Astral Seyahat Problemi

.Demeter.

Kayıtlı Üye
Katılım
15 Ocak 2012
Mesajlar
166
Tepkime puanı
6
Konum
Ragnarok
İş
Dövmeci ve Ressam
Merhaba arkadaşlar bir maruzatım var. Ben çook uzun zamandır astral seyehata çıkıyorum fakat son iki üç haftadır tam bedenimden ayrılacak iken sankii biri beni tutuyor ve feci bir şekilde sıçrayarak uyanıyorum. Aynı zamanda kulaklarımda ki çınlamalar da son bulmuyor ve kendimi çok kötü hissediyorum. Sizce bunun nedeni nedir ve ne yapmalıyım?
 

demonic

Kayıtlı Üye
Katılım
2 Haz 2011
Mesajlar
640
Tepkime puanı
82
Kas kasılması olabilir;çıkışınızı engelleyen bölgeleri gevşetin ve gevşeme çalışmaları yapın...
 

.Demeter.

Kayıtlı Üye
Katılım
15 Ocak 2012
Mesajlar
166
Tepkime puanı
6
Konum
Ragnarok
İş
Dövmeci ve Ressam
Gas gevşemelerini yapıyorum, ama çıkış anında bir problem oluyor :/
 

striker

Kayıtlı Üye
Katılım
19 May 2012
Mesajlar
446
Tepkime puanı
19
bende aynı sorunları yaşıyorum, artık astral seyehate cıkamıyorum.
ben herhangi bir çalışma yapmadan , çok kolay astral aleme geçiş yapıyordum ama uzun bir süredir değil astral seyahat, o anı bile yaşayamıyorum
 

.Demeter.

Kayıtlı Üye
Katılım
15 Ocak 2012
Mesajlar
166
Tepkime puanı
6
Konum
Ragnarok
İş
Dövmeci ve Ressam
Evet bende öyle herhangi bir çalışmaya gerek duymadan dakikalar içerisinde çok rahat çıkışı gerçekleştirebiliyordum. Lakin artık bildiğim bütün metodları uygulasamda çıkış anında kalıyorum :/
 

fthbl

Kayıtlı Üye
Katılım
4 Ocak 2012
Mesajlar
184
Tepkime puanı
11
Dğer insanlarda da bu tür problemler varsa demek ki sorun size özel dil,dışardan bir faktör.
Belki güneşteki patlamalar.belki astrolojik olaylar,gezegenlerin yıldzların konumu vs...
İnsan kainatın çekirdeği olduğu için kainatta olan biten herşey insanı etkiler.
Zaten insanın içinde zaman zaman oluşan sebepsiz sıkıntılar kainatta meydana gelen bu tür bilmediğimiz olaylardan kaynaklanır.
 

.Demeter.

Kayıtlı Üye
Katılım
15 Ocak 2012
Mesajlar
166
Tepkime puanı
6
Konum
Ragnarok
İş
Dövmeci ve Ressam
Dğer insanlarda da bu tür problemler varsa demek ki sorun size özel dil,dışardan bir faktör.
Belki güneşteki patlamalar.belki astrolojik olaylar,gezegenlerin yıldzların konumu vs...
İnsan kainatın çekirdeği olduğu için kainatta olan biten herşey insanı etkiler.
Zaten insanın içinde zaman zaman oluşan sebepsiz sıkıntılar kainatta meydana gelen bu tür bilmediğimiz olaylardan kaynaklanır.

Doğru söylüyor olabilirsiniz. Nasıl yeneceğim bu duruma acaba :/
 

striker

Kayıtlı Üye
Katılım
19 May 2012
Mesajlar
446
Tepkime puanı
19
astrale cıkarken ki sinyalleri ve titreşimleri şöyle tasvir etsem,
mesela ben astral seyehate kendiliğimden cıkarken, oluşan olaylar büyük bir deprem etkisi gibiyken,
şuan astrel seyehate cıkma anında , çok kücük kıvılcımlar hissediyorum. deprem etkileri yerini , kücük titreşimlere bırakmış, nasıl düzelecek bilmiyorum . herhangi bir çalışma yapmadan kendiliğinden olusan bu durumun, tekrar kendiliğinden yükselmesini bekliyorum.
 

.Demeter.

