"ruh" nedir

semyanocibel

Banlı Kullanıcı
Katılım
14 Şub 2011
Mesajlar
212
Tepkime puanı
8
... Üç yahudi bilgini kendi aralarında, Hz Muhammed'e üç sual sormak üzere karar alırlar ve derler ki; "Şâyet gerçekten Allâh Rasûlü ise, bu üç soruya birden cevap vermeyecektir; zîra daha evvel de hiç bir Rasûl bu konuda açıklama yapmamıştır. Ama cevap verirse, biliriz ki şarlatandır..."

İşte böyle düşünüp, anlaşarak huzuru Rasûlullah'a gelip birinci sorularını sorarlar: RUH nedir?.. Hazreti Rasûlullah, ilâhi inâyet ile onların niyetini bildiği için, suale cevap vermez ve cevabı erteleyerek, yahudi bilginlerine: Yarın gelin, inşâAllâh cevap veririm, der...

Ertesi gün geldiklerinde de onlara, 17'nci sûre olan İsrâ sûresinin 85'inci âyetini okur; der ki: "Yes'eluneke anir RUH... Kul er RUH'u min emri Rabbiy ve ma utiytüm minel ilmi illa kaliyla..." Burada vurgulanan gerçeği dilimize şöyle çevirebiliriz: (yahudiler) SORUYORLAR, RUH NEDİR?.. DE Kİ (o yahudilere) RUH RABBİN EMRİNDENDİR!.. VE BUNUN İLMİNDEN SİZE KÂLİL BİR ÖLÇÜ VERİLMİŞTİR..."(17Şâyet biraz iz’an sahibi isek, görürüz ki, bu âyetin muhatabı, âlimler arifler, veliler, nebiler değil; maddeyi ve maddeciliği esas alan görüşün sahibi YAHUDİLERDİR!..

Yâni, Yahudilere denmektedir ki: "Her şeyi maddeden ibaret sanıp, göremediğini inkâr eden; üstelik doğrusunu açıkladığı takdirde Rasûllüğünü reddetmeye karar verdiğiniz; tefekkürü, beş DUYUSUNDAN ileri geçemeyen siz Yahudilerin RUH hakkında ilmi yoktur!.. Siz ancak elinizdeki kadarıyla kalmaya mahkûmsunuz... Çünkü maddeötesini değerlendirmekten âcizsiniz... Zaten bu yüzden, gerçek âlemin ölümötesi ruhlar âlemi olduğunu açıklayan Hazreti İSA'yı da inkâr ettiniz, kabullenemediniz... Öyle ise nasıl olur da RUH hakkında bilgi sahibi olabilirsiniz ki!"

Nitekim, aynı görüşü paylaştığımız değerli İslam âlimi ve velisi İMAM GAZALİ dahi "İhyau Ulumiddin" isimli kitabının 1'inci cilt "Rub'ul ibâdat" bölümünde şöyle demektedir: "Yoksa sanma ki, Hz.Rasûlullah Efendimiz (salla'llahu aleyhi ve sellem) RUH'un hakikatını bilmiyordu!.. Zîra, RUHUNU bilmeyen kendini bilmemiş olur!.. Kendini bilmeyen ise nasıl Rabbini bilebilir?.. RUHUN hakikatını Nebi ve Rasûller bildiği gibi; bazı veliler ve âlimlerin bilmesi dahi uzak değildir!.." Evet söz İMAM GAZALİ'den açılmışken O'nun RUH konusunda çok değerli açıklamalarının yer aldığı iki eserinden söz etmeden geçmeyelim...

Önce birinci eserinin sadece adını verelim, arzu edenler bu kitabı temin edip okuyabilirler... MİŞKAT'ÜL ENVAR" (Nurlar Feneri) isimli eseri Bedir yayınevi tarafından yayınlanmış küçük bir kitapçık olup; "RUH'un hakikatı, ALLÂH'ın tekliği ve varlıkta ALLÂH dışında birşey olmadığı" yolundaki İMAM GAZALİ'nin görüşlerini ihtiva etmektedir... Konuyla ilgilenenlere bu eseri bulup okumalarını tavsiye ederim. İmam Gazali'nin "Kitabı maznunbih alâ gayrı ehlihi" isimli kitabından "ruh" ile ilgili bazı görüşlerinden bahsetmeden önce; Gavsı Â'zâm Abdulkâdir Geylâni'nin "Kasidei Ayniyye"sindeki şu açıklamasına dikkatlerimizi yöneltelim: "O'na RUH üfledim" buyurulması kinâyedir!.. Ey münakaşacı kişi, RUH O'nun aynı değil midir?.. Lâkin Hak'kı hulülden tenzih et!.. Zira, O'nun gayrısı yoktur!.. Ve her şey O'nun tekliğine dönüktür!.. Ey çoklukta olan mevlâ!.. Ey eşyanın hâliki!. Zâtın herşeyi meydana getiren orijindir!."

