Yunus Emre'nin Sevgi Anlayisi

La-edri

Kayıtlı Üye
Katılım
21 Haz 2010
Mesajlar
2,195
Tepkime puanı
509
İnsan, sevgi yoluyla Tanrı’ya ulaşır, çünkü insanla Tanrı arasında özdeşlik vardır. Ancak, insanın bu madde evreninde bulunması, ruhun Tanrısal kaynaktan uzak kalması bir ayrılıktır. Bu ayrılık insanı, yaşamı boyunca Tanrı’yı düşünme, ona özlem duyma olaylarıyla karşı karşıya getirmiştir. Gerçekte, insan-Tanrı-evren üçlüsü birlik içindedir, var olan yalnızTanrı’dır, türlülük bir görünüş’tür. Çünkü Tanrı, kendi özü gereği, bütün varlık türlerini kapsar, her varlıkta yansır.
Evreni kuran öğelerle insanın gövdesini oluşturan ilkeler özdeştir. Bu özdeşlik Tanrısal özün bütün varlık türlerinde, biçimlendirici bir öğe olarak bulunmasından dolayıdır. Tanrısal özün nesnel varlıklarda bulunması bir yansıma niteliğindedir. Çünkü Tanrı yarattığı nesnede yansıyınca oluş gerçekleşir. Sevgi insanda birleştirici, bütünleyici bir eğitim niteliğindedir.
Yunus Emre, sevgiyi Tanrı ve onun yarattığı tüm varlıklara karşı duyulan bir yakınlık, bir eğilim diye anlar. Sevginin ereği yüce Tanrı’ya ölümsüz olana kavuşmak, onun varlığında bütüne ulaşmaktır. Tanrı insanla özdeş olduğundan “kendini seven Tanrı’yı, Tanrı’yı seven kendini sever”. Çünkü sevgi kendini başkasında, başkasını kendinde bulmaktır.
Sevginin olmadığı yerde öfke, kırgınlık, çözülme ve birbirinden kopukluk gibi olumsuz durumlar ortaya çıkar. Sevginin değerini yalnız seven bilir, sevmekte bir bilgelik, bir olgunluk işidir. Yeterince aydınlanmamış, Tanrı ışığından yoksun kalmış bir gönülde sevginin yeri yoktur. Bütün varlık türlerini birbirine bağlayan, onları Tanrısal evrene yönelten sevgidir. Sevgi bir çıkar amacı olmadığından seven karşılık beklemez.
Dost kişi gerçek seven kişidir. Dost başka bir anlamda da Tanrı’dır, kişinin gönlünde ışıyan özdür. Yunus Emre’de yaşamak Tanrısal özün bir yansıması olarak evrende sevinç duymaktır. Çünkü bütün varlık türlerinde Tanrı görünmektedir, bu nedenle severek, düşünerek yaşamayı bilen kimse her yerde Tanrı ile karşı karşıyadır. Yaşamak belli nesnelere bağlanmak, yalnız gelip geçici varlıkları edinmek için çırpınmak değildir. Böyle bir yaşama biçimi kişiyi Tanrısal özden uzaklaştırdığı gibi yetkinlikten, bilgelikten de yoksun kılar.
Yunus Emre’nin dilinde bilge kişinin adı eren’dir. Eren barış içinde yaşamayı, bütün insanları kardeş görmeyi, kendini sevmeyeni bile seven kişidir. Onun gönlü yalnız sevgiyle, dostluk duygularıyla doludur. Evreni bir Tanrısal görüş alanı olarak bildiğinden, erenin evrene karşı da sevgisi, saygısı vardır. Eren’in gözünde insan, bir küçük evrendir, büyük evren ise Tanrısal özün kuşattığı sonsuz varlık alanıdır. Eren olma aşamasına ulaşmış kişide erdem, alçakgönüllülük, eli açıklık, yetkinlik, olgunluk bir bütünlük içinde bulunur.
Ölüm ruhun gövdeden ayrılıp tanrısal kaynağa dönmesiyle gerçekleşir. Bu nedenle ölüm ruhla gövde arasında bir ayrılıktır. Gerçekte ölüm yoktur, ruhun ölümsüzlüğe ulaşması, yüce kaynağa dönüşü vardır. Çünkü bütün varlık türleri Tanrısal özün yansıması olduğundan, salt ölüm de söz konusu değildir.
Ölümün bir başka anlamı da bilgiden, erdemden, yetkinlikten, sevgiden yoksun kalmaktır. Bu nedenle sözün, boş bir kavram olmaması, bir varlık sorununu, bir düşünceyi dile getirmesi gerekir. İnsan ancak söz söyleme yetisiyle insandır; konuşan Tanrı durumundadır.
Günümüzde onun asıl büyük değerinin ise her dinden, her inançtan insanlara aynı gözle bakan insan sevgisinden kaynaklandığı kabul edilmektedir.