Kayıtlı Üye
Katılım
15 Ocak 2012
Mesajlar
166
Tepkime puanı
6
Konum
Ragnarok
İş
Dövmeci ve Ressam
astrale cıkarken ki sinyalleri ve titreşimleri şöyle tasvir etsem,
mesela ben astral seyehate kendiliğimden cıkarken, oluşan olaylar büyük bir deprem etkisi gibiyken,
şuan astrel seyehate cıkma anında , çok kücük kıvılcımlar hissediyorum. deprem etkileri yerini , kücük titreşimlere bırakmış, nasıl düzelecek bilmiyorum . herhangi bir çalışma yapmadan kendiliğinden olusan bu durumun, tekrar kendiliğinden yükselmesini bekliyorum.

Aslında bizim problemlerimiz biraz farklı. Ben tam çıkış anındaki sarsıntıları anlatamam bile. Deprem ne kelime daha da beteri. Öyle feci sarsılıyorum ki! Tam ruhumu fırtalacakken birşey oluyor tam o son saniyede anında sıçrıyorum ve bedenimde uyanıyorum. Birde kulağımdaki o çınlamaları anlatamam en son üç gün önce denedim şu an bile devam ediyor çınlamalar.
 

fthbl

Kayıtlı Üye
Katılım
4 Ocak 2012
Mesajlar
184
Tepkime puanı
11
Tam ruhumu fırtalacakken
Sen beni güldürdün Allah da seni güldürsün.Aslında ruh bi yere fırlamaz.
İnsan ruhu nasıl bu atomdan oluşan topraktan yaratılmış bedenle bu fiziki alemle irtibat kurar,aynen öle de ruh astral bedenle astral boyut denen alemle
irtibat kurar.Astral alem zannedersem dinde misal alemi denen alem oluyor.Bediüzzaman hazretlerinin ifadesine göre rüya alemi misal aleminin,misal alemi de berzah aleminin gölgesi.Berzah alemi insanın öldükten sonra kıyamet kopana kadar yaşayacağı alem.
 

.Demeter.

Kayıtlı Üye
Katılım
15 Ocak 2012
Mesajlar
166
Tepkime puanı
6
Konum
Ragnarok
İş
Dövmeci ve Ressam
Ruhun bedenden ayrılma anından bahsettim :) İrtibat kurar derken ne demek istediniz anlamadım?
 

sudaki_izim

Kayıtlı Üye
Katılım
6 Nis 2011
Mesajlar
31
Tepkime puanı
3
Konum
çanakkale
İş
financial adviser
ben astral seyahata çıkamıyorum ama çocukken yapıyordum istemeden sonradan astral olduğunu anladım zaten bu siteyi araştırmam sırasında buldum yalnız astral seyahate çıkmam için uygun ortam yada yapmam gerekenler neler ne denediysem yapamadım..
 

striker

Kayıtlı Üye
Katılım
19 May 2012
Mesajlar
446
Tepkime puanı
19
Aslında bizim problemlerimiz biraz farklı. Ben tam çıkış anındaki sarsıntıları anlatamam bile. Deprem ne kelime daha da beteri. Öyle feci sarsılıyorum ki! Tam ruhumu fırtalacakken birşey oluyor tam o son saniyede anında sıçrıyorum ve bedenimde uyanıyorum. Birde kulağımdaki o çınlamaları anlatamam en son üç gün önce denedim şu an bile devam ediyor çınlamalar.

o çınlamalar bende de çok şiddetliydi, ama şimdi o da kuvvetini azalttı. çok hafif melodi tarzında bir şeylere dönüştü, önceden kulakları çok rahatsız eden sesler , şimdi sanki mozartın senfonisi gibi beni dinlendiren bir hale dönüştü. bahsettiğiniz durum ugerçekten bende açıklasammı diye çekiniyordum yazmaya ,
siz yazdınız bir nevi bana tercüman oldunuz diyebilirim.
teşekkürler
 

fthbl

Kayıtlı Üye
Katılım
4 Ocak 2012
Mesajlar
184
Tepkime puanı
11
İrtibat kurar derken ne demek istediniz anlamadım?
Yani ruh bu fiziki alemdeki icraatlarını bu etten bedenimizle yapar demek.Astral alemdeki icraatlerini de astral bedenle yapar.
Bediüzzaman hazretlerinin ifadesine göre bu etten bedenimiz ruhumuza göre ev mesabesindedir.Astral bedenimizde ruhumuz için elbise mesabesindedir.
Fizik bedenin ruha ev mesabesinde olmasını Kuran da şu ayette görmek mümkün;

Kuranda Nisa süresi 100. ayete bi bakalım:
"Allah yolunda hicret eden kimse yeryüzünde gidecek bir çok güzel yer ve bolluk (imkan) bulur. Kim Allah ve Resulü uğrunda hicret ederek evinden çıkar da sonra kendisine ölüm yetişirse artık onun mükafatı Allah'a düşer. Allah da çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir."