Gavsı Â'zâm Abdulkâdir Geylâni'nin gerek "Kasidei ayniyye"sindeki bu satırlarında; ve gerekse de "Risâlei GAVSİYYE"sindeki açıklamalarında, (daha geniş olarak incelemek isteyenler aynı isimli kitabımızdan konuyu araştırıp bilgilenebilirler) görülmektedir ki, "RUH" hakkında geçmişte çok önemli açıklamalar yapılmıştır. Şimdi burada sözü daha fazla uzatmadan önce GAZALİ'nin bazı açıklamalarına geçelim, sonra da "RUH" hakkındaki kişisel düşüncelerimizi açıklıyalım... Gazali rahmetullahu aleyh şöyle diyor: Kavli ilâhideki tesviye () ve RUHUN ne olduğunu bana sordular... Cevap verdim ki, tesviye, RUH'u kabul eden mahalde fiilden ibarettir. Bu mahalde Adem hakkında evlâd ve ahfadı tasfiye ve tâdil şartıyla meniden ibarettir. Nefh ise, nutfede ruhun nûrunu iştigaline bâ’s olan şeydir... İşte bunun gibi nutfede de bu özellik hâsıl olursa, hâlik RUH'ta hiç bir değişme meydana gelmeyerek, O'ndan nutfede RUH ihdâs olunur..."

Burada son derece hassas ve kesin bir şekilde dikkat etmemiz gereken konu şudur: Nutfede esas ve îtidal vukûu bulmazdan evvel, insan "RUH"unun henüz yaratılmamış olmasıdır. Gazali, "RUH" hakkında şöyle devam etmektedir: "RUH cisim dahi değildir... Suyun kaba girmesi gibi bedene dışarıdan girmiş değildir! Cisim bölünebilir. RUH ise cisim olmadığı gibi bölünebilir bir şey de değildir. Eğer ruh bölünebilseydi, onun bir parçasının bir şeyi bilip diğerinin bilmemesi mümkündü... Tek yerde iki zıddın olması çelişik bir fikirdir. Cüz kelimesi ruh için uygun değildir. Çünkü, cüz kül’e izâfet demek olup, bu hususta ise ne kül ne de cüz vardır. Ruh bölünmez bir yapıdır. Ve yer de tutmaz" "Ve kadim değil hadistir anlamına olarak RUH mahlûktur, denilir. İnsan RUHLARI nutfede zuhûruyla hadis olmuştur..." Gazali'nin bu ve daha başka bu konudaki izahlarından sonra ortaya çıkardığı sonuçları ise şöyle sıralamak mümkündür: Ruh aslında gayrı mahlûk, bâki, kendiliğinden kâim ve TEK'tir!.. BCesetlere taalluk olmadığı zaman RUH tek cevherdir... Yâni, O'nda çokluk, ayrılık yoktur!.. Diğer bir deyimle, falanın veya filanın ruhu değil, genel TEK RUH'tur!. CCesetlere taalluku hâlinde bir takım çeşitli vasıflar kazanır ve bu vasıflarla cesetten ayrıldıktan sonra da bâki kalır. Bu vasıfların aykırılığı sebebiyle ruh ta da bir hususiyet, bir özellik peyda olarak, falan veya filanın ruhu böylece taalluktan önce TEK iken, çoğalmış olur..."

RUH" hakkındaki İmamı Gazali'nin bu görüşlerini daha detaylı olarak Çağrı yayınları arasında çıkmış olan Şehbenderzade Filibeli Ahmed Hilmi'nin yazmış olduğu ALLÂH'ı inkâr etmek mümkün mü" isimli kitabında bulabilirsiniz!.. RUH" konusunda önemli açıklamalar yapmış olan bir diğer hakikat ehli, ehlullah da Abdülkerim Ceyli hazretleridir. İNSANI KÂMİL" isimli kitabında, "Ruh adlı melek" bölümünde tasavvuftaki adıyla "Ruhu Â'zâm" olan bu tek orijin ve asıl "RUH"tan sözeden Abdülkerim Ceyli, ayrıca Ruhülkuds" bölümünde de çok detaylı bilgileri bize sunmaktadır. İsteyenler "RUH" hakkında büyük çoğunluğu mecâzî olan bu bilgileri adı geçen eserlerde tetkik edebilirler...

