Deccal'ın Fitnesinden Kurtulmak İçin

SaHiBuZaMaN

Kayıtlı Üye
Katılım
25 Şub 2012
Mesajlar
132
Tepkime puanı
14
Konum
ᶤˢᵗᵃᶰᵇᵘˡ
Nevvas b. Seman el-Kilabi'den (ra) rivayet edilmiştir:Sizden kim Deccal'e yetişirse Kehf Suresi'nin evvelini onun üzerine okusun. Bu surenin sonu Deccal'in fitnesinden kurtuluşunuzdur.(Sünen-i Ebu Davud, 5/121)

Peygamber Efendimiz (sav)’in hadislerinde bildirildiğine göre Kehf Suresi'nde, ahir zamanda çıkacak olan Deccal'den korunmak ve yeryüzüne yaymak istediği dinsizlik akımlarına karşı ilmi mücadele verebilmek için gerekli işaretler ve Müslümanların öğüt alabileceği dersler bulunmaktadır.

Şüphesiz ahir zamana, bu kadar detay verilerek Kehf Suresi’nde işaret edilmesinde büyük hikmetler vardır. Peygamberimiz (sav)'in ahir zamanda bu sureyi dikkatle okumayı tavsiye etmesi, bu duruma açık bir işarettir. (En doğrusunu Allah bilir.)

"Sen, yoksa Kehf ve Rakim Ehlini bizim şaşılacak ayetlerimizden mi sandın? O gençler, mağaraya sığındıkları zaman, demişlerdi ki: "Rabbimiz, Katından bize bir rahmet ver ve işimizden bize doğruyu kolaylaştır (bizi başarılı kıl)." (Kehf Suresi, 9-10)

Bu ayetlerde, ahir zamanda gençlerin büyük sorumluluklar yükleneceklerine işaret ediliyor olabilir. Bu dönemde dinsiz felsefelerle fikri bir mücadele yürütülmesinde, Hak din ahlakının anlatılmasında, insanlara yönelik zulmün kaldırılmasında gençler önemli görevler üstleneceklerdir. Ayrıca Kehf Suresi'nin 10. ayetinde gençlerin bir yere "sığındıkları" bildirilmektedir. Kıssanın sonraki ayetlerinden anlaşıldığına göre, Kehf Ehlinin mağaraya sığınmalarının nedeni dönemin baskıcı sisteminin oluşturduğu ortamdır. Doğruları rahatça anlatamayan, din ahlakını gerektiği gibi tebliğ etmeleri engellenen Kehf Ehli, çözümü bu toplumdan uzaklaşmakta bulmuştur. Ancak bu durum, uzaklaşıp bekleme manasında değildir. Kehf Ehli mağaraya sığınmış, Allah'ın, rahmetinden ve ilminden vererek kendilerini eğitmesi için dua etmişlerdir.

Hz. Mehdi ve yardımcılarının büyük bir fikri mücadele yürütecekleri ahir zamanda da baskıcı, din ahlakına karşı olan rejimlerin olduğu yerlerde baskı altında olan Müslümanlar kendilerini gizleyeceklerdir. Bu vesileyle Allah'ın kendi üzerlerindeki rahmetini artırmasını, işlerini ve din ahlakına düşman fikir akımlarına karşı yürüttükleri ilmi mücadeleyi daha da kolaylaştırmasını umacaklardır.


"Şimdi Kur’an, İslâmiyet ve bu vatan zararına üç cereyan var:

Birincisi: Komünist, dinsizlik cereyanı. Bu cereyan yüzde otuz-kırk adama zarar verebilir.

İkincisi: Eskiden beri müstemlekâtların (sömürgelerin), Türklerle alâkalarını kesmek için, Türkiye dairesinde dinsizliği neşretmek için; ifsad (fitne, bozgun) komitesi namında bir komite. Bu da yüzde on-yirmi adamı bozabilir.