Hicret en basit anlamıyla Mekke den Medine ye yapılan göçe denir.İslamın ilk yıllarında müslümanlara Mekke de yapılan baskılar dayanılmaz boyutlara varınca müslümanlar Medineye göç etmişti.O zaman Mekke nüfusu beş bin kişi idi.Bu beş bin kişiden hicret esnasında çok azı müslüman idi.Hicret edenlerin de çoğu medineye vardı.Belki 3-4 kişi Mekkeden çıkıpda Medineye varamamıştır.Kuran da 6000 küsür ayet var,Allah sırf bu 3-5 kişi için 1 tane ayet mi indirdi?

Bence hicretin manası sadece Medineye yapılan göç ile sınırlı dil.Hicretin başka anlamları da var.Kötülüklerden iyiliklere gitmek.Nefsaniyetten ruhaniyete gitmek.Cismani odaklı yaşamayı bırakıp ruhani odaklı yaşamaya başlamak.Yani cismani zevklerden ruhani zevklere geçebilmek.

Buna göre cismani bedenin ruhun evi mesabesinde olduğunu aklımızda tutarak ayete şöyle bir yorum getirebiliriz;
Allah yolunda hicret eden kimse yeryüzünde gidecek bir çok güzel yer ve bolluk (imkan) bulur.(Ey kulum ,eğer sen cismani zevklerden vaz geçersen çok daha güzel olan ruhani zevkleri bulursun.Eğer sen fiziki beden odaklı yaşamayı bırakıp ruh odaklı yaşarsan çok daha ferah bir yaşantın olur)

Kim Allah ve Resulü uğrunda hicret ederek evinden (burada eve fiziki beden ve fiziki bedene bağlı nefsani arzular olarak değerlendirirsek,ayetten çok güzel bir anlam daha çıkartabiliriz) çıkar da sonra kendisine ölüm yetişirse artık onun mükafatı Allah'a düşer. Allah da çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir(Kim fizik bedenin arzularını yani cismani zevkleri terkederde hedefe varamadan vefat ederse,ben onun halis niyeti hatırına sanki hedefine varmış gibi muamele ederim)
 

.Demeter.

Kayıtlı Üye
Katılım
15 Ocak 2012
Mesajlar
166
Tepkime puanı
6
Konum
Ragnarok
İş
Dövmeci ve Ressam
Yani ruh bu fiziki alemdeki icraatlarını bu etten bedenimizle yapar demek.Astral alemdeki icraatlerini de astral bedenle yapar.
Bediüzzaman hazretlerinin ifadesine göre bu etten bedenimiz ruhumuza göre ev mesabesindedir.Astral bedenimizde ruhumuz için elbise mesabesindedir.
Fizik bedenin ruha ev mesabesinde olmasını Kuran da şu ayette görmek mümkün;

Kuranda Nisa süresi 100. ayete bi bakalım:
"Allah yolunda hicret eden kimse yeryüzünde gidecek bir çok güzel yer ve bolluk (imkan) bulur. Kim Allah ve Resulü uğrunda hicret ederek evinden çıkar da sonra kendisine ölüm yetişirse artık onun mükafatı Allah'a düşer. Allah da çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir."

Hicret en basit anlamıyla Mekke den Medine ye yapılan göçe denir.İslamın ilk yıllarında müslümanlara Mekke de yapılan baskılar dayanılmaz boyutlara varınca müslümanlar Medineye göç etmişti.O zaman Mekke nüfusu beş bin kişi idi.Bu beş bin kişiden hicret esnasında çok azı müslüman idi.Hicret edenlerin de çoğu medineye vardı.Belki 3-4 kişi Mekkeden çıkıpda Medineye varamamıştır.Kuran da 6000 küsür ayet var,Allah sırf bu 3-5 kişi için 1 tane ayet mi indirdi?

Bence hicretin manası sadece Medineye yapılan göç ile sınırlı dil.Hicretin başka anlamları da var.Kötülüklerden iyiliklere gitmek.Nefsaniyetten ruhaniyete gitmek.Cismani odaklı yaşamayı bırakıp ruhani odaklı yaşamaya başlamak.Yani cismani zevklerden ruhani zevklere geçebilmek.

