormanda yaşar. Onlar geceleri çocukları kaçırırlar. İbn-i Batuta'nın yazdığına göre, "kâftar" sihirbaz cadılara verilen bîr addır.[2]

Cadılık Dünyada

Afrika'dan, Avrupa'ya; Hindistan'dan, Orta Doğu'ya; Dünyanın dört bir yanında büyücülerin ve cadıların kültürlerde mevcut olduğunu görebiliriz.

Cadılık dünyanın pek çok ülkesinde farklı adlar ve şekillerde uygulanabilmektedir. Macumba Afrika büyüsüdür, buna karşılık Haiti adalarında bu büyücülük sanatına verilen ismi Voodoo'dur. Cadılar dünyadaki bütün din ve inanışların hepsine önem verir onların büyüsel uygulamalarını kullanabilirler, fakat her büyücü kadın bir cadı değildir, ama bir cadı, mükemmel bir sihir uzmanıdır.

Eğer ki; cadı kelimesini, süpürge ile gezinen, kafasında siyah bir Sombrero'yu andıran şapka ile dolaşan, büyüler yapan insanlar olarak incelemek istersek; bu inanış 15 ila 17'inci yüzyıl arasında Avrupa'da yaşayan kendilerini cadı olarak ilan eden, dul kadınları temsil eder ki; bu sadece kurgusal bir semboldür...

Bazılarına göre cadılık denen şey; dul kadınların 15. ila 17. yüzyıl arasındaki zor yaşam koşulları altında yaşayabilmesi için yaptıkları zoraki bir meslektir. Var olmasının ana sebebi de ekonomiktir. Kimileri, "18. yüzyılın ortası itibarıyla cadıların yerini falcılar almıştır" düşüncesine sahiptir. Tabii, bu gerçek cadılık tanımından bir hayli uzaktır...

Cadılar konu olarak 19. yüzyılın ortalarında; Film ve Edebiyat'ın başlıca karakterleri arasına girmiştir.

Halkı sindirmeye çalışan bağnaz krallıklar kelimeyi anlamının aksi yönünde kullanarak, bilimi ve adaleti savunan insanları suçlayıp sindirmek için kullanmış ve sembolleştirmiştir. Bu sembolün halk üzerinde oluşturduğu dini etkiden yararlanılmış ve aykırıların toplumdan ayıklanması için kullanılmıstır. Avrupa'da ve Amerika'da binlerce insan cadılık ve benzeri şuçlardan diri diri yakılmıştır fakat bu tür olaylar gerçekte cadıların olmadığı anlamına gelmemektedir.

Galileo gibi aydınlanma çağının birçok biliminsanı ve sanatçısı Engizisyon mahkemelerinde suçlanmış ve görüşlerini inkara zorlanmıştır.
Gerald Gardner
Gerald Gardner'ın Günümüzde Cadılık Adlı kitabının kapağı

Gerald Gardner'ın 1954 yılında kurduğu cadılık sanatı en meşhur olanlarından biridir. Gerald Gardner antropolojist, occultist( Gizli ilimlerle uğraşan )ve yazardır. Kendi kurduğu Tarikatın bugün halen takipçileri mevcuttur.
Bağlantılar

Cadı pastası - Orta Çağ Avrupasında ve kolonilerinde, kimlerin Cadı olduğunu anlamak için kullanılan bir ekmek.
Salem Cadı Olayları - 1692 - 1693 yıllarında yaşanmış cadı yargılama

Kaynakça


^ Türk Söylence Sözlüğü, Deniz Karakurt
^ Türk Mitolojisi Ansiklopedik Sözlük, Celal Beydili, Yurt Yayınevi​
 
Üst