Ra Bilgileri

BeLiaL

Banlı Kullanıcı
Katılım
17 Kas 2010
Mesajlar
443
Tepkime puanı
78
Konum
Eskişehir
İş
öğrenci
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica]Ra nedir/kimdir?
-----------------

Ra kendi anlattığı dizgeye göre 6. yoğunluk derecesinin sonlarındaki gelişmişlik seviyesinde bir varlık. Hatta bir varlık değil, bir 'varlıklar toğluluğu', kendi deyimiyle 'toplumsal bellek bileşimi'. Aynı amaç ve niyette oldukları için bellek/deneyim bankalarını birleştirmiş bir grup varlık yani.

Daha önce birkaç kez Mısır'a yardım/hizmet amacıyla gelmiş ancak çabaları saptırıldığı için geri çekilmiş.

Kitap Türkçe'de "Ra bilgileri" ismiyle 4 cilt olarak yayınlandı. Orjinali ise önce "Ra Material" (Ra bilgileri) sonra "Law of One" (Birin yasası) ismiyle 4+1 cilt olarak yayınlandı. Son 5. cilt kişisel olduğu gerekçesiyle celselerden çıkarılarak ilk 4 cilte konmayan bilgileri kapsıyor ve Türkçe'de henüz yayınlanmadı.

[/FONT][FONT=Verdana, Arial, Helvetica]Bilgilerin ortaya çıkış şekli ve temasın özellikleri
------------------------------------------------------

Öncelikle yazdıklarımın, bilgilerden benim anlayışım ve bakışım doğrultusunda özetlenmesi olduğunu belirtmeliyim.

Benim "Ra bilgileri" ile tanışmam oldukça ilginçtir. Öncelikle bana ismi komik ve basit gelmişti. Ve bu yüzden uzunca bir süre kitapçılarda görsem de pek elime alıp bakmaya gereksinmedim. Daha sonra farklı zamanlarda 4 kez birinci cildi elime alıp şöyle bir göz gezdirdim. Ve sonunda "ya şu birinci cildi alsam ne kaybederim ki" deyip ilk cildi aldım.

Eve gidip okumaya başladığımda da şimdiye kadar karşılaştığım en net/dolaysız, en açık/sade ve en çok bilgi verici eserle karşı karşıya olduğumu birkaç saatte anladım. Ve hemen otobüse atlayıp kitapçıya diğer ciltlerini almaya gittim. Sanki ben gidene kadar da biterse diye bir korkuyla. Ama tam tersi bu ciltler hiçbirzaman bitmedi, ve hakettiği ilgiyi göremedi. Zaten Ra da "çok fazla kişiye hitap eden bir felsefemiz yok" da diyordu içinde. Birkaç defa kitapçıların pek satmayan indirimdeki kitaplar kısmında da gördüm. Belki de bu nedenle 5. cilt de yayınlanmadı Türkçe'de.

---

Celseleri yapanlar ise ilginç. Medyum Carla Rueckert daha önce bir kütüphaneci imiş. Olayı başlatan Don Elkins ise 4 fakülte bitirdikten sonra (ve hatta kaptan pilotluk da yapmış) Ufolara merak salmış bir bilim adamı. Elkins birçok araştırmadan sonra yaşam/anlam ve varoluş gizemini en doğrudan çözecek şeyin, daha önce bizim geçtiğimiz yoldan geçmiş olan, bizden ileri varlıklardan bilgi almak, onlarla iletişim kurmak olduğuna karar veriyor. Ve bir grup gönüllü öğrenciyle telepatik temas girişimlerine başlıyor. Bunlar temas kurma meditasyonları olarak da düşünülebilir.

Uzunca bir süre birşey olmuyor. Grup yavaş yavaş azalıyor. Ve sonra grubun başlangıçta en geride kalmış olanlarından Carla transa girerek (kendi bilincini kaybederek) bir temas kuruyor. (Bunda o sıralarda bir yakınını kaybeden bir arkadaşına yardım etmek üzere ölen yakınıyla temas kurmaya çalışırken gene transa girme deneyimleri geçirmesi de etken oluyor. Bu trans deneyimlerini sevmese de birkaç kez arkadaşı için katlanıyor.)

