Hz Süleyman (geniş bilgi)

Corina

Kayıtlı Üye
Katılım
20 Nis 2011
Mesajlar
309
Tepkime puanı
43
Konum
Melekler Şehri
İş
ögrenci,
Hz Süleyman kimdir?
Hz. Süleyman Hz. davutun ogludur
Hz süleyman cinlerden ve insanlardan oluşan süper bir ordu kurmuştur.
ve mükemmel bir sarayı vardır. bu sarayda
göz alici sanat eserleri ve görenleri hayran birakip etkileyen degerli esyalar, benzersiz bir estetik anlayisi ile yerlestirilmisti. ve o saraya girenler o saraya hayran kalıyordu.

2. Hz Süleymana kuranda nasıl bahsedilmiştir?

"Biz Davud'a Süleyman'ı armağan ettik. O, ne güzel kuldu.
Çünkü o, (daima Allah'a) yönelip-dönen biriydi."
(Sad Suresi, 30)
15- Andolsun, Davud'a ve Süleyman'a bir ilim verdik: "Bizi inanmış kullarından birçoğuna göre üstün kılan Allah'a hamd olsun." dediler.

16- Süleyman, Davud'a mirasçı oldu ve dedi ki: "Ey insanlar, bize kuşların konuşma-dili öğretildi ve bize herşeyden (bol bir nimet) verildi. Gerçekten bu, apaçık bir üstünlüktür."

17- Süleyman'a cinlerden, insanlardan ve kuşlardan orduları toplandı ve bunlar bölükler halinde dağıtıldı.

18- Nihayet karınca vadisine geldiklerinde, bir dişi karınca dedi ki: "Ey karınca topluluğu, kendi yuvalarınıza girin, Süleyman ve orduları, farkında olmaksızın sizi kırıp-geçmesin."

19- (Süleyman) Bu sözü üzerine tebessüm edip güldü ve dedi ki: "Rabbim, bana, anne ve babama verdiğin nimete şükretmemi ve hoşnut olacağın salih bir amelde bulunmamı ilham et ve beni rahmetinle salih kulların arasına kat."

20- Kuşları denetledikten sonra dedi ki: "Hüdhüd'ü neden göremiyorum, yoksa kaybolanlardan mı oldu?"

21- "Onu gerçekten şiddetli bir azapla azaplandıracağım, ya da onu boğazlayacağım veya o, bana apaçık olan bir delil getirmelidir."

22- Derken uzun zaman geçmeden geldi ve dedi ki: "Senin kuşatamadığın (öğrenemediğin) şeyi, ben kuşattım ve sana Saba'dan kesin bir haber getirdim."

23- "Gerçekten ben, onlara hükmetmekte olan bir kadın buldum ki, ona herşeyden (bolca) verilmiştir ve büyük bir tahtı var."

24- "Onu ve kavmini, Allah'ı bırakıp da güneşe secde etmektelerken buldum, şeytan onlara yaptıklarını süslemiştir, böylece onları (doğru) yoldan alıkoymuştur; bundan dolayı onlar hidayet bulmuyorlar."

25- "Ki onlar, göklerde ve yerde saklı olanı ortaya çıkaran ve sizin gizlediklerinizi ve açığa vurduklarınızı bilen Allah'a secde etmesinler diye (yapmaktadırlar)."

26- "O Allah, O'ndan başka İlah yoktur, büyük Arş'ın Rabbidir."

27- (Süleyman:) "Durup bekleyeceğiz, doğruyu mu söyledin, yoksa yalancılardan mı oldun?" dedi.

28- "Bu mektubumla git, onu kendilerine bırak sonra onlardan (biraz) uzaklaş, böylelikle bir bakıver, neye başvuracaklar?"

29- (Hüdhüd'ün mektubu götürüp bırakmasından sonra Saba melikesi Belkıs:) Dedi ki: "Ey önde gelenler gerçekten bana oldukça önemli bir mektup bırakıldı."

30- "Gerçek şu ki, bu, Süleyman'dandır ve 'Şüphesiz Rahman ve Rahim Olan Allah'ın Adıyla' (başlamakta)dır."

31- (İçinde de:) "Bana karşı büyüklük göstermeyin ve bana Müslüman olarak gelin" diye (yazılmaktadır).

32- Dedi ki: "Ey önde gelenler, bu işimde bana görüş belirtin, siz (herşeye) şahidlik etmedikçe ben hiçbir işte kesin (karar veren biri) değilim."

33- Dediler ki: "Biz kuvvet sahibiyiz ve zorlu savaşçılarız. İş konusunda karar senindir, artık sen bak, neyi emredersen (biz uygularız).

34- Dedi ki: "Gerçekten hükümdarlar bir ülkeye girdikleri zaman, orasını bozguna uğratırlar ve halkından onur sahibi olanları hor ve aşağılık kılarlar; işte onlar, böyle yaparlar."

35- "Ben onlara bir hediye göndereyim de, bir bakayım elçiler neyle dönerler."

36- (Elçi hediyelerle) Süleyman'a geldiği zaman: "Sizler bana mal ile yardımda mı bulunmak istiyorsunuz? Allah'ın bana verdiği, size verdiğinden daha hayırlıdır; hayır, siz, hediyenizle sevinip öğünebilirsiniz" dedi.

