Son Peygamber

mebruke

Kayıtlı Üye
Katılım
2 Mar 2011
Mesajlar
252
Tepkime puanı
13
Konum
dünyada bi toprak parçasında
İş
yazmak okumak araştırmak öğrenmek
Konu ne kadar derin olursa olsun en saf haliyle anlatacağım.

Ben müslüman bir ailede doğmama karşın sağlıklı öğretiler alamadım, bu yüzden 6. sınıfta sorgulamaya başladım; din nedir, insan inanmaya muhtaç mı, Allah var mı, peygamber nedir... Boyumdan büyüktü sorular. Her gün kütüphanelere gittim. Araştırdım, okudum. Çok enteresan bilgilerle karşılaştım. Dünya ufak değildi. Sayısız inanç vardı. Melekler, şeytanlar, popüler ve güncel olmayan her şeyi öğrenmeye koyuldum. Konumuza dönersek, peygamberler vahiy alan ve insanları uyaran elçilerdi. Onlar da beşerdi ve melekler, yani bir nevi ilahiyat köprüsü vazifesi almışlardı. Müslümanlar son peygamber olan Muhammed a.s. güveniyordu. Hristiyanlar, kendini bizim için kurban etti dediği, kurtarıcı İsa (a.s.) ya. Durum çok karışıktı. Mantıklı olmak gerekirse, hristiyanlar musevilere: "Yeni peygamber geldi. Artık ona inanmalısınız!" savunmasını yaparken, kendileri kendi İncil'lerinde yazan Ahmet gelecek, Paraklitos bekleyin çağrısına uymadılar. İncil de, kutsal metinler de, Tevrat da, Zebur da değiştirilmişti. Özellikle İncil çok hışma uğradı. Bunu rahipler, hatta papa bile kabul eder; İsa'nın bir hadde kadar insan olarak kabul gördüğünü, sonra tanrınınn oğlu olarak öne sürüldüğünü.

Eğer son peygambere gelirsek; o övünmeyi sevmezdi, eğer peygamberleri anlatıyorsa "ben de..." demezdi, "İsa da..." derdi. Konu çok eskilere dayanır, Adem'in cennet kapısında son peygamber ismini görmesiyle ama bunu elbet doğrumudur bilemeyiz. Bildiğimiz şu: Nuh zamanında Ham, Sam ve Yaves babalarından dua alırken,; Yaves temiz soyluydu, ahlaklıydı. "Senin soyundan hükümdarlar türesin" dedi. Sam ise çok hayırlı evlattı, Arapların atasıydı. "Senin soyundan peygamberler türesin" dedi. Bu yüzden peygamberlerin zürriyetinde gerçekten şifre vardır. Yakup, Yusuf gibi İsrailoğulları'na hep aydın insanlar gönderildi. Biliyoruz ki; Meryem'in oğlu da öyledir. Kur'an'da geçmiş ve gelecekten bahsederken değiştirilmediği için yanlış yoktur. Bir çok peygamberden bahseder, onların yaşayış ve hayatından ibretler sunar. Günümüzde ve ileride çok kötü şeylerin yaşanacağını, deccal, yecüc mecüc, daha sonra da Mesih'in gelip uyaracağına, lakin ona pek az insanın inanacağına...

Bakıyoruz; bugün bile doğruyu görmezden gelenler, yanlışı bile bile seçenler varken bu çok doğal. Kıyamet, mahşer kimileri için inanılası değil. Yine de insanlara anlatmalı ve uyarmalıyız. Hz. Muhammmed son peygamber olduğu halde, o rahmete kavuşur kavuşmaz çevrede sahte peygamberler türeyiverdi. Sonuç şu ki; ahir zamandayız ve hiçbir şey pek de iyiye gitmiyor. Bir çok fikir, tek dünya devleti olma konusunda birleşmiş. Savaşları, ayrılık ve ayrımcılığı yok edecek gibi teorilerle geliyorlar ki; bu da eski insanlarca çokça söylenir. Tek devlet, tek ulus... Sizce yönetici kim olacak? Hayırlı insanlar mı, zengin ve güçlü olan mı? Düşünelim; Mesih bizi deccalden kurtarmaya geleceğine göre... :Angel_anim:
 

tesheba

Kayıtlı Üye
Katılım
3 Haz 2011
Mesajlar
58
Tepkime puanı
59
Sn.Mebruke,
Öncelikle paylaşım için teşekkürler.
Yazınızda şu satırlar dikkatimizi çekti:

