Cinni Hastalıklarda İnsanın Rolü

şumul

Kayıtlı Üye
Katılım
27 Tem 2011
Mesajlar
90
Tepkime puanı
13
Değerli kardeşlerim, Öncelikle Allah kimseyi bu tür hastalıklarla imtehan etmesin. Çünki çekilen sıkıntıları bire bir bildiğimiz için, en önemlisi de insanın imanına zarar vermelerinden ve de intehara ve küfre zorladıklarından, bizim için en ağır hastalık olan kanser ve benzeri hastalıklardan daha da tehlikeli bir hastalık konumuna geliyor, bu cin musallatlığı veya ruhani hastalıklar. Çünküş insan kanser ve benzeri hastalıklara yakalansa, sadece acı çeker, eğer sabır ve şükür içersinde hastalığını geçirmişse, sıkıntı çektiği her an , onun nezninde binlerce rekat nafile ibadetlerden daha hayırlı neticeler getirecektir.Çünkü iman dairesinde çekilen her sıkıntı ve insanın başına gelen her musibet, kefaretel zünup(günahlara kefaret) hükmüne geçer. Sabır ve şükür şartı ile. Ölse bile kısacık bir ömürde çektiği sıkıntılar ona ebedi alemin ve saadetin kapılarını açacaktır.Sabır kahramanı eyüp a.s misali, o maddi hastalıkların bize getirilerini bilseydik, asla şifa bulmak istemezdik. Burada ah vah ettiğimiz sıkıntıların semerelerini görünce, öbür tarafta diyeceğiz ki , keşke biraz daha hasta olsaydık da daha çok mukafat kazansaydık. Tabiki faraizi yerine getirmek şartı ile.
Ama bu tür ruhani hastalıklar ve bu hastalıkların faili olan imansız veya küfür ehli taifeler ise, direk insanların imanını hedef aldıkları için, eğer baş edilemez ve tedavi edilemezse, hele bir de iman hakikatleri konusunda zayıfsanız, ebedi bir alemin mahvına sebebiyet verebilir.
Şunu unutmamak gerektir, nasıl ki, güncel hayatımızda din savaşları olanca hızı ile devam etmekte. Bu savaşlar gerek silahla oluyor, gerekse sinsi propagandalar ve hilelerle v.s gibi bir çok cihetten devam ediyor. Hayat ve imtehan sadece insan oğlundan ibaret olmadığını Kur an ı kerim bize( biz cinleri ve insanları sadece bana ibadet etsinler diye yarattık , malindeki ayeti kerimeden anlıyoruz. Yani bu din savaşı cinler aleminde de olanca hızı ile sürmektedir. Cinni ve şeytani varlıklar insanların iradelerine ve düşüncelerine mudahale edebildikleri için , onların imanlarını zayıflatmak ve Kur an ve İslam yolundan vaz geçirebilmek için tüm imkanlarını kullanmaktadırlar. Normalde bir insan size gelip, imani ve dini konularda sizin inançlarınıza ters şeyler söyleseler, siz onları kolayca ber taraf edebilirsiniz. Ama cinlerin insanların irade ve düşüncelerine direk müdahale etme güçleri olduğundan, hele birde hipnoz ve büyü gibi yollara başvurdukları an , mücadele etme şansı bulamıya bilirsiniz. Öyle hastalar gördüm ki , kimi cemaat ehli, kimi sohbet hocaları , hatta size abartılı gelecek, ama hafız olup da, bu hastalığa yakalandıktan sonra namazı bırakıp, içki içenlere ve imanı erkanlara muhalefet edenlere bile rasladım.
Bunca açıklamalardan sonra diyeceksiniz ki, madem Allah c.c insanların imanla kabre girmelerini istiyor, neden bu mahlukata bu kadar yetki veriyor ve onların insanlara musallat olmalarına göz yumuyor. Onların bunca eziyet görmesine neden seyirci kalıyor. Sırf bu düşünce ve vesveselerden dolayı Allah a c.c isyan eden küfre düşen, Haşa Allah istemezse idi bu böyle olmazdı diye, kebaire dalan insanlar mevcut. Zaten şeytani varlıklarında istediği insanların böyle düşüncelerle, Allah a düşman olmasıdır. Bunu imanı zayıf olan insanların üzerinde çok çabuk başarmaktadırlar.Bu varlıkların yaratılmasının ve insanlara musallat edilmesinin elbette hikmetleri var. İnsanlara imtehan ciheti