Siyah Kehribar'ın tarihçesi ( Avrupa Tarihinde )

gümüş

Kayıtlı Üye
Katılım
11 Kas 2010
Mesajlar
1,683
Tepkime puanı
252
Siyah kehribar bir zamanlar canlıydı. Gederli taşları çoğu zaman mineral ya da reçine orijinlidir ama siyah kehribar bir zamanlar ağaçtı.170 milyon yıl önce yaşamış olan ormanlardan geliyor o. Bu ormanlar diğerlerinden farklı, özel bir ağaç tipinden oluşmuştu. kozalaklılar familyasından olan bu ağacın bantlı ve sivri uçlu gövdesi vardı ve alçak dalları yere değiyordu. Dalları ormanı öylesine örtüyordu ki, diğer bitki türlerini boğuyordu. Bugün bu ağacın resmi aile adı " Araucaria" dır, tarih öncesi çağlardan sonra dünyanın pek çok yerinde nesli tükenmiş olmasına rağmen kökeni bu ağaç olan Şili Çamı And dağlarında yaşadı.

Siyah kehribar Ingiltere'de Romalıların gelişinden çok önceleri kullanıldı. 4500 yıllık bronz el arabalarında siyah kehribar boncuklar bulundu. Bunlar ölü yakılan ateşlerin üzerie alevler söndükten sonra atılmıştı, bunu biliyoruz çünkü ceset yanmış ama boncuklar sağlamdı.
Pliny'nin yazdığına göre siyah kehribar Türkiye'den eski Likya bölgesinde Gagate denen bir şehir ya da nehir yakınından gelmekteydi ve o nedenlerde Romalılarca "gagates" adıyla benimsendi. ( Erzurum da çıkarılan ve muhtemelen ticaret yoluyla Ege'ye , Gagate 'e gelen Oltu Taşı ) Daha sonra Romalılar siyah kehribarı Ingiltere'de ki kaynaktan almaya başladılar. 19. yy. da arkeologlar York'ta bir tren istasyonu altında bir Roma siyah kehribar atölyesi buldular. Bulunanlar içinde siyah gorgon başlı (Medusa) pandantifleri de vardı ve bunlar 1846 da Köln St Gereon Kilisesi'nde 2 Roma tabutunda bulunanlara benziyordu.

Bugün biz ölünce nereye gömüleceğimizi pek düşünmeyiz. Fakat ortaçağ da bu konular önemli idi. Hiç kimse bir kilisenin kuzeyine gömülmek istemezdi, karanlık güçler o taraftan gelirdi ve zenginler bu yüzden ölünce güneye gömülmek isterlerdi. Romalılar da bu konuda hassastılar ve her şehir- kasabanın dışında bir ölüler kenti inşa etmişlerdi. Zengin ve ünlü kimseler ölünce anayolun kenarına gömülmek isterlerdi.

Romalılar Cybele mezhebine Manga Mater ya da büyük ana derlerdi. Bu deyim ölümü, intikamı ve üremeyi temsil ederdi. Bazen de maddenin tanrıçası anlamına gelirdi. ( mater, ana, matrix, ve madde sözcükleri aynı köke bağlıdır ) Bu tanrıçanın kökeni gizemliydi. Ama Romalılar onun doğudan geldiğini ve çok şey istediğini biliyorlardı. Tanrıça rahiplerinden ya da " galli " den kendilerini hadım etmelerini isterdi . Törenle yapılan bu operasyon Cybele'in aşığı Attis'i yatakta fani bir kadınla yakaladığında neler olduğunu anlatırdı. Attis bundan o kadar utanmıstı ki kendi cinsel organını kesmişti. Cybele geçit törenleri çok gürültülü olur, ziller , davullar çalınır , uzun entariler gyerek kolyeler takan uzunsaclı hadımlar çığlıklar atark kendilerini kamçılarlardı. Siyah kehribar Cybele'nin de sevdiği taşlar arasında idi ve hadımlarının da siyah kehribar kolye takıyor olma olasılıkları var. Hakkında çok hikaye olan Cybele çoğu zaman çift cinsiyetli olarak tanımlanmıştır. Attis ise ölüm ve yeniden dirişi simgeler, şenlikleri ilkbaharda yapılır. İyi cuma kutlamalarının bu eski kutlamalardan geldiği sanılmaktadır.

Daha sonra Meryem Ana'ya saygı olarakkatolik tespihlerde kullanılan taşın Cybele ile ilgisi tesadüf olmayabilir. belki de siyah kehribarın kullanımı putperestler tarafından Hristiyanlığa getirilmiş bir başka eski kutsal gelenektir. Akdeniz bölgesinde yaşayan Cybele rahipleri siyah kehribardan ( oltu taşı) yapılma taç ve kolyeler takarlardı. 16. yy da katoliklerin yaptığı gibi o dönemde de galli siyah taşı kasten ve inançlarını göstermek icin kullanırlardı.

