Ruhsal şifacılık

Yakaza

Kayıtlı Üye
Katılım
18 Eyl 2011
Mesajlar
318
Tepkime puanı
31
Gerizörlük (şifacılık) bir planla ortak çalışmak demektir. Yani sende topraklama olayı var. Tesirleri nötr hale getirebiliyorsun(nötralize). Karşındakine zarar veren tesir, olumsuz yayın seni etkilemiyor.

Şifa vermek demek karşısındakinin onu rahatsız eden tesirlerini, şoklarını almak ve onları nötr hale getirmek demektir. O tesir sana etki edemez. Karşındaki ıstırap olan olay, enerji, seni etkileyemiyor, sende nötralize oluyor. İşte şifa budur.

Biz şifayı yalnız tesir vermek olarak düşünürüz. Konuya bu açıdan yaklaşmakta yarar vardır. Adeta minarelerin, yüksek binaların tepelerine gelen yıldırımları çekip zararsız hale getirerek toprağa vermesi gibi.(Paratoner) Şifacıda o tesiri alarak nötralize ediyor.

Şimdi konuyu biraz daha açarak kolay anlaşılabilir bir hale getirelim. İnsan, hayatının mühendisi olmalıdır. Kendisini yeniden imal etmelidir. Örneğin düşünce enerjisini kontrol altında tutmalıdır. Çünkü; yaptığı yayınlar astral alemde bir yer tutacaktır. Spatyum bir yansıtıcıdır. Bizim her yayınımız spatyumda bir eter maddeyi şekillendirir ve o şekiller bir uydu gibi enerji yayar. Özetle biz yatacağımız yatağı hazırlıyoruz. Yani oradaki enerjiye imajlarımızla da şekil veriyoruz. Sen enerjiyi yayıyorsun fakat bir başkası yararlanabiliyor. Bu yüzden yayınlarımızı kontrol etmeliyiz. Eski bir söz vardır; “Dünya iyilerin yüzü suyu hürmetine dönüyor”. Şu halde o tesirler insanları besliyor tabi, pozitif ise yararlı oluyor. Şimdi bu konuyu Şifa ile destekleyerek anlamaya çalışalım.

Örneğin dönüş şokları alan bir insan doyuma ulaştı. O zaman şifacı negatif enerjiyi ondan alır. Yani topraklama yapar gibi, onu alırsa, dönüş şokları sona erer.

Ruhsal Şifa pozitif ve negatif enerjinin beden üzerinde dengeye getirilmesidir. Hamiler ve görevliler tarafından hiyerarşik bir kademe içerisinde aşağıya verilen tesirler, aslında şifa tesirleridir.

Gerizörlüğün mekanizması enerji vermek değil, karşıdan enerji almaktır. Buna anot ve katot dengesi diyebiliriz. Ancak gerizör, olayın dışında olaya tasarruf ettiği için karşısındakinden o enerjiyi çeker alır. Ruhsal şifa mekanizmasının işlemesi için, şifacının geri dönüş şoklarını kullanabilecek ve yönlendirebilecek kapasiteye ulaşmış olması gerekmektedir. Genel koşul sağlanmadığı şartlarda, yeter koşulu gerizör kendisi sağlayabilmelidir.

Şayet varlığın astralında çok yüklü negatif tesir varsa, örneğin obsesyon olayı gibi, obsesyon aracı fenomen kullanılarak varlığa verilir. Çünkü o kişi direk olarak bu tesiri kaldıracak güçte değildir.



Obsesyonu iki şekilde ele alabiliriz;
1)Fizik Orjinli Obsesyon: Öyle bir aile içine enkarne olur ki; oradan tesirleri alarak bu ihtiyacını giderir.

2)Spatyum Obsesyonu: Spatyumdaki bir varlığın Dünya varlığını obsede etmesi. Burada varlık(Dünya varlığı) direk tesirlere muhatap olacak güçte olmadığı için, obsedör varlık devreye girerek o tesirleri varlığa nakleder. Yani varlığa enerjiyi düşürerek verir. Buna düşürme ameliyesi denir. Obsedör tesiri alır ve düşürerek aşağıya verir. Bu sayede spatyum varlığı da bir rampa gibi bu görev sonrası yükselebilir.



OLAĞAN ÜSTÜ GÜÇLER
Fransa’nın ünlü beyin uzmanlarından Dr. Frederic TİLNEY diyor ki; “Gelecekte, biz bilinçli olarak istemek kaydıyla, şimdi hayal bile edemeyeceğimiz zihinsel güçleri kullanabilecek beyin merkezleri geliştirebiliriz”. Bu potansiyelin gelişme kavramı yeni bir şey değil. Hz. Muhammed “inançla hareket ederseniz, iman gücünüz her şeye yeter.” Demiştir. Hz. İsa’nın havarilerine söylediği söz de aynı hedefi gösteriyor. “Eğer bir hardal tohumu kadar imanınız varsa, bu dağa git dediğinizde o dağ gidecektir ve sizin için hiçbir şey imkansız olmayacaktır.” Bizim olağan üstü güçlerimiz var. Şifa da bu güçlerden biridir.



İMAJİNASYON
Eflatun, formpanse’lerden söz ederken, “Her maddi nesnenin ardında bir saf düşünce formu vardır” demiştir. Biz de biliyoruz ki; bir olaya yoğunlaşmak, (şifa gibi) o olaya konsantre olmak değildir, teslimiyettir. Teslimiyet ise, tek olana, bütüne teslim olmaktır. Bu bir iman halidir. İmanı anlatmak olanaksızdır, o yalnızca yaşanır. Damlaların okyanusa katılışıdır o… İman Yaradan’ın ve var oluşun gücünü, büyüklüğünü kavramaktır.

Zihin bir kutuptan diğer bir kutba, bir enerjiden diğer bir enerjiye değiştirilebilir. Negatif bir düşünceyi pozitife değiştirebilirsiniz. Düşünceyi değiştirerek, kendinizi de değiştirebilirsiniz. Olumsuz düşünceler önce zihninizde başlar, orada engel olunmazsa, esiri beden yoluyla duygular fiziki bedene aktarılır ve bedende endişeler, güvensizlikler ve kasılmalar başlar. Bu durumda ne yapacaksınız? “Bu düşünce bana ait değil!” diye sesli olarak kendi kendinize telkin vereceksiniz. Büyük Fransız Metafizikçisi EMİLE COLİE “Eylemleriniz iradenizden değil, hayal gücünüzden kaynaklanırlar” diyor.

O halde olumsuz bir düşünceyi henüz zihin düzeyindeyken yakalayıp, astral bedene aktarımını engelleye biliriz. Duygularımıza etki etmeden durdurabiliriz. Bu şekilde fizik bedenimizi korumuş oluruz. Bu uygulamalar bizi beden kontrolüne, dolayısı ile farkındalığa götürür.

Olumsuz düşünceleri, biz barajın su yolundaki kapağı açmaya benzetebiliriz. Kapağı açtığımızda, olumsuz düşünce akışı çığ gibi çoğalacak ve bizde korku, panik ve endişe oluşacaktır.

Biliyoruz ki; her kazanç bir çaba sonucu elde edilir. Çaba göstermek iki şekilde olur. Fiziksel ve Ruhsal çaba. Fiziksel çaba kas gücü ile elde edilen çabadır. Oysa olayların hazırlayıcısı Ruhsal çabadır. Bu çabada imaj gücümüz en büyük etkendir. Başka bir ifade ile hayal gücü. Örnek verirsek: olumsuz bir düşüncenin veya olumsuz bir formun uzaklaştırılması için, yerine olumlu bir form koyacaksınız. Düşüncelerimiz formpanse denilen formlar oluşturur. Bunların negatif olanlarından kurtulmak için, gevşemiş durumda iken bu çalışmayı yapmalıyız. Ancak bu şekilde önümüze çıkacak duygusal ve fiziksel tepkiyi önleyebiliriz.

Her şey önce zihnimizde başlar. Olumsuz imgelerin yerine, olumlu imgeler koymalıyız. Bu özelliğimizi akıllıca kullanmalıyız. Henüz işin başında iken yakalayıp, duygular düzeyine aktarılmasını engelleyebiliriz. Bu şekilde fizik bedenimizi olası rahatsızlıklardan korumuş oluruz.

İnsan olarak en büyük eksiğimiz, kendi gücümüzü bilmiyoruz. Korku ve endişe yerine sevgiyi koyabilsek, her şey daha kolay çözülecektir. Bu sayede en yüksek olan tanrı enerjisine ulaşabiliriz. Yeter ki O’nun bizi, kullarını sevdiğini, koruduğunu bilelim. Biz normal yaşam sürdürürken, doğal bilinç halindeyken nesnel zamanı, Dünya zamanını kullanırız. Fakat bilinçdışı halimizde uygulama yaparken, uyurken veya derinleşme halindeyken zaman anlayışı değişir. Bilinçdışı alemlerde (Ruhsal alem) geçmiş veya gelecek yoktur; şimdi vardır. Bu durum ruhsal şifa içinde geçerlidir. Bu çalışmalarda şimdi şifa buluyorum demelisiniz.



BEDENİMİZİN ÖZELLİĞİ VE DÜŞÜNCE ENERJİSİ
Düşünce bir enerjidir ve kişinin imajına göre şekil alır. Bu bağlamda baktığımızda, her varlık geleceğini kendi şekillendirir diyoruz. Bir kimse devamlı olumsuz düşünceler beslerse, sonuçta fiziksel ve duygusal olarak bu halini benimsemeye başlar ve beyin dalgalarının frekansında da bir değişiklik oluşur.

İnsan beyninde yaklaşık olarak yirmi milyon beyin hücresi vardır. Beyin hücreleri arasında sayısız bağlantılar vardır(trilyonlarca). Saniyede devir sayısı ile bunları ölçebiliriz;

Beta: 14-daha yukarısı arasında
Alfa: 7-14 arasında
Teta: 4-7 arasında EEG kayıtlarında bulunur.
Delta: 0-4 arasında en ağız frekans.



PLASEBO ETKİSİ
Yapılan araştırmalar göstermektedir ki, şifada hangi yöntem kullanılırsa kullanılsın, iyileşmede en büyük etken plasebo etkisi ve zihin gücüdür. Buna spüritüel açıdan baktığımızda telkinin ne kadar önemli olduğunu anlıyoruz. Albert Sehweitzer “Biz başarıya ancak hastanın içindeki doktorla çalışarak ulaşırız” Amerika’da iki gurup hastaya 1960 yılında yeni bir uygulama yapıldı.

Her hastaya ameliyat uygulanacağı söylendi ve bu ameliyatın başarısı %100 dendi. Hastaların bir gurubuna gerçekten ameliyat yapıldı. Diğer guruba ise sadece anestezi verildi, göğüslerinde küçük bir çizik yapılarak dikildi. Uyandıklarında çok başarılı bir ameliyat gerçekleştirildiği söylendi. Tüm sonuçlar toplandığında, sözde ameliyat edilmiş hastaların, gerçekten ameliyat geçirenlerden daha iyi oldukları görüldü.

Amerika Psişik Derneği Başkanı KEİTH SERWOOD “Alfa düzeyine yani saniyede 7-14 devir sayısına ulaşan bir kişi, hem plasebo etkisine bağlı telkine duyarlı hale gelir, hem de karşısındakine şifa verebilir. Tabi teknikleri biliyor ve o yeteneğe sahip ise bunu başarabilir” diyor.

Yaptıkları araştırmalarda dünyanın her tarafından, psişik, ruhsal şifacıların EEG grafiklerini kaydetti ve gördü ki, onlar şifa verirken büyük miktarlarda alfa dalgaları yayınlıyorlar. Ve en önemlisi de, hastaların hiç farkına varmadan kendi beyin dalgalarını, onların üzerinde çalışmakta olan şifacının beyin dalgalarına uyumluyorlar. Alfa ritmi düzeyindeki kişiler, başkalarına enerji gönderebilirler ve kendilerine de yararlı olabilirler.

Zihin son zamanlarda şifalandırmada sağlığı korumada başlıca etken olarak öne çıkmıştır.

Alıntı
 
Üst