Allah yerine Tanrı deyince günaha mı girmiş oluyoruz?

AyŞaman

Banlı Kullanıcı
Katılım
5 Mar 2012
Mesajlar
436
Tepkime puanı
21
Konum
Tyana
İş
Gazeteci
Bazı arkadaşlarımız ısrarla "yaratıcıya Allah denmelidir. Tanrı kelimesi Hristiyanlıktan gelmiştir. Yaratıcı tektir ve ismi Allah'tır. Tanrı demek günaha sokar adamı" şeklinde söylemlerde bulunuyor. Benimde sıkça karşılaştığım bir kavram olduğu için paylaşma gereği duydum.
Tanrı kelimesi bir dinden Türkçe'ye geçmiş bir kelime olmayıp Öz Türkçe bir kelimedir. Ve Kainatın ulu yaratıcısı tek ve yaratılmayan anlamlarında kullanılagelmiştir. Ve hala kullanılmaktadır. Bazı kişiler tanrı kelimesinin "Hristiyanlıktan dilimize girmiştir, onların tanrısı baba-oğul-kutsal ruh üçlemesi olduğu için bir müslümanın tanrı demesi günaha sokar"şeklinde söylemleri ne dil bilimi açısından nede dini açıdan doğru olmamaktadır.

"Tengri" kadim Türk lehçelerinde ortak olarak "Allah" anlamında kullanılan kelimenin Türkiye Türkçesinde "Tanrı" sözüne evrilmiş öncülüdür.
Divân-ı Lügati’t-Türk’ün son olarak Kabalcı Yayınevi tarafından yapılan güncelleştirilmiş baskısında Tengri kelimesi “Tengri: Allah azze ve celle” karşılığı ile hiçbir şüphe olmaksızın verilmektedir.
Antropolojik veriler ve bu verilere istinaden yapılan etnografik çalışmalar eski çağlardan bu yana, “Tengri” kelimesi ve benzerlerinin Türkler arasında “ilahi düzen ve bu düzeni yaratıp, sürdüren “ulu bir güç kaynağı” anlamında kullanıldığını göstermiştir. Türklerin “Tengri” anlayışı, hiçbir şey yaratabilemeyen ve zaten kendileri de -önce kavram olarak sonrasında da somut nesneler olarak- yaratılmış olan putlara benzer bir karşılığa sahip olmamıştır.
Yakut dilinde Tangara; Kuman dilinde Tengre; Karaim dilinde Tangrı; Çuvaş Türkçesinde Tura; Hakas dilinde Tigir; Tuva dilinde Deyri; Kırgız-Kazak Türkçesinde Tengri;Tatar dilinde Tengre; Karaçay-Malkar Türkçesinde Teyri; Azerbaycan Türkçesinde Tarı/Tanrı; Türkiye Türkçesinde Tanrı olarak kullanılması bile bu kelimelerin ifade ettiği kavramın Türk halkları arasındaki ortak kullanımının işaretidir.
İslami terminolojideki Allah kavramının karşılığı olarak Tengri; ilk ve ilahi başlangıcı bildirir, alemdeki her şey O’na bağlıdır ve bir şekilde O’ndan bir eser taşır. Algılanan alemin suları-denizleri; dağları-taşları, ağaçları-kuşları kendi özgün niteliklerinden varılabilecek “Tengri” işlevlerinin görüntüleridir. (TasavvuftakiTevhid-i Efal; Tevhid-i Sıfat - Tevhid-i Zat basamakları da buna benzer bir anlamı içerir. ) “Tengri” kavramına karşı çıkanların dayanağı olan halk inanışları, ancak buradaki inceliği ayırt edemeyen insanlar arasında yayılan “yanlış uygulama” ve “hurafe”lerin tenkidi anlamında bir anlam taşımaktadır.
Kaşgarlı Mahmud 1074 yılında yazımının tamamladığı kabul edilen eserinde Tengri kelimesinin anlamını verirken şu önemli tesbiti de yapmaktadır: “Kafirler –Allah’ın gazabı üzerlerine olsun-göğe “tengri” derler, aynı zamanda azametli gördükleri her şeyi, örneğin bir dağı ya da bir ağacı da “tengri” olarak adlandırır ve önünde secde ederler. Bunların sapkınlıklarından kaçarak Allah’a sığınırız.”
Görüldüğü gibi Kaşgarlı Mahmud da Tengri kelimesinin kullanımında hiçbir sakınca görmezken bu kelimeyi kullananların düştükleri şirk -ve hatta küfür- hatasını savunma gibi bir yanlıştan sakınmaktadır. Bu tenzihi tavrın bilincinde olan bir insanın Allah –azze ve celle- manasına Tengri kelimesini kullanmakla “din dışına çıkma” tehlikesi olabilir mi? Burada da şu ebedi ve nebevi gerçek hatırlanmalıdır: “Ameller niyetlere göredir.”
Ünlü Arab gezgin İbn Fadlan’ın naklettiğine göre o sıralarda İslam’a henüz girmiş olan Oğuz Türkleri herhangi bir zorluk ile karşılaştıklarında bakışlarını gökyüzüne yöneltip “Bir Tengri” derlermiş. Başta Kaşgarlı Mahmud olmak üzere İslami dönemin tüm yazarları Allah kastıyla “Tengri” ismini kullandıkları gibi bütün kaynaklarda her işe; söze kutlu bir nitelik kazandırmak kasdıyla ilk önce “Ulu Tengri’nin adı” anıldıktan sonra başlanması gerektiğini bildirmişlerdir.
Türk tasavvuf tarihinin öncü ismi Ahmed Yesevi de Divan-ı Hikmet adı ile biraraya getirilen "hikmet" adlı şiirlerinin 12'sinde bu kelimeyi asli şekliyle " Tengri" olarak kullanmaktadır.
Anadolu tasavvufunun en önemli isimilerinden Yunus Emre ( XIII.yy.) ve Niyazi Mısri de şiirlerinde "Tengri" anlamındaki "Tanrı" ve eşdeğeri olarak "Çalab" kelimesini kullanmışlardır.
Görüldüğü üzere bugün tasavvufta örnek aldığımız kişiler bile "Tanrı-tengri" kelimesini kullanmaktan çekinmemektedir. Tanrı kelimesi Allah'ın en güzel doksan dokuz ismi gibi bir ismidir.Allah noksan sıfatlardan nünezzehtir. Tengri kelimesi Kuran'da geçen yaratıcı anlamı ile eşdeğer olduğu için kullanmakta sakınca yoktur.
Peki, biraz önce söylediğimiz "Türkler putlara veya başka bişeye tanrı dememiş, sadece bir yaratıcı olduğuna inanmışlardır"cümlesine gelirsek....
O zaman Türkler nerden biliyordu bir yaratıcı olduğunu ve isminin tanrı olduğunu?
Daha önceki paylaşımlarımda da bahsettiğim gibi Köktanrı inancı ulu yaratıcı tarafından Türklere armağan edilmiş bir dindir. Ve bazılarının dediği gibi İslamla tanışmadan önce sapkın inançlara sahip bir millet değildir.
Biraz alıntılarla biraz kendi fikirlerimle bu konuyu aydınlatmaya çalıştım eksiklerim olmuşsa affola...
 