Alinti
 

bendekiben

Elit Üye
Katılım
10 Eki 2011
Mesajlar
1,218
Tepkime puanı
199
Konum
Ankara
Dünya da kitap indirilen üç büyük din içerisinide en insancıl ve en hümanist sevgi dolu din islamiyet bunu müslüman olduğum için değil objektif bir bakış açısıyla düşünerek söylüyorum güzel bir paylaşım emeğinize sağlık
 

La-edri

Kayıtlı Üye
Katılım
21 Haz 2010
Mesajlar
2,195
Tepkime puanı
509
Dünya da kitap indirilen üç büyük din içerisinide en insancıl ve en hümanist sevgi dolu din islamiyet bunu müslüman olduğum için değil objektif bir bakış açısıyla düşünerek söylüyorum güzel bir paylaşım emeğinize sağlık

Sevgili bendekiben,

Islam cümlesi "Selamet'ten" türemis bir cümledir..
Ehli-kitap diye adlandirdigimiz kavimlere ayri ayri dinler inmemistir, her üc kitabin iceregi ve inis sebebi birdir,Selamet.
Bunun isbati o kitaplarin indigi resullerdir.Hz Isa'nin güzelligi ve cömertliginin tevazusunun ve sadakatinin kaynagi Hz.Musa Muhammed (sav) ile aynidir..Tabiyati ile tavsiye ettikleride aynidir.
Sorun inende degil ineni karsilayanda yani insanda..

Kitaplara insan mantigi karisirsa o din ne kadar semavi olabilirki nefs girmis araya ..Nefsin oldugu yerde hümanistlik olmaz egoistlik olur..
Bu da günümüzde her birey icin bir tehlikedir...

Allah yar ve yardimcimiz olsun..
 

bendekiben

Elit Üye
Katılım
10 Eki 2011
Mesajlar
1,218
Tepkime puanı
199
Konum
Ankara
Sevgili bendekiben,

Islam cümlesi "Selamet'ten" türemis bir cümledir..
Ehli-kitap diye adlandirdigimiz kavimlere ayri ayri dinler inmemistir, her üc kitabin iceregi ve inis sebebi birdir,Selamet.
Bunun isbati o kitaplarin indigi resullerdir.Hz Isa'nin güzelligi ve cömertliginin tevazusunun ve sadakatinin kaynagi Hz.Musa Muhammed (sav) ile aynidir..Tabiyati ile tavsiye ettikleride aynidir.
Sorun inende degil ineni karsilayanda yani insanda..

Kitaplara insan mantigi karisirsa o din ne kadar semavi olabilirki nefs girmis araya ..Nefsin oldugu yerde hümanistlik olmaz egoistlik olur..
Bu da günümüzde her birey icin bir tehlikedir...

Allah yar ve yardimcimiz olsun..

Tabi biz hıristiyanlığın ve museviliğin kitablarının indirildiği halini bilemiyoruz benim yorumladığım şu anki hali zaten indirildiği haliyle kalsaydı hoşnutsuzluğumuz dan eser olmayacağına eminim
 

Nursade

Kayıtlı Üye
Katılım
5 Mar 2010
Mesajlar
19
Tepkime puanı
8
Cok dikkatimi ceken bir sey var. Nedense hep inicle veya tevrata atif yaparken, hep onlarin degistirilmis olduguna vurgu yapilir. Ben degisip degistirilmedigi konusunda tartismiyorum, cünkü degistirilmis olmasi muhtemelin ötesinde. Fakat aklimin almadigi, neden birlestirici unsurlari vurgulamiyorda devamli ayrimci unsurlari vurgulaniyor??? Ben hristiyanda degilim musevide degilim. Kendimi müslüman olarak tanimliyorum. Benim müslüman olmaktan anladigim cogunlugun anladigi müslümanliktan biraz daha farkli. Ben Hz. Isa´yi cok seviyorum ve onun ögretisine hayranim. Hz. Muhammed´in ögretisine hayran oldugum kadar. Ayni zamanda Hz. Musa´nin ögretisi icinde ayni hayranligi duyuyorum. Zira eger Museviligin diregi olan 10 Emri insaonglu anlamis, kavramis olsaydi insani kamil olmamiz icin bir engel olmazdi diye düsünüyorum. Hz. Isa´dan affetmenin degerini ögrendim. Onun insanoglu icin bile bile "ölüme" gitmesi düsünen varlik insan icin cok agir bir sir. Hz. Muhammed´den insan olmayi ögrendim. Acisini gizlemeyen, insan oldugunu her daim vurgulayan bir Peygamberin teblig ettigi dini kabul etmek bu yüzden benim icin cok kolay oldu. Ben müslüman anne babadan dogdum ama ben bilerek müslüman oldum. Cünkü Müslüman=Allah´a c.c. (Birligine iman etmis) teslim olmus insan demektir. Bu yüzden benim icin müslüman dinlerin ötesinde ALLAH´in BIRligine (La ilahe Illallah) tüm bengligiyle iman etmis her insandir. Bu benim görüsümdür.
sevgilerle
 

Nursade

Kayıtlı Üye
Katılım
5 Mar 2010
Mesajlar
19
Tepkime puanı
8
Sevgili bendekiben,
imzanda bulunan "düsüncen konusmana...." Talmud´da gecer, yani yahudi ögretisidir.
Cok begendigim ve tamamen dogur buldugum bir ögretidir. Bunu provuke etmek icin yazmadim. Billakis, dinlerin aslinda ne kadar birlestirici oldugunu vurgulamak icin yazdim.
sevgilerle
 
Üst