ile cüz i irade verilmesinden dolayı, o iradeyi doğru kullananlar ve hak yolunda gidenlere ebedi cennet ve saadetş nefisleri yolunda kullanan ve şeytanın yolunda gidenlere de ebedi cehennem ve azap vaad edilmiştir. İnsan da, âlayı illiinden ta esfeli safiline kadar inen ve çıkan bir makam ve mertebe yolu açılmıştır. İşte insan iradesini nasıl kullandı ise ve neye tabi oldu ise, ona göre netice alacak. Yani şeytan, bizdeki cevherleri ortaya çıkaracak bir etkendir. Yaratılması tamamen hayırdır. Ateşin yaratılması gibi. Ateş hayır için yaratılmıştır. Yemek pişirelim, ısınalım, sanayide kullanalım v.s gibi külli hizmetlere vakıf olacak bir mahiyette yaratılmıştır. Ama sen kötü algılamandan veya elini ona uzatarak cüz i iradeni yanlış kullanmandan veya dikkatsizliğin yüzünden elini ve evini yakmandan dolayı ateşe şerdir ve bunun yaratılması şer olur diyemezsin. Çünki onu şere dönüştüren sensin. Arabalar seni taşımak için yapıldı. Sen kurallara uymadığından dolayı kaza yapsanş araba olmazsa kaza yapmayacaktımş arabanın yapılması şerdir diyemezsin. İşte şeytanın yaratılması da böyledir. Şeytan yaratıldı ki, Ebu Bekirlerle , ebu cehiller aynı makamda bulunmasın, elmas la kömür bir arada kalmasın.
Şimdi, işin asıl boyutuna bakalım. Neden bu mahlukata bu kadar yetki ve imkan verilmiş ve buna seyirci kalınıyor. Öncelikle şu bir gerçek ki, cinler insanlardan çok daha güçlü ve imkanları da bir o kadar fazla olan mahluklardır. İnsan denince zaten elbise hükmünde olan bedeni atarsak geriye ne kalır, sadece bir ruh. İşte işin püf noktası orada. Cinler zaten ruhani varlıklar oldukları için, ruhani istiğdatları ve imkanları yaradılış olarak insanların çok üstündedir. İnsanlarda ancak ve ancak, imanı hakikiye eriştikleri ve Kur an ve sünnet yolunda gittikleri zaman ruhani istiğdatlarını geliştirmektedirler. Evet cinler uçar , zaman ve mekan da çok ileri safadalar ve serbest hareket ederler, madde onlara hükmedemeyebilir. Soyut cisimler onları durduramaz gibi bir çok şey yazabiliriz. Ama insan oğlu da ibadet ve takva ile ruhani cihetini o kadar geliştirebilir ki , cinlerden daha üstün imkanlara , istiğdatlara ve yetkilere sahip olabilir. Rabbul Alemin o fabrikayı bizlerde kurmuş, ama işletmeciliğini bize vermiş. Biz fabrikayı gereği gibi , kuruluş maksatlarına uygun çalıştırırsak, o fabrikada bizi çok harika mertebelere ulaştıracak cihazatlar üretir.Aslında bu cihazatlarda mevcut . Ama çalıştırmak ve harekete geçirmek için elektirik ve enerji lazım. İşte o enerji Kur an nurudur. Yani burada bir haksızlık yok. Sadece yaradılışa aykırı yaşamak var. Kullanım kılavuzumuzu ( Kur anı kerimi) okusak Nasıl üretim yapacağımızı gösteren numuneye ( Rasulu Ekrem a.s ) bakarak kendimize yön versek. Yani onun gibi olmaya çalışsak, O zaman üstün olan biz oluruz. Zaten halife olarak yaratılan biz değimliyiz. Ama bize halife yetkisi verildiği halde , gidip tiner çekip eşkiyalık yaparsak, elbette gerekli belalar üzerimize gelecek. Çünkü bu kainatın bir kanunu var. Kanuna uymayan cezasını çeker. Basit beşer kanunları dahi ihlali anında, ceza i müeyyideler uygular ve af etmezken, ilahi kanunları yok sayarsak ve yaradana edepsizlik edersek, elbette O da aklımızı başımıza almamız için gerekli ihtaratı ve cezayı verecektir.
Eğer biz yaradılışımızın dışına çıkarsak, sırf aklımız başımıza gelsin diye, şeytanlar ve cinler bize musallat edilir. Yoksa onların keyfiyyen bize musallat olma yetkileri ve izinleri yoktur. İnsanların mudahaleleri ve tetikleyicilikleri( büyü , muska ve tasallut etme gibi) olmasa ve de onlara zarar verecek hareketlerde bulunmazsak, onlarda bize zarar vermez. Biz onları rahatsız etmezsek, onlarda bizi rahatsız etmezler. Burada tek suçlu maalesef kendimiziz.