Buna göre cismani bedenin ruhun evi mesabesinde olduğunu aklımızda tutarak ayete şöyle bir yorum getirebiliriz;
Allah yolunda hicret eden kimse yeryüzünde gidecek bir çok güzel yer ve bolluk (imkan) bulur.(Ey kulum ,eğer sen cismani zevklerden vaz geçersen çok daha güzel olan ruhani zevkleri bulursun.Eğer sen fiziki beden odaklı yaşamayı bırakıp ruh odaklı yaşarsan çok daha ferah bir yaşantın olur)

Kim Allah ve Resulü uğrunda hicret ederek evinden (burada eve fiziki beden ve fiziki bedene bağlı nefsani arzular olarak değerlendirirsek,ayetten çok güzel bir anlam daha çıkartabiliriz) çıkar da sonra kendisine ölüm yetişirse artık onun mükafatı Allah'a düşer. Allah da çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir(Kim fizik bedenin arzularını yani cismani zevkleri terkederde hedefe varamadan vefat ederse,ben onun halis niyeti hatırına sanki hedefine varmış gibi muamele ederim)

Açıkcası bunun benim bedenimden ayrılamama durumumla alakasını çözemedim. Bu sitede birçok kez belirttim ben dini inançlara sahip bir insan değilim yani ateist olduğumu söyleyebilirim ama bana kendi dininizden örneklerle anlatmaya çalışmanız sevindirdi beni teşekkür ederim :) Ayrıca dine yaktın biri olduğunuzu düşünerek birşey sormak istiyorum sadece merakımdan. Bazı din adamları bedenden ayrılan ve geri dönen ruhun cennette bir yere sahip olamayacağını söylüyor. Hatta dahada ileri gidip Allahın bu ruhun kulluğunu kabul etmeyeceğini. Sizin açıklamalarınız çok daha farklı yönde. Eğer bunu açıklarsanız çok sevinirim çünkü benim müslümanlık dinine mensub çok arkadaşım var ve açıklama yapmak istiyorum onlara bu konu hakkında. Şimdiden teşekkürler :)
 

fthbl

Kayıtlı Üye
Katılım
4 Ocak 2012
Mesajlar
184
Tepkime puanı
11
Bazı din adamları bedenden ayrılan ve geri dönen ruhun cennette bir yere sahip olamayacağını söylüyor. Hatta dahada ileri gidip Allahın bu ruhun kulluğunu kabul etmeyeceğini.
Bunu ilk defa duyuyorum bana hiç mantıklı gelmedi.Dediğim gibi ruh insanın içinde oturuyo zaman zaman dışarı çıkıyor sonra dönüyor diye birşey yok.Ruhla beden arasında bir irtibat var ama bu nasıl birşey onu bilemiyoruz.

İnternette araştırdım sorduğunuz hususu,çok fazla bilgi yok ama 1-2 kaynaktan biraz bilgi buldum.
Diyanete göre :"Astral seyahat denilen hadiseyi ruh beden ilişkisi uyku ve rüyalar bağlamında değerlendirmek gerekir. Kadim insanlık tarihinden beri ruh beden ilişkisi, insanın uykuda durumu ve rüyalar bütün felsefi, dini akımların konusu olmuştur. Ancak henüz bu ilişkinin mahiyeti hakkında pozitif verilere dayalı olarak kesin bir yargıya varılamamıştır
İnsan şuurunun fiziki bedeninin dışına yansıması ya da diğer bir tanımla, şuurluluk alanının genişleyerek beden dışına taşma olayı olarak isimlendirilen "Astral Seyahat" veya "Şuur Projeksiyonu" ise ruh beden ilişkisine bağlı olarak bütün felsefi ve tasavvufi-mistik akımların önemli bir konusudur.
Meseleye Parapsikoloji İlmi açısından bakacak olursak, İslam dini sırf bilimsel saiklerle işin özünü kavramaya matuf çalışmaları uygun görür. Eğer böyle bir astral seyahat'le insanlığa hizmet ve bilimsel gelişmelere katkı sağlanacaksa, İslam öğretisinin ön gördüğü ahlaki ilkeler çerçevesinde, müslümanların da bundan geri kalmaması gerekir."

Sorularla islameyetten açıklama: "Astral seyahat; Ruhun bedenimizi belirli bir süre terk ederek çeşitli yerlere düşünce hızı ile gidip, gittiğimiz yerlerde meydana gelen olayları izleyebilmeye denmektedir. Ancak esasında ruh bedenden ayrılmamaktadır. Ruh bedenden ayrılmadan da başka yerlerde bulunabilme özelliğine sahiptir. Nitekim nefislerini terbiye etmiş insanların ruhları bir anda bir çok yerde bulunabilmektedir. Abdulkadiri Geylani Hazretleri aynı anda kırktan fazla yerde görülebilmiştir.
Allah’ın veli kullarının yaptığı gibi ruhunu terakki ettirip cesedine galip getirmek. Bu tarz bir ruh yükseltmesi sizi korkutmasın. Çünkü, Allah’ın istediği ve sevdiği bir tarzdır.
İstidrac dediğimiz dinden uzak olan bazı şahısların yaptığı gibi bir ruh - beden ayırımına gitmektir. Bu tarz ise çok zor olmakla beraber tehlikelidir. Bazen istenmeyen ve beklenmeyen bir sonuç ile karşılaşılabilir. "