37- "Sen onlara dön, Biz onlara öyle ordularla geliriz ki, onların karşı koymaları mümkün değil ve Biz onları ordan horlanmış-aşağılanmış ve küçük düşürülmüşler olarak sürüp çıkarırız."

38- (Elçinin gitmesinden sonra Süleyman:) "Ey önde gelenler, onlar bana teslim olmuş (Müslüman)lar olarak gelmeden önce, sizden kim onun tahtını bana getirebilir?" dedi.

39- Cinlerden ifrit: "Sen daha makamından kalkmadan, ben onu sana getirebilirim, ben gerçekten buna karşı kesin olarak güvenilir bir güce sahibim." dedi.

40- Kendi yanında kitaptan ilmi olan biri dedi ki: "Ben, (gözünü açıp kapamadan) onu sana getirebilirim." Derken (Süleyman) onu kendi yanında durur vaziyette görünce dedi ki: "Bu Rabbimin fazlındandır, O'na şükredecek miyim, yoksa nankörlük edecek miyim diye beni denemekte olduğu için (bu olağanüstü olay gerçekleşti). Kim şükrederse, artık o kendisi için şükretmiştir, kim nankörlük ederse, gerçekten benim Rabbim Gani (hiçbir şeye ve kimseye ihtiyacı olmayan)dır, Kerim olandır.

41- Dedi ki: "Onun tahtını değişikliğe uğratın, bir bakalım doğru olanı bulabilecek mi, yoksa bulmayanlardan mı olacak?

42- Böylece (Belkıs) geldiği zaman ona: "Senin tahtın böyle mi?" denildi. Dedi ki: "Tıpkı kendisi. Bize ondan önce ilim verilmişti ve biz Müslüman olmuştuk."

43- Allah'tan başka tapmakta olduğu şeyler onu (Müslüman olmaktan) alıkoymuştu. Gerçekte o, inkar eden bir kavimdendi.

44- Ona: "Köşke gir" denildi. Onu görünce derin bir su sandı ve (eteğini çekerek) ayaklarını açtı. (Süleyman:) Dedi ki: "Gerçekte bu, saydam camdan olma düzeltilmiş bir köşk-zemindir." Dedi ki: "Rabbim, gerçekten ben kendime zulmettim; (artık) ben Süleyman'la birlikte alemlerin Rabbi olan Allah'a teslim oldum."

Hz.Süleymân (a.s)'ın (Adaletli) Hüküm Vermesi:
Bir zaman Dâvud ve Süleyman, bir ekin konusunda hü****küm veriyorlardı: Bir grup insanın koyun sürüsü, geceleyin başıboş bir vaziyette bu ekin (tarlasının) içine dağılıp (ekine) zarar vermişti. Biz, onların (bu konuda verdikleri) hükmü gö****rüp bilmekte idik. (Fetvayı) bu (şekilde vermeyi) Süleyman'a Biz bildirdik. Çünkü Biz, Davud'a ve Süleyman'a, hüküm (peygamberlik, hükümdarlık) ve ilim verdik."
Yüce Allah'ın, "(Fetvayı) bu (şekilde vermeyi) Süley****man'a Biz bildirdik" ifadesi; Süleyman'ın verdiği hükmün, daha doğru olduğunu gösterir.
"Çünkü Biz, Davud'a ve Süleyman'a, 'hüküm' (adaletli hüküm verme kabiliyeti = hükümranlık) ve 'ilim' verdik[5] ifa****desi ise; onların her ikisinin de, Allah tarafından bahşedilmiş hüküm ve ilim sahibi olduklarını gösterir.
Tefsirciler, bu olayı detaylı bir şekilde şöyle anlatmakta****dırlar: Bir adamın koyunları bir gece vakti bir kavmin ekin tar****lasına girip orada bulunan ekinleri yemişler ve ekinleri yok etmişler. Davalı taraf, Süleyman'ında orada olduğu bir sırada Dâvud peygambere gelip olayı olduğu gibi ona anlatmışlar. Bunun üzerine Dâvud Peygamber, koyunları, geceleyin telef edilen ekinin yerine tarla sahibine verilmesine karar verdi. O
sırada 11 yaşında olan Süleyman Peygamber bu kararın dışın****da şöyle bir karar belirtmiş:
"Koyunları, ekin sahibine ver. Onların sütlerinden, yavru****larından ve yünlerinden faydalansınlar. Ekin tarlasını da, ko****yun sahibine ver. Eski haline gelinceye kadar onu ıslah edip düzeltsin.[6]
Bu karar, her iki taraf içinde daha iyi idi. Çünkü bunun sonucunda; koyun sahibi, koyunlarına sahip olacak ve tarla sahibi de, tarlasına sahip olacaktı.
Yine Hz. Süleyman'ın hüküm ve karar vermedeki görüşü****nün doğruluğu ile ilgili Buhârî ile Müslim'de, Resulullah (s.a.v)'in şöyle buyurduğu rivayet edilmektedir:
"(Dâvud Peygamber döneminde) iki kadın vardı. Bunların iki de oğlu vardı. Bir kurt gelerek birinin oğlunu götürdü. Bü****yük olan kadın, küçük olana:
- 'Kurt senin çocuğunu götürdü' dedi. Küçük olan kadın ise:
- 'Hayır, senin oğlunu götürdü' dedi. Aralarında anlaşa****mayınca, Dâvud peygambere başvurdular. Dâvud Peygamber, çocuğun büyük kadına ait olduğuna karar verdi.[7] Bunun üze****rine bu iki kadın, (daha iyi bir sonuç almak için) Süleyman peygamberin yanına gittiler. Süleyman Peygamber (onların davalarını dinledikten sonra):
- 'Bana bir bıçak getirin, çocuğu ikiye bölüp aranızda bö****lüştüreceğim' dedi. Küçük olan kadın:
- 'Yapma. Allah aşkına, çocuk onun olsun' dedi.
Bunun üzerine Süleyman Peygamber, çocuğu, küçük ka****dına verdi.[8]
Bu olay, doğru ve hile yolunu ortaya çıkarmadaki açık üs****lubu göstermektedir:
Hz. Dâvud (a.s), büyük kadının delili, küçüğünkinden da****ha güçlü olduğu için büyük kadın lehine karar vermişti. Çünkü büyük kadın, kendi açısından hakkı açığa çıkarmada bazı ka****nıtları olduğunu ortaya çıkarıyor. Hz. Süleyman (a.s) ise hak sahibini ortaya çıkarmada mükemmel bir yöntem tutuyor. Çünkü bu iki kadın, olayı (çözüme kavuşturması için) Hz. Sü****leyman'a geldiklerinde, onlara:
"Bana bir bıçak getirin, çocuğu ikiye bölüp aranızda bö****lüştüreceğim1' demişti. Bunun üzerine büyük kadın, gafletin****den ve aptallığından susmuştu. Küçük kadın ise annelik şefka****tinden ve merhametinden dolayı hiç düşünmeden:
"Yapma. Allah aşkına, çocuk onun olsun" demişti. Bunun üzerine Hz. Süleyman, çocuğun onun olduğu üe ilgili olumlu kanaat elde edip çocuk hakkındaki hükmü küçük kadın lehine vermişti. Çünkü Hz. Süleyman, kadının çocuğa olan şefkati sebebiyle çocuğun kadına ait olduğunu anlayıp küçük kadın lehine karar vermişti.
Hz. Süleyman (a.s)'m Beytü'l-Makdisi Yaptırması:

Hz. Süleyman (a.s)'m Beytü'l-Makdisi Yaptırması:

Hz. Süleyman (a.s), babası Hz. Davud'un vasiyetini yerine getirmek için, hükümdarlığının dördüncü yılında Beytü'l-Makdisi inşa etmeye başladı.[10] Bu hususta çok mal harcadı.
Binayı yedi yılda bitirdi. Kudüs şehrinin etrafına surlar yaptır****dı.
Rivayet edildiğine göre; "Süleyman Peygamber, Beytü'l-Makdis'i inşa etme işini bitirince, Yüce Allah'tan üç şey iste****di. Bunların ikisini ona verdi. Bunlar:
1. (Allah'tan,) kendi hükmü gibi doğru ve isabetli) hüküm verebileceği bir güç istedi. Allah'ta, bunu yalnızca ona verdi.
2. (Yine Allah'tan,) kendisinden sonra hiçbir kimseye na****sip olmayacak bir hükümranlık vermesini istedi. Allah'ta, bu****nu yalnızca ona verdi.
3. Mescidin yapımını tamamladıktan sonra mescidine ge****lip de sadece namaz kılmak için hareket eden bir kulu, anne****sinden yeni doğmuş gibi günahsız olarak oradan çıkarmasını istedi. (Fakat Allah, bunu, ona vermedi.)

