Bilim, Ruhlar, ve Temel Şamanizm / Michael Harner

erlkonig

Kayıtlı Üye
Katılım
10 May 2010
Mesajlar
524
Tepkime puanı
52
İş
Öğrenci
Yine Michael Harner'den kısa bir makale çevirisi
Bilim, Ruhlar, ve Temel Şamanizm
Michael Harner
© Shamanism, İlkbahar/Yaz 1999, Vol.12, No.1
Bu makalenin önceki örneği Amerikan Antropoloji Birliğinin Philadelphia'daki
Yıllık Toplantısında 4 Aralık 1998 tarihinde sunulmuştur.

Şamanlar eskiden beri insanların diğer tüm biyolojik formlarla birlikte
tamamen doğanın bir parçası olduklarının ve bunlardan üstün olmadıklarının
prensibini benimsemektedir. Bu “pagan” prensibi diğer birçoğu gibi Avrupalı
Şamanların Engizisyon tarafından infaz edilmeleri için yeterli bir nedendi ve
ayrıca başka yerlerdeki yerli Şamanlar da aynı şekilde, erkek ve kadınların bu
görüşteki kaynağının Kutsal kitaba karşı olduğu düşünülmüş ve Batılı
misyonerler tarafından mahkum edilmiştir. Aslında, Darvin'in “Türlerin Kökeni”
(1) ve “İnsanın Türeyişi”ne (2) kadar, ve gerçekte sıklıkla isteksizce,
insanlığın diğer yaşam formlarına benzerliğinin genel tanımlamasını Batılılar
beyan etmeye başlamamıştı. Başka bir değişle, Batı, sonunda bilimin kanalı
ile, uzun zamandan beri Şamanları infaz ettiğini ve alay konusu yaptığını
benimsemiştir.
Şamanizmde bir diğer basit kesin prensip iki gerçekliğin olduğu ve her birinin
algısının kişinin farkındalık durumuna bağlı olduğudur. Bu nedenle, “Olağan
Farkındalık Durumunda” (OFD) olanlar için yalnızca “Sıradan Gerçeklik” (SG)
algılanır. “Şaman Farkındalık Durumunda” (ŞFD) olanlar ise “Sıra Dışı
Gerçekliğe” (SDG) girmeyi ve algılamayı başarabilirler. Bu her ikisi de
gerçeklik olarak adlandırılır çünkü, her biri ile deneysel olarak yüz yüze
kalınmıştır. Her birinin kendi bilgi formları ve insan varlığına uygun olduğu
geçerliliği kabul edilmiştir. (3)
SDG anlaşmaya dayalı bir gerçeklik değildir, eğer gerçekten de öyle olsaydı,
Şaman uygulayıcıların bir işlevi olmazdı, bunun için farkındalık durumlarını
değiştirmek kendi sorumluluklarındadır ve bu nedenle de diğerlerinin
algılayamadıklarını başarı ile algılayabiliyorlar. Şaman uygulayıcılarının
ayırt edici bir diğer niteliği de, başkalarını şifalandırma ve yardım etme
amacı için, kendi istekleri ile bu gerçeklikler arasında ileri geri hareket
edebilme yeteneğidir.
Sonuç ilke ise, sıra dışı gerçeklikte karşılaşılan bireysel formların
kendilerinin gerçek olduğudur. Buna “ruh” adı veriliyor, ve Şaman
uygulayıcılar tarafından ilk elden onlarla etkileşiliğinden gerçek olduğu
kabul ediliyor. Bu etkileşim tüm hislerle doğrudan algıyı gerektirir. Bir
başka deyişle, Şaman uygulayıcısı için, ruhun varlığı bir inanç veya varsayım
değil fakat deneysel bir gerçektir. (4) SDG te, Şaman uygulayıcılar her zaman
ruhları görür, dokunur, koklar, ve duyarlar; bu nedenle bunu diğer insanların
sıradan gerçeklikle karşılıklı etkileştikleri gerçek gibi bulurlar. Bir çok
uygulayıcı çalışırken karşılaşılan ve şifalandırma ile kehanette sıklıkla
mucizevi yardım sağlayan varlıkların kişisel yardım, veya koruyucu ruhlar
olduğunu fark eder.
