Hep Aynı Nakarat !!!!!

joys

Kayıtlı Üye
Katılım
4 Ara 2010
Mesajlar
642
Tepkime puanı
249
Konum
İzmir
İş
Tekamülü hayırlısı ile tamamlamak İNŞALLAH tıpkı her insan gibi...
Bu gece size resmi bir konferans vermeyeceğim. Bunun yerine hipnozun nasıl başarılı biçimde kullanıldığına ilişkin örnekler sunacağım. Vermek istediğim ilk örneklerden biri, 11, 9 ve 7 yaş larında üç çocuk annesi, 36 yaşında kanserden ölen bir kadınla ilgili.


Cathy bana bir hasta olarak geldi ve onu gönderen doktor, bana şu bilgileri verdi: "Hastam için ameliyat, X ışını tedavisi, im plantasyon ve her tür uyuşturucu yoluna başvuruldu. Ama hiçbiri acısını kesmekte başarılı olamadı. Kalan kısa zamanında onu biraz rahatlatmak için hipnoz yöntemini kullanır mısın?" Bu hastayı evinde ziyaret ettim. Oturma odasına girdiğim anda, yatak odasından gelen korkunç nakaratı duydum: "Canımı yakmayın… Canımı yakmayın… Canımı yakmayın… Beni korkutmayın… Beni korkutmayın… Canımı yakmayın… Beni korkutmayın… Beni korkutmayın… Canımı yakmayın!


“Yakınlarına sorunca, uyanık olduğu sürece Cathy'nin bu kelimeleri sürekli tekrarladığını öğrendim. Onu dinlemek kesinlikle berbattı. Kendime, böyle davranan bir hastaya ne tür bir hipnoz tekniği uygulamam gerektiğini sordum. Hastaya Kendini Emniyette Hissettirmek ve Dikkatini Çekmek İçin Ona Katılmak. Yatak odasına girdiğimde, Cathy'yi sağ tarafa dönük, büzülmüş, gözleri kapalı halde kelimeleri tekrarlarken buldum. Yirmi-otuz dakika kadar onu dinledim ve kelimelerin ritmini, vurgulamalarını yakalamaya çalıştım. Uyum sağlayacak kadar dinledikten sonra ben de ona şu kelimelerle katıldım: "Canını yakacağım, canını yakacağım, canını yakacağım; seni korkutacağım, seni korkutacağım, canını yakacağım." Yanında kaldım ve Cathy ile birlikte on dakika kadar nakaratı söylemeye devam ettim. Sonunda gözlerini açtı, bana baktı ve sordu: "Neden canımı yakmak istiyorsun?" "Sana yardım etmek istiyorum," dedim. Nakaratını söylemeye devam etti; ben de kendiminkini. Birkaç dakika sonra Cathy tekrar sordu: "Canımı nasıl yakacaksın?" "Bilmen gereken bir şeyi öğreterek," dedim. Nakaratını söylemeye devam etti; ben de kendiminkini. Birkaç dakika daha geçtikten sonra ne planladığım konusunda bana yine sorular sordu; canını nasıl yakacağımı öğrenmek istiyordu. "Çok basit," diye açıkladım. "Sağına dönmüş ve büzülmüş halde yatakta yatıyorsun. Ben de seni öbür tarafa çevireceğim. Ama vücudunu kıpırdatmadan; sadece zihnindeki yatakta. Bunu düşün. Kollarını nasıl kıpırdatacağını, omuzlarını nasıl kıpırdatacağını, bacaklarını nasıl kıpırdatacağını, vücudunu nasıl kıpırdatacağını düşün; bunların hepsini zihninde yaptıktan sonra da bana söyle." Cathy nakaratına geri döndü ve bende kendiminkiyle ona katıldım. Bu onu yatakta dönme konusuna geri getirecekti. Sonunda "Tamamen döndüm," dedi. "Pekâlâ," dedim. "Şimdi canını biraz daha yakacağım. Diğer tarafa dönmeni istiyorum." Zihinsel olarak diğer tarafa döndü. Yine sordu: "Şimdi bunu neden yaptın?" "Sana bir şey öğretmek istiyorum," dedim. "Canını yakabildiğimi, ama canını yakabiliyorsam aynı şekilde canını yakmayı kesebileceğimi de öğretmek istedim. Ve eğer canını yakmayı kesebiliyorsam, kendi canını yakmanı da kesebilirim." Bu ona güzel bir fikir gibi görününce, doktorunun onun hakkında bana anlattıklarından bahsettim. "Evet," dedi, "on ay içinde öleceğim ve ölmek istemiyorum; ayrıca canım çok yanıyor. Bu konuda hiçbir şey yapamadılar. Bana ilaç veremiyorlar. Benim için hiçbir şey yapamıyorlar." "Ben bunun için buradayım," dedim. "Bu konuda bir şey yapmak için. Seni korkutarak, canını yakarak başladım ve sen de artık biliyorsun, çok iyi biliyorsun ki, sana ve senin için bir şeyler yapabilirim." Bu oldukça karmaşık görünebilir, ama bu olay ona ve belki onun için bir şey yapabileceğimi Cathy'ye öğretmişti. Ardından hastalığıyla ilgili onunla konuştum. Sağ göğsü ameliyatla alınmıştı, ama kanserin bütün vücuduna yayılması önlenememişti; leğen kemiğine, omurgasına, bacaklarına. Yeni Düşünceleri Alması için Zihni Karıştırmak ve Dolaylı Acı Kesimi Ona öğreteceğim bir sonraki şeyin kolayca anlayamayacağı bir şey olduğunu, ama ondan istediğim şeyleri tam anlamıyla yapana kadar beni dinlemesi gerektiğini söyledim. Ona sağ ayak tabanında hayatında şimdiye dek hissettiği en berbat, en korkunç kaşıntıyı oluşturmasını söyledim. "Bunu neden yapayım?" diye sordu. "Çünkü" dedim, "burada doktor benim ve sen hastamsın. Devam et ve o kaşıntıyı oluştur." Kaşıntıyı yaratmak için uğraştı, uğraştı ve sonunda bütün çabalarına karşın sağ ayağının tabanında sadece bir uyuşma hissi oluşturabildiğini söyleyerek özür diledi. Hemen o anda, orada o uyuşmayla ilgilenmeye başladım. (Bu nasıl oldu?) Neden yaptırdığımı anlamadan ayağında kaşıntıyı oluşturmaya çalışırken, kafası karıştı ve zihni ona söyleyeceğim her şeyi almaya açık bir hale geldi. Bu yüzden hissettiği anda o uyuşmaya yöneldim. "Cathy," dedim, "o uyuşmayı incelemeni istiyorum, çünkü ona bir şey olacak. Bileğine, baldırına, kaval kemiğine ve dizine doğru yayılacak. Dizinin üzerine çıkarak kalçana ulaşacak ve karnının ortasından geçip dönerek sol bacağına yayılacak ve sol ayak tabanına kadar uzanacak." O trans denemesinde Cathy sol bacağını da sağ bacağı gibi uyuşturmayı başardı.