'' ...günümüzde ve ileride çok kötü şeylerin yaşanacağına, deccal, yecüc mecüc daha sonra Mesih'in gelip uyaracağına, lakin ona pek az insanın inanacağına.''

Biz yıllardır Kur'an okuruz ama hiç böyle bilgilere rastlamadık Kur'an'da.
Yecüc-mecüc geçer evet... Kefh suresinde geçer, Zulkarneyn kıssasında.
Soruları şöyle soralım:

1-Deccal Kur'an'da nerede geçiyor acaba?
2-Mesih nerede geçiyor,hangi sure ve ayette?

Güzel çalışmanızı tebrik eder, halk söylencelerini Kur'an ile karıştırmaktan kaçınmanızı tavsiye ederim.
İslamda mesih diye, mehdi diye bir şey yoktur.
Mesih ve Deccal Hıristiyan inançlarıdır.
Johanna'nın Vahyinde geçerler.
Bunlar Şianın ve Hıristiyan misyonerlerin uydurmalarıdır.
Kur'an-ı Kerim'de geçmeyen hiç bir şey müslümanları bağlamaz.
Sağlıcakla kalınız.
 

mksubzero

Banlı Kullanıcı
Katılım
23 Ocak 2011
Mesajlar
31
Tepkime puanı
8
Nisa suresi 171. ayet der ki:

Ey Kitab ehli! Dininizde sınırları aşmayın ve Allah hakkında ancak hakkı söyleyin. Meryemoğlu İsa Mesih, ancak Allah’ın peygamberi, Meryem’e ulaştırdığı (emriyle onda var ettiği) kelimesi ve kendisinden bir ruhtur. Öyleyse Allah’a ve peygamberlerine iman edin, “(Allah) üçtür” demeyin. Kendi iyiliğiniz için buna son verin. Allah ancak bir tek ilahtır. O çocuk sahibi olmaktan uzaktır. Göklerdeki her şey, yerdeki her şey onundur. Vekil olarak Allah yeter.

Mesih kavramı Kutsal Kitabınızda geçmektedir.

Sevgi ve ışık üstünüzde olsun.

172. ayet de şunu söyler:

172.
Mesih de, Allah’a yakın melekler de, Allah’a kul olmaktan asla çekinmezler. Kim Allah’a kulluk etmekten çekinir ve büyüklük taslarsa, bilsin ki, O, onların hepsini huzuruna toplayacaktır.
 

La-edri

Kayıtlı Üye
Katılım
21 Haz 2010
Mesajlar
2,195
Tepkime puanı
509
172. ayet de şunu söyler:

172.
Mesih de, Allah’a yakın melekler de, Allah’a kul olmaktan asla çekinmezler. Kim Allah’a kulluk etmekten çekinir ve büyüklük taslarsa, bilsin ki, O, onların hepsini huzuruna toplayacaktır.

Üst üste mesaj attığım için özür dilerim. Eksik yazdığımı fark ettim.