Bilindiği üzere bu dünyada ve kainat ta yaşayan tek akıl sahibi varlıklar biz değiliz. Cinler ve diğer ruhani varlıklarda bizlerle beraber yaşarlar ve onlarında hak ve hukukları vardır. Senin bulunduğun ve gezdiğin mekanda onlarda yaşar ve gezer. Sen onları rahatsız etmezsen, gittiğin yerlere besmele ve gerekli duaları okuyarak gitsen, onlarda sana asla bulaşmaz. Efendimiz neden her amelinde dular okurdu . Halbu ki kainat onun yüzü gözü hürmetine yaratılmış ve her şeye O efendi olmuştur. Ama yürürken , yemek yerken, yatarken, ihtiyaçlarını yerine getirirken. Abdest alırken, evden çıkarken, v.s kısacası her amelinde ayrı bir dua okurdu. İşte bunun hikmeti buydu. Yani bu şer güçlerin şerrinden emin olmak için. Sen savaşa devletin verdiği zırhı giymeden çık, ok saplanınca da, ben devlet için savaştım, neden devlet bana ok saplanmasına göz yumdu de. Bu ne kadar haksız bir şikayettir. Sen devletin verdiği zırhı giyseydin, ok zırha çarpacak ve bedenine zarar vermeyecekti. İşte efendimizde bize lazım olan zırhları bize bildirmiş. Takarsak yara almayız, takmazsak, acı çekmekteki tek kabahatli kendimiz olacağız. Çünkü savaş her daim var. Bize Kur an gibi bir kale inşa edilmiş. Sen o kaleden dışarı çıkarsan, düşmanın eline düşer ve maskarası olursun. Bunda da tek kabahatli yine sen olursun.
Diğer bir etkende muska gibi işlemlerle , bu cini taifelerin insanların üzerine gönderilmesidir. Yine etken insan. Allah insanlara zulmetmekten hoşlanmaz. Ancak insanlar kendilerine zulmederler.
Bir de şefkat tokadı dediğimiz olay vardır. Eğer Rabbimiz bizi yaptığımız hatalardan ve yanlışlardan döndürmek isterse, musibetlerle bizi uyarır, bu cinlerin ve şeytanların musallat edilmesiyle de olabilir. Kaza ve hastalıklarda olabilir. Taki dünyanın zevkine kanmayalım ve ebedi yaşayacakmış gibi ahreti unutmayalım. İşte o an bir tatlı tokat bizim aklımızı başımıza getirir ve doğru yola sevk eder. Asıl kötüsü zecir tokadı olur. Eğer Allah ı c.c. çok kızdırırsak ve kahrına müstehak olursak o zaman bu musallatlıklar zecir tokadına döner ve bir daha dönüşü olmaz. Ebedi cehenneme namzet oluruz . Allah muhafaza.
Bu sıkıntılara mübtela olursak, bunu bir şefkat tokadı kabul edip, Rabbimize tövbe edip, onlardan kurtuluş ve şifa dilemeliyiz. Yoksa haşa isyan ve küfür edip bu şefkat tokadını zecir tokadına döndürmemeliyiz.
Bazen de insan dine sımsıkı sarılır, ibadet ve taatte çok güzel mertebelere gelir. Ruhu inkişaf eder. Ama zamanla gevşer, dünyanın geçici hevesine aldanıp, Rabbinin ona bir ikram nevinden sunduğu, teveccühü nas, şan ve şöhrete kapılarak, asıl vazifesini unutur. İşte bu anda Onun koruyucu müekkelleri olan ervahi Tayyibe yi ve ruhaniye yi küstürür ve üzerindeki koruyuculuklarından vazgeçmelerine sebep olur. İşte o zaman , geçmişte ibadet ediyor, ,insanların hidayete erişmesine sebep oluyor diye , kin ve nefret kusan şeytani güçlerin eline düşer. Koruyucu müekkellerin gittiğini görünce onu hükümleri altına alırlar ve imansızlığa sürüklemekle de intikamlarını almış olurlar.
İşte muhterem kardeşlerim , kulluk gevşekliğe gelmez. Özellikle cemaatlere girerek ve tasavvuf ve ibadetlerle ruhunun inkişafına eren kardeşlerim, sakın gevşemeyin. Şan ve şöhrete ve arkası gelmeyen dünyevi isteklere kanmayın. Yoksa sonunuz içler acısı olur.
ravi hoca
---------
 

