Kuran'da geçen Zülkarneyn Bilge Kağan mı?

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

AyŞaman

Banlı Kullanıcı
Katılım
5 Mar 2012
Mesajlar
436
Tepkime puanı
21
Konum
Tyana
İş
Gazeteci
ZÜLKARNEYN (A.S) KİMDİR?

ORHUN KİTÂBELERİNDE GİZLENEN GERÇEK NEDİR?


Bilindiği gibi Orhun Kitâbeleri Türk dünyasının bilinen ilk yazılı belgeleridir. Ancak yüzyıllardan beri gözden kaçan veya kaçırılan bir gerçek var ki, bu gerçek de o kitâbelerde gizlidir.

Nedir bizim için çok önemli olan bu gerçek?

Bu gerçeği meydana çıkarabilmek için Kur'an-ı Kerim'in Kehf Suresi'ne bakmamız gerekir. Çünkü asıl sır, Yüce Vahiy Kitabı Kur'an-ı Kerim'dedir.

Şimdi Orhun Kitâbeleri'ne şöyle kısaca bir göz atalım:

" Ben Türk Bilge Kağan; doğuda gün doğusuna, güneyde gün ortasına kadar, batıda gün batısına, kuzeyde gece ortasına kadar hep milletler bana bağlıdır. Bunca milleti hep düzene soktum, ilerlettim. Doğuya ordu sevk ettim. Bunca yerlere gittim.

Tanrı (Tengri) yardım ettiği için milletime; gözle görülmeyen, kulakla işitilmeyen yerler kazandırdım. Tanrı buyruğu olduğu için, Devletli olduğum için size Kağan oldum. Tanrı yardım ettiği için dört yöndeki milleti derleyip topladım.

Ey Türk Milleti; Üstte gök çökmedikçe, altta yer delinmedikçe, ilini, töreni kim bozabilir? Ey Türk Milleti, titre ve kendine dön!"

Bilge Kağan meâlen ve orijinaldeki aslında şunları da anlatmaktadır:

" Gittiğim yerlerde güneşin kavurduğu, güneşin battığı son millete gittim. Onların arasında hüküm verdim. Sonra dünyanın öbür ucuna, güneşin doğduğu yere vardım. Orada bulduğum milleti boyunduruğum altına aldım. Birbirileriyle olan çekişmelerine son verdim. Ordumla Tengri buyruğu olarak adalet getirdim. Tengri buyruğu olarak bunları yaptım…."

Şimdi buraya kadar anlattıklarımız, asıl anlatacağımız konuya hazırlık için ön bilgilerdi:

Şimdi, Kehf Suresi 85. Ayet ile başlayalım: " O DA BİR YOL TUTUP GİTTİ."

Kehf Suresi 86. Ayet: NİHAYET GÜNEŞİN BATTIĞI YERE VARINCA, ONU KARA BİR BALÇIKTA BATAR BULDU. ONUN YANINDA (ORADA) BİR KAVME RASTLADI. BUNUN ÜZERİNE BİZ: EY ZÜLKARNEYN! ONLARA YA AZAP EDECEK VEYA HAKLARINDA İYİLİK ETME YOLUNU SEÇECEKSİN, DEDİK.

Kehf Suresi 89. Ayet: SONRA YİNE BİR YOL TUTTU.

Kehf Suresi 90. Ayet: NİHAYET GÜNEŞİN DOĞDUĞU YERE ULAŞINCA, ONU ÖYLE BİR KAVİM ÜZERİNE DOĞAR BULDU Kİ, ONLAR İÇİN GÜNEŞE KARŞI BİR ÖRTÜ YAPMAMIŞTIK.

Kehf Suresi incelenirse açıkça: Bilge Kağan'ın anlattıklarının birebir aynısı olduğu ve Yüce Kitabımız Kur'an-ı Kerim'de bu konunun aslının nakledildiği görülecektir.

Bilge Kağan Kitâbelerinde şöyle devam etmektedir:

"Rahat hayata, zenginliğe, Çin'in ipeğine kanma! Milletime, altını, beyaz gümüşü kazandırdım. Hükmettiğim milletlere hakem olup, madenler erittim."