ALLAHIN HZ SÜLEYMANA VERDİGİ NİMETLER:
Birincisi: Yüce Allah, Hz. Süleyman (a.s)'a, peygamber****lik verdiği gibi onu, babasının saltanatına ve hükümdarlığına mirasçı kılması.
Böylece Hz. Süleyman (a.s), hem Peygamber ve hem de hükümdar olup iki şerefi bir arada toplamıştır. Yüce Allah'ta bu konu ile ilgili olarak şöyle buyurmaktadır:
"Süleyman, Davud'a (hem peygamberlik, hem ilim ve hem de hükümdarlık bakımından) mirasçı oldu. "[13]
İbn tCesîr bu konu ile ilgili olarak ise şöyle der: "Yani Hz. Süleyman, peygamberlik ve hükümdarlık bakımından Hz. Davud'a mirasçı oldu. Buradaki mirasçılıktan kasıt, mal bakı****mından olan mirasçılık değildir. Çünkü Hz. Davud'un, Hz. Süleyman'dan başka oğullan da vardı. Durum böyle olunca, Hz. Davud'un malı, sadece Hz. Süleyman'a miras olarak kala****cak değildi. Ayrıca sahîh hadiste sabit olduğuna göre Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
'Biz peygamberler topluluğu, miras bırakmayız. Bıraktık-larımız olursa da, o sadakadır. [14]
Doğru konuşan ve.sözü tasdik edilen Peygamber Efendi****miz, (burada) peygamberlerin mallarının miras olarak bırakıl****mayacağını haber vermektedir. "Bilakis onların bıraktıkları mallar, kendilerinden sonra yoksullara ve ihtiyaç sahiplerine sadaka olarak verilir. [15]
İkincisi: Allah'ın, Hz. Süleyman (a.s)'a, kuş dili ile diğer hayvanların lisanlarını[16] öğretmesi.
Böylece Hz. Süleyman (a.s), kuşların ve hayvanların ko****nuşmalarını, diğer insanların anlamadığı bir şekilde anlardı. Hüdhüd, karınca ve diğer hayvanlarla konuştuğu gibi bazen diğer hayvanlarla da konuşurdu.
İbn Asâkir'in şöyle söylediği rivayet edilmiştir: "Süley****man Peygamber, yoldan geçerken erkek bir serçenin, dişi bir serçenin etrafında dolanmakta olduğunu gördü. Yanında bulu****nanlara:
- 'Bu erkek serçenin ne dediğini biliyor musunuz?' diye sordu. Etrafındakiler:
- 'Ey Allah'ın peygamberi! Ne diyor?' diye karşılık verdi****ler. Süleyman Peygamber:
- 'Erkek serçe, dişi serçeyi istiyor ve ona: 'Benimle evle****nirsen, seni, Şam'da dilediğin eve yerleştiririm' diyor. Çünkü Şam'ın evleri, güzel taşlarla inşa edilmiştir. Oralara herkes giremez. Ancak bir dişi ile evlenmek isteyen her erkek, mutla****ka yalan söyler.[17]
Yüce Allah bu konuda şöyle buyurmaktadır:
"Süleyman, Davud'a (hem. peygamberlik, hem ilim ve hem de hükümdarlık bakımından) mirasçı oldu. Dedi ki: 'Ey insan****lar! Bize, kuşların dili öğretildi. Ve bize, her şeyden (bolca bir pay) verildi. İşte bu, açık bir lüiuftur."[18]
Yine Yüce Allah bu konuda şöyle buyurmaktadır:
"(Süleyman 'm cinlerden, insanlardan ve kuşlardan oluşan ordusu) karınca vadisine geldikleri zaman bir karınca: 'Ey karıncalar! Yuvalarınıza girin ki, Süleyman ve orduları far****kında olmayarak sizi ezmesinler' dedi. (Süleyman,) karıncanın bu sözüne gülümsedi....."[19]
Üçüncüsü: Yüce Allah'ın, Hz. Süleyman (a.s)'a, daha kü****çük yaşta Adaletle hükmetmeyi vermesi.
Buna; daha önce de naklettiğimiz, Kur'ân-ı Kerîm'in, "(Fetvayı) bu (şekilde vermeyi) Süleyman'a Biz bildirdik" (Enbiyâ: 21/79) şeklinde hakkında hüküm verdiğini ikrar ettiği olay ile daha öncede geçtiği üzere bir kurdun iki kadının biri****sinin çocuğunu alıp götürmesi hakkında verdiği hüküm ile ilgi****li olay delil teşkil etmektedü".
Dördüncüsü: Yüce Allah'ın, rüzgarı Hz. Süleyman (a.s)'m emri altına vermesi.
Rüzgarı, dünyanın hangi tarafına isterse o tarafa estiriyor ve böylece kısa zamanda uzak mesafeleri kat ediyordu. Nite****kim Yüce Allah bu konu ile ilgili olarak şöyle buyurmaktadır:
"Süleyman 'a, sabah gidişi bir aylık mesafe ve akşam dö-nüsü de bir aylık mesafe olan rüzgarı emrine verdik. "[20]
Ayetin anlamı şöyledir: Hz. Süleyman, bu rüzgar ile sa****bahtan öğleye kadar bir aylık mesafeyi kat ediyor ve öğleden akşama kadar ise bir aylık mesafeyi kat ediyordu. Böylece de bir günde iki aylık mesafe kat ediyordu.
Hasan el- Basri derki: "Süleyman Peygamber sabahleyin Şam'dan hareket eder, öğleye doğru İstahr denilen yere konak****lar. Orada öğle yemeğini yerdi. Akşama doğru oradan dönerek Kabil'de gecelerdi. Şam ile îstahr arası, bir aylık mesafedir. Yine İstahr ile Kabil arası da bir aylık mesafedir."
İbn Kesîr bu konu ile ilgili olarak şöyle der: "Hz. Süley****man'ın, tahtadan yapılma (çok büyük) bir tahtırevanı ( ya da uçan halısı) vardı. İstediği bütün köşkleri, çadırları, mallan, atlan, develeri, (insanlardan ve cinlerden oluşmuş) Adamları, bunların dışında hayvanları ve kuşları ona yükleyebiliyordu. Bir yolculuğa çıkmak istediğinde, (yukarıda sayılan şeyleri ona yükler ve) rüzgar da onu (alıp istenilen yere) götürürdü."
Derim ki: Bu, o kadar garip ve acayip bir şey olmayıp Al****lah'ın kudretinin yanında çok basit bir şeydir. Kaldı ki bugün insanlar, uzak memleketlere jet uçağıyla gidebilmektedir. Bir beldeden diğer uzak bir beldeye hızlı bir şekilde yol alabil****mektedir. Bunun bir benzeri olarak; Allah'ın, rüzgarı, bir vası****ta olarak peygamberi Hz. Süleyman (a.s)'a vermesi, inkar edilemez. Çünkü rüzgarın Hz. Süleyman'ın emri altına veril****mesi olayı, Hz. Süleyman (a.s)'a mahsus kılman mucizelerden sadece biridir.
Üstad Neccâr, "Kasasu'l-Enbiyâ" adlı kitabında tahtırevan (uçan halı) olayını kabul etmemektedir. Halbuki Allah'ın kud****reti, nice garip ve acayip şeyleri meydana getirdiğine göre bu****nu inkar etmeye hiç de gerek yoktur. Biz, -Kur'an'mda belirt****tiği- rüzgarın, Hz. Süleyman'ın, emriyle uzak mesafeleri kısa zamanda yol aldığına inanırız. Ama rüzgar, tahtırevanı nasıl alıp götürür? Tahtırevanla köşkleri nasıl taşır? Atları nasıl gö****türür? Bu konuları Allah'a bırakır, Kur'an'in bu konuda anlattıklarını nakletmekle yetiniriz. Zira Yüce Allah bu konu ile ilgili olarak şöyle buyurmaktadır:
"Süleyman'a, fırtınayı (boyun eğdirmiştik. Bu fırtına) Sü****leyman'ın emriyle, içinde bereketler yarattığımız vere akıp gi-derdi. 'Biz, her şeyi (yapmasını)' biliriz. "[21]
Biz, Üstad Neccâr'da dahil, mucizeleri ve acayip olaylan kabul ederiz. Fakat biz, bu konuda ölçülü davranmalıyız ve aşırıya kaçmamalıyız. Belki de Üstad Neccâr'in, bu tahtırevan meselesini kabul etmemeye sevk eden şey; bazı hikayecilerin bu tahtırevanı acayip ve garip bir biçimde anlatması veya bazı tefsircilerin de bu tahtırevanın özellikleri hakkında anlatılanla****ra dayanmadaki aşırılıkları olabilir.
Beşincisi: Yüce Allah'ın, cinleri ve şeytanları Hz. Süley****man (a.s)'m emri altına vermesi.
Bunlar, H. Süleyman (a.s)'a, mücevherler ve kıymetli mercanlar çıkarmak için denizlere dalıyorlar ve insanoğlunun gücünün yetemeyeceği; yüksek gökdelenler, büyük saraylar, yerinden oynatılamayan sağlam kazanlar, havuzlara benzer büyük çanaklar vb. işler yapıyorlardı. Nitekim Yüce Allah bu konu ile ilgili olarak şöyle buyurmaktadır:
"Süleyman 'a, sabah gidişi bir aylık mesafe ve akşam dö****nüşü de bir aylık mesafe olan rüzgarı (emrine verdik.) Yine Süleyman için, erimiş bahri da kaynağından sel gibi akıttık. Rabbinin izniyle cinlerden bir kısmı, Süleyman 'in önünde çalı****şırdı. Onlardan kim, emrimizden sapsa, ona, alevli azabı (attı****rırdık. Onlar, Süleyman 'a; kalelerden, heykellerden, havuzlar kadar (geniş) leğenlerden, yerinden oynamayan sağlam kazan****lardan ne dilerse yaparları. Ey Dâvud ailesi! Şükredin. Çünkü (verdiğim nimetlere karşı) şükreden azdır. "[22]
Yüce Allah, Hz. Süleyman (a.s)'ı, bütün şeytanların üzeri****ne otorite yapması sebebiyle; Hz. Süleyman (a.s.,) onlardan dilediğini zor işlerde çalıştırıyor ve insanlara kötülük yapmala****rını engellemek için de onlardan dilediğini zincirlere bağlıyordu. Nitekim Yüce Allah bu konu ile ilgili olarak şöyle buyurmaktadır:
"(Süleyman için) bina kuran ve (denizlerden mücevherler ile değe.rli süs eşyaları çıkarmak için) dalgıçlık yaparı şeytan****ları ve demir zincirlere bağlı diğerlerini (onun emrine verdik)-[23]
Bu özellik, Hz. Süleyman'dan başka hiçbir peygambere verilmemiştir. İşte bu; büyüklüğün zirvesi ve dün ya daki hü****kümdarların otorite ile hükümranlıklarının son noktasıdır. Bu sebepledir ki, hükümdarlardan hiç birisi Hz. Süleyman'ın elde ettiği mertebeye ulaşamamıştır.
(Hz. Süleyman'ın bu özelliği ile ilgili olarak) İmam Buharı, Sahîh'inde Resulullah (s.a.v.)'in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
"Geçen gece cinlerden bir ifrit, namazımı bozmak için karşıma çıktı. Allah'ta bana imkan verip onu yakaladım ve he****pinizin onu görmesi için caminin direklerinden birine bağla****mak istedim. Hemen o anda kardeşim Süleyman (Peygam****berin: 'Ey Rabbim! Beni bağışla. Bana, benden sonra hiç kimsenin ulaşamayacağı bir hükümranlık ver." (Sâd: 38/35) şeklindeki duasını hatırladım. Bu sebeple de onu (orada) kö****pek kovar gibi bırakıverdim."[24]
Altıncısı: Yüce Allah'ın, Hz. Süleyman için, erimiş bakın, kaynağından sel gibi akıtması.
Bakır, Hz. Süleyman için, suyun fişkırdığı gibi özel bir kaynaktan erimiş olarak fışkırıyordu. Hz. Süleyman ise onu dilediği şekilde kullanıyordu. Nitekim Yüce Allah bu konu ile ilgili olarak şöyle buyurmaktadır:
"Süleyman için, erimiş bakın da kaynağından sel gibi akıttık. "[25] İşte bu, Hz. Süleyman 'a özgü bir özellikti.
Nitekim Allah, babası Davud'a da demiri yumuşatmıştı. Bu sebeple de demiri, ateşe ve çekice gerek duymadan elinde hamur gibi istediği şekle sokabiliyordu. Bununla ilgili olarak ise Allah şöyle buyurmaktadır:
"Davud'a da demiri yumuşattık."[26]
Abdullah ibn Abbas'ın anlattığına göre; (ayette geçen) "el-Kıtr" (Erimiş bakır) kelimesi, "en-Nuhâs" (Bakır) anlamında****dır. Bu erimiş bakır kaynağı, Yemen'dedir. Bu kaynağı, Cenab-ı Allah, Hz. Süleyman için (yerden) fışkırttı. Bunun
üzerine Hz. Süleyman, bu erimiş bakırı kaynağından alıp bina****lar ve başka şeyler yapmada kullanıyordu.[27]
Bazı alimler der ki: "Belki de bu erimiş bakır kaynağı, volkanik ülkededir."
Yedincisi: Hz. Süleyman (a.s)'m; insanlardan, cinlerden ve kuşlardan oluşmuş bir ordusunun bulunması.
Hz. Süleyman (a.s), onların yapacağı işleri düzenler ve iş****lerini ayarlardı. Bir sefere çıkacağı zaman, onlar, toplu bir me****rasim alayı şeklinde onunla birlikte çıkarlardı. Askerler ve gö****revliler, her taraftan olacak şekilde Hz. Süleyman'ı bir halka içerisine alıp insanlar ve cinler, onunla birlikte yürürlerdi. Kuşlar ise, kanatlarıyla Hz. Süleyman'ı sıcaktan koruyorlardı.
Bu ordu birlikleri içerisinde her gruba ait liderler ve baş****kanlar vardı. Onlar, ihtişamlı günlerde ve askeri törenlerde orduyu harekete geçirirlerdi. Gözler, bunun bir benzerini daha görmemişti...
Kur'ân-ı Kerîm, bize; Hz. Süleyman'ın, bu ordusuyla bir sefere çıktığı esnada bir karınca vadisinden geçerken bir karın****canın arkadaşlarıyla konuşması ve Hz. Süleyman'ın ise bu ka****rıncanın konuşması ve arkadaşlarını (Süleyman'ın ordusundan korunmak için yuvalarına kaçmaları şeklinde yaptığı) uyarışını anlayıp bu konuşmadan dolayı tebessüm etmesi ve Allah'ın, kendisine bol bir şekilde bu büyük nimeti vermesi sebebiyle O'na şükretmesi ve bu nimete karşı yaptığı teşekkürü yerine getirebilmeyi Rabbinden istemesi ile ilgili olayı bize anlatmış****tır. Yüce Allah bu konu ile ilgili olarak şöyle buyurmaktadır:
"Cinlerden, insanlardan ve kuşlardan oluşmuş orduları, Süleyman 'in hizmetine toplandı. Hepsi bir arada (onun etra****fında) düzenli olarak sevk ediliyorlardı. Nihayet karınca vadi****sine geldikleri vakit, bir karınca: 'Ey karıncalar! Yuvalarınıza girin. Yoksa Süleyman ve ordusu farkına varmadan sizi ezme****sin' dedi. (Süleyman) karıncanın bu sözüne gülümseyerek: 'Ey Rabbim! Bana ve ana-babama verdiğin nimete şükretmemi ve hoşnut olacağın iyi iş yapmamı gönlüme getir. Rahmetinle, beni, Salih kulların arasına kat' dedi.
İbn Kesîr derki: "Ayeti kerimenin bağlamından anlaşıldığı üzere; Hz. Süleyman'ın, alay kıtası içerisinde ata binili oldu****ğuna ve -bazılarının da iddia ettiği gibi- tahtırevan üzerinde olmadığına, eğer tahtırevan üzerinde olsaydı karıncaya ondan bir zarar gelmeyecekti. Çünkü tahtırevan üzerinde ihtiyaç duy****duğu askerler, atlar, develer, yükler, çadırlar, davarlar ve bütün bunların üzerinde kuşlar vardı. Nitekim Allah, izin verirse bu konuyu ileride açıklayacağız.
Özetle; Hz. Süleyman (a.s), ayeti kerimede sözü edilen ka****rıncanın, kendisiyle ve ordusuyla ilgili; ayaklar altında kalıp ezilmemeleri için arkadaşlarına, yuvalarına girmelerini söyle****mesi ve sonrada "Yoksa Süleyman ve ordusu farkına varma****dan sizi ezmesin" (Nemi: 27/17) şeklinde hem Hz. Süley****man'ın şahsma ve hem de iyi ordusuna karşı anlayışlı ve say****gılı olduğunu gösterir İşte bu; ayeti kerimede sözü edilen ka****rıncanın, Hz. Süleyman ile ordusuna karşı saygılı olduğuna ve iyi kimseler ile kötü kimseleri ayırt etmesine bir delil değil midir?
Süddi'nin şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Süleyman Pey****gamber zamanında insanlara kıtlık geldi. Bunun üzerine Sü****leyman Peygamber, halka, yağmur duasına çıkmaları için emir verdi. Halkta yağmur duasına çıktı. Yolda giderken, bir karın****canın, ayaklan üzerine dikilip ellerini açarak:
- 'Allahım! Ben, Senin yaratıklarından biriyim. Biz, Senin lütfuna muhtacız" şeklinde dua ettiğini gördüler. Bunun üzeri****ne Süleyman Peygamber, (etrafinda bulunanlara):
- 'Haydi geri dönün. Şu karıncanın yüzü suyu hürmetine üzerinize yağmur yağacak' dedi.