tevhid61

Banlı Kullanıcı
Katılım
7 Haz 2011
Mesajlar
146
Tepkime puanı
7
Hz.Peygamber Allahı gorunce. alahum alahum alahum diye zıplıyarak bağırmıstır.

aynen kaynak neresi ? ayrıca tanrı eski türk uygarlıklarında göktanrı anlamına gelen tengri demektir bence tabiki allahın isimlerinin arasında yok ama günah olduğunu düşünmüyorum
 

AyŞaman

Banlı Kullanıcı
Katılım
5 Mar 2012
Mesajlar
436
Tepkime puanı
21
Konum
Tyana
İş
Gazeteci
Siz düşündüklerinizde yanılıyorsunuz efendim....
 

AyŞaman

Banlı Kullanıcı
Katılım
5 Mar 2012
Mesajlar
436
Tepkime puanı
21
Konum
Tyana
İş
Gazeteci
Kul lilezine keferu se tuglebüne ve tuhşerune ila cehennem, ve bi'sel mihad.

Kafir olanlara derim ki: Yakında mağlup olacaksınız cehennemde toplanacaksınız. Ve cehennem ne kötü bir yataktır.
 

dildarı-suda

Banlı Kullanıcı
Katılım
14 Nis 2012
Mesajlar
129
Tepkime puanı
15
Konum
İstanbul
İş
yurt içi yurt dışı ticaret ( Mutfak eşyaları dalında )
Tanrı hristiyanlıktan gelme bir kelimedir diye bir tabir gördüm hristiyanlıktan gelmemiştir bu kelime şuna dikkat etmek gerek hz isanın dili aramicedir arapçayla çok yakından arapçayla aramice ortak bir dilden gelmiştir hz isa yaratıcıyı " El ilah " diye tabir etmiştir
filmin ismini unuttum ama ilgili filmde hz isa aramicede Allaha seslenirken el ilah diyordu
tanrı kelimesinin kökenleri çok derindedir romanın eski inancına dayanır zaten onlar hristiyanlıgı kabul ettiklerinde eski inancından gelen bir çok şeyi hristiyanlık gibi göstermişlerdir bu konuda bir çok papas rahip rahibe piskopoz kardinal vs. mücadele vermiştir ama başaramamıştır
mesela örnek vericek olursak 3 leme sistemi eski romanın inancında mevcuttur bu sonradan hristiyanlığada katılmıştır
tanrı kelimeside böyle bişeydir işte yani ortadoğu dinlerininde birazcık ötesine dayanmaktadır bence

Ayrıca biriside kendini şeytan ilan etmiş şeytanın bütün işi bitti şimdide sanal aleme geldi :)

bir ayet

" kim rahmanın zikrinden göz yumarsa biz ona şeytanı musallat ederiz artık bu ona arkadaştır"
 

AyŞaman

Banlı Kullanıcı
Katılım
5 Mar 2012
Mesajlar
436
Tepkime puanı
21
Konum
Tyana
İş
Gazeteci
"Tanrı" dil bilimi açısından öz Türkçe bir kelimedir. Romadan falan gelme değildir sevgili dildarı-suda. ;) Tanrı kelimesine eşdeğer kelimeler vardır evet. Romada kullanılanlar da bunlardır diye tahmin ediyorum.
 