Şimdi:

Kur'an-ı Kerim'de Zülkarneyn (a.s)'den bahsedilirken; Zülkarneyn (a.s)'ın Allah'ın emri ile (buyruğu ile) bir ordu kurduğu, güneşin doğduğu yere bir yol tuttuğu, yine güneşin battığı yere, dünyanın öbür ucuna bir yol tutup gittiği, Allah'ın, O'na bu kavimler üzerinde; ister adalet ile hükmet, ister azap et yetkisi verdiği açık açık belirtilmektedir.Yine Zülkarneyn (a.s) kıssasında; Yecüc ve Mecüc isminde bozgunculuk yapan kavimden bahsedilmekte, bu bozguncuları Zülkarneyn (a.s) madenleri eriterek, set çekerek, engellediği anlatılmaktadır.

Zülkarneyn (a.s)'ın özelliklerine baktığımızda; büyük bir orduya sahip olması, kendisinin büyük bir komutan olması, ordusuyla tüm dünyayı gezmesi ve Allah'ın emri ile gittiği her yere iyilik, adalet ayrıca Allah bilgisi ve töre götürmesidir.

Özelliklere lütfen dikkat buyurun: Kudretli bir komutan, büyük bir ordu ve tüm dünyayı gezmesi…Özelliklere devam edecek olursak; Güneşin en doğduğu ve en battığı yere ve kuzey ve güneyin uçlarına kadar gitmesi. Ve aynı zamanda Allah'ın buyruğu ile gittiği yerlerdeki kavimlere adalet ve iyilik götürmesi…

Şimdi bir de Bilge Kağan'ın yazıtlarda anlattıklarına bakalım:

Aynı şekilde Bilge Kağan'ın (Bilge denmesi; bilgili, alim, erdemli bir insan olmasındandır.) Bilge Kağan da, tıpkı Zülkarneyn (a.s) gibi bir komutan olup, büyük bir orduya sahiptir. Ordusunun tıpkı Kehf Suresi'ndeki gibi (O da bir yol tutup gitti ordusuyla) ayeti gibi güneşin en doğduğu ve en battığı yere, kavimlerin üzerine gittiği (bu bir Tanrı buyruğudur demesi) yine adaletle hükmetmesi ve gittiği yerleri milletine kazandırması, buralarla beraber buraların değerli madenlerini ve zenginliklerini yine milletine kazandırması ve "Ey Türk Milleti, Üstte gök çökmedikçe, altta yer delinmedikçe, ( ki burada da Kıyamete atıf yapılmaktadır.) ilin tören bozulmayacaktır," diyerek, Türklerin Allah buyruğu ile hareket ettiklerini ifade etmesi tıpkı Kehf Suresi ile neredeyse birebir örtüşmektedir.

Türkler, aynı zamanda genel millet olarak; Hz.Ali'nin (Kerremallahu veche- Hiç puta tapmamış) sırrında bir kavimdir.

Atilla yazıtlarında geçen, Atilla Romalıları tarif ederken; "PUTA TAPAN KAVİMDİR" der ve şöyle devam eder; " IRKIMDAN OLAN PUTA TAPMAZ!"

Sanıldığı gibi Şamanizm diye bir din olmamışlardır. Türkler şamanist olmamış puta da tapmamışlardır. Varolduklarından beri tek Tengri, tek Allah inancına sahip olmuşlardır.

Yine yazıtlardan öğrendiğimize göre Türkler; Allah'ın en büyük Kudret olduğuna, yeri göğü yarattığına, yeri yeşerttiğine, öldüren ve dirilten O olduğuna inanmışlardır.... Biz burada konuyu kısaca ele alıyoruz.

ZÜLKARNEYN (A.S) BİLGE KAĞANDIR

Tarihin gizlediği ve bilerek gizlendiği bir sırdır….

Şimdi, Üstte gök çökmedikçe, altta yer delinmedikçe…Sözlerinin manalarına bir göz atalım.