muhsin iyi

Kayıtlı Üye
Katılım
25 Ağu 2011
Mesajlar
131
Tepkime puanı
46
değerli kardeşim bu konuda o kadar yalan yanlış şeyler var ki. artık ne deyeceğimi şaşıdım. bilmediğiniz konularda neden yazıyorsunuz. bunlar hep vebaldir vebal...

cinler ve şeytanlar her halükarda musallat olabilirler. illa bir nedene ihtiyaç yok. ama musallatı bazıları algılar bazıları algılamaz. kim müslümansa mutlaka yanında şeytanları vardır. musallatı açıkça hissetmenin nedeni o kişinin manevi varlığı, nur kişiliği (yani letaifleri işliyor) güçlüdür. böyle durumda olan kişiler hemen bir ehile, mürşid-kamile gidip zikir ve rabıta yoluna girmeli, bu vartayı aşamalıdır. yani nurunu ve feyz kaynağını güçlü kılmalıdır. mürşid-kamil nur istasyonu gibidir. şeytanlar ona yaklaşınca ateş içerisinde insan gibi olurlar. bu kişiler de gerçeketen bu yola girerelerse sonunda veli olurlar. nur sahibi olup ALLAHA YAKLAŞIRLAR. bazılarının istese de bu şeytanlarla konuşamamalarının nedeni nefis enegelidir. nefis bir kalakan gibi engeller. şeytanlar bir türlü bu kişilere musallat olamazlar. ama vesvese ile musallat olurlar.
 

şumul

Kayıtlı Üye
Katılım
27 Tem 2011
Mesajlar
90
Tepkime puanı
13
değerli kardeşim bu konuda o kadar yalan yanlış şeyler var ki. artık ne deyeceğimi şaşıdım. bilmediğiniz konularda neden yazıyorsunuz. bunlar hep vebaldir vebal...

cinler ve şeytanlar her halükarda musallat olabilirler. illa bir nedene ihtiyaç yok. ama musallatı bazıları algılar bazıları algılamaz. kim müslümansa mutlaka yanında şeytanları vardır. musallatı açıkça hissetmenin nedeni o kişinin manevi varlığı, nur kişiliği (yani letaifleri işliyor) güçlüdür. böyle durumda olan kişiler hemen bir ehile, mürşid-kamile gidip zikir ve rabıta yoluna girmeli, bu vartayı aşamalıdır. yani nurunu ve feyz kaynağını güçlü kılmalıdır. mürşid-kamil nur istasyonu gibidir. şeytanlar ona yaklaşınca ateş içerisinde insan gibi olurlar. bu kişiler de gerçeketen bu yola girerelerse sonunda veli olurlar. nur sahibi olup ALLAHA YAKLAŞIRLAR. bazılarının istese de bu şeytanlarla konuşamamalarının nedeni nefis enegelidir. nefis bir kalakan gibi engeller. şeytanlar bir türlü bu kişilere musallat olamazlar. ama vesvese ile musallat olurlar.