---

Bu bağlamda ortaya çıkan bilgiler medyumun bilinçli zihni tümüyle devredışı iken (ve kendisi de bedeninde değilken) alınıyor. Böylece gelen bilgiler bizim insan bilincimizin filtresinden geçerek sapmaya uğramıyor. Bu sayede diğer kanal bilgilerinde rastlanmayacak netliğe/kesinliğe/bütünlüğe sahip.

---

Ra temas boyunca kendi kendine bir bilgi sunmayıp sadece sorulara cevap verme şeklinde iletişim kuruyor. Bunu da bizim özgür irademize müdahale etmek istemediği için bu şekilde yaptığını söylüyor. (Henüz öğrenmek istemediğimiz veya öğrenmeye hazır olmadığımız şeyleri bize söylemiyor.) Bazan soru sorulsa bile cevabın gene özgür irademizi etkileyeceği sebebiyle cevap verilmiyor.
[/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica]Ra'nın amacı, temasların nedeni
----------------------------------

İlk temasta neden 'orada' olduğu ve neden iletişim kurmaya çalıştığı, amacının ne olduğu sorusuna Bir'in Yasası'nı bildirmek üzere orada olduğunu söyleyerek cevap veriyor Ra.

Daha sonradan gelişmek için iki yol olduğunu öğreniyoruz; 'pozitif-Başkalarına hizmet' ve 'negatif-Kendine hizmet' yolları. Ra'da pozitif olduğu için bu bilgileri bize/gelişimimize hizmet etmek amacıyla getirdiğini anlıyoruz. Yani bize hizmet etmek Ra'nın da kendi yolunda ilerlemesine vesile oluyor.
[/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica]"Bir'in Yasası"
---------------------

Ra tüm varoluşta sadece tek bir yasa olduğunu söylüyor; bu da "Bir'in Yasası".
Bu yasa basitçe şöyle; "Herşey birdir"

Diğer tüm yasalar, yasa gibi görünenler aslında bu yasadan birer sapma.
Örneğin özgür irade yasası, BİR'in yasasının birinci sapması.
Sevgi ikinci sapması ve ışık da üçüncü sapması.

Neden herşey sapma?
Çünkü asıl yasa tek bir şeye/varlığa/kimliğe izin veriyor.
Yani Bir'in yasasına göre aslında çokluk/sonluluğun kendisi sapma.

Zaten BİR kavramının kökeni sonsuza dayanıyor.
Sonsuz olan sınırsız olduğu için tek ve başka da birşey yok.
Aslında evren/varlık/olay/kavram/duygu/düşünce diye ayrımsadığımız ve farklı farklı şeyler olarak gördüğümüz şeyler aynı/tek/BİR sonsuzluğun sonlu yüzleri sadece.

[/FONT][FONT=Verdana, Arial, Helvetica]Varlıksal gelişim ve yoğunluk dereceleri
------------------------------------------

Ra'nın anlattığına göre madde'nin (sadece bulunduğumuz katın maddesi değil diğer katların da) tüm yapısı ışık imiş. Yani evrendeki tüm malzeme ışıktan, ışığa çeşitli kuantlarda titreşim ve dönme eklenerek yapılmış. (Işıktan bir evren aslında herşeyin illüzyoni yapısını kurgulamak için ilginç bir seçim. 3 boyutlu bir sinema sahnesine düşen ışıklar gibi)

Tüm ışık 7 katlı bir yapıda. 7 ses/renk/titreşim frekansı bir araya gelince bir oktav ediyor. Lakin her kat gene kendi içinde 7 alt kata sahip ve onlar da 7 şer alt alt kata sahip. Bu böyle sonsuza kadar gidiyor.