dildarı-suda

Banlı Kullanıcı
Katılım
14 Nis 2012
Mesajlar
129
Tepkime puanı
15
Konum
İstanbul
İş
yurt içi yurt dışı ticaret ( Mutfak eşyaları dalında )
"Tanrı" dil bilimi açısından öz Türkçe bir kelimedir. Romadan falan gelme değildir sevgili dildarı-suda. ;) Tanrı kelimesine eşdeğer kelimeler vardır evet. Romada kullanılanlar da bunlardır diye tahmin ediyorum.

ben romaya ait bazı yazmalarda tanrı kelimesini görmüştüm
Tükrçedede yer almış olabilir belki türkçeden gelmiş ama romayada bulaşmıştır bunu anlamak için aşırı derin araştırma gerekir bence
seninde dediğin doğru olabilir ayşaman ben sadece kendi araştırmama göre söyledim yanlışta olabilirim bilemem
 

fthbl

Kayıtlı Üye
Katılım
4 Ocak 2012
Mesajlar
184
Tepkime puanı
11
“Allah” lafza-i celal Allah’ın ism-i hassıdır/özel ismidir. Kur’an’da –Besmelelerle birlikte-2800’den fazla “Allah” ismi geçmektedir.

İhlas suresinde yer alan “De ki: O Allah’tır, birdir” mealindeki ayet, Allah’ın kendine bu ismi taktığını açıkça beyan etmiştir. “İster Allah diye çağırın, ister Rahman.. fark etmez, güzel isimler onundur”(İsra, 17/110) mealindeki ayette de Allah lafza-i celal ile, Rahman ism-i celili arasında bir fark olmadığı, ikisinin de O’nun özel isimleri olduğuna işaret edilmiştir.

Allah isminin “ELH” veya “VLH” den müştak olduğunu söyleyenlerin yanında, İmam Şafii gibi bir çok büyük alimlere göre, bu isim mürteceldir/türetilmemiştir, sadece Allah için kullanılan bir özel isimdir.

İlah mabud manasına gelir. Bu kelime bu açıdan hem batıl ilahlar, putlar için kullanılır hem de hakikî mabud olan Allah için de kullanılır. “La ilahe illellah” sözcüğü bu iki hususu da içinde barındrımıştır. Fakat, Yüce yaratıcıyı sadece mabut vasfıyla değil, bütün sıfatlarını çağrıştıran bir unvanla zikretmek istediğimizde bunu Allah ismiyle yaparız. Çünkü, bu isim ancak böyle kapsamlıdır.

İlah ve tanrı kelimeleri, “Allah” lafza-i celalin yerini tutamaz. Bu sebeple, “tanrı” kelimesi ile “ilah” kelimesi birbirinin yerine kullanılabilir.



Bir âyet-i kerimede "En güzel isimler Allah'ındır. Allah'a bu isimlerle dua ediniz" (Araf Sûresi, 180) buyurulur. Bu âyet, Cenab-ı Hakkın birçok isimlerinin bulunduğuna işaret etmektedir. Her birisi güzel ve ulvî mânâlar ihtiva eden bu yüce isimlere "güzel isimler" mânâsında "Esmâü'1-Hüsnâ" denilmektedir. Bu İlâhî isimlerden bazıları şunlardır: "Vâhid, Evvel, Âhir, Zahir, Bari, Musavvir, Rahman, Rahîm, Hayy, Kayyum, Halım, Kerîm, Tevvâb, Rezzâk, Muhyî, Mümît."

Cenab-ı Hakkın isimlerinin tamamı kesin olarak bilinmemektedir. Bazı âlimler Esmâ-i Hüsnânın bin kadar olduğunu beyan ederler. Nitekim, Peygamberimiz (a.s.m.) Cevşenü'l Kebîr isimli hususî duasında Rabbine bin bir isim ve sıfatla niyaz etmektedir. Yine bazı ulema ise bu isimlerin dört bini bulduğu kanaatindedir. Bu isimlerin ise ekserisini sadece Cenab-ı Hak bilir. Bir kısmını melekler, diğer kısmını da meleklerle birlikte peygamberler bildiği gibi; mü'minler de Peygamberimizden öğrendikleri kadarıyla malûmat sahibidirler.

İbnî Mâce ve Tirmizi gibi hadis kitaplarında Esmâ-i Hüsnâ hakkında rivayet edilen hadis-i şeriflerde Peygamberimiz bu isimleri bir bir zikretmekte ve faziletini bildirmektedir. Esmâ-i Hüsnânın sayıldığı hadis-i şerifin baş kısmının meali şöyledir:

"Şüphesiz, Allah'ın doksan dokuz, yüzden bir eksik ismi vardır. Muhakkak Allah tektir, tek olanı sever. Kim o doksan dokuz ismi sayarsa veya ezberlerse Cenab-ı Hak onu Cennetle mükâfatlandırır." (İbni Mâce, Dua 10; Tirmizî, Dua 83)

Ancak, bu müjdeye mazhar olmak için sadece isimleri sayıp ezberlemek kâfi gelmez. Bu İlâhî isimlerin içinde bulunan ve taşımış oldukları ulvî mânâları düşünüp, kâinat yüzündeki tecellî ve akislerini müşahede etmeyi de unutmamalıdır. Meselâ, Allah'ın Rezzak olduğunu bilip düşünerek rızık için endişeye kapılmamalı. Rızkı helâlinden aramalı, kanaatkar olmalı. Cenab-ı Hakkın sadece insanın kendisini değil, en küçük mikroptan file kadar, parmak kadar balıklardan tonlarca ağırlıktaki balinalara kadar milyarlarca canlının ve bitkinin rızıklarını hiç şaşırmadan, ihmal etmeden, en güzel bir şekilde ihsan ettiğini düşünüp tefekkür etmek Rezzâk ismini okumanın bir cihetidir.
Cenab-ı Hakkın isimleri tevkîfîdir, yani semavîdir. Bu isimlerin büyük bir kısmı Kur'ân-ı Kerimde zikredildiği gibi, geriye kalanlarını Peygamberimiz bildirmektedir.