Kendini oldukça rahatlamış hissediyordu ve acısı azaldığı için memnundu, ama bundan sonra ne yapacağı sorusu ortaya çıkmıştı. "Cathy," diye başladım, "şimdi bu uyuşmayı üst bedenin sol ve sağ tarafına yayacağız. Sağ ayağınla başladık. Belki bedeninin sol tarafıyla başlamak adil olabilir." Bedeninin sol tarafıyla çalışmak istiyordum; çünkü ur sağ göğsünde olduğundan, dikkatini sol tarafa vermek yararlı olabilirdi. Yavaş bir şekilde bir uyuşma sağladım, bunu giderek omzuna doğru yaydım. Sonra uyuşma sağ tarafına geçti ve bir bölge dışında bileğine kadar bütün sağ tarafını sardı. Ve bu uyuşma sayesinde hastalığının acısını azaltabilmeme karşın bir açıdan hatalı davrandığımı söyleyerek özür diledim. Ameliyat izinin bulunduğu yerdeki acıyı dindiremeyecektim. Bütün acıyı silmek yerine, yapabileceğim en iyi şeyin ameliyat izinin bulunduğu bölgede rahatsız edici, sevimsiz bir sivrisinek ısırığı bırakabileceğim olduğunu söyledim. Son derece rahatsız edici bir şey olacaktı; kendini çaresiz hissedeceği bir şey; durdurmak isteyeceği bir şey. Ama dayanılır olacaktı ve bu noktayı Cathy'nin zihnine kazıdım. Her şeyi tamamlamam dört saatimi aldı.