Bu sözü söyleyen Bilge Kağan'dır. Şimdi Kehf Suresi'nde geçen Zülkarneyn (a.s)'ın özelliğinden bahsedelim. Zülkarneyn (a.s) Yecüc ve Mecüc isimli kavimin arasına set çeker. Yecüc ve Mecüc kıyamete yakın en büyük alamet olarak, yine Kur'an'nın ifadesine göre, seddi delecek ve bu kıyametin büyük alameti olacaktır. (Seddi delmek ve yerin delinmesi.) Bu ifadeler, daha öncede söylediğimiz gibi Kur'an-ı Kerim'in bir çok ayetinde kıyamet tarifinin neredeyse birebiridir. (Gök çökerse, yer delinirse kıyamet olmaz mı? Kur'an ifadesiyle yer beşik gibi sallanmaz mı? Güneş dürülmez mi?)

Bilge Kağan'da aynı ifadeyi o günkü anlayışa, o günden bugüne adeta kelimelere bir zaman yolculuğu yaptırarak anlatmıştır.

Zülkarneyn (a.s)'da, kendi yaşadığı dönemde, çağına hükmetmiş, kendi döneminde yapmış olduğu sed, kıyamete yakın delinmesi sebebiyle, bu çağa da hitap etmektedir. Konu çok daha detaylı olup mümkün mertebe biz kısaca anlatmaya gayret etmekteyiz.

Bu anlattıklarımızdan sakın bir ırkın öne çıkarılması yapılıyor sanılmasın. Anlatılmak istenilen açıktır. Türk ırkının, Türk Milleti'nin Rahmani olduğunun vurgulanmasıdır.

Önemli bir not düşecek olursak: Zülkarneyn (a.s); ordusuyla dünyanın her yanına gittiğinde, oradaki kavimlerden de ordusuna asker ve komutanlar katmıştır. Tıpkı Bilge Kağan'ın yaptığı gibi.Türk milleti de içinde barındırdığı tüm unsurlarla bir millettir.

Oğuz, Öğüz, Öküz: (Güçlü, dev boynuzlu manasına gelmektedir.)

Zülkarneyn ise Arapça'da; çift boynuzlu manasına gelmektedir.

Oğuz Kağan; Kendi döneminde, başına giydiği, boynuzları olan başlıkları ile ünlüdür.

Oğuz denmesinin bir sebebi de, çok güçlü olmasındandır.(Türk gibi güçlü!)

Kur'an-ı Kerim'de; Allah'a kurban edilecek kurbanlıklar arasında; keçi, koyun, deve, sığır sayılmaktadır. Bunlardan en makbulü, gücünden dolayı sığırdır. Koyun, keçi vs. göre daha güçlüdür...

İlahi esrariye de Allah'a kurban millet (gücünden dolayı) ; TÜRK MİLLETİDİR! (Ariflere)

Bilge Kağan acaba Oğuz Kağan mıdır?

(Unutmayalım ki, bilge lakabi bir isimdir, az önce de söylediğimiz gibi; Bilge denmesi; bilgili, alim, erdemli bir insan olmasındandır.)

BİLGE KAĞAN (OĞUZ KAĞAN) = ZÜLKARNEYN (A.S)

Şimdi gelelim ilahi mesaja:

Türk Millet'i ahir zamanda büyük rol oynayacaktır. (Ordusuyla, milletiyle, mayasıyla…) Gazi Paşa; bu sırrı, ariflere, birkaç kelimeyle şöyle ifade etmiştir:

"Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur!"

Burada anlatılmak istenen, üstte de anlattığımız gibi Türk Milleti'nin mayasıdır. O mayanın; bu milletin genlerinde, karakterinde –unutulmuş bile olsa- yukarıdaki sırrın, kudretin Allah'tan olduğu bilgisidir.

Orhun Kitâbelerinde tek Tanrı için; "Yeri yarattı, Gök'ü yarattı, ikisinin arasında kişiyi yarattı. Kişi Gök'teki Tanrı'ya yakardı, yakındı" der.

Tek Allah inancını ve Kur'an-ı Kerimde'ki yaradılışı ve Adem (a.s)'ı bu cümlelerde görmek çok açık. Türk Millet'i varolduğundan beri Tek Allah'a inandı.