Bir diğer karakteristik Şaman ilkesi ise, insanlar dahil,tüm türlerin yaşayan
üyelerinin tinleri, veya ömür boyu süren kişisel ruhları vardır. Ben tin'i
varlığın bireysel yaşam için gerekli olan ruhsal özü olarak tanımlıyorum. Bu
döllenmekten veya doğumdan itibaren ölüme kadar, derecesi değişebilir olmasına
rağmen, mevcut bulunuyor. Ölüm durumunda, doğumdan önce olduğu gibi, tin var
olmaya devam ediyor, ama sürenin uzunluğu her bir tanımlanabilir varlık için
değişmektedir. Şaman uygulayıcılar için, tinler, diğer ruhlarla da olduğu
gibi, tanımlanabilir varlıklardır çünkü onlarla sıra dışı gerçeklikte doğrudan
karşılaşılır.
Ben Üst Amazondaki iki farklı kabilenin Şamanları tarafından eğitildim ve aynı
zamanda Şamanizmin altında yatan kültürler arası ilkeleri ve uygulamaları
ortaya çıkarmak için dünya çapında ve geniş ölçüdeki araştırmalar ve sonuçları
ile meşgul oldum. Bu esasları “Temel Şamanizm” olarak adlandırdım.
Şamanizm, ruhların gerçekliğine inancı nedeniyle, Batı bilimi tarafından uzun
zamandır kabul edilmemektedir. Tanrıya, bir ruh olmasına rağmen, ara sıra dua
edilmektedir,Einstein'ın sıklıkla yaptığı gibi, “ruh” veya “tin” ayrıca
lanetlenmişlerdir ve paradigmanın kabul edilmeyen kısmıdır.
Bu tutumun, Rönesans ve Reformlar esnasında Galileo ve Copernicus gibi öncü
bilim insanlarına, Kilise tarafından yapılan saldırıların, kendi tarihi
kökenleri vardır. Bir tepki olarak, “Aydınlanma Çağında”, Batı bilimi ve tıp,
ruhların ve tinlerin var olmadığını ve bu nedenle bilimsel araştırma ve tıp
uygulamaları için uygun olmadıklarına karar vermiştir. Bu durumun tarihsel
olarak anlaşılabilir olmasına rağmen, devamında bu günkü bilimin
parametrelerine göre ise kesin olan bu olguların var olamayacağına dair önsel
bir hüküm vererek sınırlar.
Batı bilgisindeki ilerlemenin sınırlı olması, tin dahil, ruhların var
olamayacakları inancı, Achille'in topuğu olan, kısmen ispatlanmamış bir inanç
üzerine kurulan, budanmış bilimin bu şanssız durumun sonucudur. Aslında, tabi
ki, bilim hiçbir zaman ruhların varlığının tersini ispatlamamıştır. Ve hatalı
olduğu veya tersi ispatlanmayan teori, bilimsel yöntemin temel taşıdır.
(Popper) (5) Ruhların varlığının teorisi hatalı olduğu ispat edilmediği
sürece, mantıksal olarak bilim tarafından görmezden gelinemez. Başka bir
değişle, bilimin bu konudaki durumu tamamen bilim dışıdır, ve ironik olarak
bir inanç meselesidir.
Olağan olarak, ruhların varlığı ve nitelikleri üzerindeki deneysel
araştırmalar fazlasıyla Şamanlara bırakılmıştır. Binlerce yıldır ve binlerce
farklı kültürde, birbirinden bağımsız olarak beş farklı kıtada, onlar
hastaları ile, ve sıklıkla da ölüm kalım durumlarında,sayısız şifa deneyimi
geçirmiş, ve ruhların gerçekliği teorisini tutarlı olarak destekleyen
sonuçlara ulaşılmışlardır. Bu nedenle, temel yerli Şaman uygulamaları tüm
dünyada dikkat çekecek derecede tutarlıdır.