Muhterem kardeşim yazdıklarımız bilmediklerimiz değil, bildiklerimiz. Bu taife efendimize de sıkıntı vermişti Haşa efendimizin imanı mı zayıftı. Asıl sizler bilmeden cevap yazıyorsunuz. Ben onlarca mürşide intisaplı kişileri tanıyorum. Ama hala bu sıkıntıdan kurtulamadılar. Muhterem kardeşim bizlerde meyhane köşelerinde yetişmedik. Bu ilmi alabilmek için ne gerekiyorsa yaptık. Onlar Allah la kul arasında. Ama her şey dediğiniz gibi kolay değil malesef. Rabbim kimsenin başına vermesin.
Sana yaşadığım bir olayı anlatayım. Sizin gibi, düşünen biri idi bu kardeşimde.
Ben bu taifelerle medrese yıllarımda tanıştım, yani iletişim kurdum. Tabi bu benim istemim dışında oldu.
Zamanla bu boyutlar açılınca rahatsızlıklarda arttı ve medreseye gidememeye başladım. Kurtulmak için çok kapılar çaldım ama nafile. En son çare bu ilmi öğrenmeye mecbur oldum. Medreseye gidemediğim için cemaatteki kardeşler sürekli bana acımasızca eleştirilerde bulundular. Her gördüklerinde sanki ben deliymişim gibi rencide ettiler. Medrese derken vakıflık yapıyordum. Bu tabiri bilirmisiniz. enaniyet yapıyorsun dememeniz iz iin fazla açmıyorum.Kardeşlere izah etmeye çalışıyorum. Medreseye geldikçe aileme zarar verdiklerini söylüyorum , ama bunları nefsani bahaneler olarak algılıyorlar. Bir gün yine o kardeşlerden biri ile karşılaştım. Bana neden gelemediğimi sordu yine. Her zamanki gibi anlatmaya çalıştım. Ama beni o kadar üzdü ki, sen delisin demeye getirdi ve benimle dalga geçti. Ama o kadar canım yandı ki anlatamam. Ben zaten oraya gidememenin acısı ile kıvranırken .
O an yolun karşısına geçtim ve Allah a(c.c )yalvardım. Rabbim her şeyin doğrusunu sen biliyorsun, Aynı sıkıntıyı bunlarada verde anlasınlar dedim. Evet yaptığım yanlıştı, bir kardeşe beddua idi, ama insanlar bilmedikleri yerde durmasını bilecekler. Her şey kitapta okunduğu gibi değil. Bne o kadar sohbet hocası tanıyorum. Bu musallatlıklar yüzünden perişanlar.
Neyse zaman zuhur etti, O kardeş bu işlerle uğraştığımıda bildiği için, beni aradı, eşi ve çocukları aynen benim gibi olmuş. Eşi ve çocukları dediğim, kendilerini Kur an hizmetine adayan kişiler. Çarşaflı ve sırf talebe yetiştirmek için, okulunu bırakıp medreselerde kalıyorlar. O zaman o haykırışım aklıma geldi.
O yüzden güzel kardeşim, Rabbim sana da yaşatarak öğretmesin bu işin sıkıntısını. Biz burada bunları yazıyorsak, muzdarip olan kardeşlerimiz ne ile karşı karşıya oldukları bilsinler diye ve ona göre tedbir alsınlar diye yazıyoruz. İnsanları kokutmak için değil.
Bir insan kanser se ona sen kansersin, şu şu tedbirleri al demek, kötülük değildir. Bilakıs hastalığının içeriğini saklayıp onun acılarını arttırmak onun için en büyük kötülüktür.
Bu konuda daha aydınlatıcı paylaşımlar yapacaktım ama bu safhadan sonra gerek yok. Sizler gibi nurlu insanlar onlara vesile olur. Bize ihtiyaç yok. Sıkıntılı arkadaşlar sizlere başvursunlar. Selametle kalın. Rabbim yar ve yardımcınız olsun.
 

fthbl

Kayıtlı Üye
Katılım
4 Ocak 2012
Mesajlar
184
Tepkime puanı
11
Ben ravi arkadaşımıza hak veriyorum,imtihan dünyası, herkesin başına her an her şey gelebilir.
Abdulkadir Geylani hazretlerine bile şeytan "Ey kulum ben senden razıyım artık ibadete hacet yok" diye
musallat olmuş.Tabi Geylani hazretleri hitabın Allah tan gelmediğini onun şeytan olduğunu anlamış o ayrı.