Sorgucu Don Elkins bu bilgiyi öğrendikten sonra diyor ki, herşey böyle 7 nin kuvveti tarafından sonsuza kadar genişletiliyorsa, o zaman acaba düşündüğümüz herşey bir yerde bir katta olmakta mıdır acaba? Yani bizim hayal dediğimiz herşeyin birşekilde bir katta olmakta olduğunu düşünebilir miyiz, diyor. Ra ise bunu onaylıyor ve hayal konusunun aslında çok geniş bir konu olduğunu vurguluyor.

BİR'den 2. sapma olan sevgi ise bu ışık/malzeme/3. sapma üzerinde etkide bulunma gücüne sahip. Aynı zamanda tayfın merkezinde/kalbinde yeralıyor. 7'lik sistemin tam ortası 4. merkez. Ra 'sevgi' dediğimiz şeyin 'ruhsal çalışmanın kaynağı' olduğunu söylüyor. İlk 3 merkez ise daha çok 1-hayatta kalma, 2-kişisel kimlik/haz, 3-toplumsal kimlik/güç kavramları üzerine.

Bu oktavların herbiri gene onları kapsayan üst oktavların sadece birer notası durumunda. Örneğin biz şu an büyük oktav olarak 3. yoğunluk derecesindeyiz. 3. varlık aşaması. Bizim deyimimizle insan.

Anlatılana göre
1. yoğunluk derecesinde henüz şekillenmemiş özler olarak toprak, su, ateş ve hava/rüzgar var imiş. Bu birinci derecedeki zamanı ölçecek bir yol olmadığını söylüyor Ra. Zaten her birinci derece aynı zamanda bir önceki bitirilmiş oktavın 8. derecesi. Yani sonsuzluğa eşdeğer. Bu büyük oktavlar açısından her bir oktav bir big bang-big crunch (büyük patlama-büyük çöküş) dönemine karşılık geliyor. 7. derece sonsuzluğa geçiş/geçit görevi görüyor. Sonsuzluk ise 8. derece olarak geçiyor ancak bu sekiz aynı zamanda bir sonrakinin bir'i.

2. Yoğunluk derecesinde bizim mineral/cansız madde dediğimiz formlardan başlayarak, bitki ve hayvan olarak olasılıkla yüzbinlerce form deniyoruz/yaşıyoruz. 2. dönem yaklaşık 4.6 milyar yıl sürüyor. Yani her insan bu kadar uzun bir geçmişi beraberinde getiriyor. İnsan olup 3. derece forma geçmek için ise 'benlik bilinci' (ve soyut düşünme yeteneği) kazanmak gerekiyor. Hayvanlarda sürekli bir benlik bilinci bulunmuyor.

3. yoğunluk derecesinin varlığı insan. Tabii bu bizim için böyle. Başka gezegenlerde farklı şekillerde olabilse de temel özelliği artık benlik bilincine sahip olması. (Örneğin bizden çok ileride gördüğümüz Sirius bizimle aynı seviyede (3. seviye) ancak bizden çok daha uyumlu bir yer imiş.) Bu dereceden 4'e geçmek için ise (bu arada varlık formları ve bilinç geriye gitmiyor. Her zaman ileri gidiyor.) yol ikiye ayrılıyor.

Bu noktaya kadar pozitif-başkalarına hizmet ve negatif-kendine hizmet kutuplaşmaları hep içiçe, yanyana. Fakat 4. yoğunluğun gezegenleri ya pozitif veya negatif olmak zorunda.
[/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica]2012 civarı ve Hasat
-------------------------
Bahsedilen 2012 de olması beklenen şey 'hasat' adını alıyor. Yani ruhların hasatı.

3. yoğunluk derecesi yaklaşık 75000 yıl. 25000 yıllık ara dönemlerden (ara hasatlardan) oluşuyor. Fakat bu 75000 bittiğinde artık gezegen 4. yoğunluk derecesinde bir yer olacak. Şu anda 1, 2, ve 3 birarada. Fakat hasat gerçekleştiğinde 1, 2 ve 4 olacak.