Benim ruhlarla çalışmalarım ilk elden ve kişisel olarak 1961 yılında
başlamıştır. Sonra, 1964 ve 1973 yıllarında Üst Amazondaki iki farklı
kabilenin Şamanları tarafından eğitildim ve aynı zamanda Şamanizmin altında
yatan kültürler arası ilkeleri ve uygulamaları ortaya çıkarmak için dünya
çapında ve geniş ölçüdeki araştırmalarla meşgul oldum. Bu esasları “Temel
Şamanizm” olarak adlandırdım.
Kendi Şamanizm ve Şaman şifası çalışmalarıma ek olarak, 1970'lerin başında
kendilerine veya başkalarına pratik uygulamalar yapabilmeleri için Batılılara
Temel Şamanizmi öğretmeye başladım. Takriben son on yıl esnasında, bu eğitim
uğraşımda, kar amacı gütmeyen bir organizasyon olan ve Şamanizm ile Şaman
şifası için dünya çapında araştırma, yenileme ve eğitim çalışmaları yapmak
için kurulan Şaman Çalışmaları Vakfının, Uluslararası Fakültesindeki
meslektaşlarımdan yardım aldım.
Temel Şamanizmin eğitimi ve basit prensiplerinin kullanımı, Batıda ve diğer
yerlerde şaman şifasını hızla canlanması için teşvik etti. Herhangi bir
kültürel geleneği taklit etmeden, ancak temelde yatan kültürler arası
ilkelerin öğretilmesi, yani temel Şamanizm, özellikle kültürden bağımsız bir
sistem isteyen ve çağdaş yaşam tarzlarına kaynaştırıp benimseyen Batılıların
kullanımı için uygundur. Bugün temel Şamanizm Batının çoğu yerinde şaman
uygulamalarının baskın yöntemidir.
Temel Şamanizm konusundaki bazı ilkelerin ve uygulamaların kısa bir tanıtımı
“Şamanın Yolu” (6) kitabımda bulunabilir. Ancak, hem temel hem de ileri
derecedeki Şamanizmin en önemli uygulamaları yazılı basında bulunamaz. Daha
doğrusu, bu tecrübelerin kişiden kişiye aktarılması temeline, örnek olarak,
ruhlarla doğrudan iletişim kurmaya, ve kişisel tecrübe ve uygulamalara dayanan
bir eğitimdir. Ayrıca, bu tecrübelerin bilgisi kelimelerle ifade edilemez ve
bu da katılımcı olmayan Batılı gözlemci ve görüşmeciler için anlatılabilir bir
olgu değildir.
Temel Şamanizmin gelişmesi, kadim Şamanların şifa, kehanet, ve diğer
uygulamalarının sürekli deneyimi olan kültürler arası saha çalışmaları ve
araştırmaları ile bu yöntemlerin alıcılarla olan uygulamaların birleşiminden
kaynaklanmaktadır. Tekrar tekrar söylüyoruz ki, ruhların varlığını, Şaman
yöntemlerin kullanılmasındaki başarımızın tutarlı ve kesin bir açıklaması
olduğunu bulduk.
Şimdi, Şaman araştırması yapmak isteyenlere yardım etmek amacıyla, kişisel
olarak benim Şamanizmde son otuz sekiz yılda geliştirdiğim uygulama, araştırma
ve öğretimin, kısaca araştırma stratejisinin ana hatlarını çizmek istiyorum.
Bu yalnızca benim değil, aynı zamanda Şaman Araştırma Vakfının da
stratejisidir.
Başka bir şekilde söylemek gerekirse, Şaman Araştırma Vakfı, Şamanizmin ruh
biliminde öncü bir laboratuvardır, ve öğrencileri ruhlarla ilgili bilgilerini
kişisel şaman uygulamalarında başarılı sonuçlar almak için kullanmayı
öğrenirler.
Bu stratejinin temeli Şaman kültürlerindeki birikmiş ruhsal bilgilere
uymaktır. Böylece, yerli kişiler bir nesne yerine bir öğretmen olarak görüldü.