Peygamberimiz de (a.s.m.) zikretmiş oldukları isimleri Rabbinden öğrenerek bildirdiğine göre, Cenab-ı Hak için bu isimlerin dışında bir isim kullanılmaz. Yani, Allah sadece Kur'ân'ında bildirdiği ve Habibine öğrettiği isimleriyle kendisine niyaz edilmesini istemektedir. Başta mealini verdiğimiz âyet-i kerime bu mânâya işaret etmektedir.


Cenab-ı Hakkın, söylendiği zaman kalb ve gönülleri dolduran ve kâinatı mânâlandıran "Allah" ismi-i celâli ve doksan dokuz mübarek ismi ve sıfatları bulunuyorken Onu başka uydurma isimlerle anmak ne kadar yakışıksız bir hareket olduğu açıktır. Bilhassa "Allah" ismini söylememek için ısrarla "tanrı" kelimesini kullanmak iyi niyetten kaynaklanan bir düşünce değildir. Çünkü esasen "tanrı" kelimesi, bir olan Allah'ı tanımayıp başka "uydurma" mabutlara isim olarak verilmiştir. "Yer tanrısı, gök tanrısı" gibi. Halbuki Cenab-ı Hakkın böyle bir isme ihtiyacı olmadığı gibi, kendi bildirdiği isimlerin dışında çağrılmamasını, dua ve niyaz edilmemesini istemektedir.

İsmi Ahmed olan bir insanı "ağaç" diye çağırsanız size ne kadar kızacağını, hattâ darılıp küseceğini; yanlışlıkla söylemişseniz hemen "Benim ismim ağaç değil Ahmed'dir" diyeceği kesindir. Bir kul olan insan kendi ismiyle çağrılmayıp başka uydurma bir isimle çağrıldığı zaman nasıl kızıyorsa; kâinatın Rabbi olan Yüce Allah, kullarının kendisini uydurma isimlerle çağırmasına, dua etmesine hiç rıza gösterir mi? Bir insanı kendi ismiyle çağırmaya dikkat eden insan, Cenab-ı Hakkı yüce isimleriyle çağırmazsa ne kadar anlayışsızlık gösterdiğini, ne kadar hata ettiğini artık anlamalı. Bilhassa "Allah" ismi celilî Allah'tan başka hiçbir mahluka verilmediği için de ismi âzam olmuştur.

Buna göre Tanrı kelimesi Allah lafzının yerini tutmaz. Ancak kişi isterse Allah'ı niyet ederek, bir yaratıcıyı kasdederek, İlah ya da Tanrı diyebilir.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
 

AyŞaman

Banlı Kullanıcı
Katılım
5 Mar 2012
Mesajlar
436
Tepkime puanı
21
Konum
Tyana
İş
Gazeteci
Allah en güzel isimlerinin birleşimi olarak kabul edilir. Tek O'na mahsustur bu isim.Allah ve Tanrı karşılaştırması sadece başlık üzerinde olmuştur. Tanrı ve Allah kelimesinin karşılıklı olarak kullanılamayacağının farkındayım. Konuyu okudu iseniz konu Allah-tanrı kelimeleri karşılaştırması değil. Allah'a Tanrı denebilir mi tartışmasıdır.


"Bilhassa "Allah" ismini söylememek için ısrarla "tanrı" kelimesini kullanmak iyi niyetten kaynaklanan bir düşünce değildir. Çünkü esasen "tanrı" kelimesi, bir olan Allah'ı tanımayıp başka "uydurma" mabutlara isim olarak verilmiştir. "Yer tanrısı, gök tanrısı" gibi. Halbuki Cenab-ı Hakkın böyle bir isme ihtiyacı olmadığı gibi, kendi bildirdiği isimlerin dışında çağrılmamasını, dua ve niyaz edilmemesini istemektedir.

İsmi Ahmed olan bir insanı "ağaç" diye çağırsanız size ne kadar kızacağını, hattâ darılıp küseceğini; yanlışlıkla söylemişseniz hemen "Benim ismim ağaç değil Ahmed'dir" diyeceği kesindir. Bir kul olan insan kendi ismiyle çağrılmayıp başka uydurma bir isimle çağrıldığı zaman nasıl kızıyorsa; kâinatın Rabbi olan Yüce Allah, kullarının kendisini uydurma isimlerle çağırmasına, dua etmesine hiç rıza gösterir mi?"