Cathy'yi ilk kez 26 Şubat’ta ziyaret etmiştim. Onu bir daha birkaç hafta sonra Mart ayında bir saat gördüm. Mart'ın sonuna doğru yaklaşık bir saat daha yanında oldum ve Nisan'da da onunla yaklaşık yirmi dakika geçirdim. Bir seansta, Cathy'ye daha fazla yemesi gerektiğini, aksi takdirde hızla kilo kaybedeceğini söyledim ve bifteklerin ne kadar lezzetli olduğunu açıklamak için oldukça uzun denebilecek bir süre yanında kaldım. İyi bir damak zevki edindi ve yanından ayrıldığımda biftek kızartmak için kendine bir ortak bulmuştu. Temmuz'a kadar Cathy'yi bir daha görmedim ve fazla ömrü kalmadığını biliyordum. Operasyon bölgesindeki sinek ısırığı dışında ağrısı yoktu. Ağustos'un ilk haftasında bilincini kaybedip iki saat sonra öldüğünde, Cathy bir arkadaşıyla sohbet ediyordu. Gelin bu olayı bir inceleyelim. Cathy'yle iletişim kurmak zorundaydım, ama önüme korkunç bir engel örüyordu. Ona yaklaşabilmemin tek yolu, kendisine katılmak ve böylece dikkatini çekmekti. Zihnini acıdan uzak tutmak için bir nakarat tutturuyordu ve acısını kimseyle paylaşamıyordu; ama zorla da olsa benimle paylaşmasını sağladım. İnsanlar şarkı söyler, sızlanır ya da homurdanır; bu, acıyı bir şekilde kafalarından atmalarını sağlar. Cathy tam olarak bunu yapıyordu. Ben de ona katıldım.


Söylediğim, benim nakaratım değildi; onunkiydi. Ve "Canını yakacağım, seni korkutacağım" derken, ne demek istediğimi sorgulamak zorunda kaldı. Ardından, kendisi için bir şey yapabileceğimi Cathy'ye vurgulamak istedim. Bana göre içeri girip "Hastalığından kaynaklanan acıyı azaltabilirim" demek çok aptalca bir şey olurdu. Hiçbir doktor acısını azaltmayı başaramamıştı; biliyordu. Ona iki ay vermişlerdi ve tamamen bir yabancı olarak yanına gelip "Seni acıdan kurtarmak için hipnotize edeceğim" demem kesinlikle işe yaramazdı. Bunun yerine, ona canını yakabileceğimi ve bunun çok doğal olduğunu gösterdim. Bunun yapılmasını istemeyecekti. Kendini çaresiz hissediyordu. Canını yaktım. Ona göstermek istediğim, ona yapabileceğim şeyler karşısında çaresiz olduğuydu. Gerçekçi Acı Dindirme: Acının Yokluğunu Vurgulamak için Yerine Kaşıntı Bırakmak Ardından sol ayağının tabanında bir kaşıntı oluşturmasını istedim; operasyon bölgesinden olabildiğince uzakta. Ve elbette, böyle bir şeyi başarmak yerine sadece uyuşturmayı başarabildi. Şimdi, hastanın asıl istediği neydi? Kaşıntımı, yoksa uyuşma mı? Uyuşmayı yaratan kendisiydi ve ben de o uyuşmayı kullanarak bütün vücuduna yayacak kadar zekiydim; yine hasta bölgeden olabildiğince uzak tutarak önce bacaklarına yayıp, oradan göğsüne çıkararak. Doktorların hastalarında sık tekrarladıkları fazla ağzı sıkı olma ve bir şeylerin üzerini örtmeye çalışma hatasına düşmedim.


Cathy öleceğini biliyordu ve canı yanıyordu. Acısını hafifletmem gerekiyordu. Hayatının geri kalanında 26 Şubat’tan Ağustos'un ilk haftasında öldüğü güne değin o kadar yoğun acıyı ortadan kaldırabilmişken neden küçük bir kaşıntıyı gideremediğimi Cathy merak etmiş olabilir. Bu, Cathy'nin düşünmesini istediğim bir şeydi. Acının çok büyük bölümünün silindiği ve geride kalan küçük kaşıntıya dayanılabileceği gerçeğini zihnine iyice kazımasını istiyordum.




Milton Erickson ABD'de tıbbi hipnozun kurucusu olup NLP'nin kendilerini modellediği 3 kişiden biridir.




Alıntı




Sevgilerimle... :)
 
Üst