Üçüncüsü: Garblılaşmak (Batılılaşmak) ve Hıristiyanlara benzemek ve bir nevi Purutluk mezhebini İslâmlar içinde yerleştirmeye çalışan ve dinde hissesi olmayan bir kısım siyasîler heyetidir. Bu cereyan yüzde, belki binde birisini, Kur’an ve İslâmiyet aleyhine çevirebilir. " (Emirdağ Lâhikası-II sh:208)

Kuran’da Bildirilen Hakimiyet Kıssaları Mehdiyet’e İşaret Ediyor

Hz. Süleyman; Hz. Nuh’un soyundan gelen, kendisine Allah Katından hidayet ve yüksek ilim verilen mübarek bir peygamberdir. Allah, Hz. Süleyman’ı büyük bir saltanat, eşsiz bir zenginlik, cinler ve kuşlarla desteklemiş ve ona çok güçlü ordular ve üstün ilimler lütfetmiştir. Yaşadığı topraklarda hayatı boyunca adaletle hükmetmiş, yüksek yöneticilik ve hakimlik vasfı ile farklı toplulukları hizmetinde toplamıştır.

Yüce Allah, Hz. Süleyman’a olduğu gibi Hz. Zülkarneyn’e de "yeryüzünde sapasağlam bir iktidar" (Kehf Suresi, 84) vermiştir. Hz. Zülkarneyn de çok güçlü ve tüm dünyaya nam salmış bir devlete hükmetmiştir. Ayetlerden Hz. Zülkarneyn’in ülkesinde ekonomik sıkıntı, ayaklanma ve isyan gibi sorunların yaşanmadığı, iktidarının çok sağlam, akılcı ve güçlü olduğu anlaşılmaktadır.

Hz. Süleyman ve Hz. Zülkarneyn dönemleri incelendiğinde ilk dikkat çeken ortak nokta, Allah’ın izniyle din ahlakının hakim olmasıdır. Ancak dünya hakimiyetinin dışında bu iki dönemin ortak bir noktası daha bulunmaktadır. Peygamber Efendimiz (sav)’in pek çok hadisinde Hz. Süleyman ve Hz. Zülkarneyn dönemlerinde yaşanan hakimiyetle, Hz. Mehdi döneminde yaşanacak olan yeryüzü hakimiyetinin birbirine çok benzeyeceğine dikkat çekilmektedir:

"Mehdi tıpkı Zülkarneyn ve Süleyman gibi dünyaya hükmedecektir." (El Kavlul Muhtasar Fi Alamatil Mehdiy-il Muntazar, s. 29)

Hz. Süleyman ve Hz. Zülkarneyn döneminin yanı sıra Hz. Yusuf kıssasını anlatan Kuran ayetleri de bu bakış açısıyla incelendiğinde, her birinin Mehdiyet konusuna yönelik çok önemli işaretler içerdikleri görülür. Kuran’da Hz. Yusuf’a verilen iktidar şöyle bildirilmiştir:

"(Yusuf) Dedi ki: "Beni (bu) yerin (ülkenin) hazineleri üzerinde (bir yönetici) kıl. Çünkü ben, (bunları iyi) bir koruyucuyum, (yönetim işlerini de) bilenim." İşte böylece Biz yeryüzünde Yusuf'a güç ve imkan (iktidar) verdik. Öyle ki, orada (Mısır'da) dilediği yerde konakladı. Biz kime dilersek rahmetimizi nasib ederiz ve iyilik yapanların ecrini kayba uğratmayız." (Yusuf Suresi, 55-56)

Ayetlerde bildirildiği üzere Allah Hz. Yusuf'a kurulan tuzaklardan; kuyuya atılmasından, iftiraya uğramasından, haksız yere zindanda tutulmasından ve yıllar boyu orada unutulmasından sonra onu hazinelerin başına geçirmiş; ona güç, mal ve iktidar vermiştir. Allah'ın kanunu her konuda olduğu gibi bu konuda da geçerlidir. Allah yaşadığı mucize tarzındaki haksızlıklardan, adaletsizliklerden sonra Hz. Mehdi’yi de güç ve iktidar sahibi kılacaktır. (En doğrusunu Allah bilir.) Rabbimiz, yaşadıkları zorluklardan sonra mümin kullarını felaha kavuşturacağını şöyle vaat etmiştir:

"Allah, içinizden iman edenlere ve salih amellerde bulunanlara va'detmiştir: Hiç şüphesiz onlardan öncekileri nasıl 'güç ve iktidar sahibi' kıldıysa, onları da yeryüzünde 'güç ve iktidar sahibi' kılacak, kendileri için seçip beğendiği dinlerini kendilerine yerleşik kılıp sağlamlaştıracak ve onları korkularından sonra güvenliğe çevirecektir. Onlar, yalnızca Bana ibadet ederler ve Bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Kim bundan sonra inkar ederse, işte onlar fasıktır." (Nur Suresi, 55)
 
Üst