Buna da cevabı yukarıda vermiştim efendim okursanız görebilirsiniz. Tanrı kelimesi uydurma bir sözcük olmayıp Köktanrı inancından gelen bir addır. Ayrıca Türkler hiçbir mabuda-puta tanrı dememişlerdir. Tanrı kelimesi Allah'ı küçümsemek yerine Allah'ı yüceltmek için verilen bir addır. Uydurma olmadığı aşikardır. Köktanrı inancında "Yer tanrısı-göktanrısı" gibi kelimeler olmayıp sonradan Köktanrı inancının bozulmasından sonra ortaya çıkan saçmalıklardan ibarettir. Köktanrı inancını sadece saçmalıktan ibaret görüyorsanız her zaman söylediğimiz "Allah noksan sıfatlardan nünezzehtir" sözünü idrak edememişiniz anlamına gelir. Şimdi diyene bak diyeceksiniz eminim.
Şöyle ki Köktanrı inancı Allah katından Türklere armağan edilmiş bir inanç sistemidir. Türklerdeki en sistemli inanç sistemidir hemde. Onu inkar ettiğiniz an "Allah Türkleri unutmuş-hiç din göndermemiş" anlamı çıkar. O da Allah'ı noksan sıfatlarla nitelendirmek anlamına gelir.
Saygılar efendim...
 

andrah

Kayıtlı Üye
Katılım
4 Nis 2011
Mesajlar
145
Tepkime puanı
4
Bana göre tanrı çok öznel ve geniş bir kavram.Ben bir katoliğin yanında tutup ta tanrım bana yardım et desem katolik O... din kardeşim gel beraber dua edelim diyebilir,fakat 'Allahım bana yardım et' diye feryat edersem yanımda ki Hıristiyan diyecek ki a kafire(!) bak Müslümanmış.O yüzden Allah yerine tanrı demeyi uygun görmüyorum,sonuçta örnekte belirttiğim gibi tanrı birden çok şekilde anlaşılırken Allah tek bir şekilde biliniyor ve zikrediliyor,bu anlayış da zihnimizde tanrının birliğini ve tekliğini pekiştiriyor ve bana göre insanı pek çok vesveseden ve günahtan koruyor,Allah kalplerimizdeki vesveseyi temizlesin ve bize temiz bir kalp ihsan eylesin inşallah.

Not:Umarım kendi görüşümü düzgünce anlatabilmişimdir,doğru düzgün yazı bile yazamıyorum :)
 

Apabbacık

Kayıtlı Üye
Katılım
2 Ağu 2010
Mesajlar
89
Tepkime puanı
6
Konum
Balıkesir
Dinin hiçbir zaman çok katı kurallar içerdiğini düşünmemiş ve inancını da bu doğrultuda geliştirmiş biri olarak yaratıcıya istenilen sıfatla ,gönülden geldiğiseslenilmesi taraftarıyım.Şems-i'n dediği 'Sözler hakikat değildir ağızdan çıkan seslerdir.' benim kullanılan her kelimeye inanılmaz mana yüklemek zorunda olmadığımız,asıl inancın kalpten geldiği ve sözün,dillendirmenin çok mana ifade etmediği düşüncemin her daim öncüsü olmuştur.Allah ve Tanrı sıfatlarıda aynı şeyi ifade ediyor benim için.Söylenme amacı önemli olan,kelime kökleri,kime ait olduğu,nerden çıktığı değil.Ben inandığım yaratıcıyı istediğim kelime ile anarım çünkü gönlümden öyle gelmiştir ve din yaratıcıya nasıl sesleneceğime kadar karışacak kadar katı değildir.
 

dildarı-suda

Banlı Kullanıcı
Katılım
14 Nis 2012
Mesajlar
129
Tepkime puanı
15
Konum
İstanbul
İş
yurt içi yurt dışı ticaret ( Mutfak eşyaları dalında )
“Allah” lafza-i celal Allah’ın ism-i hassıdır/özel ismidir. Kur’an’da –Besmelelerle birlikte-2800’den fazla “Allah” ismi geçmektedir.

İhlas suresinde yer alan “De ki: O Allah’tır, birdir” mealindeki ayet, Allah’ın kendine bu ismi taktığını açıkça beyan etmiştir. “İster Allah diye çağırın, ister Rahman.. fark etmez, güzel isimler onundur”(İsra, 17/110) mealindeki ayette de Allah lafza-i celal ile, Rahman ism-i celili arasında bir fark olmadığı, ikisinin de O’nun özel isimleri olduğuna işaret edilmiştir.

Allah isminin “ELH” veya “VLH” den müştak olduğunu söyleyenlerin yanında, İmam Şafii gibi bir çok büyük alimlere göre, bu isim mürteceldir/türetilmemiştir, sadece Allah için kullanılan bir özel isimdir.

İlah mabud manasına gelir. Bu kelime bu açıdan hem batıl ilahlar, putlar için kullanılır hem de hakikî mabud olan Allah için de kullanılır. “La ilahe illellah” sözcüğü bu iki hususu da içinde barındrımıştır. Fakat, Yüce yaratıcıyı sadece mabut vasfıyla değil, bütün sıfatlarını çağrıştıran bir unvanla zikretmek istediğimizde bunu Allah ismiyle yaparız. Çünkü, bu isim ancak böyle kapsamlıdır.

İlah ve tanrı kelimeleri, “Allah” lafza-i celalin yerini tutamaz. Bu sebeple, “tanrı” kelimesi ile “ilah” kelimesi birbirinin yerine kullanılabilir.