Şimdi biz gelelim günümüz anlayışı ile "RUH"un ne olduğu hakkındaki bildiklerimizi sıralamaya... "RUH" ismiyle işaret edilen varlık, orijinal yapısı itibarıyle TEK'tir ve akla gelen her şeyin orijini ve aslıdır... Bildiğiniz ve düşündüğünüz ve düşünemediğiniz her şey "RUH" tan meydana gelmiştir. Her şeyin "RUH"tan meydana gelmesinin misâlini sanırım şöyle verebiliriz: "Madde" adını verdiğimiz her şey atomlardan meydana gelmiştir... Ne isimle, hangi özelliğiyle işaret edersek edelim, o şey gerçekte, atomlardan oluşmuştur.. Atomların özüne, derinliğine inersek, en alt boyutta karşımıza çıkan şey ENERJİ'dir.. Enerji, bu boyuttaki yapısı itibariyle bölünmez, parçalanmaz, sonsuzsınırsız güçtür; çünkü varlığını ALLÂH`ın kudreti oluşturmaktadır!..

ALLÂH`ın ZÂT`ına göre sonradan yaratılmış olabileceğinden sözedilen enerjinin geçtiğimiz asırlardaki adı "RUH"tur!.. Ve bu "RUH", ALLÂH`ın "KUDRET" sıfatının zuhûru oluşunun yanısıra; "Aklı Evvel" ismiyle işaret edilen "evrensel şuur"; ya da bir başka tanımlama ile "kozmik bilinç"tir!.. Her nesnenin yapısındaki "bilinç", onun özünü oluşturan aslı ve orijini olan "RUH"ta mevcut olan "bilinç"ten ileri gelmektedir... Ancak onda ortaya çıkan bilinç, ortaya çıktığı mahallin kâbiliyet ve istidadı nisbetinde olmaktadır. "RUH", boyut boyut yoğunlaşarak, kabul edilen bir biçimde, değişik varlıklar suretinde algılayıcılarca değerlendirilmekte; ve böylece de çokluk görüntüsü vermektedir!.. Esasen, Abdülkerim Ceyli`nin de bahsettiği gibi, "RUH" bir "melek"tir.. Öyle bir "melek" ki, varlık âleminde, hangi isimle anılan, hangi varlık olursa olsun, her şey, hep bu melek"ten oluşmuştur!.. Her şeyin aslı, orijinidir!.. Ve dahi bütün meleklerin ve varlıkların aslı O`dur!.. Buzdan meydana gelmiş sayısız nesneleri düşünün... Buzdan yapılmış insan, hayvan, eşya ve her şey!.. Bunlar her ne kadar ayrı ayrı varlıklar ise de, gerçekte hepsinin aslı aynı tek şeydir... "SU"dur!.. "GAZ"dır; (H2O)!.. Hepsinin orijini atomlardır; gibi...

A.Hulusi
 

SaHiBuZaMaN

Kayıtlı Üye
Katılım
25 Şub 2012
Mesajlar
132
Tepkime puanı
14
Konum
ᶤˢᵗᵃᶰᵇᵘˡ
Ruh Ve İman Zorluklar Sayesinde Daha Da Kamilleşir
Hz. İmam Cafer Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Bela ve zorluk mü'mine ziynet, akıllı birisine ise keramettir. Zira ancak zorlukla karşılaştığında sabredip direnirse, ona iman nispetini vermek doğru olur." [1]

Hz. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Bir gün Cebrail (a.s) bana inerek şöyle dedi: "Ey Muhammed! Hak Teala sana selam ileterek şöyle buyurdu: "Ben, evliyamın benim likâmı sevmeleri için, yeryüzüne; dünyadaki her şeyi onlara acı kılmasını, onları üzmesini, sıkıştırmasını, ürkütmesini ve kendisinden kaçırmasını vahyettim. Gerçekten ben, dünyayı kendi dostlarıma hapis, düşmanlarıma ise cennet kılmışım."[2]

Yine o Hazret şöyle buyurmuştur: "Nasıl ki, bir anne çocuğunu sütle besliyorsa, Allah Teala da öylece mü'min kulunu belalarla besliyor." [3]

Yüce Allah, tabiat aleminin bir gereği olarak, dostlarının güzel ahlakla süslenmesini, ruhlarının olgunlaşmasını ve kamilleşmesini bu iniş ve çıkışlarda, hayatın acı yanlarını tatmada ve zorluklarla karşılaşmada karar vermiştir. Öyleyse, hayatın bütün iniş çıkışları, acı ve tatlı her yönü insanların kemale ulaşması için bir vesiledir. Açıktır ki, bu tür belalar, aslında bela olmayıp, bir ilahi lütuf ve keremdir. O halde, hayatın dar ve geniş geçitlerinden geçmemiz, bu uğurda sabredip çaba göstermemiz gerekir. Bu doğrultuda Allah'ın kâmil velileri ve insanlara her yönden örnek olan Hz. Resulullah (s.a.a) ve Ehl-i Beyt İmamları'nın izinden asla şaşmamalıyız.
Kaynaklar
[1]- Bihar-ül Envar c. 67 s. 231
[2]- Bihar-ül Envar c. 81 s. 194
[3]- Bihar-ül Envar: c. 81 s. 195
 
Üst