Ölümsüzlüğün Sırrı

Mefetseger

Moderator
Katılım
17 Ağu 2010
Mesajlar
856
Tepkime puanı
291
Konum
Ankara
İş
Uzman Biyolog
İnsanoğlu varolduğundan beri ölümsüzlüğün sırrını arar durur. Yüzlerce mitolojik hikaye vardır; ölümsüzlük ağacı, ölümsüzlük iksiri ve onlarca motif. Lokman Hekim, Şahmaran'dan ölümsüzlük iksirini öğrenmiş ama ardından yazdığı belgeler rüzgar yordamıyla nehirin sularına karışmış. Bunun üzerine halk, türkülerle yüzlerce yıldır bu hikayeyi aktarmış birbirine. Ölümsüz kahramanlar olmuş eski hikayelerde, ölümsüzlük tanrısallıkla eşleştirilmiş. Yaşam ağacının meyvelerini yersen ölümsüz olacaksın beklentisiyle yüzlerce insan yollara dökülmüş, yüzlercesi ölümsüzlük uğruna senelerini harcamışlar. Kadim Mısır'lılar bedeni ölümsüz kılmak için özel yöntemlerle mumyalamışlar ölülerini.Yahudi mistisizminde yaşam ağacı ölümsüzlüğü simgelemiş. Ölümsüz olmaktaki amaç insanoğlunun en büyük korkusunu yenmek aslında.

- İnsanın en temel korkusu ölüm korkusu. Ölüm korkusu aslında dünya materyaline bağlanmakla ilgilidir.

-Bedeni ve sunduğu zevkleri kaybetme korkusudur.

-Bedenimizi biz sanmakla alakalıdır.

-Sevdiklerini kaybetme ve bir daha görememe korkusudur.

-Şunu bilmeliyiz; aslında kaybolan bir şey veya kişi yok. Ruh ailelerimizle zaten hep beraberiz.

-Beden ölümlü, ruh ise ebedi. Bedenimizin fiziksel yapısının belli bir yaşlanma süreci mevcuttur. Seneler içinde bu yapı yavaş yavaş yıpranır ve içindeki ruh özünü taşıyamayacak hale gelir. Ardından beden, içindeki ruhsal yapıyla bağlarını zayıflatır ve ruh özgürleşir.

-Ölüm sadece form değiştirmektir. Astral ve fiziksel bedenin birbirinden ayrılmasıdır.

-Ölüm aslında bir rüyadan uyanmaktır. Kendi unuttuğumuz gerçek öze yeniden kavuşmaktır.

-Doğum ve ölüm dünya dramasının ilüzyonlarıdır.

-Ölüm aslında yaşamın farklı bir dönemidir. Yaşam hiç kesintisiz devam eder. Şunu bilelim ki aslında kimse gelip, kimse gitmiyor. Ruh ölümsüzdür.


Çok güçlü bir padişah, gözünü en son noktaya, "ölümsüzlüğe" dikmişti. Bir gün inandığı bir kişi, padişaha şöyle dedi: "Hindistan'da bir ağaç varmış, onun meyvesinden yiyen ne hastalanırmış ne de ölürmüş..."

Padişah buna inanmaya hazırdı, inandı. Güvendiği bir adamını Hindistan'a gönderdi. Bu akıllı adamın görevi tabii ki ölümsüzlük ağacını bulmak ve meyvesini padişahına getirmekti. Adam Hindistan'a gitti, şehir şehir, köy köy dolaştı. Çöllerde, dağlarda ölüm tehlikeleri atlattı. Her rastladığı insana bu ağacı sordu. Ama bir tek bilene, duymuş olana rastlamadı. Böylece yıllar geçti. Padişahın adamının, Hindistan'da ayak basmadığı toprak, üzerinden aşmadığı ırmak kalmamıştı. Düzenli olarak padişahına haberciler gönderiyor, hep aynı cümleyi iletiyordu: "Ölümsüzlük ağacını henüz bulamadım, aramaya devam ediyorum."

Sadakatin de bir sınırı var. Bu adam da en sonunda hiç kimsenin bilmediği, görmediği, duymadığı ölümsüzlük ağacını aramaktan yıldı. Ne yapacağını düşünürken, bulunduğu yörede çok saygı gören bir bilgin olduğunu duydu. Evine dönmek için yola koyulmadan önce son olarak bu bilgini görmesinin doğru olacağını düşündü.

Bilginin yanına vardı, huzuruna alındı ve yıllardır neyin peşinde dolaştığını söyledi. Bilgin hiç düşünmeden konuştu:

"Sen sadık ve iyi bir insansın. Bunca yıldır bunca eziyet çekmen de senin kabahatin değil; tam tersine, senin erdemin, iyiliğin yüzündendir. Sen, sana verilmiş olan görevi sonuna kadar yapmak için çalıştın. Şimdi var git, padişahına söyle ki bu ağaç vardır ama görünmez bir ağaçtır.''

Kocaman; binlerce dalı, on binlerce yaprağı olan, uçsuz bucaksız denizleri andıran bir ağaçtır. Güneş kadar parlak ve güçlü, dünya kadar eskidir, ama her gün beslendiği için sonsuza kadar genç kalacaktır.