Bir âyet-i kerimede "En güzel isimler Allah'ındır. Allah'a bu isimlerle dua ediniz" (Araf Sûresi, 180) buyurulur. Bu âyet, Cenab-ı Hakkın birçok isimlerinin bulunduğuna işaret etmektedir. Her birisi güzel ve ulvî mânâlar ihtiva eden bu yüce isimlere "güzel isimler" mânâsında "Esmâü'1-Hüsnâ" denilmektedir. Bu İlâhî isimlerden bazıları şunlardır: "Vâhid, Evvel, Âhir, Zahir, Bari, Musavvir, Rahman, Rahîm, Hayy, Kayyum, Halım, Kerîm, Tevvâb, Rezzâk, Muhyî, Mümît."

Cenab-ı Hakkın isimlerinin tamamı kesin olarak bilinmemektedir. Bazı âlimler Esmâ-i Hüsnânın bin kadar olduğunu beyan ederler. Nitekim, Peygamberimiz (a.s.m.) Cevşenü'l Kebîr isimli hususî duasında Rabbine bin bir isim ve sıfatla niyaz etmektedir. Yine bazı ulema ise bu isimlerin dört bini bulduğu kanaatindedir. Bu isimlerin ise ekserisini sadece Cenab-ı Hak bilir. Bir kısmını melekler, diğer kısmını da meleklerle birlikte peygamberler bildiği gibi; mü'minler de Peygamberimizden öğrendikleri kadarıyla malûmat sahibidirler.

İbnî Mâce ve Tirmizi gibi hadis kitaplarında Esmâ-i Hüsnâ hakkında rivayet edilen hadis-i şeriflerde Peygamberimiz bu isimleri bir bir zikretmekte ve faziletini bildirmektedir. Esmâ-i Hüsnânın sayıldığı hadis-i şerifin baş kısmının meali şöyledir:

"Şüphesiz, Allah'ın doksan dokuz, yüzden bir eksik ismi vardır. Muhakkak Allah tektir, tek olanı sever. Kim o doksan dokuz ismi sayarsa veya ezberlerse Cenab-ı Hak onu Cennetle mükâfatlandırır." (İbni Mâce, Dua 10; Tirmizî, Dua 83)

Ancak, bu müjdeye mazhar olmak için sadece isimleri sayıp ezberlemek kâfi gelmez. Bu İlâhî isimlerin içinde bulunan ve taşımış oldukları ulvî mânâları düşünüp, kâinat yüzündeki tecellî ve akislerini müşahede etmeyi de unutmamalıdır. Meselâ, Allah'ın Rezzak olduğunu bilip düşünerek rızık için endişeye kapılmamalı. Rızkı helâlinden aramalı, kanaatkar olmalı. Cenab-ı Hakkın sadece insanın kendisini değil, en küçük mikroptan file kadar, parmak kadar balıklardan tonlarca ağırlıktaki balinalara kadar milyarlarca canlının ve bitkinin rızıklarını hiç şaşırmadan, ihmal etmeden, en güzel bir şekilde ihsan ettiğini düşünüp tefekkür etmek Rezzâk ismini okumanın bir cihetidir.
Cenab-ı Hakkın isimleri tevkîfîdir, yani semavîdir. Bu isimlerin büyük bir kısmı Kur'ân-ı Kerimde zikredildiği gibi, geriye kalanlarını Peygamberimiz bildirmektedir.

Peygamberimiz de (a.s.m.) zikretmiş oldukları isimleri Rabbinden öğrenerek bildirdiğine göre, Cenab-ı Hak için bu isimlerin dışında bir isim kullanılmaz. Yani, Allah sadece Kur'ân'ında bildirdiği ve Habibine öğrettiği isimleriyle kendisine niyaz edilmesini istemektedir. Başta mealini verdiğimiz âyet-i kerime bu mânâya işaret etmektedir.


Cenab-ı Hakkın, söylendiği zaman kalb ve gönülleri dolduran ve kâinatı mânâlandıran "Allah" ismi-i celâli ve doksan dokuz mübarek ismi ve sıfatları bulunuyorken Onu başka uydurma isimlerle anmak ne kadar yakışıksız bir hareket olduğu açıktır. Bilhassa "Allah" ismini söylememek için ısrarla "tanrı" kelimesini kullanmak iyi niyetten kaynaklanan bir düşünce değildir. Çünkü esasen "tanrı" kelimesi, bir olan Allah'ı tanımayıp başka "uydurma" mabutlara isim olarak verilmiştir. "Yer tanrısı, gök tanrısı" gibi. Halbuki Cenab-ı Hakkın böyle bir isme ihtiyacı olmadığı gibi, kendi bildirdiği isimlerin dışında çağrılmamasını, dua ve niyaz edilmemesini istemektedir.

İsmi Ahmed olan bir insanı "ağaç" diye çağırsanız size ne kadar kızacağını, hattâ darılıp küseceğini; yanlışlıkla söylemişseniz hemen "Benim ismim ağaç değil Ahmed'dir" diyeceği kesindir. Bir kul olan insan kendi ismiyle çağrılmayıp başka uydurma bir isimle çağrıldığı zaman nasıl kızıyorsa; kâinatın Rabbi olan Yüce Allah, kullarının kendisini uydurma isimlerle çağırmasına, dua etmesine hiç rıza gösterir mi? Bir insanı kendi ismiyle çağırmaya dikkat eden insan, Cenab-ı Hakkı yüce isimleriyle çağırmazsa ne kadar anlayışsızlık gösterdiğini, ne kadar hata ettiğini artık anlamalı. Bilhassa "Allah" ismi celilî Allah'tan başka hiçbir mahluka verilmediği için de ismi âzam olmuştur.

Buna göre Tanrı kelimesi Allah lafzının yerini tutmaz. Ancak kişi isterse Allah'ı niyet ederek, bir yaratıcıyı kasdederek, İlah ya da Tanrı diyebilir.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bende bir müslümanım ancak konuya çok aşırı dini bir şekilde yaklaşmışsınız
hani sanki burada konu Allah demeyi bırakalım onun 99 güzel isminide yazmayı bırakalım tanrı diyelim gibi bir muhabbet varmış gibi yaklaşmışsınız
onun 99 isminin tek vir harfine bile can kurban edilir ancak araştırma niteliğindeki bu yazıya bu tarz cevaplar vermek biraz gereksizce bence
yani burada konu Allah mı tanrımı konusu değil ki tanrı kelimesinin nereden geldiğine dair ip uçları verilmiş sadece okadar
bende dinimi seviyorum ancak her meseleye dinden cevap veremezsiniz
din bir felsefe değil ki yaratıcının gönderdiği bir dindir kendimizi ahirette kurtarmaya yarıyacak bir yoldur
hayatın içindeki herşeye araştırma yazılarına arkolojik bulgulara dayanan yazılara din birşey demez bu dinin görevi değildir çünkü
belki alakasız bir örnek olucak ama bu örneği vermenin yerinde olduğunu düşünüyorum
mesela dindar kesim fatih sultan mehmeti bir evliya olarak gösterirler
fatih büyük insandır peygamberin müjdelediği komutandır iyi işler başarmıştır hatta o dereceki islamı düşman olarak gören papalara kalp krizi geçirtmiştir
fatihin yaşadığı dönemde yaptığı işlerle yaşadığı dönemde 6 tane papa kederden kriz geçirerek can vermiştir
yani islama bu derece hizmet eden birisidir ama evliya değildir
bunu nereden anlıyabiliriz derseniz örnekleri mevcuttur
mesela avrupa kültürünü çok iyi bilir
heykel meraklısıdır kendisine bir madalyon yaptırmak ister madalyonda kendi sureti vardır ve batı kıyafetleri içerindedir o madalyonda
özellikle tarihçi ilber ortaylının fatih hakkındaki makalelerini okursanız bunu belgeleriyle çok güzel açıklıyor
islam dini büyük bir dindir ancak islam yazma eserlere ve arkolojik bulgulara dayanarak cevap verilmesi gereken konulara cevap vermez
dinimiz bize kurtuluş yolunu gösterir okadar
bence herşeye dini açıdan cevap vermeye çalışmayalım Allah akıl vermiş idrak vermiş okumayı yazmayı öğretmiş bu kurandada geçer " insana yazıyı kelimeleri ve bilmediklerini öğretti" bize bunlar öğretilmişken araştırmamak nedendir ? bu konunun araştırılması gereken bilim dalı belliyken ona bakmayıp sadece dini açıdan cevap vermeye çalışmak nedendir ?
Bence herşeye dinden cevap vermeye çalışmayalım ilim diye birşey var ve her meselenin ilim dalı farklıdır
islam aleminin meşhur tıbbı ibni sina araştırma yapmayarak herşeye dini açıdan cevap vermeye çalışsaydı dünya üzerinde " tıbbın hükümdarı " ünvanını alamazdı,bugün hastanelerde test olarak yaptırdığımız idrardaki şekeri keşfeden odur sudaki mikrobu keşfeden odur fosil ilmini çözen odur ki ondan önce fosillerin şeytanlar tarafından taşlaştırıldığı inanışı vardı bu konuyu bilimsel olarak ele alan ve zaman içinde bu hayvanların fosilleştiğini bilimsel delillerle ısğatlayıp bir batıl görüşü yok edende odur
ibni sina araştırma yapmayıp din bu meselelere açıklama getirmediği halde tutup dinden cevap vermeye çalışsaydı hiçbir yol katedemezdi
ibni sinanın bir günlüğü var orada kendi adına yazdığı bir cümleyi aktarmak istiyorum gerisini varın siz düşünün


"10 yaşıma geldiğimde kuranı tamamiyle ezberledim ve edebiyatıda öğrendim daha sonra mantık geometri fizik metafizikle mesgul oldum sonra tıp ilmine rağbet ettim bu konuda yazılmıs olan kıtapları okudum bu konuda kısa zamanda sivrildim hatta o dereceki büyük tıp üstatları benden tıp ilmi okumaya başladı bu sıralarda ben 16 yaşında bir çocuktum"
 

alin

Kayıtlı Üye
Katılım
9 Ara 2010
Mesajlar
723
Tepkime puanı
338
Konum
İstanbul
Kişi müslümandır ya da değildir belki de deisttir. Konu yaratıcı inancından kaynaklı olduğundan, ateist kavramın dışındakiler, kendi sistemlerine göre yakarırlar. Bu tarz konularda, her kişinin bana göre diye başlayan cümleleri kişiye has iken, günah kavramı çok ileri değil mi?

Ahmet ağaç diye seslenildiğinde bakmaz, Ahmet diye konu daraltılınca tam örnek verilemiyor ancak lakabı varsa ve sıkça lakabını kullanan birisi seslendiğinde, bal gibi de bakar ve üstüne alınır. Niye çünkü niyeti biliyordur. Yaratıcı kul ilişkisi, elbette böyle basite indirgenemez ancak şu da benim bencemdir ki. Niyetten ötesi teferruattır!! Kişi ark niyetle bir tanım getiriyorsa, onun takdiri yaratıcıdadır. Ya da gönülden, en yüce sevgim diye çağırdı diyelim, kendisi isim bile koydu kime ne!! Yine onun takdiri yaradandadır...

Özetle yinelersem, niyetten ötesi teferruattır. Günaha gelince ise, ona sıra gelene kadar.....
Sevgiyle...
 

URUMHAMATAHAYİL

Yönetici
Katılım
5 Haz 2008
Mesajlar
7,097
Tepkime puanı
4,972
İş
Wellness Antrenör/Psikolog/ Sosyolog
Acaba yaratıcımız Bana kullanacakları isim ile ilgili ne kadar tartışıyorlar. Ben ne anlatmak istedim onlar ne yapıyor diye düşünüyor mudur. Hele hele sevap ve günah satıcısı kişilerin kullanılan isim nedeniyle kişiler günahkar yada sevap-kar demelerine ne diyordur. Ben ona canım desem ne olacak, güzel desem ne olacak. sevgiliyi bu kadar ırak tutmayınız kendinizden, unutmayın o size sizden daha yakın , bir tanımlama onu ne alçaltır ne yüceltir, bizim kuvvetimiz yetmez.

İşin bilimsel yani dil ilimsel yanına bakarsak. Tanrı yaratıcı demektir. çoğul değildir. Türkçede çoğul anlamı vermek için "lar" eki gerekir ya da "biz, siz ". Türkçe sondan eklemeli bir dildir. Kendi içinde çoğul ve cinsiyet farkılığı içermez. Başka diller ile karşılaştırmayın. Allah kelimesi El-ilah kelimesinden türemiştir. Müslümanlık öncesi Araplarda da kullanılıyordu. Yaratıcı anlamında . yani Araplara yeni bir kavram vermedi onları anlayacağı dil olan Arapça olarak indirdiği Kuran-ı Kerim de Arapça yaratıcı anlamına gelen bir isim yani "Allah" kelimesini kullandı.

Lütfen sizin niyetlerinizi ve kalbinizden gelen güzel isimleri yok etmerine izin vermeyin İslamiyet asla zorlayıcı bir din değildir güzellikler dinidir. tek taraflı düşünce İnsanın en güzel özelliği olan yaratıcılık özelliğini yok eder.
 

MyrCat

Banlı Kullanıcı
Katılım
7 Haz 2012
Mesajlar
18
Tepkime puanı
0
Dublaj filmlerden duya duya Tanrı kelimesini de gavur(!) algılamaya başladık.

Osmanlı döneminde bir mecliste gayri müslima varsa orada mümkünse tanrı veya yaratıcı kelimesi kullanılırdı, çünkü yaratıcı ve tanrı tüm dini inançlarda ki yaratıcıya hitap oluyor ve kimsenin kalbi kırılmıyordu. diye bir makalede görmüştüm ama makaleyi bulamadım.
 

Jestem

Kayıtlı Üye
Katılım
3 May 2012
Mesajlar
20
Tepkime puanı
1
Konum
Ankara
İş
Aldığı Her Nefeste Dünya'ya Zarar Vermekte
Hristiyanlık diye dil mi var :D
Tanrı sözcüğü Öz be öz Türkçe bir sözcüktür. Tanrı'ya arapça seslenmek zorunda filan değiliz. yani Yaratıcıya insanın kendi dilinde seslenmesinin günah olduğunu düşünmek komik bir şey. Hem bu arada Onlar ' Allah'ın İsimleri ' değil sıfatları. Yani arapça sıfatlar mesela ' rahmetli, bağışlayıcı, koruyucu ' filan. Kendi dilimizde özgürce sesleniriz Yaratıcıya, bu günah olamaz.
Yaratıcı'yı İngiliz olan müslümanlar 'God ' , Fransız olanlar ' Dio ', almanlar ' Gott ' , araplar ' Allah ' , farslar 'Rab veya Hüda ' Türkler de ' Tanrı ' diye isimlendirmişlerdir.
Günah bunun neresinde Tanrı Aşkına.
 

fusu145

Kayıtlı Üye
Katılım
17 Ara 2011
Mesajlar
14
Tepkime puanı
1
Çok ufak bir şey için tartışıyoruz isteyen dilediğini desin mesele demekle olmuyor ki yaptıklarınla oluyor tanrı diyorsun hiç bir şey yok Allah diyorsun namaz yok oruç yok sanki her şey bitti bi bu kaldı.
Lütfen kendimize gelelim böyle küçük şeylerle kafamızı bulandırıp birbirimizi kırmayalım. Bizim vazifemiz Allah ın dediklerini yerine getirmektir.
 

dmkol

Kayıtlı Üye
Katılım
24 Kas 2008
Mesajlar
4,907
Tepkime puanı
529
İş
Web Master
Ben Tanrı derim Allah evrendeki en yüze olandır benim onu kastettiğimi rahatlıkla anlar.Önemli olan dudaktan çıkan değil kalpten geçendir.
İsteyen Allah der isteyen Tanrı isteyen God der isteyen Yahova isteyen Gottheit isteyen Divinita...
Eğerki en yüze olarak onu görüyorsanız Tanrı dediğinizde insanlar garip garip eleştiriler yapsada o anlar.
 
Üst