Bu Ayetler Hz. Isa'dan bahsediyor.
Oysa Tesheba insanoglunun hala bir mesihin geleceginin ve kurtulusa vesile olacaginin yanlisligindan bahsediyor.
Ve cok hakli.
Insanlar yuz yil evvel de bekledi yüz yil sonrada bekleyecek, ama kim kendini kurtarma pesine dusuyor, bu mesih olayi cok buyuk bir yanilgidir.
Insanlar kendilerinden sorumludur, Imanindan ve sectikleri yollarindan amellerinden.
Bu yuzden imtihan var.Kimse kiyamet gunu;Iste ben mesihi bekliyordum gelmedi bana denk gelmedi ve ben kaybedenlerden oldum" diye kendini temize cikaramaz, zira böyle bir sey yok Islam dininde.
Eger mesih kurtulus ise insan kendi kurtulusundan sorumludur. Bu Peygamber efendimiz (sav) zamanindada böyle idi, o amcasini kurtaramadi. Lut as esini. Ve buna benzer bir cok örnek var. kimse kimseyi kurtaramaz.
Asil olan imandir.Zerre kadar imani olana Cehennemin kapilari kapanir, imani olmayana Mesih Hz Isa da olsa yardimci olamaz...
 

mksubzero

Banlı Kullanıcı
Katılım
23 Ocak 2011
Mesajlar
31
Tepkime puanı
8
"Mesih ve Deccal Hıristiyan inançlarıdır.
Johannanın Vahyinde geçerler.
Bunlar Şianın ve Hıristiyan misyonerlerin uydurmalarıdır.
Kur'an-ı Kerim'de geçmeyen hiç bir şey müslümanları
bağlamaz.
Sağlıcakla kalınız."

Ben bu cümlelerden çıkardıklarıma göre bir yanıt verdim.
Üstad İsa'dan Mesih İsa olarak söz edilmektedir Kutsal Kitabınızda.
 

tesheba

Kayıtlı Üye
Katılım
3 Haz 2011
Mesajlar
58
Tepkime puanı
59
Sn.mksubzero,
Sn. La-edri çok güzel bizi ifade etmiş olduğu için fazla uzatmayacagım.
Öncelikle biz,kutsal kitabımızda İsa as.hiç geçmemiştir diye bir şey dememişiz ki.
Mesih ve bize sokuşturulmaya çalışılan Mehdi kavramı, Hıristiyanlığı bağlar demişiz ki, siz de belki de bilmeden zaten bunu ifade ve teyit etmişsiniz.
Bu mesih/mehdi anlayışı kasıtlı olarak dönemler/çağlar içerisinde ortaya atılan bir fortadır.
Neden atılıyordu, burada açıklamaya gerek görmüyoruz.
Biz, uyarımızı yaptık... Mesihçi/Mehdicilere sözümüz yoktur.
Kendilerine Mesih/Mehdileri ile beraber Dünya ve Ahiret hayatlarında mutluluklar dileriz.

NOT:
Şu anda bile ülkemizde 5-6 tane ciddi ciddi ''ben mehdiyim''
diyen zevatlar vardır.
Buyurunuz, birisini seçiniz ve eteklerine yapışınız.
Mübarek ola.
 

sehremini

Kayıtlı Üye
Katılım
17 Nis 2010
Mesajlar
7
Tepkime puanı
1
Sn tesheba, diyorsunuz ki; "Kur'an'da geçmeyen hiç bir şey bizi bağlamaz." Öyleyse hadisleri nereye koyuyorsunuz? Bunun Kur'an'ı Kerim'in açıklaması, tesfiri, hadislerden alınmadır. Yapılan ibadetler de öyle. Sahih hadisleri incelediğinizde Mesih ve Mehdi'den bahsedildiğini görürsünüz. Ayrıca kişi Kur'an'ı Kerim ve hadis ilmine muvaffık değilse bu tür konularda kesin hüküm vermesi küfre girebilir.

Bir de İncil'den söz ederken dikkat edilmesi gereken bir husus, onun değiştirildiğidir. Ama ne kadar değiştirildiği hakkında bir bilgimiz yok. Resulullah (S.A.V) efendimiz buyurmuşlar ki, İncil'e küfretmeyiniz, içinde Kur'an'dan ayetler vardır. Mesih'in gelme sebeplerinden biri de budur, yani tahrif edilmiş İncil'in aslını ortaya koymak.
 