Siyah kehribar ile Cybele'nin bağlantı nedenleri bir kaç tanedir. İlki Cybele adlı tanrıça çam ağaçları ile ilintilidir ve her zaman yeşil olduğu için ebedi yaşamı temsil eden çam ağacı siyah kehribarın hammaddesidir.

İkincisi tanrıça yılanlarla da ilişkilidir ve arkeologlara göre Köln kilisesinde buluna gorgon başların Cybele ile ilgisi olabilir çünkü tanrıçanın etrafında yılanlar vardır ve siyah kehribar da burada onlara karsı güç verir. Ayrıca siyah kehribarın rengi karadır, ve Sibylline kehanet kitabına göre ihtiyaç anında Roma yı kurtaracak ünlü siyah taşa benzer.

Farklı dinlerde kullanılan bir çok kutsal taşın rengi siyahtır. Kabe 'de ki kutsal taş siyahtır ve siyah örtülerle çevrilidir.
Türkiye - Efes'te ki Roma av tanrıçası Diana'ya ait siyah taşı daha da eskidir. Bu taşın bir ei de Beyrut'un kuzeyinde Byblos ta Fenike tanrıçası Astarte ye aittir. Cybele'nin kendi siyah taşının adı Manga Mater idi, yüzlerce yıl Bergama da tapınılan bu taş, M.Ö. 3. yy sonlarında Roma halkını Kartacalı Aninal'ın saldırılarına karşı korusun diye Roma ' ya götüldü. Simsiyah koni şeklindeki taş kadın yüzüne benziyordu. Gümüş kaba konan taş, belki siyah kehribardı, ve büyüsü işe yaradı. Anibal çekildi bir süre sonra. Taşın etkisinden memnun olmalarına rağmen Cybele'nin hadımlar kuralını benimsemeyen Roma Senatosu hiç bir Romalının gallus (kadın gbi giyinen hadım rahip) olamayacağını ve bunun zaten dini kurallara aykırı olduğunu ilan etti.


***

Ingiltere'de ki önemli siyah kehribar işleme merkezi Whitby'dir. Şimdiki ağaçsız haline bakıp bir zamanlar burada muazzam ormanların ve o ağaçların dikenlerine belki de sürünerek kaşınan dinazorların varlıklarına inanmak zor. Ama bu ormanlar milyonlarca yıl yaşadılar. Ama sonra iklim değişimleri nedeniyle Whitby bölgesi de muhtemelen bir bataklık haline geldi. Sonraki bir kaç milyon yıl boyunca bölgede büyük değişimler oldu ve siyah kehribarın hammaddeleri gelişmeye başladı. Çürüyen ağaç kütükleri tutkal benzeri çamurla kaplanarak oksijensiz kaldı ve fosilleşme süreci başladı. Bir kaç cm kalınlığında siyah kehribar tabalakarı olustu.Onun çevresinde kafadan bacaklıların fosili ve hatta pirit birikimleri vardı ki bunlar siyah kehribarın parlamasına neden oluyordu. Siyah kehribarın hemen üstünde kireçtası oluştu ki ona top digger dediler cünkü bu Jurassic çağda oluşmuş dogger yığını jeolojik tabakasının parçası idi. Denizlerden ve nehirlerden milyonlarca yıl boyunca gelen ince şaplı sist, kum, mil ve karbonlu çamurlar kireçtaşının üzerine yığıldı ve tüm bunların üzerine balıkçı Whitby kasabası kuruldu.

St Hilda tarafından 657 de kurulan Whitby Manastırı'nda sahillerdeki fosiller icin bir hikaye anlatılır : manastırda ki yılanları yakalayan başrahibe , kafalrını koparıp onları aşağı atar ve yılanlar kumsalda taşa dönüşürler. Ancak bu Roma döneminde yılan saçlı kehribar gorgonların insanları nasıl taşlaştırdığını açıklamaz. Eski insanlar siyah kehribarın yılanları kaçırdığını söylemişlerdir ancak günümüz yılan uzmanları bu fikre katılmazlar.Ancak siyah kehribar fosiller genellikle kafadan bacaklı fosilleri tabakasından çıkar, bu da mitin nasıl olustugunu açıklayabilir.

900 'ün ortalarında hareketlenen küçük çaplı Whitby kehribar ticareti 17. yy a dek devam etti. Sonra piyasa durgunlaştı. !8. yy da artık Ingiltere'de siyah kehribar işçisi kalmamış ve bu sanatın teknikleri unutulmustu. 1800 lü yıllarda kasabaya gelen bir denizcinin cebinden çıkardığı bir kehribar bilezikle ,insanlar taş işlemeyi öğrenme çabasına girdiler tekrar. 1850 de dükkanlardan birisinin tabelasında Majesteleri Kraliçelerinin Siyah Kehribar Atölyesi yazıyordu. Ustalardan bir diğeri ise Fransa İmparatoriçesi icin imalat yapmaktaydı.