Hasat edilecek varlıkların genelinin pozitif ve negatif oluşuna göre o gezegenin 4'te hangi kutupta olduğu belirleniyor. Yaşadığımız gezegen farklı yerlerden gelen çok farklı türlerin/ırkların (burada ırk olarak sadece görünüş kastedilmiyor, yaşamı anlamlandırış şekilleri daha çok) bir bileşimi olması dolayısıyla büyük çekişmelere sahne olmuşsa da gene de pozitif hasat olacakların sayısı negatiflerden fazla olduğu için bu gezegen pozitif bir 4. derece gezegenine dönüşecek.

Benim tahminime göre 2011-2013 civarı olacak hasat için 3 olasılık sözkonusu;
1. Pozitif hasat edilirsiniz. Bunun için varlık yaşamlar boyu süren kutuplaşmasını hasat sırasında duygu/düşünce ve davranış olarak en az %51 başkalarına hizmet noktasına getirmiş olmalı. %51 başkalarına hizmet demek, kendini bütünden önemli görmemek anlamına geliyor. Çünkü kendinize en fazla %49 ayırabilirsiniz, geri kalana/bütüne ise %51 ayırmanız gerekiyor.

2. Negatif hasat edilirsiniz. Bunun içinde varlık kendine hizmet kutuplaşmasını en az %95'e kadar ulaştırmış olması gerekiyor. Yani sadece kendini düşünen, kendine hizmet eden, diğer tüm varlıkları ve herşeyi kendisi için sömürmekten ve harcamaktan çekinmeyen bir varlık sözkonusu bu durumda.

3. İki kutupta da hasat edilemez ve 3. yoğunluk derecesini tekrarlarsınız. Bu ise genelde gezegenin çok büyük bir yüzdesinin durmunu gösteriyor. Çünkü tüm çabalara karşın çok az miktarda hasat edilebilir varlık olduğu söyleniyor. Şöyle bir düşünürsek %95 kendine hizmet en fazla %5 başkalarına hizmete karşılık geliyor. Yani ortalama insan %5 ile %51 arasında ortalarda bir yerde geziniyor (belki 56/2= %28 başkalarına hizmet)

Gezegen 4. derecede pozitif kutupta olacağı için gerek negatif hasat edilenler, gerekse 3. dereceyi tekrar edecek olanlar uygun yoğunluktaki başka gezegenlerde enkarnasyonlarına devam edecekler.

Başka bir deyişle bu yoğunluk derecesinin hedefi/amacı; Koşulsuz sevgi. İnsanın Kendisine diğerlerinden az pay ayrıabilmesi için koşulsuz sevgiyi anlaması gerekiyor.

"Yaşanan an sevgi taşır, bu yoğunluk derecesinin amacı bu sevgiyi farkındalık içerisinde görebilmek ve sapmaları idrak edebilmektir." diyor Ra.

Yoğunluk dereceleri de diğer tüm enerji merkezleri gibi, aynı titreşim düzeyindeki merkezle aynı karakteristiği taşıyor. Şu an 3. derecedeyiz. Bu ise bulunduğumuz dünyanın titreşim frekansının 3. kuant aralığında olması demek. 4. dereceye geçişte tüm maddeyi oluşturan fotonun titreşim frekansı basitçe 4. seviyeye geçmiş olacak. Bu ise herşeyin temeli olduğu için tüm karakteristik yapıyı değiştirecek.

3. seviyenin karakteritiğini dünyaya bakınca çok kolay görmek mümkün; güç. Güç edinme tutkusu, hırs, yönetme/sömürme ilişkileri.