Prof.Dr.Zekai Nurtaş diye birinin açıklması : "Astral seyahatin kendi başına bir günahı yoktur fakat bu seyahat sırasında gideceğiniz yerlerin ve yapacaklarınızın günahı aynen geçerlidir. O yüzden illa astral seyahat yapacaksanız, edeple kendinize hakim olun. Şeytana uyup da misal, hoşlandığınız kızın/erkeğin odasına falan gitmeyin."


Benim bunlardan çıkardığım sonuç: Astral seyahat günah dil.Ama nefsini eğitmemiş kişi için tehlikelere açık.
Veli zatlar manevi alemlerdeki yolculuklarını rahmani amaçla yapmışlar.Niyetleri Allah ın varlık ve birliğinin delillerini görmek,onun kemalini ve cemalini seyretmek ve O na vasıl olmak.Onun için zarar görmemişler.

Yunus Emre ne güzel anlatmış:

SURETTEN GEL SIFATA

Suretten gel sıfata, onda mana bulasın,
Hayallerde kalmagıl, erden mahrum kalasın.

Bu yolda acayip çok, sen acebe aldanma, (cazip şeylere takılıp kalma demek istiyor)
Acayip anda dost ola dost yüzünü göresin.

Aşk kuşağın kuşangıl, dostun yoluna vargıl,
Mücahede çekersen müşahede göresin. (mücadele edersen çile çekersen manevi gözün açılır demek istiyor)

Bundan aşkın şehrine üç yüz deniz geçerler,
Üç yüz deniz geçüben yedi tamu (ateş) bulasın.

Yedi tamuda yangıl, her birinde kül olgıl,
Vücudun orda kogıl, ayrık(başka) vücut bulasın. (nefsani benliği bırak ilahi benliğini gerçek benliğini bul)

Hakikattır Hak şarı, yedidir kapıları,
Dergâhda yazılıdır, gidip kudret göresin.

Evvelki (birinci) kapısından bir kişi olur orda,
Sana eydür; "beri gel", olmaya ki varasın.

İkinci kapısında iki tane arslan var,
Niceleri korkutmuş, olmasın ki korkasın.

Üçüncü kapısında üç evren(ejderha) vardır orda,
Sana hamle ederler, olmasın ki dönesin.

Dördüncü kapısında dört pirler vardır orda,
Bu söz sana rumuzdur, gör ki delil bulasın.

Beşinci kapısında beş ruhban vardır orda,
Türlü meta satarlar, olmasın ki alasın.

Altıncı kapısında bir huri oturur orda,
Sana eydür; gel beri, olmaya ki varasın.

Çün sen anda varasın, o huriyi alasın,
Bir vayadan (güzel kadın) ötürü yolda mahrum kalasın.

Yedinci kapısında yediler oturur orda,
Sana derler kurtuldun, gir dost yüzün göresin.

Çün içeri giresin, dost yüzünü göresin,
"Enel Hak" şerbetini dost elinden içesin.

Allaha,gerçeğe ulaşmak kolay dil.Bu manevi yolculuk çeşitli engellerle dolu imtihan sırrı gereği.
Evliyanın dediği gibi kulla Allah arasında yetmiş bin nurani ve zulmani perde var.Bu perdeleri kaldırıp aşmak kolay bişe dil.
Güçlü bir irade ve çalışma ister.