Hem benim samimi bi arkadaşım vardı onun kızkardeşi de bu cin olaylarından muztaripdi.
Arkadaşın babası imam annesi çok dindar bi hanım,arkadaş çok dindar yani çok düzgün bi aile.
Kızkardeşini bi kere gördüm pek tanımıyom ama öle bi ailede yetiştiyse eminim çok düzgün kızdır.
Son durum ne bilmiyorum ama uzun yıllar bu kızın durumuna çare bulamamışlardı,ki arkadaş nur cemaatinden tanıdığı
mübarek insanlar da var.Yani ön yargılı olmamak lazım bence.Allah ın insanı ne türlü imtihan edeceğini bilemeyiz.
 

şumul

Kayıtlı Üye
Katılım
27 Tem 2011
Mesajlar
90
Tepkime puanı
13
Evet sayın fthbl. Ateş düştüğü yeri yakar derler. Gerçekten de öyle, Ama öncelikle teşhis önemli . Bir sıkıntıyı doğru teşhis etmek önemli. O yüzden bunları yazdım. Bir çok insan çektiği sıkıntıya mana veremiyor. Bazıları da olayın farkına varınca , neden benim başıma geldi de, başkalarına olmuyor diye, Olmadık isyanlarda bulunuyor. Hatta imanı konularda vartaya düşüyor. Düşmanı iyi tanımak ve hilelerini iyi teşhis etmek lazım. Sıkıntı başımıza gelmiş ise isyana değil, tövbeye baş vurmak lazım.
 

zenithmx

Kayıtlı Üye
Katılım
16 Haz 2010
Mesajlar
268
Tepkime puanı
17
Konum
Sidre
İblis yani şeytan, cin ismi verilen mahlukatların ırkındandır. Bildiğimiz 5 tür ırktan biridir. Nasıl bizler topluluk yada küçük gruplar halindeysek, onlarda öyledir. Yalnız, tek olanlarda vardır tabi. Bu ayetlerle de sabittir ki iblise ve soyuna belli bir süre mühlet verilmiştir. İstediği vesveseyi korkuyu vermesine müsaade vardır. Öyleyse bize düşen bu korku ve bana göre iğrenç sayılan vesveselere karşı dirayet göstermek olacaktır.

Fiiliyatta hiç bir şey yapamazlar, sadece psikiyolojik ve zan durumuna müdahale edebiliyorlar. Bunun dışında hiç bir etkileme özellikleri yoktur. Bu durumdan da sadece güçlü bir irade ve zihin yapısıyla kurtulunabilir. Teker teker şahsi problemleri yoktur ve husumetleri tüm insanlığadır. Allahtan çekinirler. O'nun verdiği yetki ve izin dışına çıkamazlar. Kim olursa olsun hangi inanca tabi olursa olsun, İblisi takip edenler (burası çok önemli tüm cinler kötü niyetli ve insanlığa düşmanlık gütmez) insanlarla hayat boyunca uğraşacaktır.

Kendi aramızda tartışma çıkarmaları da amellerinden en üst sırada olanlardandır. Bizleri birbirimize düşürmek çok hoşlarına gitmekte.
Böyle bir duruma düşseniz dahi en azından bunu uygulamaya geçerek belli etmemeniz dışa yansıtmamanız tavsiyemdir. Bu sizi daha güçlü gösterir. Güçlü olandan bunu gören herkes uğraşmaya korkar.
 

