denenmiş bir hacet uygulaması

mazlum

Banlı Kullanıcı
Katılım
21 Kas 2011
Mesajlar
18
Tepkime puanı
1
Sabah namazından sonra kıbleye karşı oturup 100 defa okunacak.(1,3,olmazsa 7 gün devam edilecek)
Önemli:duayı okumadan önce,7 istiğfar,7salavat ve 1 fatiha ,3 ihlas okuyup peygamberimize gönderilecek.Ayrıca duayı okuduktan sonra dileğimize başlarken ‘Hayırlısı ile’ diye başla.Denenmiştir.

Bismillâhirrahmânirrahîm* Ve lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil aliyyil azîm* Allahümme innî es'elüke yâ kadîmü* yâ dâimü* yâ ferdü* yâ vitru* yâ ehadü* yâ samedü* yâ hayyü* yâ kayyûmü* yâ zel celâli vel ikram* fein tevellev fekul hasbiyallahü lâ ilahe illâ hu aleyhi tevekkeltü ve hüve rabbül arşil azîm.
 

şinçeyank

Kayıtlı Üye
Katılım
23 Eyl 2011
Mesajlar
899
Tepkime puanı
146
İş
üniversite Öğr.
Evet bu duayı bende dilek duası olarak biliyorum ve yapmıştım bir kaç kez hepsinde de olmuştu. Yazmayı atladığınız bir yeri var tamamlayayım: Sabah namazından sonra gün ışığı doğmadan bitmesi gerek. Mutlaka oluyor. :) Tabi inanç ve sabırla beklemekte gerekiyor. Ben hiç beklememiştim hemen olmuştu.
 

origanum

Yönetici
Katılım
15 Eki 2008
Mesajlar
3,090
Tepkime puanı
377
Namaz şartmı? Ezan dan sonra yaparsak olurmu?

Havass uygulamasını namaz kılmayan, esasında diğer bakımlardan da tamamen islami şartlara uygun yaşamayan birisi yapamaz. Her bakımdan uymak ve hayat tarzı olarak islami yaşamak şarttır, ondan sonra uygulama kısmına geçilebilir.
 

Özlemi özled

Banlı Kullanıcı
Katılım
6 Ara 2010
Mesajlar
383
Tepkime puanı
22
Konum
İstanbul
İş
DiÄŸer
islami şartlara göre yaşamadığımı nereden biliyorsunuz. Namaz kılamıyorum çünkü bir türlü öğrenemiyorum , ama namaz kılıp, dua edip,elinden Kuranı düşürmeyip, heryerini sıkı sıkı sarıp , dedikodu, çalıp çırpma , hak yeme gibi her türlü kötülüğü yapacak bir insan olacağıma, bunları yapmadan doğru yaşamayı tercih ederim. Namaz kılmadan olmaz diyebilridiniz. Sizin İslama göre yaşadığınızı ben enrden bileyim ?? Beni de ilgilendirmez zaten.
 

mazlum

Banlı Kullanıcı
Katılım
21 Kas 2011
Mesajlar
18
Tepkime puanı
1
eğer müslümansanız,Allah korkunuz ve inancınız varsa,bu duayı yapmanız için yeterlidir,inşallah kabul olur,tabii Allah hayırlısını nasip etsin.
 