Yunus Emre bu yolculuğu 7 kapılı manevi bir yolculuk olarak anlatmış yukardaki şiirde.
Yolda insanı yolundan alıkoyabilecek nefsani duygulardan,şehvetten korkudan bahsetmeiş tavsiyelerde bulunmuş.
Yunus Emre yan ki vucuttan ayrıl yani nefsani vücuttan ayrıl başka yani gerçek vücut bulasın diyor.Yani nefsani benliğinden sıyrıl gerçek ilahi benliğini bul diyor.
Yolculuğu tamamlayabilenler mükafat olarak "enel hakk" şerbeti içerler diyor.
Enel hakk şerbeti içmek gerçek benliğini bulmak demektir.
İnsanoğlu aslında kendini hiç tanımıyor,hep ben ben diyor ama ben dediği şeyin ne olduğunu hiç bilmiyor.
Mesela açıktım diyoruz ama açıkan nefsimiz ben dediğim şey dil.Biz kendimizi nefis zannediyoruz.
Şu anda ben dediğimiz şey asıl benliğimize ualşmak için bize geçici olarak verilmiş vehmi yani sanal bir benlik.
Bizim aslımız Allah ın isimleri.Hepimiz ve tüm varlık Allah ın isimlerindne meydana gelmiş varlıklarız.
Cennetde Allah görülecek denen olay da budur.Yani gerçek benliğini bulmak.Senin Allah da olan karşılığını bulmak.
Bu olaya mirac denir.Sadece Hz.Muhammed bedeni ile birlikte mirac yapmıştır çünkü bu kainat onun nurundan yaratılmış.Onun bedeni ruh kadar hafif ve latifdir.Diğer insanların tümü bedensiz manevi mirac yapar.
Dinde gerçek benliğine ulaşarak yaşadığın hayata cennet hayatı denir.Gerçek benliğinden uzak yaşanan hayata da cehennem hayatı denir.
Yani insan Allah ı red etmekle kendi fıtratını red eder kendi cehennemini kendi hazırlar.

Bu konularda Bediüzzaman hazretlerinin eserlerini okumanı hararetle tavsiye ederim.Kendisi zamanın müceddidir.Yaptığı mirac sonucu edindiği tecrübelerini Risale -i Nur adlı eserde yazmış.Aslında kendisi yazmamış ilham olarak gelen düşüncelerini yanında bulunan şahıslara yazdırmış.Yani bu eserleri odasında masası başında kahvesini yudumlarken yazmamış.Yaşamadığım şeyi yazmadım diyor.
İnsan denen muammamayı masaya yatırmış bütün manevi ve maddi duyularını hislerini organlarını incelemiş.
Yani insana kendisini anlatıyor.Okumak için müslüman olmaya gerek yok çünkü eserleri akla hitap ediyor,akıl sahibi olmak yeterli okumak için.
 

.Demeter.

Kayıtlı Üye
Katılım
15 Ocak 2012
Mesajlar
166
Tepkime puanı
6
Konum
Ragnarok
İş
Dövmeci ve Ressam
Gerçekten dini inançlara hiç sahip olmayan birini anca bu kadar yoğun ilgi ile okutturabilirdiniz anlattıklarınızı. Gerçekten çok dikkatle okudum, öğrenerek, hissederek... Ve kitabı kesinlikle alacağım merak içindeyim doğrusu. Ben ateist olduğumu söyledim her zaman. Ama içte bir yerde Allaha inanan bir ben var. Sadece o kadar günahımdan sonra dua etmeye bile çekinirim. Yani bazen o kadar kötü durumda oluyorum ki. Yine Allahım sen bana yardım et diyen insanlardan olacak yüzüm olmadığı için susup sadece acı çekiyorum. Ama eğer tamamen inanç sahibi bir insan olmuş olsaydım da yine de hristiyanlık, müslümanlık, yahudilik vs. dinlerine mensup olmazdım bunu çok iyi biliyorum.
 

fthbl

Kayıtlı Üye
Katılım
4 Ocak 2012
Mesajlar
184
Tepkime puanı
11
Risale-i Nur u online okuyabileceğiniz çok güzel siteler var.Risaleler 1920 li yıllarda yazıldığı için içinde Osmanlıca kelimeler var.Bu online sitelerde kelimenin üstüne tıkladığınızda anlamını hemen veriyor okumada büyük kolaylık sağlıyor.
*"risale oku" diye google a yazarsanız sizi bi siteye götürür.
*"sorularla risale" yazarsanız yine sizi çok güzel bir siteye götürür.Bu ikinci sitede risalelerle ilgili sorulmuş binlerce soru cevaplanmış.Çok güzel cevaplar var.
*http://www.nurris.org/cgi-bin/c.pl?name=NurRis30a_dl&deliver=nurlar
bu da Nurris diye bir program.Çok hoş ve şık bir arayüzü var.Risale okumak için ideal kelimeye taıklayınca anlamını veriyor.