19 . yy da Avrupa 'da başlayan hazine avı ile 1860-1870 lerde Whitbyu de görülen siyah kehribara hücum farklıdır. Siyah kehribara rağbetin nedeni zenginlik değil, bir kayıpla başladı. 1861 de Prens Albert'in ölümü ile yaklaşık 40 sene yastan çıkmayan Kraliçe Victoria , yas aksesuarı olarak siyah kehribarı seçti ve haliyle bu moda oldu. Siyah kehribarın hafif olması ve taşınma kolaylığı da bu seçimin yayılmasında etkendi. Ama Kraliçe Victoria bir ilk değildi, Roma katolik kilisesinin çöküşüne üzülen Iskoçya Kraliçesi Mary de portresinde yas ve üzüntü alameti olarak siyah kehribar mücevherle görülür. ( Ingiltere 'de katoliklerin zülum gördüğü dönemlerde siyah kehribar tespihler kafirlikle eş anlamlıydı ve bir kısmı yakılıyordu )


Yas rengi kültürlere göre farklılık gösterir. Ermenistan da cennete gitmiş olmaları ümidiyle mavi renk kullanılırken, İran da yas yas rengi kuru yaprak rengidir mesela. Asya da çok yerde beyaz tercih edilir. Eski Yunan ve Roma zamanlarından beri ışığın yokluğunu ve uzun üzüntü gecesini sembolen matem rengi siyahtır batı kültüründe. Siyah kehribar ayrıca ısıtıldığı zaman kehribar tüy ve kılları kendisine çeker ve içten gelen bu elektrik ısıyı artırarak siyah kehribarın kendiliğinden tutuşmasına neden olabilir. Yüzyıllar önce Whitby kasabasında bazı siyah kehribar satıcıları bazı sabahlar dükkanlarına geldiklerinde her şeyin kendiliğiden yandığını görmüşlerdir. Ama bu özellik bile insanları teselli etmiş, ölümle soğuyan bedenlerin bu değerli madde ile ısındığını söylemişlerdir.

Siyah kehribar ile ilgili inanışlar arasında , cepte taşınan siyah kehribarın şans getirmesi, yanan kehribarın yeşil dumanının doğumu kolaştırması sayılabilir. Ayrıca siyah kehribardan direkler kırlarda kem göze karsı konurdu ki bunlara da cadı direği denirdi.

Siyah kehribar atölyelerinde kullanılan kırmızı boya - ketentohumuyağı ve biraz parafin karışımının püskürtülmesi, atölye ile beraber çalışan işçilerin de baştan aşağı kırmızıya boyanmasına neden oluyordu, halk arasında bu işçilere kırmızı şeytan adı verildi.


1880 den sonra küresellik gereği kuyumcular hammadeyi başka ülkelerden çok daha ucuza getirmeye başladılar. Özellikle Kuzey ıspanya 'da siyah kehribarın ayrıca simgesel bir anlamı vardı, çocuklara nazar boncuğu olarak takılırdı. Bugün bile dindar ziyaretçiler işaret parmağı şeytan ve dedikoduyu uzaklaştırmak için uzatılmış "figas" yani el şeklinde nazarlık almak için Azabache'ye siyah kehribarsokağına giderler.

Fakat ithal siyah kehribarın kalitesi iyi değildi. Eğer siyah kehribarı sert porselene sürerseniz orada çikolata rengi iz bırakır. Kömür siyah, cam beyaz ve vulkanite ise gri iz bırakır. fakat üreticiler bunu görünce alıcıyı kandırmak için plastiğin yüzeyine kahverengi boya kattılar. Bugün Victoria dönemi siyah kehribarını test etmenin en iyi formülü bir iğneyi ısıtıp üzerine bastırmaktır. Gerçekce bir şey olmaz ama plastikse madde kabarcık yapar ve kötü koku salar. Bir parça kibrit ateşine tutularak da test edilebilinir. Vulcanite hemen erir, ama gercek siyah kehribar yeşil bir alevle yanar ve katranımsı koku yayar.

Bu gün sahiller hala dalgaların getrdiği siyah kehribar fosilleri arayan insanlar vardır.

Victoria Finlay / Mücevherlerin Gizli Tarihi

Konu aslında cok uzun , hayli özetlemem gerekti , siyah kehribar ile önemli bulduğum parafgrafları aldım. Kitabı ilgilenen arkadaşların taşların tarihçeleri ve olulşumlarını anlama adına edinmesini öneririm :)
 
Üst