Bu görünmeyen ağaç bilgi ağacıdır. Söyle padişahına, insanı gerçekten ölümsüz kılan, bütün hastalıklardan kurtaran tek şey "bilgi"dir. Bir insanın ne kadar bilgisi varsa o insan o kadar ölümsüzdür, o kadar sağlıklıdır."

Bedenin kendisi değil ama yarattıkları ölümsüzdür.

Sizler ölemezsiniz, zaten doğmadınız ki. Siz hep vardınız ve olacaksınız.

Burada olduğumuz süre içinde yaşamı ve getirdiklerini şükranla karşılayıp, ölümsüz tarafımızı beslemektir aslolan.

Ruh kaçmak ister kafesinden
Tükenince beden, nefesinden.....


Alıntıdır.
 

janet

Kayıtlı Üye
Katılım
4 Mar 2011
Mesajlar
1,015
Tepkime puanı
320
Yaş
53
Konum
Bursa
Ölümsüz beden herhalde lanet gibi birşey olsa gerek. Sürekli sevdiğin insanları gözünün önünde yitireceksin, çocukların, torunların v.s hep gözünün önünde ölecek.. Ve gün gelecek kimseyi sevemeyeceksin, çünki herkesi kaybetmeye mahkümsün. Ne acı..
 

gümüş

Kayıtlı Üye
Katılım
11 Kas 2010
Mesajlar
1,683
Tepkime puanı
252
Ölümsüz beden herhalde lanet gibi birşey olsa gerek. Sürekli sevdiğin insanları gözünün önünde yitireceksin, çocukların, torunların v.s hep gözünün önünde ölecek.. Ve gün gelecek kimseyi sevemeyeceksin, çünki herkesi kaybetmeye mahkümsün. Ne acı..

Alışıyor insan ;)
 

janet

Kayıtlı Üye
Katılım
4 Mar 2011
Mesajlar
1,015
Tepkime puanı
320
Yaş
53
Konum
Bursa
Çok fazla insan kaybettim, sadece annem yaşıyor.. Ama hiç birine alışamadım..
Sevgiliden ayrılmak v.s bunları kayıptan bile saymam. Yaş kaç bilmiyorum ama tahminimce benden küçüksünüz. Benim yaşıma gelince ne demek istediğimi anlarsınız anca.. Geldiyseniz de ve alıştığınızı söylüyorsanız, ciddi bir kayıp yaşamamışsınız demektir.
 

gümüş

Kayıtlı Üye
Katılım
11 Kas 2010
Mesajlar
1,683
Tepkime puanı
252
Çok fazla insan kaybettim, sadece annem yaşıyor.. Ama hiç birine alışamadım..
Sevgiliden ayrılmak v.s bunları kayıptan bile saymam. Yaş kaç bilmiyorum ama tahminimce benden küçüksünüz. Benim yaşıma gelince ne demek istediğimi anlarsınız anca.. Geldiyseniz de ve alıştığınızı söylüyorsanız, ciddi bir kayıp yaşamamışsınız demektir.

Kayıplarınız için üzüldüm.
Ciddi kayıp derken ölçü nedir ki ? Kayıp kayıptır ve benim acım seninkisinden güçlü çünkü ben başa çıkamadım sen çıkmışsın demek doğru bir yargı değildir.
 

janet

Kayıtlı Üye
Katılım
4 Mar 2011
Mesajlar
1,015
Tepkime puanı
320
Yaş
53
Konum
Bursa
Tabi ki doğru bir yargı değildir. Sadece bazı kayıpların acısı sevgiliden ayrılmaya benzemiyor demek istemiştim. Onlar geçiyor ama ölüm acısı hiç geçmiyor, sadece üstü örtülüyor. Bunu ancak evlad acısı ve ya anne baba kardeş kaybı yaşamış olan biri anlayabilir.
 

gümüş

Kayıtlı Üye
Katılım
11 Kas 2010
Mesajlar
1,683
Tepkime puanı
252
Tabi ki doğru bir yargı değildir. Sadece bazı kayıpların acısı sevgiliden ayrılmaya benzemiyor demek istemiştim. Onlar geçiyor ama ölüm acısı hiç geçmiyor, sadece üstü örtülüyor. Bunu ancak evlad acısı ve ya anne baba kardeş kaybı yaşamış olan biri anlayabilir.

Sn Janet
Yargılamada aceleci davranıyorsunuz , neden ?

Ben annemi 11 yaşında iken kaybettim. Gidişini izledim. Annemle başlayan serüveni diğer sevdiklerim izledi ve izlemekte. Şimdiki yaşıma kadar akranlarımın çoğunun görmüş olabileceğinden fazla ölüm gördüm ve şartlar gereği izlemeye devam ediyorum çünkü çok şeyden türlü yollarla kaçabilmek mümkün olsa da ölümden kaçamıyor hiç kimse ve hiç birimiz bu realiteden muaf değiliz. Ölümle giden sadece ölen olmuyor beraberinde çok şeyi de götürüyor aslında ama yine de kabullenmek, devam etmeyi kolaylaştıran bir etmen oluyor sadece yoksa başka hiç bir şeyi değiştirmiyor, kalan için de giden için de.