Bundan başka risale sohbetleri yapan insanlar var.Onlardan benim en çok sevdiğim ve izlediğim 3 örnek vereyim;
*Prof. Dr. Şener Dilek
http://www.youtube.com/results?sear...2.2.0.0.0.0.176.314.0j2.2.0...0.0.sJfgjBWenkI
*Necmi İlgen:73 yaşlarında ama nonstop her gece bir ilde risale sohbeti/dersi yapar.Esprili ve hiç sıkmayan bir tarzı var.
http://www.youtube.com/results?sear....0.3.3.0.209.1168.1j6j1.8.0...0.0.bwuqxbTVSrk
*Hasan Akar:50 yaşında.30 küsür senedir risale okuyor.Tam bir okuma hastası.Ben kitap okumak için yaratılmışım diyor.Onun için evlenmemiş.
Tek yaptığı iş kitap okumak ve öğrendikleri sohbet tarzında yurt içinde ve dışında insanlara anlatmak.
http://www.youtube.com/results?sear...0.0.0.0.0.185.1191.4j6.10.0...0.0.fymsoYAZsmk

Risaleler toplam 6000 sayfa civarında.Sözler,Mektubat,Lemalar,Şualar ve diğer kitaplardan oluşan bir külliyat.Aslında tüm kitaplar Sözler adlı eserden ama hacmi büyük olduğu için ayrı bir kitap olarak telif edilmiş.Bir kere risale okumanın tadını alınca asla bırakamazsın.Ama ilk başta yabancı kelimelerden dolayı biraz zorluk çekebilirsiniz.

Bana göre risalelerin güzellği çok samimi ve içten yazılmasından kaynaklanıyor.Çünkü çok ağır şartlarda Bediüzzaman hazretlerinin en hüzünlü,yalnız ve sıkıntılı olduğu zamanda yazılmışlar.84 yıllık hayatı hep çilelerle,hapis ve sürgünlerle geçmiş.Bediüzzaman hazretlerinin mazhar olduğu isimlerden bir tanesi Allah ın Rahim ismi.Onun için risaleler çok şefkatli bir üslupla yazılmış.
Merak ettiğiniz bir konu olursa risalelerle ilgili ben seve seve yardımcı olmaya çalışırım.

Son olarak son mesajda yazdıklarınızla ilgili bir kaç cümle söylemek istiyorum;
İnsanın zaman zaman kendini kötü hissetmesi çok normal.insan yapısı gereği her gün hatta her saat halden hale girer.
Her gün insan vücudunda milyonlarca hücre ölür yerine yenisi yaratılır,6 ayda sinir hücreleri hariç tüm hücreleri yenilenir,
nerdeyse yeni bir insan olur.
Ayrıca her daim onu etkileyen unsurlar değişir.Uzaydan, yıldız ve gezegenlerden gelen kozmik ışınlar vs...
Kainatda olan her olay insanı etkiler çünkü insan kainatın küçük bir misali olarak yaratılmış ve kainatın her unsuruyla irtibatı var.
Kalbi arş ile,hafızası levh-i mahfuz,hayali alem-i misal ile vs..
İnsan yaratılış ağacının meyvesidir.Ufacık ağırlıksız ve hacimsiz bir nokta (Nur-u Muhammedi) kaynaklı başlayan yaratılış atomlar,taşlar,bitkiler,hayvanlar,cinler,şeytanlar, melekler diye devam etmiş , kainatın meyvesi,assolisti,aziz misafiri,kainat kitabının ayetel kürsisi ve ism-i azamı olan insan en son olarak teşrif etmiştir.En son teşrif ederken kendinden önce tüm yaratılmış varlıkları da kapsayarak Allah tan gayri tüm yaratılmışları bünyesinde barındıran bir varlık olmuştur.İnsan diğer varlıklara zıt olarak Allah ın tüm Esma-ül Hüsna sına mazhar olmuştur.Bu yönü ile melekleri bile geçmiştir.

İnsan kainat kadar bir dünyayı içinde barındırdığı için onda çeşit çeşit varlıklar ve duygular,düşünceler hükmeder.
İnsanın en çok yanıldığı nokta şu;içinden her geçen düşünceyi kendisine ait zanneder.Mesela nefsi acıkır insan ben acıktım der,halbuki acıkan kendi değil nefsidir.İnsan kendini nefis zanneder.Nasıl anne karnında bebek bir mineral ve gıdaya ihtiyaç duyduğu için kendini annesinin nefsinde ifade eder,annesi aşerir canı o gıdayı ister,halbuki o gıdayı isteyen bebektir ama anne onu kendi canı istiyor zanneder.Aynen öyle de bizim içimizde aynı anne karnındaki bebek gibi çok çeşitli manevi organlar latifeler var.Onlardan kaynaklanan düşünceleri biz kendimize ait zannediyoruz.Allah tan ve meleklerden kesinlikle kötü düşünce ilham ve vesvese gelmez.Bütün kötü düşünceler nefis,cin ve şeytandan gelir.Her insan ilk doğduğu an nefsi kafirdir yani nefsi
emmare dir.Tek işi haram helal demeden kendi zevkine bakmaktır.Nefis başına buyruk olmak ister kendini sınırlayan bir yaratıcı istemez.(Aslında bu Rab isminin insandaki tecellisindendir).Zamanla insan kendini tanıdıkça Rabbini tanır nefsine çeki düzen verir ve onu eğitir.İnsan kendini tanıdıkça içinden geçen bazı düşüncelerin kendine dil nefsine ve şaytana ait olduğunu anlar.Tasavvuftaki ifadesiyle nefsini tezkiye kalbini tasviye eder.Onun için insan ben günah işledim diye ümitizliğe düşmemeli.İnsanın kendini tanıyana kadar,nefsini eğitene kadar günah işlemesi kaçınılmazdır.Ümitsizlik ruhun kanseridir ve şeytanın 4 özelliğinden biridir.