Farz edelim ki onların öğretisi tuhaf veya akıl almaz olarak görülüyor, bunu
onların değil bizim kendi sorunumuz, ve açıkça onların koşullarını daha çok
öğrenmemiz gerektiği olarak görelim. İlk bakışta, onların ifadeleri veya
iddiaları ne kadar olanaksız olarak gözüktüğü önemli değildir, bizim başlangıç
varsayımımız onların ne söylediklerini bildikleri olmalıdır. Onların bakış
açıları prematüre Batı uygulamalarının açıklayıcı paradigmaları ile
dönüştürülmemelidir. Altını çizerek söylenmelidir ki, onlar günahkar oldukları
ispatlanana kadar akıl ermez olarak kabul edilmelidirler, ve genellikle
onların günahkar olduğu ispatlanmadığında bizim suçlu olduğumuz ortaya
çıkmıştır.
İlk elden elde edilen tecrübelerin bilgisi nerede ve ne zaman olursa olsun
Şamanizmin ve Şaman şifasının muazzam kavrayışını aktif bir biçimde yarar
sağladığı görülür. Böylece, stratejimin bir diğer basit görüşü de, çağdaş
antropolojik açıdan, ciddi bir katılımcı gözlemin, veya “köklü katılımın”
basitçe bir izleyici ve görüşmecisi olmak yeterli değildir. Bu ifadeler daha
kullanılmadığı zamanlardaki köklü katılımın erken dönem örneklerine, etnolog
Frank Cushing (Zuni kabilesinde ruhsal uygulamalara katılan) ve James Mooney
(Çayırların Ruh Dansına katılmış ve Yerli Amerikan Kilisesinin kurulmasına
yardım etmiştir) dahildir. Onlar, genellikle antropolojik saha
çalışmalarındaki katılımcı araştırmanın uygulamalarının geleneksel sınırların
ilerisine geçmiş, ve çalıştıkları kişilerle sıradan gündelik işlerin
ilerisindeki alanlara girmişleridir.
Etnografik raporların karşılaştırmalı çalışması da uygulamaların devamlılığını
ortaya çıkarması açısından stratejinin sonuca götüren çok önemli bir
parçasıdır, ki bu egemen Batılı bilimsel standartlara göre, imkansız olduğu
dikkate alınmıştır. Bunlar, Şaman yolculuğu ile başka dünyalara gitmeyi,
parçalanmayı, cinneti ve cin çarpmasını, ölülerle iletişimi, medyumluğu,
tamamen yabancılara yapılan ayrıntılı ve başarılı kehanetleri, ve mucizevi
şifalandırmaları içermektedir. Stratejinin sonrasında operasyonun temel
esasları, bu tür denemelerin sonuçlarının tekrarlanabilir olmasının ortaya
çıkarılmasına bağlı olmasıdır. Bunlardan biri sevecen koruyucu (rehber)
ruhların Şaman uygulayıcısının hastalığı, ağrıyı ve ruhsal cehaleti
dindirmesine destek için hazır olmasıdır. Bu ilkelerin uygulanması, sonuçların
başkalarınca tekrarlanmasını sağlar.
Bu deneysel stratejide, hem tümevarım hem de tümdengelim birbirine bağlı bir
rol oynamaktalar, ancak araştırmanın erken safhalarında özellikle tümevarım
önemlidir. İlerleme sağlandıkça, tümdengelimli ilkeler ortaya çıkar ve daha
sonra tahmin edilebilir sonuçlar sağlamak için kullanılır. Ruhların gerçekliği
de dahil olmak üzere, bu ilkeler kullanıldığında, sonuçlar çok tekrarlanabilir
olduğundan kalabalık öğrenci grupları için tecrübe kaynaklı deneysel eğitimde
kullanılabilirler ve tahmin edildiği gibi kendi kişisel deneyleri için
güvenilir sonuçlar alınır. Başka bir şekilde söylemek gerekirse, Şaman
Araştırmaları Vakfı Şamanizmin ruhlar bilimi öncüsü bir laboratuvardır, ve
öğrencileri, ruhların bilgisini kendi şaman pratiklerinde başarılı sonuçlar
elde etmek için kullanmayı öğrenirler.
