Kendini aşmanin yolu

semyanocibel

Banlı Kullanıcı
Katılım
14 Şub 2011
Mesajlar
212
Tepkime puanı
8
Ey dostum! Gözlerini kapat ve bak; ne görüyorsun?
Eğer hiçbir şey görmüyorum diyorsan, bu bir hatadır. Aslında görüyorsun; fakat vücudunun zulmeti (karanlığı) sana basiretinden daha yakın olduğu için basiret gözünü bulup kullanamıyorsun. Eğer basiret gözünü bulmak ve gözlerini kapattığın halde önünü görmek istiyorsan; vücudundan bir şeyleri noksanlaştır yahut ondan
14 el-Mü'min/16.15 el-Buruc 85/3.
biraz uzaklaş. Ondan bir şeyi noksanlaştırman veya az da olsa ondan uzaklaşman mücahededir.
Mücahede, Allah'tan gayri şeyleri vücuttan defetmek yahut onları öldürmek için bütün gayreti ortaya koymaktır. Allah'tan gayri şeyler vücut, nefis ve şeytandır. Bu gayretin sonuç vermesinin bazı yolları vardır:
1-Zamanla gıdayı azaltmak. Vücudun, nefsin ve şeytanın kuvveti gıdadan olmaktadır. Gıda azalınca, onların etkisi de azalır.
2-Kendi (tercih) seçimini terkedip onu güvenilir bir mürşidin tercihinde fâni etmektir. Bunu, mürşidin kendisi için en uygun olanı tercih etmesi için yapmalıdır. Gerçekten, terbiye yolunun başındaki Hak yolcusu, büyük adamların ulaştığı yaşa ve başa ulaşmayan küçük çocuk gibidir; yahut o malını saçıp savuran dengesiz kimse gibidir. Böyle olanların başına, işlerini sevk ve idare edecek bir sorumlu, velî, hakîm yahut sultan gereklidir.
3- Cüneyd-i Bağdâdî'nin (k.s) yolundan gitmektir ki, o yolun da sekiz şartı vardır:
1- Devamlı abdestli bulunmak.
2- Devamlı oruç tutmak.
3- Devamlı halvette olmak.
4- Devamlı "lâ ilahe illallah" zikrini yapmak.
5- Devamlı kalbini mürşidine bağlamak. İşlerinde kendi akıl ve tasarrufunu bir kenara bırakıp mürşidinin tasarrufuna tâbi olarak meydana gelen olaylarda onun ilminden istifade etmek.
6- Devamlı kalbe gelen boş düşünce ve vesveseleri kalpten silip atmak.
7- Fayda olsun zarar olsun Allah'a karşı her şeyde itirazı terketmek.
8- Allahu Teâlâ'dan cenneti yahut ateşten korunma gibi şeyleri istemeyi terkedip devamlı O'nun rızâsına yönelmek.
Müşahede makamında vücut, nefis ve şeytanın durumu arasında fark vardır.
Vücut, ilk halinde koyu bir karanlık içindedir; biraz temizlenince önünde siyah bir bulut şeklini alır. Vücut, şeytanın tahtı ve tasarrufu altında olunca, kırmızı olur. Vücut, ıslah edilip şeytanın etkileri yok edilince ve üzerindeki haklar korununca temizlenir, yağmur bulutu gibi beyaz olur.
Nefis ortaya çıktığında rengi göğün rengi gibi mavidir. Nefsin, suyun kaynağından çıkan göze gibi kaynayan kanalı vardır. Nefis şeytanın tahtı ve hâkimiyeti altında olunca, sanki bir karanlık ve ateş kaynağı olur; o zaman hayır için hareketi çok aza iner; çünkü şeytanda hiçbir hayır yoktur.
Nefsin vücuda bir şeyler akıtması ve terbiyesi ona bağlıdır. Nefis manevî kirlerden arınıp temizlenince, üzerine hayır akar ve ondan hayır çıkar. Eğer nefse kötülük akarsa, bu defa kendisinden şer ve kötü işler çıkar.
Şeytan, safi olmayan bir ateştir; büyük bir şekilde küfür zulmetleriyle karışmıştır. Bazan senin önünde uzun
boylu, heybetli bir zenci şeklini alır; sanki senin kalbine girmeye çalışan biri görünümdedir. Eğer ondan kurtulmak istiyorsan; kalbinin içinde: "Ey darda kalıp yardım isteyenlere yardım eden Allahım! bize yardım et!" diye söyle; o senden kaçar.
SÛFÎ KİMDİR?
Bir sûfî şu sıfatlara sahiptir:
Fakirlik onun ziyneti, sabır süsü, ilâhî takdire rızâ bineği, tevekkül ahlâkıdır.
Allahu Teâlâ tek olarak ona yeter.
Sûfînin azaları devamlı itaat halindedir.
Sûfî, kalpten şehvet ve kötü arzuları temizlemiştir.
Sûfî, gönlünü dünyadan çeker; nefse ait bütün keyif ve hazlardan çekinir.
Dünyaya bir rağbeti yoktur; eğer dünyadan bir şey alacaksa, yeterli miktardan ötesine geçmez.
Sûfînin kalbi, günah kirlerinden temizdir; Rabbinin muhabbetiyle kendinden geçmiştir; sırrı ile devamlı Allahu Teâlâ'ya koşar.
Her şey ona sığınır; onunla ünsiyet ve muhabbet eder; o ise kalbiyle hiç kimseye yakın olmaz, hiçbir şeye güvenmez.
Yüce Mâbud'undan başka hiçbir şeyle ünsiyet kurup muhabbet etmez.
Sûfî, dinî yaşantısında, en evlâ, en mühim ve en ih-| tiyatlı olanla amel eder.
Sûfî, Allahu Teâlâ'yı her şeye tercih eder.