İnançsızlık bir insanın başına gelebilecek en kötü şeydir.Bediüzzaman hazretleri diyorki "Her günahta (zina dedikodu gıybet vs) insan adi bir zevk bulabilir
ama imansızlıkta hiç bir zevk yok,hiç bir fayda yok.Zulmet içinde zulmet."Ve diyor ki "Ben hayret ediyordum imansız bir insan nasıl yaşayabilir diye,sonra anladımki kendini uyuşturuyor".Yani kimisi maç,sevgili,dans,gezme,sinema tiyatro,tv,internet şu bu hobi ve uğraşlarla kendini uyuşturuyor.Deve kuşu misali kafasını kuma gömüyor ama görmek istemediği gerçekler hala orta sadece kendi görmüyor.Ne zaman ki sağlık ve/veya gençlik elden giderse artık o uyuşturmak için edindiği hobi ve uğraşlar artık işe yaramıyor ve insan birden bire tümüyle karanlık içinde kalıyor.
Bediüzzaman hazretleri ölmek üzere olan bir imansız insanın manevi dünyasına giriyor ve halini tek kelime ile özetliyor;"yetimlik...dayanılmaz bir yalnızlık ve yetimlik hissi".

Bu konuyla ilgili Bediüzzamandan bir paragraf:
"Ey dünya perest insan! Çok geniş tasavvur ettiğin senin dünyan, dar bir kabir hükmündedir. Fakat, o dar kabir gibi menzilin duvarları şişeden olduğu için birbiri içinde in'ikas edip göz görünceye kadar genişliyor. Kabir gibi dar iken, bir şehir kadar geniş görünür. Çünki o dünyanın sağ duvarı olan geçmiş zaman ve sol duvarı olan gelecek zaman, ikisi mâdum ve gayr-ı mevcud oldukları halde, birbiri içinde in'ikâs edip gâyet kısa ve dar olan hazır zamanın kanadlarını açarlar. Hakikat hayale karışır, mâdum bir dünyayı mevcud zannedersin. Nasıl bir hat, sür'at-i hareketle bir satıh gibi geniş görünürken, hakikat-ı vücûdu ince bir hat olduğu gibi; senin de dünyan hakikatça dar, fakat senin gaflet ve vehm ü hayalinle duvarları çok genişlemiş. O dar dünyada, bir musîbetin tahrikiyle kımıldansan, başını çok uzak zannettiğin duvara çarparsın. Başındaki hayali uçurur, uykunu kaçırır. O vakit görürsün ki: O geniş dünyan kabirden daha dar, köprüden daha müsaadesiz. Senin zamanın ve ömrün, berkten daha çabuk geçer; hayatın, çaydan daha sür'atli akar.
Madem dünya hayatı ve cismanî yaşayış ve hayvanî hayat böyledir; hayvaniyetten çık, cismaniyeti bırak, kalb ve ruhun derece-i hayatına gir. Tevehhüm ettiğin geniş dünyadan daha geniş bir daire-i hayat, bir âlem-i nur bulursun. İşte o âlemin anahtarı, Marifetullah ve Vahdaniyet sırlarını ifade eden "Lâ İlâhe İllâllah" kelime-i kudsiyesiyle kalbi söylettirmek, ruhu işlettirmektir."

Mevlana nın nefis ve ruhla ilgili çok güzel bir sözü var son olarak onu yazmak istiyorum.Nefis ve ruhun bedendeki durumu eşek ile nazik bir ceylanın bir odadaki durumu gibidir diyor.İnsan maalesef hep o eşşeği besliyor ama o nazik ve nazenin ceylanla hiç ilgilenmiyor.Ceylanın feryatlarını duymamak için kulaklarını tıkıyor kendini gaflete veriyor.
 
Üst