Ruhun varlığı ilkesi de dahil olmak üzere Temel Şamanizmin ilkelerini
kullanarak, ileri seviyedeki öğrenciler, rehber ruhlarının da yardımı ile,
yalnız şaşırtıcı şifalandırmalar gerçekleştirmelerinden başka, aynı zamanda
klasik halk Şamanlığı becerileri olan ve Kuzey Amerika ve Kutup yerlilerinin o
veya bu şekilde “bağlanmış şaman” veya “sallanan örtü” olarak bilinen
törenlerden birini de yaparlar. Eğer yalnızca seyirci olsalardı, zihinlerinin
bir köşesinde bir ihtimal bunun hileli olduğu, alışılmış sorusu kalacaktır.
Ancak, gerçekten uygulayıcı olduklarında ve sıkı bir şekilde iplerle
bağlandıkları halde aniden ipler çözüldüğünde (7) ilk elden burada hilenin
bulaşmadığını bilecekler.
Bu tür olgular bilimsel sıkılık ilkesi (*) ile açıklanabilir; ve bu sıkılık
açıklaması ruhların gerçek olduğunun basit bir kanıtıdır. Bu durum, Şaman
olgularında birinin ruhlar dışında bir açıklamadan kaçınması gerektiğini
önermez. Şimdiye kadar, her nasılsa, anlaşılmaz olan Şaman olgularını ruhların
gerçekliği dışında bir ruh dışı açıklama ile ispat edilememiştir, ki bu
şaşırtıcı değildir çünkü bu olgular binlerce yıldır kültürler arası Şaman
kaynaklarınca denenmiş ve desteklenmiştir. Bunları deneyen kişiler tipik
olarak, okumuş ve beyaz laboratuvar giysileri giyen çok saygıdeğer kişiler
değildi ve denemelerini hastaları veya müşterile ile değil, sıklıkla ölüm
kalım şartlarında yapıyorlardı.
Buradaki amacım bu görüşlerdeki herhangi birilerinin basitçe kelimelerle
aklını çelmeye kalkışmak değildir; yani, okuyucunun benim haklı olduğuma
güvenmesidir. Bunun gibi sıradan gerçeklik ikna yöntemleri Şamanizmin ve Şaman
öğretisinin stratejisi değildir. Şamanizm inanç değil bir bilgi yoludur; ve bu
bilgi bu gerçeklikteki benden veya bir başka birinden gelmemektedir. Ruhların
gerçekliği de dahil olmak üzere, bu bilgiyi elde etmek, şamanın yolunu
adımlamak ve deneysel kanıtları kazanmak gereklidir.
Yol açıktır, ve gerçek bir bilim insanı gibi, ihtiyaç duyulan ilk adım, dürüst
bir merak, açık bir zihin, ve biraz da cesarettir. Eşiği bir kez geçtiğinizde,
ön yargılar ilk elden deneyimler ile yer değiştirir, ve kendiniz için ruhların
gerçekliği ilkesini denersiniz. Bu arada, uygulamada yeni olanlar için küçük
bir ikaz: siz ve sizin gerçekliğe bakış açınız artık asla aynı olmayacaktır,
kapının eşiğini geçmek yalnız sizin için değil, fakat neticede bilimin
karakteristik özellikleri için de büyük bir değişim örneğinin başlangıcı
olacaktır, ve bilim artık bundan sonra başlıca toplumların üstün olduğu ve
önsel olarak neyin imkansız olduğu ile budanmış olmayacaktır.

Notlar:
Darwin 1958.
Darwin 1871.
Harner 1990: xix-xxii; 21-22.
Turner 1992: 15.
Popper 1959: 63. 68-69.
Harner 1990
Harner n.d.


Alıntıdır.
 
Üst