Hz. Süleyman (a.s)'ın İmtihan Edilmesi:

Zayıf rivayetlere ve İsrâili hikayelere hevesli bazı kimse****ler, Hz. Süleyman'ın imtihan edilmesi meselesini acayip bir şekle sokmuşlardır. Kur'ân-ı Kerîm bu meseleye şöyle işaret etmektedir:
"Andolsun ki Biz, Süleyman'ı imtihan ettik; tahtının üstü****ne bir ceset bırakıverdik. Sonra o, yine eski haline döndü.[39]
Bazı hurafeciler de hakkında Yüce Allah'ın hiçbir şey in****dirmediği Hz, Süleyman'ın yüzüğünü anlattılar. Hz. Süley****man, bu yüzüğü parmağına takarmış ve bunu da cinler ile ifrit****lerde bilirmiş. Bir gün yüzük denize düşmüş. Bu sebeple de Hz. Süleyman, hükümdarlığını kaybetmiş. Şeytan da Süley****man'ın yerine gelip onun hükümdarlık tahtına oturmuş... Ve daha bir çok risalet ile nübüvvete ters ve akıl ile naklin kabul etmediği batıl şeyler.
Bu tür hikayeleri; İbn Kesîr, Fahreddîn er-Râzî, Beyzavi gibi araştırmacı alimler ile daha bir çok saygın alimler kabul etmemişlerdir.
İbn Kesîr bu konu ile ilgili olarak şöyle der: "Bazı tefsirci-ler, bir grup Selef topluluğundan bununla ilgili bir çok rivayet****ler nakletmişlerdir. Fakat bu hikayelerin çoğunu ya da hepsini, İsrâiliyattan almışlardır. Bu rivayetlerin çoğunda ise, güçlü bir münkerlik vardır.[40]
Ayeti kerimede sözü edilen imtihan ile, Hz. Süleyman'ın bedeninde meydana gelen bir imtihan kastedilebilir. Çünkü Hz. Süleyman, şiddetli bir hastalığa yakalanıp zayıflamış ve kuru kemik haine dönmüştü. Öyle ki hastalığının şiddetinden tahtının üzerinde ruhu alınmış bir beden gibi kalmış. Sonra iyileşip eski sağlıklı haline dönmüştür... Bu, Fahreddîn er-Râzî'nin, naklettiği bir çok görüşlerden tercih ettiği görüştür.
ya da imtihandan kasıt; Hz. Süleyman'ın, "Ben bu gece 100 hanımımla ilişkide bulunacağım. Onlardan her biri, bir erkek çocuk doğuracaktır. O çocuklar, Allah yolunda kılıçla cihad edeceklerdir. Fakat bunu söylerken 'inşallah' demedi. O gece 100 hanımıyla ilişkide bulundu. Onlardan hiç biri çocuk doğurmadı. Sadece içlerinden birisi, yarım bir insan doğurdu. (Kadın çocuğu doğurdu ve çocuğu getirip) Hz, Süleyman'ın tahtının üzerine bıraktı. Hz. Süleyman, bu çocuğu görünce, hatasını anlayıp Allah'a tevbe etti" sözü olabilir... Bu hadis, daha önce geçmiş olup Sahîh kitaplarda rivayet edilmiştir. Beyzavi, Nesefî ve daha birçokları ise bu görüşü benimsemişlerdir.
Bütün bunlara rağmen yüzük kıssası hakkında gelen riva****yetlerin hepsi, batıl ve iftiradır.
Çünkü Nesefî (rh.a) bu konuyla ilgili olarak şöyle der: "Yüzük olayı ve Şeytan ile putperestlerin Hz. Süleyman'ın tahtına oturması ile ilgili rivayet edilenlere gelince, bunların hepsi, Yahudilerin batıl haberlerindendir
Hz. Süleyman (a.s)'m Ölümü:

Hz. Süleyman (a.s), 52 yıl yaşadı. İbn İshâk'm naklettiği tercih edilen görüşe göre, hükümdarlıkta 40 yıl kaldı. Sonra da öldü.
Hz. Süleyman (a.s)'m ölümü, garip bir şekilde gerçekleş****miştir. Çünkü insanlar ve cinler, ölümünden bir yıl geçtikten sonra ancak onun öldüğünü anlayabildiler. Ancak dayandığı bastonu bir kurtçuk kemirip (bastonun aşınması üzerine) yere yuvarlandıktan sonra onun öldüğünü fark ettiler. Zira Hz. Sü****leyman, Beytü'l-Makdis'e girip orada bastonuna dayanarak ölmüştü.
İbn Kesir, Vehb b. Münebbih'in şöyle dediğini rivayet et****miştir: "Süleyman Peygamber, ölüm meleğine:
- 'Ruhumu teslim alacağın zaman bana önceden bildir' dedi. Ölüm meleği, Süleyman peygambere gelip:
- 'Ey Süleyman! Senin canını almakla emrolundum' dedi. Bunun üzerine Şeytanları çağırıp kendisi için kapısı olan bil****lurdan bir köşk yaptılar. Süleyman Peygamber, köşkün içerisi****ne girip namaza durdu ve bastonuna dayandı. Ölüm meleği, Süleyman peygamberin yanma girip ruhunu, bastonuna dayalı bir şekilde teslim aldı. Cinler ise onun sağ olduğunu düşünerek önünde çalışıyorlardı. Allah'ın gönderdiği bir kurtçuk, dayan****dığı bastonunu kemirmeye başladı. Bastonun içi boşalınca, Süleyman yere düştü. Cinler bunu görünce, dağılıp gittiler. Cinlerin gaybı bilmediği ise, "Eğer cinler gaybı bilselerdi, o küçük düşürücü azab içinde kalmazlardı. " (Sebe': 34/14) ayeti kerimesinde belirtilmektedir.[42]
Yüce Allah bu kıssayı şöyle anlatmaktadır:
"(Süleyman'ın) ölümüne hükmettiğimiz zaman, onun öl****düğünü, ancak bastonunu yiyen bir ağaç kurdu gösterdi. Bu suretle yere kapanıp yıkılınca, öldüğü anlaşıldı. Eğer cinler gaybı bilselerdi, o küçük düşürücü azab içinde kalmazlardı. [43]
Burada hoş bir işaret var ki, oda; cinlerin, gaybı bildikleri****ni insanlara vehmettiriyorlardı. Halbuki Hz. Süleyman ölünce, onlar onun öldüğünü fark etmediler bile. Üstelik de Hz. Sü****leyman'ın yüklediği zor işlerde çalışmaya devam ediyorlardı. Bu da; onların, gaybı bildikleri şeklindeki iddialarını yalanla****maktadır.
Hz. Süleyman (a.s), Beytü'l-Makdis'e gömülmüştür