muhsin iyi

Kayıtlı Üye
Katılım
25 Ağu 2011
Mesajlar
131
Tepkime puanı
46
Muhterem kardeşim yazdıklarımız bilmediklerimiz değil, bildiklerimiz. Bu taife efendimize de sıkıntı vermişti Haşa efendimizin imanı mı zayıftı. Asıl sizler bilmeden cevap yazıyorsunuz. Ben onlarca mürşide intisaplı kişileri tanıyorum. Ama hala bu sıkıntıdan kurtulamadılar. Muhterem kardeşim bizlerde meyhane köşelerinde yetişmedik. Bu ilmi alabilmek için ne gerekiyorsa yaptık. Onlar Allah la kul arasında. Ama her şey dediğiniz gibi kolay değil malesef. Rabbim kimsenin başına vermesin.
Sana yaşadığım bir olayı anlatayım. Sizin gibi, düşünen biri idi bu kardeşimde.
Ben bu taifelerle medrese yıllarımda tanıştım, yani iletişim kurdum. Tabi bu benim istemim dışında oldu.
Zamanla bu boyutlar açılınca rahatsızlıklarda arttı ve medreseye gidememeye başladım. Kurtulmak için çok kapılar çaldım ama nafile. En son çare bu ilmi öğrenmeye mecbur oldum. Medreseye gidemediğim için cemaatteki kardeşler sürekli bana acımasızca eleştirilerde bulundular. Her gördüklerinde sanki ben deliymişim gibi rencide ettiler. Medrese derken vakıflık yapıyordum. Bu tabiri bilirmisiniz. enaniyet yapıyorsun dememeniz iz iin fazla açmıyorum.Kardeşlere izah etmeye çalışıyorum. Medreseye geldikçe aileme zarar verdiklerini söylüyorum , ama bunları nefsani bahaneler olarak algılıyorlar. Bir gün yine o kardeşlerden biri ile karşılaştım. Bana neden gelemediğimi sordu yine. Her zamanki gibi anlatmaya çalıştım. Ama beni o kadar üzdü ki, sen delisin demeye getirdi ve benimle dalga geçti. Ama o kadar canım yandı ki anlatamam. Ben zaten oraya gidememenin acısı ile kıvranırken .
O an yolun karşısına geçtim ve Allah a(c.c )yalvardım. Rabbim her şeyin doğrusunu sen biliyorsun, Aynı sıkıntıyı bunlarada verde anlasınlar dedim. Evet yaptığım yanlıştı, bir kardeşe beddua idi, ama insanlar bilmedikleri yerde durmasını bilecekler. Her şey kitapta okunduğu gibi değil. Bne o kadar sohbet hocası tanıyorum. Bu musallatlıklar yüzünden perişanlar.
Neyse zaman zuhur etti, O kardeş bu işlerle uğraştığımıda bildiği için, beni aradı, eşi ve çocukları aynen benim gibi olmuş. Eşi ve çocukları dediğim, kendilerini Kur an hizmetine adayan kişiler. Çarşaflı ve sırf talebe yetiştirmek için, okulunu bırakıp medreselerde kalıyorlar. O zaman o haykırışım aklıma geldi.
O yüzden güzel kardeşim, Rabbim sana da yaşatarak öğretmesin bu işin sıkıntısını. Biz burada bunları yazıyorsak, muzdarip olan kardeşlerimiz ne ile karşı karşıya oldukları bilsinler diye ve ona göre tedbir alsınlar diye yazıyoruz. İnsanları kokutmak için değil.
Bir insan kanser se ona sen kansersin, şu şu tedbirleri al demek, kötülük değildir. Bilakıs hastalığının içeriğini saklayıp onun acılarını arttırmak onun için en büyük kötülüktür.
Bu konuda daha aydınlatıcı paylaşımlar yapacaktım ama bu safhadan sonra gerek yok. Sizler gibi nurlu insanlar onlara vesile olur. Bize ihtiyaç yok. Sıkıntılı arkadaşlar sizlere başvursunlar. Selametle kalın. Rabbim yar ve yardımcınız olsun.
DEĞERLİ kardeşim biz de yaşadıklarımızı anlatıyoruz. Kitabi değil. sen sadece duman olarak gördün. biz nur sahibi olduğumuzdan yani letaiflerimiz çalıştığından onları insan suretinde görüyoruz. bizlere musallat olanlar. en güçlü ifritler. bu sitede bu konuda önerilerimizi şeytanlardan ve cinlerin musallatlarından kurtulma yolları başlığı altında yazdık. sana geçmiş olsun. ama bu yolda başka kurtuluş yolu arayanlar yanılırlar. biz Allah rızası için paylaşıyoruz. etrafını nurla çevirmedin mi biri gider onu gelir. ama bu iş yılları da alabilir. mesele o kaleye sahip olmak. biz bu dünyaya onlarla cihada geldik. Allah her şeyi bir ölçüye göre yaratmış. onların alemlerini tanıdıktan ve bizlere ihsan edilen nur nimetine baktıktan sonra Allah'a hayran olmamak O'nu övmemek mümkün değildir. Rabbime şükürler olsun ki verdiği nurla şeytanların topu perperişen oluyor. Ellerindeki tek koz da güzel cilveli oruspularını peşkeş çekerek nur kalesini yok etmek. Allah onların ellerine fırsat vermesin.
 

Similar Threads

Üst