GrizzlyBear

Kayıtlı Üye
Katılım
15 Eyl 2008
Mesajlar
198
Tepkime puanı
17
Yaş
33
Konum
İstanbul
Tahrif edilmiş İncilin, Tevratın, Zeburun ve öncekilerin diğer bütün sahifelerinin ve kitaplarının öz bilgisi Kur'an'da toplanmıştır. Eğer İncilin düzeltilmesi gerekseydi, üstüne Kur'an gibi bir kitap indirilmez, İsa peygamber tekrar gönderilerek İncili düzeltirdi. İlla bütün kitaplar düzeltilecekse İsa peygamberin yanında Musa ve Davut peygamber de gönderilsin. Onların da sahifeleri tahrip edildi en nihayetinde değil mi!

Yani biraz mantıklı olmakta yarar var bu hususta. Peygamberlerin sonuncusu olarak addedilen bir peygamber gönderilmiş, son bilgiler, ışıklar ve insanlık üzerindeki nimetler tamamlanmış, Kur'an'da geçtiğine göre o döneme kadar peygamber gelmemiş olan kavime Muhammed peygamber gelmiş, ve olay bitmiştir. Peygamber vasfını taşıyan hiç bir varlık bir daha yeryüzüne inmeyecektir. Din tamamlanmış, din günü beklenmektedir. Bütün insanlık kendi özgür iradesi altında, verilen rehberlikler ve bilgilerle kendi başının çaresine bakacaktır.

Sahih hadisler de ayrı bir olaydır (ki şahsım olarak pek itimat etmem), fakat Kur'an, tabiri caizse müslümanın yaşam el kitabıdır. Onun içinde olmayan (hatta bazen var gibi gösterilen) pek çok şey, misyonerlerce hadis ve benzeri başlıklar altında eklenmektedir. Ne yazık ki bunun da ötesi yoktur. İlahi vahiy kitabına güvenmeniz benden tavsiye olunur, nacizane.

Tabii bunun dışında Kur'an, şimdilerde sadece ''Müslümanlar'' dediğimiz kitleye değil, bir çok inanca sembolik olarak seslenmektedir. Mısır'dan çıkmış olan Yahudilere, Rablerini görmek istediklerinde yıldırım düşmesi (bknz: Zeus da yıldırım atardı!), Tin (İncir) suresi (bknz: Buddha da incir ağacı altında aydınlanmasını yaşadı), zeytinin ve zeytin yağının nuru (bknz: Akdeniz mitoslarında ne de güzel bir bitkidir zeytin), domuzun haram kabul edilmesi (bknz: Tanrıça Demeter, kaçırılan kızı Tanrıça Persephone'u ararken, kızının izini tahrif eden domuzlar ve bu yüzden domuzların kurban edilmesi.) ve daha pek çoğu. Kısacası Kur'an yazı olarak tahrif edilmemiş olabilir, ama anlayış olarak pek bir tahrif edilebileceğine herkes onay verir sanırım. Sabit bir çevirisinin bile yapılamaması, anlayış tahrifatına bir numaralı örnektir.

Kısacası şimdilerde İslam kisvesi altında öne atılan Arap milliyetçiliği ve tabusal olayları bir kenara bırakmak gerekirse, İslam da diğer bir çok inanış gibi en büyük günah olarak Mutlak Yaratıcıyı (Allah, Eloha, Aloho, Tao, v.s gibi isimlerle anılır bir çok kültürde) red etmeyi görür. Mutlak Yaratıcıya, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine inanın(tabi ismini bilmediğimiz ve kim bilir hangi coğrafyaya gelmiş peygamberlerine de), eh bana kalırsa gerisi pek bir teferruattır. Sizi kurtaracak bir Mehdi de ne yazık ki gelmeyecek (diye düşünüyorum şahsi olarak). İnsanlar din gününde bir araya toparlanacak ve bırakın Mehdi'yi, siz iyi bir insan(kul) olmamışsanız peygamber ve meleklerin bile şefaati kâr etmeyecektir. (Böyle deniyor tabii. Gitmedik, görmedik, bilmiyoruz!)