TASAVVUF NEDİR?
Tasavvuf, nefsi kulluk alanında koşturmak ve kalbi yüce rabbe bağlamaktır.
Denilmiştir ki, tasavvuf, halktan ihtiyaçları gizlemek ve sıkıntılara göğüs germektir.
Sehl b. Abdullah et-Tüsterî (rah) demiştir ki: "Sûfî, bozuk düşünce ve işlerden temiz, içi güzel fikirle dolu, gözünde altın ile toprağın eşit olduğu kimsedir."
Şöyle de denilmiştir: "Tasavvuf, kalbi halk ile beraber olma arzusundan temizlemek, tabiattan gelen kötü ahlâkları terketmek, beşerî sıfatların zararlı etkilerini söndürmek, nefse ait boş dava ve iddialardan uzak durmak, ruhanî sıfatlarla elde edilecek yüksek makamlara yükselmek, hakikat ilimlerine sarılmak ve dinde Hz. Resû-lullah'a (s.a.v) uymaktır."
Bir diğer tarif: "Sûfî, devamlı temizlik ve arınma içindedir. O, kalbini nefsin bozuk düşünce ve ahlâklarından temizleme işiyle uğraşarak bütün vakitlerini kötü işlerden temizlenmekle geçirir. Devamlı yüce Rabbine boyun büküp ihtiyacını arzetmesi, kendisine bu işte yardımcı olur; bu hale devam etmenin bereketiyle bozuk ve kötü işlerini farkeder. Her ne zaman nefis harekete geçip herhangi bir kötü sıfatını ortaya çıkarınca, onu derin basireti ile anlar ve ondan rabbine kaçar, sığınır.
Demek ki sûfî, kalbini temizleme işine devam ettiği sürece kalbi Hak'ta toplanır; nefsin hareket etmesiyle kalp dağılır; hali karışır.
Sûfî, Rabbi ile kalbini ihya eder; kalbiyle de nefsinin işlerini kontrol ve ıslah eder.
Bir ayette Allahu Teâlâ şöyle buyurmuştur:
"Allah için hakkı ayakta tutan adaletli şahitler o/t/n."16
Bu, Allah için nefse karşı adaletli olmaktır; bunu yapan kimse tasavvufun hakikatine ulaşmış olur.

İmam Gazali
 
Üst