fthbl

Kayıtlı Üye
Katılım
4 Ocak 2012
Mesajlar
184
Tepkime puanı
11
islami şartlara göre yaşamadığımı nereden biliyorsunuz. Namaz kılamıyorum çünkü bir türlü öğrenemiyorum , ama namaz kılıp, dua edip,elinden Kuranı düşürmeyip, heryerini sıkı sıkı sarıp , dedikodu, çalıp çırpma , hak yeme gibi her türlü kötülüğü yapacak bir insan olacağıma, bunları yapmadan doğru yaşamayı tercih ederim. Namaz kılmadan olmaz diyebilridiniz. Sizin İslama göre yaşadığınızı ben enrden bileyim ?? Beni de ilgilendirmez zaten.
Niye bu kadar celallendiniz ki arkadaş sizinle ilgili birşey söylememiş ki, genel konuşmuş.
Namaz kılmayı öğrenmek çok da zor dil hele bu internet çağında her şey elinizin altında.
Allahuekber deyip namaza başlayacaksın,fatiha ve 3 tane kısa ayet okuyup,rüku secde yapıp,et-Tehiyyâtü okuyacak kadar oturacaksın.Hepsi bu.
3 kısa ayet olrak kevser ve ihlas süresini okuyabilirsin.Hepsini öğrenmek en fazla 1 saat sürer.
Bence sen namazın nasıl kılınacağını öğrenmeden önce namazın önemi hakkında araştırma yapıp malumat edin.
Ben Bediüzzaman hazretlerinin namazın önemi hakkındaki yazısını buraya kopyalayayım senin için;

-----------------------------------------------------------------------------------------------------------

BİR ZAMAN sinnen (yaşca), cismen (fiziken), rütbeten büyük bir adam (Mareşal Fevzi Çakmak olduğu rivayet edilir) bana dedi: “Namaz iyidir. Fakat hergün, hergün beşer defa kılmak çoktur. Bitmediğinden usanç veriyor.”

O zâtın o sözünden hayli zaman geçtikten sonra, nefsimi dinledim. İşittim ki, aynı sözleri söylüyor. Ve ona baktım, gördüm ki, tembellik kulağıyla şeytandan aynı dersi alıyor. O vakit anladım: O zat o sözü bütün nüfus-u emmârenin namına söylemiş gibidir veya söylettirilmiştir. O zaman ben dahi dedim: Madem nefsim emmâredir. Nefsini ıslah etmeyen başkasını ıslah edemez. Öyle ise nefsimden başlarım.

Dedim: Ey nefis! Cehl-i mürekkep içinde, tembellik döşeğinde, gaflet uykusunda söylediğin şu söze mukabil, Beş İkazı benden işit.

BİRİNCİ İKAZ

Ey bedbaht nefsim! Acaba ömrün ebedî midir? Hiç kat’î senedin var mı ki, gelecek seneye, belki yarına kadar kalacaksın?

Sana usanç veren, tevehhüm-ü ebediyettir. Keyif için, ebedî dünyada kalacak gibi nazlanıyorsun. Eğer anlasaydın ki ömrün azdır, hem faidesiz gidiyor; elbette onun yirmi dörtten birisini, hakikî bir hayat-ı ebediyenin saadetine medar olacak bir güzel ve hoş ve rahat ve rahmet bir hizmete sarf etmek, usanmak şöyle dursun, belki ciddî bir iştiyak ve hoş bir zevki tahrike sebep olur.

İKİNCİ İKAZ

Ey şikemperver nefsim! Acaba, hergün hergün ekmek yersin, su içersin, havayı teneffüs edersin; sana onlar usanç veriyor mu?

Madem vermiyor; çünkü ihtiyaç tekerrür ettiğinden usanç değil, belki telezzüz ediyorsun. Öyle ise, hane-i cismimde (bedeninde) senin arkadaşların olan kalbimin gıdası, ruhumun âb-ı hayatı ve lâtife-i Rabbâniyemin havâ-yı nesîmini (hoş rüzgar) cezb ve celb eden namaz dahi seni usandırmamak gerektir.

Evet, nihayetsiz teessürat ve elemlere maruz ve müptelâ ve nihayetsiz telezzüzâta ve emellere meftun ve pürsevda bir kalbin kut ve kuvveti, herşeye kadîr bir Rahîm-i Kerîmin kapısını niyaz ile çalmakla elde edilebilir.

Evet, şu fâni dünyada kemâl-i sür’atle vâveylâ-yı firakı (ayrılık feryadı) koparan giden, ekser mevcudatla alâkadar bir ruhun âb-ı hayatı ise, herşeye bedel bir Mâbûd-u Bâkînin, bir Mahbûb-u Sermedînin çeşme-i rahmetine namaz ile teveccüh etmekle içilebilir.