Unutulmamalıdır ki, medeniyetler yıkıldı sanılsa da, yerlerine başkaları gelir ve yıkıldı sandığımız medeniyetler gerçekte tam kaybolmazlar, birbirlerinin sırlarını, izlerini taşırlar. Onun içindir ki ön uygarlıklar ve şimdiki uygarlıklar arasında benzerlikler vardır. Bu kültürlere, törelere yazılara vs. yansır ve devam ederek gelir.
*Alıntı
 

URUMHAMATAHAYİL

Yönetici
Katılım
5 Haz 2008
Mesajlar
7,096
Tepkime puanı
4,962
İş
Wellness Antrenör/Psikolog/ Sosyolog
çok güzel bir yazı ama değil. Zülkarneyn ile ilgili ayetlerden yukarıda anlamların çıkarılması sadece yazarın bir yorumudur. Hitler bile bu tanıma uydurulabilir, büyük İskender ya da muhteşem Süleyman, tamamen bakış açısına bağlı..
 

AyŞaman

Banlı Kullanıcı
Katılım
5 Mar 2012
Mesajlar
436
Tepkime puanı
21
Konum
Tyana
İş
Gazeteci
Bu konuda bilginiz var ise bizimle paylaşabilir misiniz sevgili URUMHAMATAHAYİL. Ayrıca Çin kaynaklarından bahsedilmemiş yazıda. Çin kaynaklarında da Bilge Kağan hakkında öyle yazılar var ki onları da eklediğiniz zaman direk Zülkarneyn Peygamber (A.S) Bilge Kağanmış diyebiliyorsunuz.
 

URUMHAMATAHAYİL

Yönetici
Katılım
5 Haz 2008
Mesajlar
7,096
Tepkime puanı
4,962
İş
Wellness Antrenör/Psikolog/ Sosyolog
Zülkarneyn'in bir peyganber olup olmadığınızı bilemiyoruz. Sadece ayetlere bakmanız yeterli. hadi bakalım hemen.



(Ey Muhammed!) Bir de sana Zülkarneyn hakkında soru soruyorlar. De ki: “Size ondan bir anı okuyacağım.” (18, 83)

Gördüğü gibi peygamberlik belirtilmemiş. Genelde Peygamberlerin hikâyeleri anlatıldığı için Bir peygamber olabileceği varsayılır.

Biz onu yeryüzünde kudret sahibi kıldık ve kendisine her konuda (amacına ulaşabileceği) bir yol verdik. (18, 84)

Kudret bir güçtür. Sadece fiziksel değil , her manada olabilir. Bir yol verdi sözü ilede mevki ya da ilim kast diliyor olabilir. Bu tanıma Muhteşem Süleyman da , Adolf Hitlerde, Küçük İskender de, Mevlana da, hatta iş adamları ve bilim adamları da uyuyor.

O da (Batı’ya gitmek istedi ve) bir yol tuttu. (18, 85)

Kendine göre batıya herkes gidebilir. Yukarda saydığım kişilerin hepsi batıya doğru gitti.


Güneşin battığı yere varınca, onu siyah balçıklı bir su gözesinde batar (gibi) buldu. Orada (kâfir) bir kavim gördü. “Ey Zülkarneyn! Ya (onları) cezalandırırsın ya da haklarında iyilik yolunu tutarsın” dedik. (18, 86)

Batıya gitti bu kişiler kafirmiş. Zulkarnneyn ise cezalandırı imiş. Ya da iyilikte yapabilirmiş
Dikkat edin müjdeci değil. Yan hak yolunu anlatmıyor. Ya cezalandıracak ya da iyi davranacak. Yine yukarda saydığım kişilere göre de diğer kişiler kafirdi. vuçluydu.


Zülkarneyn, “Her kim zulmederse, biz onu cezalandıracağız. Sonra o Rabbine döndürülür. O da kendisini görülmedik bir azaba uğratır” dedi. (18, 87)

Burada tanımlama yapabileceğimiz bir bilgi yok.