En en en kısacası; Eat, Pray, Love: Ye, Dua Et, Sev. Bu kelimeleri açınca hayatın sırrı açığa çıkıyor bence. Tabii gerisi size kalmış.
 

tesheba

Kayıtlı Üye
Katılım
3 Haz 2011
Mesajlar
58
Tepkime puanı
59
Sn.Sehremini,
sorularınıza cevap verelim:

'''diyorsunuzki kuranda geçmeyen hiç bir şey bizi bağlamaz. öyleyse hadisleri nereye koyuyorsunuz. bunun kuranı kerimin açıklaması, tesfiri, hadislerden alınmadır. yapılan ibadetlerde öyle. sahih hadisleri incelediğinizde mesih ve mehdi'den bahsedildiğini görürsünüz. ayrıca kişi kuranı kerim ve hadis ilmine muvaffık değilse bu tür konularda kesin hüküm vermesi küfre girebilir.''

Evet,Kur'an-ı Kerim kitabında geçmeyen hiç bir şey,
''Nass/kesin-tartışılmaz hüküm'' olarak bizi bağlamaz diyoruz.
Nass olan şeyler sadece Kur'an ayetleridir ki bunlar hakkında
tartışma yapılamaz.
Geri şeyler tartışılabilir demektir bu.
Ayrıca, Peygamberimizin hayatını bir kez daha okursanız
eğer,o mübareğin hayatı boyunca hadis yazılmasına karşı
çıkmış olduğunu ve bunu yasaklamış olduğunu görürsünüz.
Niye mi?
''Bu hadisleri Kur'an-ı Kerim'e karıştırabilirsiniz''
diye demiştir.

Dahasını diyelim:
Hadis ilmi ile azıcık meşgul olanlar hemen bu temel hadis
bilgisi ile karşılaşırlar:
Hadisler ikiye ayrılır;
1-sahih hadisler
2-sahih olmayan hadisler.
Pekala...
Sahih olmayan hadis ne demek?
Yalan hadis demek değil mi ?
Sizin zaten yazınızda zikretmiş olmanızdan ,
bunu bildiğinizi kabul ediyorum.
Şöyle diyorsunuz:
Sahih hadisleri incelediğinizde...

Sn.Sehremini Kardeşim...okuduğunuz hadisin sahih olduğunun
delili nedir ki?
Elinizde bir ''sahih hadismetre'' mi var acaba?
Evet..mehdi gelecek diyen hadisler vardır.
Biz Kur'an da yok dedik zaten.
Hadisler var tabii.
Zaten püf nokta da odur.
Bu kadar mühim bir konuyu,
Kur'an kaale almamış-atlamış mı yani?
Niye ki?
 

sehremini

Kayıtlı Üye
Katılım
17 Nis 2010
Mesajlar
7
Tepkime puanı
1
Evet, Kur'an'ı Kerim'de her şey yazılıdır. Ben de şunu sorayım: Kur'an'ı Kerim'de bize sureler ve ayetler için şu kadar okursanız şöyle olur diyor mu? Oysa formumuzun büyük kısmı bu ve benzeri bilgi alışverişine dayanıyor. Başka bir örnek olarak; Kur'an'ı Kerim'de namaz kılın diye emir var fakat nasıl kılınacağı hakkında ayrıntı var mı? Biz namazı hadislerin ışığı altında eda ediyoruz oysa. Sahih hadis konusunda da alimlerin ittifak olarak sahih dediği hadislere bizler de sahih olarak uyuyoruz. Resullullah efendimiz, Sahabiler'e: "Benim hareketlerimi örnek alın." demiştir ve bu hareketleri sonraki ümmetlere ulaştırmak için yazıya alınmıştır ki Kur'an'ı Kerim de Hz. Osman zamanında kitap haline getirildi ve harekelendirildi.
 