Evet, fıtraten ebediyeti isteyen ve ebed için halk olunan ve ezelî ve ebedî bir Zâtın âyinesi olan ve nihayetsiz derecede nazik ve letâfetli bulunan zîşuur bir sırr-ı insanî, zînur bir lâtife-i Rabbâniye, şu kasavetli, ezici ve sıkıntılı, geçici ve zulümatlı ve boğucu olan ahvâl-i dünyeviye içinde, elbette teneffüse pek çok muhtaçtır ve ancak namazın penceresiyle nefes alabilir.

ÜÇÜNCÜ İKAZ

Ey sabırsız nefsim! Acaba geçmiş günlerdeki ibadet külfetini ve namazın meşakkatini ve musibet zahmetini bugün düşünüp muztarip olmak; hem gelecek günlerdeki ibadet vazifesini ve namaz hizmetini ve musibet elemini bugün tasavvur edip sabırsızlık göstermek hiç kâr-ı akıl mıdır?

Şu sabırsızlıkta misalin şöyle bir sersem kumandana benzer ki: Düşmanın sağ cenah kuvveti onun sağındaki kuvvetine iltihak etmiş ve ona taze bir kuvvet olduğu halde, o tutar, mühim bir kuvvetini sağ cenaha gönderir, merkezi zayıflaştırır.

Hem sol cenahta düşmanın askeri yokken ve daha gelmeden, büyük bir kuvvet gönderir, “Ateş et” emrini verir, merkezi bütün bütün kuvvetten düşürtür. Düşman işi anlar, merkeze hücum eder, târümâr eder.

Evet, buna benzersin. Çünkü geçmiş günlerin zahmeti, bugün rahmete kalb olmuş. Elemi gitmiş, lezzeti kalmış. Külfeti, keramete iltihak; ve meşakkati, sevaba inkılâb etmiş. Öyle ise, ondan usanç almak değil, belki yeni bir şevk, taze bir zevk ve devama ciddî bir gayret almak lâzım gelir. Gelecek günler ise madem gelmemişler; şimdiden düşünüp usanmak ve fütur getirmek, aynen o günlerde açlığı ve susuzluğu ile bugün düşünüp bağırıp çağırmak gibi bir divaneliktir.

Madem hakikat böyledir. Âkıl isen, ibadet cihetinde yalnız bugünü düşün. Ve “Onun bir saatini, ücreti pek büyük, külfeti pek az, hoş ve güzel ve ulvî bir hizmete sarf ediyorum” de. O vakit senin acı bir füturun, tatlı bir gayrete inkılâb eder.

İşte, ey sabırsız nefsim! Sen üç sabırla mükellefsin. Birisi, taat üstünde sabırdır. Birisi, mâsiyetten sabırdır. Diğeri, musibete karşı sabırdır. Aklın varsa, şu Üçüncü İkazdaki temsilde görünen hakikati rehber tut, merdâne “Yâ Sabûr“ de, üç sabrı omuzuna al. Cenâb-ı Hakkın sana verdiği sabır kuvvetini eğer yanlış yolda dağıtmazsan, her meşakkate ve her musibete kâfi gelebilir; ve o kuvvetle dayan.

DÖRDÜNCÜ İKAZ

Ey sersem nefsim! Acaba şu vazife-i ubûdiyet neticesiz midir? Ücreti az mıdır ki sana usanç veriyor? Halbuki bir adam sana birkaç para verse veyahut seni korkutsa, akşama kadar seni çalıştırır; ve fütursuz çalışırsın. Acaba bu misafirhane-i dünyada âciz ve fakir kalbine kut ve gınâ; ve elbette bir menzilin olan kabrinde gıda ve ziya; ve herhalde mahkemen olan mahşerde sened ve berat; ve ister istemez üstünden geçilecek Sırat köprüsünde nur ve burâk olacak bir namaz neticesiz midir veyahut ücreti az mıdır?

Bir adam sana yüz liralık bir hediye va’d etse, yüz gün seni çalıştırır. Hulfü’l-va’d edebilir o adama itimad edersin, fütursuz işlersin. Acaba hulfü’l-va’d hakkında muhal olan bir Zât, Cennet gibi bir ücreti ve saadet-i ebediye gibi bir hediyeyi sana va’d etse, pek az bir zamanda, pek güzel bir vazifede seni istihdam etse; sen hizmet etmezsen veya isteksiz, suhre gibi veya usançla, yarım yamalak hizmetinle Onu va’dinde itham ve hediyesini istihfaf (küçümseme) etsen, pek şiddetli bir tedibe (ceza) ve dehşetli bir tâzibe müstehak olacağını düşünmüyor musun? Dünyada hapsin korkusundan en ağır işlerde fütursuz hizmet ettiğin halde, Cehennem gibi bir haps-i ebedînin havfı (korkusu), en hafif ve lâtif bir hizmet için sana gayret vermiyor mu?

BEŞİNCİ İKAZ

Ey dünyaperest nefsim! Acaba ibadetteki füturun ve namazdaki kusurun meşâgıl-i dünyeviyenin(dünya işleri) kesretinden (çokluğu) midir veyahut derd-i maişetin (geçim derdi) meşgalesiyle vakit bulamadığından mıdır? Acaba sırf dünya için mi yaratılmışsın ki bütün vaktini ona sarf ediyorsun?

Sen istidat (yetenek) cihetiyle bütün hayvânâtın fevkinde olduğunu ve hayat-ı dünyeviyenin levâzımâtını tedarikte iktidar cihetiyle bir serçe kuşuna yetişemediğini biliyorsun. Bundan neden anlamıyorsun ki, vazife-i asliyen hayvan gibi çabalamak değil, belki hakikî bir insan gibi hakikî bir hayat-ı daime için sa’y etmektir (çalışmak)?

Bununla beraber, meşâgıl-i dünyeviye dediğin, çoğu sana ait olmayan ve fuzulî bir surette karıştığın ve karıştırdığın mâlâyâni meşgalelerdir. En elzemini bırakıp, güya binler sene ömrün var gibi, en lüzumsuz malûmatla vakit geçiriyorsun. Meselâ “Zuhal’in etrafındaki halkaların keyfiyeti nasıldır?” ve “Amerika tavukları ne kadardır?” gibi kıymetsiz şeylerle, kıymettar vaktini geçiriyorsun. Güya kozmoğrafya ilminden ve istatistikçi fenninden bir kemâl alıyorsun!

Eğer desen, “Beni namazdan ve ibadetten alıkoyan ve fütur veren öyle lüzumsuz şeyler değil, belki derd-i maişetin zarurî işleridir.” Öyle ise, ben de sana derim ki:

Eğer yüz kuruş bir gündelikle çalışsan, sonra biri gelse, dese ki: “Gel, on dakika kadar şurayı kaz; yüz lira kıymetinde bir pırlanta ve bir zümrüt bulacaksın.” Sen ona “Yok, gelmem. Çünkü on kuruş gündeliğimden kesilecek, nafakam azalacak” desen, ne kadar divanece bir bahane olduğunu elbette bilirsin.

Aynen onun gibi, sen şu bağında nafakan için işliyorsun. Eğer farz namazı terk etsen, bütün sa’yin semeresi, yalnız dünyevî ve ehemmiyetsiz ve bereketsiz bir nafakaya münhasır kalır. Eğer sen istirahat ve teneffüs vaktini, ruhun rahatına, kalbin teneffüsüne medar olan namaza sarf etsen, o vakit, bereketli nafaka-i dünyeviye ile beraber, senin nafaka-i uhreviyene ve zâd-ı âhiretine (ahiret azığı) ehemmiyetli bir menba olan iki maden-i mânevî bulursun.

Birinci maden: Bütün bağındaki(bir bağda, bir zâta bir derstir ki, bu tarzla beyan edilmiş) yetiştirdiğin, çiçekli olsun, meyveli olsun, her nebatın, her ağacın tesbihatından, güzel bir niyetle, bir hisse alıyorsun.

İkinci maden: Hem bu bağdan çıkan mahsulâttan kim yese-hayvan olsun, insan olsun, inek olsun, sinek olsun, müşteri olsun, hırsız olsun-sana bir sadaka hükmüne geçer. Fakat o şartla ki, sen Rezzâk-ı Hakikî namına ve izni dairesinde tasarruf etsen ve Onun malını Onun mahlûkatına veren bir tevziat (dağıtım) memuru nazarıyla kendine baksan...

İşte, bak, namazı terk eden ne kadar büyük bir hasâret (ziyan) eder. Ne kadar ehemmiyetli bir serveti kaybeder. Ve sa’ye pek büyük bir şevk veren ve amelde büyük bir kuvve-i mânevî temin eden o iki neticeden ve o iki madenden mahrum kalır, iflâs eder. Hattâ ihtiyarlandıkça bahçecilikten usanır, fütur gelir. “Neme lâzım,” der. “Ben zaten dünyadan gidiyorum. Bu kadar zahmeti niçin çekeceğim?” diyecek, kendini tembelliğe atacak. Fakat evvelki adam der: “Daha ziyade ibadetle beraber sa’y-i helâle çalışacağım. Tâ kabrime daha ziyade ışık göndereceğim, âhiretime daha ziyade zahîre tedarik edeceğim.”

Elhasıl (özetle): Ey nefis! Bil ki, dünkü gün senin elinden çıktı. Yarın ise, senin elinde senet yok ki ona mâliksin. Öyle ise, hakikî ömrünü, bulunduğun gün bil; lâakal (en az ) günün bir saatini, ihtiyat akçesi gibi, hakikî istikbal için teşkil olunan bir sandukça-i uhreviye olan bir mescide veya bir seccadeye at.

Hem bil ki, her yeni gün, sana, hem herkese bir yeni âlemin kapısıdır. Eğer namaz kılmazsan, senin o günkü âlemin zulümatlı ve perişan bir halde gider, senin aleyhinde âlem-i misalde şehadet eder. Zira herkesin, her günde, şu âlemden bir mahsus âlemi var.

Hem o âlemin keyfiyeti, o adamın kalbine ve ameline tâbidir. Nasıl ki, âyinende görünen muhteşem bir saray, âyinenin rengine bakar. Siyah ise siyah görünür; kırmızı ise kırmızı görünür. Hem onun keyfiyetine bakar. O âyine şişesi düzgünse, sarayı güzel gösterir. Düzgün değilse çirkin gösterir. En nazik şeyleri kaba gösterdiği misillü, sen kalbinle, aklınla, amelinle, gönlünle, kendi âleminin şeklini değiştirirsin. Ya aleyhinde, ya lehinde şehadet ettirebilirsin.

Eğer namazı kılsan, o namazınla o âlemin Sâni-i Zülcelâline müteveccih olsan, birden, sana bakan âlemin tenevvür eder. Adeta namazın bir elektrik lâmbası ve namaza niyetin onun düğmesine dokunması gibi, o âlemin zulümâtını dağıtır ve o hercümerc-i dünyeviyedeki karma karışık perişaniyet içindeki tebeddülât (değişiklikler) ve harekât, hikmetli bir intizam ve mânidar bir kitabet-i kudret olduğunu gösterir.

اَللهُ نُورُ السَّمٰوَاتِ وَاْلاَرْضِ 1 (Allah göklerin ve yerin nurudur) âyet-i pür-envârından bir nuru senin kalbine serper. Senin o günkü âlemini, o nurun in’ikâsıyla ışıklandırır, senin lehinde nuraniyetle şehadet ettirir.