“Her kim de iman eder ve salih amel işlerse ona mükafat olarak daha güzeli var. (Üstelik) ona emrimizden kolay olanı söyleyeceğiz.” (18, 88)

Burada tanımlama yapabileceğimiz bir bilgi yok.

Sonra yine (doğuya doğru) bir yol tuttu. (18, 89)

Yukarda bahsettiğim herkes doğuya yol tutmuştur. Net bir tanımlama yapamayız.

Güneşin doğduğu yere ulaşınca onu, kendileriyle güneş arasına örtü koymadığımız bir halk üzerine doğar buldu. (18, 90)

Çölden basediyor olabilir.

İşte böyle. Şüphesiz biz onun yanındakileri ilmimizle kuşatmışızdır. (18, 91)

Burada tanımlama yapabileceğimiz bir bilgi yok.

Sonra yine bir yol tuttu. (18, 92)

Burada tanımlama yapabileceğimiz bir bilgi yok.


İki dağ arasına ulaşınca, bunların önünde, neredeyse hiçbir sözü anlamayan bir halk buldu. (18, 93)

Kendi dilinde konuşmayan bir halk. Yine yukarda bahsettiğim kişiler kendi dilini bilmeyen kişilerle bir araya geldiler.

Dediler ki: “Ey Zülkarneyn! Ye’cüc ve Me’cüc (adlı kavimler) yeryüzünde bozgunculuk yapmaktadırlar. Onlarla bizim aramıza bir engel yapman karşılığında sana bir vergi verelim mi?” (18, 94)

Bu iki varlık her ne ise halk yardım istiyor.

Zülkarneyn, “Rabbimin bana verdiği (imkan ve kudret, sizin vereceğiniz vergiden) daha hayırlıdır. Şimdi siz bana gücünüzle yardım edin de, sizinle onların arasına sağlam bir engel yapayım” dedi. (18, 95)

Burada tanımlama yapabileceğimiz bir bilgi yok.


“Bana (yeterince) demir madeni getirin” dedi. İki yamacın arasındaki boşluğu (dağlarla) bir hizaya getirince “körükleyin!” dedi. Demiri eritip kor (gibi) yapınca da, “Bana erimiş bakır getirin, bunun üzerine boşaltayım” dedi. (18, 96)

Demir ve bakır ilmini bilen bir kişi, bu varlıklar mağrada yaşayan bir hayvan olabilir, yada bedensiz bir varlık ise bunlar tılsımlı maden olabilir.

Artık onu ne aşabildiler, ne de delebildiler. (18, 97)

Burada tanımlama yapabileceğimiz bir bilgi yok.


Zülkarneyn, “Bu, Rabbimin bir rahmetidir. Rabbimin vaadi (kıyametin kopma vakti) gelince onu yerle bir eder. Rabbimin vaadi gerçektir” dedi. (18, 98)

Burada tanımlama yapabileceğimiz bir bilgi yok.
 

göçmenoğlu

Kayıtlı Üye
Katılım
10 Şub 2010
Mesajlar
719
Tepkime puanı
128
Yaş
48
Konum
Manisa merkez
İş
Elektironik müh.
bu gün bile sırlarını koruyan inkalara o bilgleri zülkarneyn in öğrettiği söylenir...ama ne kadar doğrudur bilinmez yolların kendisine kısaltıldığını batıda güneşin battığı yere kadar gitiği üzerine rivayetlerde vardır bu konuda....
 

dmkol

Kayıtlı Üye
Katılım
24 Kas 2008
Mesajlar
4,907
Tepkime puanı
529
İş
Web Master
AyŞaman Teşekkürler güzel bir paylaşım olmuş.Ancak Urumun belirttiği gibi Kuranda Peygamber diye geçmeyenler Peygamber sayılmamakta.
Ama Zülkarneyn Bilge Kağandır tezine katılanlardanım.
 