GrizzlyBear

Kayıtlı Üye
Katılım
15 Eyl 2008
Mesajlar
198
Tepkime puanı
17
Yaş
33
Konum
İstanbul
4 Halife devrinden sonra başa gelen Muaviye-Yezid gibi tarihte düzenbaz ve katil olarak nitelendirilen kişilerin Halifelik vasfına bürünmeleri sanırım İslam tarihinde gözden kaçan bir nokta. Bu devirde bir çok el yazmaları yakıldı, Ali taraftarları başta olmak üzere bir çok hafız katledildi ve insanlar sindirildi. Peygamber'in çevresinde bulunmamış ve ilimden pay almamış kişilerin halifeliğe soyunması, din elçisinin ve din liderinin ne kadar kalifiyetikten uzak kaldığının göstergesidir. Nedense bu dönemlere gelmiştir ''sahih hadislerin'' toparlanması ve bu güvenilir alimlerin ortaya çıkışı.

Gel gelelim Namaz'ın nasıl kılındığı mevzusuna. Avestanlar, yani diğer bir ismiyle Zerdüştler de 5 vakit olmak üzere ibadet yaparlar. Buddhist Namaz gibi kelimelerle video sitelerinde araştırma yaparsanız hareketlerin benzerliğini görürsünüz. Demek istediğim Namaz, yani Kur'an'da geçen formatıyla Salât, yeni bir şey değil ve bir çok ibadetle benzerlik gösterir. Bunun dışında, Namaz kelimesinin Arapça'sı olan (Namaz, Farsça'dır ve Namas-te gibi Hint kökenli Selamlama kelimelerinin soydaşıdır.) Salât kelimesinin birden çok anlamı vardır. Arka çıkmak, korumak, rahmet göstermek, dua etmek, vs. fakat nedense bunu çeviren kişiler çifte standart uygulamayı seviyor. Kuran'da Salât kavramını biraz araştırırsanız internetten, çevirilerin nasıl kalıplaştırıldığını görürsünüz. En nihayetinde, Salât kelimesini Türkçe çevirilmiş Kur'an'larda Dua değil de, Farsça Namaz olarak görmemiz bile, tarih boyunca birilerinin bir çeşit kalıplara sıkıştırıldığının göstergesini oluşturuyor. Din, politikanın en büyük silahıdır.

Rukye ve Tedavi, Havas, Hüddam gibi ilimler de temel olarak ''İslamlaştırılmış'' ilimlerdir. İbrani, Farsi, Arap majikal formüllerine bakarsanız her biri güç sözcükleri ve formüller olarak bir kültürün içindeki öğeleri alırlar. Kabalada da Tanrı isimleri olarak addettiği (bizdeki Esma-ül Hüsna) güç sözcüklerini zikrederek bir yerlere ulaşmaya çalışır. Ya da Tevratta ve Zebur'da geçen baplarla. Benzerini de Havas çalışanlar Kur'an ayetleriyle yapmaya çalışır. Cadılıkta da belli başlı formüller uygulanarak güç sözcükleri ve objeleri oluşturulur vs. İslam sembollerden tamamen arınmıştır. Bildiğimiz Hilal üzerine Yıldız bile İslam bayrağı değildir. İslamın yayılma dönemlerinde peygamber üç renk bayrak taşıtmıştır savaşlarda. Siyah, beyaz ve yeşil. Bu da ordusunun flamaları olarak taşınmıştır, herhangi bir şeyin sembolizmi olarak değil. Üzerlerinde en ufak bir sembol bile yoktu. Muhammed peygamber, İslam sembolü olarak ortaya atacağı bir şeyin tapınılma olasılığını eminim sizden, benden daha iyi biliyordur.

Hepsi bir yana, dediğim gibi İslam tarihi şimdilerde görmemezlikten gelinilen bir çok aldatmaca ve çekişme ile doludur siyasi anlamda. Bu bile benim için ilimin tamamen günümüze ulaşamamış olması ihtimaline varmayı yeterli kılar. Daha önce dediğim gibi, yazılar değiştirilememiş ve korunmuş olabilir, ama anlayış her zaman değiştirilebilir. Hele ki Arapça gibi her kelimenin çoklu anlamı olan bir dilde.
 
Üst