Sakın deme, “Benim namazım nerede, şu hakikat-i namaz nerede?” Zira, bir hurma çekirdeği, bir hurma ağacı gibi, kendi ağacını tavsif eder. Fark yalnız icmal (özet) ve tafsil (ayrıntılı) ile olduğu gibi; senin ve benim gibi bir âmînin (sıradan biri) velev hissetmezse namazı, büyük bir velînin namazı gibi şu nurdan bir hissesi var, şu hakikatten bir sırrı vardır velev şuurun taallûk etmezse. Fakat derecâta göre inkişaf ve tenevvürü ayrı ayrıdır. Nasıl bir hurma çekirdeğinden tâ mükemmel bir hurma ağacına kadar, ne kadar merâtip bulunur. Öyle de, namazın derecatında da daha fazla meratip (mertebeler) bulunabilir. Fakat bütün o merâtipte, o hakikat-i nuraniyenin esası bulunur.

--------------------------------------
 

origanum

Yönetici
Katılım
15 Eki 2008
Mesajlar
3,090
Tepkime puanı
377
islami şartlara göre yaşamadığımı nereden biliyorsunuz. Namaz kılamıyorum çünkü bir türlü öğrenemiyorum , ama namaz kılıp, dua edip,elinden Kuranı düşürmeyip, heryerini sıkı sıkı sarıp , dedikodu, çalıp çırpma , hak yeme gibi her türlü kötülüğü yapacak bir insan olacağıma, bunları yapmadan doğru yaşamayı tercih ederim. Namaz kılmadan olmaz diyebilridiniz. Sizin İslama göre yaşadığınızı ben enrden bileyim ?? Beni de ilgilendirmez zaten.

Bu çıkışma bana sanırım. Ben sizin namaz kılıp kılmadığınızı bilemem ve beni ilgilendirmez de sadece havass uygulamaları yapmak için gerekli genel şartları, en temel bilgiyi söyledim. Siz neden bu kadar gocundunuz? Size biliyor musunuz bilmiyor musunuz diye sormadım tıpkı kılıp kılmıyor musunuz da diye sormadığım gibi. Bilmiyor iseniz bilmiyorsunuzdur, öğrenmiyor iseniz öğrenmiyorsunuzdur, bunu bizlere söylemenizin ne anlamı var. Hayat sizin hayatınız nasıl yaşarsanız yaşayın bizleri ilgilendirmez. Ancak foruma sorulan sorulara bildiğimiz kadarıyla cevap vermek bizim görevimizdir. Neden doğru cevap verdiğimiz için de bize kızmaya hakkınız yok.
 

Özlemi özled

Banlı Kullanıcı
Katılım
6 Ara 2010
Mesajlar
383
Tepkime puanı
22
Konum
İstanbul
İş
DiÄŸer
gocunacak hiçbirşeyim yok çok şükür, cevaba birşey demiyorum yargılar gibi olan cevap hiç hoşuma gitmedi ...Doğru cevap namaz kılmadan olmaz demekti, yok islami kurallara göre yaşamak vs..ne alakası var.Hiç yakıştıramadım
 

origanum

Yönetici
Katılım
15 Eki 2008
Mesajlar
3,090
Tepkime puanı
377
gocunacak hiçbirşeyim yok çok şükür, cevaba birşey demiyorum yargılar gibi olan cevap hiç hoşuma gitmedi ...Doğru cevap namaz kılmadan olmaz demekti, yok islami kurallara göre yaşamak vs..ne alakası var.Hiç yakıştıramadım