Konumuz olan ölümsüzlüğe bağlamak gerekirse ;) gidenleri izlediğimde bazen kendimi kurgulardaki ölümsüz karakterlerle özleştiriyorum ve kalan olmak her zaman keyifli değil ama diğer taraftan hayat devam ediyor ve biz de devam ediyoruz.Bunu reddetmek mümkün değil. O halde ölümlülükte de hayatımızdan akıp gidenler varken ölümsüzlükte ki farklı olumsuzluk ne olabilir diye düşünüyorum, sürekli payalaşacak birisinin olmaması belki sonucuna varıyorum. Çünkü ölümsüz olsam mesela, her yüzyılda arkadaşlarımla yaptığım gibi geçmişten konuşacak birisi bulsam anlatabileceklerim sınırlı olur herhalde ; biliyormusun MÖ 1278 di galiba, tam Nil'e yüzmek için girmiştim ki kocaman bir timsah ağzını bööyle açarak geldi .Allah'tan bizim Ramses te o esnada balık tutmak için kıyıya gelmişti de...dinleyen hikaye gerçek olsa da yuh der eminim :) Sınırlı hayatlarımızın en güzel yanı belki de ortak zamanda ortak geçmişlere sahip olmamız ve anlaşılabilir bir paydada paylaşabiliyor olabilmemiz, aksi kişiyi sonsuz yalnızlığa mahkum etmek gibi bir şey ne kadar kulağa keyifli gelse de :)
 

janet

Kayıtlı Üye
Katılım
4 Mar 2011
Mesajlar
1,015
Tepkime puanı
320
Yaş
53
Konum
Bursa
Herkes farklı yaşıyor, doğru. Kayıplarınıza üzüldüm.. Ve çok güzel yazmışsınız, daha iyi anladım şimdi :)
 

blcknghtmr

Kayıtlı Üye
Katılım
12 Ağu 2011
Mesajlar
944
Tepkime puanı
91
Konum
uzay
Kim ölümsüz olmak ister ki :) Ölümü sevgiyle bekliyorum ben
 
S

SoNoL

''Bedenin kendisi değil ama yarattıkları ölümsüzdür.
Sizler ölemezsiniz, zaten doğmadınız ki. Siz hep vardınız ve olacaksınız.

Burada olduğumuz süre içinde yaşamı ve getirdiklerini şükranla karşılayıp, ölümsüz tarafımızı beslemektir aslolan.

Ruh kaçmak ister kafesinden
Tükenince beden, nefesinden.....''

Çok güzel, söylenecek tek kelime; Emeklerinize sağlık.
 

gümüş

Kayıtlı Üye
Katılım
11 Kas 2010
Mesajlar
1,683
Tepkime puanı
252
''Bedenin kendisi değil ama yarattıkları ölümsüzdür.
Sizler ölemezsiniz, zaten doğmadınız ki. Siz hep vardınız ve olacaksınız.

.

Bu yarattıkları ölümsüzdür cümlesine takmış ve illa da kendimden bir iz bırakacağım inadında bir arkadaşım vardı ve bir gün çözümü buldum çığlıkları ile geldi. Nedir diye sorduğumda çocuk demişti, bol bol çocuk yapacağım ve onlar da çocuk yapacaklar ve böyle DNA 'm sonsuza dek eserlerimde yaşayacaklar :)
 
S

SoNoL

Bu yarattıkları ölümsüzdür cümlesine takmış ve illa da kendimden bir iz bırakacağım inadında bir arkadaşım vardı ve bir gün çözümü buldum çığlıkları ile geldi. Nedir diye sorduğumda çocuk demişti, bol bol çocuk yapacağım ve onlar da çocuk yapacaklar ve böyle DNA 'm sonsuza dek eserlerimde yaşayacaklar :)

Aman Tanrım, kaç çocuk yaptı, hala aynı fikirdemi. Acilen, bir nufus planlama konusu falan açalım buraya, onu da üye yapalım. :p
 

gümüş

Kayıtlı Üye
Katılım
11 Kas 2010
Mesajlar
1,683
Tepkime puanı
252
Aman Tanrım, kaç çocuk yaptı, hala aynı fikirdemi. Acilen, bir nufus planlama konusu falan açalım buraya, onu da üye yapalım. :p

Fikir sabitte, ekonomik kriz ve artan rekabet ortamı elindeki tek çocuğu en iyi eseri olarak yetiştirmeye sevketti arkadaşımı , başaracağına inanıyorum bu kez ;)
 

la79

Kayıtlı Üye
Katılım
13 Eyl 2011
Mesajlar
160
Tepkime puanı
18
şifrelenmiş bir bilgi ilk defa deşifre edildiğinde o bilgidir fakat ikinci kez şifrelenir ve deşifre edilirse o artık bir puttur ,bu yüzden bilgi sonsuzdur..
 
Üst