HZ SÜLEYMANI ACIKLAYAN FİLİM P1
http://www.youtube.com/watch?v=Hjdqef3vQ48

P2
http://www.youtube.com/watch?v=iwcp3ee_X2o&feature=fvwrel

P3
http://www.youtube.com/watch?v=m3Kn6g4elK0&feature=relmfu

P4
http://www.youtube.com/watch?v=05jZZUh7ZkI&feature=fvwrel

KAYNAK:İNTERNET

NOT:eek:kuduktan sonra videouda izleyin gerçekten çok güzel anlatmışlar:)
 

Yakaza

Kayıtlı Üye
Katılım
18 Eyl 2011
Mesajlar
318
Tepkime puanı
31
Emeğine sağlık güzel bilgiler ama çok uzun olduğu için tabiki hepsini okumak mümkün olmuyor
 

dertlipınar

Kayıtlı Üye
Katılım
23 Nis 2011
Mesajlar
150
Tepkime puanı
31
Konum
AYDIN merk
İş
emekliÄŸim
çok teşekkür ederim çok açıklayıcı ve bir okadarda düşündürücü ALLAHIM cc peygamberine bile diyer kullarının hakkını hukukunu fazlasıyla sorumluluk vermiş ve imtihanları ağır ve zahmetli bizlerse başımızı bir olay geldiğinde sanki dünya başımızı yıkılmışcasına feryat figan ve isyan ediyoruz çok şükür ALLAHIMAcc taşıyabileceğimizle merhamet eylemiş saygılarımla
 

bendekiben

Elit Üye
Katılım
10 Eki 2011
Mesajlar
1,218
Tepkime puanı
199
Konum
Ankara
Evet belki aklıma gelmezdi araştıramazdım ama aydınlattığınız için teşekkürler
 

DARKKING011

Kayıtlı Üye
Katılım
16 Nis 2010
Mesajlar
410
Tepkime puanı
18
Yazı çok uzun olduğu için okumadım ama videoada söylediği kuşlarla istihbarat meselesi insansız uçaklara işaret ediliyor olabilir demiş ama bugün direk bildiğimiz kuşlarla istihbarat toplama yöntemleri mevcut örneğin belki hatırlayan vardır fotoğrafçı güvercinler var internette araştırırsanız sanırım bilgi bulabilirsiniz.
 

Psikite

Kayıtlı Üye
Katılım
20 Kas 2011
Mesajlar
335
Tepkime puanı
198
Yaş
26
Konum
Alpha
Bir şey sorucam. Hz Süleyman'ın bir büyü kitabı var kendisinin yazdığı..Peki o bir peygamber değil mi? Neden büyü kitabı var?
 
Üst