4. derecenin karakteristiği ise; sevgi. İşte biz 4. derecenin karakteristiğini burada iken gerçekleştirdiğimizde aslında 4. dereceye hazır olduğumuzu ispatlamış da oluyoruz.
[/FONT]

Alıntıdır... (İsmini vermek istemediğim bir forumdan OE nickli arkadaşımızdan)

Devamı forumdaki arkadaşların istekleri üzerine paylaşılacaktır.Gerçi ilgisini çekmiş arkadaşlar sadece buradan değil farklı siteler ve direk kitabından bilgi almak isteyeceklerdir...

 
S

SoNoL

Oldukça ilgimi çekti,emeğinize sağlık ve dilerim devamı gelir.sağlıcakla kalın.
 

BeLiaL

Banlı Kullanıcı
Katılım
17 Kas 2010
Mesajlar
443
Tepkime puanı
78
Konum
Eskişehir
İş
öğrenci
Evet devam ediyorum OE arkadaşımızın özetinden,

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica]Aslında Ra kendi gezegeni olan Venüs'te 3. yoğunluk derecesinde bu kavramların hepsi üzerinde çalışmış. Kendi de söylüyor ya biz bize gelen yardımları çok anlamlı bulmuştuk, ama biz sizden çok daha felsefi bir gezegendik diye. 4. dereceye geçtikten sonra bu bilgilerin bir faydası yok çünkü orada perde olmadığı için zaten bunları herkes biliyor; yani varoluşun/yaratılışın mimarisi tümüyle gözler önünde. Bir şüpheye yer yok.

O yüzden mecburen 3. derecede bunları anlatmaya çalışmak zorunluluğu var. Yani zamanlama olarak başka şansı yok yüksek yoğunluktaki dostlarımızın. Sorun onlardan çok bizde. Bizim gezegen kendi karma/karmaşık yapısı yüzünden ortalamanın epey altında anladığım kadarıyla. Yani epey gelişmemiş bir durumda.

Tarot gerçekten muazzam bir kaynak ve biliyorsunuz Ra'nın seçtiği bir set değil, logos'un 3. yoğunluk derecesindeki temel arketipleri. Yani bizzat logosun seçimi. Evet sonuçta bir bulmaca da denebilir. Ama bu bilgi verici bulmaca logosun bize hazırladığı bir bulmaca.

Ve söylediğiniz gibi gariptir, tüm işe yarar/derin kaynaklar sadece yüzeysel/saptırılmış yönleriyle biliniyor/hatırlanıyor/anılıyor. Bunu şuna benzetiyorum ben; bir yerde düzgün işleyen bir şey varsa, bir şekilde biri onu kısa zamanda bozar saptırır. Ama bunu tekrar düzgün hale getirmek basit de olsa 100 yıl bunu yapan çıkmaz. 100 yıl o şey bozuk durur. Negatife eğim.

Hatırlıyorum yıldız kapısı (star gate) idi galiba bir filmde Ra da kötüleniyordu. Ben de kendi kendime dedim ki ne bekliyordun ki, hiçbir zaman olması gerektiği gibi olmadı ki burada şeyler...

Hatırlarsanız siyahlı adamlar (men in black) filminde de siyahlı adamlar aslında negatif olmalarına rağmen iyi varlıklarmış gibi gösteriliyorlardı. Hep ters yani bu şeyler... Bence tüm kayda değer tarihi miras kısa zamanda negatifler tarafından çarpıtılıp/saptırıldıktan sonra tarihte kalıcı yerlerini alması için negatifler tarafından sürekli müdahale edilmiş gibime geliyor. Eğer hasat olmasa idi büyük olasılıkla birkaç bin yıl sonra bu Ra temasları da faydasız hale getirilecek kadar saptırılırdı herhalde zaman içinde. Zaten tümden bozmak gerekmiyor. En iyi bozma, 'yanlışla doğruyu bir arada sunmaktır' ki, doğru ikna etsin, yanlış çarpıtsın. Yoksa tümden yanlış olan o derece etkili olmaz. Çünkü inandırıcı olmaz...
[/FONT]
 
Üst