Bu sizin düşünceniz. Ben görevimi yaptım. Cevap üslübumu tartışacak değilim, tarzım böyle. Kimine hoş gelmeyebilirse de böyle.
Cevaplarım tüm bu yazıları okuyacak diğer üyeleri de kapsar her zaman. Yani sizin sorunuz yanısıra oluşacak diğer soruları da baştan sorulmadan cevplar. Neden uzattığınız konusunu hala anlamış değilim.
Havass uygulamalarında genel olarak denilen uygulama harfiyen yerine getirilir şunu yapmasak olur mu sorusuna her zaman cevabım olmaz çünkü tam tarif harfiyen uygulanmaıdır olurdu. Ancak sizin sorunuz özel bir durumdu ve havass uygulaması yapmak için temel şartı yapıp yapmamayı soruyordunuz, bu durumda genel bir açıklama yapmak gerekirdi, sizin gibi en temel kuralları bilmeyen başkaları olabilir ve yanlış birşeyler yapma ihtimali olabilir diye en baştan uyarmak bizim boynumuzun borcu. Siz beğenin ya da beğenmeyin. Ucu size battı diye de lütfen havass geleneğini, uygulanışını tartışmayın. Havass uygulamalarına başlanmadan önce hazırlık evresi vardır, burada tüm yaşam biçimi buna uyarlanır, tüm şartlar yerine getirilir, iyice öğrenilir sonra uygulama yapılır. Eksik olunca olmaz çünkü, boşuna çabalanmış olur. Bu tartışma kimseyi bir yere götürmez, kurallar çok uzun zamandır böyle. Koyan da ben değilim. Bana kızıyorsunuz ama, doğruyu söyleyen 9 köyden kovulur misali oluyor. Önce kendinize iğne batırmanız gerekmez mi? Benim genelden kural hatırlattım diye ne suçum var burada? Asıl ben size yakıştıramadım. Yardım istiyorsunuz, veriyoruz ama karşılığı negatiflik.
 

Özlemi özled

Banlı Kullanıcı
Katılım
6 Ara 2010
Mesajlar
383
Tepkime puanı
22
Konum
İstanbul
İş
DiÄŸer
"gocunmak", "iğne batır", "havası tartışmak" vs. bu ifadelerle heyecanla döşeyerek kimin uzattığı aslında belli. Havası tartışmak haddim değil, iğneyi kendime batıracak bir durumum yok.Ayrıca ucu niye bana batsın zaten soran benim .Neyse gerçekten engin bilgilerinden faydalandığım sayelerinde hayatıma yön verdiğim çok değerli insanlar ve moderatörler de var. Sırf bu gereksiz Kkırıcı tartışmadan dolayı çok sevdiğim siteden soğumadan ben bu konuyu kapatıyorum.Hakkımda istediğinizi düşünebilrsiniz. Düşünceleriniz benim gerçeğim değil. Saygılarımla.
 

striker

Kayıtlı Üye
Katılım
19 May 2012
Mesajlar
446
Tepkime puanı
19
sayın özlemi özled, çok gergin bir gündesiniz sanırım, mesajlarınız oldukça sert.
adminlerin mesajlarını kişisel algılamayın, kızım sana söylüyorum gelinim sen anla...
misalini bilirsin. herkesi kapsar onların verdikleri mesaj, kişiye özel de değildir.
konuya sen girdiğin için şahsına yapılan suçlama gibi algıladın.
ayrıca bukadar agresif olmaya ne gerek var, kaldı ki, gayet güzel bir açıklama yapılmış.
alındığınız noktaları iğneyle seçmeyi bırakıp, verilen mesaja odaklanırsanız,
daha mutlu olacağınız düşüncesindeyim.
 

Özlemi özled

Banlı Kullanıcı
Katılım
6 Ara 2010
Mesajlar
383
Tepkime puanı
22
Konum
İstanbul
İş
DiÄŸer
Geçelim.Kimse bu tartışmaları okumak gerilmek zorunda değil. Bu bencilliği yapmayacağım.İyi Akşamlar
 

fthbl

Kayıtlı Üye
Katılım
4 Ocak 2012
Mesajlar
184
Tepkime puanı
11
sayın özlemi özled, çok gergin bir gündesiniz sanırım
Bence de sıradışı bi gününde sanırım ben hala neye kızdığını niye kızdığını anlamadım.
Böyle günlerde kadınların olmadık şeylere ağladığını duymuştumda kızdığını duymamıştım
 

striker

Kayıtlı Üye
Katılım
19 May 2012
Mesajlar
446
Tepkime puanı
19
siz bu durumu anlamadınız, ben hala kadınları anlayamadım :)
anlamak zor :)
her an ları süprizlerle dolu
 
Üst