Devres

Kayıtlı Üye
Katılım
21 Mar 2011
Mesajlar
36
Tepkime puanı
9
Sevgili arkadaşlar;

Zülkarneyn,bildiğim Hızır olduğudur...
 

bendekiben

Elit Üye
Katılım
10 Eki 2011
Mesajlar
1,218
Tepkime puanı
199
Konum
Ankara
Sonra yine (doğuya doğru) bir yol tuttu. (18, 89)

Yukarda bahsettiğim herkes doğuya yol tutmuştur. Net bir tanımlama yapamayız.

Güneşin doğduğu yere ulaşınca onu, kendileriyle güneş arasına örtü koymadığımız bir halk üzerine doğar buldu. (18, 90)

Çölden basediyor olabilir.

İşte böyle. Şüphesiz biz onun yanındakileri ilmimizle kuşatmışızdır. (18, 91)

Burada tanımlama yapabileceğimiz bir bilgi yok.

Sonra yine bir yol tuttu. (18, 92)

Burada tanımlama yapabileceğimiz bir bilgi yok.


İki dağ arasına ulaşınca, bunların önünde, neredeyse hiçbir sözü anlamayan bir halk buldu. (18, 93)

Kendi dilinde konuşmayan bir halk. Yine yukarda bahsettiğim kişiler kendi dilini bilmeyen kişilerle bir araya geldiler.

Dediler ki: “Ey Zülkarneyn! Ye’cüc ve Me’cüc (adlı kavimler) yeryüzünde bozgunculuk yapmaktadırlar. Onlarla bizim aramıza bir engel yapman karşılığında sana bir vergi verelim mi?” (18, 94)

Bu iki varlık her ne ise halk yardım istiyor.

Zülkarneyn, “Rabbimin bana verdiği (imkan ve kudret, sizin vereceğiniz vergiden) daha hayırlıdır. Şimdi siz bana gücünüzle yardım edin de, sizinle onların arasına sağlam bir engel yapayım” dedi. (18, 95)

Burada tanımlama yapabileceğimiz bir bilgi yok.


“Bana (yeterince) demir madeni getirin” dedi. İki yamacın arasındaki boşluğu (dağlarla) bir hizaya getirince “körükleyin!” dedi. Demiri eritip kor (gibi) yapınca da, “Bana erimiş bakır getirin, bunun üzerine boşaltayım” dedi. (18, 96)

Demir ve bakır ilmini bilen bir kişi, bu varlıklar mağrada yaşayan bir hayvan olabilir, yada bedensiz bir varlık ise bunlar tılsımlı maden olabilir.

Artık onu ne aşabildiler, ne de delebildiler. (18, 97)

Güneşin doğduğu yere ulaşınca onu, kendileriyle güneş arasına örtü koymadığımız bir halk üzerine doğar buldu. (18, 90)

Yukarıda anlatılmak istenen Mu kıtasında ilk yaratılma aşamasında güneşin yeryüzüne ulaşmadığı.Sürekli bulutların olduğu bir ortamda yaşayan ve güneş ışınlarına ihtiyaç duymadan yaşayabilen yaşam formları olan insanların zamanla göç yaşanmadan bir süre önce mutasyonla şuanki yaşam formumuza ulaştığımızı belirtiyor.Ve o büyük göçte bir çok ilime vakıf bu insanların teknolojilerininde ileri seviyede olduğunu metalllerden haberdar olduklarını ve kullanmayı bildiklerini ön türkçe ile yazılmış en eski yazıtlardan anlaşılıyor yani daha göktürkler orta da yokken türk ırkı vardı ve ön türkçe olan bu yazıtların o büyük göçle Mu da yaşayan bilge soyların konuşmayı bilmeyen bir çok şeyi bilmeyen ırklara bir yol gösterici olarak geldiği ve uygarlıklarının bu sayede ilerlediği anlatılmakta.Ama bu onların peygamber olduğunu kanıtlamıyor.
 

origanum

Yönetici
Katılım
15 Eki 2008
Mesajlar
3,090
Tepkime puanı
377
Sitede her türlü ayrımcılığın yapılması yasak olduğundan ve seviyeli şekilde birbirinizle yazışamadığınızdan konu kilitlenmiştir. İlgili kişilerin ceza alacağını tahmin edersiniz herhalde.
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst