Duanın Sırrı

simirna

Kayıtlı Üye
Katılım
16 Ara 2008
Mesajlar
4
Tepkime puanı
4
“Eğer sizin duanız olmazsa ne ise yararsınız ?” buyurmakta Yüce Allah...

Duanın gücünü hepimiz hayatımızda bir şekilde yaşamışızdır. Büyüklerin eli öpüldüğünde onlardan dua istenir. dua et yeter denilir. Kiminin parası kiminin duası deyisinde de dikkat çekilmek istenen kelime Duadır. Hayal bile edilemeyecek şeyleri gerçekleştiren, üzgün yüzlerin bile gülümsemesine sebep olan yine Duanın gücüdür. Dua aslında yaratıcıyla olan bağlantının teyidi bir yerde ispatidir. DUA yaptığın kadar kul, kabul edildiği kadar sevgilisindir Rabbin katında.

Kuran’a Göre Dua:

“Çağırmak, seslenmek, istemek, yardım talep etmek” anlamlarına gelen dua, Kuran’a göre “kulun bütün benliğiyle Allah’a yönelmesi” ya da “gücü sınırlı ve sonlu bir varlık olan insanın, sınırsız ve sonsuz bir kudret karşısında acizliğini kabul ederek yardım dilemesi” şeklinde tanımlanmaktadır.

Allah inancı olan her insanın çeşitli şekillerde dua ettiği bir gerçektir. Ancak insanların oldukça büyük bir kısmı duayı, sadece darlık ve sıkıntı anında elden gelen tüm ihtimaller denendikten sonra Allah’ı hatırlamak şeklinde anlamaktadırlar. Bu insanlar üzerlerindeki sıkıntı geçince bir sonraki darlık ve sıkıntı anına kadar Allah’ı unutur ve ondan bir şey talep etmeyi akıllarının ucundan dahi geçirmezler.

İnsanların başka bir bölümünde de son derece hatalı bir dua anlayışı hüküm sürmektedir. Bu insanlar için dua, küçük yaşlardan itibaren ailenin yaşlı bir ferdi tarafından öğretilen anlaşılmaz bazı sözlerdir. İnsanların bu tür dualarında Allah’ın varlığı, birliği, büyüklüğü, kudreti, insanları sürekli olarak görüp-işittiği, dualara icabet edeceği fazla düşünülmez. Önceden ezberlenmiş olan dua kalıpları tekrarlanır, durur. Oysa kitabımızın da konusu olan, Allah’ın Kuran aracılığıyla insanlara duyurduğu dua çok farklıdır.

Kuran’a göre dua etmek, Allah’a ulaşabilmenin en kolay yoludur. Şimdi Allah’ın sıfatlarını bir düşünelim. O, insana şah damarından daha yakın olan, herşeyi bilen, işitendir… İnsanın içinden geçirdiği tek bir düşünce bile Allah’tan gizli kalmaz. O halde samimi olarak Allah’tan bir istekte bulunmak için insanın sadece düşünmesi bile yetmektedir. İşte Allah’a ulaşmak bu denli kolaydır.

İnsan kulluk bilincinde olduğu sürece Allah Katında bir değer kazanabilir. Bu yüzden insanın Allah’a yönelmesi, hataları konusunda Allah’a itirafta bulunması ve sadece Allah’tan yardım dilemesi gerekmektedir. Bunun dışında bir davranış tarzı Allah’a karşı büyüklenmektir ki, Kuran’da bunun cezasının sonsuz cehennem olduğu bildirilir.

Günümüz toplumlarında dikkat çeken bir gerçek, diğer birçok ibadet gibi duanın da terk edilmiş bir gelenek olarak düşünüldüğüdür. Aslında bu düşüncenin gelişmesinin perde arkasında “Allah’tan bağımsız, kendi kendisine işleyen bir dünya” olabileceği telkini yatmaktadır. İnsanların büyük bir kısmı ister istemez yaşantılarının başlangıcından sonuna kadar tüm olayların kendilerinin ve çevrelerindeki insanların kontrolünde cereyan eden olaylar olduğunu düşünürler. Bu yüzden de ölümle burun buruna gelmeden ya da çok büyük bir felaketle karşılaşmadan Allah’a dua etme ihtiyacı duymazlar. Oysa bu büyük bir yanılgıdır. Bu yanılgıda öyle bir noktaya gelenler olur ki, bunlar duayı adeta geçmiş zamanlardan günümüze kadar ulaşmış bir sihir tekniği olarak algılarlar. Halbuki dua, yaşamın geneline yayılacak başlıbaşına bir ibadettir.

İnsanların tamamı duaya muhtaçtır. Fakir ve zor şartlar altında yaşayan birinin zengin bir insana göre duaya daha fazla ihtiyacı olduğunu düşünmek, dua konusunu temelinden yanlış anlamak demektir. Maddi durumu iyi olan, hayatta tüm istediklerine kavuştuğunu düşünen bir insanın duaya ihtiyacı olmadığını düşünmek son derece hatalıdır. Çünkü bu durumda dua etmenin tek sebebinin dünyevi arzuların tatmini olduğu anlamı çıkmaktadır. Oysa müminler hem dünya hayatları için, hem de ahiretleri için dua ederler. Dua beraberinde tevekkülü de getirir. Dua eden insan, karşısına çıkabilecek zor ya da kolay her türlü durumu, tüm olayları, kainatın Yaratıcısı ve Hakimi olan Allah’ın takdirine bırakmış demektir. Bir problemi çözmenin ya da önlemenin bütün yollarının evrendeki tüm kudretin sahibi olan Allah’a dayandığını bilmek, tüm işleri ona havale etmek ve sadece ona dua etmek, mümin için bir ferahlık ve güven kaynağıdır...

(Alıntı)
 

eddia

Kayıtlı Üye
Katılım
15 Eyl 2011
Mesajlar
17
Tepkime puanı
3
Çok değerli bir paylaşım emeğinize sağlık.
 

*AnGeL*

Kayıtlı Üye
Katılım
26 Ara 2011
Mesajlar
191
Tepkime puanı
70
Dunya dualarin ustunde doner denir....
 

moskov

Kayıtlı Üye
Katılım
30 Tem 2011
Mesajlar
645
Tepkime puanı
67
Çok güzel bir yazı olmuş.. Ama keşke beynimize işlenmiş kalıpsal duaları bırakıp gönlümüzden edebilsek.. Arapça dua ediyorum ve çoğunun anlamını ezebere bilmiyorum.. Baktım hepsine ne demek diye ama kullandığım dil ile etmek kadar kendimi açıklayabileceğim bir dil yok.. Ama inancımdan dolayıda kabul olmayacak hiç bir anlamı yokmuş gibi geliyor .. :(
 

sarmaşık

Kayıtlı Üye
Katılım
30 Eki 2010
Mesajlar
139
Tepkime puanı
26
Konum
şimdilik kocaeli...
Çok güzel bir yazı olmuş.. Ama keşke beynimize işlenmiş kalıpsal duaları bırakıp gönlümüzden edebilsek.. Arapça dua ediyorum ve çoğunun anlamını ezebere bilmiyorum.. Baktım hepsine ne demek diye ama kullandığım dil ile etmek kadar kendimi açıklayabileceğim bir dil yok.. Ama inancımdan dolayıda kabul olmayacak hiç bir anlamı yokmuş gibi geliyor .. :(


Sevgili Moskov, ben duanın dili olduğunu düşünmüyorum..Bence yüreğini ferah tutup ,iiçinden geldiği gibi davranmalısın...değil mi ki dua istek,yakarış benim isteklerimi hakim olduğum dilden başka ne anlatabilir ki....Hem Rabbimin katında diller ne ifade ediyor acaba....ibadetler farklı olabilir ama dua noktasında zaten dua dilden önce gönülden geçmez mi....gönlümüzün dili hep aynı değil mi....içten edilmiş bir dua Rabbin katında kıymetlidir...tüm dualarının kabul olması dileğiyle...sevgiyle kal....
 
Üst